..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Cumhuriyet fikir serbestliði taraftarýdýr. Samimi ve meþru olmak þartýyla her fikre saygý duyarýz. -Atatürk
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Duran Çetin




28 Haziran 2002
Bir Garip Yolcu  
Duran Çetin
“Recep der, derdimin iþte özeti: Zehirlerde arýyorum lezzeti. Toprak su vermedi, hava azotu. Tomurcuðum açamadý o yüzden”


:BGBG:


Birkaç kiþinin yardýmýyla trene bindi. Tren oldukça kalabalýktý. Kompartýmanýn bölmeleri dolu olmamasýna raðmen, içerideki birkaç kiþi tarafýndan kilitlenmiþ; kapatýlmýþtý. Binen her yolcunun gözleri kompartýman kapýlarýna kilitleniyor; boþ oda arýyordu.
Ýki kompartýmanýn birleþtiði gürültülü, soðuk ve kalabalýk olan ara yerde kalmasý olmazdý. Yanýndakine utangaç, ezik bir sesle :
-Kardeþ ! Beni içeriye taþýr mýsýn? Dedi.
Ýri yapýlý adam, kollarýna aldýðý gibi kompartýmanýn koridoruna daldý. Birkaç odanýn kapýsýný yokladý; kapýlar duvar olmuþtu. Sinirli, titreyen bir sesle:
-Adamlara bak! Odalar boþ. Ýki kiþi girmiþ, kapýyý kilitlemiþ; sanki babasýnýn malý, dedi.
Yapacak bir þeyi yoktu. Çaresizlik içerisinde oracýða býraktý. Yanýna dikildi. Acýma duygusunun verdiði burukluk yüzüne yansýdý. Yüreði sýzladý; vücudunun farklý yerlerinde karýncalanma hissetti. Tüyleri diken diken oldu. Gelip geçenlerin ayaklarý altýnda olmasý, kýzgýnlýðýný artýrdý. Hýþýmla bir kez daha baktý oda kapýlarýna.
Koridor hýnca hýnç dolu. Balýk istifi gibi kalabalýktan yükselen uðultu kapladý boþluðu. Gecenin ýslak soðuðu açýk olan pencerelerden içeri dalýp yüzlere yapýþtý. Bir de sigara dumanýnýn verdiði sýkýntý...
Bir süre geçti. Gece derinliðine uzadý. Zamanla raylarýn týkýrtýsý galebe çaldý koridora. Kompartýmanýn koridorunda oturan, saçlarý yanlardan hafif kýrarmýþ, kýrk yaþlarýndaki bu adamýn yanýna çömelen birisi:
-Abi! Sen yemek vagonuna git. Orada oturacak yer var, dedi.
- Çok sevindi yürüyemeyen adam:
-Çok iyi olur, dedi parlayan gözleriyle; yardým eder misin?
-Elbette, diyerek kollarýna aldý.
Aðýr aksak ilerlediler. Yemek vagonuna ulaþtýklarýnda, karþýlarýnda vagon görevlisi olduðu kýyafetinden anlaþýlan adamýn gür sesiyle durdular:
-Hop, hooop! Nereye hemþehrim! Diyerek, girmelerini istemez bir tavýrla azarladý.
-Çay içmek istiyoruz, diyen sesi çatallaþtý.
Kendisinin dilenci yerine koyulduðunu görünce bir kez daha yýkýldý, içi burkuldu. Kabullenmiþ olduðu bu durumunu bir kez daha düþündü. Simsiyah gözlerinde hüzün fýrtýnalarý esti. Kýrarmýþ sakallarýnýn çevrelediði yüzünü býkkýnlýðýn, yýlgýnlýðýn karþýlýðý olan bir ifade kapladý. Uçuruma yuvarlanan bir arabanýn hurdaya dönmüþ hali gibiydi. Bîtap, yorgun ve halsiz hissetti.
Azarlanmasýna tahammül edemiyordu. Ayaklarý üzerinde duramamasý onun suçu mu? Ya da bu durum suç mu ki, insanlar tarafýndan horlanýp hakir görülüyordu.
Görevlinin þimþekler çakan gözlerindeki aþaðýlayýcý, hýrçýn ve þeytani bakýþlarýnýn altýnda, iki kiþinin bulunduðu masaya karþýlýklý oturdular.
Vagondaki diðer insanlar da görevlinin bu hareketinden rahatsýzlýk duyduklarýný davranýþlarýyla ifade ediyor, tavýr koyuyorlardý.
Masadakilerle tanýþtý. Çaylar geldi. Yudumlarken konuþup, kaynaþtýlar.
Kucaðýnda taþýyan kiþi, adýnýn Hüseyin olduðunu söyledi. Kendinden; yaptýðý iþten bahsetti.
Teþekkür ederek baþladý, ayaklarýný kullanamayan adam:
-Adým Recep, dedi. Bana çok yardýmcý oldun. Tren de bir hayli kalabalýk. Zor oldu benim için. Allah senden razý olsun.
-Bir þey deðil. Kim olsa aynýsýný yapardý.
-Ben her gün ayný sýkýntýlarý yaþýyorum. Yardým edenler var. Ama aþaðýlayan, bizim gibileri fazlalýk görenler de...
Karanlýk tünelde kalan birisinin, bir ýþýk ararcasýna gözleri daldý gitti. Çok az kullanabildiði elini hafifçe geri çekti. Aðzýndan þu sözler döküldü:

