..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Düþünce dilden, dil düþünceden doðar. -Platon
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Sanat ve Sanatçýlar > Seval Deniz Karahaliloðlu




6 Temmuz 2008
"Cazca" Konuþmalar : Maffy Falay  
Buca doðumlu, Karþýyaka’da büyümüþ, Ankara’da okumuþ, Ýstanbul’da çalmýþ ve þu anda Ýsveç’te yaþayan dünyanýn sayýlý cazcýlarýndan Maffy Falay ile ayný müzikli ortamý paylaþmak demek cazýn yarým yüzyýlýna tanýklýk etmek demek.

Seval Deniz Karahaliloðlu


Ýnceltilmiþ beðeniler dediðimiz türden süslemelere sapmadan, ruhlar odasýndan gelirken cebine koyduðu bir parça “yeni doðan tazeliðini” orada unutmuþ gibi çalýyor. Azar azar cebinden çýkardýðý çocuk ruhlarýn kahkahalarýndan kalan kýrýntýlarý yavaþ yavaþ bize doðru üflüyor. Üzerimize bir temizlik hissi çöküyor, bir hafiflik hissi. Adýný koyamadýðýmýz bir iç huzuru. Hiç kimsenin ve hiçbir þeyin kirletemeyeceðinden emin olduðumuz özel bir paylaþým sunuyor bize. Muhtemelen Peter Pan’ýn “var olmayan ülkesinden” aþýrdýðý “peri tozunu” da kullanýyor olabilir. Belki hafiflik hissi bundandýr.


:BFJF:
“Cazca” Konuþmalar : Maffy Falay

Seval Deniz Karahaliloðlu

"Cazcayý" konuþmak. Konuþmanýn “cazcasýný” icat etmek. Serin bir Ýzmir gecesinde, yýldýzlarýn altýnda "cazca" konuþan bir adam. Uzaktan bakýldýðýnda ufak tefek. Trompetini üflemeye baþladýðýnda þiþirdiði kocaman yanaklarýyla bir ilaha dönüþüyor. Ustalýðýn büyüsü üzerine inince o ufacýk tefecik adam kocaman oluyor. Eskiyen nüfus kaðýdýna aldýrmadan gönlü 20’li yaþlarýný henüz sürdüðünden olsa gerek trompeti üfledikçe gençleþiyor. O gençleþtikçe, onun üfürdüðü büyüden etkilenen biz faniler de peþinden cazca konuþulan bir dünyaya dalýyoruz.

Ýzmir Kültür, Sanat ve Eðitim Vakfý ÝKSEV’in düzenlediði, 22. Uluslar arasý Ýzmir Festival’i kapsamýnda, Ýzmir ÝKSEV Müzik Müzesi’nin bahçesinde “Maffy Falay Quintet” çalýyor. Trompette Muvaffak “Maffy” (Mafi diye okunuyor) Falay, tenor saksafonda Fredrik Lindborg, piyanoda Carl Fredrik Orrje, basda Kaðan Yýldýz ve davulda Ferit Odman.

Sahneye çýkýyorlar kýsa bir merhabadan sonra çalmaya baþlýyorlar. Parça aralarýnda çaldýklarý eser ve bestecisi hakkýnda kýsa bilgiler veriyor, anýmsadýðý öyküleri paylaþýyor, zaman zaman dinleyicisiyle dertleþiyor. “Trompetçi Kenny Durham’dan “I’m gonna be happy” adlý parçayý çaldýk. Onun bestesiydi. En çok sevdiðim arkadaþýmdý. NewYork’da yaþýyordu, böbrek yetmezliðinden Kopenhag’da kaybettik” diyor ve yine çalmaya devam.

Onunla çalan bütün sanatçýlar ister istemez dünyanýn tanýdýðý adla Maffy’nin konuþtuðu bütün dilleri öðreniyorlar. Çünkü Ýsveçli piyanist ve tenor saksafonla ýsrarla Türkçe, Türk bas ve davulla ise Ýsveççe ya da Ýngilizce konuþuyor. Maffy bir yandan ruhunu trompete üflüyor, diðer yandan sevdiklerini müzikal bir dille yad ediyor.

“Mesela Erdoðan Çaplý Türkiye’de yetiþen en iyi müzisyendi. Karþýyaka’da ayný mahallede otururduk. Bizim eve gelir piyano çalardý. Konservatuara girdiðimde o son sýnýftaydý. Ben de ilk sýnýftaydým. Sonra beraber Ýstanbul’da çaldýk. Bir süre sonra Erdoðan çaplý Amerika’ya gitti ve orada öldü. Bugün Türkiye’ye baktýðýmda, Erdoðan Çaplý ayarýnda müzisyen göremiyorum. Ben Türkiye’ye geldiðimde müzisyenlerle ilgileniyorum. Bu ikisini buldum. (Parmaðý ile basý ve davulu iþaret ediyor) O kadar az iyi müzisyen var ki. Diðerlerinin de öðrenmesi gerekecek ama biliyorsunuz caz kolay deðil. Caz yapmak çok zor. Zamanla olacak iþ.”

Konuþma bitti. Üflemeye devam. O gece, o ne derse öyle oldu. Bize de paþa paþa oturup dinlemek düþtü. Sahnede tonton bir orkestra þefi, sanki dershanedeymiþ gibi davranan sevecen bir hoca, ölen müzisyen arkadaþlarýnýn ruhunu þad eden iyi bir dost, ona sorarsanýz sadece trompetçi Maffy. O gece sahnede çok sayýda Maffy vardý. Hepsini ayrý ayrý sevdik. Konseri idare etti. Aklýna geleni anlattý. Gönlünce çaldý. Bizi de peþinden sürükledi. Biz de dünden razý, halimizden pek hoþnut, onun ardýndan cazca konuþulan saklý ülkeye gidiverdik. Ferahlýk veren zerreler halinde içimizden akýp gitti. Ruhumuzdaki çeri çöpü temizledi. Çarpýklýklarý düzeltti, bizi tertemiz etti.

“My Conseption” Sony Clark’ýn bir bestesi. En sevdiði arkadaþlarýndan biri. Müziðin saflaþtýrdýðý çok özel bir hal gelmiþ üzerine Yalan yok, maske yok, kibarlýk edeceðim diye diþlerini göstererek gülmek, gülerken de ýsýrmak yok, olduðu gibi, içi dýþý bir, týpký ilk doðduðumuzdaki halimiz. Ruh böylesine saflaþmasa, ruhunu nasýl trompete üfleyebilir insan? Henüz mülkiyet duygusu geliþmemiþ çocuklardaki o sevecen tavýrla paylaþýyor yüreðindeki müziði. Öylesine derinden etkilemesi belki bundandýr.

“Sony Clark, 31 yaþýnda öldü. Çok genç gitti. Yine ondan bir parça da “News for Lulu””. Gökten yýldýzlar yaðdý. Maffy’nin bütün arkadaþlarý hangi boyutta ya da hangi dünyadansa tek tek sahneye geldiler. Müzikten bir siluet halinde sahnedeki yerlerini aldýlar. Maffy ne yaptý etti, onlarý notalarla saðalttý, sanki etten kandan bir aurayla sarmaladý, müziðin el verdiði ölçüde bu dünyada misafir etti.

Kocaman yanaklý, þirin, tonton bir bebeði andýran koca bir adam Dizzy Gillespie’nin “kýymetlisi”. Baþýnda ýþýktan halesi, elinde trompetiyle o gece ÝKSEV Müzik Müzesi’nin bahçesinde cazýn yarým yüzyýlýna tanýklýk etmiþ bir cazcý olarak, artýk aramýzda olmayan sevgili dostlarýnýn eserlerini seslendirdi. Onlarý bu dünyada müzik yoluyla yeniden var etti. Grubun babasý, gençlerin hocasý, tonton Maffy’nin kendi kurallarýný koyduðu dünyasýna konuk olduk.

Ýnceltilmiþ beðeniler dediðimiz türden süslemelere sapmadan, ruhlar odasýndan gelirken cebine koyduðu bir parça “yeni doðan tazeliðini” orada unutmuþ gibi çalýyor. Azar azar cebinden çýkardýðý çocuk ruhlarýn kahkahalarýndan kalan kýrýntýlarý yavaþ yavaþ bize doðru üflüyor. Üzerimize bir temizlik hissi çöküyor, bir hafiflik hissi. Adýný koyamadýðýmýz bir iç huzuru. Hiç kimsenin ve hiçbir þeyin kirletemeyeceðinden emin olduðumuz özel bir paylaþým sunuyor bize. Muhtemelen Peter Pan’ýn “var olmayan ülkesinden” aþýrdýðý “peri tozunu” da kullanýyor olabilir. Belki hafiflik hissi bundandýr.

Çalmaya kýsa bir ara veriyor. “Anthony Carlos Jamim’den bir Samba” diyor. Üflemeye kaldýðý yerden devam. Buca doðumlu, Karþýyaka’da büyümüþ, Ankara’da okumuþ, Ýstanbul’da çalmýþ ve þu anda Ýsveç’te yaþayan dünyanýn sayýlý cazcýlarýndan Maffy Falay ile ayný müzikli ortamý paylaþmak demek cazýn yarým yüzyýlýna tanýklýk etmek demek. “Bir þeyleri unutuyor” izlenimi ve söylentilerini, tatlý bir çýlgýnlýkla geçiþtiriyor. Bu çivisi çýkmýþ dünyada her þeyi unutmak mümkün ama müziði, cazý, trompeti asla. O da öyle yapýyor zaten. Cazca konuþuyor, caz yapýyor, cazca yaþýyor, sadece biz ölümlüler anlamýyoruz. O kadar.

Acý insaný yumuþatýyor. Ýnce ayarlarý pek dikkate almýyoruz, maskeler önemini yitiriyor. O çok sevdiði arkadaþlarýnýn eserlerini çalarken, artýk bu dünyada cismen bulunmayanlarý bir müzik cümlesi kadar canlý kýlmaya odaklanýnca, insan davranýþ kodlarýnýn sivri köþelerini törpüleyip yuvarlayýveriyor. Ama duyargalarý açýk. Açýk havada dýþardan gelen sesler de net olarak duyuluyor. Çevre apartmanlardan birinden gelen televizyonunun sesine kulak kabartarak soruyor. “Sinema mý var?” Aklý yýllar evvel Ýzmir Karþýyaka’nýn meþhur açýk hava sinemalarýna gitmiþ olmalý. Çevredeki apartmanlarýn balkonlarýnda salkým saçak konseri bedavadan dinleyenler, yýllar öncesinin açýk hava sinemalarýný yine balkonlardan izleyenleri anýmsatýyor olmalý.

“Hank Mobley tenor saksafoncu. “I think of you” Bütün babalar öldüler. Sýra bana geldi galiba. (bahçede itiraz seslerine gülüyor) Korkmayýn. Ben 90’larýmý, 100 yaþýmý bulacaðým ve sahnede çalacaðým. Þimdi Benny Golson’dan “Wisper not””

Üzerimizden küçük kalpler yükselirken gökyüzüne. Býrak kendini müziðin koynuna. Kalýn notalarda bayýl, incelere sýra gelince zaten arþa uçmuþ olursun. Her tonlama, her vurgu yüreðinde varlýðýndan dahi haberdar olmadýðýn gizli telleri titreþtirir. Mesela hemen eve gidince trompet öðrenebilirmiþsin gibi gelir insana. Þu sahnedeki yakýþýklý saksafoncu kadar iyi çalacaðýna bütün kalbinle inanýrsýn. Piyanonun baþýna otursan muazzam bir solo attýrabilirsin. Davula gelince, zaten sen doðuþtan davulcusun. Yüreðine yazýlmýþ notalarý þöyle bir silkelesen yeter. Mesela “dünyanýn bütün sabahlarýnda” bas çalabilirsin. Doðuþtan cazcý sanýrsýn kendini. Merak etme, Maffy inandýrýr seni. Tereddüttün varsa ikna eder. Sonra adam akýllý cazcý olur çýkarsýn. Buna sen bile þaþarsýn. Maffy güler. Bir bildiði vardýr elbet.

“Yine bir Sony Clark parçasý. “Blues Blue” Bir parçadan diðerine koþtururken her müzik cümlesinde avare kayýp ruhlar gibi dolandýk. Her bir üfleyiþ, her bir týný içimizi öyle yýkamýþ ki, zihnimizi boþaltýp, yüreðimizi doldurup çýktýk. Parça bitiyor. Maffy saatine bakýyor. “Yaa bana sahnede bir buçuk saat kalýrsýn demiþlerdi bak iki saattir çalýyoruz. Bu sefer de bu kadar olsun. Türkiye’ye her geliþimde çok az kalýp dönüyordum. Bu sefer çok kalacaðým. Daha üç ay buradayým. Bu yaz Türkiye’de kalýp Türkçemi geliþtireceðim. Biraz kendimi bulacaðým, kendimi dinleyeceðim. Sonra arada konserler veririz. Eylül’de Ýstanbul’a gideceðim. Yine çalarýz, gelir dinlersiniz. Son olarak, “Gipsy Blue”’yu çalarak bitirelim. Hadi iyi geceler” dedi ve Çingene Hüznü ile geceye son noktayý koydu.

Bu gece rahat yok size. Caz notalarýný tek tek üfleyeceðim ruhunuza. Ancak yeni bir konser paklar sizi. Tartýþýlmaz biçimde 20. yüzyýlýn en büyük caz ustalarýndan Muvaffak Falay cazdan bir tarih yazýyor. Ne mutlu orada olanlara. Konseri izleyenlere. Cazýn efsanelerinden birine bir nota uzaklýðýnda, bir trompet yakýnlýðýnda durdular. Eteklerimizde trompet týnýlarý, saçlarýmýzýn uçlarýna takýlý kalmýþ caz cümleleri. Eve gelip üzerimizi baþýmýzý silkeleyince hep ayný þey döküldü. Caz, caz, caz…

Daha sonra “hepsi benim dostum” dediði cazýn son elli yýlýna imzasýný atmýþ büyük sanatçýlardan bahsettik. Caz dünyasýnýn bildiði ismiyle Maffy, gayet “ciddi” bir biçimde, isminin yanlýþ söylenmesinden fena halde rahatsýz “Benim adýmýn baþýnda Ahmet var. Hiç kimse bilmez ama adým Ahmet Muvaffak Falay ona göre” diye söze girdi. Biz de Maffy’nin önünde “baþýmýz kýldan ince” peki dedik ve söyleþiye o meþhur karþýlaþma hikayesi ile baþladýk.

SDK – Sahi, Dizyy Gillespie’nin karþýlaþmanýz neredeyse artýk bir efsane haline geldi.
Ahmet Muvaffak Falay - 1956 senesinde Nisan ayýydý. Yanlýþ hatýrlamýyorsam ayýn 20’si ya da 24’ü olmalý. Dizzy Gillespie’yi Ankara Havalimanýnda karþýlayacaktýk. Hava alnýndayýz. Uçak indi, biz de orkestra olarak uçak pistindeyiz. Orkestra, uçaða 200 metreye uzakta filan. Her neyse, çalmaya baþladýk. Dizyy Gillespie geldi, önümde durdu. Aramýzda 2 metre var yok. Amerika’da o sýralar meþhur olan parçalardan birini çalýyoruz. Dinledi, trompeti çalarken bana öyle bir bakýyordu ki, anlatamam. Ýþte o zaman beni çok beðendiðini, o bakýþlarýndan anladým. Zaten parçanýn son bitiriþ notalarýný çaldým ve Dizzy ile sarmaþ dolaþ olduk. Arkamýzda, 30 kiþilik bir kolejli öðrenci grubu vardý. Ellerinde “Hoþ geldin Dizzy yazýlý” pankartlar taþýyorlar. Yani, onu Ankara Havalimanýnda öyle bir karþýlamýþtýk ki, sanýrým Dizzy’i hayatý boyunca bir daha böyle karþýlayan olmamýþtýr.

