Yaþamým boyunca, ondan birþey öðrenemeyeceðim kadar cahil bir adamla karþýlaþmadým. -Galilei |
|
||||||||||
|
Oturduðumuz evle ilgili hatýrladýðým ilk sahne, mavi bir taksinin kapýnýn önünde duruþu, Týp Fakültesi’nde çalýþan teyzemin, beyaz önlüðü ile taksiden iniþi, annemin kucaðýndan beyaz bir bohçayý alýþý, daha sonra annemin , mavi saten geceliði ve onun üstünde ayný kumaþtan sabahlýðýyla iniþidir. Ben babamýn kucaðýndaydým.Herkes sevinçliydi.. Babam taksiyi ödedi. Eve doðru yürürken, babam teyzemin kucaðýndaki bohçayý araladý. Uyuyan bir bebek yüzü gördük. Minicik yumruðunu yanaðýna dayamýþ,pembe –beyaz bir yüz, büzülmüþ dudaklarýyla her an aðlamaya hazýr gibiydi. Kardeþim doðduðunda dört yaþýndaydým.Bu tarihten itibaren yaþadýklarým daha canlý olarak belleðimdedir. Bahçesinde her türlü meyva aðacý ve çeþitli çiçeklerin olduðu o evin alt katýnda oturuyorduk. Beþ odalý, büyük mutfaklý evimiz hiçbir zaman unutamýyacaðým anýlarla doludur. Ama ille de, bahçe kapýsýndan girildiðinde, evin kapýsýna kadar uzanan taþlýk yolun sol tarafýndaki, inanýlmaz büyük ýhlamur aðacý...Onun hemen yanýnda fazla yüksek olmayan, sokaktan baþlayýp evi çevreliyen bahçe duvarý vardý. Ihlamur aðacý çiçeðe durduðunda mis gibi bir koku mahalleye yayýlýr, baþka bahçelerdeki diðer kokulara karýþýrdý. Zamaný gelince çiçekler toplanýr, kurutulur, komþulara daðýtýlýr, kýþýn demlenir içilirdi. O ýhlamur aðacýnýn altý benim en sevdiðim oyun mekanýmdý. Serilen kilim uzun süre yerinde kalýrdý da üzerine taþýnan oyuncaklar, oynanan oyunlara göre sürekli deðiþirdi. O kilimin üzerinde hiç yalnýz kalmadým. Her zaman oyunlara katýlmak için mahalleden çocuklar çýkýverirlerdi ortaya . “sen anne ol ben baba ,, “hayýr ben çocuk olmak istemiyorum” çekiþmeleri benim “ hepimiz kardeþ olalým” önerimle kesilir, belki de mekan sahibi olmam sebebiyle derhal kabul görürdü. En küçük kardeþimiz ise teyzemin Irak gezisinden döndüðünde bana armaðan olarak getirdiði elli santim boyundaki, arkasýndaki ipi çekince aðlayan taþ bebeðim olurdu. Onunla ilgilenmek, gezdirmek, karnýný doyurmak tüm arkadaþlarýmýn en sevdiði “evi iþi “ idi. Aðacýmýzýn yanýndan geçen duvar, kimi zaman oturma odamýzýn duvarý, kimi zaman mutfaðýmýz, kimi zaman oyunda mýzýkçýlýk yaptýklarý için uzaklaþtýrýlan çocuklarýn kollarýný kavuþturup asýk bir suratla diðerlerini izliyerek oturduklarý bir yer olurdu. Senenin belirli zamanlarýnda, günün birinde küçük bir grup, bahçe kapýsýndan içeri girip ýhlamur aðacýmýzýn altýný iþgal ederlerdi. Kadýn- erkek, çoluk – çocuk bahçeye doluþuveren bu insanlar “kalaycý” lardý. Bizim evden verilen birkaç bakýr kap- kacak, konulduklarý yerde, komþularýn getirdikleri irili ufaklý kaplarla bir yýðýn olur, yaktýklarý ateþin baþýnda kalaycýlar hummalý bir çalýþmaya baþlarlardý. Annemin üstünkörü bir ifadeyle “ bunlar küçük çocuklarý alýr götürürlermiþ, fazla yaklaþma yanlarýna” uyarýsý kafamda, büyük bir zevk ve merakla büyülenmiþ gibi onlarý seyrederdim. Çýplak ayak, donsuz , bakýmsýz bebeler ortalýkta dolaþýrken “niye çocuk çalsýnlar ki , kendilerinin bir sürü var ya” diye düþünür ama yine de içimde bir korku duyardým. Tencerelerin, kazanlarýn,leðenlerin içinde, pantolonunun paçalarýný dizlerinin üstüne kadar kývýrmýþ, kalçasýný saða sola sallayarak dönüp duran adam ve tozun dumanýn arasýnda harýl harýl çalýþan diðerleri, þekli bozulmuþ, yoluk yoluk olmuþ, kararmýþ bakýrlarý düzeltir, pýrýl pýrýl bir hale sokar, duvarýn üzerine dizerlerdi. Öðlen üzeri anneannemin ve annemin hazýrlayýp verdikleri yemekleri, neþe içinde çarçabuk yeyip “allah razý olsun” diyerek iþlerine devam ederlerdi. Kabýný-kacaðýný almaya gelen komþular orada biraz oyalanýr, paralarýný ödeyip giderler, bu geliþ gidiþler sahneyi daha da canlandýrýrdý. Çocukluðumun en güzel en görkemli tiyatro oyunu akþama doðru sonuna yaklaþýr, yorgun insanlar, aletlerini ve çocuklarýný toparlayýp sahneyi terkederlerdi. Biz mekanýmýza tekrar kavuþurduk ama yanýk kokusu ve kullandýklarý niþadýrýn kekremsi kokusu orayý günlerce terketmezdi. Gençlik yýllarýmda ara sýra gözlerimin önüne gelen kalaycýlarla ilgili sahneler nedensiz deðil, daha ziyade herhangi bir þekilde kendime çeki-düzen verdiðimde, kuaför sonrasý, makyaj sonrasý olurdu. Kendimi onlarýn parlatýp duvara dizdikleri kaplar gibi hissederdim galiba.”Kalaylamak” “kalaylanmak” sözcüðünün, deyim olarak, birilerine “küfretmek” veya birilerine” fýrça çekmek” anlamýna da kullanýlmasý beni herzaman þaþýrtmýþtýr. Þimdilerde ise kalaylanmýþ kap-kacaðýn kullanýla kullanýla ne hale geldiðini, bakýrý çýkan tencerelerin yoluk ve çirkin görüntüsünü daha fazla hatýrlamaya baþladým. Ne yazýk ki kalaycýlar da yok artýk...
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Dilek Asar, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |