..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bilmek kadar kuþku duymaktan da zevk alýyorum. -Dante
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Dil > Hulki Can




14 Þubat 2009
Türkçe"nin Güncel Sorunlarý  
Tutu mu, tutsat mý?

Hulki Can


Günümüzde, üç beþ kitap okumakla kendilerini kültürlü, bilgili ve bilge sanan medyatik postmodern yazar ve çizer takýmý, dinci ulema ve büyükbaþlarýndan gelen yönlendirmeler doðrultusunda “tarihimizle barýþalým” söylemi ile Osmanlýcayý canlandýrma ve Osmanlý’yý diriltme gayreti içine girmiþlerdir ! Yani nerdeyse Osmanlý yýkýldý diye aðýt yakacaklar! Destur, destur!


:CFCI:


Tutu vs tutsat

Bir aralar ya da bu aralar pek moda olan “mortgage” sözcüðü ile giriþ yapalým da hem biraz eðlenelim, hem de biraz gülelim. Bilindiði gibi dilimize olduðu gibi yeni ithal edilen en son Ýngilizce sözcük “mortgage”! Bu sözcük yerine Türk Dil Kurumu “tutsat” denmesini önermiþ !

Ýyi de “mortgage”in Fransýzca’sý “hypothèque” yani “ipotek”! Ýpotek kelimesinin de ne anlama geldiðini bu ülkede bakkaldan çakkala herkes bilir ! Ýpotek bir borcun ödenmesine karþýlýk mülkün (mal veya gayrimenkul) rehin veya güvence olarak gösterilmesidir. Fransýzcanýn kültürümüzde baskýn olduðu devirlerde “ipotek” yýllar önce Türkçe’ye yerleþmiþ. Þimdi Ýngilizcesi de yerleþti pek güzel oldu.

Mortgage denince “kira öder gibi konut sahibi olma” anlaþýldýðýndan bu alaturka kargaþa sonucu vatandaþlar sanki bunu konut kredisinden bambaþka bir þeymiþ gibi yorumladý. Oysa arada hiç bir fark yoktur, “mortgage” ýn Türkçedeki karþýlýðý “ipotek” tir. Anlaþtýk mý? Hayýr, anlaþamadýk. Neden? Çünkü ipotek’in yeni Türkçesi 1998 baskýsý TDK sözlüðünde “tutu” olarak belirtilmiþ. Eyvah, eyvah ! O halde {mortgage = hypothèque = ipotek = tutu} ise “tutsat” ý bu denklemde nereye sokuþturacaðýz ?

Ülkemizde Fransýzcanýn pabucu dama atýlmasaydý, 1950li yýllardan itibaren Amerikan kültürü baskýn olmasaydý, bankacýlýk sisteminde “mortgage” yerine “ipotek” sözcüðü kullanýlacaktý haliyle. Ve ortalýk da böylesine toz duman olmayacaktý.

“Mortgage” ile “hypothèque” arasýnda korelasyon, karþýlýklý ilinti kurabilecek yeterli bilgi, beceri, eðitim ve donanýma sahip olmayan büyüklerimiz, yeni yetme ergen bankacýlarýmýz ve dil alimlerimiz iþte hem kendilerini, hem de milleti böyle güler misin aðlar mýsýn bir pozisyona düþürmüþlerdir. “Ignorantus, ignoranta, ignorantum !..."

Bu bizimkilerin kýrdýðý cevizlerin ne ilki ne de sonuncusudur. Cevizler kýrýlmaya ve bir takým sürü sepet cahil cühela da devletten nemalanmaya devam edecektir. Bu çapaçulluða kimsenin de dur demeye niyeti yoktur, çünkü, daha önce hak etmedikleri görevlere gelip ortalýðýn içine edenler kendi benzerlerini de ayný görevlere atamaya devam edecektir ve devran sürecektir ta ki gökten ateþ inip onlarý yiyip bitirene dek !!





Öcü harfler: q, x, w
Ýþte pencereden bakýyorum: Ýstanbul’un en büyük semtlerinden birinde cadde üzerinde sarý çizgiyle iþaretlenmiþ alana büyük harflerle “TAXÝ” yazýlmýþ. Büyük “Ý” nin noktasý bile var !

Büyük bir komplo (!) sonucu “x” harfinin sessiz sedasýz yazý diline yerleþtiðini, herkesçe de benimsendiðini görüyoruz ! Eyvah, Eyvah ! Bir kýsým yazar çizer de “dil elden gidiyor” diye hop kalkýp hop oturuyor !

Ama görüyoruz ki bugün “teletex, fax, maxi, expres, export, eximbank” gibi sözcükler, istesek de istemesek de, “ks” yerine “x” harfiyle yazýlabilmekte, kullanýlmakta ve anlaþýlmaktadýr.

Peki bu nasýl oldu? Nasýl oldu da X harfi Türkçe’ye sýzdý? ! Bu planlý, programlý bir þekilde olmadý. Bu kendiliðinden oluþan, dilin çekim gücünden, iç dinamiklerinden kaynaklanan bir süreçtir. Bu süreç engellenemez. Bunun tutup tutmayacaðýný göreceðiz. Ancak þunu vurgulamak gereklidir: Cebir, matematik, logaritma, biyoloji, fizik, coðrafya, termodinamik, trigonometride yýllardýr kullandýðýmýz; bir çok Türkçe sözlük ve Türkçe ansiklopedide yer alan “q, x, w” harflerini yazý dilinden atmak için sulu gözlü kampanyalar baþlatmak, ya da, Ýngilizcede “hindi” anlamýna da gelen “Turkey” yerine “Türkiye” yazýlmasý için didiþmek, ya da, “Washington”u “Vaþington” olarak yazmaya kalkýþmak abesle iþtigal, ucuz kahramanlýk deðilse nedir efendiler?

Bir ülkede böyle þeyler ön plana çýkarýlýyorsa, sahneleniyorsa, bilin ki o ülkede sahne arkasýnda çok çirkin iþler çevriliyor ve kamuoyu bu gibi tayyareden konularla meþgul ediliyordur. Mangalda kül býrakmayanlardan, dindar görünenlerden, vatan, millet edebiyatý yapýp ortalýðý toz dumana katanlardan korkun, çünkü o toz duman arkasýnda bir takým gizli iþler, dönme dolaplar perdeleniyordur mutlaka.

Mýsýr hükümeti kalkýp da: “bize bundan böyle Mýsýr demeyin biz mýsýr koçaný mýyýz, Egypt deyin” dese, ya da, Nepal’in komþusu Sikkim devleti “bu sözcüðün argo çaðrýþtýran benzerlerini sözlüklerinizden çýkarýn” dese, bu istemleri ne kadar ciddiye alýrýz? Yoksa bazýlarýn yaptýklarý gibi kadýný aþaðýlayan sözcükleri sözlüklerden çýkartma yoluna mý gideriz? Ya da Diyanet Ýþlerinin yaptýðý gibi turistler için bastýrýlan Ýngilizce Kuraný Kerim’lerde kadýný aþaðýlayan hükümleri hafifletir ya da çýkartýr mýyýz?

Dilimizde yerleþik biçimleri yoksa Latin kökenli özel isimlerin yazýmý deðiþtirilmez, olduðu gibi býrakýlýr. Yani, “Vaþington, Kuvito, Þamoniks, Nivyork” yazýlmaz, “Washington, Quito, Chamonix, New York” yazýlýr. Latin harfleriyle yazýlmayan isimler de Türkçe söyleniþiyle yazýya geçirilir: “Çaykovski, Konfiçyus, Çang Kayþek” vs...

Cümle aleme kendinizi güldürmeyin efendiler! Soytarýlýðýn bile bir adabý vardýr... Ben, yazý dilinde zaten kullandýðýmýz “x, q, w” harflerinin abecemize eklenmesinde bir sakýnca görmüyorum. Bu, tam tersi, dili bozmaz, zenginleþtirir.

Ýnceltme/uzatma imleci
Türk dilindeki en ilginç kural dýþý geliþmelerden biri de inceltme/uzatma imlecinin (^) yazý dilinden kovulmasý olmuþtur. Bu da kendiliðinden, dilin itme gücünden, doðal yapýsýndan, kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan bir süreçtir. Bu süreç de engellenemez. Bu yazý dilinin arýnmasý, aðýrlýklarýný atmasý, hantallýktan kurtulma çabasýdýr.

Esasen bu imleç salt Arapça, Farsça ve diðer yabancý kökenli sözcüklerde kullanýlmaktadýr. Türk kökenli sözcüklerde uzatma/inceltme olmadýðýndan bu imleç zaten kullanýlmaz. Arapça ve Farsça dilden atýlýrken bu imleç de onlar birlikte atýlmýþtýr. Artýk, “Kemâl/rüzgâr/kâmil/milât/millî ve benzeri sözcükleri yazarken bu imleç genelde kullanýlmýyor. Ama, konuþma dilinde gerekli uzatým/inceltim sesel olarak kendiliðinden yapýlmaktadýr.

Türkçede inceltim imleciyle yazýlmasý gereken kelime sayýsý yaklaþýk 250 civarýndadýr. Batý kökenli kelimelerde “l”den sonra gelen “o” ve “a” harflerinin üzerine bu iþaret zaten konulmaz. Örneðin, “lokanta, lokomotif, lokal, plan, plastik, plaket, plaj” gibi...

Þimdi bu imleci kullanalým mý, kullanmayalým mý? Bence bu o kadar önemli bir ayrýntý deðil ve bu konuda ýsrarcý olmak, bir taraftan kafada türban ciplerde, diskolarda fink atarken öte taraftan haþema ile çimmek veya misvakla diþleri temizlemekte ýsrar etmek gibi þekilci, arabesk bir yaklaþýmdýr. Ancak, yanlýþ anlama olasýlýðý söz konusu olduðu durumlarda bu iþaret kullanýlabilir. Anadilimizi doðru konuþma, yazma ve düzgün cümle kurmak daha önemli olsa gerek. O halde, neden Türkçesi bozuk spikerleri televizyon kanallarýndan ayýklamakla iþe baþlamýyoruz?

Türkçe sesel (fonetik) yapýsý gereði ardýþýk sessiz harflere katlanamaz ve sessizlerin arasýna sesliler koyarak seslendirmeye eðilim gösterir: Örneðin, tren/kristal/kripton/prens/plan/hristiyan/kriz/kritik/kristal/klüp” gibi sözcüklerin tümü yabancý dillerden gelme olup “tiren/kýristal/kýripton /pirens/pýlan/hýristiyan/kýriz/kýritik/kýristal/kulüp” diye yazýlma ve okunma eðilimi taþýr. Zamanla, sözlüklerde “hýristiyan, kýristal, kulüp” olarak yer alan sözcükler hýzla “hristiyan, kristal, klüp” haline dönüþmeye baþlamýþlardýr. Ama siz illa o “hý” sesini duymak istiyorsanýz o zaman size iyi hýrlamalar.

Öte yandan, “Nike, McDonalds, Starbucks, Carrefour, Bauhaus” gibi yabancý isimler özgün olarak yazýlmakta ve özgün okunuþlarý ile telaffuz edilmektedir. Maðazalarýn, alýþveriþ merkezlerinin yabancý isimler kullanmasý, ya da, yeni inþa edilmekte olan site adlarýnýn Ýngilizce olmasý o kadar önemli deðildir. Bu tür örnekler her dilde ve ülkede görülür. Bunlar o dilin bozulduðu, yozlaþtýðý, anlamýna gelmez. Paris’te Ýngilizce veya Ýtalyanca isimleri olan , keza Londra’da da Fransýzca veya Ýtalyanca isimler kullanan bir sürü maðaza vardýr. Ama þunu da eklemek istiyorum: Bu ülkede Arap harfleriyle basýlmýþ gazeteler, dergiler, kitaplar basýp “Osmanlýcayý” canlandýrmaya çalýþmaya kalkýþacak baldýrýçýplaklar da olacaktýr. Yakýndýr. Ýzleyin. Bu toz dumanda gözden kaçan þudur: eðitim sisteminin yaz boz tahtasýna dönerek tamamen mahvolduðu, düzgün cümle kurmaktan, saðlýklý düþünmekten yoksun kara cahil bir kuþaðýn yetiþmekte olduðudur. Yeni yetiþen kuþaklar, küçük bir azýnlýðýn dýþýnda, dinci, baðnaz, cahil, ukala, þýmarýk, arsýz, kendini beðenmiþ ve psikopattýr. Bunu zaten bana gelen epostalardan çok rahat gözlemleyebiliyorum.