SDK – Bildiðim kadarýyla siz klasik eðitimden geliyorsunuz. Ankara Devlet Konservatuarýný bitirdiniz. Peki klasik müzikten caz müziðine geçiþiniz nasýl oldu?
Ahmet Muvaffak Falay – Ben esas ilk defa 45 kiþilik Ýzmir Iþýk Bando’sunda çalmaya baþladým. 1940’larýn baþýnda, daha 11-12 yaþlarýndayým. Daha caz nedir filan bilmiyorum. Caz deyince aklýma davullar, ziller geliyor. Yani caz hakkýnda hiçbir fikrim yok. Bandoda klasikler, Türk Müziði parçalarý ve buna benzer deðiþik þeyler çalýyoruz. Hatta, Mozart’tan eserler seslendiriyorduk. Çok kaliteli bir orkestraydý. Þefimiz Fuat Türkoðlu’ ydu. Ýstanbul Konservatuarýndan mezun klarnet sanatçýsý çok kýymetli bir müzisyendi. Orada neler çalmýyorduk ki, programýmýzda bütün klasik bestecilerin eserleri vardý. Ben konservatuara girmeden önce nerdeyse her þeyi o bandoda öðrendim. Yani konservatuara girerken çok güçlü bir müzik temelim vardý. Fuat Türkoðlu, bana bandoda bir parça hazýrlattý, o parçayla konservatuara girdim. Hatta, biliyorum diye beni bir sýnýf atlatarak baþlattýlar konservatuara. Daha sonra, ikinci sýnýftaydým.17 -18 yaþýndayým. Senfoni orkestrasýnda çello çalan Kaya Ökten aðabeyimiz vardý. Senfoni Orkestrasý ile konservatuarýn kapýlarý birbirine çok yakýndý. Kaya aðabey, bir gün bana, “Muffy, yarýn bana saat öðleden sonra üç gibi gel sana caz dinleteceðim” dedi. Ben de, “tamam Kaya aðabey, yarýn gelirim” dedim ama beni sardý bir heyecan. Caz mý? nedir bu diyorum kendi kendime. Ertesi gün gittim, Kaya aðabey þöyle eski kurmalý bir gramafon çýkardý ve taþ bir plak koydu. Kafamý neredeyse gramafonun çukurunun içine soktum. Bir dinlemeye baþladým ki aklým baþýmdan gitti. “Bu nedir? Aðabey bir daha çalar mýsýn?” dedim. Bir daha dinledim. Bunlar kim dedim. Charlie Parker ve Dizzy Gillespie’nin beraber çaldýklarý “be bop” demez mi? Ben ilk defa, caz müziðini caz tarihinin en büyük iki dehasýndan dinledim ve o andan itibaren mahvoldum. Çok hýzlý bir parçaydý. Ne kadar serbest ve ne kadar hýzlý bir müzik dedim kendi kendime ve benim için her þey caz müziði oldu. Artýk, Ankara’da o dönem bulabildiðim bütün caz plaklarýný toplamaya baþladým. Caz müzisyeni kimler varsa onlarý dinlemeye gidiyordum. O sýralar 18 yaþýndaydým, konservatuarý bitirene kadar öldüm bittim, çünkü bana hapishane gibi gelmeye baþlamýþtý. Konservatuarý bitirdim. Bana Ýzmir’e konservatuara trompet hocasý olarak göndereceklerdi. O sýralar, Almanya’dan teklif geldi. Hemen Almanya’ya kaçtým oradan da bütün dünyayý dolaþtým. Amerika, Avrupa, Rusya derken dünyanýn hemen her yerinde caz çaldým.

SDK - Neden caz müziði sizi bu kadar çok çekti?
Ahmet Muvaffak Falay – Bir kere caz müziðinin özel bir dili var. Temeli armoniye dayanýr. Cazýn bütün tadýný o armoni zenginliði verir. Armoni bilmiyorsan, caz müziðinde hiçbir þey yapamazsýn. Ben neden kaçtým? 25 yaþýnda çýktým gittim. Cazý yerinde öðrenmek istedim. Büyük babalar ile çaldým. Neredeyse 50 yýldýr çalýyorum. Sadece çok sevmek yetmez. Çalýþacaksýn. Yedek Subaylýðýmý Ýskenderun’da yaptým. Okulu bitirmiþim filan. 45 derece sýcaklýkta, kan ter içinde günün beþ saati trompet çaldýðýmý biliyorum. Dizzy Gillespie benim çalýþýmý beðendi ama o çalýþý yapmak için de çok çalýþmak lazým.

SDK – Müzikal yaklaþýmýnýza uygun olarak hangi sanatçýlarýn tarzý size daha sýcak geliyor?
Ahmet Muvaffak Falay – Tabii ki Charlie Parker’ýn çalýþý. Klasik Caz Müziðinin en büyük dehasý tartýþmamýz olarak Charlie Parker’dýr. Ben Charlie Parker’ý ilk kez Dizyy Gillespie’ye sordum. Bana dedi ki, “Charlie Parker’dan önce, Amerika’da herkes caz müziði çalýyordu. Dixieland, eskiler, yeniler filan. O geldi, müziði bir mimar gibi toparladý, týpký bina yaparmýþ gibi caz müziðini yeniden inþa etti ve yerine oturttu”. Hakikaten, herkes o dönem, Charlie Parker’ýn müziðini taklit etmeye çalýþýyordu. O ne yaparsa, diðer müzisyenler de onun yaptýðýnýn aynýsýný yapmaya çalýþýyorlardý. Yani, onun gibi müzik yapabilmek için çabalýyorlardý ama kolay mý, adam deha, taklit edilemez. Sonra Tabii ki Dizzy Gillespie var. Ama bunlar cazýn babalarý yani.

SDK – Bir de ‘Sevda’ deneyimizi var sizin deðil mi?
Ahmet Muvaffak Falay - Aman bana o “Sevda”’yý sorma. O “Sevda meselesi” yüzünden ben Stockholm’de takýldým kaldým. O sýralar, davet almýþtým. Amerika’ya gidecektim. Olmadý. Sevda meselesi ortaya çýktý. Hayatýmýn en büyük hatasýdýr. Türkiye’den gelen bazý arkadaþlarla, “Sevda Grubunu” kurduk. Benim Amerikalý cazcý arkadaþlarýn 9/8’lik aksak ölçü bir hoþlarýna gitti. Bayýldýlar. Aman bunlarý çalalým filan dediler. Türk müziði motifleri onlara yabancý olduðu için de çok ilginç geldi. Sonra, yapýlan müzik Ýsveçlilerin çok hoþuna gitti filan.

SDK – Müzikal geçmiþinizde en mutlu olduðunuz dönem hangisi?
Ahmet Muvaffak Falay - “Kenny Clarke, Francy Boland Big Band”’de Köln’de çaldýðýmýz dönem. Orada çok iyi müzisyenlerle beraber çalýyorduk. Hepsi çaldýklarý alanda, en iyiler. Öyle bir orkestraydý ki 1968 yýlýnda, “Downbeat” dergisi beþ yýldýz verdi ve o yýlýn en iyi orkestrasý seçti. Kimler yok ki? Benny Bailey, Zoot Sims, Derek Humphy, Ake Persson, Karl Drevo, Ýdris Suleyman, Keg Johnson, Billy Mitchell, Jonny Griffin, Ronny Scott, Sahip Shihap ve þu an aklýma gelmeyen diðer isimler. Onlarla 1963 ve 69 yýllarý arasýnda çaldým. Konser vermek bir yana, bu isimlerle beraber çalmak bile büyük keyifti. Bu orkestrayla birlikte, Nasuhi Ertekün’ün sahibi olduðu Atlantic Plaktan bir albüm çýkardýk. Albümün kapaðýnda, Amerikan, Ýsveç, Ýngiliz ve Türk bayraðý vardý. Bir gün Köln’de cafede oturuyorum. Bir telefon, Amerika’dan Nasuhi Ertekün arýyor. “Buyur, aðabey” dedim. “Sana çok teþekkür ederim” dedi. “Neden?” dedim. “Ýlk defa hazýrladýðým bir albümde bana, Türk Bayraðý kullanma þansý verdiðin için dedi”. Þaþýrdým. Benim bayraktan filan haberim yok. Tabii çok sevindim çok gurur duydum. Bir sonraki albümü çýkardýk. Türkiye Cumhuriyeti pullarý gibi pullar bastýlar. Pulun içine de resmimi koydular. Çok esprili oldu.