Hayatýn toz pembe gönlün hoþ gibi,
Ahiret denince kalbin taþ gibi.
Kalkarsýn koþarsýn uçar kuþ gibi,
Aðýrlýklar biner dalýna bir gün.

Masadakiler daha dikkatli dinlemeye baþladýlar. Karþýsýndaki insanýn aðzý iyi laf yapýyor; her haliyle kültürlü birisi olduðu belli oluyordu.
Söylediði sözler de bile içinde bulunduðu durumdan sýkýntý duyduðu belli oluyordu. Yürümeye olan özlemi açýða çýkýyordu.
Karþýsýnda oturan Hüseyin:
-Özür dilerim. Kendinden bahsetmende bir sakýnca yoksa, dinlemek isterim, dedi.
-Sýkýlmazsan anlatýrým.
-Yok. Çok sevinirim.
Hüseyin, Recep’in konuþmalarýndan çok etkilenmiþ; yan tarafta oturanlar da kulak kabartmýþtý.
- Hayatým bir roman gibi, dedi. Derince birkaç nefes aldý. Yýlgýn gözleri, þahin çabukluðuyla derinlere daldý:
- Babamýn on yýl çocuðu olmamýþ. Çok istemiþler; yalvarmýþlar Allah’a. Sýkýntý çekmiþler; üzülmüþler. Köyde çocuðu olmamak bir baþka zor. “Falanlarýn çocuðu olmadý”, demelerine çok içerlemiþler. Bir gün, annem yolda yürürken, önünde yürüyen adamýn: “Ey Allahým! Bana bir çocuk nasip et. Eli ayaðý olmasýn. Kerim aðanýn çocuðu var desinler”, diye sesli sesli dua ettiðini duymuþ. Kendi kendine: “Sakat çocuðu ne yapacak”, diye mýrýldanmýþ. Neyse, uzatmayayým. Allah nasip etmiþ, peþpeþe üç erkek çocuklarý olmuþ. Çok sevinmiþler. “Artýk sýrtýnýz yere gelmez”, sözleriyle gururlanmýþ; gelecek için ümitlenmiþler. Ýçin için sevinip, sýkýntýlý geçen yýllarýn acýsýný unutmaya çalýþmýþlar.
Vagon görevlisi sert bir ifadeyle:
-Ne içersiniz? Sorusu konuþmanýn kesilmesine sebep oldu.
Yan tarafta oturanlardan birinin çýkýþmasý, görevlinin tavrýný deðiþtirdi.
- Peki beyefendi, diyerek geri çekildi.
Bu kaba davranýþýnýn sebebi Recepti. Recep’i bir dilenci gibi algýlamasýydý. Kapkara, iri gözlerini kocaman açarak:
- Görüyorsunuz iþte, dedi. Toplumun bir kesimi bizi hor görüyor. Adam yerine koymuyor. Sýrtlarýnda bir kamburmuþuz gibi davranýyor. Bu, bizi oldukça üzüyor.
Þu anda, bu halimle “ben buyum” diyorum. Kabullendim; Allah’tan gelen bir imtihandýr, diye düþünüyorum. Benden daha kötülerinin olabileceðini biliyorum; halime þükrediyorum.
Görevliye kýzdýðýný gösterircesine, gözüyle iþaret ederek:
-Bu adamýn kaza veya herhangi bir sebeple benim gibi, yada benden daha kötü bir duruma gelmeyeceðini kim garanti edebilir? O zaman bana yaptýðý davranýþ, kendisine yapýlýrsa neler düþünür acaba?
“Doðru” dedi yanda oturanlardan biri:
- Bizim de baþýmýza gelebilir. Çok doðru söylüyorsun, diyerek biraz daha yakýnlaþtý. Recep, kendisine gösterilen ilgiden mutlu olduðunu belli eden bir tavýrla konuþmasýna devam etti:
-Ýlkokul çaðlarýnda baþlamýþ hastalýðým. Lise yýllarýnda birinin yardýmýyla yürüyebiliyordum. Köydeki hayat zordu, iki karýþ toprak; tüm aile için yeterli deðildi. “Okuyacaðým” dedim. Babam, yatýlý olarak okumamý saðladý. Annem, “acaba sözlerimle Allah’a asi oldum da, baþýmýza bunlar geldi” diye üzülür; tevbe ederdi.
Masadakiler soluksuzca dinlemeye devam etti:
- Okul yýllarý zordu, çok zor. Her an birine ihtiyaç duyarak yaþamak, üzüyordu. Sýkýntýya düþüp, çýkmazlara girdiðim oluyordu. Gençlik duygusu ile ilk zamanlarda kabullenemedim. Yolda yürürken sýk sýk düþerdim. Düþtüðüm zaman, dünyam yýkýlýrdý. Etrafýma bakardým; görenler var mý diye. Yerden bir þey alýrmýþ gibi yapardým. Baþkalarýnýn bana acýma duygusu ile bakmasýna tahammül edemiyordum. Ýç dünyamda kasýrgalar esiyor; dinmez fýrtýnalarla sakinleþmesi mümkün olmayan dalgalar, beni oradan oraya savuruyordu. Þiir yazmaya baþladým. Rahatlamanýn yolu olarak düþündüm. Ýlk þiir kitabýmý lise son sýnýftayken çýkardým.
-Hüseyin, “ben almýþtým” der gibi baktý:
-Þiir kitabi ha! Belliydi zaten. Hâlâ yazýyor musunuz?
- Ýki tane daha çýkardým.
-Zor olmuyor mu?
- Zor, ama bir þeyler yapmak zorundayým.
- Allah kolaylýk versin.
Recep, hikayesine devam etti:
-Okul bitti; görev aldým. Evlenme zamaným gelmiþti. Durumum iyiye gitmiyordu. Daha da ilerlemesinden korkuyordum. Birisinin de benim yüzümden maðdur olmasýný istemedim. Evlenmek için özürlü birisini aradým. Evlenince, çocuklarýmýn da özürlü olmasýndan korktum. Allah’a þükür hepsi saðlýklý oldu. Karþýma çok merhametli insanlar çýktý. Hep yardýmcý oldular. Allah’a olan güvenim tamdý. Tevekkül edeni, Allah çýkmaz sokakta býrakmaz, diyerek önündeki çaydan bir yudum daha çekti.
Sonra da, malûlen emekli oldum. Küçük bir dükkaným var. Bütün zorluða raðmen çalýþýyorum. Birilerinin yardýmýyla dükkanýmý düzenliyorum. Kendi iþimi kendim yapmaya çalýþýyorum. Allah’a þükür geçinip gidiyorum. Halkýn özürlüye bakýþ açýsýný deðiþmesi gerektiðine inanýyorum.
Recep oturduðu yerden hafifçe öne doðru yaslandý. Örme takkesini zor hareket eden eliyle sývazlar gibi yaptý. Gözündeki derinlikte sevgi dalgacýklarý oluþtu; karþýsýndakilerin gönlüne ulaþtý. Dalgalý denizden sað olarak kýyýya çýkmanýn verdiði sükunetle:

“Recep der, derdimin iþte özeti:
Zehirlerde arýyorum lezzeti.
Toprak su vermedi, hava azotu.
Tomurcuðum açamadý o yüzden”

Dörtlüðünü söyledi.
Konuþmalarýyla dinleyenleri mest etmiþti. Konuþmasýna devam etmesini istercesine baktýlar masadakiler. Recep, vaktin geç olduðunun farkýndaydý. Ýnsanlarýn sýkýlmalarýna sebep olmamak için:
-Vakit bir hayli ilerledi, dedi.
Kalkmaya hazýrlananlar Recep’e:
-Görevli seni zorlarsa sakýn kalkma! Diyerek tembihlediler. Ýyi dileklerle oradan ayrýlýp kompartýmanlarýna gittiler.
Recep, orada kalýp sonuna kadar direnmeye niyetliydi.
Görevli kýsa aralýklarla gelip:
-Ne içersin? Diye rahatsýz ediyor, sinsice sýrýtýyordu.
Vagonda hâlâ oturanlar olmasýn raðmen, her defasýnda Recep’in yanýna, yalý kazýðý gibi dikilip:
-Burayý terket. Yorgunum; uyuyacaðým, diyordu.
Recep’in sabýr sýnýrýný zorladý. Sonunda dayanamadý ve sert bir ifadeyle baðýrdý:
-Benimle niye uðraþýyorsun? Sana bir zararým var mý? Suçum, özürlü olmak mý?
Görevlinin bocalamasý kýsa sürdü. Kendisini toparladý aðzýný bile açmadan, geri döndü. Giderken, arkasýndan Recep’in sözleri yetiþti:
-Herkesi çýkarýncaya kadar, ben de burdayým.
Recep, yufka yüreðinde bir kýpýrdama hissetti; piþmanlýk dugusu sarmaladý düþüncesini. “Yanlýþ mý yaptým? Baðýrmasam iyi olurdu”, fikri ön plana çýktý.
Kendisini dilenci yerine koyup, azarlayan, aþaðýlayan birisine bile, dediði haklý sözlerinden piþmanlýk duyarak, üzülmesine sebep olmaktan korkacak kadar, insan sevgisiyle dolu olan Recep, zorunlu olarak içmekte olduðu çayý bitirdi. Bu arada vagonda oturanlardan birkaç kiþi daha kalkmýþtý. Yanýndan geçenlerin birisinden yardým istedi.
-Affedersiniz! Bana yardým edebilir misiniz? Vagondan çýkmak istiyorum.
- Elbette, dedi sevecen bir tavýrla.
Adam, Recep’i kucaklayýp; iki vagonun birleþtiði yer olan aralýða býraktý.
Recep, kendisi için burayý daha uygun bulmuþtu. Vagonlarýn koridorlarý çok kalabalýk; iðne atsan yere düþmeyecek þekilde týklým týklýmdý. Aþýrý gürültülü olsa da, gecenin ayazý boþlukta cirit atsa da burasý daha rahattý.
Ceketinin yakasýný boynuna sardý. Baðdaþ kurarak oturmuþ olduðu yerde, yýkanýnca çekilen çamaþýrlar gibi büzüldü.
Gecenin karanlýðýnda, ayazýn verdiði ürperti, kulaklarýnda raylardan yükselen gürültü, düþüncesinde özürlülere yapýlan kötü davranýþlarýn özetiyle daldý gitti.
Titreyen dudaklarýndan dökülen sözleriyle teselli buldu:

Dert etme olaný, eyleme tasa,
Suç mudur eldeki o iki asa.
Böyle emreylemiþ ilahi yasa,
Kaderi rüzgara salýver gitsin.

Köþedeki kedi, kapýdaki tazý,
Görürsün hepsi kul, kadere razý.
Ýnsanlar; kýrarsa, küsersen bazý,
Ruhunla baþ baþa kalýver gitsin.

Ýnsan bu, hayýrla þerden yoðrulmuþ,
Kimi hep sürünür, kimi doðrulmuþ.
O böyle düþünür, böyle kurulmuþ.
Sen bundan bir ibret alýver gitsin.
........
........

Yolculuk devam etti...
Soðuktu, gürültü sýnýrsýzdý ve yol uzundu...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn bireysel kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Vuslat
umutlarýn bittiði yer
Öte Dünya
Sel
Honça
Komseri yolla
Çayýn Parasýnýý Ver

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Küp Ýçinde Küp
Çerçi
Ay Tutulmasý
Ýhtiyaç Anýnda Kýrýnýz
Ocak
Sorgulama
Yað desen yað deðil
Konya Dönüþü
Son
Tartalým Abi!

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ölüm [Þiir]
Özgür Çocukluðumuz [Þiir]


Duran Çetin kimdir?

1964 Konya doðumlu, öðretmenlik yapýyor. Hikaye ve roman çalýþmalarý devam ediyor. Yayýmlanan kitaplarý: 1. Bir Kucak Sevgi, Öykü, Beka Yayýnlarý (2. baský) 2. Güller Solmasýn, Öykü, Beka Yayýnlarý (2. baský) 3. Bir Adým Ötesi, Roman, Beka Yayýnlarý 4. Kýrmýzý Kardelenler, Öykü, Beka Yayýnlarý (2. baský) 5. Yolun Sonu, Roman, Beka Yayýnlarý 6. Portakal Kýzým, Roman, Beka Yayýnlarý, (2. baský) 7. Sana Bir Müjdem Var, Öykü, Beka Yayýnlarý 8. Gözlerdeki Mutluluk, Öykü, Beka Yayýnlarý 9. Toprak Gönüllüler Roman, Beka Yayýnlarý

Etkilendiði Yazarlar:
Ömer Lekesiz, Mustafa Kutlu, Necdet Ekici


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Duran Çetin, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.