..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Sevgi sabýrlý ve yürektendir, sevgi kýskanç ve övüngen deðildir. -Ýncil
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Din > Muhammed CAN




22 Mart 2008
Ýtret, Ümmet ve Vahdet  
Muhammed CAN
’’Sonra kitabý, kullarýmdan seçtiklerimize miras býraktýk.’’


:BGGG:

ÝTRET , ÜMMET ve VAHDET



’’Sonra kitabý, kullarýmdan seçtiklerimize miras býraktýk.’’Fatýr/32


Hamd bütün alemleri yaratan, nefislerdeki gizliyi dahi bilen, « hayy ve kayyum » olan Allah’a mahsustur. Selat ve selam onun resulü, habibi, kullarýnýn seçkini, alemlere rahmet olan Hz. Muhammed (s.a.a)’e ve onun pak ve pakize Ehl-i Beytine olsun. Ve yine selam hidayet ehline tabi olanlara olsun ki; onlar apaçýk delillerle sapýklýktan uzaklaþýp hidayete erme aþk ve mücadelesiyle yanýp tutuþmaktadýrlar.

Bir dosya niteliðindeki bu çalýþma « itret », « ümmet » ve « vahdet » olmak üzere üç ana konuyu barýndýrýp, bir baþlýk altýnda toplamayý gaye edinmþse de; gerçekte firki bir çalýþmanýn ürünü olmaktan öte, peygamber soyu olarak kabul edilen ve bu konuda kesinlikle (art niyetli kimi Adem evladý hariç) ümmetin ittifak ettiði, pak ve pakize olarak anýlan, ilmin þehri, Allahýn sýrlarýnýn hamisi olanHatem-i nebi’nin soyundan gelen ve iki deðerli emanetin biri olan, « Al-i Muhammed»’in adeta Kur’an la birbirlerini tefsire dayanan beyanatlarýdýr.

Biz bu dosyada öncelik olarak gülzarýÝsmet-i Zehra, seyyidetin nisa-il alemin ve Ummi Ebi’ha olarak nitelendirilen, Zehra-i pekize den ’’Vahdet’’e dair hücceti teþkil edecek izahatlarýn da olduðu meþhur Hutbesinden alýntý paragraflarla yetineceðiz.

Yine vahdetin temel prensiplerini bünyesinde barýndýran, ancak ’’itret ve ümmet’’ farkýný da beyan eden, Abbasi sultanlarýndanHarun-er reþit’in oðlu Memun tarafýndan düzenlenen bir oturumda, Horasan alimleri ile Ýmam Rýza arasýnda geçen bir münazarada deðinilen bölümü aktarmakla yetinmeye çalýþacaðýz. Özellikle Ümmetin temel sorunlarýndan olan ve kiþisel yorumlarla çözümlenemeyecek derecede giriftleþen bir olgu haline geldiðinden ötürü…

Ýslam dinin yetiþtirdiði ve ümmetin iftihar-ý medar’ý olan Ýmam Humeyni’nin, Res’ul-ü Ekrem(s.a.a)’in doðum tarihi hakkýnda iki deðiþik rivayetin arasýndaki (12 Rebiu’l Evvel ile 17 Rebiu’l Evvel arasý) sürenin ümmet arasýnda ihtilaftan ziyade rahmete vesile olmasý dileði ile ’’Vahdet haftasý’’ (nedense Türkiyede kutlu doðum haftasý diye adlandýrýldý!) olarak tüm dünya müslümanlarýna deðerli bir hediye sunmakla birlikte, dünya müslümanlarý, sorumluluklarýnýn bilincine ermesine vesile olabilecek diye deðerlendir(il)mesi. Ve Allah’ýn seçkin kullarýnýn davet ve uyarýlarýna daha bir duyarlýlýk ile takip ve tahlil etme bilinci ile donanmak, ve yine bu tür araþtýrmalarda sadakat ve ihlasý en ön planda tutmak, olasý tenkit ve kýnamalara akl-ý selim bir tutum sergilemek, Allah’tan baþka bir mevlamýzýn olmadýðýný ve ondan yardým ve sabýr dilediðimizi, Pak Resul’ünün hürmetine ondan dileriz.

Hz. Fatima’nýn Mescid-i Nebevi deki Hutbesinden ;
« …Ey Allah’ýn kullarý, sizler onun emir ve nehiylerinin muhatabý, dinin ve vahyin taþýyýcýlarý ve Allah’ýn kendi nefislerine emin kýldýðý kimseler ve ümmetlere dinin tebliðcilerisiniz. Allah tarafýndan hak bir önder (olan Kur’an) sizin aranýzdadýr. O, Allah’ýn size sunmuþ olduðu bir ahittir ve halef olarak býraktýðý bir emanettir. O, Allah’ýn natýk kitabý, sadýk Kur’an-ý yüce nuru, parlak ýþýðýdýr. Basiretleri (hidayetleri) aþikardýr. Sýrlarý münkeþef açýktýr. Zahirleri aydýndýr. Ona uyanlara gýpta olunur. Kur’an kendisine uyaný, Allah’ýn rýzasýna götürür, ona kulak vereni kurtuluþa erdirir. O Kur’an vasýtasýyla Allah’ýn aydýn hüccetleri, açýklanmýþ azimetlerine (farzlarýna), sakýndýrýlmýþ haramlarýný, belli niþanelerine, yeterli burhanlarýna, yapýlmasý istenmiþ faziletlerine ve kullara hibe edilen ruhsatlarýna ve yazýlý þeriatlarýna ulaþýlýr…’’

Sonra Hz. Fatýma, Kur’an-ý Kerim’de yer alan þeriatý açýklayarak þöyle buyurdu.