SDK – Kendi müzik anlayýþýnýzý nasýl tanýmlýyorsunuz?
Ahmet Muvaffak Falay – Biz Charlie Parker, Dizzy Gillespie, Thelionus Monk gibi en büyük cazcýlarýn yazdýðý kompozisyonlarý, eserleri çalýyoruz. Bu müziðin içinde armoniyi bozmadan ve müziðin orijinal ruhuna sadýk kalarak kendi yorumumuzu da koyuyoruz. Yorum deyince, kafadan atmýyoruz. O bestecilerin çizdiði sýnýrlar içinde o müziði bozmadan, caz müziðinin dilini kullanýyoruz. Bir de bestenin ruhunu kavramak var. Besteci orada ne demek istemiþ anlayamazsan, iþ bitti demektir, imkaný yok caz müziðini beceremezsin.

Dizzy Gillespie, Maffy için boþuna o ünlü sözü söylememiþ. Yani, þu caz tarihine geçen “Türkiye’de öylesine ‘muhteþem’ bir trompetçi keþfettim ki, en az Miles Davis kadar iyi çalýyor” deyiþinden bahsediyoruz. Ahmet Muvaffak Falay bu deyiþin her kelimesini fazlasýyla hak etti ve Gillespie’nin kalbini çaldýðý gibi bizim kalbimizi de çaldý.











Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sanat ve sanatçýlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
'Kafkas Tebeþir Dairesi'nin Sebeb-i Hikmeti... ''
Uluslarararasý Ýzmir Festivali 20. Yaþýný Kutluyor.
Anton Çehov'dan Arthur Miller'a, Modern Zamanlarda Düþlerin
Ahmet Adnan Saygun"un Mirasýný Taþýyan Onurlu Bir Sanatçý : Rengim Gökmen
Ýlhan Berk"in Þiirleri ve Sait Faik"in Öykülerini Gravürde Eriten Adam: Fatih Mika
Commedia Dell"arte Ýþliði : Michele Guaraldo, Simone Campa ve Korsanlar
Cemal Süreya"dan "Üstü Kalsýn" : Hakan Gerçek
Aðýr Abla Cecilia"nýn Müridinden Faydalý Hayat Dersleri : Ayhan Sicimoðlu
Romanya Ulusal Tiyatrosundan Bir Baþ Yapýt : Fýrtýna
Shakepeare"den Verdi"ye : Falstaff Operasý

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Varmýþ Hiç Yokmuþ
"Beni Ben mi Delirttim?" : Ferhan Þensoy
Ermiþler Ya da Günahkarlar, Ýyilik Ya da Kötülüðün Dayanýlmaz Lezzeti…
Sineklidað"ýn Efsanesi : Keþanlý Ali"nin Ýbretlik Öyküsü
Sahibinden Az Kullanýlmýþ "Ýkinci El" Stratejiler
Tek Kiþilik Oyunlarýn Efsane Ýsmi : Müþfik Kenter
Yaðmur Yaðýyor, Seller Akýyor, Kral Übü Camdan Bakýyor
Efes'li Herostratus ve 'Hukukun Üstünlüðü Ýlkesi'
Tanrýlarýn Takýlarý
Ruhi Su"nun Ýzinde : Köy Enstitüleri

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.