..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Dilerim, tüm yaþamýnýz boyunca yaþarsýnýz. -Swift
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Unutulamayan Dönemler > Alaattin Topçu




14 Ekim 2008
"Rüzgâr Gibi Geçti"  
Yirminci Yüzyýlýn Kýsa Tarihçesi

Alaattin Topçu


Her dönemin kendine özgü bir “trendi” vardýr. Kimi dönemler insanlýk adýna önemli “yükseliþ”lerin tanýklýðýný yaparken (örneðin Reform, Rönesans, Aydýnlanma, Ekim Devrimi vb.), kimi dönemler de tam tersi bir pozisyon alarak “iniþe” geçer. Yani “tarih” dediðimiz hikâye klasik giriþ-geliþme-sonuç (serim-düðüm-çözüm) hattýný zaman zaman terk eder, iniþli çýkýþlý vadilere, patikalara takýlýr! (“Tarih kuramý” bu yazýnýn kapsamý dýþýnda kalýyor!)


:AFIE:
“Rüzgâr Gibi Geçti!”













I
Her dönemin kendine özgü bir “trendi” vardýr. Kimi dönemler insanlýk adýna önemli “yükseliþ”lerin tanýklýðýný yaparken (örneðin Reform, Rönesans, Aydýnlanma, Ekim Devrimi vb.), kimi dönemler de tam tersi bir pozisyon alarak “iniþe” geçer. Yani “tarih” dediðimiz hikâye klasik giriþ-geliþme-sonuç (serim-düðüm-çözüm) hattýný zaman zaman terk eder, iniþli çýkýþlý vadilere, patikalara takýlýr! (“Tarih kuramý” bu yazýnýn kapsamý dýþýnda kalýyor!)
Bu meseleyi çözüme kavuþturamamýþ “eksik” siyasal bilinçler, tektip/tekdüze, at gözlükleriyle dünyayý algýlamaya ve elbette açýklamaya çalýþýrlar. Ne var ki kendi gerçekliklerine bile yabancý düþtüklerinin farkýna varamazlar. Her yerde her zaman trajikomik filimlerde boy gösterirler, yine de onca çýplak gerçe(kli)ði görmemekte direnirler.
Fransýzlarýn ilginç ironilerinden biri, on dokuzuncu yüzyýl sonu ile yirminci yüzyýl baþýný “belle epeque” olarak yorumlamalarýnda yatar; “körlük” onlar için de önemli bir “kurtarýcý” demek ki!…
Unutmadan, bir eksikliði tamamlamalý: Dönemin “iyimserler cephesi”nde sadece burjuvazi yer almaz; ayrýca sosyalistlerin tüm ciddiyetleri ve haþmetleriyle onlarýn peþlerinden “devrimleri” kovaladýklarý bir “iyimserlik” de göz ardý edilmemelidir. Kýsacasý, saðlý-sollu “iyimserlikler” damgasýný vurmuþ gibidir yeryüzüne.
Nereye kadar? Ýkinci Dünya Savaþý’na kadar, desek… Aslýnda bu da bir paradokstur. Bir yanýyla “iyimserlikler” hegemonyasýný ilan etmiþken diðer yandan da Hitlerler-Mussoliniler sahnede görünürler; toplamý on yýlý aþkýn iki adet büyük savaþ yaþanýr, Hiroþima, Nagazaki atom bombasý için laboratuvar olur; bu arada lokal savaþlar da geri kalmazlar!...
“Güzel Çað” olarak algýlanan bu döneme dair tüm “olumlu” öngörüler aslýnda daha iþin baþýnda teslim bayraðý çeker; “Güzel Çað” podyumda endamýný gösteremeden “çirkin çað” dansa baþlar! “Çirkin çað”ýn dansýnýn ana temasý “dünyayý her santimetrekaresine kadar paylaþmak” olarak özetlenebilir!
1945’lerin arkasýndan yine tuhaf bir otuz yýllýk “ara dönem” sahneye konulur. Reel sosyalizmler ve dünyayý sarsan sol dalga, emperyalizmi bir miktar akýllandýrmýþ (!) görünür. Liberalizm, böylece fiiliyatta “refah devleti” þiarýyla yeryüzüne kol kanat gerdiði izlenimi uyandýrmaya çalýþýr. Ama bu arada Soðuk Savaþ yürütülür. Dünyaya komünizm paranoyasý þýrýnga edilir. Vietnam’da toplam on altý yýlý bulan bir “çökertme” operasyonu düzenlenir vs. Ama nafile!…
O ara 1948’in bitiþi Çin Devrimi’ni, 1958’in bitiþi Küba Devrimi’ni,1968 ise “Avrupa’nýn yaramaz çocuklarý”ný sahneye çýkarýr. Doðal olarak bunca hengâme “emperyalist cephe”nin canýný sýkmaya baþlar. Bu özgürlük, demokrasi teraneleri hakikaten rahatsýz edicidir; hatta zaman zaman korkutur bile; yüreklerini aðýzlarýna getirir!
Böylece 1970’ler, çok daha aðýr bir dönemin çanlarýný çalmaya baþlar. Önce “refah devleti”nin can çekiþtiði, daha doðrusu “insan doðasýna aykýrý” olduðu ilan edilir. Ýkinci Dünya Savaþý’nda yýkýlan gezegeni imar etmek amacýyla hayata geçirilen ekonomik, sosyal, siyasal alandaki “görece canlýlýk/refah” ortamý küresel kapitalizme artýk zevk vermez olur! Yeni heyecanlar, riskler, pazarlar için kollar sývanýr…
“Dönüþümün” köklü bir þekilde saðlanabilmesi açýsýndan birtakým hileli yollar devreye sokulmalýdýr. Gerektiðinde sert önlemler alýnmalýdýr. Thatcher (Demir Leydi), Aktör Reagan vd. sahnede boy göstermeye baþlarlar. Siyasal muhafazakârlýk ile ekonomik liberalizm arasýndaki aþk müthiþ bir ivme kazanýr! Devleti ekonomik sahadan tamamen kýrmýzý kartla oyun dýþý býrakma dönemidir. Tüm yasal/hukuki düzenlemeler küresel kapitalizmin dünyaya yerleþmesini saðlamak için hazýrlanýr… “Refah devleti kapitalizminin bir özelliði olan sermaye ile emek arasýndaki güç ve etkinlik dengesi tamamen devre dýþý býrakýlýr”; pazar ekonomisi yataða boylu boyunca öyle bir serilir ki ulusal devletler küçük dillerini yutarlar!
Geri kal(dýrýl)mýþ ya da geliþ(tiril)mekte olan ülkelerde heyecan/adrenalin doruklardadýr! Bunun için “apoletli abiler” görev baþýna gelirler/getirilirler. Amaç bellidir: Dünyanýn “þýmarýk çocuklarý”ný þöyle sýra dayaðýndan geçirmek; sendikalarý, sol-sosyalist partileri, dernekleri, örgütleri,… paketleyip buzluða kaldýrmak ya da “kuklaya” dönüþtürmek… 1970 ile 1980 arasýndaki süreç bir hazýrlýk dönemi olarak tarihteki yerini saðlama alýr.

