Dünya hiçbir padiþaha kalmadý, sana da kalmayacaktýr. -Nizamî |
|
||||||||||
|
"Yazgýn seninle gelir her gittiðin yere, bilmelisin" derdi her zaman, kendini denize adamýþ bilge balýkçý: "Her yol seni ona biraz daha yaklaþtýrýr. Uzaklaþtýðýný sandýðýn her an, onun biraz daha yakýnýnda bulursun kendini." Böyle derdi de bilge balýkçý, bu kýyý onun kaçýncý duraðý olmuþtu kimbilir? Sormazdým, o da söylemezdi zaten, sýk sýk uzaklara dalar giderdi, yanýnda oturduðumu bile unuturdu. Konuþup bozmak istemezdim özlemle yýkandýðý bu özel anlarýný. Sonra -sanki sözünün nerede kaldýðýný unutmadýðýný belli etmek istercesine- kaldýðý yerden devam ederdi öðütlerine. Ben öðüt derdim onun sözlerine, yanýndan ayrýldýðým anda da defterime yazardým aklýmda kalan öðütlerini bir bir. Tabii o günün tarihini de sayfanýn altýna ekleyerek... En çok yazgýdan bahsederdi yaptýðýmýz sohbetlerde. -bu konuya gösterdiðim ilgiden dolayý belki de- Bizim kader ya da felek dediðimiz þeye o yazgý demekten sanki büyük bir zevk alýrdý. Ben de sevmiþtim bu ifadeyi ve bu kelimeyi kullanýyordum -daha çok- ona sorduðum sorularda... Kaçýmýz yazgýsýnýn peþinden gitmiþtir acaba? Hep yazgýnýn bizimle beraber olduðuna inanýrýz ya, belki de bu yüzden kimse aramaya çýkmaz yazgýsýný. Her baþýmýza gelen belada onu lanetleriz ama sevinçlerimize ortak etmeyiz bir türlü onu. Sevinçlerimiz, mutluluklarýmýz bizim eserimizdir, hüzünler ise onun payýna düþer bu ortaklýkta. Kahpe miydi kader bu kadar gerçekten ya da kelek mi çýkar hep felek? Kaderin kahpe, feleðinse kelek olarak anýlmasýndan olsa gerek, yazgý demeyi daha güzel bulmuþ olmalý balýkçý. Yazgýsýný seviyordu besbelli, benim de sevmemi isterdi her buluþmamýzda: "Yazgýný sevsen de sevmesen de hep yanýnda taþýmak zorundasýn. O halde ne diye sevmediðin bir þeyle arkadaþlýk edesin? Onu sevmeye çalýþ en azýndan, belki o zaman yazgýn örtülerini kaldýrýr bir bir sana", derdi. Derdi demesine de bu örtülerin neler olduðunu söylemezdi tüm ýsrarlarýma raðmen. Sadece bir cümle ile cevap verirdi ayrýntý istediðim her soruma: "Onu da sen bulacaksýn evlat!". Bulacaðým elbette ama nasýl? Bir bulsam... Balýkçýlýktan ve onun bununla ilgili yaptýðý iþlerden anlamasam da bir deniz tutkunuyum ben de. Onu da teknesinde çalýþýrken hayranlýkla seyrederdim. Onu böyle çalýþýrken gördüðümde hemen aklýma, Hemingway'in yaþlý balýkçýsý gelir. Hatýrlýyorum da soluk soluða okumuþtum o ihityarýn teknesiyle okyanustaki mücadelesini. Dedim ya, bizimkine ne kadar sordumsa da, denizdeki maceralarýný -eðer varsa- anlatmadý bana: "O benim yazgýmdý, yaþadým ve bitti. Herkes kendi yazgýsýyla meþgul olmalý" deyip bu sorularýmý atlatýrdý. Ben de üstüne gitmezdim, yine de bir kaç öðüt vermeden de edemezdi: "Çok lafla az þey deðil, az lafla çok þey anlatanlardan ol evlat!". Susardým tabi. O hep az konuþur, kelimelerini titizlikle seçerdi, onlarý bitireceðini snaýrdý belki de. Onu dinlerken Konfüçyüs ya da Halil Cibran'ý dinlediðim hissine kapýlýrdým. Onun nefesi bazen Uzak Asya'dan, bazen de Ortadoðu'dan esintiler getirirdi masamýza. Gidemediðim bu yerlerin kokusunu duyardým sanki. Eðitici olduðu kadar gizem de yüklüydü verdiði öðütler: "Yazgýný dinlediðin kadar, ona direnmeyi de bilmelisin, direnebilmen için de yazgýna inanmalýsýn inatla. Çünkü direnmek inanmaktýr." 'Direnmek inanmaktýr' derdi inatla ve her önüme çýkan engelde bu öðüdü hatýrlardým. Hayatýn engellerle örüldüðünü öðrenmiþtim zamanla, bu engellerin de ancak direnmeyle aþýlabileceðini... Direnmek inanmaktýr ya, bunu nasýl unuturum? Her akþam yanýna uðrardým bilgenin, ama bu akþam onu bulamadým yerinde, bütün tekneler yerinde olduðu halde onun teknesi yoktu. Telaþla balýkçý kahvesine girdim ve kahveciye yaþlý balýkçýyý sordum. 'Hangisi?', diye sordu. Sahi adý neydi onun, hiç sormamýþtým ki adýný. 'Hani her akþam masada birlikte oturduðumuz ihtiyar', dedim. Þimdi kahveci daha tuhaf bir þekilde süzmeye baþladý beni: 'Abi, her akþam sen yalnýz baþýna oturursun, bir þeyin yok ya?' dediði anda baþýmdan kaynar sular döküldü. Hiçbir þey söyleyemeyecek kadar halsiz hissettim kendimi ve doðruca deniz kýyýsýna gidip oturdum. Uzaklara daldý gözlerim. Ýçimdeki bilge balýkçýya gülümsedim. Ancak kendimin duyacaðý bir sesle haykýrdým uzaklara: "Ýnsan yazgýsýnýn peþinden gitmeli. Ne kadar uzaklara gidersen git, onu her zaman yanýbaþýnda bulacaksýn!"
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Mahmut Kuru, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |