..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnýzlýk güzel birþey, ama birilerinin yanýnýza gelip yalnýzlýðýn güzel birþey olduðunu söylemesi gerekir. -Balzac
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Sanat ve Sanatçýlar > Seval Deniz Karahaliloðlu




1 Þubat 2008
Aðýr Abla Cecilia"nýn Müridinden Faydalý Hayat Dersleri : Ayhan Sicimoðlu  
Aðýr Abla St. Cecilia yap bir iyilik. Müziðinle ruhlarýmýzý yýka, vicdanlara ve akýllara iyilik tohumlarý ek.

Seval Deniz Karahaliloðlu


Ayhan Sicimoðlu aþký modern zamanlara ve Latin ezgilerine uyarlamýþ. Dantel mendiller eskiten içli bir aþk þarkýsý beklerseniz, inanýn daha çok beklersiniz. Þarkýnýn adý “oynama, kaynana, kaynama, kaynatma, oooooh, oynama, kaynama, kaynatma, kaynana…” Nasýl yani? Ayhan Sicimoðlu bizi merakta býrakmadan “içli” aþk öyküsünü anlatmaya baþlýyor. “Bu varoþlarda yaþayan punkçý, fýrlama bir oðlanla bir kýzýn aþkýný anlatýyor. Genç bunlar. Daha 17-18 yaþ civarý. Oðlan kýzla çýkýp gönlünce arkadaþlýk etmek istiyor. Yani ortada masum bir gençlik ateþi var. Bu ateþe su dökende bizzat kýzýn anasý. Hadi evlenin, evlenin, evlenin diye çocuða baský yapýyor. Bizim punkçý velet de “yaaaa, kaynana, kaynama, kaynatma diye bir þarký düzüveriyor.” Ýþte size aþkýn özü, sözü. Gelelim melodilere. Bu öyküyü Küba ezgilerine dökünce ortaya muhteþem bir parça çýkýyor. Bütün salon ayakta, oðlan tarafý olarak kaynanaya bir aðýzdan sesleniyoruz. “Ooooh, oh, oh, kaynama, kaynatma, kaynana, oh, oh, yandan kaynana…”


:DFIH:
Aðýr Abla Cecilia’nýn Müridinden Faydalý Hayat Dersleri : Ayhan Sicimoðlu

Seval Deniz Karahaliloðlu

Ýsmet Ýnönü Sanat Merkezi ýsýran soðuk havaya raðmen týklým týklým dolu. Ýzmir Sanat’ýn düzenlediði konserde, Türkiye’nin en iyi Latin Müzik Topluluklarýndan biri olan Latin All Stars Topluluðu ve efsane adam Ayhan Sicimoðlu’nun sahneye çýkmasýný bekliyoruz. Iþýklar kararýyor. Salona saygýlý bir sessizlik çöküyor. Dakikalar geçiyor. Hafif sýkýntýlý kýpýrdanmalar, meraklý mýrýltýlara karýþýyor. Ayhan Sicimoðlu ve Orkestrasýndan eser yok. Bir süre sonra “artýk yeter, hadi sahneye gelin” dedirten bir alkýþ baþlýyor. Alkýþlar, diniyor. Sessizlik. Ayhan Sicimoðlu ve arkadaþlarý hala yok. Ne oldu acaba? Derken grup üyeleri tek tek sahneye teþrif ediyorlar.

Ayhan Sicimoðlu müthiþ zeki bir adam. “Batýnýn iki kere en ucunda” olmanýn verdiði mutluluktan bahsedince salonda atmosfer bir anda deðiþiyor. Sýkýntýlý bekleyiþ unutuluyor. Yani, ülkenin gömüldüðü karanlýðý raðmen hala “laik kalabilmiþ yüzünü” kast ediyor. Zaten böyle bir konseri þeriatýn kötülük ve kan kokan nefesinin hissedildiði yerlerde düzenlemek ve dinlemek ne mümkün. Ýþte o nedenle, “batýnýn iki kere ucu” deyince salon alkýþtan yýkýlýyor. Uygarlýklarýn beþiði, Antik Dünyanýn bilgeliðinin ve ticaretinin incisi Ýzmir’den bahsederken izleyicilerin gönlünü ustalýkla alýyor. “Batýnýn iki kere ucu”, hem “laik ve aydýnlýk duruþuyla” hem de 11.000 (yazýyla on bir bin ) yýllýk bir uygarlýk birikime sahip olmanýn getirdiði “aydýnlanmayla” ve coðrafi açýdan batýya dönük en uç nokta oluþuyla da Ýzmir’in önemini vurgulayarak söze giriyor. Dünya medeniyetinin temellerini atan büyük uygarlýklarýn gelip geçtiði, kültürleri beþiði olan büyülü topraklar üzerinde oturduðumuzu bir kez daha hatýrlattýktan sonra konser baþlýyor. Böylelikle “çok özel” bir konser izleyeceðimizi ilk dakikalardan itibaren anlamýþ oluyoruz. Çünkü bu kuru kuruya bir müzik dinletisi deðil. Onun ötesinde dünya görüþlerinin melodik biçimde ifade edildiði, hayata bakýþlarýn notalara sarmalanarak aktarýldýðý özel bir paylaþým olacak.

Neþeli Latin ezgileri salona yayýlýrken dýþarýdaki soðuk havayý unutuyor, ezginin kaynaðý Küba’ya gidiyoruz. Her þarký öncesinde sýcacýk, renkli bir sohbetle melodileri tatlandýrýyor. Müziðin renkleri yüreðine ve diline bulaþmýþ. Mesela Küba’nýn “Müziðin Mekke’si” olduðunu öðreniyoruz. “ Ben altý kez hacý oldum, iki kez de ümreye gittim” diyor. Þaþkýnlýk. “Altý kez Küba’ya, iki kez de Porto Riko’ya gittim” deyince salonda kahkahalar. Aldýrýþ etmeden söze devam ediyor. “Fidel Castro ölmeden önce Küba’ya gitmek lazým. Bir kere o topraklara ayak basýnca hakikaten farklý bir dünyaya giriyorsunuz. O müzik, o kültür, bir zaman tünelinden geçmiþ gibi oluyorsunuz. Mesela Kübalýlarýn çok sayýda Tanrýsý var. Latin Amerika ülkelerinin çoðunda Santeria Azizler Dini olarak biliniyor. Latin Amerika kýtasýný iþgal eden Ýspanyollar yerli halka Hýristiyanlýðý zorla kabul ettirmeye çalýþmýþlar. Yerli halk kendi dinlerini unutmuyor ve tanrýlarýný Katolik inancý içinde saklýyorlar. Böylece inançlarýný koruyorlar. Yani, her Afrikalý Tanrý bir Azizin arkasýna saklanmýþ. Çok sayýda Tanrýlarý var. Mesela müzik için St. Cecilia’ya (Santa Sesilya diye okunuyor) tapýyorlar. St. Cecilia müzisyenleri koruyan tanrýça. Müzisyenler için o “Aðýr Abla” oluyor. Bütün müzisyenler, böyle konserlerde sahneye çýkmadan önce ona dua ediyorlar. Acayip bir þey. Biz de konserlere çýkmadan önce öyle yapýyoruz. Görseniz sahne arkasýnda el ele tutuþup dua ediyoruz.” Böylece Ayhan Sicimoðlu Orkestrasýnýn neden sahneye geç çýktýðýný da öðrenmiþ bulunuyoruz. Meðer sahne arkasýnda bütün sanatçýlar el ele tutuþup “Aðýr Abla St. Cecilia’ya” dua ediyorlarmýþ. Eh ne diyelim aðzýnýza, yüreðinize ve ruhunuza saðlýk.

“Hadi gelin hep birlikte dua edelim” diyor. Aðýr Abla St. Cecilia’ya kendi usulünce dua etmeye baþlýyor. Öyle iç bayan bir durum yok ortada. Sýcak, neþeli ritimlerden oluþan dua, dünyadaki bütün müzisyenleri, hala bu müziði dinleyebilecek kadar ellerinde özgürlükleri kalmýþ biz “þanslý dinleyicileri”, Küba’yý, bütün Latin Dünyasýný ve aklý ile vicdaný yobazlara karþý hala özgür kalabilmiþ bütün insanlarý kutsuyor. Tanýdýk bildik dünyadan ne kadar farklý? Keþke bütün dualar böyle olsa. Biz hepimiz, bütün dünya hep beraber böyle dua edebilseydik, kanlý savaþlar, sonu gelmez açgözlülük, hýrsla beslenen vahþi kapitalizm, diþlerinden kan damlayan saldýrgan emperyalizm, özgür kafalardan korkan baðnazlýk ve cehaletle semiren yobazlýk son bulurdu diye düþünüyorum.

Ayhan Sicimoðlu konserlerine giderken kuru kuruya müzik dinleyeceðinizi sanýyorsanýz kesinlikle yanýlýyorsunuz. Tam teþekküllü hayat bilgisi seminerlerinden de faydalanýyorsunuz. Bunun için ayrýca bir ücret ödemenize gerek yok. Çünkü hayatý doðru yaþama seminerleri konser ücretine dahil efendim içinizi serin tutun.

Mesela suyun Ph derecesinin çok önemli olduðunu hemen bir Latin ezgisini dinlemeden önce öðreniyoruz. Bir kere suyun vücuttaki zararlý maddeleri atabilmesi ve bünyeye faydalý olabilmesi için derecesinin 7 ve üstü olmasý gerekiyor. Aþaðýsýndaki sularý boþ verin. Atýn çöpe gitsin. Hani, su içsem yarýyor diyorlar ya. Vallahi doðruymuþ. Bu sular Ph derecesi düþük olduðu için vücuttaki toksit maddeleri atamýyormuþ. Salonda bir ilgi, garip bir samimiyet duygusu, adlandýramadýðýmýz bir rahatlýk, bir gevþeme hali mevcut. Yani kasmanýn alemi yok. Hemen herkes elindeki su þiþesine sarýlýp karýnca duasý formatýnda yazýlan içerik bölümünden suyun Ph derecesini seçmeye çalýþýyor. Ph derecesi 7 ve üzeri olanlarda bir zafer çýðlýðý. Hemen bilgi bütün salonla paylaþýlýyor. Herkes birbiriyle pek samimi. Sonra Ayhan Sicimoðlu, su ve detoksun önemine vurgu yapýyor. Bir hafta katý gýda almadan sadece sývý ile beslenerek zararlý maddelerin vücuttan atýlmasý ilkesine dayanan özel diyeti anlatýrken þakacý, sevimli, esprili tavrýyla koca salonu büyülüyor. Ayhan Sicimoðlu’na göre, diyetin ikinci gününde insanlarýn kýzarmýþ piliçler halinde ortalýklarda dolaþmaya baþladýðýný görmek mümkün. Yalnýz insanlarý yemek yasak. Ya da muhteþem kýzarmýþ bir þinitzel için seve seve düz duvara týrmanacak hale gelebiliyorsunuz. Ama üçüncü günün sonunda bomba gibi oluyorsunuz. Bir enerji, bir enerji, tutabilene aþk olsun. Sonra gençleþtirici etkisi de var. Bu durumda, “botoksu boþ ver, detoksa bak” yeni sloganýmýz olacak demektir. Ayhan Sicimoðlu anlatmaya devam ediyor. “Ben detoks yaptým valla kendime geldim. Gençleþtim. Bütün zararlý maddeler gitti. Çaký gibiyim. Hadi bilin bakalým. Ben kaç yaþýndayým” diye sorunca bütün salonda kýyamet kopuyor. Herkes tahmin yarýþýnda . Müthiþ bir bilgi alýþveriþi. Haylaz çocuklar gibi dersi kaynattýðýmýz zamanlara atýfta bulunurken sýnýf öðretmenimiz biz þamatýcý çocuklarý susturup müziðe geri dönüyor. Ah tabii, konsere gelmiþtik. Keþke çocukluðumuzda bütün dersler Ayhan Sicimoðlu’nun konserleri gibi olsaydý. Orada öðrendiðimiz bilgileri hayat boyu unutmazdýk. Müziðini de ruhumuza ve kalbimize iþler, büyünce daha iyi insanlar olurduk.

Þarkýlar hayat dersleriyle doðru orantýlý. Konu saðlýklý beslenmeden açýlmýþken detoks sonrasýnda buzdolabýndaki bütün “zararlýlarý” nasýl çöpe attýðýný anlatmaya baþlarken tam bu sýrada topluluðun solistlerinden biri “palavra, palavra, palavra” diye söze giriyor. Böylece o çok bilindik þarkýyý Ayhan Sicimoðlu’nun yeni uyarlamasýyla dinlemeye baþlýyoruz. “Artýk kebap yemeyeceðim, kýzarmýþ patatese elveda, kolayý hayatýma sokmayacaðým” Vokaller “Palavra, palavra, palavra, palavra…” Ayhan Sicimoðlu günah çýkarmaya devam ediyor. “Kýrmýzý ete son. Sadece beyaz et yiyeceðim. Tuz, þeker, un üç tane beyaz zehir mutfaðýma giremez artýk.” Vokaller daha bir vurgulu “palavra, palavra, palavra,….” “Çikolata, þeker, pasta, tatlý. Adýný bile anmayacaðým. Unlu gýdalar, börekler, çörekler, evlada” Vokaller daha bir içli söylüyor sanki. “Palavra, palavra, palavra, palavra,…” “Açtým buzdolabýný ne kadar zararlý yiyecek varsa attým dýþarý. Cips, fýndýk, fýstýk, kola giremez artýk hayatýma. Þimdi çok saðlýklý bir hayat sürüyorum. Hamburgerden, pizzadan uzak duruyorum” Vokaller tam gaz ileri “ Palavra, palavra, palavra, palavra, inanmam sana…” Son notalarla birlikte bir kahkaha ve alkýþ tufaný geliyor. Salon mest olmuþ vaziyette.

Hayat sadece yeme içmeden ibaret deðil tabii. Bir de ruhun gýdasý aþk var ki. Onsuz hiç yaþanmýyor. Ayhan Sicimoðlu aþký modern zamanlara ve Latin ezgilerine uyarlamýþ. Dantel mendiller eskiten içli bir aþk þarkýsý beklerseniz, inanýn daha çok beklersiniz. Þarkýnýn adý “oynama, kaynana, kaynama, kaynatma, oooooh, oynama, kaynama, kaynatma, kaynana…” Nasýl yani? Ayhan Sicimoðlu bizi merakta býrakmadan “içli” aþk öyküsünü anlatmaya baþlýyor. “Bu varoþlarda yaþayan punkçý, fýrlama bir oðlanla bir kýzýn aþkýný anlatýyor. Genç bunlar. Daha 17-18 yaþ civarý. Oðlan kýzla çýkýp gönlünce arkadaþlýk etmek istiyor. Yani ortada masum bir gençlik ateþi var. Bu ateþe su dökende bizzat kýzýn anasý. Hadi evlenin, evlenin, evlenin diye çocuða baský yapýyor. Bizim punkçý velet de “yaaaa, kaynana, kaynama, kaynatma diye bir þarký düzüveriyor.” Ýþte size aþkýn özü, sözü. Gelelim melodilere. Bu öyküyü Küba ezgilerine dökünce ortaya muhteþem bir parça çýkýyor. Bütün salon ayakta, oðlan tarafý olarak kaynanaya bir aðýzdan sesleniyoruz. “Ooooh, oh, oh, kaynama, kaynatma, kaynana, oh, oh, yandan kaynana…”

Sýra, indim havuz baþýna tarzýnda bir öyküde. Ayhan Sicimoðlu müziðin ümresini yani Porto Riko’yu ziyarete gittiðinde kaldýðý otelin havuzuna gider. Gerisini kendi aðzýndan dinleyelim. “Bir baktýk karþýda 1.80 boyunda bir kadýn. Bu ne anneciðim dedim. Kadýnýn belden üstü kazýk gibi duruyor. Yani sadece belden yukarýsýný görürseniz baston yutmuþ gibi hiç hareket yok. Ama belden aþaðýsý müthiþ oynuyor, olaðanüstü kývrak bir dans. Kala kaldým. Sonradan öðrendim ki bu dansa Merenge adý veriliyor. Sol ayaðýnýzý kýrýk, alçýda farz edin. Sol ayak alçýda kalçanýzý kývýrta kývýrta dans ediyorsunuz.” Hikayeyi anlatýrken ayakta bize Merenge dansýnýn nasýl yapýldýðýný bizzat göstererek öðretiyor. Bakalým ne kadar öðrenmiþiz diye bütün salonu ayakta, olduðu yerde dansa davet ediyor. Biz de akýllý uslu öðrenciler olarak, hocamýzý mý kýracaðýz? Davete dünden razý, bütün salon ayakta, sol ayaðýmýz alçýda, kalçalarýmýzý müzik eþliðinde kývýrta kývýrta “merenge” yapýyoruz. Alýn size ücretsiz dans dersi. Daha ne istiyorsunuz.

Bir de “senyör ilik” durumlarý var. Parlak kýrmýzý renklere bürünmüþ, bebek yüzlü senyör ilik öyle es geçilecek biri deðil zaten. Reynier Magre Avila gruba ilk geldiðinde birleri ilik gibi çocuk demiþ. “ Baktýk ilik aþaðý, ilik yukarý derken çocuðun adý “ilik” kaldý. Evet, karþýnýzda senyör ilik” diye tanýtýnca salon alkýþtan yýkýlýyor. Ayhan Sicimoðlu fazla reklam yaptýðýný anlayýp uyarýyor. “Kýzlaaaar, fazla bakmayýn. Senyör ilik bir Türk kýzýyla evli ve çok mutlu. Öyle sarkmak filan yok”. Kahkahadan kýrýlýyoruz. A iki gözüm bu þimdi mi söylenir? Hem “ilik” diyorsun aklýmýza karpuz kabuðu düþürüyorsun sonra yaaassssak kardaþým yasssaaak diyorsun. Alem adam bu Ayhan Sicimoðlu. Neyse, Allah sahibine baðýþlasýn. Valla hiç kötü niyetim yok. Güzele bakmak sevap. Ben de zaten biraz bakayým da sevap kazanayým belki böylelikle cennetin kapýlarýný ufaktan aralarým diye düþünüyordum. Kötü niyetten deðil yani. Bass çalan senyör ilik ayný zamanda hem vokal yapýyor hem de harika dans ediyor.

Ýkinci bir ilik de Colombiya’lý bir çocuk. Luis Ernesto Gomez Bongo, Campana ve Tambora çalýyor. Konser sýrasýnda Ayhan Sicimoðlu’nun yerini kapan ve bir daha yeri ona geri vermeyen müthiþ yetenekli bir sanatçý. Bütün sanatçýlarý tek tek tanýtýrken kazara Ayhan Sicimoðlu’nun seyircilere tanýtmayý unuttuðu (!) Luis Ernesto Gomez inanýlmaz yetenekli. Muhtemelen genlerinden geldiðini tahmin ettiðimiz muhteþem bir ritim duygusu var. Konser sonunda, salon alkýþtan inliyor.

Ýzmir Sanat’ýn hakkýný yememek lazým. Bu durumda onlar için de bir þeyler söylemek zorunluluðu doðuyor. Ýzmir Sanat sessiz ve derinden giderek Ýzmir’in kültür ve sanat yaþamýný etkileyen muhteþem etkinliklere imza atýyor. Her etkinlik sonunda salondan çýkarken içimizden “iyi ki Ýzmir Sanat var” diyoruz. Evet, konser sonunda bütün salon ayakta ve sanatçýlarý alkýþlarken iþte bunlar akýldan geçiyor.

Tabii Latin All Stars bahsetmeden olmaz. Ayhan Sicimoðlu’nun “biz bir aileyiz” dediði orkestraya, çok baþarýlý olduklarýný düþündüðümüz solistlere ve iki saat boyunca çalarak bizi büyüleyen müzisyenlere gelince. Vokallerde Banu Kunt ve Zeynep Özbilgen harika sesleri, yorumlarý ve danslarýyla izleyicilerden büyük alkýþ aldýlar. Orkestranýn diðer üyeleri Davulda Osman Þeþbeþ, Trombonda Hakan Kilman, Klavyelerde Mehmet Emre Ataker, Trompette Serkan Okanar ve Trombonda Taþkýn Akarsu tek kelime ile harika çalýyorlar. Ayhan Sicimoðlu arkasýnda yetenekli sanatçýlardan oluþan bir orkestra ile arkasýnýn yere gelmeyeceðini çok iyi biliyor. Dedik ya akýllý adam diye. Gerçekten öyle. Gelecek projeleri de bunu gösteriyor.

Belki de siz bu satýrlarý okurken onlar tarihin küflü ritüelleri içinde kaybolmuþ Habsburg Sarayýnýn güve kokan soylularýna gece yarýsý saat 12.00 den sonra Latin müziði çalýyor olacaklar. Her yýl geleneksel olarak yapýlan ve Avrupa sosyetesi üyelerinin hazýr ve nazýr bulunmaya özen gösterdiði Viyana Balosu balo olmaktan çok aristokrasinin bir gövde gösterisi niteliði taþýyor. Uzun beyaz eldivenler, en temiz deterjanlarla yýkanmýþ hissi veren bembeyaz tuvaletler içinde süzülen peri kýzlarý ve kutuplardaki penguenlerden ödünç alýndýðýný düþündüðümüz farklarý içinde genç beyaz atlý prenslerin katýldýðý Viyana Balosu tarihin tozlu sayfalarýna bir tapýnma özelliði de taþýyor. Baba oðul Strausslarýn müzikleri eþliðinde vals yapan geçmiþin soylularý günümüzün hýzlý sosyetesi gece 12’yi geçtikten sonra, normal vampir hallerine dönerek “hadin gari bu kadar nostalji yeter, artýk biraz eðlenelim, havamýzý bulalým” diyerek, tarihi balo salonunun yanýndaki diskoda deli gibi tepiniyorlar. Ýþte bu eðlence için Avrupa’da çeþitli orkestralar üzerinde duruluyor. Sonra akla Latin All Stars geliyor. Ýyi de oluyor. Hiç olmazsa Latin Amerika, Küba ezgileri ile fani vücutlar biraz ruh bulacak, yüzlere kan gelecek, dimaðlar temizlenecek. Feleðin iþine bak. Emperyalizmin aðababasý sayýlan Habsburg Sarayýnda yerli halkýn sömürgecilere karþý direnmesini saðlayarak iþgalcilere karþý kültürlerini ve ruhlarýný koruduklarý müzikler dinlenecek. Allah’ýn sopasý yok. Belki Aðýr Abla St. Cecilia, küçük bir mucize gerçekleþtirir de Viyana’da Habsburg Sarayýnda dinlenecek Latin Amerika ezgileri birilerinin içinde bir þeyleri harekete geçirir. Küçük bir kývýlcým düþer. Ne bileyim Aðýr Ablanýn hikmetinden sual olunmuyor.

Bu arada, bu konser için can atan Avrupa’daki binlerce orkestra arasýndan Ayhan Sicimoðlu ve Latin All Stars’ýn seçilmesi Türkiye için de çok önemli. Çünkü Ayhan Sicimoðlu ve Latin All Stars Orkestrasýnda çalan ve söyleyen sanatçýlarýn hepsi çok yetenekli ve baþarýlý. Türkiye’yi en iyi biçimde temsil edeceklerine hiç þüphe yok. Üstelik ýsrarla ve kasýtlý olarak dýþ dünyaya çizilmeye çalýþýlan “türbanlý þeriat ülkesi Türkiye” imajýnýn tam tersine, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün çocuklarýna yaraþýr niteliklerle donanmýþ, hala ATATÜRK devrimlerine ve anlayýþýna sýký sýkýya baðlý, Laik Cumhuriyet Türkiye’sinin aydýnlýk yüzünü temsil ediyorlar. Barbar (!?) Türklerden Viyana Habsburg Sarayýna, Küba Müzikleri çýkartmasý. Fidel Castro’nun kulaklarý çýnlasýn. Mavi gökyüzünde beyaz bulutlarýn üzerinde Ernesto Che Guevara bu konseri seyrediyorsa, aðzýnda purosuyla kesin gülüyordur. Arkada Aðýr Abla St. Cecilia, son derece yetenekli müzisyenlerden kurulu bir orkestra ve tatlý deli bir adam Ayhan Sicimoðlu. Yani aristokratlarýn hiç þansý yok. Latin ezgileri eþliðinde faydalý hayat dersleri diðer fanilerin ruhlarýna da iyi gelebilir. Belki umulmadýk bir biçimde dünyadaki iyi insanlarýn sayýsý artar, dünya daha güzel bir yer haline gelebilir Hadi Aðýr Abla St. Cecilia yap bir iyilik. Müziðinle ruhlarýmýzý yýka, vicdanlara ve akýllara iyilik tohumlarý ek. Ne diyelim Allah’tan umut kesilmez.







Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sanat ve sanatçýlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
'Kafkas Tebeþir Dairesi'nin Sebeb-i Hikmeti... ''
Uluslarararasý Ýzmir Festivali 20. Yaþýný Kutluyor.
Anton Çehov'dan Arthur Miller'a, Modern Zamanlarda Düþlerin
Ahmet Adnan Saygun"un Mirasýný Taþýyan Onurlu Bir Sanatçý : Rengim Gökmen
Ýlhan Berk"in Þiirleri ve Sait Faik"in Öykülerini Gravürde Eriten Adam: Fatih Mika
Commedia Dell"arte Ýþliði : Michele Guaraldo, Simone Campa ve Korsanlar
Cemal Süreya"dan "Üstü Kalsýn" : Hakan Gerçek
Romanya Ulusal Tiyatrosundan Bir Baþ Yapýt : Fýrtýna
Shakepeare"den Verdi"ye : Falstaff Operasý
Tiyatro Soluyanlardan "Koca Bir Aþk Çýðlýðý"

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Varmýþ Hiç Yokmuþ
"Beni Ben mi Delirttim?" : Ferhan Þensoy
Ermiþler Ya da Günahkarlar, Ýyilik Ya da Kötülüðün Dayanýlmaz Lezzeti…
Sineklidað"ýn Efsanesi : Keþanlý Ali"nin Ýbretlik Öyküsü
Sahibinden Az Kullanýlmýþ "Ýkinci El" Stratejiler
Tek Kiþilik Oyunlarýn Efsane Ýsmi : Müþfik Kenter
Yaðmur Yaðýyor, Seller Akýyor, Kral Übü Camdan Bakýyor
Efes'li Herostratus ve 'Hukukun Üstünlüðü Ýlkesi'
Tanrýlarýn Takýlarý
Ruhi Su"nun Ýzinde : Köy Enstitüleri

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.