..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Hemen yüzüne gül suyu seperek Leyla'yý ayýlttýlar." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Turgay DELÝBALTA




18 Aðustos 2008
Çarþaf Duvar  
Ölmek yeðdir olacaksa senin her þeyim.

Turgay DELÝBALTA


……Ölmek yeðdir olacaksa senin her þeyim. ……Seviyordu tensiz bir hayali, vücut sanýyordu.... Sulardakini. Narkissos


:BAFB:
Yüz yýllara tanýklýk etmiþ Kars yýllarca soðuk ve sýcaða okþanýrmýþçasýna yanýt vermiþ hala ayakta, okþanmanýn erincini yaþýyor.
Hava kararmak üzere yaðmur yeni dindi. Ortalýk sessizlik içinde. Ne gece ne de gündüz, iki zaman arasýnda sýkýþmýþ gün doðuramýyor. Doða en zor sancýlarýnda gündüz gitmemek üzere direniyor, gece, kendi dinginliðinin erincini yaþýyor. Küçük pencerelerden sýzan ýþýklar elindeki gazeteyi okumasýna yetmiyor. Gazetedeki yazýlarý okuyamamanýn verdiði sýkýntýdan daha çok beklediði arkadaþýnýn gelmemesi onu meraklandýrýyor.
Cemil, gözlerden ýrak, kapýyý görebileceði bir yere oturdu. Her kapý açýldýðýnda kapýya baktý. Kapý açýldý içeri bir genç kýz girdi. Pek oralarda görünmeyen tiplerden, bakýmlý ve güzel genç kýz pastanenin içindekileri tek tek süzdü ve elinde Tercüman Gazetesi olan Cemil’in yanýna giderek kimliðini uzattý. Cemil gelen kýza þaþkýn þaþkýn bakýp “Gel otur, hoþ geldin” Dedi. Genç kýz kendini tanýttý. “Ben Seher.” Seher’in yüzüne bakmadan: “Ben de Cemil”. Delikanlý þaþkýnlýðýný daha üzerinden atmadan garson iki çay getirdi. Tanýþma bittikten sonra çaylar içildi. Cemil genç kýzý kalacaðý yere götürmek üzere yola çýktýlar.
Kars kalesi yüz yýllardýr ondan fazla ayrý kültürden insanlarý bir arada konuk etmenin erincinde, kibirli ve suskun…
Kars, her kent gibi ana arterlerinde kaynýyor. Bütün geç kalmýþlýklarla seviþiyor gibi gençler. Bir grup genç yürüyüþ kolunda“Defol Amerika!, Defol Altýncý Filo!” seslerini yükseltiyorlar sokaklarda.
Kent merkezi genellikle iki üç katlý yapýlardan oluþmuþ, geçmiþ yýllarýn özelliklerini barýndýrýyor. Merkezinden ýrak mahallerine gittikçe kentin cariyelikleri gibi yeni yapýlan gecekondular karþýlar sizi.
Ruslardan kalma iki üçü katlý binalar geride kaldýkça kent mimarisinde bozulmaya doðru yürüyorsunuz. Merkezde burun direðinizi kýran kömür kokusu, gecekondularda yanan tezek kokularýna býrakýyor yerini. Kent merkezi padiþah odalarý, gecekondular ise cariyelik ve odalýklar olarak seviþmelerinde.
Kars küçük bir kent ve en uzak mahalleye o yýllarda on beþ dakikaya yürürsünüz.
“Ýstanbul’dan söz et, arkadaþlar nasýl?” Aslýnda kimi sorduðunu da bilmiyordu.
Seher;
Ýstanbul’da artýk kalamayacaðýný þimdi Kars’ta kalmak zorunda olduðunu kýsa bir süre sonra baþka kente gideceðini kalacaðý yere de fazla yük olmayacaðýný anlattý. Yol bitti bile. Çarpýk, yarý yýkýk duvarlar içine açýlan tahta kapýnýn, eþiðinin altýna sakladýðý anahtarý alýp kapýyý açtý. O kapýyý yüzlerce kez açtý birçok arkadaþýný konuk etti, orada çok güzel günleri de çok kötü günleri de oldu, o kapý arkasýnda. Ama bu kez yanýndaki genç kýzý konuk etmek ona hem heyecan veriyor hem de aldýðý sorumluluk onu korkutuyordu. Ýçeri girdiler. Ýçerisi bir oda ve giriþte hem mutfak hem de banyo olarak kullanýlan iki göz yýkýk harabe bir yer. Seher odanýn içinde gözlerini gezdirirken Cemil de onun yüzündeki saniyelerle deðiþen renkleri izledi. O harabeyi böyle bir güzellikle bölüþmenin onun için ne dayanýlmaz bir keyif ve acý olduðunu düþündü. Bir an için hiç gitmese diye düþündü. O gözlerini gezdirirken Cemil de onun yüreðinde gezindi gözlerinde. Sadece baþýný sokabilecekleri yaðmurdan, yaðýþtan korunabilecekleri bir yer. Büyük odada tahtadan yapýlmýþ bir karyola var. Üç dört kiþinin yatabileceði þekilde büyük yapýlmýþ.
Þaþkýnlýðýný gizleyemedi, Seher, “Ben burada mý kalacaðým? Yalnýz kalamam burasý güvenli deðil.” Dedi. Cemil’in arkadaþýnýn ona Seher’i gönderirken söylediði sözler aklýna geldi.” Bir arkadaþ, bir yoldaþ” “Yalnýz kalmayacaksýn burada birlikte kalacaðýz. Burasý benim evim baþka kalacak yerim yok.” Her ikisi de duruma þaþýrmýþlardý. Seher’in (Ýstanbul’a)geriye dönüþü nerdeyse olanaksýzlaþmýþtý. Kars’a geldiðini Cemil’den baþkasý da bilmiyordu. Ailesi Seher’in Kars’a gitmesini istemiyormuþ o yüzden Seher de ailesinden habersiz gelmiþ.
Oturup evi bir kadýn gözü ile düzenlemeyi düþündüler ve hemen iþe koyuldular. Bu iki insan ilk kez birbirlerini görüyorlardý. Belki adlarý bile doðru mu? Bilmiyorlar. Seher evde neler olduðunu gözden geçirdi. Öncelikle yatacak yerini hazýrlamasý gerekliydi. Cemil’in yerde yatmasýný düþündüler. Yer topraktý ve nemliydi, yatýlamazdý. Ýkinci bir karyola bulamazlardý.
Böylece hazýrda bunan karyolayý ikiye bölmeye karar verdiler. Seher evde olanlara bakýp iþe yarayanlarý ayýrdý bir döþek, iki yorgan, birkaç kap kacak, bir iki bardak, bir tencere, bir piknik tüp ve iki kaþýktan ibaret bir yer. Bir de çarþaf var. Döþeði serip tavandan çarþafý asýp yataðý ikiye bölmeye karar verdiler. Bütün bunlar olurken Cemil Seher’in yüzüne bakmadý. Çarþafý tavandan iki çivi ile tutturdular ve yatak bölündü. Tek odalý gecekondu iki odalý hale geldi. Bir çarþafla, yataðý bölmenin güveni oluþtu bir anda Seher’de. Aslýnda sorun bir birlerine güvenmemek deðildi. Her ikisi de bir tür korku yaþýyorlardý kendi içlerinde ki gençlik ateþi karþýsýnda.
Cemil Seher pastaneden içeri girdiðinde onun ne kadar güzel olduðunu içine gözlerinden yayýlan ýþýðýn birer ok gibi saplandýðýný biliyordu. Ona elini uzattýðýnda içinde kopan fýrtýnanýn geliþindeki heyecan hala saklý. Ve o bir kez gördüðü gözlerin içine birer hançer gibi saplý kalmasý onu cehennem ateþlerinde, daha pastanede iken kavurmaya baþlamýþtý. Bu kavruluþun korkusundan olmalý ki birkaç saat geçmesine karþýn Seher’in yüzüne bakamamýþtý. Baksa yüzüne, gözlerine sanki orada bir çift dipsiz kuyu var, düþüp içine gidecek ve bir daha çýkamayacak…
Üremenin ve aþkýn üretkenliði ile yaþamýnýn daha iyi geliþeceðini ateþler içinde de olsa var saydý. Ve bu harika güzellikle bir odada belki de uzun günler, aylar geçirecekti. Bu önüne geçilmez çekicilik gençliðinin geliþiminin daha baþýnda olan Cemil’i cehennem ateþleri içinde kavurmaya baþlamýþtý.
Belki Seher ateþler içinde deðildi ama o da Cemil’i gördüðü andan itibaren gözlerine hiç bakmamýþtý. Her ikisi de göz temasýndan olabildiðince kaçýnmýþlardý. Cemil akþam yemeði için hazýrlýklara baþlarken Seher de evde kadýnca bulduðu eksiklikleri tamamlamaya baþladý. Her ikisi de bu harabeden bozma çarpýk duvarlar arasýndaki boþluðu ev olarak doldurmaya çalýþtýlar. Saatlerce uðraþtý Seher, Cemil avludaki çeþmeden su taþýdý. Gece yarýlarýna kadar ev biraz toparlandý. Toprak taban üzerine gazete kaðýtlarý serildi, üzerine bir eski kilim atýldý. Bir minder, bir yastýk konuldu. Meyve kasasýnýn üzeri bir parça bezle örtülerek yemek masasý yapýldý. Kýsaca yaþanmaz görünen yarý yýkýk duvarlar arasýna Seher yüreðinin sýcaklýðýný serdi. Ýkisi de “yeni evine yaþamýna hoþ geldin” der gibi birer demli çay alýp oturdular.
Yemek Seher’in ellerinden daha güzel olmuþtu. Bir tabaktan yemek yediler. Cemil yemeðe övgüler yaðdýrmadan baþka bir tek söz bile edemedi. Her aðzýný açtýðýnda heyecanlanýp yüreðindeki kalkýþý yenemeyerek sustu. Seher bunlarý fark ediyor, ama büyük kentte yaþamanýn erinci ile daha yetik davranýyordu. Yemekten sonra çaylar içilip sýra bir kaç satýr yazý okumaya gelince, Cemil her gün okuduðu dünyadaki sosyal sistemleri inceleyen kitaplarýndan birini seçip meyve kasasýndan yapýlma masanýn baþýna oturdu. Birlikte saatlerce okuyup eleþtirdiler. Bu epeyce bir zaman sürdü. Bazen Cemil’in eli Seher’in eline deðiyor ve ateþlere bürünüyordu yüzü, gözü. Kendini al boyalara düþmüþ gibi duyumsuyordu. Bazen uyuþan ayaðýný uzatýrken Seher’e dokunacak ve kavrulacaðým ateþlerde diye, ayaðýný saatlerce uzatamadýðý oldu. Seher’in göðsündeki kalkýþlarý görüyor o her konuþtuðunda yüzüne dokunan sýcak soluðu, damarlarýnda gezinen ýlýk bir ýrmaða dönüþüyordu.
“Niçin uyandýrýyorsun beni ilkbahar esintisi” Uyanmamayý ve düþünceleri için bireysel istemlerini bastýrmayý öðrenmiþti çoktan. Ama yüzüne dokunan o nefes, içinde ýlýk bir ýrmaða dönüþen o göðsün kalkýþý… Tavana tutturduðu o çarþaf duvarýn uyandýrdýðýný, ne ilkbahar esintisi ne de kýþ ortasýnda zemheri uyandýrabilirdi.
Kitap okuma epeyce sürdü. Ýkisinin de yatmamak için verdikleri savaþ göz kapaklarýnýn düþmesi ile son buldu. Cemil Seher’e: “Ben dýþarý çýkayým sen yataða gir.” Cemil dýþarý çýktý. Hava soðuktu, biraz serinledi, içindeki ateþi azaldý. Bir süre derin derin soluklanarak rahatladý ve içeri girdi. Seher yataða girmiþti.
Savaþta gibi duyumsadý kendini, sanki gökteki bulutlardan biri onu izliyor ve giderek içini iþgal ediyordu. Ondan ayrý bir tinin onu iþgal ettiðini düþünüyor ve o tine karþý dayanýlmaz bir savaþ veriyordu. O savaþa karþý direndikçe Seher’in soluklarý bulaþýcý bir hastalýk gibi her an biraz daha vücudunu iþgal ediyordu. Bütün beyaz bulutlar teslim bayraklarý gibi geliyordu ona. Beynini iþgal etmemesi için sancýlara, acýlara tutuluyor beyazlardan kaçýyordu.
“Ben duru mavi gökyüzleri olan biriyim. Tepemdeki o renksiz bulutlarýn beni alýp yoðun karlar, yaðmurlar içinde yutmasýndan korkuyorum. Korktukça da duru mavi gökyüzüne yeniden sevileniyorum.” Bütün bunlarýn sonunda hangi acýlarla kývrandýðý usuna düþüyor. Onu iþgal eden dayanýlmazlýðýn giderek üstünlüðü, eline, koluna sanki kaslarýna bir zayýflýk getiriyordu. Halsiz ve güçsüz kaldýðýný düþünüyor.
Aslýnda hep bu savaþýn içindeydi. Köyde büyümüþ ve Kars’ta yüksek okul kazanmýþtý. Hemen yakýn ilçede çocukluðunu yaþamýþ, az ötedeki yatýlý okulda buluð çaðýna girmiþ. Soðuk buz tutmuþ musluklardan damla damla akan sularda duþ almýþtý. Pek uzakta olmayan gençliðinin baþlangýcý da çocukluðu da yaný baþýnda ve yapýþýk ikizler gibi duruyorlardý, o güne deðin. Kendini sanki kýrlarda yeni açan güneþe ulaþacakmýþ gibi büyümeye koþan fidanlara benzetiyordu. Her an biri ayaðýný bu topraktan fýþkýran fidana basýp kýracakmýþ gibi duyumsuyordu.
Bu duyumsamalar içinde yataða girip kývrýldý, büzüldü yattý. Arada bir Seher’in soluðunu dinledi. O da uyumamýþtý. Kendini, karyolanýn en sonuna kadar çekti. Genç kýz ve gençliði hakkýnda düþündüklerinden ötürü kendini kýnadý. Ve bu duygularýný akýl süzgecinden geçirdiðini düþünerek yine ayný düþlere daldý. Yanýnda yatan Seher’i dinleyince yine ayný ateþlere tutuldu.
O gün Seher, hem korku hem de Cemil’in yanýnda olmasýnýn bir tür egzotik meyve tadýndaki kekre bir uyku ile uyandý. Önce Seher kalkýp giyindi. Sabah yapýlabilecek ne varsa yaptý. Kahvaltý hazýrladý. Cemil de lavaþ ekmek alýp geldi. Sabah kahvaltýsý; tereyaðý, çeçil peyniri, bal güzel bir kahvaltý gecenin dayanýlmaz acýsýný taçlandýrdý.
O gün Cemil okuluna gitti ve politik arkadaþlarý ile Seher’e ulaþmanýn sabýrsýzlýðý içinde günü tamamladý. Günlük sohbetleri; doðruluk, dürüstlük, dünyada ki ezginler ve kadýnlar. Sevgililer, sevginin ulaþýlmazlýðý, karþý cins. Tüm bu anlatýlarda insan ve insan olmanýn gerekliliðini tartýþtý. Ýnsana yakýþan en iyisini koydular düþlerinin içine.
Akþam Cemil torbasýnda taþýyamayacaðý kadar dolu yükle gelip, yarý yýkýk duvarlardan içeri açýlan kapýnýn arkasýnda duran bir çift hançer gibi yüreðine saplanan gözlere, içinde gezinen o sýcak soluðun yaydýðý ýlýk ýrmaða sýðýndý. Onu hiç tanýmýyor, daha önce hiç görmemiþ ama bir kez bakabildiði gözlerinin, içinde açtýðý fýrtýnalarýn aðýrlýðý altýnda gözleri yerde konuþtu.
Seher’in gününü sordu. Evdeki toprak tabandan gazete kaðýtlarýnýn üzerindeki kilimden temizlik ve sakinlik duyumsadý. Güzel bir yemekle gün geceye döndü yüzünü. Gecede Cemil’de direniyor. Gece dingin Cemil yorgun. Sabah güneþ doðacak biliyor o gecenin siyah saçlarý arasýndan bir kez daha güneþle “günaydýn” diyecek Seher.
Hiç dönmemek üzere bütün güzellikleri koltuðunda gitti, ay. Gece, içinde ki güzellikleri, gizler içine saklamýþ. Bulutlar arada bir göz kýrpar gibi rüzgarlarla, göz kapaklarýný açýp açýp kapatýyorlar gecenin. Küçük pencereden içeriye sýzan ay ýþýðý Seher’in gözlerinden saçlarýndan yansýyan ýþýk, sonsuza, topraðýn içine akan ýþýklarýn sýzmasýný andýrýyor.