’’…Allah, imaný sizler için þirkten temizlenme vesilesi kýldý. Ve namazý, kibirden uzaklaþmanýz ve zekatý, nefsin yücelmesi ve rizkin çoðalmasý ve orucu, ihlasý sabitleþtirmek ve haccý, dinin temellerini saðlamlaþtýrmak ve adaleti, kalpleri birleþtirmek ve bize itaati, dinin düzelmesi ve nizamý için farz kýldý. Ve imametimizi tefrikadan kurtulmak, cihadý Ýslam’a izzet kazandýrmak, sabrý, mükafatý hakketmek, emr-i bil marufu tüm halkýn maslahatýný korumak ve valideyne (baba ve anneye) iyiliði, Allah’ýn gazabýndan kurtulmak için farz kýldý. Ve sýla-i rahim yapmayý (akrabalarla iyi iliþkide bulunmayý) sayýlarýn çoðalmasýna vesile eyledi. Ve kýsasý kanlarýn dökülmesini önlemek, nezre (adaða) vefa etmeyi, Allah’ýn baðýþýna ehil olmak ve tartý ve ölçüleri eksiltmeyip hakkýnca tutmayý, mallarýn deðerinin korunmasý için farz kýldý. Ve þarap içmeyi, (kullarýný) pisliklerden temizlemek için nehyetti ve baþkalarýna zina nisbetini vermekten kaçýnmayý, lanetten korunmak ve hýrsýzlýktan uzak durmayý iffet kazanmak için emretti. Ve þirki, onun rablýðýna olan inancýn halis olmasý için haram kýldý.

„(Ey inananlar,) Allah’tan hakkýyla korkun ve ancak müslümanlar olarak (Allah’a teslim olduðunuz halde) ölün!“ (Al-i Ýmran/102) „Allah’ýn emir ve nehiylerine itaat eyleyin. Gerçekten Allah’tan kullarý içinden ancak alimler korkar.“ (Fatýr/28)
Ey insanlar, bilin ki ben Fatima’yým ve babam Muhammed’dir (s.a.a). Bu sözü ben tekrar tekrar sizlere söylüyorum. Sözlerim haktýr ve yaptýðým iþte batýl bir yön yoktur. (Allah Teala buyuruyor ki) „Gerçekten size kendinizden olan öyle bir peygamber geldi ki, sizlerin uðradýðýnýz çetinlikler ona aðýr gelir, o size pek düþkün ve mü’minlere þefkatli ve merhametlidir.“ (Tevbe/128)

Eðer Muhammed’i (s.a.a) tanýsanýz; onun, sizin hanýmlarýnýzýn babasý deðil, benim babam olduðunu ve sizin erkeklerinizin deðil, benim kocamýn (Hz. Ali’nin) kardeþi olduðunu görürsünüz. Ona olan nisbet ve yakýnlýk ne güzel bir nisbettir. O peygamberliði uhdesine alýp, halký Allah’ýn azabýndan korkuttu. Müþriklerin yolundan yüz çevirdi. Þirkin belini kýrýp, onlarýn nefsini kesti ve halký hikmet ve güzel nasihatle Rabb’inin yoluna çaðýrdý, putlarý kýrdý, küfrün önderlerini yüzüstü yere serdi. Sonunda kafirler topluluðu bozguna uðrayarak ardlarýna dönüp kaçtýlar; gecelerin karanlýðý, sabahýn aydýnlýðý ile yarýldý ve hakkýn özü ortaya çýktý; dinin önderi konuþmaya baþladý; þeytan sözcülerinin sesi kesildi, nifakýn tacý yere düþtü, küfür ve azgýnlýðýn düðümleri çözüldü. Sizler de ibadetten, oruçtan karýnlarý aç, yüzleri ak olanlarla beraber ihlas kelimesini söyler oldunuz.
Sizler Hz. Resul-i Ekrem gelmeden önce ateþ dolu bir uçurumun kenarýnda idiniz, (o halinizle) taþýn dibinde kalan, hemen içilip tüketilecek olan bir yudum suydunuz ; aç kiþinin fýrsat gözetmeden kapýp yiyeceði bir lokmaydýnýz (düþmanlarýn) ayaklarý altýna düþmüþ bir toplumdunuz. Ýçtiðiniz deve sidiðiyle dolmuþ ve hayvan pisliðiyle kokuþmuþ çöllerdeki çukur suyu idi. Yediðiniz dabaklanmamýþ deriyle hazýrlanan yemekti. Aþaðýlýk bir hale düþmüþtünüz, insanlarýn saldýrýp sizi yok etmesinden korkuyordunuz. Bütün bunlardan ve güçlülerin belasýna uðradýktan, Arab’ýn kurtlarýna lokma olduktan, kitap ehlinin azgýnlarýna tutsak düþtükten sonra sizleri Allah Tebareke ve Teala babam Muhammed (s.a.a) vasýtasýyla kurtardý. Bundan sonra ne zaman müþrikler savaþ ateþini yaktýlarsa, Allah onu söndürdü ve ne zaman þeytan kendi boynuzunu çýkardýysa ve müþriklerden bir grubun aðzý açýldýysa (Peygamber s.a.a) kardeþini (Hz. Ali’yi) tehlikenin önüne çýkarýp müþriklerin aðzýný týkadý. Hz. Ali de düþmanlarýn baþýný ezmedikce ve yakýlan ateþin alevini kýlýcýyla söndürmedikce geri dönmezdi. O Allah’ýn zatý için zahmete katlanan, Allah’ýn emrinde ciddiyet gösteren, Resulullah’ýn yakýný ve Allah’ýn velilerinin efendisidir. O hak yolunda kollarýný sývayarak, iyilik istiyor, ciddiyetle çalýþarak bu yolda zahmete katlanýyordu. Ama siz (o dönemde) rahat bir yaþayýþ yolunu seçip asayiþ ve emniyet içerisinde hayatýnýzý sürdürüyordunuz ve bizlerin baþýna gelen belalarýn sonucunu bekliyordunuz ; neticenin kimin yararýna olacaðýný öðrenmek istiyordunuz ; savaþlara katýlsanýz da düþmanla karþýlaþtýðýnýzda geriye dönüp kaçýyordunuz…’’(Hz. Fatýma’nýn hutbesinden alýntý son buldu.)

Þimdi:
Memun’un meclisinde geçen Horasan Alimleri ile Horasan güneþi olan, Ýmam Ali er-Rýza arasýnda ki ’’itret ve ümmet’’ arasýndaki farklara Kur’an-i delillerle ilgili bölüm.
(Nürnberg/Alm. Ferec yayýnlarýnýn 2001 b.yýlý, Uyun-u Ahbar’ir Rýza –Ýmam Rýza’danHadis pýnarý Kitabinýn Türkçe tercemesinden aynen alýntýdýr)

Rayyan bin Salt þöyle diyor:
Ýmam Rýza (a.s) Merv’de Memun’un meclisine hazýr oldu. Mecliste Irak ve Horasan alimlerinden bir grup vardý. Memun mecliste bulunan alimlere; „Sonra kitabý, kullarýmdan seçtiklerimize miras býraktýk.“ (Fâtýr/32) ayetinin anlamýný bana söyleyin, dedi.
Alimler: Allah-u Teala bu ayette bütün ümmeti kastetmiþtir.
Memun: Ya Ebel Hasan!(imam Riza’nin künyesi) Sizin görüþünüz nedir?
Ýmam (a.s): Onlarla ayný görüþte deðilim. Bana göre Allah-u Teala bu ayette Peygamber (s.a.a)’in temiz itretini kastetmiþtir.
Memun: Allah-u Teala nasýl ümmeti deðil de sadece Peygamber (s.a.a)’in itretini kastetmiþtir?
Ýmam (a.s): Eðer ümmeti kastetmiþ olsaydý, onlarýn hepsinin cennet ehli olmalarý gerekirdi. Zira Allah (üstteki ayetin devamýnda) þöyle buyuruyor: „Artýk onlardan kimi kendi nefsine zulmeder, kimi orta bir yoldadýr, kimi de Allah’ýn izniyle hayýrlarda yarýþýr, öne geçer. Ýþte bu, pek büyük bir lütuf ve ihsandýr.“ Daha sonra hepsini cennet ehli olarak þöyle tanýtmýþtýr: „Ebedi olan Adn cennetlerine girerler, orada altýn bileziklerle süslenirler.“ (Fâtýr/33) Bu nedenledir ki miras, tertemiz itrete mahsustur, baþkalarýna deðil.
Memun: Tertemiz itret kimlerdir?
Ýmam (a.s): Onlar Allah-u Teala’nýn kendi kitabýnda þu þekilde vasfettiði kimselerdir: „Ancak ve ancak Allah, siz Ehl-i Beyt’ten her çeþit ricsi (günah ve çirkinliði) gidermek ve sizi tertemiz kýlmak ister.“ (Ahzap/33)
Yine onlar, Resulullah (s.a.a)’in haklarýnda þu þekilde buyurduðu kimselerdir: „Ben aranýzda iki aðýr emanet býrakýyorum; Allah’ýn kitabý ve itretim olan Ehl-i Beyt’imi. Bilesiniz ki bu ikisi, havuzun (Kevser) baþýnda bana gelinceye dek birbirlerinden ayrýlmazlar. Öyleyse benden sonra bu ikisi hakkýnda nasýl davranacaðýnýza dikkat edin. Ýnsanlar! Onlara bir þey öðretmeye kalkýþmayýn. Zira onlar, sizden daha alimdirler.”
Alimler: Ey Ebu’l-Hasan! Acaba “itret” dediðin “Âl”in kendisi midir, yoksa diðer kimseleri de kapsýyor mu?
Ýmam (a.s): Onlar „Âl“in ta kendileridirler.
Alimler: Resulullah (s.a.a)’den „Ümmetim benim Âl’imdir“ diye nakledilmektedir. Ashap da inkâr edilmeyecek müstefiz (çeþitli kanallardan naklolunmuþ) rivayette „Muhammed’in Âl’i, onun ümmetidir“ demiþlerdir.
Ýmam (a.s): Bana söyleyiniz; acaba sadaka (farz zekât) Âl-i Muhammed’e haram mýdýr?
Alimler: Evet, haramdýr.
Ýmam (a.s): Sadaka bütün ümmete de haram mýdýr?
Alimler: Hayýr.
Ýmam (a.s): Ýþte „“Al“ ve „ümmet“ arasýndaki fark budur. Yazýk sizlere! Nereye götürülüyorsunuz? Kur’an-dan yüz mü çevirdiniz? Yoksa haddi aþan bir kavim misiniz? Acaba veraset ve taharetin (miras ve tathirin) hidayet bulmuþ seçkinler hakkýnda olup baþkalarý hakkýnda olmadýðýný biliyor musunuz?
Alimler: Ey Ebu’l-Hasan! Bu konuyu neye dayanarak diyorsunuz?
Ýmam (a.s): Þu ayete: “Ve andolsun ki biz, Nuh’u ve Ýbrahim’i gönderdik, soylarýna da peygamberlik ve kitap verdik, öyle iken onlardan doðru yolu bulanlar var ve çoðuysa fasýktýrlar.” (Hadid/26) Sonuçta, nübuvvet ve kitap mirasý fasýklara deðil, hidayet olmuþlara mahsus oldu. Nuh’un rabbinden þöyle bir istekte bulunduðunu biliyor musunuz: “De ki: Rabbim, þüphe yok ki oðlum, ehlimdendir ve senin vaadin de doðrusu haktýr. Sen de hakimlerin hakimisin.” (Hud/45) Bu dileðin sebebi þuydu ki Allah (c.c) ona, kendisini ve ehlini (ailesini) kurtaracaðýna dair vaatte bulunmuþtu. Rabbi de cevabýnda þöyle buyurdu:”Ey Nuh! O, kesin olarak senin ehlinden deðil. Çünkü o, kötü bir iþ yapmýþtýr. Artýk bilmediðin þeyi isteme benden. Þüphe yok ki ben, cahillerden olmayasýn diye sana öðüt vermedeyim.“ (Hud/46)
Memun: Acaba Allah (c.c), itreti diðer insanlardan üstün mü kýlmýþtýr?
Ýmam (a.s): Allah (c.c) itretin diðer insanlardan üstünlüðünü kitabýnda açýklamýþtýr.
Memun: Kur’an’ýn neresinde?
Ýmam (a.s): Þu ayette: „Þüphe yok ki Allah Adem’i, Nuh’u, Ýbrahim soyunu ve Ýmran soyunu seçti, alemlere üstün etti. Birbirlerinden türemiþ bir soydur onlar ve Allah iþiten ve bilendir.“ (Âl-i Ýmran/33-34) Bir baþka ayette de þöyle buyurmuþtur: „Yoksa Allah’ýn lütfedip insanlara ihsan ettiði þeylere haset mi ediyorlar? Gerçekten de biz, Ýbrahim soyuna kitap ve hikmet verdik ve onlara büyük bir saltanat ihsan ettik.“ (Nisa/54) sonra bu ayetin ardýndan diðer müminlere hitap ederek þöyle buyurmuþtur: „Ey inananlar! Allah’a, Peygamber’e ve içinizden emir sahiplerine itaat edin“ (Nisa/59) Yani kitap ve hikmetle birleþtirdiði (kitap ve hikmeti onlara miras olarak verdiði) kimselere itaat edin. Ýþte bu iki mirastan dolayý onlara haset edildi. Öyleyse þu ayetten: “Yoksa Allah’ýn lütfedip insanlara ihsan ettiði þeylere haset mi ediyorlar? Gerçekten de biz, Ýbrahim soyuna kitap ve hikmet verdik ve onlara büyük bir mülk (saltanat) ihsan ettik” maksat, tertemiz olan seçkinlere itaat etmektir. Ayette mülkten kasýt da onlara itaat etmektir.

Alimler: Anlatýnýz bize; Acaba Allah (c.c) seçkinleri kitabýnda açýklamýþ mýdýr?
Ýmam (a.s): Allah-u Teala, bâtýn hariç, zahirde de Kur’an’ýn on iki yerinde seçkinleri açýkça beyan etmiþtir. Bu, Kur’an’ýn tefsirlerinin dýþýnda kalan, bâtýnýnda ve tevilinde olan miktardýr.

Birinci ayet þudur:
„En yakýn akrabalarýný (ve ihlas sahibi yakýnlarýný) korkut.“ (Þuarâ/214) Bu ayet Ubey bin Kâb’ýn kýraatinde böyledir (yani „ve ihlas sahibi yakýnlarýný“ cümlesi de ilave edilmiþtir). Bu, Abdullah bin Mesud’un mushafýnda da sabittir. Allah-u Teala’nýn bu ayette Hz. Peygamber’in Âl’ini kaydetmesi ve onu peygamberine zikretmesi (onlar için)yüksek bir makam, büyük bir fazilet ve yüce bir þereftir.

Ýkinci ayet de þudur:
„Ancak ve ancak Allah, siz Ehl-i Beyt’ten ricsi (her çeþit günah ve çirkinliði) gidermek ve sizi tertemiz kýlmak ister.“ (Ahzap/33) Bu ayet de katý düþmanýn dýþýnda kimsenin habersiz olmadýðý ve inkâr etmediði bir fazilettir. Çünkü taharetten (tertemiz olmaktan) daha üstün bir fazilet düþünülemez.

Üçüncü ayet:
Allah-u Teala yaratýklarýndan tertemiz olanlarý ayýrdýðýnda mübarek ayetinde peygamberine onlarla beraber mübahele (lânetleþme) yapmaya gitmesini emrederek þöyle buyurdu: „Ey Muhammed! Artýk sana gelen bunca ilimden sonra da gene bu hususta seninle çekiþip tartýþmalara giriþirlerse de ki: Gelin oðullarýmýzý ve oðullarýnýzý, kadýnlarýmýzý ve kadýnlarýnýzý, kendimizi ve kendinizi çaðýralým,; sonra da dua edelim ve Allah’ýn lânetini yalancýlarýn üstüne kýlalým.“ (Âl-i Ýmran/61) Bu ilahi emirden sonra Resulullah (s.a.a) Ali, Hasan, Hüseyin, ve Fâtýma’yý (Allah’ýn salâtý ve selamý onlara olsun) dýþarý çýkarýp onlarý kendi yanýna aldý. Ayette geçen „kendimiz“ ve „kendiniz“ ibaretinin anlamýný biliyor musunuz acaba?
Alimler: Allah-u Teala onunla Peygamber’in kendisini kastetmiþtir.
Ýmam (a.s): Yanýldýnýz; çünkü Allah-u Teala onunla Ali bin Ebu Talib (a.s)’ý kastetmiþtir. Bunun delillerinden birisi Resulullah (s.a.a)’in þu sözüdür: „Ya Velîaoðullarý bu iþlerinden vazgeçecekler, ya da kendim gibi birisini (onlara karþý koymak için) göndereceðim.“
Yani Ali bin Ebu Talib (a.s)’ý.. Ayetteki „oðullar“dan kasýtsa Hasan ve Hüseyin (a.s)dýr. „Kadýnlar“ dan kasýt da Fâtýma (s.a)’dýr. Ýþte bu, hiç kimsenin o fazilette onlardan öne geçemeyeceði bir özelliktir. Hiç kimsenin o özellikte onlara ulaþamayacaðý bir üstünlüktür ve hiçbir yaratýðýn o üstünlükte onlarý geçemeyeceðý bir þereftir. Çünkü Hz. Peygamber, Ali’nin nefsini (kendisini) kendi nefsi saymýþtýr. Bu da üçüncü ayettir.

Dördüncü ayet:
Peygamber (s.a.a) itretinin dýþýnda herkesi camiden dýþarý çýkardý. Bu duruma halk ve Abbas itiraz edip þöyle dediler: „Ey Allah’ýn resulü! Neden Ali’yi býrakýp da bizi çýkardýn?“ Resulullah (s.a.a) cevaben þöyle buyurdular: „Onu orada býrakýp sizi çýkaran ben deðilim, bunu Allah (c.c) böyle yapmýþtýr.“ Ýþte bu söz, Peygamber (s.a.a)’in Hz. Ali’ye buyurduðu „Ey Ali! Sen bana nispetle, Hârun’un Mûsa ‘ya olan nispeti gibisin” hadisini de aydýnlatýyor.
Alimler: Bu mevzu Kur’an’ýn neresinde geçiyor?
Ýmam (a.s): Bu konuda size Kur’an’dan delil getirip okuyacaðým.
Alimler: Getirin!-
Ýmam (a.s): Allah (c.c) þöyle buyuruyor: “Musa’ya ve kardeþine; Mýsýr’da kavminiz için evler hazýrlayýn ve evlerinizi kýble yapýn (onlarý kýbleye yöneltin)…diye vahyettik.” (Yûnus/87) Bu ayet, Hârun’un Mûsa’nýn yanýndaki ve Hz. Ali’nin de Peygamber (s.a.a)’in nezdindeki makamýný beyan etmektedir. Bununla beraber Peygamber (s.a.a)’in þu sözünde de (Ehl-i Beyt’inin üstünlüðüne dair) apaçýk bir delil vardýr: „Bu mescide Muhammed ve Âl-i Muhammed hariç, hiç kimsenin cünüp ve hayýz olarak girmesi caiz deðildir.”
Alimler: Ey Ebu’l-Hasan! Bu beyan siz Ehl-i Beyt’ten baþkasý yanýnda bulunmaz.
Ýmam (a.s): Resulullah (s.a.a):”Ben ilmin þehriyim, Ali de onun kapýsýdýr; ilim þehrini dileyen onun kapýsýndan gelmelidir” buyururken bizim bu mevkiimizi kim inkâr edebilir? Açýklayýp izah ettiðim sözlerdeki (mevcut olan) fazilet, þeref, üstünlük, seçkinlik ve temizliði inatçý düþmanlardan baþka hiç kimse inkâr etmez. Bu makamdan dolayý Allah’a þükürler olsun. Bu da dördüncüsüdür.

Beþinci ayet:
„Akrabalarýnýn hakkýný ver.“ (Ýsra/26) Bu, aziz ve cebbar olan Allah’ýn Ehl-i Beyt’e mahsus kýldýðý bir özelliktir. Allah-u Teala onlarý bütün ümmetten seçkin kýlmýþtýr. Bu ayet Resulullah’a nazil olduðunda Fâtýma (s.a)’yý yanýna çaðýrdýlar. Fâtýma (s.a) geldiðinde Resulullah (s.a.a): “Ey Fâtýma!“ diye buyurdu. Fâtýma (s.a); „Emredin ey Allah’ýn resulü! “ dedi. Resulullah buyurdular ki: “Þu Fedek, savaþsýz elde edilen ganimetler arasýndadýr. Bu yüzden (Allah’ýn hükmüne göre) bana aittir; baþkalarýnýn onda haklarý yoktur. Þimdi Allah (c.c) emrettiði için onu sana baðýþladým. Öyleyse onu kendin ve evlatlarýn için al.” Bu da beþincisidir.

Altýncý ayet:
Allah-u Teala’nýn buyurmuþ olduðu þu ayettir: „De ki: Sizden tebliðime karþýlýk bir ücret istemiyorum, istediðim ancak yakýnlarýma sevgidir.“ (Þûra/23) Bu, kýyamet gününe dek Peygamber (s.a.a)’e, bir de onun Âl’ine mahsus olan bir özelliktir; diðer kimselere deðil. Çünkü Allah-u Teala Kur’an-da Nuh (a.s)’dan þöyle dediðini naklediyor: “Ey kavmim, ben sizden buna karþýlýk bir mal istemiyorum; benim ecrim ancak Allah’a aittir ve ben, inananlarý kovacak da deðilim. Þüphe yok ki onlar, rablerine kavuþacaklar. Fakat ben, sizi cahillik etmekte olan bir kavim görüyorum.“ (Hud/29) Allah-u Teala Hud’dan da þöyle naklediyor. „De ki: Ey kavmim; ben buna karþýlýk sizden bir ücret istemiyorum; benim ücretim ancak beni yaratana ait, hâla akýl etmeyecek misiniz? (Hud/51) Ama Allah-u Teala Peygamberi Muhammed (s.a.a)’e þöyle buyurmuþtur: “De ki: Sizden tebliðime karþýlýk bir ücret istemiyorum, isteðim ancak yakýnlarýma sevgidir.“ (Þura/23) Allah (c.c) onlarýn kesinlikle dinden uzaklaþmayacaklarýný ve hiçbir zaman sapýklýða yönelmeyeceklerini bildiðinden dolayý onlarýn sevgisini ve dostluðunu farz kýlmýþtýr. Onlarý sevmenin farz olmasýnýn diðer delili de þu ki; olabilir ki bir insan, birisini sever ama, ailesinden bazýlarý onunla düþman olduðu için onu tam kalpten, ihlasla sevemez. Allah-u Teala da Resulullah’ýn kalbinde müminlere karþý hiçbir kýrgýnlýk olmasýný istemediði için Resulullah (s.a.a)’in akrabalarýnýn sevgisini müminlere farz kýldý. Öyleyse kim bu farza uyarak Resulullah (s.a.a)’i ve onun Ehl-i Beyt’ini severse Resulullah (s.a.a) artýk ona kin beslemez; kim de bu vazifeyi terk edip ona amel etmez ve Peygamber’in Ehl-i Beyt’ine kin güderse Resulullah (s.a.a)’ in de ona kin gütmesi gerekli olur. Çünkü böyle birisi, Allah’ýn farz kýldýðý þeylerden birini terk etmiþtir. Þimdi bundan daha üstün veya bunun ayarýnda olabilecek herhangi bir fazilet ve þeref var mýdýr?...

Yedinci ayet de þudur:
“Þüphe yok ki Allah ve melekleri, salât ederler Peygamber’e. Ey inananlar! Siz de ona salât edin ve selam verin.“ (Ahzap/56) Bu ayet nazil olduðunda halk; „Ey Allah’ýn resulü! Sana selam vermeyi biliyoruz, fakat sana salât nasýl olur?“ diye sordular. Resulullah (s.a.a) buyurdular ki, þöyle diyeceksiniz: „Allahumme salli ala Muhammed ve Âl-i Muhammed, kema salleyte ala Ýbrahime ve ala Âl-i Ýbrahim, inneke hamidun mecîd“ (Allah’ým! Ýbrahim’e ve Âl’ine salât ettiðin gibi, Muhammed ve Âl-i Muhammed’e de salât eyle. Þüphesiz sen hamit ve mecitsin.) Þimdi bu konuda ey cemaat, aranýzda bu söz hususunda bir ihtilaf var mýdýr?“ Oradakiler hep birlikte „Hayýr“ dediler.
Memun: Andolsun ki, bu noktanýn izah ve beyanýnýn ancak nübüvvet madeninde olabileceðini anlamýþ oldum.

Ýmam (a.s): Sekizinci ayet de þudur:
„Ve iyice bilin ki, ganimet olarak elde ettiðiniz þeyin beþte biri, muhakkak Allah’ýn, Peygamber’in ve zilkurbânýn (yakýnlarýn)dýr.“ (Enfal/41) Allah-u Teala bu tarz beyanýyla yakýnlarýn (Peygamber (s.a.a)’in yakýnlarýnýn payýný, kendi payýyla Resulullah’ýn payýna yanaþtýrmýþtýr. Bu da “Âl“ ile “ümmet’’ arasýnda bir çeþit farklýlýktýr. Çünkü Allah-u Teala “Âl”i (Ehl-i Beyt’i) bir mevkide, diðer insanlarý da ondan aþaðýdaki bir mevkide karar kýlmýþtýr. Kendisi için beðendiðini onlar için de beðenmiþtir ve bu konuda onlarý seçmiþtir. Ýlk önce kendisinden baþlamýþ, sonra peygamberini ve ardýndan da Peygamber (s.a.a)’in yakýnlarýný zikretmiþtir. Fey, ganimet vs. þeylerden kendisi için beðendiði þeyi onlar için de beðenmiþtir. Nitekim (humus ayetinde) þöyle buyurmuþtur: “Ve bilesiniz ki, ganimet olarak elde ettiðiniz þeylerin beþte biri, mutlaka Allah’ýn, Peygamber’in ve zilkurbânýn (yakýnlarýn)’-dýr.” (Enfal/41) Ýþte bu ayet, Allah’ýn nâtýk kitabýnda kýyamete kadar onlar için bâki kalacak vurgu-lanmýþ bir beyan ve eserdir.
O öyle bir kitaptýr ki, “Bâtýl ona önünden de, arkasýndan da yaklaþamaz. (Çünkü) hüküm ve hikmet sahibi olan ve çok övülen (Allah) tarafýndan indirilmiþtir.” (Fussilet/42)
Ama ayetin devamýnda zikredilen “yetimler ve yoksullar” a gelince; (onlarýn durumlarý yakýnlardan farklýdýr; çünkü) yetimin yetimliði ortadan kalkýnca (balið olunca) ganimetler hükümden (humus sahipleri sýrasýndan) çýkar ve onun için bir pay olmaz. Yoksul da öyledir; o da zengin olduðunda ganimetlerden onun için bir pay olmaz, ganimeti almak da onun için helal deðildir. Ama “zilkurbâ”nýn (yakýnlarýn) payý; ister zengin olsun, ister fakir, kýyamete dek onlar için sabittir. Çünkü Allah’tan ve Resulünden daha zengin olan bir kimse yoktur. Buna raðmen kendisi ve resulü için bir pay ayýrmýþtýr. Kendisine ve resulüne beðendiði þeyi zilkurbâ (yakýnlar) için de beðenmiþtir.
Böylece fey (savaþmaden elde edilen mal) hakkýnda da kendisi ve peygamberi için isteyip razý olduðu þeyi zilkurbâ için de istemiþtir. Nitekim, ganimette de onlar için pay ayýrmýþtýr. Ýlk olarak kendi hakkýný, sonra resulünün hakkýný, ardýndan da zilkurbânýn hakkýný zikretmiþtir. Onlarýn payýný Allah ve resulünün payý ile birlikte saymýþtýr.
Ýtaat konusunda da durum aynýdýr. Allah-u Teala buyurmuþtur ki: “Ey inananlar! Allah’a Peygamber’e ve içinizden emir sahiplerine itaat ediniz.“ (Nisa/59) Allah (c.c) bu ayette de kendisiyle baþlamýþ, sonra peygamberini ve ardýndan da onun Ehl-i Beyt’ini zikretmiþtir. Velayet ayetinde de durum aynýdýr: „Sizin veliniz (yetki sahibiniz) ancak Allah’týr, onun resulüdür, namaz kýlan ve rükû halinde zekât veren müminlerdir.“ (Maide/55)
Allah-u Teala ganimet ve feyde, kendi payýyla Peygamber’in payýný, onlarýn payý ile birlikte zikrettiði gibi, onlarýn itaat ve velayetlerini de Peygamber ve kendisinin itaat ve velayetiyle yanaþtýrarak birlikte zikretmiþtir. Allah-u Teala’nýn Ehli-i Beyt’e olan bu nimeti ne kadar da büyüktür.
Ama sadaka (zekât) meselesi geldiðinde Allah-u Teala hem kendisini, hem resulünü, hem de resulünün Ehl-i Beyt’ini ondan münezzeh kýldý ve þöyle buyurdu: „Sadakalar, Allah’tan bir farz olarak yalnýzca fakirler, düþkünler, (zekât) iþinde görevli olanlar, kalpleri (Ýslam’a) ýsýndýrýlacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmýþlar içindir.“ (Tevbe/60)
Acaba bu söylenenler arasýnda Allah-u Teala’nýn kendisi, resulü ve zilkurbâ (yakýnlar) için bir pay zikrettiðini bulabilir misiniz? Tenzih etme sýrasý geldiðinde kendisini, resulünü ve resulünün Ehl-i Beyt’ini sadaka (farz zekât)’dan münezzeh kýldý; hatta sadakayý onlara haram bile etti. Çünkü sadaka Muhammed (s.a.a)’e ve onun Ehl-i Beyt’ine haramdýr. Sadaka (zekât), gerçekte insanlarýn (malýnýn) kiri olduðu için onlara helal deðildir; zira onlar her çeþit kötülük ve kirden münezzeh kýlýnmýþlardýr. Allah-u Teala onlarý tertemiz kýlýp seçtiðinde, kendisine beðendiði bir þeyi onlar için de beðendi ve kendisine beðenmediði bir þeyi onlar için de beðenmedi.

Dokuzuncu ayet:
Biz Kur’an’ýn buyurduðu zikir ehliyiz. Zira Kur’an þöyle buyurmuþtur: „Eðer bilmiyorsanýz ZÝKÝR ehlinden sorun.“ (Nahl/43) Ýþte zikir ehli bizleriz; o halde bilmiyorsanýz bizden sorun.
Alimler: Allah bu ayetten Yahudî ve Hýristiyanlarý kastetmiþtir.
Ýmam (a.s): Süphanallah! Böyle bir þey mümkün mü? Bu durumda onlar bizi kendi dinlerine çaðirir ve „Bizim dinimiz Ýslam dininden daha üstündür“ derler.
Memun: Ey Ebu’l Hasan! Onlarýn dediklerinin aksini ispatlayacak bir açýklamanýz var mýdýr?

Ýmam (a.s): Evet; zikir, Resulullah (s.a.a)’dir ve biz de zikrin (onun) ehli (ailesi)’yiz. Bu konu Talak suresinde apaçýk gelmiþtir. Allah orada þöyle buyuruyor: “Artýk çekinin Allah’tan ey aklý baþýnda olanlar; ey iman edenler, andolsun ki Allah, size ZÝKÝR olan bir peygamberi göndermiþtir ki, Allah’ýn apaçik ayetlerini okumaktadýr size.”
Bu ayetteki zikir, Resulullah (s.a.a)’dir ve biz de onun ehli (ailesi)’yiz. Bu da dokuzuncusudur.

Onuncu ayet:
Nisa suresindeki þu tahrim ayetidir: “Anneleriniz, kýzlarýnýz ve kýzkardeþleriniz … Size haram kýlýndý.” (Nisa/23)

Þimdi söyleyiniz eðer þu an Resulullah (s.a.a) hayatta olmuþ olsalardý, benim kýzým ve oðlumun kýzý yahut benim neslimden olan diðer kýzlarla evlenmesi doðru olur muydu?
Alimler: Hayýr, olmazdý.
Ýmam (a.s): Söyleyin bakalým, eðer Resulullah hayatta olsaydý sizin kýzlarýnýzla evlenebilir miydi?
Alimler: Evet, evlenebilirdi.
Ýmam (a.s): Ýþte bunun kendisi, benim o hazretin Âl’inden olduðuma bir delildir, sizin deðil. Eðer siz onun Âl’inden olsaydýnýz, benim kýzlarýmýn o hazrete haram olduðu gibi sizin kýzlarýnýz da ona haram olurdu. Demek ki ben, onun Âl’indenim, siz ise onun ümmetindensiniz. .Ýþte bu, Âl ve ümmet arasýndaki baþka bir farktýr. Çünkü Âl (Ehl-i Beyt) ondandýr, fakat böyle olmadýðýna göre ondan deðildir. Bu da onuncusudur.

On birinci ayet de Mümin suresinde bulunan þu ayettir:
“Firavun ailesinden imaný gizlemekte olan mümin bir adam dedi ki: Siz, benim rabbim Allah’týr diyen bir adamý öldürüyor musunuz? Oysa o, size rabbinizden apaçýk belgelerle gelmiþ bulunmaktadýr.” (Mümin/28)
Bu adam Firavun’un dayýsýnýn oðluydu. Allah (c.c) onu soyundan dolayý Firavun’a nispet etmiþtir, dininden dolayý deðil. Böylece biz de doðum yönünden Hz. Resulullah’ýn Ehl-i Beyt’inden olduðumuzdan soy yönünden özelleþtirilmiþiz, ama din yönünden bütün insanlar gibi sayýlmýþýz. Bu da Âl ve ümmet arasýndaki diðer bir farktýr. Bu da on birncisidir.

On ikinci ayet de þudur :
”Ve ehline namazý emret ve kendin de ona (namaza) karþý sabýrlý ol.” (Tâha/132)
Allah-u Teala bizi bu özellikle ayrýcalýklý saymýþtýr (üstün kýlmýþtýr). Çünkü (bir defasýnda bize ümmet ile beraber namazý emretmiþ, daha sonra bize (Peygamberle birlikte namazý emrederek) üstün kýlmýþtýr, ümmeti deðil. Resulullah (s.a.a) bu ayet nazil olduktan sonra dokuz ay boyunca her gün beþ defa namaz vakitlerinde Ali ve Fâtima (s.a)’nýn kapýsýna gelerek þöyle buyurdu: “Haydin namaza! Allah size rahmet etsin!“ Allah-u Teala, peygamberlerin evlatlarýndan hiç kiseye, bize ikram ettiði derecede ikram etmemiþtir; peygamberler ailesinden sadece bizi has kýlmýþtýr.

Memun ve alimler:
Allah bu ümmet tarafýndan siz Ehl-i Beyt’e hayýr (mükâfat) versin. Biz müphem meselelerin gerekli açýklama ve izahýný ancak sizin nezdinizde bulabiliyoruz.(Alýntý burada bitti)
...Ve ümmetin ’’Vahdet Haftasý’’nýn, Vahdetimize vesile olmasýný, Vahid olan Rabbimizden temennimizdir. Vesselam


Muhammed CAN
Frankfurt 22.03.2008
mcan313@yahoo.de



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn din kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Velayet-i Fakih ve Siyasla Ýslam
Ýslamda Kadýnýn Rolü - 1
Türk Ýslamcýlarýn, Mele/molla Planý!
Kurban ve Fedakârlýk!
Ýslamda Kadýnýn Rolü - 4
Dehe-i Fecri Ýdrak Ettiysek Vahdet ve Ýzzeti Seçme Zamaný Gelmedi mi?
Ýslamda Kadýnýn Rolü - 3
Kurban ve Fedakarlýk!
Ýslamda Kadýnýn Rolü - 2
Orucumuz Neyi Emreder?

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kürt Ýslam Tarihine Farklý Bir Bakýþ (I)
Gündem Özel - 2 Ýslam ve Medeniyet
Gündem Özel - 3 Mýsýr ve Ýslam
Afrika’da Nal Toplamak!
Bugün Tek Baðýmsýz Devlet Ýran’dýr
Afrika’da Nal Toplamak!
3. Dünya Savaþýnda Ýraný'ý Anlamak!
Ýslam Dünyasýnýn Arayýþý
O Karede Ne Vardý?
Ali Þeriati ile Kürt Sorununa Bakýþ ve Yeni Ýslamcýlarýn Senaryolarý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Dost Ýçin [Þiir]
Serzeniþ [Þiir]
Bizde Ne Anne'ler Var [Þiir]
Ne Ýnsanlar Gördüm [Þiir]
Ey Gazzeli Cocuk! [Þiir]
Ayrýlýk Senfonisi [Þiir]
Hatýram! [Þiir]
Namus'un Adýna! [Þiir]
Hum Kýyýsýnda Bir Gece [Deneme]
Muhammed Can S. Demirtaþ'a Soruyor [Eleþtiri]


Muhammed CAN kimdir?

. . .


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Muhammed CAN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.