Ýnsan melek olsaydý dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret |
|
||||||||||
|
Ne kadar yorgun görünüyorum, bu altý morarmýþ, mavisi donuklaþmýþ gözler benim mi? Dudaklarým sonbahar yapraklarý gibi. Vücudumun o eski diriliði ve canlýlýðýndan eser yok. Ah, Yaþlanýyorum. Ve ben hala yapayalnýzým. Göðsüne, kollarýna sýðýnabileceðim, beni seven , sevgilim diyebileceðim bir erkek yok. Bernhard'an ayrýlalý sahibi ölmüþ bir köpek yavrusundan farkým kalmadý. Oysa ne çok sevmiþtim onu. Üniversite de tanýþýp birbirimizi seviþmiþtik. O, okulu bitirip Köln'de iyi bir iþ bulunca, öðrenimi býrakýp onun peþine takýlarak Berlin'den Köln'e gelmiþtim. Onu çýlgýnca seviyordum, istese onunla dünyanýn übür ucuna giderdim. Ozaman, baþým bulutlardayadý. Sevgiyi, aþký önemsemeyen, kadýn erkek iliþkisini cinselliðe inidirgeyen arkadaþlarý anlamýyor, onlarý küçümsüyordum. Onlara da beni fazla romantik ve tutucu buluyorlardý. Yoksa onlar mý haklýydý ... Çýkmalýyým, birahaneye gecikirsem patron yine rezillenir. Ýþte yine akþam oldu, müþteriler yavaþ yavaþ gelmeye, alýþtýklarý masalara veya bardaki yüksek taburelere yerleþmeye baþladýlar. Ýlk müþteriler genellikle yalnýz gelen erkekler olur. Günün yorgunluðunu atmak isteyen, iþyeri sahipleri, avukatlar, sigortacýlar, bankacýlar... Yaþlý, orta yaþlý, gözlüklü, gözlüksüz, karavatlý, karavatsýz, þiþman, zayýf, onlarca adam. Çoðu kendine yabancýlaþmýþ, para canlýsý züppe. Ýçkilerini yavaþ yavaþ yudumlarlar, birbirleriyle ya da benimle çene çalarlar. Hoþlanmadýðým halde gevezeliklerine katlanýrým. Hep iþlerinden güçlerinden, kazandýklarý paralardan veya yaptýklarý ya da yapacaklarý tatillerden bahsederler. Ýçkiyi biraz fazla kaçýranlar yýlýþarak benimle flört etmeye, beni birlikte çýkmaya ikna etmeye calýþýrlar. Yine de seviyorum iþimi, insanlarla olmak hoþuma gidiyor. Böylece kendimi dinlemekten kurtuluyorum... Tanýdýk iki müþterinin arkasýndan, uzunca boylu, esmer güzeli gençten bir adam da giriyor. Bara doðru gelip "Merhaba", diyerek yüksek taburelerden birine oturuyor. Bu adamý daha öce gördüðümü sanmýyorum, yeni olmalý. Arada bir düþen yeni müþteriler ilgimi çeker. Bu yakýþýklý adam Akdeniz ülkelerinden birinden olmalý. Belki Yunan belki Italyan, Türk de olabilir. Þimdiye deðin birahaneye takýlan yabancýlardan farklý bir havasý var. Gülümsüyorum, o da bana gülümseyerek, "Bir konyak lütfen " diyor, „duble olsun.“ Isýnmýþ kadehteki konyaðý önüne býrakýyorum. "Teþekkür ederim, saðlýðýnýza" diyerek büyükce bir yudum alýyor. Hareketleri, mimikleri canlý, sýcak etkileyici. Sanatçýlarda görülen türden meraklý, rahat, özgüvenini yansýtan doðal bir havasý var. Almancayý hafif aksanlý ama güzel konuþuyor. "Güzel geçen bir günü noktalýyorum, siz de benden birþey içmez miydiniz?" Kibarlýðýndan hoþlandýðýmý ele veren bir sesle "Teþekkür ederim, ben içmeye izinli deðilim", diyorum. "Galiba buraya ilk kez geliyorsunuz?". Masum bir gülümsemeyle gözlerime bakarak, "Evet, sizin burada çalýþtýðýnýzý bilseydim, baþka hiçbir yere gitmezdim." Gülüyorum, "Neden?", "Çünkü siz Köln'ün en güzel ve en hoþ barmenisiniz'' diye iltifat ediyor. Ardýndan, elini uzatarak "Tanýþalým, benim adým Murat, ya sizin?" Uzattýðý güçlü ama sevecen eli sýkýyorum, "Rita" diyorum. Adýmý iki kez Tekrarlýyor" Rita...Rita.. ne güzel bir isminiz var!" Sonra cebin den kücük bir defter ve kalem çýkararak bir þeyler yazýyor. Merak edip soruyorum. "O güzel adýnýzý akýl defterime yazýyorum." diye yanýtlýyor. "Þimdi de telefon numaramý isteyecekseniz, unutun!" diyorum. Espirime keyfli keyfli, yapmacýksýz gülüyor. "O kadar çabuk karar vermeyin..." Murat sözünü bitirmeden tanýdýk eski bir müþteri araya girip içki istiyor. Ýçkisini uzatýrken elimi tutup "Ne o? hoþlandýn galiba o yabancý'dan bizi hiç görmüyorsun!" diyor. Elimi sertçe çekip "Evet, hoþlandým" diyorum, "bu gece onunla çýkacaðým, bir itirazýn var mý?" Ýþte bunlar böyledir, kendi karýlarýnýn baþkalarý ile kýrýþtýrmalarýna ses çýkarmazlar, ben bir yabancýyla flört edince ulusal namusun bekçisi kesilirler. Beni daha çok kýzdýrmak için "istediðinle yatabilirsin, beni ilgilendirmez" diyor. Yanýt vermiyorum, bakýþlarýmdaki küçümseme onu susturmaya yetiyor. Murat, olanýn bitenin farkýnda, keyfi kaçmýþ. Gergin ve adama öfkeyle dik dik bakýyor. Ses çýkarsa üstüne yürümeye hazýr. Elini tutup "Ciddiye alma, boþ ver!", diyorum. Kara gözlerindeki kývýlcýmlar sönüyor, sakinleþiyor. Konyaðýný yeniliyorum. Kadehini kandýrýp "Dostluða ve sevgiye." diyor. Gülümsüyorum ve içimden "O dediklerin çoktan antikacýya düþtü… Dostluk, sevgi aþk öldü." diye geçiriyorum. Yine de içimde bir umut, bir gün yeniden sevebilmek, sevilmek... Bu sýrada Bernard, beni býrakýp gideli, peþimi býrakmayan Christian kapýdan giriyor. Keyfim kaçýyor. Köln'de yayýnlanan bir bulvar gazetesinde muhabir olarak çalýþýyor. Ona ta baþtan kaným ýsýnmadý. Ýlk andaki kývýlcým benim için çok önemli. Iþte o kývýlcým oluþmadý, bana sevimsiz geldi. Gelip tam Murat'ýn yanýndaki boþ tabureye çöküyor. Herzaman olduðu gibi yýlýþarak "Duble Korn ve bir bira", diyor. Yüz vermeden birasýný önüne sürüyorum. Alýnýyor, bakýþýyla beni yumuþatmaya çalýþýyor. Tekrar Murat'a dönüyorum. O, cebinden çýkardýðý küçük deftere yine birþeyler yazýyor. "Þimdi ne yazýyorsun?" diyorum. Kopye çekerken yakalanmýþ bir öðrenci rolünde, "Hiç," diyor, "þu anda aklýma gelen bir kaç dizeyi not ettim." "Ne dizesi, sen þiir mi yazýyorsun, þair misin?" "Eh, öyle de denebilir. Þairlik, biz Akdenizlilerin kanýnda vardýr. Her beþ Italyan'dan, her dört Yunan'dani ve her üç Türk‘ten biri þairdir." Acý acý gülümsüyorum. "Naziler, yalnýz Yahudileri deðil bizim romantik ve þair yanýmýzý da yok ettiler. Þiire inan pek kalmadý. Biliyor musun ben de severim þiiri. Rilke'yi, Celan'ý, Eich'ý baþucumdan eksik etmem. Ama bana þimdiye kadar kimse þiir yazmadý." Sevinçli, sevecen sevecen bakýyor yüzüme bir süre. Sonra þiir okurcasýna "Sen þiiri yazýlacak kadar albenili ve güzelsin.. Hayýr sen henüz yazýlmamýþ bir þiirsin" diyor. Gülüyorum, "Þairler hep böyle çoþkulu ve çapkýn mý olur?" "Karþýlarýna ilham perisi çýkarsa" diyor. Birlikte gülüyoruz. Bizim kaynaþtýðýmýzý gören Christian bira bardaðýný banka vurarak, "Bir bira daha", diyor. "Daha kibar olabilirsin", diyorum. Bana yanýt vermeden Murat'a dönüyor. "Demek sen þairsin ha! Ýnanmam, bedevilerin dilinde þiir yazacak kadar sözcük olamaz!" diyerek, kahkahayý basýyor. Bira bardaðýný önüne koyarken; "Kapa çeneni. Gülünç duruma düþüyorsun!" diyorum. Hýrsla birayý yarýsýna kadar içiyor, dudaðýnýn üstüne yapýþan köpüðü elinin tersiyle siliyor. "Býrak biraz neþeleneyim, þair bir deve çobaný ile ilk kez karþýlaþýyorum", diyerek çirkin çirkin gülüyor. Murat her an patlamaya hazýr, elindeki bardaðý kýracak gibi sýkýyor. Yatýþtýrmak için "Aldýrma", diyorum, "asýl derdi benimle.". Christian çenesini tutamýyor. "Geldiðin çölde develerin seni bekliyor..."lafý bardaðý taþýran son damla oluyor. Murat yerinden fýrlayýp Cristian'ýn yakasýndan tutarak dýþarýya sürüklüyor. "Yapmayýn" diyerek peþlerinden koþuyorum. Murat'ýn öfkesini teninde hisseden Christian korkudan titriyor. Aðlamaklý bir sesle "Lütfen býrak beni " diyor. Murat'ýn gözlerindeki nefret sönüyor. Elindeki adamý kendisine saldýrtanýn aþk olduðunu biliyor. Karþýlýksýz aþkýn insana nereler yaptýrabileceðini, nereye sürükleyeceðini düþünüyor. Elleri gevþiyor ve adamýn yakasýný býrakýyor. Christian, yenik, baþý önde süklüm büklüm uzaklaþýyor. Ne olduðunu merak ederek dýþarýya çýkan birkaç müþteri tekrar içeri giriyor. Dýþarda ikimiz kalýyoruz. Elini tutup onu kendine çekiyorum. Kara, zeytin gözlerini arýyorum, gözlerimiz buluþuyor, Murat'ýn bakýþlarýndaki þimþekler yerini Akdeniz güneþine býrakmýþ. Gözbebeklerinin aynasýnda aradýðým o sýcak ve güvenli limaný görüyorum. Kaným kaynýyor, yanaðýndan belli belirsiz öpüyorum. Beklemediði için utanýyor. Patron kapýda sabýrsýz, içeri girmemi bekliyor. Murat'ýn birdaha buraya gelmeyeceðini seziyorum. Telefon numaramý yazýp eline sýkýþtýyorum. Yüreðimin sesini ve yalnýzlýðýmý ele veren bir sesle "Belki ararsýn.." diyorum. © Mevlüt Âsar
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © M. Asar, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |