..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Gençliðinde müzik öðrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > özlem þan




31 Ekim 2008
Hayatýn Hikayesi  
özlem þan
hayat hikayedir. hayatýn yazdýklarý yaþamýmýzdýr. iç içe geçmiþ yaþayan binlerce hikaye.. bu hikaye hayatýn hikayesidir. ve bir çok hikayenin hikayesi..


:BCIC:



HÝKAYEDEN EVVEL




          “Ellerimi daldýrdým parýltýlý lal kuyuya. Bir avucuma sýrlar doldurdum bir avucuma hikayeler. Kalbimden bir parþömen çýkardým. Ýstanbul’un semalarýnda uçan bir martýdan tüyünü istedim. Esirgemedi. Kuyunun anlattýklarýný bende bilmek isterim dedi.

Kalbimin parþömenine bir öykü yazdým sonunda. Avucumun biri boþalana dek. Diðer avucumdaki sýrlarý binip de tüyüne esirgemeyen martýnýn kanadýna, semaya serptim. Ýstanbul’dan aldýðýmý Ýstanbul’a geri verdim. Yalnýzca bir öykü kaldý bende. Yalnýzca parþömene titrek ve yaldýzlý harflerle dizenmiþ bir öykü… ve bildiklerim…”






KIZ KULESÝ HÝKAYESÝ



     Bazý hikayeler zamanýndan önce yazýlmýþtýr. Þimdi anlatýlacak olan hikaye de, zamanýndan önce yazýldý. Yaþamdan da önce…Týpký kýz kulesinin hikayesi gibi… ama önce kule anlatýlmalý.
     Evvel zamandan da önce, insanlar ulaþýlmazlýklar üzerine çok düþünmüþ. Semaya bakmýþ. Kuþlara, göðe ve özgürlüðe hayran olmuþ. Ulaþýlmazdýr demiþ ama vazgeçmemiþ. Kendine kanat yapmýþ uçabilmek için, kuþ yapmýþ sema da süzülebilmek için. Denize bakmýþ. Ne varsa üstünde içine çekmesine, içindekini sýr gibi saklamasýna hayran olmuþ. Ulaþýlmazdýr demiþ ama yýlmamýþ. Sonunda denizin üstüne de bir kule kondurmuþ. Denizin Ýçine alamadýðý, saklayamadýðý kule…Ýþte böyle baþlamýþ hikaye… Ama insan bilememiþ ki, o ulaþsa da göðe, ulaþsa da semaya, ona ulaþacaklarý engelleyemez. Bir engeli aþmakla bilmemiþ ki insan, baþka engellerde yýkýlýrmýþ. Çünkü bu bir lanetmiþ insandan önce dile dökülen. Bu ulaþýlmazlýðýn lanetiymiþ.
      Ýnsan bu ya, hikayelere çabuk inanýr. Ýnsanlardan üstün olduðunu sanan bir insana bir hikaye anlatýlmýþ, geleceðe dair. Zamanýndan önce yazýlmýþ bir hikayeymiþ bu. Ýnanmýþ bu insan! Ulaþýlmazlýðý yýkmaya kalkmýþ. Ben güçlüyüm, insandan da denizden de üstünüm demiþ. Buyurmuþ tahtýndan denizin üstüne kule koyun, ulaþýlmazlýðý yýkýn diye. Sebebini hikayeden alan bu buyruðun asýl amacý da aslýnda ulaþýlmazlýkmýþ. Kral buyurdu demiþler, onun gücü de bilgisi de bizi aþar demiþler de ses etmemiþ ermiþler. Kralýn buyruðu yerine getirilmiþ.
     Zamanýndan önce yazýlmýþ her hikaye kehanette bulunur. Ama iyi ama kötü…Krala anlatýlan hikayenin kehaneti, ölümmüþ. Kýzýnýn kaderine yazýlmýþ bir ölüm…Ýþte kral kaderi, ölümü, ulaþýlmazlýðý yenmeye kalkmýþ. Etmiþ eylemiþ, ulaþýlmazlýðý yýkmýþ. Kuleyi kondurtmuþ denize. Ýçine de kýzýný koymuþ, ölüm ulaþamasýn diye.
     Ýnsandan önce dile dökülen lanetin kilidi kýrýlmýþ böylelikle. Bu lanet, kehanetten almýþ gücünü de, gerçek eylemiþ ölümü. Bir gün ölüm kaçaðý kýza bir üzüm sepeti gelmiþ. Üzümlerin arasýnda lanet… Üzümlerin arasýnda ölüm… yýlan olmuþ lanet, sokmuþ kýzý canýndan. Ölüm olmuþ kýzýn bedeninde de, lanetin ispatý olmuþ kýz. Sonra anlamýþ insanoðlu, ettiðini. Geç kalmýþ olsa da…Lanetin ispatý kuleye bakýp ta, ‘kýz kulesi’ demiþler. O kýzýn, o lanetin kulesi…
     Anlatacaðým hikaye kýz kulesinin gölgesinde yaþandý. Evvelden geçmiþti de zaman, þimdiye varmýþtý. Kýz kulesi lanetin masalý olarak kalmýþtý bu zamanda. Ama yine zamanýndan önce yazýlmýþ bir hikaye daha vardý, kehanette bulunan. Ama iyi ama kötü… Kehanetin gölgesin de gerçekleþti her þey. Ulaþýlmazlýðý yýkan insan, mesafeleri de aþmaya kalktý.. Ta ötelerden insanlarý birleþtirdi. Modern zamanýn büyüsü, sanal dünyada baþladý iþte bu hikaye. Yine bir ulaþýlmazlýðýn yýkýlmasýyla.







ZAMANINDAN ÖNCE YAZILAN HÝKAYE




( MANO’DA BÝR GECE )




Ýçeri hýzlý adýmlarla girdim. Yaðmur yaðýyordu. Beyoðlu’nun o yoðun, insaný telaþa sürükleyen ruhu, içime sýzmýþtý. Benim ruhum alýþtýðý halden kolay kolay çýkamaz. Alýþkanlýklarým vardýr benim. Kopamadýðým, taptýðým, sevdiðim alýþkanlýklarým… Bu bünye her yeniliði almaz, öyle içine kolay kolay. Bu halde arkamdan eli silahlý adamlar koþturuyormuþ gibi daldým içeri. Yüzümde bir telaþ ifadesi… Sanki az sonra dizlerinin önüne çöküp ‘yardým et’ diye haykýracaktým ona. Yüzümdeki ifadeyi, hýzlý adýmlarýmý garipsedi tabi. Ne diyebilirdim ki? Nasýl açýklayacaktým, kendimi kaybetmiþim yürürken, soluðu burada aldým mý diyecektim? Sustum, gülümsedim. Ýçten gülümsemesiyle karþýlýk verdi. Anlamýþtý. Her þeyi sormaz, anlatýp anlatmama özgürlüðü býrakýrdý karþýsýndakine. Ýnsaný yormayan insanlardandý. Bu yüzden rahat olabiliyordum onun yanýnda. Baþýyla terasý iþaret etti. Terasa geçtik. Yaðmur yaðýyordu, güzel bir caz parçasý çalýyordu. Þu an hatýrlayamýyorum ama sesi o güne çok uyan, biraz melankolik biraz neþeli bir tonu vardý parçanýn. Deniz öyle karanlýk duruyordu ki, ikimizde bir an öylece bakakalmýþtýk. Siyah bir çarþaf gibi, karanlýðý sahipleniyordu. Zaman da ona uymuþ, geceye varýyordu.
—Aç mýsýn? Bir þeyler hazýrlatayým mý dedi. Hala þarkýyý düþünüyordum, nasýl da aðlayasým vardý. Direniþlerim sonunda vazgeçti, yemek fikrinden. Þaraplarýmýz geldi masaya. Öylece denize baktýk bir süre. Sonra dayanamadým. Sanki konuþmaya çoktan baþlamýþýz da, küçük bir es vermiþiz gibi, ‘sonra öyle oldu’ iþte dedim. Güldü. Güzel gülüyordu. Ýçten… Ama bugün biraz hüzün vardý gülüþünde. Sonra da anlatmaya baþladý. Þarap güzel, sohbet güzel, içi güzel bir adam vardý gecenin kuytusunda. Mano’da bir þeyler samimiyetiyle ilerliyordu. Birbirimizi az tanýrdýk. Çaðýmýzýn büyük meþgalesi tanýþ- kaynaþ sitelerinden birinde tanýþmýþtýk. Az konuþmuþ, birbirimizi çok anlamýþtýk. Edebiyat, hayat, aþklar, yazmak, yazamamak çerçevesinde, acýlarýmýzla, geçmiþlerimizle demlemiþtik sohbetimizi. O gece de, denizin siyah çarþaflara özendiði gece de, belki kesik kesik cümlelerle, belki tanýþýk bir yabancýlýkla ama samimiyetle içimizi döktük Mano’nun loþ ýþýðýnda masamýza. Hayattan biriktirdiklerimizle ilerliyordu, hayat. Bu gece de biriktirip saklayabileceðim bir geceydi. Yan masalardan kahkahalar yükseliyordu. Biz de demlenmekten acýlaþmýþ bir hüzün vardý. Anlayacaðýnýz yüksek volüme mutlulukla, hüzünden kararmýþ ama tadý güzel melankoliyle gece bire bir ilerlemekteydi. Berabere! Alýþkanlýklarým vardýr benim. Kolayca baðlanabildiðim ama kopamadýðým… O gece ona da çok alýþmýþtým Mano’ya da. Hüznümü anlayan, ortak olan, kalemi güzel, içi güzel adama, sýcak sohbetine, edebiyat kardeþim dediðimde ‘tarihteki örnekler gibi’ demesine, sessizliklerden usanmamasýna, misafirperverliðine… Ah o gece ki mano! Kýz kulesine istesen varacakmýþsýn hissi uyandýrmasýna, yine de ulaþmanýn kolay olmadýðýný gösterip her þeyin kolay olmadýðý bir dünyada yaþadýðýmý hatýrlatmasýna, loþ, sýcak ortamýna, ruhuna uyan müziðine, sahibinden ötürü içten yanýna… O gece Mano’da saatler hüzne uyanmýþ tatlý bir samimiyetle ilerliyordu. Masa da þarap, masa da hüzün, masa da samimiyet, masa da dostluk… Ortam loþ, içimiz loþ, þarabýn verdiði sarhoþlukla cümlelerimiz yavaþ…








