"Hemen yüzüne gül suyu seperek Leyla'yý ayýlttýlar." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Zaman akýp gidiyor kendi mecrasýnda. Fakat bizler bu akýþta pek çok þeyin farkýna bile varamýyoruz. Çünkü ayrýntýlara takýlýp kaldýðýmýz için gerçekleri göremiyoruz. Zaman, hicrete mahkûm hayatlarý menziline taþýyor. Her gün fark etmesek de gönül dünyamýzda hicretler yaþýyoruz. Zira hicret sadece bir yerden bir yere maddeden göçmek deðildir. Mana hicretleri de en az maddeden hicret etmek kadar tesirli ve mühimdir. Ancak bunun idrakinde olanlar, ruh dengeleri ve hassasiyetleri kaybolmayanlar bunun mana ve önemini kavrayabilir. Fahr-i Kâinat Hz. Muhammed(sav)’in Mekke’den Medine’ye yaptýðý mukaddes yolculuk; geçmiþi, bugünü ve geleceði kuþatan bir nur halesidir. Kýymet bilmezlerin ve altýndan anlamayan sözde sarraflarýn manevî hazineleri ellerinin tersiyle itmelerinin müþahhas hâlidir hicret… Bunun temelinde yatan sebepler dünyayý anlamlandýrmadaki yanýlgýlardýr. Hayat duraðan deðildir. Bunun için dinamik olanlar burada tutunabilir, iz býrakabilir. Hicret Hakk’ýn hatýrý için, yine onun emriyle yapýlmýþtý. Mallar ve canlar mukaddes dava uðrunda hiçe sayýlmýþtý. Sahabeler hüzün çeþmelerinden doldurmuþlardý mübarek kaplarýný. Bunlarýn hepsi Ýslam’ýn gönüllerde yeþermesi, serpilmesi, olgunlaþmasý içindi. Hayat zaten göçlerden ibarettir. Ruhlar âleminde bekleyen can; bir nutfeden bedene bürünerek, evvela anne karnýna, orada dokuz ay bekledikten sonra da dünya denen bu imtihan sahrasýna düþer. Ruhun öz diyarýndan kalkýp bu gurbete katlanmasý hüzün yaðmurlarýnýn gözlerden boþalmasýna zemin hazýrlar. Bedene anlam kazandýran ve onun muhatap kabul edilmesini saðlayan ruhun gurbeti ölüm denen dünyevî sonla nihayetlenir. Bu, geride kalanlarý üzse de ruhun özgürlüðe kanatlanmasýndan, öz vatanýna kavuþmasýndan baþka bir þey deðildir. Ömrün hazaný olan hicret, ateþe verilen gönül bahçelerimizin imarý ve ihyasýdýr. Göç hayatýn özünde var olan mutlak hakikattir. Zaman, mekân, hissiyat, mevsimler de bir bir göçmüyor mu? Dünyanýn dönüþü de göçtür. Ýlk insan ve ilk peygamberin Cennetten dünyaya gönderiþi de bir hicret deðil miydi? Demek ki göçün hüznünü ilk yaþayan fert ilk insan olan Âdem’dir. Onun göçü yasak bir meyveye vesile kýlýnmýþtý. Resulullah’ýnki ise daralan teblið sýnýrlarýný açmak ve çerçeveyi geniþletmek için olmazsa olmaz bir yolculuktu. Hicret aslýnda yenilenmektir. Çevrenin, duygularýn, umutlarýn, özlemlerin yenilenmesi… Kuruyan göz pýnarlarýndaki yaþlarýn tazelenmesi… Göçle birlikte zamanýn ve mekânýn boyutlarý geniþler, baþkalaþýr, helezon biçimini alýr. Hicret deðiþime zemin hazýrlar. Sýkýþan hayatlar onunla rahat nefes alýr, açýlýp serpilme imkâný bulur. Kabuða mahkûm öz; açýlma, kendini gösterme fýrsatý bulur. Hicret bu kabuðu açan bir deðiþimin dönüm noktasýydý. Göç maddî ve manevî paylaþýmýn doruk noktasýdýr. Farklýlýklarýmýzýn çatýþma unsuruna dönüþmeden hakikat paydasýnda birleþip gönül bahçelerimizi süslemesidir göçlerden arda kalan. Muhacirlerle Ensar’ýn bir günde þekillenen o emsalsiz Ýslam kardeþliði hicretin sýrlarýnýn inkiþafýndan baþka nedir ki?... Öyle bir kardeþlik ki o güne kadar görülmüþ deðil. Güzellikleri, nimetleri paylaþmak; zorluklarý, imkânsýzlýklarý sineye çekmek… Mekke’den Medine’ye göç edenler, gittikleri yerlerde teblið vazifesini Mekke’ye nazaran çok daha rahat ve aleni bir þekilde icra edebildiler. Bu mukaddes gidiþ, aðýr bedeller ödemeyi beraberinde getirdiyse de manevî doyum o bedellerin kurþundan aðýrlýðýný bedene yükletmedi. Ruhlar imanýn nuruyla kuþlar gibi kanatlandý maveraya… Vakit huzura erdi. Hicret, hasret mumunun fitilini ateþlemektir. Gel gör ki bu mumun ýþýðýdýr zifiri karanlýklarda önümüzü aydýnlatan. Onunla beraber Ýslam kýtalar dolaþtý. Hicret ölümün kollarýnda doðan yetim ve öksüz bir bebekti. Aþkýn narýnda yanmaktý, sarp kayalýklarda bir baþýna yetiþen cýlýz dallara su olmaktý. Onlarý da yaþamýn gayesinden ve sýrrýndan haberdar etmekti. Yunus’un “Bir ben vardýr bende benden içeru “ dediði sýrra ermekti hicret… Bugün hicreti unuttuk… Sýkýþýp kaldýk ruhun daracýk dehlizlerinde. Ne gitmek ne de kalmak mümkün… Ýnsanlýk yeni hicretlere gebe mi ne!... Hicri 1429 seneniz mübarek olsun.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © M.Nihat MALKOÇ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |