..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyayý isteyen bilime sarýlsýn, ahireti isteyen bilime sarýlsýn; hem dünyayý hem ahireti isteyen yine bilime sarýlsýn" -Hz. Muhammed
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Baþkaldýrý > CANER TEK




9 Ekim 2008
Halilo  
CANER TEK
Katýksýz, saf bir sevgiydi onun ki. Osmanlý'nýn Madenleri yabancýlaþtýrmasýna direnen, Zalimin karþýsýnda, iyinin yanýnda olan. Yaþamýþ ve ölene kadar sevgisini kanýtlamýþ bir efsane...


:CFEE:


Baharýn gelmesi ile birlikte canlanan doða bu yýlýn oldukça verimli geçeceðinin müjdecisi idi. Daðlarda eriyen karlar derelere inmiþ, var gücü ile denize kavuþmaya çalýþýrken, özgürlüðe doðru büyük bir gürültü ile akýyordu. Karlarýn erimesi yeþil çimlerin bir halý gibi ufuk çizgisinden baþlayýp bir halý gibi ortaya çýkmasýný saðlamýþtý. Alabildiðince uzanan yeþil halýnýn üzerinde çiçekler, doðal bir halýnýn motifleri gibiydiler. Kekik kokusu ortalýðý sarmýþ doðanýn o müthiþ ahengi her yerde hissediliyordu. Dað insanlarý, hasatlarýnýn baþlayacaðý günlerin hazýrlýklarýný yaparken hayvanlarýnýn daha iyi beslenebilmesi için alacakaranlýkta yollara düþüp, onlarý en iyi beslenecekleri otlaklara götürüyorlardý. Çetin geçen kýþ aylarýndan sonra bu güzel günlerin tadýný hayvanlarýný otlatýrken yaþamak, dað insanlarýnýn her yýl bekledikleri tadýna doyamadýklarý anlardý.

Haliloðlu Rýza, çocuk yaþta baþladýðý hayvanlarý otlatmaya her zaman ki gibi yine alacakaranlýkta çýkýyor, akþama ancak derme çatma evlerine dönebiliyordu. Daðlarda anasýnýn hazýrladýðý çýkýný ile çýkýnýn içindeki çökelek, ev lavaþý ile karnýný doyurup tüm gününü geçirirken, o bu tatlarý dünyanýn en güzel lezzeti bilmiþti. Zaman ilerledikçe dalyan gibi bir genç delikanlý olmuþ, uçsuz bucaksýz daðlarýn ona yetmediðinin hissediyordu. Hayvanlarýn peþinde koþarak ömrünün geçmemesini diliyordu. Bu dünyadan baþka bir yer bilmiyordu belki ama ufku geniþti en azýndan.

Deðiþiyordu, büyüyordu ve geliþiyordu.

Anasý da Rýza’daki deðiþikliðin farkýna vardý. Ayþe Kadýn oðlundaki bu halleri Halil Ýbrahim Aðaya söyledi, karý koca ne yapacaklarýný bilemeden arpacýk kumrusu gibi düþünüyorlardý artýk.

Bunun üzerine Halil Ýbrahim Aða, askerlik arkadaþý Muhtar Remzi’ye gitti. Oðlu Halil’in durumunu anlattýktan sonra, Halil Aða ne yapmasý gerektiðini sorduðunda aldýðý cevap oldukça ilginçti.

Muhtar Remzi, köyün önde geleni olmasýna raðmen pek sevilmese de sözü dinlenir, köylü ondan akýl alýrdý. Halil Ýbrahim Aða’nýn da onun söylediklerine aklý yattý, dediklerini yapmaya karar verdi ve akþama doðru evine döndü.
Merakla bekleyen Ayþe Kadýn’a;
“ Oðlan Nerde?”
“ Yattý, Bey” cevabýný alýnca rahatladý.
“ Gel de konuþalým”
“ Muhtarla konuþtuk, oðlanýn halini anlattým, gülmeye baþladý.
Halil Aða senin oðlan evlenmek istiyor dedi bana.
Þaþýrdým.
Ne yapacaðýz diye sordum.
O da; bizim hanýmýn bir yeðeni var, güzel, alýmlý, becerikli bir kýz, siz de tamam derseniz hanýmla konuþurum. Dedi
Bu akþam hanýmý ile konuþup haber verecekler” dedi.

Ayþe kadýn’da tarif edilemez bir mutluluk vardý. Ama hafif bir buruklukta yüreciðine oturmuþtu. Ya oðlunu paylaþacak gelinin gelecek olmasý, ya da baþka bir þey, adýný koyamadý. Ama yine de mutluydu.

Ýçine torun heyecaný da düþtü, kuzucuðunun çocuklarýný, torunlarýný bir an önce kucaðýnda görmek içim hayaller kurmaya baþladý yaþlý kadýn.

Olanlardan habersiz, her gün olduðu gibi Rýza ertesi sabah hayvanlarýný alýp daðlara vurdu kendini. En çok huzur bulduðu, sonsuz yalnýzlýðýn, sessizliðin olduðu daðlara.

Hayvanlarý, Rýza, bir de sonsuz ufuk.

Bu arada gün içinde Halil Ýbrahim Aða Muhtar Remzi ile görüþmüþ ve aldýðý sevindirici haberi çoktan Ayþe Kadýna getirmiþti.

Evde farklý bir hava vardý, akþamýn olmasýný sabýrsýzlýkla bekliyorlardý.

Hava kararýrken, hayvanlarýn sesi ile kapýya yöneldiler.

Biraz tedirgin, biraz heyecanla Rýza’ya anlattýklarý karþýsýnda genç adam ne diyeceðini bilemedi. Babasýnýn aldýðý bu kararý sadece onaylamak kalýyordu geriye. Ama genç adamýn içinde kopan fýrtýnalarýn sebebi evlenmek isteði deðildi elbette.

Gençliðinin de etkisi ile damarlarýnda akan kanýn hýzýndan olsa gerek farklý þeyler yaþamak istiyordu ancak, çaresiz, kendisi için alýnan bu karara uymak zorunda olduðunu bilmesi onu biraz daha içine kapadý.

Ýlerleyen günlerde her ay yaptýklarý gibi o ay sonunda babasý ile birlikte pazara gitmek için hazýrlandý. Pazarda satmak için, koyun peynirlerini, hayvan derilerini, daðlardan topladýklarý envayi çeþit otlarý katýrlara yükleyip alacakaranlýkta yola koyuldular. Katýrlarýn arkasýndan, sýcak havada patika yollardan geçerek uzun bir yürüyüþten sonra kasabaya geldiler.

Taþ, toprak ve patika yollarda yürümekten Rýza’nýn ayaðýna giydiði ayakkabý parçalandý. Halil Ýbrahim Aðaya bir þey söylemedi ancak acýlarý yavaþlamalarýna neden olmuþtu. Babasý ayaðýndakileri görmüþ, oldukça üzülmüþtü. Ayakkabýsýnýn ayaðýný acýtmamasý, taþ ve toprak gelmemesi için çaput baðlayan Rýza’ya,
“ Nahiye’ye gelince sen doðru hana git. Katýrlarý güvenli bir yere baðla. Mallarý emanete ver sonra Pazaryerine yanýma gel” dedi.
Yorgun, periþan haldeki Rýza iþini bitirdi.
Ertesi gün kurulacak Pazaryerine babasýnýn yanýna uðradý. Açacaklarý serginin yerini ayarlayan hazýrlayan Halil Ýbrahim Aða, Rýza’ya ayaðýna yeni bir ayakkabý almasý birkaç kuruþ verdi.
Yeni bir ayakkabý alýp büyük bir mutlulukla ayaðýna geçirdi ve nahiyede tüm yorgunluðuna raðmen dolaþmaya baþladý. Kalabalýk içinde kendini daha mutlu hissediyor, merak ve hayretle etrafý seyrediyordu. Renkli bir dünya idi burasý. Akþam olmasýna raðmen insanlar sokaklarda, her yer gaz lambalarý ile aydýnlanmýþ ýþýl ýþýldý. Ertesi günü Pazar olmasýnýn da elbette ki etkisi vardý bu duruma.
Delikanlý, meyhanelerde þarkýlar, türküler söyleyenleri, kahvehanelerde oyun oynayanlarý, dükkânlarýn önünde konuþan sohbet edenleri izledi yürürken. Bu gezintini sonunda hayatýný deðiþtirecek yere geldiðinin farkýnda bile deðildi genç adam. Karþýsýnda duran kalabalýða bir anlam veremedi.
Ne olduðunu anlamaya çalýþýrken yanýndan geçen yaþlý bir adam,
“ Sen askere gitmedin mi” diye sorunca,
“ Yok, Emmi, daha gitmedim” dedi.
“ O zaman gir sýraya seni de yazsýnlar, askere alma sýrasý bu” deyince
“ Babam,” dedi. Tereddütlü bir sessizlikten sonra
“Sormadan olmaz” diyerek hýzla oradan uzaklaþtý.

Ýçine bir ateþ düþtü

Belki de bu askerlik, onu merak ettiði yaþama götürecekti. Tüm bunlara raðmen babasýna sormadan da karar veremedi. Akþam olduðunda handaki kalabalýðýn çýkardýðý uðultu içinde yemeklerini yediler. Taþ handaki serinlik, günün sýcaklýðýnýn unuttururcasýna, herkesin rahat bir uyku çekmesini saðlýyordu. Sýra ile serilen yer yataklarýnda yatýp, günün yorgunluðunu atarken ertesi güne hazýrlanýyorlardý.
Gecenin geç saatlerinde, Hali Ýbrahim Aða sarma sigarasýný yakýp sýrtýný dayadýðý duvardan güç alarak günün yorgunluðunu attýðý sýrada, Rýza aklýný karýþtýran, çarþýdaki olayý babasý ile paylaþmanýn tam sýrasýný olduðunu düþündü ve içindekileri babasýna anlatmaya karar verdi.
“ Baba, bugün çarþýda gezerken askerlik þubesinin önündeki kalabalýða girdim. Ne olduðunu öðrendiðimde ben de orada olmak istediðimi anladým. Eðer izniniz olursa askere gitmek istiyorum” dedi.
Korkudan, alnýndan akan terleri silerken, babasýndan gelecek cevabý büyük bir merak ile bekliyordu.
Sigarasýndan bir nefes daha çektikten sonra Halil Ýbrahim Aða yüzünü oðluna çevirdi. Anlamsýz ve donuk bir ifade ile
“Gitmek istediðinden emin misin” dedi.
“ Eðer gidersen, 4 yýl orada kalacaksýn, belki de bir daha geri dönmeyeceksin veya dönemeyeceksin buna raðmen gitmek istiyor musun? Yarýn buradan kazanacaðýmýz para ile senin evliliðin için gerekli alýþ veriþi yapacaðýz? Buna raðmen gitmek istiyor musun” dedi.
Baba ve oðul arasýnda geçen bu konuþmanýn ardýndan kýsa bir sessizlik oldu.



Rýza kararlýlýkla,
“ Gitmek istiyorum” dedi.

Sigarasýnýn sonuna gelen Halil Ýbrahim Aða kafasýný sallayarak,
“ Peki, yarýn sabah iþin bittikten sonra git adýný yazdýr” dedi. Yaþlý adamýn yüzündeki anlamsýz ifade büyük bir üzüntüye dönüþtü. Yüzünü oðluna göstermemek için yataðýna uzandý ve arkasýný döndü. Babasýnýn aldýðý bu karardan memnun olmadýðýný anlayan Rýza yine de içindeki sevinci ile yataðýna yatýp ertesi günün bir an önce gelmesi için uykuya daldý.



Ertesi sabah erkenden Pazaryerine gidip sergilerini kurduktan sonra babasý,
“ Tamam, sen git iþini hallet” dedi.
Rýza heyecanla Pazaryerinden uçarcasýna uzaklaþýp askerlik þubesine doðru yola çýktý. Þubenin önüne geldiðinde sabahýn bu erken saatinde sýranýn dünkü gibi uzun olmadýðýný görünce sevinci katlanarak arttý. Þubeden içeri girdiðinde masalarýna daha yeni oturmuþ olan zaptiyeleri görünce ilk masaya yöneldi ve derdini anlattý. Söylenen her þeye cevap verdikten sonra okuma yazmasý olmadýðýndan Arapça harflerle dolu kâðýda mürekkep sürülmüþ parmaðýný bastý. Ona söylendiði gibi öðlenden sonra tekrar þubeye gelmek için oradan ayrýldý.
Pazaryerine geldiðinde babasýna her þeyi anlattý. Memnuniyetsiz bir þekilde iþine devam eden adam,
“ Tamam” dedi sadece.


Vakit ilerlemiþti. Rýza’nýn gözü aða babasýnýn cebindeki köstekli saati kollarken, Halil Ýbrahim Aða,
“ Sen git vakit olmuþtur” dedi.
Genç adam þubeye gittiðinde eline verdikleri kâðýdý okuyamadý.
Utana sýkýla kapýda nöbet bekleyen Zabitlerden birinin yanýna yanaþtý ve
“ Beyim burada ne yazýyor”
“ Askere gideceðin yer yazýyor, Erzincan Merkez Karargâhý, en kýsa sürede oraya teslim olman lazým” dedi zabit genç adama.
Heyecanla þubeden ayrýlan Rýza babasýna kendisi için müjdeli, ailesi için bir o kadar üzücü haberi verdi. Halil Ýbrahim Aða’nýn çatlamýþ, sigaradan sararmýþ dudaklarýndan,
“ Ýyi, hayýrlý olsun” çýktý sadece.
Kasabadaki iþlerinin bitmesi ile evlerine döndüler. Kazançlý bir Pazar olmuþtu onlar için. Ayþe Kadýn’a olanlarý anlattýklarýnda yaþlý kadýn aðýtlar yakarak aðladý bir müddet. Aldýrýþ etmedi Rýza, nasýl olsa alýþýr diyerek.
Rýza çok kýsa bir sürede iþlerini halletti, yakýnda toparlanýp yola çýkacaktý. Köydeki hemen herkes ile helalleþti. Ýleride evleneceði kýzýn evine gittiler tanýþmak için. Babalar sözleþmiþ kýz verilmiþti. Askerlik dönüþü gençler evlenecek, torunlarýný bekleyeceklerdi. Tüm bu olanlardan sýkýlmýþ bir kenarda oturan Rýza içten içe de sözlüsünü merak ediyordu.
Birazdan sözlüsü Emine odadan içeri girdiðinde Muhtarýn söylediklerinin ne kadar doðru olduðunu gördüler. Rýza, kýzý görünce içinde farklý duygular hissetmiþti. Ýleri ki yýllarda bu kýzýn karsý olacaðýný düþündüðünde heyecanlandý. Emine, uzun boylu, ince bedeni ile misafirlere ikramda bulunurken Rýza gözleri yerde bakabildiði kadarýyla sözlüsünü takip etmeye çalýþýyordu. Ýlk baþlarda isteksiz olmasýna raðmen kýzý gördükten sonra mutlu olaylarýn devam etmesini diledi içinden. Emine’nin babasý iki gencin konuþmasý için onlarý evin avlusuna gönderdi. Ýki genç avunun içinde, üstü üzüm asmasý ile çevrilmiþ, altýndaki sedirde oturuyorlardý. Rýza, genç kýza çekingen ve heyecanlý,
“ Evlenmek istiyor musun” diye sorduðunda genç kýzýn yüzü kýpkýrmýzý olmuþtu. Utangaç kýz sadece baþýný yana doðru yatýrdý. Rýza bunun evet anlamýna geldiðini düþünerek,
“ Ben askere gidiyorum, uzun bir süre gelemeyeceðim. Bunu sana söylediler mi” diye sordu.
Genç kýz,
“ Olsun, beklerim” cevabýný verdi, derinden konuþarak ve sessiz. Rýza ilk kez sesini duyduðu kýza biraz daha baðlandý.
“ Tamam, hadi içeri geçelim” diyerek kýz için bu heyecanlý aný daha fazla uzatmadý.
Evden yeni ailesinin elini öperek, helalliklerini alarak, sözlüsünün gözlerinin içine bakarak, askerlik dönüþü düðünün yapýlmasýný kararlaþtýrarak ayrýldýlar.
Kasaba üzerinden Erzincan’a gitmek için uzun ve meþakkatli bir yol kat etti. Erzincan’a vardýðýnda yeni yerler görmenin sevinci ile asker ocaðýna teslim olduktan sonra ilk gece baþka bir yatakta yatmanýn heyecaný vardý. Ailesinden uzakta, sözlüsünün gözleri hayalinde uyudu.
Günler eðitimlerle geçerken, Rýza okumayý ve yazmayý da öðrenmek için büyük bir çaba sarf etti. Muallim olmayacaktý belki ama en azýndan kendini ifade edecek kadar öðrenecekti okumayý ve yazmayý. Rýza çok iyi derecede silah kullanan bir asker haline geldi kýsa sürede.
Attýðýný vuran, daðlarda iz süren, saygý gören bir asker.
Bölüðünün gözdesi, saygýlý, terbiyeli, devletine hayýrlý olacak bir askerdi artýk o.
Günler günleri takip etmiþ, delikanlý daha da gürbüzleþmiþti. Aldýðý eðitimlerinde etkisi ile çok daha uyanýk, güçlü kuvvetli birisi olup çýkmýþtý. Yakýn bir zamanda yeni görev yerlerine gönderileceklerdi. Bu günü heyecanla beklerken kendisi için çok daha farklý bir haber geldi hayatýný deðiþtirecek.
Eline verilen haber pusulasý ile yeni kurduðu dünyasý baþýna yýkýldý. Gelen haberde babasýnýn öldürüldüðü yazýyordu. Anacýðýnýn yanýnda olmasý gerektiðini hissettiðinde komutanýnýn yanýnda buldu kendini. Derdini anlattý, fakat askerlikte eðitiminin bitmemiþ olmasý nedeniyle hiçbir yere gidemedi.
Askerlik ile ilgili tüm görüþleri deðiþmeye baþladý o günden sonra.
Aklý anacýðýnda kaldý.
Ne yapardý, nasýl yaþardý, babasýný kim, neden öldürmüþtü.
Tüm bu sorulara her akþam yattý koðuþtaki yataðýnda cevap bulmaya çalýþýyor ancak bir cevap bulamýyordu.
Ve kararýný verdi.
Bir gece herkes yatarken gizlice asker ocaðýndan kaçtý.
Günlerce daðlarda yol aldýktan sonra evine geldi.
Hiçbir þey askere giderken býraktýðý gibi deðildi.
Anacýðý sanki eskisinden daha da yaþlanmýþ, çökmüþtü.
Bir an için bu yiðit delikanlýyý gören kadýn kim olduðunu anlamaya çalýþtý.
Az gören gözleri oðlunu gördüðünde aðýtlarla karþýladý oðlunu.
Ana oðlun uzun süren sarýlmasý, Rýza’ya uzun zamandýr hasret kaldýðý ana kokusunu tekrar hatýrlattý.
Gözleri yaþlý anacýðýndan olanlarý tek tek dinledi.
Anacýðýnýn anlattýklarýný dinledikçe içindeki öfke daðlarý aþýyor, olanlarý bir türlü hazmedemiyor, kabullenemiyordu.
Halil Ýbrahim Aða, daðlarda hayvanlarý otlatýrken bir grup eþkýya tarafýndan öldürülmüþ, sürünün büyük kýsmý kaybolmuþtu. Ancak bunu yapanlarýn kim olduðunu kimse bilmiyordu.
O gece, aylardýr özlemini çektiði evinde, gözleri yaþlý hasret giderdi.

Muhtar Remzi’nin yanýna gidip her þeyi ondan da dinlemek istedi. Bunun için ertesi sabah erkenden köye indi, doðruca köy kahvehanesine gitti. Muhtar her zaman ki gibi erkenden kahvehaneye gelmiþ, sedire baðdaþ kurup oturmuþ köpüklü kahvesini içiyordu büyük bir keyifle. Muhtar delikanlýyý karþýsýnda gördüðüne þaþýrdý, içtiði kahvenin telvesi boðazýnda kaldý. Hafif bir öksürük krizinden sonra,
“ Rýza sen askerde deðil miydin, oðul” dedi þaþkýnlýkla.
Olanlarý bir de Muhtardan duymak isteyen Rýza, anlatýlanlar karþýsýnda pek tatmin olmadý. Farklý bir þey söylemedi muhtar Rýza’ya. Bu bilinmezlik içinde Muhtarýn yanýnda bir müddet oturdu. Muhtar,
“ Eee, oðul, senin askerlik ne çabuk bitti” diye imalý bir soru sordu Rýza’ya. Cevap alamayýnca.
“ Sen asker ocaðýndan kaçmýþsýn anlaþýlan” dedi.
Halil Ýbrahim Aða’nýn ölümünden sonra muhtarýn asýl amacý ortaya çýkmýþtý. Eþinin yeðenini Rýza ile evlendirmek istemesi ise sadece bu sebeptendi. Halil Ýbrahim Aða’dan dere kenarýndaki çok deðerli arazisini satmasý için baský yapmýþ ama bir türlü adamý ikna olmamýþtý.
Daðlarda eþkýyalýk yapan Çavuþ Cabbar ve adamlarý ile kurduðu planý uygulamýþ ve yaþlý adamý daðda hayvanlarýný otlarken öldürtmüþtü.
Muhtar,
“ Oðul, yeðenim Emine’yi sen askere gidince Çavuþ Cabbar’ a verdik. Eee nede olsa Emine, genç güzel kýz, isteyeni çok. Senin de ne zaman geleceðin belli deðil, anasý babasý beklemek istemedi everdiler kýzý” dedi.
Genç adamýn içindeki öfke daha da artmýþtý. Rýza, köyünden bilgisiz-cahil olarak ayrýlmýþ delikanlý deðildi. Bu nedenle durup dururken, herkesin sevdiði, kimseye kötülüðü olmamýþ bir adamý neden öldürsünler diye düþündü. Köylünün çoðu her gün daðlarda hayvanlarýný otlatýrken bir de üstüne üstlük daha büyük sürülerinin olmasýna raðmen neden Halil Ýbrahim Aða idi. Rýza köyün içinde bir o yana bir bu yana koþturup duruyor bilgi toplamaya çalýþýyordu.
Köyde saða sola sordu.
Araþtýrdý.
Bir þeyler döndüðünü anladý.
Muhtar, Halil Ýbrahim Aða’yý öldürmesinden sonra hediye olarak yeðeni Emine’yi ve hatýrý sayýlýr miktarda altýný Cabbar’a hediye olarak vermiþti.
Delikanlýnýn içindeki durduramadýðý öfkesi kendini yiyip bitiriyordu. Akþama doðru evine geldiðinde anacýðýný ocak baþýnda büyük tencerenin önünde gördü, bir müddet kapýdan öylece onu seyretti.
Yaþlanmýþtý Ayþe Kadýn. Eskisi gibi iþ göremiyordu. Tencereyi karýþtýrýrken söylediði türküleri, aðýtlarý dinledi bir müddet. Uzaklaþtý kapýdan ve bahçe çitlerine yöneldi. Kendine oturacak bir yer aradý. Elleri baþýnýn arasýnda ne yapacaðýný düþündü bir müddet.
Yanýmda yaþlý bir kadýn, ben asker kaçaðý, ne yapabilirim? Diye çýkýþ aradý bir müddet.
Bu arada Muhtar Remzi çoktan zaptiyeler haber göndermiþ, zaptiyeler nahiyeden, asker kaçaðýný yakalamak için yola çýkmýþtý bile. Küçük bir bölük halinde silahlý zaptiyeler sabaha karþý Muhtar Remzi’nin kapýsýnda bittiler. Remzi onlara yolu tarif ettikten sonra olacaklarý düþünerek keyiflendi. Arazinin ona kalacaðý düþüncesi ile sabah kahvesini istedi hanýmýndan.
Rýza, sabahýn erken saatlerinde ellerinde kalan birkaç küçükbaþ hayvaný ile daðlara çýktýðýndan, evde sadece yaþlý kadýn vardý zaptiyeler geldiðinde. Yaþlý kadýný, oðlunun nerede olduðunu öðrenmek isteyen zaptiyeler hýrpaladýlar bir müddet. Ve bir paçavra gibi fýrlatýp attýlar bir kenara. Fazla gücü kalmayan yaþlý kadýn yýllarýn verdiði acýlar ve yorgunluklarla oracýkta, oðlunu bu zalim dünya da tek baþýna býrakarak çok uzaklara gitti.
Rýza olanlardan habersiz daðlarda hayvanlarýný otlatýrken hala ne yapacaðýna karar vermeye çalýþýyordu. En iyisi buralardan gitmek diye düþündü. Eve gelince anacýðýný da alýp buralardan gideceklerini söyleyecekti. Öyle karar aldý. Kasabada veya nahiyede bir yerde bir þekilde yaþayýp gideriz diye düþünerek evinin yolu tuttu erkenden. Daðlardan aþaðý dere kenarýndaki yýðma taþ ile yapýlmýþ evine doðru yola çýktý. Yeþil çimenlerin üstünden dað çiçeklerinin arasýnda, elindeki çubuðu sallayarak, günün güzelliklerini yaþayarak yol aldý.
Eriyen karlarýn gücüyle çaðýldayan derenin sesi kulaklarýna geldiðinde evine yaklaþmýþ olmanýn sevinci ile hayvanlarý ile biraz daha hýzlandý. Artýk olduðu yerden küçük derme çatma, büyüyüp serpildiði evini görebiliyordu. Ancak uzaktan gördükleri karþýsýnda hýzýný kesti, yavaþladý. Olanlarý çözmeye çalýþtý. Bir anlam veremedi. Evin etrafýndaki zaptiyelerin kendisi için geldiðini anlamasý çok da uzun sürmedi. Zaptiyeler evin etrafýna yayýlmýþ, siper almýþ beklerken, kendini evin rahatlýkla gözüktüðü bir kayayý siper etti. Bir elin parmaklarý kadar kalmýþ olan hayvanlarýný etrafýnda tutmaya çalýþýyordu. Boyunlarýndaki çanlarýn ses çýkarmasýný engellemek için onlarý çýkardý. Ve kayanýn arkasýndan kendisini göstermeden gizledi. Daðlar onun asýl evi olduðu için burada zorlanmadan kalabileceðinden, zaptiyeler gidene kadar bekleyecekti.
Bu bekleyiþ içinde kafasýnýn içinde dolaþan sorulara cevap arýyordu.
Onu almaya gelmiþlerdi ama bunu kim haber vermiþti.
Gördüðü kadarýyla zaptiyeler düzenli birliktendiler. Kasabadan geldikleri aþikârdý. Çünkü etrafý tanýmadýklarý uzaktan bakýldýðýnda rahatlýkla anlaþýlýyordu.
Bir müddet düþündü, sorularýnýn cevaplarýný birer birer bulmaya baþladý. Onun geldiðini anacýðý, Muhtar Remzi ve köylüden baþkasý bilmiyordu. Köylünün kasabadaki zaptiyelere ulaþamayacaðýndan dolayý tek bir kiþi kalýyordu geriye, Muhtar Remzi. Babasýnýn öldürülmesi ile ilgili köyde bilgi almaya çalýþýrken öðrendiklerini yaþadýklarýyla birleþtirdi.
Köylünün anlattýðýna göre, Muhtar uzun süredir dere kenarýndaki araziyi Halil Ýbrahim Aða’dan istiyordu. Halil Ýbrahim Aða’nýn bu araziyi askerden dönünce Rýza’ya vereceðini, evlenince buraya evini yapacaðýný söylemiþti
Babasýnýn öldürülmesi, zaptiyelerin evine geliþini kimin yaptýðýný anlamasý uzun sürmedi.
Gece olduðunda gökyüzündeki milyonlarca yýldýzý yorgan yapýp, gecenin ayazýndan kendini hayvanlarýna sarýlarak korudu. Sabahýn ilk ýþýklarýna kadar kayanýn arkasýnda bekledi. Ara sýra uyuyup uyanýp evi ve zaptiyeleri kontrol etti. Gün aydýnlandýðýnda, Rýza’nýn gelmesini bekleyen zaptiyelerin toplanýp, uzaklaþmasýný seyretti. Zaptiyeler gözden kaybolana kadar olduðu yerden çýkmadý. Her þeyden emin olduktan sonra tüm gücünü toplayýp koþar adýmlarla kayalarýn arasýndan evine, anacýðýna evine ulaþtý.
Daðlar artýk eskisi gibi gözükmüyordu gözüne. Derenin çaðlayarak akan azgýn sularý, daðlarýn yüceliði, intikam duygularýnýn büyüklüðü kadardý. Evine girdiðinde karþýlaþtýðý manzara karþýsýnda attýðý çýðlýk, derede akan azgýn sularý bile bastýrdý. Acýsýnýn karþýlýðý yoktu. Dünya üzerindeki biricik varlýðý anacýðý artýk kollarýnýn arasýnda, cansýz bedeni ile yatarken alacaðý intikamýn hesaplarýný yapmaya baþladý.
Tüm taþlar yerine oturdu. Muhtar Remzi, Çavuþ Cabbar…
Kim varsa hepsinden intikamýný almaya söz verdi, acýsýný yüreðine gömerek.
Tüm yokluklar içinde, tek baþýna, anacýðýný kendi elleri ile topraða teslim etti.
Gözlerinden akan ve o günden sonra bir daha akmayacak olan yaþlar mezarýn üstüne dökülen su yerine geçti. Anacýðýnýn son dualarýný okuduktan sonra evine girip ihtiyacý olan her þeyi topladý. Baba yadigârý martinisini, fiþekliklerini, barutluðunu aldý. Aba zýpkasýný giyip boynuna muskalýðýný taktý. Sýrtýna geçirdiði heybesinde içine hala anacýðý kokan çýkýnlarla doluydu. Halil Ýbrahim Aðanýn yýllarca üstünden inmediði, gözünden bile sakýndýðý küheylana binip evine son kez baktýktan sonra anýlarýný, geçmiþini arkasýnda býrakýp daðlarýn zirvesine doðru gem vurdu. Tozu dumana katarak oradan uzaklaþýrken, tepeye geldiðinde atýnýn üstünden geriye þöyle bir baktý. Evine, anasýna veda etti.
Halil Oðlu Rýza o gün, orada öldü.

Artýk o bir dað eþkýyasý oldu.

Ýsmi HALÝLO…

Adý ve þaný dilden dile dolaþacak, hakkýnda türküler yakýlacak bir efsane olacaktý Halilo.

Ezilmiþin, fakirin dostu, zalimin zengini korkulu rüyasý.



Eski ismi ile Rýza, yeni ismi ile Halilo atýnýn üstünde tozu dumana katarak tüm hatýralarýný ve acýlarýný geride býrakarak yeni bir isim ve geleceðe doðru dörtnala yol aldý. Hayvanlarýný otlattýðý daðlarýn zirvelerinde, kimsenin bilmediði kayalýklara doðru sürdü atýný. Kendini saklayacaðý Rýza’yý öldüreceði sýðýnaðýna geldiðinde akþam olmuþtu. Gecenin karamsarlýðý daðlarýn üstüne çöktüðü bu karanlýkta, yeni bir insan doðacaktý yeni güne. Kayalýklarýn arasýndaki maðarada küçük bir ateþ yaktý genç adam.
Babasýnýn tabakasýný çýkardý büyük bir özenle çýkýnýnýn içinde. Büyük bir hayranlýk ve özlemle babasýna hiçbir zaman söyleyemediði hislerini gümüþ tabakaya anlattý o gece sarma sigaralarý içerken. Her çektiði nefeste alacaðý intikamýn kurgusunu yaptý aklýnýn her bir köþesinde. Sabahýn ilk ýþýklarýna kadar tavaný aydýnlatan ateþin önderliðinde içinde yanan ateþin büyüklüðü ile intikamýnýn her anýný yaþadý.
Yeni günün ilk ýþýklarý ile birlikte kayalýklarýn içinde gizlenmiþ maðaradan yep yeni bir insan çýktý dýþarýya. Yirmili yaþlarda dünyaya gelmiþ yeni bir insandý artýk o. Ýçinde yanan büyük ateþin eþliðinde, hayata atýlan ilk adýmlarýnda daðlarýn sahibi olarak seyretti her yeri. Dik omuzlarý, maðrur bakýþlarý ve ateþ saçan gözleri, sýrtýnda martinisi, üstündeki aba zýpkasý ile boynunda sallanan gümüþ muskasýný dudaklarýna götürdü, öpüp çatlamýþ alnýnýn derisine deðdirdi. Alnýnýn yazýsýný yazýyordu sanki kayanýn üstünde. Bakýþlarýný göðe kaldýrdý, masmavi bulutsuz gökyüzüne, sonsuzluða konuþtu,

“ Ezilenin, haklýnýn yanýnda olacaðýma,
Kötülere, ezenlere karþý duracaðýma,
Yetimin, öksüzün hakkýný koruyacaðýma,
Anamýn, Babamýn ve nice yitenlerin intikamýný alacaðýma,
Hayatým üstüne yemin ederim.
Allah’ým bana yardým et,
Gazamý mübarek eyle.”
Dedikten sonra namazýný kýlýp atýna binip kayalarýn içindeki yeni evinden yola çýktý. Baba yadigârý küheylaný ilk sürdüðü yer eski köyünün patika yollarý oldu. Sabahýn ilk ýþýklarý ile çýktýðý hedefine öðlene doðru yaklaþtý. Köye yakýn bir yerde kimseye görünmeden hazýrlýklarýný yaptý. Akþamýn çökmesini beklemeye, köydeki hareketliliði gözlemeye koyuldu. Avýný bekleyen bir kartal gibi kayalýklarýn üstünden aþaðýda küçücük duran köyü seyretmeye baþladý. Onu arayan zaptiyelerin kasabaya dönüp dönmediðinden emin oldu. Köy her günkü hareketlilik içinde yaþam devam ediyordu. Muhtar Remzi her gün olduðu gibi köyün kahvesindeki sandalyesine baðdaþ kurup oturmuþ keyifle sigarasýný içiyordu. Keyfine diyecek yoktu. Yaptýðý plan iþlemiþ o deðerli arazi ona kalmýþtý. Kimsesiz arazinin üstüne bir leþ kargasý gibi çöküvermiþti. Yakýn bir zamanda gelecek misafirlerini beklerken onlarý aðýrlayacaðý yerin hazýrlanmasý için köylüye talimat vermiþti. Köpüklü kahvesinde höpürdeterek aldýðý her yudumda içindeki keyif daha da artýyordu. Köylülerden kendisine yardým istemek için, paralarýný ödemek için gelenlere kötü davranýþýný sürdürüyor, adamlarýna itip kaktýrýyordu. Zavallý köylünün yapacak bir þeyi olmadýðý için katlanýyordu bu yerleþik leþ kargasýna. Eli silahlý adamlarý köyde istedikleri gibi davranýyor çilekeþ köylü sesini çýkaramýyordu.
Kayalarýn üstündeki Halilo büyük bir sabýrla bekledi geceyi. Boynuna sardýðý anacýðýnýn ördüðü atkýyý, boðazýndan çýkarýp sadece gözlerindeki ateþ gözükecek þekilde sardý yüzüne. Baþýndaki kabalaktan sonra alný ve gözleri gözüküyordu. Gecenin sessizliðinde hayalet gibi indi köye. Herkes sýcak döþeðine yatmýþtý olacaklardan habersiz. Remzi’nin evine doðru sürdü sessizce atýný. Eve yaklaþtýðýnda indi atýndan, yakýn bir yere baðladý. Bir yýlan gibi süzüldü eve sessiz ve derinden. Gümüþ kamalýðýndan çýkardý yeni bilevlediði kamasýný. Gecenin karanlýðýnda bile ýþýltýsý gözüküyordu kamanýn. Dolu halde sýrtýna çapraz taktýðý martinisi ile ahþap evden içeri sýzdý bir ýþýk gibi. Gölgesi bile yoktu Halilo’nun. Yaldýr yaldýr parlayan siyah deri çizmeleri ile parmaklarýnýn uzunda ilerledi evin içinde yatak odasýna doðru. Ýçerden gelen hýrýltýlardan ve horlamadan duydu düþmanýnýn sesini. Evde baþka kimsenin olmadýðýndan emin olduktan sonra kapýyý yavaþça açýp içeri daldý. Yün yataðýnýn içine gömülmüþ koca bedeni ile yatan Rýza’nýn yanýna kadar sokuldu. Elini Remzi’nin aðzýna götürüp kapattý. Yataktaki boðuþma ile uyanan kadýna doðru tek bir hamlede salladý elindeki kesin kamayý. Hiç ses çýkaramadan beyaz döþeðe düþen kadýnla birlikte yatak ala renge döndü bir anda. Korkudan gözleri yumurta büyüklüðünde açýlan Remzi, bir þeyler mýrýldanmaya çalýþýrken,
“ Altýnlarýn, malýn mülkün, köylüden aldýklarýn nerde?” dedi.
Sert, kalýn ve kararlý ses Rýza’ya, yaldýr yaldýr eden kamanýn ýþýðýnda. Muhtar Remzi köylüden çaldýklarýný gözleri iþaret ederek götürdü sadece gözlerindeki yanan ateþi gördüðü adamý, canýndan çok sevdiði altýnlarýna ve diðerlerinin yanýna. Adamýn verdiði örtünün içine döktürdü Halilo her þeyi Muhtar Remzi’ye. Muhtar Remzi’nin boþ kalan aðzýndan sadece,
“ Kimsin” kelimesi çýkabildi korkudan. Bunun üzerine Halilo birazdan bu pis hayatýna son verecek olmasý nedeniyle açtý yüzündeki atkýyý. Yüzünü gösterdi kurbanýna. Tanýdýðý Rýza’yý gören, Remzi envayi çeþit yakarýþlarla yalvardý hayatýný baðýþlamasý için genç adama.
“ Yanlýþýn var Muhtar, benim adým Halilo, Halil Oðlu Rýza.
Senin tanýdýðýn Rýza öldü. Öldürdüðün Babamla, Anamla. Þimdi sýra sende.” Dedi ve bir hamlede loþ odanýn içinde parlayan bir ýþýltý oldu. Elleri ile boðazýndan akan kanlarý durdurmaya çalýþan Remzi yere serildi bir anda, çýkardýðý hýrýltý ile. Halilo, yerde duran örtünün üzerindeki serveti bohça yapýp geldiði gibi sessizce ayrýldý, kötülüðün karargâhýndan.
Atýný alýp köyün imamýnýn evinin kapýsýna geldi. Kapýyý çaldý. Bir müddet bekledikten sonra kapýnýn ardýndaki ses,
“ Kimsin gecenin bu kör saatinde” dedi.
“ Aç, hoca efendi, aç. Hayýrlý bir iþ için geldim, aç” dedi kalýn ve karalý sert ses.
Bir müddet tereddüt yaþayan hoca, korkarak kapýyý açtý.
“ Korkma Hoca Efendi, Allah’ýn misafiriyim ben. Azýcýk vaktini alýp gideceðim” dedi. Elindeki aðýr bohçayý Hoca Efendinin önüne fýrlattý.
“ Bunlarý fakire, yetime, öksüze daðýtacaksýn Hoca, muhtaç olanlara vereceksin. Köylüden alýnan her þeyi Allah’ýn adaletini saðlayacak þekilde daðýtacaksýn. Bunlar Muhtar Remzi eþkýyasýnýn köylüden çaldýklarý. Tapularý, altýnlarý. O þimdi Allah’a hesap vermeye gitti. Eðer cehennemde sen de onunla buluþmak istemezsen bunlarý adaletli daðýt. Adaletsiz daðýttýðýný duyarsam, haklarý hak edene vermediðini duyarsam, seninde canýný almaya gelirim” dedi elindeki kanlý kamayý göstererek. Korkulu gözlerle Halilo’ya bakan Hoca,
“Tamam, tamam, aynen dediðin gibi yapacaðým” diyebildi.
Atýna binip uzaklaþýrken arkasýnda onu seyretti Hoca.
Halilo, köyün her yerinden görünen tepenin üzerine çýktý. Gökyüzündeki ayýn da verdiði aydýnlýkla martinini çýkarýp havaya birkaç el ateþ etti. Merakla yataklarýnda fýrlayan köylüler kendilerini sokaða attýklarýnda tepenin üstünde aba zýpkasý ile atýnýn üstünde duran adamý fark ettiler. Meraklý ve korku dolu gözlerle onu seyrederken,
“ Ey, köylüler, Zalim Muhtar Remzi’nin sizden çaldýklarýný size geri veriyorum. Yarýn sabah erkenden Hoca efendinin yanýna gidin o size adaletli bir þekilde haklarýnýzý daðýtacak. Eðer daðýtmazsa Muhtar Remzi ‘nin canýný aldýðým gibi onun da canýný almaya geleceðim, kim ki bu vakitten gayrý yetimin, öksüzün, fakirin, köylünün hakkýný yerse, diyin ki Halilo senin canýný alacak. Bunu herkese yayýn. Gayrý bundan sonra yalnýz deðilsiniz ” dedi. Ve martinisinden bir el daha havaya ateþ edip, atýný þaha kaldýrýp üzerinde durduðu tepeden geldiði gibi karanlýðýn içine dalýp kaybolup gitti.
Halilo büyük bir hýzla daðlarýn arasýnda yeni yuvasýna doðru dörtnala gidiyordu. Ýçinde tarif edilemez bir huzur ve mutlulukla. Planýnýn ilk safhasýný gerçekleþtirmiþ bir þekilde karanlýkta çimenlerin üzerinden kapkara bir yýlan gibi kaybolup gitti. Arkasýnda ertesi günden sonra katlanarak artacak bir efsane býrakarak. Ýlerleyen günler içinde, kim olduðunu bilemedikleri bu adama dua ederek ve yaptýklarýna, yapmadýklarýný da katýp etrafa yayarak geçip gitti. Halilo efsanesi köyden köye yayýlmaya baþladý. Zalimler, hýrsýzlar her gece yataklarýnda artýk bir korku ile uyumaya baþladý.
Artýk daðlarýn efendisi olan Halilo zenginlerin kervanlarýnýn peþine düþmüþ, dað yollarýnda bu kervanlarý kolluyordu. Kasabadan, Nahiyeye, Nahiyeden Kasabaya giden kervanlarý takip edip mallarýn bir kýsmýna el koyuyordu. Topladýklarýný gece vakti gittiði köylerde fakir gördüðü evlerin önüne bir hayalet gibi býrakýp, geldiði gibi kimseye hissettirmeden dönüyordu. Zaman zaman zalim olup zaman zaman iyilik yaparak geçiyordu günleri. Bazen zenginden alýp fakire veren adil dað eþkýyasý, bazen zalim bir katil. Geçen her gün ismi dilden dile dolaþýp efsanesi gün be gün katlanarak büyüyordu. Bundan sonra intikamý için kurduðu planýnýn ikinci kýsmýný uygulamaya geçecekti.
Evi bildiði daðdaki maðarasýnda kendini yeni hedefine hazýrlarken, ismini bir kez daha deðiþtirecek, eski kimliðine Rýza olarak hayata geri dönecekti. Bir asker kaçaðý olarak babasýnýn katili Çavuþ Cabbar’a sýðýnacaktý.
Halilo kimliðini açýða çýkaracak her þeyini maðarada býrakarak sýrtýnda babasýnýn martinisi, boynundaki muskasý ile atýna binip uzun, yorucu ve bir o kadar da tehlikeli hedefine doðru yola çýktý.
Canýnýn parçalarýný kendisinden ayýran hedefe, tek bildiði daðlarda hayvanlarýný otlatmak olan Rýza, kaderin ona öðrettikleri, sýrtýna yüklediði aðýr hatýralarý ile yeþil çayýrlarýn üzerinde avýna doðru ilerleyen yýlan gibi süzülerek ilerledi. Atýnýn her bir adýmýnda yapacaklarýný düþünürken, Çavuþ Cabbar’a hazýrladýðý sonu ona yaþatmak için emin, maðrur ve kararlý bir þekilde obaya girdiðinde, havaya sýkýlan bir el silah sesi ile irkildi. Peþinden,
“ Silahýný býrak, atýndan in, ellerini havaya kaldýr” diye seslenen adamýn söylediklerini teker teker yaptýktan sonra, kayalýklarýn arasýndan çýkýp gelen adamlara kendini teslim etti.
“Kimsin, ne için geldin” diyen kaba, sakallý adamýn yüzüne doðru baktýðýnda cevap vermek istedi ancak adam elindeki silahýn kabzasý cevap vermesini beklemeden Rýza’nýn yüzüne indi. O anda itibaren bilincini kaybederek yer yýðýldýðýnda kahkahalar atan eþkýyalar onu obaya doðru sürükleyerek götürdüler. Rýza kendine geldiðinde elleri ve ayaklar baðlý bir þekilde kendini yerde yatýyordu. Hissettiði tek þey o dayanýlmaz baþ aðrýsý idi. Sanki beyni kafasýnýn içinden çýkmak için kafatasýný zorluyordu. Ellerini baþýna götürmek istedi ancak baþaramadý. Öylece kurbanlýk bir koyun gibi yerde yatarken onu oraya getiren eþkýyalardan biri yanýna geldi.
“Köylü kendine gelmiþ” diye baðýrdýðýnda ses baþýndaki aðrý ile kafasýnýn içinde yankýlandý.
“Cabbar Aða’ya haber verin” dedi bir diðeri.
Rýza’yý yaka paça tekrar sürükleyerek büyük çadýrýn içine soktular ve yere doðru fýrlattýlar. Kendini toparlamaya çalýþan genç, yiðit delikanlý, köylü kýyafetleri içinde Çavuþ Cabbar’ýn önünde idi artýk. Bir kumar oynamýþ ve istediði yere gelmiþti. Bundan sonrasýnýn çok daha önemli olduðunun bilincinde baþý önde ses çýkarmadan oturdu. Cabbar,
“ Kimsin, buralarýn bana ait olduðunu, izinsiz girilmeyeceðini kimse sana söylemedi mi? Anlat hadi” dedikten sonra ayaðý ile Rýza’nýn baþýna doðru hafif bir tekme attý. Geriye doðru düþen Rýza,
“ Aðam, benim adým Rýza, evim barkým yok, anam babam öldürüldü, asker kaçaðýyým, sýðýnacak tek yer senin yanýn, iyi tüfek kullanýrým, ne dersen yaparým, bana da yanýnda yer ver, seni piþman etmem aðam, elini ayaðýný öpeyim, ne olur, gidecek hiçbir yerim yok”
Çavuþ Cabbar’ýn karþýsýndakinin kim olduðunu hatýrlamasý uzun sürmedi. Çok derinden gelen, pis bir kahkaha attýktan sonra,
“Vay, þu çulsuza bak, bize sýðýnmýþ. Sen ne iþ yaparsýn da ben seni yanýma alayým?” dedi küçümseyen bir ifade ile.
“ Aðam bir kere fýrsat ver, eðer beceremezsem beni ne yaparsan yap, ister öldür, ister zaptiyeye teslim et”
Kýsa bir sessizlikten sonra Cabbar,
“ Tamam, sana bir fýrsat, tek baþýna bir kervaný soyacaksýn, öldüreceksin, adamlarým seni takip edecek. Eðer beceremezsen, sen de bu daðýn topraklarýný kanýyla sulayan bir kurban olarak topraða gübre olacaksýn” dedi. Sert ve acýmasýz bakýþlarýný adamlarýna çevirip kafasýyla götürmeleri için iþaret etti. Rýza’yý apar topar çadýrýn içinden çýkardýlar. Çadýrýn içindeki zevki sefayý gören Rýza, içten içe daha da hýrslandý. Yarý çýplak dans eden kasabalardan, nahiyelerden kaçýrýlýp getirilen Rum kýzlarýn fink attýðý çadýrda, içki, enfiye her þey vardý. Zevk içinde yaþadýðý çadýrý görünce, köylüyü ezen, kýzlarý kaçýran, tecavüz eden bu dað eþkýyasýndan alacaðý intikam hýrsý daha da arttý. Cabbar’ýn yeni karýsý ise eski niþanlýsý Emine zorla bu adama verilmiþ, görmediði iþkence kalmamýþtý tazenin. Daha gencecik yaþýnda gördüðü eziyet anlatýlýr gibi deðildi. Rýza’nýn obaya geldiðini duyduðunda belki de bu yaþýna kadar aldýðý en iyi haberdi genç kadýnýn. Sevincini saklamaya çalýþýyordu kocasýndan. Askere gitmeden önce gözleri gözlerine deðen sözlüsü bugünün yiðit delikanlýsý. Belki de onun için gelmiþti Cabbar’ýn yanýna diye düþündü. Heyecanlandý, içindeki sevinç yumaðý yuvarlanarak büyüdü.
O gece Rýza için oldukça uzun geçti. Ertesi gün hayatýnýn sonuna kadar piþmanlýk ve azap duyacaðý þeyleri yapmak için hazýrlandýktan sonra Cabbar’ýn adamlarý ile daðlara doðru yola çýktýlar. Dar geçidin kenarlarýna siper aldýktan sonra avlarýný beklemeye baþladýlar. Rýza bu uzun bekleyiþte baba yadigârý tabakasýndan sarma sigarasýný içerken, diðer adamlar kendisini takip ediyorlardý.
Bu azap verici bekleyiþ öðleden sonraya kadar sürdü. Ve nihayet birkaç zaptiye eþliðinde gelen küçük kervaný gördüklerinde kendi aralarýndaki iþaretlerle Rýza’ya haber verdiler. Olduðu yerden kafasýný kaldýran Rýza yaþamak için öldürmek zorunda olduðunun bilinci ile istemeden alacaðý canlarý izlemeye baþladý. Kafasýnda onlar gelene kadar planýný kurdu ve uygulamaya koydu. Ýyi bir niþancý olan Rýza kýsa sürede tüm zaptiyeleri alaþaðý etti. Kervan korumasýz ortada kalakalmýþtý. Elindeki silahý ile sýðýndýðý kayalarýn arasýnda bir kartal gibi geçidin içine inen Rýza, kervandaki deðerli ne var ne yoksa hepsine el koydu. Cabbar’ýn adamlarý birkaç tane zavallý köylüyü saldýðýný görünce,
“ Canlý kalmasýn, herkesi öldür” diye talimat verdiler kayalarýn arasýndan. Rýza gözlerindeki yaþlarý içine akýtarak, bu büyük acýyý içine gömerek verilen talimatý yerine getirdi. Hiçbir suçu olmayan, tek derdi mallarýný pazara götürüp getiren zavallý köylülerin intikamýný alacaðýna, içindeki tarif edilemeyen acý ile cesetlere bakarak söz verdi.
Görevini yerine getirmiþ olarak obaya döndüler. Olan biten her þeyi Cabbar’a anlattýlar. Keyfi bir kat daha artan Cabbar, Rýza’yý o gece çadýrýnda aðýrladý. Gecenin sonunda onu ödüllendirmek için genç Rum kýzýný ona hediye etti. Ýtirazý olmadan verilen hediyeyi alan genç adam obadaki çadýrýna geceyi geçirmek için gitti. Tüm gece boyunca Rum kýzý Eleni’ye elini bile sürmedi. Sabaha kadar yan yana yattýlar.
Rýza, Eleni’ye nerden geldiðini, ne kadar zamandýr burada olduðunu sordu. Uzun zamandýr kendisinin insan yerine koyan Rýza karþýsýnda dili çözüldü güzel kadýnýn. Bozuk Türkçesi ile anlatmaya baþladý Eleni.
Birkaç yýl önce bir gece kasabadaki evlerinden ailesinin nahiyedeki akrabalarýnýn yanýna giderken, geçitte kendilerine saldýrýldýðýný tüm ailesinin öldürüldüðünü söyledi. O zamandan bu yana kendisinin de öldürülmesi için her gün tanrýsýna yalvardýðýný anlattý. Cabbar’ýn adamlarýnýn baskýndan sonra onu obaya getirip çadýrýna attýklarýný, söyledi.
“ O geceyi hayatým boyunca unutmayacaðým. Önüne attýklarýnda yerlerde sürülmekten elbisem paramparça olmuþtu. Çadýrda kadýnlar yarý çýplak dans ediyorlardý. Cabbar adamlarýna kim olduðumu sorduðunda ona getirdikleri ganimet olduðunu söylediler. Kahkaha atarak. O eþkýyanýn sabaha kadar yapmadýðý iþkence kalmadý. Her þeyi yaþadým. En son beni gelen misafirlerine sunmaya baþladý. Birkaç kez kaçmayý denedim, her seferinde yakalanýp eskisinde daha kötü iþkenceler yaptýlar. Ben de artýk kaderime razý oldum. Eski saf, genç olduðum o günlerimi özlüyorum. Hayallerim, sevdiði vardý. Artýk sadece hayatýmýn bir an önce bitmesini bekliyorum. Ýntihar etmeyi denedim, beceremedim.” Dedi yeþil gözlerinden akan yaþlarla.
Rýza
“ Elimden geleni yapacaðým ama gördüðün gibi artýk benimde senden pek farkým”
“     Senin yanýnda kalmama izin ver, sen beni istersen beni sana verir”
“ Bak, Eleni sana yardým ederim. Ama þimdi deðil. Bu kadar zaman dayanmýþsýn, biraz daha dayan.”
Sabah karþý Eleni’ye,
“ Bak, bu gece olanlardan kimseye bahsetme, sabaha kadar beraber olduðumuzu söyleyeceksin” dedi.
Eleni gece konuþtuklarýnýn üzerine genç adama inanmýþ ve ona güvenerek
“ Tamam” dedi.
Sabahýn ilk ýþýklarý ile birlikte çadýrýndan çýkan Rýza, gece yaþadýklarýný kanýtlarcasýna obanýn yanýndaki su birikintisinde yýkanmaya gitti. Bir müddet sonra obaya dönerken, elinde kova ile su almaya giden Emine’yi görünce tanýmamazlýktan gelmek istedi. Ancak genç kadýn hiç de öyle davranmayacaktý. Ýzlenmediðinden emin olan genç kadýn Rýza’nýn önünde dizlerinin üzerine çökerek,
“ Ne olur beni affet, bunu ben istemedim, beni zorla bu eþkýyaya verdiler, kaç kere kendimi öldürmek istedim, ama yapamadým, ben senindim ama Muhtar Remzi beni Cabbar’a peþkeþ çekti. Babanýn arazisini paylaþtýlar. Hediye olarak da beni ona verdi” dedi gözlerinden derelere taþ çýkarýrcasýna akan gözyaþlarý ile hýçkýrýrken.
Rýza, omuzlarýndan tutup onu ayaða kaldýrdý,
“ Her þeyi biliyorum, geldiðimde seni Cabbar’a verdiklerini duydum. Babamý kaybetmenin acýsý ile acým duyduklarýmla bin kat daha arttý. Ben seni sözlüm bildim. Ýlk baþlarda kýzdým ama gerçekleri duyunca yaþadýklarýn karþýsýnda hiddetimden ne yapacaðýmý bilemedim. Ama þimdi ne yapacaðýmý biliyorum ve bu nedenle de buradayým. Bundan sonra sana güvenebilir miyim ” diye sordu gözlerinin içine bakarak.
“ Evet” dedi genç kadýn.
Bir daha “ Evet”.
“ Bana o zaman yardým edeceksin” dedi.
“ Ne istersen, istersen senin bile olurum” dedi genç kadýn içindeki genç adama duyduðu istek ile.
“ Kafasýný salladý genç adam” sadece. Cabbar için intikamýný þekilleniyordu artýk. Her türlü acýyý yaþatacaktý ona.
Günler geçtikçe Cabbar’ýn Rýza’ya olan güveni arttýkça arttý. Bir müddet sonra en güvendiði adam haline geldi. Geceleri içkiyi içince sýzýp kalan Cabbar’ýn koynundan kaçýp onun yataðýna gelen Emine ile sabahlara kadar beraber olup intikamýn en acýsýný alýyordu zalim adamdan. Her geçen gün Rýza’nýn elleri biraz daha fazla kana bulanýrken günahlarý katlanarak artýyordu. Kendisine güvenen Cabbar’ýn paralarýný mallarýný gizliden gizliye köylüye daðýtýp, Halilo’yu yaþatýrken, eline bulaþan saf köylü kanýný temizlemeye, içindeki vicdan azabýný biraz olsun azaltmaya çalýþýyordu.
Emine ile yaþayamadýðý günlerinin acýsýný Cabbar’ýn karýsý olarak intikamýný alýp çýkarýyordu. Emine sevdiði adamýn kollarýnda yaþadýðý mutlu günlerin tadýný çýkarýrken, yakalanma korkusunu hiç hissetmiyordu. Mutluluðu her türlü korkuyu yeniyordu.
Bu arada Rýza, Cabbar için intikam aðýný örmeye devam ediyordu. Ailesini, malýný her þeyini Rýza’ya teslim eden Cabbar olanlardan habersiz fütursuz hayatýna devam edip, günü gün ediyordu. Cabbar’ýn ilk karýsýnda kýzý Gülsüm tüm ilgisini Rýza’ya gösteriyor, onu kendine çekmeye çalýþýyordu. Yaþadýklarýndan mutlu genç adam ilerleyen zaman içinde genç kýzýn bu ilgisine karþýlýk verip ördüðü aðýn içine Gülsüm’ü de çekecekti. Ve bu da çok uzun sürmedi. Cabbar’ýn Licese’ye gittiði bir gece, yanýna sokulan Gülsüm’ü, büyük bir zevkle kadýný yapacaktý. Artýk Cabbar’ýn alýnacak mallarý ve caný kalmýþtý. Ama bu acýyý ona yaþatmak bu ve utanç ile yaþamasýný diliyordu ölümünden önce.
Bu yýllarda Osmanlý, Tanzimat sonrasýnda madenciliðin geliþmesi, imparatorluða yeni ekonomik gelirler saðlama peþinde idi. Maden mülkiyeti ile ilgili ilk düzenlemeleri 1858 yýlýnda Arazi Nizamnamesi saðlamýþ, daha sonra ise 1861 yýlýnda yeni Maâdin Nizamnamesi hazýrlamýþtý. Buna göre toprak sahipleri kendi arazilerinde herhangi bir izne baðlý olmaksýzýn maden arayabilecekti. Mirî topraklarda bulunan madenler ise hazineye ait olacaktý. Bu düzenlemelerin ardýndan, 1869 yýlýnda, 1810 tarihli Fransýz Maden Kânunu esas alýnarak, yeniden bir kânun meydana getirilmiþti. Bu kanuna göre iþletme sahipleri iþletecekleri madenlerden oldukça büyük karlar saðlayacaklardý. Dönemim padiþahý Sultan II. Abdülhamit devletin iktisâdi hayatýnýn düzelmesinde, diðer alanlarda olduðu gibi, madencilik çalýþmalarýnda da etkili olmak için Orman, Maâdin ve Ziraat Nezareti’ni kurmuþtu. Bu nezaretin çalýþmalarýndan birisi de, yabancýlara yeni madenler arayýp, bulmak ve iþletmek için imtiyazlar verilmesi idi. Bu imtiyazlarla birlikte Anadolu topraklarýna yabancýlar akýn etmeye baþlamýþ, bu akýndan, sonsuz güzellikteki bu daðlarda nasibini almýþtý. Ýmparatorluðun verdiði yüksek ve karlý imtiyazlar yabancýlarý cezp ederken, Anadolu’nun tüm maden kaynaklarý birer birer yabancýlar tarafýndan paylaþýlýyor, deðerli madenler yabancýlara peþkeþ çekiliyordu. Anadolu toraklarý yavaþ yavaþ yabacýlaþmaya baþlamýþtý. Soyulan, ezilen ve çalýþýrken ölen köylü bu madenlerde yok pahasýna çalýþtýrýlýyordu.
Bu bölgedeki Licese köyünde bulunan kurþun ve bakýr madenlerinin sahibi Osmanlý vatandaþý Vasili, maden iþletme haklarýný Belçika’dan gelen Joseph Dumor’a devrederek karlý bir alýþ veriþ yapmýþtý. Dumor, Licese köyüne ülkesinden birçok vatandaþýný getirip yerleþtirmiþ, Licese köyü bir Hýristiyan köyü haline gelmiþti. Kilisesine kadar her þeyi yapýlan köy gün geçtikçe zenginleþirken, madenin kolaylýkla iþlenerek kasabadaki limana indirilebilmesi için Uzundere köyüne Þura-i Devletin de imzasý ile bir kalhane kurmuþtu. Licese köyü ile Uzundere köyündeki kalhane arasýndaki 3–4 kilometrelik mesafe çýkan cevherlerin katýrlar üzerinde taþýnmasý ile saðlanýyordu. Kalhanenin yüksek bir tepeden kanalla getirilen su ile çalýþýyordu. Devletle yapýlan anlaþmaya göre kalhanenin suyu, köylünün kullandýðý dereden alýnmayacak, baksa bir yerden saðlanacaktý. Bunun içinde devlet Dumor’a kolaylýk saðlamýþ su için bu iþletmeden ücret alýnmayacaðýna dair ferman bile çýkarmýþtý. Karlý bir iþletme sahibi haline gelen Joseph Dumor, haftanýn belirli günlerinde iþlenen madeni katýrlarla yarým gün süren yolun sonunda limana indiriyor, limanda kayýtlar tutulduktan, madenin aðýrlýðý hesaplandýktan sonra gemilerle Fransa ve Belçika’ya gönderiliyordu.
Kurnaz bir tacir olan Joseph Dumor, kendisini ve madenini korumasý için eþek yükü ile her hafta Çavuþ Cabbar’a para gönderiyordu. Topraklarý soyulan, insanlarý öldürülen Anadolu, fakirleþirken, Avrupa’dan gelen bu insanlar her geçen gün varlýklarýna varlýk katýyorlardý. Anadolu’nun çilekeþ köylüsü ise ezilemeye, kötü þartlarda çalýþtýrýlmaya, Çavuþ Cabbar ve adamlarý tarafýndan zorlanýyordu. Köylü; tarým, hayvancýlýðý unutmuþ, zalim ve para hýrsý içindeki yabacýlarýn elinde yok olurken kimse kýlýný dahi kýpýrdatmýyordu. Ýþinin ehli Dumor, limanda da kumpanyasýný kurmuþtu. Daðýttýðý rüþvet sayesinde iþlediði cevheri sevk ederken verdiði rüþvetlerle devlete ancak üçte birini gösteriyor, geri kalanýný Avrupa’ya kaçýrýyordu.
Düzen kaçakçýnýn, eþkýyanýn, hýrsýzýn düzeni olmuþ herkes cebini doldururken, daðlarda bin bir türlü eziyet ve iþkence yapan Cabbar ve adamlarý artýk Belçikalý Joseph Dumor’un paralý askerleri haline gelmiþti. Cabbar’ýn muhteþem zevk çadýrýnda Dumor ve Cabbar içkinin, kadýnýn sabahlara kadar zevkini çýkarýp günlerini gün ediyorlardý. Her hafta yapýlan sevkýyatý bizzat Rýza kontrol ediyor, ileride alacaðý intikamýn hesaplarýný, detaylarýný hazýrlýyordu. Yapýlan sevkýyatlardaki açýklarý kontrol ediyor, kimin ne yaptýðýný birer birer kafasýna yazýyordu. Bu arada Rýza Cabbar’ýn karýsý ile beraber olurken, Cabbar’ýn ileride en fazla canýný yakacak olan eylemine de devam ediyordu. Rýza gününü Cabbar’ýn karýsý ve kýzý ile yatýp gün ederken Cabbar ise sadece Dumor’dan kazandýðý paralarý hesap ediyordu. Ancak son zamanlarda karýsýnýn ona yaklaþmamasýndan iyice rahatsýz olmaya baþlamýþ, zorla Emine’ye sahip olmaya çalýþýyordu.
Rýza, madene gidip haraçlarýný aldýðý günlerin birinde Dumor tarafýndan Licese’deki evine çaðýrýldý. Cabbar’a götürülmesi için Fransa’dan gelen çok deðerli Bordo þaraplarýný Rýza’ya teslim edecekti. Atýnýn üstünde Licese’ye girdiðinde kilisenin çalan çanlarý karþýlamýþtý genç adamý. Þaþkýnlýk içinde bir Avrupa köyü haline dönüþmüþ olan köyü gözlemledi. Dumor’un taþ duvar üzerine yapýlmýþ olan ahþap evinin önünde durduðunda her odasýndan sýzýn ýþýklarý seyre daldý. Iþýl ýþýl olan evin merdivenleri önünde bir müddet kalakaldý, seyretti. Atýndan inerken içindeki huzursuzluk, þaþkýnlýk ve hayranlýkla merdivenlerden yukarýya doðru adýmlarýný attý. Ahþap kapýnýn önünü geldiðinde kapý tokmaðýný birkaç sefer çekinerek vurdu. Kapýnýn ardýndan gelen ayak sesleri ile iyiden iyiye gerilen genç adam, Dumor’un o çirkin suratýný daha yakýndan görmemek için kapýdan bir iki adým geri uzaklaþtý. Kapý açýlýrken gecenin karanlýðýna doðru, evin içinden sýzýn ýþýkla birlikte bir melek ortaya çýktý. Gördüðü bu muhteþem güzellik karþýsýnda þaþkýnlýðý yüzünden okunuyordu. Kadýn, beyaz bir gecelikle birlikte kapýda, karþýsýnda dimdik ayakta dururken, içeriden sýzan ýþýk, beyaz geceliðinin arasýndan tüm güzelliðini gözler önüne seriyordu.
Kadýn, karþýsýndaki genç, uzun boylu, geniþ omuzlu, yakýþýklý adamý görünce içindeki kýpýrtýya karþý duramadý. Ýlgisini ve beðenisini genç adama belli etti. Ýki insan birbirine olan ilgisini açýkça gösteriyordu. Rýza’nýn artýk o saatten sonra hayatý tamamen deðiþmiþti. Midesinden gelen aðrýya bir anlam veremiyordu. Hep peþinde koþtuðu ama hiçbir zaman yakalayamadýðý aþký, içinden ýþýk sýzan kapýnýn arkasýnda bulmuþtu. Ýki yürek, iki çift göz bir müddet birbirini hayranlýkla seyretti. Hiç konuþmadan geçen bu zamanlar onlar için yýllarýn özlemi gibiydi.
Bir müddet güzel kadýný seyreden genç adamýn aðzýndan,
“ Ýyi geceler Madam, Bay Dumor evde mi?” diyebildi.
“ Evet, buyurun içeri girin” diyen kadýna sadece bir gülümseme ile cevap verdi ve
“ Bekleyeyim” dedi.
Genç kadýn,
“ Dumor, misafirin var gelir misin?”
Þiþman, kýsa boylu, sakallý uzun býyýklý adam ayaklarýný sürüyerek kapýya geldi.
“Ooo, hoþ geldin Rýza, Cabbar’a bir paket götüreceksin, ama dikkat et çok deðerlidir” dedikten sonra kapýnýn hemen arkasýnda duran paketi gösterdi genç adama. Aðýr paketi bir çýrpýda yerinden kaldýran kuvveti karþýsýnda genç kadýnýn hayranlýðý bir kat daha arttý.
“Cabbar’a selamlarýmý söyle, tadýna vararak içsin” dedikten sonra uzun ve pis bir kahkaha attý. Arkasýný dönüp evin içine doðru yol almaya baþladý. Genç kadýn hayranlýk ve içinde hissettikleri ile kapýyý istemeyerek kapattý. Kapý kapanýncaya dek gözlerini Rýza’nýn siyah ve delici gözlerinden ayýramadý. Kapý kapandýðýnda Rýza’nýn gözünde kadýnýn silueti duyuruyordu. Kýsa bir süre sonra elindeki paket ile atýna atlayarak içindeki hisleri ile oradan ayrýldý.
Obaya geldiðinde paketi Cabbar’a teslim ettiði gibi çadýrýna geri döndü. Ýlerleyen günlerde genç kadýný görme umudu ile madene ve köye gidip geliyordu devamlý. Ona aþýk iki kadýn genç adamdaki deðiþikliði fark etmiþler, artýk onlara yaklaþmýyor ve ilgilenmiyorlardý. Kýskançlýk hat safhaya çýkmýþtý. Genç adam Dumor’un karýsý ile her karþýlaþmalarýnda ilgisini belli ediyor ve kadýnda buna cevap veriyordu. Dumor’un yarý yaþýndaki genç kadýn iyiden iyiye Rýza’ya vurulmuþtu. Ýþler ise ayný düzeninde ilerlerken Rýza Dumor’dan ve Cabbar’dan çaldýklarýný fakir köylüye geceleri daðýtýyordu. Emniyeti saðlamak için geceleri daðlarda gezdiðini söyleyerek ara ara köylere inip, zalim ve hýrsýzlardan çaldýklarýný köylülerin kapýsýna býrakýyordu.
Licese köyüne gidip geliþlerinde Dumor’un genç ve güzel karýsýnýn en büyük tutkusunun at binmek olduðunu öðrenmiþti. Ormanda tek baþýna sabahlarý at bindiði ilk günde kendini kadýnýn karþýsýnda at üstünde bulmuþtu. Birbirlerini gördüklerinde þaþkýnlýklarýný gizleyememiþlerdi. Atlarý yan yana geldiðinde hissettikleri aþk gözlerinden okunuyordu. Bir müddet sessizce birbirlerini izledikten sonra ormanýn içine doðru atýný süren genç kadýný izledi. Çam aðaçlarýný aralarýnda süzülüp giderken yavaþlattýðý atý izleyen genç adam kadýn durunca atýnda onunla birlikte ayný anda indi. Birbirlerine doðru yaklaþan iki insan her adýmlarýnda yýllardýr beklediklerine kavuþmanýn heyecaný içindeydiler. Dudaklarýnda bir adet söz bile çýkmamýþtý. Rýza kadýnýn karþýsýnda dururken heyecandan söyleyeceði her þeyi unutmuþtu. Kadýn bir adým atýp,
“ Adým Maria” dedi.
Genç adam,
“ Rýza” diyebildi sadece.
Birbirine ilk gördükleri andan itibaren delicesine âþýk olan bu iki insanýn buluþmasý tüm hayatlarý boyunca yaþadýklarý en muhteþem anlardý. Ýkisi de yaþadýklarý anýn tadýný çýkarýrken birbirlerinden bahsederek kendilerini daha iyi tanýmaya çalýþýyorlardý. Yaþadýklarý bu güzel saatlerin her dakikasýnýn tadýna vararak birbirlerine olan aþklarýný dile getiriyorlardý. O gün yaþadýklarý aný kalplerinin en gizli yerlerine saklayarak ayrýldýlar. Günlerce devam eden bu birliktelikler büyük bir þehvet ve istekle her geçen gün arttý. Artýk yaþadýklarý kýsa zamanlarýn kendilerine yetmediklerini biliyorlardý.
Maria, Dumor’la Fransa’da tanýþmýþ. Orada evlenmiþlerdi. Maria’nýn, Paris’in sokaklarýnda dolaþýrken güzelliðine vurulan Dumor günlerce peþinden koþmuþ ve sonunda onu bitmez bilmeyen parasý karþýlýðýnda elde etmiþti. Aralarýnda hiçbir zaman aþk olmamýþ yýllarý böyle geçmiþti. Maria, güzelliðini bu çirken ve þiþman adama adamýþ ama hiçbir zaman mutlu olamamýþtý. Ta ki, Rýza’yý gördüðü o güne kadar.
Son buluþmalarýnda Maria,
“ Bana artýk bu gizli buluþmalar yetmiyor. Hep seninle olmak istiyorum. Beni buralardan götür. Baþka bir yerde baþka bir hayatta mutlu olalým” dedikten sonra Rýza,
“ Sana söz en kýsa zamanda seni o adamdan kurtaracaðým” diyerek söz verdi.
Daðlarda özgürce at üstünde geçen zamanlar ikisinin de hayatlarý boyunca yaþadýklarý en temiz en saf anlardý. Bunun bilincinde berber olabilmek için her türlü riske girerek buluþmaya devam ettiler.
Rýza artýk intikamýnýn son anlarýný hazýrlarken Cabbar’ýn karýsýndan ve kýzýndan gelen haber ile hýzlý hareket etmesi gerektiðini anladý. Cabbar’ýn adamlarýnýn içinde onu sevmeyen, yaptýklarýndan rahatsýz olan, Rýza’yý seven ve ona güvenen, kuvvetli, güvenilir, yiðit olanlardan bir düzine kadar kendine baðlý adamý vardý. Uzun zamandýr Cabbar’a karþý kýþkýrttýðý bu adamlarý kendine çekti. Öldürücü son darbeyi vurma zamaný gelmiþti. Cabbar’ý yok edip hayatý boyunca yaþadýðý bu daðlara adaleti ve düzeni getirecekti.
Emine’ye yakýn bir zamanda buradan gideceðini ve yaþadýklarýný anlattý. Kendisinden içinde bulunduðu bu durumu anlamasýný istedi. Yýllarca ezilmiþ, hor görülmüþ kadýn sevdiði adamýn gözündeki aþký görünce istediði her türlü yardýmý yapmaya söz vermiþti. Ancak tek isteði karnýndaki çocuðunun geleceði idi. Rýza,
“ Sana söz veriyorum, iþim bitmeden seni de alýp buradan götüreceðim. Ama ben sevdiðim kadýnla beraber mutlu bir hayat kurmak istiyorum, buna razý mýsýn”dedi.
“ Senden bana kalacak en büyük hediye ile ömrümün sonuna kadar sensiz yaþamaya razýyým” diyen kadýný alnýndan öptü.
O gece hazýrlýklarýný tamamladý.
Cabbar’ýn karýsý Emine’nin ve kýzýnýn durumunu Eleni Cabbar’a söylediðinde hiddetinden etrafýnda ne var ne yoksa yýkarak, zevk çadýrýndan kendini dýþarý atýp, Rýza’yý aramaya baþladý. Silahýný kuþanýp çadýra yönelen Cabbar’ýn hiddeti, hýrsý göz bebeklerinden ateþ gibi fýþkýrýyordu. Hýrsla aldýðý nefesin sesi tüm obadan duyuluyordu. Boðazýný yýrtarcasýna çýkardýðý böðürmeleri yýrtýcý hayvanlarý bile yuvalarýna soktu. Cabbar, adamlarýna sesleniyor, ama yanýnda olmasýný beklediði birçok adamýný göremiyordu. Yaklaþýk bir düzine adam ile Rýza’nýn çadýrýna silahý ile girdiðinde gördükleri karþýsýnda þaþkýna dönmüþtü. Rýza her þeyini toplamýþ gitmiþ geriye sadece yere býraktýðý bir kâðýt parçasý kalmýþtý. Tüm hiddeti ile kâðýttaki karalamalarý yanýndaki adamýna okuttu.

“ Hey Gidi Cabbar,
     Daðlarýn efendisi,
Eþkýyalarýn kralý,
Ne karýna sahip çýkabildin, Ne kýzýna,
Sen daðlara nasýl sahip çýkacaksýn ki…

Hayatýndaki iki kadýndan iki çocuðum var artýk,
Biri benimle,
Biri kýzýnýn karnýnda
Onu torunun olarak sana býrakýyorum
Senin yapamadýðýný ben yaptým.
Bu senden alacaðým intikamýn en masumu,
Ama bedenindeki canýn böyle kolay çýkmayacak.
Sen benim anamýn babamýn canýný aldýn,
Niþanlýmý çaldýn.
Benim adým HALÝLO.
Haliloðlu Rýza…

Benden kork artýk Cabbar.
Canýný alacaðým günler çok yakýn.

Bu arada adamlarýný arama benimleler.

Gölgenden bile kork,
Yattýðýn yataktan,
Gittiðin helâdan,
Her yerde karþýna çýkabilirim.”

Aldýðý haber karþýsýnda iyice çileden çýkan Cabbar, Emine’yi aradý. Ancak obada her yere bakmasýna raðmen onu bulamadý. Rýza giderken onu da yanýna almýþtý. Cabbar’ýn ikinci uðradýðý yer ise kýzýnýn yaný oldu. Hýþýmla girdiði çadýrda çok sevdiði kýzýna sadece bir tokat atabildi. Yýllarca gözünden sakýndýðý kýzýnýn içinde þimdi düþmanýnýn çocuðu büyüyordu. Cabbar’a verilebilecek en büyük ceza kesilmiþti. Canýndan bile çok deðer verdiði kýzýnýn baþýna gelenleri kabullenmesi mümkün deðildi. Cabbar’da intikamlarýn en büyüðünü alabilmek için o gün oracýkta yeminini etti. Tüm olanlarý öðrenen genç kýz üzüntüsünden ertesi sabah kendini ve çocuðunu kayalýklardan aþaðý býraktý. Bu olaydan sonra artýk Cabbar kontrol edilemez hale gelmiþti.
Bu sýrada Halilo atýnýn üstünde yeni adamlarý ile birlikte kendisinden baþka kimsenin bilmediði kayalýklarýn üstünde sonsuz gökyüzündeki sevdiklerini görmeye çalýþýyordu. Yüzünü gökyüzüne çevirmiþ Halilo, düþünceler içinde bekliyordu. Gözleri uzaktan gelecek birini bekliyordu. Saatlerce kayanýn üstünde gözleri uzaklarý izledi durdu. Cabbar’ýn yanýndan koparak Halilo’ya katýlan adamlar tedirgin onu seyrediyorlardý. Saatlerce süren bekleyiþin ardýndan bozkýrdan gelen at sesi ile irkildiler. Atýnýn üstünden bir an bile inmeyen Halilo’nun yüzündeki sevinç ve mutluluk tarif edilemeyecek gibiydi. Yerinden hiç kýpýrdamadan durmasý yanýndaki adamlarýnýn içini rahatlattý. Yakalaþan atýn üstünde rüzgârda savrulan sarý saçlarý ile beyaz elbisesi içindeki güzeller güzeli kadýný görünce ne olduðunu anlamadýlar. Kadýn, Halilo’nun yanýnda durduðunda ise her þey apaçýk ortadaydý. Gözlerinden okunan sevgileri, sert görünümlü o eþkýyalarý bile yumuþatmýþtý. Hasretle iki sevgili birbirine sarýldýðýnda herkes etrafa daðýldý. Uzun bir süre kayalarýn üstüne birbirine sarýlmýþ, daðlarýn o muhteþem manzarasý seyreden âþýklar anýn tadýný çýkarýyorlardý. Bundan sonra olabilecekleri hiç düþünmeden yan yana olmanýn güzelliði ile geleceklerini düþünmeden aný yaþýyorlardý. Fütursuzca günü yaþadýlar, aþklarýnýn tadýný çýkardýlar. Bir kartal yuvasý gibi daðlara hükmeden tepenin üstünde dünyaya kafa tutuyorlardý. Fransýz Maria ve Halilo.
Halilo, Maria gelmeden önce Emine’yi bir ata bindirip, yanýna bir adam verip çoktan nahiyeye göndermiþ, nahiyedeki arkadaþýna teslim ettirmiþti, kadýný ve kadýnýn içinde büyüyen çocuðunu.
Günün ardýndan Halilo adamlarýný yanýna topladý. Bundan sonra yapacaklarýný, kuralarýný anlattý.
“ Bu kurallara istemeyenler þimdiden istiyorlarsa gidebilir. Silah arkadaþlarým, geçmiþte yaptýðýmýz günahlarýmýzý affettirip, kötülerin karþýsýnda, fakirin, iyinin yanýnda olacaðýz. Zenginden alýp fakire vereceðiz. Bu iþin ucunda ölüm var.
Kardeþlerim, ölümü bile belki beraber tadacaðýz. Ama ölürken yaptýklarýmýzýn piþmanlýðýný deðil, yaptýklarýmýzýn onurunu duyacaðýz. Memleketimizin topraklarýný kimselere yedirmeyeceðiz. Köylümüzün hakkýný köylümüze vereceðiz.
Benimle misiniz” dedi baðýrarak. Sesi daðlarýn arasýndaki vadilerde yankýlandý. Adamlar hep bir aðýzdan,
“ Seninleyiz” dediler.
Halilo, yüzündeki mutluluk ve gururla yeni günlerine adým atýyordu.
Artýk daðlarýn efendisi, tek hâkimi olmak için can yoldaþlarý ile birlikte yepyeni bir yola girmiþti.
Halilo’nun en büyük yardýmcýsý, en güvendiði adamý, sað kolu Köroðlu onu gölge gibi takip ediyordu. Yaptýklarý toplantýnýn ardýndan baþ baþa kaldýklarýnda Halilo’ya,
“ Aðam,
     Bundan sonra hiçbir þey eskisi gibi olmayacak. Çaldýklarýmýzýn hepsini mi vereceðiz. Bize ne kalacak, bu daðlarýn tepesinde ne kadar kalacaðýz. Önümüz kýþ, mevsim dönünce nerede kalacaðýz. Sonra bu kadýn” dediðinde Halilo Köroðlu’nun aðzýndan çýkacak kelimelere izin vermeden sözünü kesti.
“ Bak. Köroðlu,
     Dönüþü olmayan bir yola girdik. Bu daðlarýn tepesi bizim istediðimiz kadar kalýrýz. Köylünün yanýnda olacaðýmýzdan bütün köyler bizim, bütün köyler bize yardým eder. Kýþa kadar burada kalacaðýz. Kýþla birlikte nerede kalacaðýmýza o zaman karar veririz. O kadýn dediðin benim kadýným, sevdalým. Ben nerede olursam o da benimle olacak. Yengeniz olarak onu þimdiden kabul edin. Yarýn ilk iþin buraya bir hoca getirmek olsun. Maria önce Müslüman olacak ve Hýristiyan inanýþýna göre evli olduðu için eski evliliði düþmüþ olacak. Sonra da hoca efendi bizi dinimize göre evlendirecek. Hocayý buraya getirirken gözlerini baðlayýn. Ve bu konu bir daha açýlmasýn” dedi.
Talimatý alan Köroðlu ertesi günün hazýrlýðýný yapmak için sabah erkenden en yakýn köye inip hoca efendiyi alýp Halilo’nun yanýna geldiler. Gözleri baðlý olan hoca korku dolu bakýþlarla etrafýnda olanlarý idrak etmeye çalýþýrken karþýsýnda Halilo’yu görünce tedirginliði iyiden iyiye arttý. Halilo, yapýlacaklarý, yapmasý gerekenleri anlattýðýnda hoca rahatlamýþtý. Önce Maria Müslümanlýða geçtikten sonra Halilo’nun tüm adamlarý önünde nikâhý kýydý. Obada büyük bir sevinç ve kutlama ile birlikte hayvanlar kesildi, eðlence baþladý. Halilo sevdiði ile birlikte ilk gecesini geçireceði maðaraya girdi. Sabaha kadar karanlýk, sýcak maðaranýn içinde birbirlerine sevgilerini ispat edercesine birlikte oldular.
Dumor, olanlardan Maria’nýn kendisine býraktýðý not ile haberdar olmuþtu. Yeni günlerde baþýna geleceklerden habersiz, soluðu Cabbar’ýn yanýnda aldý. Cabbar’ýn obasýna geldiðinde gördükleri karþýsýnda kendi düþtüðü duruma þükredercesine ortaðýnýn yanýnda oldu. Birlikte zevk içinde saatler geçirdikleri çadýrýn içinde þimdi çok daha farklý hazýrlýklar yapýyorlardý. Dumor’un ileri görüþlülüðü sayesinde planlarýný yapmaya koyuldular. Dumor,
“ Cabbar Aða,
     Bir an evvel zaptiyelere haber vermeliyiz. Ben kasabaya inip devlete haber vereceðim. Zaptiyenin içindeki adamlardan sana hiçbir þekilde dokunulmayacaðýný, daðlarda beraber hareket edeceðinizin garantisini alacaðým. Ve bu haini öldürmek için elbirliði ile hareket edeceðiz. Sen hiç merak etme hem senin hem de benim öcümüzü alacaðýz. Bu adam kalhaneye ve maden zarar verecektir. Bunu bir þekilde engellemeliyiz” dedikten sonra Cabbar’ýn yanýnda ayrýldý ve kasabaya gitmek için gece vakti yola çýktý.
Ertesi sabah zaptiye amirinin karþýsýna oturduðunda zaptiye amiri kahvesini söylemiþ dikkatle Joseph Dumor’un anlattýklarýný dinledi. Hiç ses çýkarmadan kendisini dinleyen zaptiye amirine bu yardýmý karþýsýndaki kazancýný da söyleyince, tepkisiz adamýn yüzündeki ifadenin deðiþmesi ile rahatladý. Zaptiye Amiri, her türlü yardýmý yapacaðýna, Cabbar’a kesinlikle dokunmayacaðýnýn sözünü verdikten sonra amacýna ulaþmanýn verdiði rahatlýkla kasabadan ayrýlýp Licese’ye döndü.
Dumor’un ayrýlmasýndan sonra zaptiye amiri birliði toplayýp yakýn bir zamanda yapacaklarý hakkýnda askerlerine bilgi verdi. Merkezi Hükümete maden sahibinin saldýrýya uðradýðýný, karýsýnýn kaçýrýldýðýnýn bilgisini geçerek kendisini de garanti altýna aldý.
Halilo, düðününün ardýndan hiç vakit kaybetmeden ilk iþ olarak Licese Madenlerini bastý. Madendeki iþçilere zarar vermeden maden soyup tekrar daðlara döndü. Madendeki silah ve cephaneleri obalarýna taþýdý. Dumor’dan çaldýklarýný köylerdeki fakirlere daðýttýktan sonra ihtiyaçlarýný köylerden gördü. Her hafta limana katýrlarla gönderilen iþlenmiþ cevherlere el koydu. Dumor’un keyfi iyiden iyiye kaçmýþtý. Ýlerleyen günlerde kazancý iyiden iyiye düþen Dumor kara kara düþünürken, Halilo adamlarýnýn para istemesi karþýsýnda oldukça zor durumda kalmýþtý. Köroðlu, diðerlerinin tepkilerini bastýrýrken yine açýktan açýða huzursuzluk devam ediyordu. Topladýklarýný köylülere daðýtmalarý her geçen gün onlarý rahatsýz ederken Halilo’nun sevdiði ile geçirdiði günler ve geceler birbirini takip ediyordu.
Köroðlu, adamlarýn isteklerini Halilo’ya ilettiðinde Halilo tek yapmasý gerekenin Dumor’dan haraç almak olduðuna karar verdi.
Alacakaranlýkta Köroðlu’nu elçi olarak Licese köyüne gönderdi. Ve isteklerini kabul etmesi için Dumor’a þartlarýný sundu. Cabbar’ýn kendisini koruyamadýðý bu ortamda Dumor Köroðlu’nun anlattýklarýný dikkatle dinledikten sonra istene 1000 altýna karþý çýktý. Zaptiyeleri arkasýna alan Dumor bu garanti ile Köroðlu’nu geri gönderdi. Ýlk iþ olarak da zaptiyeye harekete geçmeleri için haber gönderdi.
Olumsuz yanýtý alan Halilo, adamlarýný toplayýp kalhaneye giden su kanallarýný darmadaðýn ettirdi. Ve Dumor’a tekrar haber gönderdi. Cabbar olanlarý sabýrla obasýndan izlerken harekete geçip ilk darbeyi vurmak için Halilo ve adamlarýný Licese dönüþündeki dar geçitte pusuya düþürmek istedi. Daðlarý avucunun içinden daha iyi bilen Halilo hiçbir zarar görmeden, kurulan bu pusudan Cabbar’a büyük zararlar vererek çýktý. Geçitte olabilecekleri önceden tahmin eden Halilo, Licese’ye giderken bir gurup adamýný geçin içinde saklamýþ ve geri dönüþünde onlarýn sayesinde Cabbar’a büyük zararlar vermiþti. Halilo’nun aklý ve tedbirleri karþýsýnda çaresiz kalan Cabbar, Dumor’dan azar iþitmiþ bu iþin onunla olmayacaðýný zaptiyeleri çaðýrdýðýný söyledi. Biraz bozulan Cabbar, Halilo’nun ortadan kaldýrýlmasý pahasýna zaptiye ile çalýþmayý bile göz almýþtý.
Halilo yapýlan pazarlýklarýn sonuçsuz kalmasý ile huzursuzlaþan adamlarýný bastýrmaya çalýþýyordu. Ama bu iþin baþýna büyük dertler açacaðýný da can yoldaþý Köroðlu ile paylaþýyordu. Bir çýkýþ yolu bulmak için kafa kafaya verip uzun süre düþündüler. Ancak þunu biliyorlardý ki kendilerinin yok olmasý pahasýna bile olsa Dumor’a ve Cabbar’a büyük bir ders vermeliydiler. Bu daðlar onlar olduðu müddetçe hiçbir zaman güvenli ve yaþanýlýr yerle olmayacaktý asla. En büyük darbeyi vurmak için hazýrlýklara baþladýlar. Uzundere köyündeki kalhaneyi darmadaðýn edip, Dumor’a en büyük darbeyi vurmak için planlar hazýrlandýktan sonra köylerden aldýklarý destek ile yola çýktýlar.
Ýleriyi gören Dumor, bir sonraki hedefin kalhane olacaðý düþüncesi ile tüm hazýrlýklarýný yapmýþ, zaptiye kuvvetlerini ve Cabbar’ýn adamlarýný kalhaneye gizlemiþti. At üstünde geçen yolculuktan sonra Halilo ilk ekibini kalhaneye gönderdiðinde çýkan çatýþma ile þaþýrmýþ, yapýlan hazýrlýðý geri dönen adamlarýndan öðrenmiþti. Zaptiye ve Cabbar’ýn orada olduðunu öðrendiðinde Dumor’un nasýl bir plan ve hareket içinde olduðunu anlamasý çok uzun sürmedi. Köroðlu’na ellerindeki tüm dinamitleri kalhaneye doldurmalarýný emretti. Olacak patlamalarý þimdiden hayal ediyor ve keyifleniyordu. Köroðlu aldýðý emri yerine getirmek için 5–6 adamla kalhaneye yöneldi. Devam eden çatýþmanýn þiddeti çok uzaklardan bile duyulurken, Köroðlu, tüm dinamitleri yerleþtirdikten sonra oradan tüm adamalarýna da haber vererek geri çekildiler. Birazdan olacaklarý yüksek bir tepeden seyretmeye koyuldular.
