..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir insan bir kaplaný öldürmek istediðinde buna spor diyor, kaplan onu öldürmek istediðinde buna vahþet diyor. -Bernard Shaw
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > nail uyar




2 Mart 2008
Sessizliðin Çýðlýðý  
Umutsuzdu

nail uyar


"Bak evladým, boþuna direniyorsun. Burada, senin gibi niceleri direnip, yenik düþtüler. bizi yorma, kendini de üzme. Bizim de senin gibi evlatlarýmýz var. Sana eziyet etmeye hevesli deðilz; ama bizi mecbur ediyorsun. O gün toplantýda baþka kimler vardý, neler konuþtunuz, ne karalar aldýnýz? Anlat...


:AIDC:

SESSÝZLÝÐÝN ÇIÐLIÐI

Mimarlýk ofisinde yapý ressamý olarak çalýþýyordu. Ýþten yeni geldiði için yorgun ve terliydi. Yorgunluðunu atabilmek için banyo yapmasý gerektiðine inanýyordu. Bu düþünceyle banyoya girdi. Yýkanýp çýktý. Giyinirken kapýnýn zili çaldý. Yarý giyinik olduðu için kapýyý babasý açtý: Karþýsýnda iki sivil polis. Ne istediklerini sorduðunda, komiser yardýmcýsý olan: “Siyasi þubedeniz. Ýfadesine baþvuracaðýz.” dedi. Korku içinde oðlunun yanýna koþtu, polislerin siyasi þubeye götürmek için geldiklerini söyledi. O anda oðlunu da korku, heyecan ve telaþ sardý...

Kendini toparladýktan sonra aceleyle ceketini giyip, dýþarý çýktý. Kendisini bekleyen polislerle birlikte kapýnýn önündeki sivil araca bindiler... Aracýn içinde bir sivil polis daha vardý. Yol boyunca kendisine hiç bir þey sorulup konuþulmadý. Siyasi þubeye getirildiðinde önce üst-baþ aramasý yapýldý. Üzerindeki þahsi eþyalarýný, tutanakla bir baþka görevli polis teslim aldý.

Sonra, üst kata çýkarýldý. Dar uzun koridordan geçirilerek dipteki hücreye götürüldü. Bu hücre iki metre boyunda, bir buçuk metre geniþliðindeydi. Görevli elindeki anahtarla hücrenin demir kapýsýný açtý. Kapý açýldýðýnda, içerdekilerle göz göze geldi. Koridordan içeriye vuran ýþýk, içerdekilerin gözlerini kamaþtýrdýðýndan kýsýk gözlerle ona baktýlar. Polis ani bir hareketle içeri itip, demir kapýyý üzerine kapadý.

Ýçerisi karanlýktý; sadece seslerini duyabiliyordu. Onlar sýrayla “geçmiþ olsun!” derlerken gözü karanlýða alýþmýþ, görmeye baþlamýþtý. Ýçerdekileri gözüyle saydý; kendisi hariç dokuz kiþiydiler. Sýkýþarak oturmak bile olanaksýzdý; bu nedenle ayakta duruyorlardý. Hiçbiri konuþmuyordu; çünkü hepsi endiþeli ve düþünceliydi. Zaman denen o kavram, öylesine yavaþ ilerliyordu ki anlatýlacak gibi deðildi. Saat gecenin 03’ü olduðunu hücreye getirilen kiþiden öðrendiler. Dýþarýdan yeni getirildiði için onun zamandan haberi vardý. Artýk on kiþi olmuþlardý. Ýçlerinde çok yorulaný olunca, onun çökerek veya oturarak duvara yaslanmasýna izin veriyorlardý.Yorgunluk, uykusuzluk, açlýk ve susuzluk iç içeydi. Hepsinden de önemlisi uykusuzluktu. Uykusuzluktan kanlanan gözlerine sanki diken batýrýlýyordu. Bir ara, sigaraya da öylesine özlem duydu ki...

O gece sabaha dek bir çok düþler kurdu. O geldi aklýna. Acaba, gecenin bu ileri saatinde ne yapýyordu? Ne yapsýn kýzcaðýz, uyuyacaktý elbette. Hem de mýþýl mýþýl... Onun, gözaltýna alýndýðýndan haberi olmadýðýna göre... Hoþ, haberi olsa ne yapabilirdi? Duyup, yanýna gidemezdi; gitse de görüþtürmezlerdi. Kaldý ki babasý evden alýndýðýnda arkasýndan gitmiþ, ona bile nerede olduðu hakkýnda doðru dürüst bilgi vermemiþlerdi.

Uzun, sýkýntýlý bir geceden sonra sabahýn olduðunu koridordan ve odalardan gelen seslerden anladýlar. Az sonra, nöbetler devir teslim edildi. Bu arada, gözaltýndakiler de tekrar sayýldý.
Dýþarýda su gibi akýp giden zaman, içerde durmuþtu adeta. Geçmek bilmiyordu.

O geldi aklýna yine. Ýçinden: “Acaba uyandý mý? Yoksa yatýyor mu? Kim bilir? Belki de kalktý; kahvaltýsýný yapýyor. Çok özledim onu. Týpký sigarayý, çayý, yataðý özlediðim gibi...” dedi.

Açlýk, susuzluk, yorgunluk, uykusuzluk. Hepsi iç içeydi.

Hele uykusuzluk. Þu an, onun için hepsinden de önemli.. Rahat býrakýverseler; þöyle uzanýverse boylu boyunca olduðu yere. Çok deðil, bir kaç saat kestirse yeter de artardý bile. Ama nerde?

Saat on sularýnda, nöbetçi polis hücrenin kapýsýný açtý. Sivil polisler içlerinden ikisini alýp götürdüler. Aradan bir sigara içimlik zaman geçince büyük bir gürültü koptu. Ardýndan çýðlýklar gelmeye baþladý. Hücreden aldýklarý kiþileri iþkence yapmaya baþlamýþlardý. Geri getirildiklerinde üstleri -baþlarý tozlu, saçlarý daðýnýk, yüzleri morluk içindeydi.

O hâlâ kendisinin suçsuz olduðuna inanýyor ve serbest býrakýlacaðýný sanýyordu. Sýra kendisine gelince hücreden alýnýp, bir alt kattaki sorgu odasýna götürüldü. Ýçerde beþ sivil polis. Hepsi de oturmuþ, ellerinde sigara ve çay; demleniyorlardý.

Boþ duran sandalyelerden birine oturttular. Sorgulamaya baþladýlar. Verdiði her yanýt karþýsýnda kýzdýlar, baðýrdýlar, küfrettiler, aþaðýladýlar. O an, onlara derdini anlatamamanýn ezikliði içinde kývrandý. Ýçlerinden biri: “Kuþu götürün, ötsün biraz. Bakalým, sesi güzel çýkýyor mu?” dedi.

Ne demek istediðini iþkence odasýna alýnýnca anladý. Orada bulunan dört kiþiden biri sinsice gülerek: “Gel bakalým kanarya. Biraz da seni öttürelim.” dedi. Sandalyeye oturttular, sorgulamaya baþladýlar. Ýstedikleri yanýtlarý alamayýnca biri yerinden kalktý, duvarýn dibinde duran araba dýþ lastiðini boynuna geçirdi. Sonra, kalktýlar, sandalyeyi tekmelediler, sýrt üstü yere yatýrdýlar. Ýþkencecileri görmemek için gözlerini kapadý. Saçlarýndan tutup, yerden kaldýrdýlar. Ayakta duramýyordu. Ýki gündür açlýk, susuzluk, uykusuzluk... Bir de sabaha dek ayakta kalmak onu iyice yormuþtu.

Ýþkenceye ara verdiler. Tekrar sorgulamaya baþladýlar.

Onlara anlatacak baþka bir þeyi olmadýðýný, her þeyi anlattýðýný söyledi. Bu kez de yüzüne yumruklar inmeye baþladý... Sonra iþkence aletlerini gösterip, içlerinden birini “seç” dediler. O da onlara:
-Siz bana zaten en büyük iþkenceyi yaptýnýz: Suçsuz yere iki gündür tutuyorsunuz. Artýk ne yaparsanýz yapýn, dedi.

Ýyice çökmüþtü. Bacaklarý vücudunu taþýmakta zorlanýyordu. Ýçlerinden birisi “falakaya yatýralým” dedi. Diðerleri de kabul etti. Yaþamýnda ilk kez falakaya yatýrýlacak, ilk kez acýsýný tadacaktý. Tekrar sýrt üstü yere yatýrýp, ayaklarýndan baðladýlar. Ellerini arkadan kelepçelediler. Sýrt üstü yattýðýnda kelepçe bileklerini kesiyordu. Bu arada birisi ayakkabýlarýný ve çoraplarýný çýkarttý; diðer ikisi falakayý tuttular, bir diðeri de kafasýna bastý. Ayakkabýlarýný çýkartan eline kalýn meþe sopasýný aldý; ayaklarýnýn altýna acýmasýzca vurmaya baþladý. Ayaklarý -kan basýncýndan dolayý- þiþ olduðu için ilkin yediði birkaç sopanýn acýsýný duymadý; fakat kan dolaþýmý hýzlanýnca dayanamaz hale geldi. Ayaklarýnýn altýndaki deriler kan toplamýþtý. Bu þekilde kalmasýnýn sakýncalý olduðunu bildikleri için jiletle patlatýp, çürüyen kanlarý dýþarý akýttýlar.
Bu arada, emniyet müdürlüðünün bahçesinde, polisin biri, gözleri yeni açýlmýþ kedi yavrusuna plastik kap içinde süt veriyordu.

Ayaklarýný falakadan çözdüler. Ayaða kalkmasýný istediler; lâkin elleri arkadan baðlý olduðu için kalkamýyordu. Omuzlarýndan tutarak sandalyeye oturttular. Yine sorgulamaya baþladýlar. Bu ikinci sorgulamalarýnda da sorduklarý sorularýn yanýtlarýný istedikleri gibi vermezse daha aðýr iþkence yöntemlerine baþvuracaklarýný söylediler.

Bu arada baþýný öne eðip, ayaklarýna baktý: Kan içindeydi.

Ýçlerinden en yaþlý olaný babacan bir tavýrla:

-Bak evladým, boþuna direniyorsun. Burada, senin gibi niceleri direnip, yenik düþtüler. Bizi yorma , kendini de üzme. Bizim de senin gibi evlatlarýmýz var. Sana eziyet etmeye hevesli deðiliz; ama bizi mecbur ediyorsun. O gün toplantýda baþka kimler vardý, neler konuþtunuz, ne kararlar aldýnýz? Anlat.

Sorduklarý sorularla ilgili bildiði her þeyi anlattýðýný, baþka bir þey bilmediðini, duymadýðýný, görmediðini söyledi.

Bu kez, genç ve sarýþýn olaný arkadaþýymýþ gibi yakýnlýk göstererek:
-Þurayý imzala.
O da:
-Okumadan imzalayamam, dedi.

Birden deðiþtiler. O babacan ve arkadaþ tavýrlarýnýn yerine, tekrar otorite ve öfke egemen oldu. Sandalyeden kaldýrýp, tekme-tokat giriþtiler. Kollarý arkadan baðlý olduðu için dengesini yitirip yere düþtü. Bu kez saçlarýndan tutup, duvarýn dibine sürüklediler. Bir sigara içimi kendi haline býraktýlar.

Anlaþýlan o ki iþkenceciler de yorulmuþtu. Kendilerine sigara molasý verdiler.
Bu arada, babacan tavýrlýsý masanýn üzerindeki -telsizi andýran- radyoyu açtý; tam o sýrada spiker haberleri veriyordu. Bir haber çok ilgisini çekti. O günlerde, gündemden düþmeyen olaylardan biri de iþkence konusuydu. Bu konuya en çok duyarlý olan bir partinin genel sekreteri, iþkence yapmanýn suç olduðunu, bunu yapanlarýn insanlýk suçu iþlediklerini, bu suçu iþleyenlerin tespit edilmesi halinde cezaya çarptýrýlacaklarýný söylüyordu. O anda, onlara tiksinerek bakýnca, biri hemen radyoyu kapattý.

Yaþlý babacan tavýrlýsý ile genç sarýþýn olaný koltuk altlarýndan tutup kaldýrdýlar. Düþmemek için duvara yaslandý.

Sonra, uzun boylu, dazlak kafalý ve patlak gözlü olaný, elindeki su dolu yangýn kovasýyla yanýna gelip, kovada bulunan tuzlu suyu ayaklarýnýn üstüne boþaltýnca caný öyle yandý ki...

Daha sonra, zayýflýktan avurtlarý çökmüþ, gözleri kanlanmýþ, kýsa saçlý, esmer, sarkýk býyýklý olaný zýplamasýný emretti... Yapmayýnca kafasýný önce yumrukladý, sonra da sýrtýna bindi; zorla yürüttü. Yürüdükçe ayaklarýndaki þiþlik yavaþ yavaþ inmeye baþladý...

Saat on iki olunca odada yapayalnýz býrakýp, yemeðe gittiler. Tek baþýna kalýnca, yere uzanýp gözlerini kapadý...

Kendisine yüklenilmek istenilen suçlarý kabul etmemekte kararlýydý. Kendini bu konuda þartlandýrmýþtý. Çözülmeyecekti.

Yattýðý yerde, sýrtýna vurulan tekme ile kendine geldi.

Yemekten yeni döndükleri için, tokluðun verdiði rehavetten dolayý biraz uyuþuktular. Çay ve sigaralarýný içtikten sonra görevlerine baþladýlar.

Yemekten sonra, ilk iþ olarak patlak gözlü olaný yanýna gidip, bileklerindeki kelepçeyi çözdü. Alýp, tuvalete götürdü. Yer yer sýrlarý dökülmüþ aynanýn karþýsýnda kendini tanýmakta zorlandý. Su içmek için musluða uzandýðýnda, yanýndaki dazlak saçlarýndan tutup, geri çekti. Su içmek için uzandýðýný söylediðinde “olmaz, yasak” dedi. Bu kez içinden: “Hayret! Su içmek bile yasak!. Peki, nefes alýyorum; bari o da yasak olsun.” dedi. O durumda, tuvaletten alýp, ikinci kez hücreye koydular. Kendisine düþünüp taþýnmasý için süre verdiler. Eðer istedikleri gibi konuþmazsa daha aðýr iþkence uygulayacaklarýný söylediler.

Tuzlu suyun piþirdiði ayaklarý ise hâlâ yanýyordu.

Sýra diðerlerine gelmiþti. Hücreden tek tek alýp sorguluyorlar, sonra da iþkence ediyorlardý.

Hücreye geri götürüldüðünde duvara dayanýp, ayakta durmaya çalýþtý. Aðzýndan ve burnundan gelen kanlarý eliyle sildi. Aðlamamak için kendini zor tutuyordu. Ceplerini karýþtýrýrken nasýl olduysa eline bir mendil geçti. Yüzünü, aðzýný burnunu silip, temizledi. Bembeyaz mendili kan lekeleriyle dolunca dayanamadý; mendilini avuçlarýnýn arasýnda sýkýp aðlamaya baþladý.

Öðleden sonra saat 15 sularýnda ikinci kez hücreden alýp, tekrar iþkence odasýna getirdiler. Suçsuz olduðuna inanmýþlardý artýk. Serbest býrakacaklardý...

Ýlk kabul odasýna götürüldü. Gözaltýna alýnýrken üzerinden alýnan þahsi eþyalarý kendisine teslim edildi. Artýk serbestti. Tam dýþ kapýdan çýkarken aniden geri çevrildi. Yüreði yine sýzlamaya baþladý. Ýçinden: “Hay Allah! Çilem bitmeyecek mi daha?” derken nöbetçi polis ayakkabýsýz oluþunu hatýrlattý. Salýverilmenin sevinciyle ayakkabýlarýný giymeyi unutmuþtu. Ayakkabýlarýný verdiler; ama ayaklarý þiþ olduðu için arkasýna basarak giymek zorunda kaldý.

Hýzla ayrýldý oradan. Artýk sokaktaydý. Sanki yýllar sonra ilk kez sokaða çýkýyordu.

Karmakarýþýk duygular içinde evinin yolunu tuttu.

Eylül 1990
Çiðli/ÝZMÝR




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Gonca Bir Güldü
Nefise'nin Fotoðraf Tutkusu
Trendeki Oyun
Tek Çare


nail uyar kimdir?

Okuma ve yazma tutkusu yüzünden profosyonel mesleðimi ikinci plana atmýþ biriyim.

Etkilendiði Yazarlar:
Okuduðum her yazardan birþeyler öðrenirim.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © nail uyar, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.