Sonunda geceye yürüyecek kitap okuma bölümü baþlýyor. Yine ayný kitaptan sayfalarca okudular eleþtirdiler. Dünya ve ülke üzerinde sosyal kümelerin yaþamlarý, düzenleri hakkýnda fikir yürüttüler. Her ikisi de bir önce ki gece gibi bir birine bakmaktan kaçýndýlar. Bu kaçýnma ve kasýlma Cemil’i de Seher’i de bir önceki geceden kalma yorgunluk ve uykusuzlukta eklenince bitkin düþürdü. Cemil dýþarý çýkýp Kars’ýn gece esen rüzgarlarýna kendini bir süre býraktý. Ciðerlerini bol oksijenle doldurdu. Ve geri döndü. O gecede bir öncekinden farksýz olmadý Acýlara tutulmuþ gibi içi uludu kasýðý çatlayacakmýþ gibi aðýrdý, sýzladý. Cemil, iki elini dizlerinin arasýna alýp, duyularýný bastýrýp uyumaya çalýþtý. Arada bir Seher’in soluk sesini dinledi oda ayný düzensiz soluklar içindeydi.
Seher; yanýnda yatan yeþil gözlü delikanlýnýn gözlerine baktýðýnda mutluluktan uçup kaybolacakmýþ gibi derinliklere götüren, uçuran delikanlýnýn yanýnda olmasýnýn rahatlýðýna sabaha doðru kendini býraktý ve uyudu. Güneþ sabahý getirirken, Seher de rüyalarýnda yeþil, mavi gözlerle yolculuða çýktý. Bu yolculukta bir türlü sona ulaþamayan düþler içinde gide gide yoruldu. Sonsuz yolculuklar, sonu görünmeyen yollar içinde Seher uyuya kaldý. Böylece bir kaç hafta, giderek haftalar, geceler ve aylar iþkenceye, çekilmesi olanaksýz acýlara, gecelere gidipte dönemeyen güneþe, aya ve sevgililere döndü.
Cemil günün yorgunluðuna, geride kalan haftalarýn verdiði uykusuzluða dayanamadý ve o gece erkenden yattý.
Sabah horoz sesleri ile uyandý. Uykusunu almýþ ve dingin bir vücutla uyanmýþtý. Hemen dýþarý çýkýp temiz bol oksijenli hava ve soðuk su ile yüzünü yýkadý. Dýþarýdaki soðuða daha fazla dayanamadý, içeri girdi.
Seher yataðýn ortasýna yatmýþ, çarþaf duvar bir köþesinden kopmuþ. Irmaðýn üzerinde parlayan sabah güneþi gibi parlýyordu beyaz teni. Gökyüzüne düþmüþ gök kuþaðý gibi saçlarýndaki siyah ve kýzýla çalan dalgalar. Denizden kayaya vuran dalgalar gibi içine vuruyordu. Vücudunun kývrýmlarýný saran siyah iç çamaþýrlar yüz yýllýk kentleri saran asýrlýk kalelerin kemerlerini andýrýyordu. Sivri birer kavun gibi göðüsleri, ipek kumaþ üzerine düþmüþ birer kurþun gibi düþtü içine. Bulutlardan inmiþ onu büyüleyen bir çift siyah göz, þimdi rüyalar diyarýnda bir beyaz bulut gibi.
Bir an o kýzýla çalan saçlara dokunmak istedi. Elini uzattý kendi içindeki yanan arsýz ateþin tutsaðý olmamayý düþündü. Bir iki kez denedi elini saçlarýna götürmeyi yapamadý. Ýçinde olanlar derinleþmeden içindeki o kalkýþlarý sadece düþlerinde görmeyi ve öyle kabul etmeyi salýk verdi yüreðine.
Hançer gibi yüreðine saplý o siyah gözler, bazen fýrtýnalar gibi esiyor bulutlardan. Deli bir yaðmur gibi yaz ortasýnda olgunlaþmýþ meyvelerin, ekinlerin üzerine düþer gibi savrulup gelip gidiyordu, yazýn kavurucu sýcaðýnda. Bazen bir ýrmaðýn topraðý okþamasý gibi okþuyordu. Bazen maviye mas mavi renklere bürünüyor içinde. Bazen gizler içerisinde kaybolup gidiyor, sonsuzluða. Ýçindeki o ateþ yeniden harlanýyor, yeniden yeniden içinden alevlenmeye baþlýyor.
…………….
Fýrtýna dinse
Ay doðuyor
gece gölgeledi onu

Güneþ doðuyor göremiyorum
Fýrtýnalý dað zirveleri
Rüyalarýmda sevgili de bir düþ gibi yitiyor
Yitince dar bir mezarda
Güneþ bütün güzellikler koltuðunda gidiyor
Hep bir sis yolumu kesiyor
Denizin kayalara çarpan dalgalarý gibi çarpan düþler
Sevgi, öfke
Acaba parmaðým dokunsa düþlerime
kalbim dayanýr mý?
………………….
Bir iki dakikayý tamamlamadan gördüklerinden kendini koparýp dýþarýya fýrladý. Sürüngenler gibi duygularý süründü süründü. Bir saati aþan bir zaman orada bekledi.
Komþu her zamanki sabah radyo dinletisini baþlattý.
Bir türkü var radyoda

“Bu gün ben bir güzel gördüm
Bakar cennet sarayýndan
Kamaþtý gözümün nuru
Onun hüsnü cemalinden

Baðçanin kapýsýn açtým
Sanýrsýn cennete düþtüm
Sevdim coþtum helalleþtim
Buse aldým yanaðýndan
……………..”
Bulutlardan bakan siyah gözler onu dayanýlmaz güç gibi çekiyor. O gün soluk alamýyor, beyaz bulutun içinde belirdiði anlarda, bütün duyularý susuyordu.
Soðuða daha fazla dayanamayýp içeri girdi. Seher toparlanmýþ çarþafýn düþtüðünü sesindeki o titreme ve heyecanla anlatýyordu. Cemil’in içinde yeþerttiði sevgi çiçeði, yoktan var etmeye çalýþtýðý, bir benzeri olmayan ender renklerdendi. Seher fidanlarý bastýran, örten ince zardan örtüleri alýyor, zifiri karanlýklardan aydýnlýk sabah güneþlerine kapýyý aralýyordu.
O sabahtan sonra Cemil’de Seher’de bir daha geride kalan günlere dönemediler. Seher’in cesareti de azalmýþ Cemil’in gözlerine hiç bakmamýþtý. Kitap okumalarýnda iki küs ve konuþmak zorunda olan insanlar gibi yaþadýlar birkaç ay daha. Bir tür seviþmeydi yaptýklarý. Doyasýya seviþme, sarýlma, iç dökme, yakarma sevinin anlatýlamaz, tanýmlanamaz o gücü içine býraktýlar kendilerini. Hiç seviden söz etmediler. Ama anlýk göz göze geldiklerinde uzun yýllar ömür verip beslemiþ gibi dünyalarýný bir ömür erinç sundular birkaç saniye göze geldiklerinde.
Bir sabah Cemil’e gelen arkadaþý Seher’in artýk buradan gideceðini söyledi. Cemil bu haberi Seher’e söyledi içten içe aðladý ikisi de. O hafta sonunda Seher’i Kars’tan bir otobüsün hostes koltuðunda yolcu etti bilmediði bir kente. Ve sadece vedalaþýrken Seher sýkýca sarýlarak “canýmmmm, çarþaf duvar ve ben yaþamýmýzýn en güzel günlerini yaþadýk” dedi.
O gün Seher’le birlikte ergenlik ve gençliðini de yolcu etti Cemil. Ýçinde sevgiyi dostluðu sevinin ulaþýlmazlýðýný, anlatýlamazlýðýný, içinde oluþan o büyüyü büyüttü, geniþletti. Uzun yýllar o eþsiz anlatýlmasý olanaksýz haftalarý yaþadý. Seher, masallardaki güzellik, aþk tanrýçalarý gibi düþlerine gelip gitti.
Ergenlik, gençlik, orta yaþ ve geride kalan yirmi sekiz yýldan sonra bir sabah, telefonda bir ses “ALO BEN SEHER!”
“Sen yirmi sekiz yýl önce tanýdýðým Seher misin?” Karþýdaki ses tekrar: “Evet ben Kars’ta ki Seher.”
“Sen de Cemil'sin deðil mi?” “Evet” diyor Cemil. Zaman duruyor bir anda telefondaki sese inanamýyor, birkaç saniye düþünüyor. Ýçindeki ýlýk akan ýrmak bir anda beliriyor yavaþ yavaþ akmaya baþlýyor. Seher ‘ in yeniden seslenmesi ile “Çarþaf Duvar” Diyor “Anýmsadýn mý? Sen ve ben biliyoruz Çarþaf Duvar’ý baþkasý bilmez deðil mi Cemil?” Ve devam ediyor yirmi sekiz yýllýk özlemlerinden o günlerde neler duyumsadýðýndan. Cemil hiç soluk almadan dinliyor. Birkaç söz söyleyecek oluyor, Seher’in sesindeki o akýþý, kulaklarýndan içine akan ýrmaðýn kaynaðýný dinliyor, susuyor.
Seher, telefonda birkaç saat o haftalarý, duyumsadýklarýný anlatýyor.
“Evlenmedim elli yaþýndayým. Gözlerim hala sokaklarda seni arýyor. Birçok kez denedim, hiç kimseye arkadaþ ya da eþ olamadým. Telefonunu eski bir dosttan aldým, sabah olmasýný zor bekledim. Bu geçtiðim gece geçmiþ yýllarda yaþadýðým Çarþaf Duvar’ýn ötesindeki geceler gibi diri ve heyecan vericiydi. Senin bu sabah sesini duyacaktým.”
Anlatýlarýný, coþusunu bir türlü durduramýyor. Saðanak yaðmur gibi dökülüyor sözcükler. Yirmi sekiz yýl önce söyleyemedim bu sözcükleri ve o yýllar içinde birikenleri, Çarþaf Duvar’ýn diðer tarafýnda duyumsadýklarýný anlatýyor. Yavaþ yavaþ sesindeki coþu ve dirilik yerini Cemil’in içini döven birer kurþun gibi kýsa aralýklarla gelen hýçkýrýklara býrakýyor.
Cemil, o telefonda iken iki sözü bir araya getiremeden dinliyordu. Ýçinde, zifiri karanlýklardan sabah güneþlerine yürüyen fidanlarý yeniden duyumsuyordu. Yaþadýklarýný, geride kalan yýllarý anlatmak, bu güne taþýmak, o an için kýsa tümcelerle olanaksýzdý.
Cemil :“Uzun yýllar hangi kente gittiðini merak ettim, her yeni gittiðim kentte seni aradým. Siyah gözlerini, benim içimde saplý bulunan o bir çift hançer gibi duran, gökyüzünde beyaz bulutlardan beni izleyen, gözleyen o siyah gözleri aradým.”
Marmaris kýyýlarýndayým þimdi. Burada Altýncý Filo askerleri kýyýya iniyor. Tur otobüsünün hostes koltuðunda þimdi bir Amerikan subayý var. Seni yolcu ettiðim günü anýmsadým. Bu kent de diðer kentler gibi kýyýlarýndan kaynýyor. Ýçim bir garip oldu. Her yan odalýk ve cariyeliklerle dolu. Ýçim acýyor. Gençler soysuz seviþmelerinin hazýrlýðýndalar. Askerler iniyorlar.
Kýyýda genç kýz ve oðlanlar ellerinde çiçek demetleri, sevinç çýðlýklarý ile karþýlýyorlar “HELLOO” diyorlar inen askerlere. Ne garip deðil mi? Biz yirmi sekiz yýl deðil, ondan daha geriden baþladýk yaþama…
Telefonu kapattýktan sonra içinden þu tümceyi mýrýldandý.
Acýlarý geçti sanýrsýnýz, içinizde aslýnda yatýþmýþ bir kavga vardýr!

Turgay DELÝBALTA   



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplumcu kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Parlament Mavisi Portakal Dilimleri
Bu Aynanýnýn Rengi Yok
Güneþ Daðlarýn Arkasýna Çömelince
Kýrk Yýllýk Kanatlarýmý Kýrýyorum
Ürkek Býldýrcýn
On Daire Bir Opel
Memur Kýzý Menekþe

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Bana Bir Bakýþ Bul Anne [Þiir]
Kum Tanesiyim Sevgilim [Þiir]
Hanýmeli Kokusunda [Þiir]


Turgay DELÝBALTA kimdir?

Öykücü-Þair -Yazar

Etkilendiði Yazarlar:
Nazým Hikmet Ran-Yaþar Kemal- Ahmed Arif- Hasan Hüsyin-Puþkin


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Turgay DELÝBALTA, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.