II
Tekrar baþa saralým. Bir baþka pencereden sürece hýzla þöyle bir göz atalým.
Döneme dair “iyimserlik” rüzgârlarý sanat-edebiyat cephesini de iþgal eder. Örneðin “olumlu tipler/karakterler” özellikle öykülerde/romanlarda boy göstermeye baþlarlar. Mücadele azimleri, dürüstlükleri, devrime inançlarý,… tek kelimeyle kusursuzdur. Her yeri “makine insanlar” iþgal etmiþlerdir sanki; asla duygular, içgüdüler, bencillikler, maddi beklentiler, aþk-seks-para,… bu karakterlerin kapýsýný çalmaz. Mümindirler. Bir cennet varsa, aslýnda onlara kapýlarýný sonuna kadar açmalýdýr!
Yeraltý faaliyetini sürdüren toplumcu gerçekçilik, natüralizmden, eleþtirel gerçekçilikten devraldýðý görevi “sosyalist” sýfatýyla da sürdürür. Sanat-edebiyat siyasalýn, militan mücadelenin bir kolu, bacaðý, beyni haline gelir. Lenin’ler, Mao’lar, Kastro’lar; Ana’lar, Ve Çeliðe Su Verildi’ler, Demir Ökçe’ler, Durgun Akardý Don’lar; Kamo’lar, Che’ler, Deniz’ler; Gorki’ler, Mayakovski’ler, Neruda’lar, Nâzým’lar,… Dünyanýn dört bir yanýnda mücadele þarkýlarý söylenir, þiirleri yazýlýr, tipleri/karakterleri yaratýlýr.
Bu dönemin en belirgin özelliði her þeyin, her kesin yerinin belli olmasýdýr. Gözü kapalý nerede, neyi veya kimi bulacaðýný herkes bilir. Saðcýsý saðcý, solcusu solcu, Marksisti Marksisttir. Kýrk parçaya bölünseler de onlarý tanýmak, mimlemek kolaydýr!
Emin adýmlarla hazýrlanan seksenler bu gidiþten elbette rahatsýzlýk duyacaktý. Böylece, imha politikasý devreye sokuldu.
Darbe(ci)leri yan cebimize koyup iþin “esas oðlan” kýsmýna þöyle bir göz atalým. 1974’te (Hayek) ve 1976’da (Friedman) Nobel Ekonomi Ödülü’nü alan iki ad dünyanýn yeniekonomi haritasýný belirlerler. Buna uygun sosyal, siyasal, kültürel atmosferi oluþturmak da elbette günümüzde “Medeniyetler Çatýþmasý” ile ünlenen Hungtington’a düþer. Aradaki yýlýn boþa gitmemesi (!) için özellikle 1975 seçilir ve iki “davadaþýyla” bir rapor parlatýrlar/patlatýrlar! Samuel P. Hungtington, Michel Crozier ve Jojo Watanaki tarafýndan kaleme alýnan bu raporun adý: “Demokrasilerin Yönetilemezliði”dir (Ungovernability of Democracies). “Rapora göre, krizin kaynaðýnda ‘refah devleti’ uygulamalarý bulunmaktadýr; ‘çoðulcu demokrasi’ anlayýþý, bir baþka deyiþle toplumdaki her kesimin ya da grubun siyasal iktidar kullanýmýný etkileyerek kendi çýkarýna yönelik yeniden bölüþümcü politikalar takip etmesi kamusal harcamalarýn denetimsiz ve rasyonel olmayan bir biçimde büyümesine yol açmýþtýr.” Öyleyse ne yapýlmalýdýr? “Sözde” demokrasi ve özgürlükler bir güzel “ askýya alýnmalý”dýr. Bunun için de yöntem bellidir; paragrafýn baþýndakiler dünyanýn dört bir yanýnda faaliyete geçerler. Þili’de, Türkiye’de, El Salvador’da, Nikaragua’da… Katliamlar, kanlý operasyonlar… Dünya bir kez daha cadý kazanýna dönüþtürülür…
1980’li yýllar, belki Fukuyama’nýn iddia ettiði gibi “tarihin sonu”nu getirmez; ama “refah devletinin sonu” hiçbir kuþkuya yer býrakmayacak kadar açýk seçik ilan edilir. “Güle güle devlet baba! (Zaten onun ‘babalýðý’ da her daim þaibeli olmuþtur!) Elveda toplum mühendisliði!... Hoþ geldin neoliberalizm! Merhaba yapýsal uyum ve istikrar!...” Ötesi tamamen anlamýný yitirir. Yani ucundan kýyýsýndan gösterilen demokrasi ve özgürlük, o gün bugün bir daha kimsenin ulaþamayacaðý bir yerde “sallandýrýlýr”!
Ýþin tuhafý, bunca karmaþaya kafa yormakta zorlanan ve biraz da kendi içine gömülen sol öyle bir “iç savaþ” oyununa getirilir ki… Olup biteni algýlamasý mümkün deðildir. Hâlâ da öyle -galiba-!... Üstelik ciddi kabýzlýk yaþadýklarý doðrultusunda emareler dolaþýyor ortalýkta! Biraz duygusal takýlýp bizimkilerin hali pür melaliyle ilgili bir iki örnek aktaracaðým. Mikromilliyetçiliklere göz kýrpmak; türbana öpücük yollamak; vakýflara/tarikatlara eyvallah reveranslarý; Alevilerle eski ahbaplýðý tazelemek; camilerde halkla buluþmak… Velakin Murathan Mungan’ýn Yüksek Topuklar’ýnýn tanýtým afiþi türü siyaset yapmak, daha doðrusu “kurnaz tilki” edasýyla “okur avcýlýðý”na soyunmak… Ýþte size bir büyük MODA!... Podyumlarda Kürtlük, Türklük, Alevilik, Þeriatçýlýk, Türbancýlýk, Mikromilliyetçilik, Fettullahçýlýk ve diðerleri… “Ýyi ki” diyorum “bu fotoðrafta Marksizme yer vermiyorlar!” Ýþçi sýnýfýyla zaten herhangi bir “dostluðumuz” kalmamýþtýr!
Bunca “dumura uðramýþlýk”tandýr ki yeni dönemin sanatýný-edebiyatýný, kültürünü algýlamakta da güçlük çekiliyor. Artýk “iyimserlik” aramak aptallýk, “olumlu tipler/karakterler” uzun bir tatile çýkmýþlar! Varsa yoksa boðulmuþ, bunalmýþ, ezik, boynu bükük,… bir garip “insancýklar” gezinir ortalýkta. Her an her yere çekilebilirler, yerleþtirilebilirler… Bir evden diðerine taþýnmalarý için herhangi bir baðlayýcýlýklarý yoktur. Örneðin ne çevreyle bir dostluk kurmuþlardýr ne binayla bir iliþki geliþtirmiþlerdir. Hepsi “yüreklerinin götürdüðü yere” gider, ama bu arada kendilerini de yollarda kaybeder olmuþlardýr. Bir tür “modüler insan” tiplemeleri/karakterleri… Duygularý bile sökülmeye, dikilmeye, parçalanýp birleþtirilmeye son derece müsaittir. Ýsyan etmeye hazýr olduðu bir an, bir de bakmýþsýnýz el ayak öpüyor, týpký Orhan Pamuk’un Kar’ýndaki “Þair Ka” gibi! Bu arada “kalýcý” olan da sadece “dualar”dýr; “uðruna ölünen türbanlar”dýr! Ötesi faso fiso!...
Kýsacasý, Oðuz Atay’ýn Tutunamayanlar’ý cümbür cemaat mahalleye taþýnýrlar. Bir hayli kalabalýktýrlar. Tabelada Enis Batur’un 1984 tarihli “Geleceði Elinden Alýnan Adamýn Geçmiþi de Elinden Alýnacak Diye Korkuyorduk”ta yazdýklarý:

“Oðuz Atay’ýn çift portreli bir insan olarak düþünülebileceði kanýsýndayým. Biri neredeyse ‘pozitivist’, temel inançlarýndan soyutlanmasý güç, ‘dayanýklý’ insan: ‘Topografya’ kitabýný, belki de Mustafa Ýnan’ýn yaþamöyküsünü yazan, 1960’larýn baþýnda bir fikir dergisi çýkartmak için çýrpýnan kiþi. Öteki, tam tersi oysa: Korkuyu beklerken tehlikeli oyunlara bile tutunamayan, gene de o oyunlarla yaþayan, geleceði elinden alýnmýþ beyaz mantolu bir adam: Dipten sarsýlmýþ, kýrgýn, hatta umutsuz biri: Günü geldiðinde yazdýklarýnýn anlamýna bile yetiþemeyen Oðuz Atay. Biri gülüyorsa bu önsöze, öteki yalnýzca bakýyordur. Ýkisi de inanmýyordur þüphesiz.
Gerçekten de geleceðinin elinden alýndýðýna inanabilir miyiz bugün?
Bizlerin korkusu, geçmiþin de elimizden alýnmasý olasýlýðýndan kaynaklanmýyor muydu?”

Kafka’nýn Gregor’unda bir “tutarlýlýk” vardýr: Ýsteði dýþýnda, üstelik uykusunda “böceðe” dönüþ(türül)müþtür. Durumundan sonuna kadar þikâyetçidir; asla konumunu benimsemez. Bir an önce “normale” dönmek ve “iþbaþý” yapmak ister. Ailesinin ona ihtiyacý vardýr. Yani “sorumluluðunun” da bilincindedir. Oysa seksen sonrasýnýn köþe baþýný tutmuþ sanat-edebiyat komiserlerinin eserlerine bakýnýz, hiçbirinde Gregor kadar hayatla, iþiyle, eviyle (ailesiyle),… “barýþýk” bir karakter/tip göremezsiniz. “Dönemin ruhu” beklendiði gibi her alana damgasýný vurur. Tüm kültürel kodlar buna göre þekillenir: Postmodernizm en belirgin figür olarak sahnededir. Yememiz içmemiz, yatýp kalkmamýz, düþünüp taþýnmamýz,… kýsacasý her þeyimizi belirleyen “kültürel kod” onun tekelindedir.
Sekseni baz alalým ve Türkiye özelinde bir “sanat-edebiyat raporu” hazýrlayalým. Karþýmýza çýkacak tabloya þöyle bir bakalým ve sorumuzu soralým: Bu süreci “muhalif” entelektüel ve toplumsal güçler bir “olanaða” dönüþtürebilecekler mi, hem politika hem de sanat-edebiyat alanýnda; yoksa?...

ala.topcu@gmail.com




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Alaattin Topçu kimdir?

Yayýncý, yazar, editör, yayýn yönetmeni. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilediðim ve etkilendiðim yazarlar gereðinden fazla; buraya sýðmaz!


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Alaattin Topçu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.