      ZAMANINDAN ÖNCE YAZILMIÞ HÝKAYENÝN HÝKAYESÝ



     Sýkýcý bir Pazar günü, kahvesini hazýrladý ve bilgisayarýnýn baþýna geçti Hale. Yarým býraktýðý öyküsünü tamamlamaya çalýþtý. Bir türlü aklýný toparlayamýyor, odaklanamýyor, öykünün içine giremiyordu. Sýkýldý çabalamaktan. Ýnternete girip kafasýný daðýtmaya karar verdi. Arkadaþlýk sitelerinden birine girdi. Bloglar üzerinden ilerleyen vakit öldürme sitelerin biriydi. Siteyi yaratýcýlýða izin verdiði için seviyordu. Ýnsanlar bloglarýna öykülerini, denemelerini koyup birbirleriyle paylaþýyordu.
O gece yazamamaktan usanmýþ Hale, insanlarýn yazdýklarýný okumaya baþladý. Derken bir metin ilgisini çekti. Hüzün dolu küçük bir hikayeydi, ilgisini çeken. Öykü hüznü anlatmýyordu, yaþýyordu. Sonra yazanýn diðer öykülerini okumaya baþladý. Yaþayan öykülerdi bunlar. Yaþayan ve yaþatan… Hale’nin içinde garip bir his oluþtu. Nedenini bilmeden bu öykülerin sahibine yakýnlýk duydu. Konuþmak istedi, öykülerini beðendiðini söylemek istedi ama çekindi.
Sonra adamýn öykülerinden esinlendi, yazma isteði doldu içi. Öyküsünü tamamladý, bloga koydu. Öyküyü beðenenler arasýnda adam da vardý. birbirlerinin öykülerini takip etmeye baþladýlar. Derken konuþmaya… Edebiyat, hayat, duygulardan konuþtular. Sonra sanaldan gerçekleþen bu sohbeti gerçek kýlmaya karar verdiler. Ama oldukça uzaktýlar birbirlerine. Þehirler arasý dostluðun, küçük isteði ulaþýlmaz görünüyordu uzaklar sebebiyle. Ama yaþam yazmakla da gerçekleþir dediler ve yazdýlar.
Böylece yazdýklarýný da yaþayan iki insan beraber olacaklarý aný yazdýlar gönüllerinden geçtiði gibi. Böylece zamanýndan önce yazýldý hikaye. Bir karþýlaþma anýný zamana, engellere inat önceden yaþadýlar. Böylelikle daha da büyüdü bu dostluk. Sanalý gerçek kýldýlar.
     Ama bilmediler ki, zamanýndan önce yazýlmýþ hikayelerinin kehanette bulunduðunu. Ýki yabancýyý dost kýlan bir hüküm vardý hikayede. Yaþamýn karýþmasýna izin vermeyip, yaþantýyý yazmýþ olmalarý kehaneti buyurdu. Kehanet dostluk ve samimiyetti belki ama gerçeðin nasýl yaþanacaðýný kim bilebilir ki?






