..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Zamaný gelen bir düþüncenin gücüne hiçbir ordu karþý koyamaz. -Victor Hugo
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe > Oðuz Düzgün




25 Mayýs 2008
Ýslam Bilim Müzesi  
Oðuz Düzgün
Ýslam Bilim ve Teknoloji Müzesi ecdadýmýzýn Ýslam çiçeðinden özümseyip ürettiði ballarýn sergilendiði bir kovan gibi. Eserlerden anlýyoruz ki onlar, vazifelerini çok iyi yapmýþlar.


:CICC:
Ýslam Bilim Müzesi Ýstanbul’da açýldý. Prof. Dr. Fuat SEZGÝN’in bu muhteþem projesi sonunda hayata geçirildi. Öncelikle bu projede emeði bulunan herkese en kalbi teþekkürlerimi sunmak istiyorum. Geçmiþi hatýrlamadan geleceðe kanatlanmak mümkün deðil. Ýstikbal göklerde olduðu kadar köklerdedir de. Türk insanýnýn köklerine ulaþmasýný saðlayacak bu anlamlý çalýþma, her yönden takdiri hak ediyor. Ancak geçmiþteki mefahirle övünmek yeterli midir? Atalarýmýzýn elimizden yitip gitmiþ baþarýlarýný hatýrlamak bize ne kazandýrýr? Geleceðimiz de mazideki gibi muhteþem olabilecek mi? Bu gibi sorular, zihnimizi kurcalayýp duruyor.
Ýslam Bilim Müzesinin Ýstanbul’da kurulmuþ olmasý güzel bir geliþme elbette. Müslümanlarýn dünya biliminin geliþmesi için saðladýklarý katkýlar, bilhassa Avrupalý bilim çevreleri tarafýndan unutulmuþ ya da bilinçli bir þekilde unutturulmuþtu. Zira Ýslam’ýn bilim anlayýþý, her ne kadar amprik (deneysel) bilgiyi önemsiyorsa da ilahi olanla barýþýktý. Ýnanç ve bilim birbirinden ayrýþýk deðildi. Bilim, Allah’ýn isimlerinin ve sýfatlarýnýn anlaþýlmasý için bir fýrsattý. Ýbn-i Sina da, Ýbn-i Rüþt de, Fârabi de bu gerçeðe inanýyordu. Ýslam medeniyetinin bilim anlayýþýný asýl farklý kýlan, iþte bu bakýþ açýsýdýr.
Avrupa’da ise bilimsel düþüncenin serüveni oldukça farklý bir seyir takip etmiþtir. Avrupalý, bilimle uzlaþabilmek için diniyle, Kilisesiyle kavga etmek zorunda kalmýþtýr. Kuþlarýn havada nasýl uçtuðuna dikkat çeken, anne karnýndaki bebeðin bütün oluþum safhalarýndan bahseden, pek çok ayetinde rüzgârýn, yaðmurun, denizlerin, göklerin bilimsel sýrlarýna iþaret eden Kur’an-ý Kerim’in, “akýl etmez misiniz?”, “düþünmez misiniz?” vb. ikazlarýyla en azýndan günde beþ vakit muhatap olan Müslüman, elbette bilimle barýþýk olacaktý. Hýristiyan için bilim ve mantýk ne kadar dinden uzaklaþma sebebi olarak görülüyorsa, Müslüman için de o kadar Allah’ý tanýma (Marifetullah), O’nu sevme (Muhabbetullah) vesilesi olarak kabul ediliyordu.
Avrupalý Hýristiyanlar, naklin akýldan, mantýktan üstün olduðunu kabul ederler. Hatta Teslis (Üçleme) akidesi gibi mantýk dýþý inanýþlarýn izahý kendilerinden istenildiðinde verdikleri en güçlü cevap yine Ýncil’dendir. Bu gibi cevaplarda hiçbir mantýksal izah armaya gerek yoktur. “Çünkü Tanrý'nýn "saçmalýðý" insan bilgeliðinden daha üstün, Tanrý'nýn "zayýflýðý" insan gücünden daha güçlüdür.” (Korintliler 1-25) Tanrý’ya ait olduðu inanýlan bir saçmalýðýn, insan bilgeliðinden daha üstün olduðunu savunan bir inancýn herhalde bilimle dostça yaþamasý beklenemezdi. Ýþte sýrf bu gibi inançlarýn saikasýyla Ortaçað’da Kilise, Müslümanlarýn eserlerinin etkisiyle bilimsel araþtýrmalara giriþen Hýristiyan bilim adamlarýný aforozdan, idam etmekten çekinmemiþtir. Bugün Avrupalý bilim adamlarýnýn neden inançtan kopuk olduðunu bu tarihi tecrübeler izah eder sanýrým.
Elbette ki Hýristiyanlýðýn bilime bakýþ açýsýnýn Ýslam’a da genellenmesi büyük bir mantýk cinayeti olacaktýr ki, ülkemizde de, pek çok dünya ülkesinde olduðu gibi bu cinayet tekrar tekrar iþlenmiþtir. Avrupalý bilim adamlarýný dinden soðutan temel önerme þuydu:
Hýristiyanlýk (Kilise) bilimin geliþmesini engellemiþtir.
Ýnsan, akýllý ve mantýklý bir varlýktýr.
Akýllý ve mantýklý bir varlýk olan insan, elbette bilime yönelecektir.
Kilise, bilimsel geliþmeyi engellediðine göre insanýn fýtratýna zýttýr.
Ýnsanýn fýtratýna zýt bir inanýþ, insan için doðru, kesin ve kurtarýcý bir çözüm olamaz..
Haklý olarak zihinlerinde bu önermeleri geliþtiren Avrupalý bilim adamlarý dinden yani Hýristiyanlýktan ve onun bütün deðerlerinden soðudular, hatta nefret ettiler. Yanlýþ olansa þuydu. Bu mantýksal kabullerini bir din ve semavi inanç olduðu için Ýslam’a da teþmil ettiler. Yani önermelerini þöyle devam ettirdiler:
Hýristiyanlýk bizim için en üstün inanç sistemiydi.
O inanç sisteminin bile insanlýðýn fýtratýna uygun olmadýðý ortaya çýkmýþtýr.
Buna göre diðer inanç sistemleri hayli hayli insan fýtratýna ve aklýna zýttýr.
Elbette hemen anlaþýlacaðý gibi bu önermeler subjektif yargýlardan kaynaklanan hatalarý da içinde barýndýrýyordu. Bir kere dünyanýn büyük ve güçlü bir bölümü için en üstün inanç Hýristiyanlýk deðil, Ýslam’dý. Zira Ýslam, Hýristiyanlýðýn aslýndan uzaklaþmýþ esaslarýný tamir etmek için gönderildiðini savunuyordu. Ýþte buradaki en büyük yanlýþ, Hýristiyanlýktan irtidat eden Avrupalý bilim adamlarýnýn inancý terk etme gerekçelerini aslýnda Hýristiyanlýktan oldukça farklý olan diðer inanýþ sistemleri için de genellemeleri olmuþtu. Bir kere Hýristiyanlýktan dönmek için öne sürülen hiçbir gerekçe Ýslam dini için öne sürülemezdi.
Akýllý ve mantýklý bir varlýk olan insan elbette bilime yönelecektir.
Kilise, bilimsel geliþmeyi engellediðine göre insanýn fýtratýna zýttýr.
Ýnsanýn fýtratýna zýt bir inanýþ, insan için doðru, kesin ve kurtarýcý bir çözüm olamaz..
Þeklinde ifade edilebilecek önermeler Ýslam için oluþturulduðunda anlamsýzlaþýyordu. Nietzsche de bu gerçeði fark edenlerin en baþýnda geliyordu. Hazýrladýðý yasalarýn birinci maddesi oldukça açýktýr “Madde bir- Doðaya her türden aykýrýlýk, günahtýr.”(Anti-Christ-Deccal sh. 100) Ayný kitabýn 94. Sayfasýnda ise þunlarý diyordu Nietzsche: “Müslümanlýk Hýristiyanlýðý hor görüyorsa, bin kez haklýdýr…” “Hýristiyanlýk bizi antik kültürün mirasýndan etti, daha sonra da bir kez daha, Müslüman kültürün mirasýndan etti”
Görüldüðü gibi Ýslam ve Hýristiyanlýk doðayý, nesneleri anlamlandýrma konusunda birbirinden oldukça farklý yollara sahip. Hýristiyan bakýþ açýsý metafizikle (çoðu zaman batýl inanýþlarla) hakikati içi içe geçirir. Tanrý ve Ýsa’yý iç içe geçirdiði gibi. Hýristiyanlýk inanýþýnda Þeytan insan þekline girebilir. Orta Çað’da Cadý Avý kutsal baþlýðý altýnda katledilen masum kadýn ve kýzlarýn âhlarý hâla yüreklerimizi daðlar. Yani bu inanýþa göre gerçeklik asla kesin deðildir. Her an her yerde vampirler, canavarlar ortaya çýkabilir. Haç ya da sarýmsak bile çoðu zaman iþimizi görmez. Kurbanlar acý bir sonla yok edilir. Hýristiyanlýktaki bu gibi inanýþlarýn Müslüman toplumlara yansýmalarý olmakla birlikte Ýslam’da durum böyle deðildir. Kur’an kâinatý olduðu gibi tasvir eder. Herkes kendi iþini yapmaktadýr. Melekler, cinler, þeytanlar vardýr ve haktýr. Ancak onlarýn boyutlarý farklý bir boyuttur ve Allah onlarýn insanlara zarar vermesini yasaklamýþtýr. Zerreler, gezegenler, kuþlar ve diðer bütün canlýlar Allah’ýn emirlerine itaatkârdýr. Manevi varlýklarýn zararlarý manevidir. Bütün varlýklar aslýnda Allah’ýn isimlerinin yansýmalarýndan ibarettir. Zaten insana taþýyamayacaðý hiçbir yük de yüklenmez. Hiçbir þey baþý boþ deðildir. Hz. Muhammed’in mucizesi kendine ait deðildir. Onu Allah yapmaktadýr. Hatta insanlarýn ürettikleri giysileri ve diðer aletleri de Allah yapmýþtýr. Bu durumda insan derin bir güven duygusu içine girer. Devamlý þüphe ve korku içinde yaþamaktan kurtulur. Bütün dizginler, her yerde hazýr ve nazýr olan Allah’ýn elindedir. Onu bulan bütün dertlerinden ve sýkýntýlarýndan kurtulur. Ne haça, ne sarýmsaða, ne Kiliseye ne de baþka bir aracýya ihtiyaç vardýr. Sýkýntý anýnda her nerede olunursa olunsun Allah’a samimi olarak yönelmek yeterlidir.
Ýslam mantýkla ve bilimle özünde uyumlu, Kilise ise mantýk ve bilimle cevherinde kavga halinde görünüyor. Ýslam’ýn doðmasýyla birlikte birkaç yüz yýl içersinde Müslümanlarýn bilim ve hikmeti olabildiðince yüceltmeleri, en önemli keþifleri yapmalarý bu gerçeði ispatlýyor. Hýristiyan dünyanýn bilimle uzlaþmasý ise ancak onunla binlerce yýl süresince ettiði kavgalarýn ardýndan gerçekleþmiþtir. Bu uzlaþmanýn ardýnda, bilimle özdeþleþmiþ Müslüman dünya ile yarýþma kaygýsý da yok deðildir. Doðduðu gibi bilimi kucaklayan bir din, baþka geliþmelerin zorlamasýyla zoraki bir tercihle bilimle barýþmýþ bir din…
Bugün Hýristiyanlýk tarihteki Müslüman bilginlerin teoloji görüþlerinin yaný sýra, felsefi ve dini savlarýnýn etkisinde kalmýþ görünüyor. Ýbn-i Sina’nýn, Ýbn-i Rüþt’ün ve diðerlerinin Hýristiyanlýk teolojisine yaptýðý katkýlarý kimse görmezden gelmemelidir. Bugün, vaftiz edilmeden ölen çocuklarýn günahsýz olduðunu dolayýsýyla cennete gidebileceðini söyleyen Kilise, bunca bin yýl sonra Ýslam dininin iþaret ettiði noktaya gelmiþ oldu. “Birbirinizi Rab edinmeyin” diye emreden Kur’an, Ruhbanlýk sisteminin çöküþünde, etkisizleþmesinde az mý etki sahibidir? Hatta bugün Hýristiyanlarýn zihinlerinde canlandýrdýklarý Cennet ve Cehennem tasvirleri ne Ýncil’de, ne de Eski Ahid’de bu denli tefarruatlýdýr. Hýristiyanlarýn zihinlerinde canlandýrdýklarý cennet ve cehennem yaþantýlarýnýn en azýndan onda altýsý Kur’an-ý Kerim kaynaklýdýr. Hz. Ýsa’nýn insan olduðu, teslis inancýnýn yanlýþlýðý gibi konularda da elbet Hýristiyan dünya, Kur’an’ýn dediði yere gelecektir. Çünkü o yer mantýðýn, doðanýn ve bilimin sözünün geçtiði yerdir. Bu da Kur’an-ý Kerim’in apayrý bir mucizesi olmaktadýr.
Ýstanbul’da açýlýþý gerçekleþtirilen Ýslam Bilim ve Teknoloji Müzesi, bütün bu iddialarýmýzý nesnel ölçütler ve deliller ýþýðýnda ispatlayan önemli bir merkezdir. Müslümanlar daha 7. ve 8. yüzyýllarda ilmi çalýþmalara baþlamýþlardý. 8. yüz yýlda Halife Harun Reþid döneminde antik Yunanýn ve diðer bazý medeniyetlerin felsefi, bilimsel metinleri süratli bir þekilde tercüme edilmiþti. Bu çalýþmalar Allah’ýn rýzasýný kazanmak için yapýlýyordu çünkü Hz. Muhammed’in “Ýlim Çin’de de olsa gidip, alýn!” ve Kur’an-ý Kerim’in “Oku! Seni yaratan Rabbinin adýyla Oku!”, “Düþünmeyecek misiniz?” gibi nasihatleri; emirleri onlarý kamçýlamýþ, adeta þahlandýrmýþtý. Onlar için ilim öðrenmek, tefekkür etmek diðer bütün nafile ibadetlerden daha hayýrlý idi. Bilime önem veren bu inanýþ, Hýristiyanlýkta olduðu gibi dine dýþarýdan girmiþ deðildi aksine dinin tam da merkezinde, özündeydi. Kur’an-ý Kerim’in ayetleri, Hz. Muhammed’in hadisleri bu gerçeði açýkça ortaya koymaktaydý.
Bugünse Müslümanlar dinin merkezinden yani özünden uzaklaþtýklarý için bilim ve hikmet arayýþýndan da uzaklaþmýþ oldular. Dolayýsýyla onlarýn temsil ettikleri -ya da temsil etmeleri gereken- din de bilim karþýtý olarak algýlandý. Halbuki çoðu zaman yan yana gördüðümüz nesneler, birbirlerinin sebebi ya da sonucu olmak zorunda deðildir. Yani ne çiçeðin üstünde gördüðümüz arý çiçeðin sonucudur, ne de o rengârenk çiçek arýnýn bir ürünüdür. Müslümanlar, Ýslam çiçeðinin üzerindedirler ve bugünkü halleriyle çiçekle irtibatlarý konak-konar ya da kamuflaj-saklanan irtibatýndan öteye göçmez. Ýslam, kendi ayýplarýmýzý, eksikliklerimizi örtmek için çok güzel bir konaktýr.
Halbuki arýnýn, o renkli ve mis kokulu çiçeðin üstünde miskinlik etmekten öte vazifeleri vardýr. Çiçekten bal toplayacaktýr ve çiçeðin tenasülünün devamýna, bekasýna hizmet edecektir. Üzerine konduðu çiçeði sokmaya çalýþmasý, çiçeði yok etmek istercesine iðnesini çiçeðin rengârenk yapraklarýna zerk etmesi ise, çiçeðin deðil arýnýn sonu olacaktýr. Bugünkü Müslümanlarýn periþan hali Ýslam’ýn deðil, kendi tembelliklerinin vahim bir sonucudur. Üstelik farkýnda olmadan dinlerini tahrip etmekten de çekinmiyorlar. Bu da onlarýn sonu oluyor elbette. Arý yeniden vazife baþýna dönene kadar çiçeðin güzelliði anlaþýlamayacaktýr. Výzýltýlarýmýzýn ise hiçbir önemi yoktur. Çünkü ortada o çiçeðin güzelliðini gösterecek tatlý ve kokulu bir bal yoktur. Bu ise kesinlikle çiçeðin deðil arýnýn suçudur.
Ýslam Bilim ve Teknoloji Müzesi ecdadýmýzýn Ýslam çiçeðinden özümseyip ürettiði ballarýn sergilendiði bir kovan gibi. Eserlerden anlýyoruz ki onlar, vazifelerini çok iyi yapmýþlar. Ve yine eserlerin çeþitliliðinden, zenginliðinden anlýyoruz atalarýmýzýn konduklarý o rengârenk çiçek, tam bir bal deposu. Üstelik o güzel çiçeðin bekasýný saðlamak adýna ellerinden geleni yapmýþlar ki bugün o hoþ çiçeðin tohumlarý bizim yüreklerimize kadar ulaþmýþ durumda. Þimdi diðer bütün sorularý bir kenara býrakarak çok önemli bir soruya cevap vermemizin zamaný geldi:
Günümüzde Ýslam çiçeðinden bal üretilmiyor ya da oldukça az üretiliyor olmasý, o rengârenk ve hoþ kokulu çiçeðin suçu mudur yoksa bazý tembel; tahripkâr arýlarýn mý? Bu sorunun cevabýný mutlaka vermeliyiz arý kardeþlerim, mutlaka!



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn bilimsel ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Fince Türkçe Benzerliði
Ýbranice - Hintçe Kardeþliði
Türkçe'nin Þifresi - Türkçe'nin Üstünlüðü - 2
Adem ve Havva Dili
Eston Dili ve Türkçe
Esperanto ve Türkçe
Türkçe'nin Þifresi - Türkçe'nin Üstünlüðü - 1
Türkçe'mizin Ermenice'ye Etkileri
Türkçe'nin Yitik Kardeþi; Kýzýlderilice!
Sümer'e Farklý Bir Bakýþ

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sen Var Ya Sen! [Þiir]
Çakkýdý Çakkýdý [Þiir]
Bâlibilen Dilinde Þiir [Þiir]
Üç Boyutlu Þiir [Þiir]
Miraciye [Þiir]
Saðanak Sen Yaðýyor [Þiir]
Bülbüller Þehri Ýstanbul [Þiir]
Türkçe Hamile Beyanlara [Þiir]
Burasý Sessiz Biraz [Þiir]
New Orleans'lý Siyahi Kirpiklerin [Þiir]


Oðuz Düzgün kimdir?

Yazar edebiyatýn her alanýnda çalýþmalar yapýyor.

Etkilendiði Yazarlar:
Bütün yazarlardan az çok etkilendi. Zaten insanoðlunun özelliði deðil midir iletiþimde bulunduðu varlýklardan etkilenmek?


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Oðuz Düzgün, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.