Halilo’nun adamlarýnýn çekildiðini düþünen zaptiyeler ve Cabbar büyük bir sevinç içinde kalhanenin içinde birbirlerini kutlarken birazdan olacaklardan habersizdiler. Cabbar adamlarýný alýp Halilo’nun peþine düþmenin planlarýný yaparken Halilo biraz ilerisinde dinamitlerin fitillerini ateþlemiþ büyük gösterisini seyretmeye hazýrlanýyordu. Atýna binen Cabbar kalhaneden biraz uzaklaþmýþtý ki büyük bir patlama ile atýnýn üstünden yere düþtüðünde her yere taþ parçalarý yaðmaya baþlamýþtý. Kalhanedeki zaptiye ve onun adamalarýndan hiç biri kurtulamamýþ, Halilo amacýna ulaþmýþtý. Büyük bir keyifle tepenin üstünden havai fiþekler gibi patlayan kalhaneyi seyrediyordu. Patlamanýn ardýnda adamlarý ile birlikte doðruca obalarýna doðru yola koyuldular. Obalarýna geldiklerinde büyük zaferlerinin tadýný çýkarmak için içkinin ve eðlencenin sonuna kadar tadýna vardýlar. Halilo, helali karsý ile bun zaferi sabaha kadar beraber olarak kutladý. Maria, yeni adý ile Meryem tüm kadýnlýðý ile Halilo’yu mutlu etti.
Dumor, olanlarý öðrendiðinde morali tamamen bozulmuþtu. Licese köyünde olanlarýn duyulmasý ile moraller tamamen bozulmuþ, yabancýlar ise dönüþlerinin yaklaþtýðýný farkýnda idiler. Ancak pes etmek istemeyen Dumor daha da hiddetlenmiþ kasabaya gidip zaptiye amiri ile düzenli ordunun buraya gelmesini aksi takdirde Trabzon vilayetine gidip Fransýz büyük elçiliðine olanlarý anlatacaðýný ve merkezi hükümete olanlarý anlatacaðý tehdidini savurdu. Tüm bunlardan korkan zaptiye amiri ilk iþ olarak Osmanlý’dan burada olan isyaný zaptiyelerin bastýramadýðýný, eþkýyalarýn onlarca zaptiyeyi öldürdüðünü, düzenli ordunun gelip bu olaya müdahale etmesini istedi. Kolluk kuvvetleri ile bastýrýlamayan bu olaylarýn yabancý dostumuzu zor durumda býraktýðýný anlatýp yardýmýn çok acil gelmesini istedi.
Ýstanbul’dan gelen haber, Halilo için kötü, Dumor için çok çok iyiydi. Büyük gelir elde etmeseler bile yabancý dostlarýný kýzdýrmak istemeyen Osmanlý bir an önce ordunun bir kolunun oraya gelip bu isyaný bastýracaðýnýn haberini gönderdi. Atlý elçi ile bu haberi Licese köyündeki Dumor’a iletmek için bir zaptiye yola çýktý. Licese’ye yaklaþan zaptiye dar geçit içinde Halilo’nun adamlarý tarafýndan yakalandý ve gözleri baðlanarak elindeki not ile Halilo’nun karþýsýna getirildi.
Hiçbir tedbir almadan yazýlan nottaki yazýlar Halilo tarafýnda rahatlýkla okunduktan sonra zaptiyeye,
“ Bu notu hiçbir þey olmamýþ gibi Dumor’a vereceksin. Eðer bizim seni yakaladýðýmýzý ve notu okuduðumuzu kimseye söylersen ne sen ne de senin ailenden bu dünyadan bir tane yaþayan kalmaz. Bu notu ver ve geri dön” dedi.
Zaptiye Halilo’nun dediklerini birebir yaptý ne eksik ne de fazla. Dumor zaptiyenin getirdiði notu okuduktan sonra oldukça keyiflendi. Mahzenindeki bordo þarabýndan bir tane açtý ve büyük bir keyifle anýn tadýný çýkardý. Kendi elleri ile Halilo’yu öldürmek için gelecek orduyu beklemeye baþladý. Bu arada Halilo ve adamlarý hiçbir þey olmamýþ gibi baskýnlarýna devam ediyor, Dumor’un parasýný günden güne eritiyorlardý. Köylü mutlu ve huzurlu yaþantýsýna devam ederken her gün Halilo’ya dualar ediyorlardý. Artýk köylerinde hayvanlarý ve topraklarý ile uðraþýp mallarýný güven içinde nahiyeye ulaþtýrýp satýþlarýný yapýp güven içinde geri dönüyorlardý. Halilo tüm yollarýn güvenini saðlamýþ, daðlar artýk eskisinden çok daha fazla güvenli yerler haline gelmiþti. Ancak bu fýrtýna öncesi sessizlik gibiydi. Ara ara Cabbar’ýn adamlarý ile karþýlaþtýklarýnda ona zayiatlar verip geri dönüyorlardý.
Meryem, daðdaki yaþamýna iyiden iyiye alýþmýþ aþkýnýn her anýný büyük bir zevkle yaþýyordu. Hayatýný en mutlu günlerini Halilo’nun yanýnda geçirdiðinin bilincinde eþine bir çocuk verme telaþýnda idi. Haberi alan Halilo sevincinden martinisindeki tüm kurþunlarý havaya sýkýp bu haberi kutladý. Oba da þimdi apayrý bir sevinç ve mutluluk yaþanýrken Köroðlu Halilo’ya bundan sonra neler yapmalarý gerektiðini soruyordu.
Halilo, Dumor’a gelen nottan sonra oldukça karamsarlýða kapýlmýþ ama bu haberle artýk farklý bir hayata geçmenin zamaný geldiðini anlamýþtý. Son bir vurgun yapýp ortadan kaybolmanýn hesabýný yaparken Köroðlu ile planýný paylaþtý. Yapýlacak son vurgun, Dumor’un paralarý, Licese’ye yapýlacak soygun idi. Licese köyündeki tüm yabancýlarýn evine girilecek ne var ne yoksa alýnacak, Dumor pisliði bu dünyadan gönderilecek ve herkes kaybolacaktý. Ordu gelmeden bütün bu iþler bitmeliydi.
Limana gelen gemiden inen askerler kasabada büyük bir tedirginlik yaratmýþtý. Kasabalarýnda gördükleri askerler insanlarý korkuya sevk etmiþ, evlerine kapatmýþtý. Alelacele Uzundere köyüne yola çýkmak için zaptiye amiri ile birlikte Albay Mustafa tüm hazýrlýklarýný tamamladý. Ýyi bir asker olan Albay genç ve idealist bir kiþi idi. Olanlarý abartýlý bir þekilde zaptiye amirinden dinledikten sonra emir verip birliði ile yola çýktý.
Bu arada Halilo ve adamlarý son vurgunlarýný yapmak için yola çýkmýþlardý. Kýsa bir süre içinde Licese’ye varan çete, köyün etrafýný çevirdikten sonra ani bir baskýnla tüm yabancýlarýn evlerinde ne var ne yoksa almýþtý. Halilo Dumor’un evinin önüne geldiðinde Meryem’i ilk gördüðü gece gözünün önüne geldi. O güzelliði düþünde bir süre. Saçlarýnýn rüzgârla hareket ediþi, ýþýðýn, üstündeki elbisenin içinde geçip kadýnýn güzelliðini gözlerinin önüne seriþi geldi gözlerinin önüne. Köroðlu’nun sesi ile irkildi.
“ Aðam ne yapalým?” dedi
“ Ýçeri girin bana Dumor’u getirin”
Evin kapýsýndan içeri giren adamlar, karga tulumba evinin içinde masanýn altýna saklanmýþ halde bulduklarý Dumor’u getirip Halilo’nun önüne attýlar. Yýllardýr halkýný soyan, ezen, öldüren bu soysuz zalime doðru baktý. Ayaklarýnýn altýnda duran þiþman adam yalvararak hayatýný baðýþlamasýný istiyordu. Halilo için hayatýnýn hiçbir deðeri olmayan adamýn oracýkta canýný aldý. Evin içine girdiklerinde Dumor’un yaþadýðý ihtiþamý gördüler. Evin içindeki birbirinden güzel kendisine cariye yaptýðý kadýnlara zarar vermeden deðerli ne varsa aldýlar. Halilo, Maria’nýn þimdiki Meryem’in tarif ettiði odasýna girip istediði eþyalarýný aldý. Yine Meryem’in tarifi üzerine gizli dehlizlerdeki altýnlarý alarak Licese köyünden ayrýldýlar. Yanlarýna aldýklarý ganimetleri taþýmakta oldukça zorlanarak obaya çýktýlar. Geride kalan Licese köyü artýk yaþanmayacak bir yer haline gelmiþti. Ayakta kalan tek yapý inþaatý 3 yýl süren kilise idi. Diðer tüm evler yakýlmýþ, yýkýlmýþtý. Yabancýlar ise ellerinde kalan eþyalarý ile geldikleri gibi nahiye üzerinden Fransa ve Belçika’ya dönmek için harap ve bitap þekilde kaçýyorlardý.
Albay Mustafa ve birliði Uzundere köyüne geldiklerinde geride kalhaneden sadece 8–9 metre yüksekliðindeki bacadan baþka bir þey kalmadýðýný görünce þaþýrdýlar. Akþam olduðu için köyde konaklamaya karar verdi Albay Mustafa. Köylünün önde gelenlerini yanýna çaðýrdýðýnda duyduklarý karþýsýnda oldukça þaþýrmýþtý. Anlatýlanlar zaptiye amirinin anlattýklarýndan farklý idi. Büyük bir hiddetle emir erine amirin tutuklanmasý emrini verdi. Ancak daðlardaki bu eþkýyalarýn kanunen yakalanmasý gerektiði için görevine devam edecekti.
Halilo, Köroðlu’nun seçtiði bir adamý Cabbar’a gönderdi. Adamýn getirdiði haberde
“Halilo’nun vurulduðunu, büyük bir soygun yaptýklarýný, Köroðlu ve adamlarýn mal için birbirine girdiklerini, aðalarý olarak onu baþlarýnda görmek istediklerini, obada onu beklediklerini söylediðinde” iþtahý kabaran Cabbar ve adamlarý tüm güçleri ile birlikte Halilo’nun adamýnýn gösterdiði yoldan obaya doðru harekete geçtiler. Bu arada Halilo ve Köroðlu tüm hazýrlýklarýný yapmýþ, ganimeti paylaþmýþ, son intikamlarýný almak için pusuya yatmýþ bekliyorlardý. Uzundere köyünden gelen haberle de askerlerin çok yakýnlarýnda olduðunu öðrenmiþlerdi. Her þey yolunda gidiyordu. Cabbar ve adamlarý baþlarýna örülen çoraptan habersiz obaya girdiklerinde askerlerde çoktan obaya yaklaþmýþlardý. Günün ilk ýþýklarý ile yaþana bu anlarda ortalýk toz duman olmuþtu. Ýt izi at izine karýþmýþ kimin kim olduðu bilinmeden kurþunlar havada uçuþuyordu. Halilo ve adamlarý saklandýklarý tepenin arkasýnda olanlarý seyrederken atlarýna ganimetlerini yüklemiþ daðlarýn tepesinden uzaklaþýyorlardý. Halilo yanýndan sevdiði, sevdiðinin karnýndaki çocuðu ile geçmiþini geride býrakýp giderken, Cabbar ve adamlarý Albay Mustafa tarafýndan çembere alýnmýþ bir tane canlý kalmayacak þekilde öldürülmüþlerdi.
Adamlarýn cesetleri ile birlikte obadan ayrýlan Albay Mustafa ve askerler görevlerini yerine getirmenin mutluluðu ile Uzundere köyüne indiklerinde Cabbar’ýn ve diðer cesetleri köy meydanýna attýlar. Kimliklerinin tespitinin yapýlmasý için köyün ileri gelenlerinden yardým istediler. Halilo’nun öldürüldüðünün duyan köylüler gözlerindeki yaþlarla meydana geldiklerinde askerlerin önünde yatan cesetleri tek tek kontrol ettiler. Herkes birbirinin yüzüne bakarken köyün yeni muhtarý Cemal Aða, kimlik tespitinin doðru olduðunu yakaladýklarý adamlarýn daðlarýn en büyük eþkýyasýnýn, Halilo olduðunu söylediler. Aðýtlar yakýldý, þarkýlar türküler söylendi. Albay Mustafa ve askerler köyden uzaklaþtýklarýnda Cemal aða köylülere bugün yaþadýklarýnýn unutulmasýný, Halilo’nun öldüðünü bugün burada yaþadýklarýnýn unutulmasýný söyledi. Yakýlan türküler onun Cabbar tarafýnda askerlerce öldürüldüðünü anlattý yýllarca dilden dile.
Daðlarýn efendisi, iyilerin dostu, kötülerin azýlý düþmaný Halilo.
Büyük aþký Maria ile çok uzaklara kimsenin onlarý tanýmadýðý topraklara doðru yol aldýlar. Maria’dan Meryem olan Fransýz kadýn artýk Anadolu topraklarýnýn bir köþesinde çocuklarýný büyütüp hayatýnýn aþký ile ömrünün sonuna kadar mutlu ve huzurlu bir yaþam sürdü. Emine, sevgi ile büyüttüðü oðluna Rýza adýný verdi. O da babasý gibi cevval bir delikanlý olduðunda, askere gidip milletine hizmet etti. Birçok savaþ gören Rýza ileride evlenip anacýðý ile yaþadý. Babasýnýn efsanesini dinleyerek büyüyen Rýza da, dedelerinin efsanesini anlatarak büyüttü çocuklarýný.
Hala türküleri dilden dile dolaþan iyi niyetli eþkýya Halilo, hayatýný mutlu bir þekilde kör bir kurþunla deðil, ecelini bekleyerek, çocuklarýnýn yanýnda ve torunlarý kucaðýnda can verdi…




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Keman Kutusu
Biricik
Ayýþýðý
Bir Tüy Düþecek Ellerine


CANER TEK kimdir?

Hayatýn penceresinden farklý bir bakýþ ile kelimelere dökülerek yazýlan deneme ve öyküler.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © CANER TEK, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.