      HAYATIN YAZDIÐI HÝKAYE


     Uzun yolculuklar çok þey öðretir insana. Gidiþler insana hem kendinden hem kendisinden öðretir. Ýçinin bilgisine erirsin, yollarýn anlarýnda. Vardýðýn yerde ki sen, yolculuktan önce ki olmazsýn. Saatler süren yolculuktan sonra yorgun ve içimin sesinden yorulmuþ ve tüm bunlarý düþünürken uzandým yataða. Ýçimden bir adým daha yaklaþtým sana dost dedim. Bir adým daha…
     Hikayesi önce yazýlmýþ bir karþýlaþmanýn hükmü boynumda düðümleniyordu buluþacaðýmýz saatlere yaklaþýrken. Ya hikayedeki gibi olmazsa? Ya yaþamla öykü uymazsa birbirine? Ya hikayenin öngördüðü gerçekleþmezse? Sorular içimi kemiriyordu. Her þeyi gerçekleþebileceði gibi tasarlayýp yazdým, ama ya gerçekleþmezse? O zaman düþündüm iþte, o zaman bazý þeyleri yaþama býrakmak gerektiðini anladým. Önceden söylenmiþ sözler, yaþamý zorluyordu. Ama artýk yapabileceðim bir þey yoktu.
     Karþýlaþma aný onun kafesinde olacaktý. Öykünün adýný aldýðý kafe de… Mano’da… Öykü geceye yazýlmýþtý halbuki, ama biz öðlen buluþacaktýk. Bu bile endiþelerimin artmasýna sebep oluyordu. Mano’ya ulaþmak için yollara uzandým yine. Yine bir yolculuk… Yine içimin sesi dolu dizgin gürlemekteydi. Kendime kýzýyordum. 'Hayatla hikayelerle karýþtýrýyorum, hikayeler kadar güzel olamaz ki. Hayat bu!' diyordum sürekli.
     Beyoðlu’nun insaný telaþa sürükleyen ruhundan geçip gittim, hýzlý adýmlarla. Kafe’ye girdim hala kendimle kavga ederek. Garsona onu sordum. Baþýyla terasý gösterdi. Terasa yöneldim ve onu gördüm. Birileriyle konuþuyordu. Gülüyor muydu? Galiba gülüyordu. Beni gördü, kalktý ve sitede ki takma adýmý tekrarladý gülümseyerek.
Doxa!Doxa!Doxa!
Ben o esnada doxa’nýn anlamýnýn o anki halime ne kadar çok uyduðunu düþünüyordum. Yol boyunca ya öyle olmazsa, ya böyle olmazsa diye diye kuruntudan kuruntuya sürüklenmiþtim. Kýz kulesini görebileceðimiz masalardan birine geçtik. Soluma döndüðümde, Beyoðlu’nun dar sokaklarý, ardýndan deniz ve kýz kulesini görüyordum. Ne de güzeldi! Hani býraksan kendini o yokuþtan önce denize varýp içinde saklanýrdýn, sonra kýz kulesine çýkýp da içini açardýn.
Konuþkan sessizliklerle güzelleþmiþti an. Daha ilk anda, endiþelerim dinmiþ, hikayenin samimiyetinin gerçek olduðunu anlamýþtým. Yazýlanlar mý gerçek mi kýlmýþtý dostluðu, gerçek mi yazdýrmýþtý bilmiyorum. Ama o karþýmda güzel yüreðiyle, içtenliðiyle duruyordu.
Güzel bir þarap eþliðinde konuþmaya baþladýk. Masaya gelen kafe elemanlarýyla tanýþtýrdý beni. Çok içten insanlardý. Belli ki onu da çok seviyorlardý. O konuþurken fark ettim ki, aslýnda hikayeler çok þey anlatýr. Kelimelerinden tanýmýþtým onu. Kelimelerimden tanýmýþtý beni. Ve biz týpký yazdýðýmýz gibiydik. Ve biz yazdýðýmýzý yaþadýk.
     Öyle güzel anlardý ki, gerçeklik duygusundan kopmaya baþlamýþtým. Ýnanýn bana bir hikayenin hem yazarý hem de kahramaný olmak, hayli güzel ama delilik sýnýrýna ulaþtýrabilecek bir durum. Çünkü her þey ancak bir hikaye de olabilecek gibiydi. Kýz kulesi, akþamla oynaþan güneþ, þarabýn kýrmýzýsý, insanlarýn samimi gülüþleri, arka fonda çalan caz ve o… Susup ta kýz kulesine baktýðým anlar, kuleden çok þey öðrendim bu hikaye hakkýnda. Ulaþýlmaz görünen, önceden yazýlmýþ hikayesinin kehanetinin ispatý kuleden… Kehanetler gerçekleþebilirmiþ, meðer dil dediðimiz aslýnda çok kuvvetli bir büyüymüþ. Kýz kulesi bunun ispatýydý.
     Biz þarapla demlenirken kafenin yetenekli elemaný Erkan, hikayeyi daha da güzelleþtirdi. Siyaha yüz vermiþ mavi bir gitarla geldi masaya. Ilýk sesiyle akþam üstüne serenat yapar gibiydi. Erkan’ýn içten gözleri, ýlýk güzel sesi, ana uygun seçtiði güzel þarkýlarla ve güzel gece mavisi gitarla hikaye daha toz pembeye boyandý. Bir yandan kafenin bir diðer elemaný Þükrü gülümseye gülümseye þaraplarýmýzý tazeliyordu. Zaten düþte gibiydim ve hýzlý içiyorduk. Anýn güzelliðinden, þaraptan çok etkileniyordum ya. Erkan çalýyor, Þükrü þaraplarý tazeliyor, o yine kafenin bir diðer elemaný Elen’le konuþup gülüþüyordu. Sonra düþündüm , niye herkes gülümsüyor diye. Gözleri ýþýldayan, içten ve güzel gülümseyen insanlarýn arasýna düþmüþtüm. Bir de fark ettim ki, bende gülümsüyorum, deniz de gülümsüyor, kýz kulesi de gülümsüyor.
Daha sonra bana dönüp yazýlmalý bu an dedi. Zamanýndan önce yazýlmýþ bir hikayeyi yazmak, yaþadýðýmýz o aný yaþamýnda içinden çýkarýp düþe taþýmak gibi. Düþ gibi günün, düþünü kurmak gibi… Hayli zor hayli güzel…Ama yazýlmasý gereken çok daha fazlasý var. mesela kýz kulesinin hikayesi, zamanýndan önce yazýlmýþ “Mano’da bir gecenin” hikayesi ve bu an…ve bir de hayat!
Yaþam, birbirinin içinde yaþayan hikayelerin hikayesidir. Yazýlmasý gereken daha o kadar çok þey var ki bu hikaye de… ama dedim ya bazý þeyleri de hayata býrakmalý diye… yazýlmasý gerekli olan cümleleri de yazýp, yazma iþini gerçek yazara yani hayat býrakmalý.
     Ben bir düþ kurdum ve yazdým. Ýyi ki de yazdým. Yazýnca yaþadým. Sonra yaþadým da yazdým. Aslýnda bu hikayeleri yazýya dökmenin de bir hikayesi var. Dedim ya, anlatacak çok þey var. Ama bunlarý ben deðil, hayat anlatacak.

















HAYATIN HÝKAYESÝ
     


     Bu hikaye týpký hayat gibi, içi içe geçmiþ yaþayan hikayelerden oluþuyordu. Ama bu hikaye de hayatýn bir hikayesiydi yalnýzca. Zamanýndan önce veya sonra... Yazýlmýþ bir gerçeklik veya yaþanmýþ bir gerçeklik olarak... Hayat gibi biraz düþ biraz gerçek! Hayat gibi biraz yalan biraz doðru!
     Bir 'an' için, binlerce kurgu yapabilirsiniz. Bin bir þekilde tasarlayabilirsiniz. Hayat olasýlýklarla, tesadüflerle ilerlerken, hikayeye kalan tesadüfler hayli çoktur. Nasýl yaþandýðý ya da nasýl yazýldýðý önemli deðildir aslýnda. Çünkü bu hayatýn hikayesidir.
     Hayatý yazmakla ya da yaþamakla gerçekleþtirmenin arasýnda fark yoktur, bu hikaye de anlamýný bundan alýr. Nasýl yaþandýysa da nasýl yazýldýysa da önemli deðil, önemli olan hayatýn içinde bir þekilde var olduðu. Ve aslýnda bunu yazanýn hayatýn kendisi olduðu!
     Hikayenin döngüsü çözülmez. Hikayeyi yazaný yazsanýz bile çözülmez. Çünkü yalnýzca bir yazan deðil, yaþayan, yaþadýðýný yazan, yazdýðýný yaþayan, ya da içinde barýndýran bir gerçeklik var. Neyin gerçek olduðunu nereden bilebiliriz ki?
     Ah hayat! Ah hikayeler! Aslýnda tüm söylenenlerden de öte, tüm çýkarýlacak derslerden de öte, bilmemiz gereken yalnýzca hayatýn bir hikaye olduðudur. Bu hikayeyi nasýl okursanýz okuyun! Ama unutmayýn siz hayatý okurken, hayatta sizi yazmakta. Sizin hikayenizi!
Sizin hikayeniz nedir?






HÝKAYEDEN SONRA




“ lal kuyunun parýltýsý dökülür parþömene. Sýrlar ya da hikayeler ne varsa arta kalan Ýstanbul'dan doldurduðum avuçlarýma, döktüm yazýya. Þimdi özgürüm. Þimdi ulaþýlmaz deðil parýltýlar. Þimdi binip de martýnýn kanadýna süzülebilirim semada. Þimdi varýp ta denize, saklanabilirim. Þimdi lanetin kulesin de, içimi açabilirim.

.........
          Kýz kulesine ulaþtým önce. Kalbimin parþömenine bir hikaye yazdým. Sonra Ýstanbul'a verdim hikayeyi. Hayatýn hikayesini... Ýstanbul'a... laneti görmüþ geçirmiþ, kehaneti bilen güzel Ýstanbul'a...

bunlar lal kuyunun son sözleri”

     



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Biblo Hayatlar
Sayýklayan Leke
Sayýklayan Oje


özlem þan kimdir?

yazarak yaþadým. . yazarak bildim

Etkilendiði Yazarlar:
murathan mungan,küçük iskender,altay öktem,nilgün marmara


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © özlem þan, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.