Belgegeçerleþtiremediklerimizden misiniz ?
Ýmdi gelelim “faks” yerine kullanýlmaya baþlanan “belgegeçer”e. TDK’nýn türettiði “açkýcý, yelleç, uzduysak, uzgörsek” gibi çirkin sesli bazý kelimelerin halk dilince benimsenmesine pek þans tanýmadýðýmý belirteyim. Ayný durum “belgegeçer” içinde geçerli. Çünkü her þeyden önce kelime çok uzun ve ardýþýk “gegeçe” sesi hoþ olmayan, kekemece bir týný yaratýyor.

Örneðin: “Geçerli belgeleri fakslayýn” yerine “geçerli belgeleri belgegeçerleyin” mi diyeceðiz? Hani bu “Anastas mum satsana” gibi bir þey oldu. Adam kekemeyse yandý. Ýnanýn gülemiyorum bile...

Amaç ne olmalýdýr? Amaç, her ne pahasýna olursa olsun, arý Türkçe ile yazýlmýþ, anlaþýlamaz, uyduruk, düzmece, yapay bir dil mi oluþturmak, yoksa, halk tarafýndan benimsenen bir dil mi kullanmaktýr? Bu konular Türk edebiyat çevrelerinde çok tartýþýlmýþtýr ve halen de tartýþýlmaktadýr. Bence, genel yöntem ve yönelim, yaþayan halk dilinin temel alýnarak dilin sadeleþtirilmesi, yalýnlaþtýrýlmasý olmalýdýr.

Ýspanya’da Cervantes (1547-1616), Fransa’da Montaigne (1533-1592) bu yolu bilinçli bir þekilde ilk kez izlemiþler, bu yöntemin öncülüðünü yapmýþlardýr. Don Kiþot ‘un yaratýcýsý Cervantes, aðdalý Latinceyi terk edip, eserlerinde yaþayan halk dilini kullanmýþ ve Ýspanyolcanýn yalýnlaþmasýna çalýþmýþtýr. Montaigne de 3 ciltlik “Denemeler”ini yaþayan halk dili ile yazmaya özen göstermiþtir. “Çarþý pazarda konuþulan Fransýzca ile yazmak istiyorum” sözleri onun halk diline olan sevgi ve özlemini dile getirir. Cervantes ve Montaigne’in yüzyýllarca önce halk dili ile yazmýþ olduklarý eserlerinin, bugün büyük ölçüde herhangi bir ek çeviri yapýlmasýna gerek kalmadan, rahatça anlaþýlmasýnýn sýrrý budur. Luther (1483-1546) Ýncil’i Latinceden Almancaya çevirerek halkýn anlayabileceði bir hale getirmiþ ve ortalýk birbirine girmiþtir. Türk yazarlarýndan Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp ile Sait Faik de bu yolu bilinçli bir þekilde izleyenlerdendir.

Ayný þekilde, yüzyýllarca önce yaþamýþ olan Karacaoðlan, Yunus Emre gibi halk ozanlarýnýn eserlerini de bugün rahatça anlayabiliyorsak bunun nedeni ozanlarýn halk dilini kullanmalarýdýr. Ama, öte yandan, Farsça ve Arapça etkisinde kalmýþ olan, divan þiiri ise hiç anlaþýlamamaktadýr. Meraklýsý dýþýnda okullarda ders olarak okutulmasýna bile gerek yoktur. Sonu çöptür.

Dil ve tarih
Günümüzde, üç beþ kitap okumakla kendilerini kültürlü, bilgili ve bilge sanan medyatik postmodern yazar ve çizer takýmý, dinci ulema ve büyükbaþlarýndan gelen yönlendirmeler doðrultusunda “tarihimizle barýþalým” söylemi ile Osmanlýcayý canlandýrma ve Osmanlý’yý diriltme gayreti içine girmiþlerdir ! Yani nerdeyse Osmanlý yýkýldý diye aðýt yakacaklar! Destur, destur!

Bre nâbekârlar ! Geçmiþ tarihimizle savaþ halinde miyiz ki barýþalým? Osmanlý’nýn teokratik paradigmasýyla þeriat düzeninin ülkeyi ne kadar geri býraktýðýný –ki bunun acýsýný bugün hâlâ çekiyoruz, daha da çekeceðiz - görmek için ne yapmalý bilmem ki komple beyin nakli mi? Hurafe ve masalsý bir tarih okuya okuya sonunda beyin özürlülerin sayýsý gitgide artmaya mý baþladý yoksa? Þiþirilmiþ bir tarihin sulandýrýlmýþ hamasi hayalleriyle havalarda uçarken gerçeklerle karþýlýnca geçirilen þokun neticesinde ortaya çýkan aþaðýlýk kompleksini gidermek için mi yoksa bu “geçmiþle barýþma sendromu”?

Cennete gidince evlenip çoluk çocuða karýþýp, oradaki köþklerde villalarda oturacaklarýna içtenlikle inanan akýl fukarasý dindar (!) garibanlar, medrese öðrencileri, tarikatçýlar var. Bunlarýn büyük bir çoðunluðunu dini eðitim veren okullarýn mezunlarý oluþturuyor. Bunlarýn ülke geleceði için ne kadar büyük bir tehdit oluþturduðunun ne zaman ayýrdýna varacaðýz? Bizim kadar tarihiyle barýþýk ve yapýþýk bir millet olmasýn. Öyle cývýk bir tarih öðretiliyor ki ileride gençler gerçeklerle yüz yüze geldiklerinde psikolojik bunalýma, depresyona veya aþaðýlýk kompleksine giriyorlar.

Naçizane önerim okullarda “karþýlaþtýrmalý tarih” okutulmasýdýr. Yani, örneðin XV.ci yüzyýldan itibaren Avrupa Rönesans ve Reform hareketleriyle büyük aþamalar yaparken biz niye bu geliþmeye ayak uyduramadýk ? Biz sürekli birbirimizle tepiþirken, Lale Devrinde al gülüm ver gülüm zevkü sefa içinde yaþarken Avrupa’da ne gibi keþifler oluyordu? Buharlý lokomotif keþfedildiðinde biz ne halt ediyorduk? Matbaa niye 300 sene sonra ülkemize geldi? Niye hâlâ bir dilenci gibi AB kapýsýnda bekletiliyoruz? Bizim Orta Asya’daki eski komþularýmýz Çinliler, Japonlar, Koreliler nasýl oldu da bizi geçti? gibi...

Ýkincisi artýk ülkemize faydadan çok zararý dokunduðu açýkça ortaya çýkmýþ olan, dinci ideolojinin kalesi haline dönüþmüþ Diyanet Ýþleri ile medrese öðrencisi üretim merkezi ve sýðýnaðý olmuþ Ýmam Hatip Okullarý gibi kurumlarýn tasfiye edilmesidir. Ýlahiyat Fakültelerinin de bilimdýþý görüþleri din diye öðreten þeriatçý profesörler yetiþtiren hurafe üretim merkezleri haline gelmesi önlenmelidir. Hýzla çoðalan dergah, tarikat ve tekkelerden söz etmiyorum. Bunlar zaten yasalara göre suçtur.

Dil devrimi
Elimde 1924 basýmý Ýngilizce-Türkçe tarihi bir sözlük var. “Fratelli-Haim-Constantinople” matbaasýnda “Türkiye Cumhuriyeti Milli Müdafaa Komiserliði” tarafýndan bastýrýlmýþ. Sözlüðü hazýrlayan Türk Donanmasýndan Deniz Binbaþý A. Vahit Bey. Ýngilizce kelimelerin Türkçe karþýlýklarýný hem Arap hem de Latin harfleriyle yazmýþ. Henüz Latin harflerinin kullanýlmadýðý o devirde Vahit Bey kendi mantýðýna göre bir alfabe oluþturarak Latin harflerini belki de ilk kez Türkçede kullanmýþ!. Örneðin, “ç” yerine “ch”, “c” yerine “j”, “þ” yerine “sh” olarak vs belirtmiþ. Örnekler:

Republic of Turkey : türkiya jümhouriyyeti
Good Morning : sabah sherifler hayr olsoun
God : allah, jenabu haqq, tanru, ilâh, mâboud
Mortgage : terhin (rehin verme), istiglal (gayrimenkulun rehine konmasý)

Yeni Türk alfabesi 1 Kasým 1928de Dil Devrimi ile yürürlüðe girecektir. Yýllarca yeni Türkçeyi aþaðýlayan ve alay konusu yapmaya çalýþan, inatla Arapça- Farsça sözcüklerle yazan, “Allah” yerine “Tanrý” sözcüðünü kullananlarý kafirlikle suçlayanlar bugün treni kaçýrmamak için ister istemez arý Türkçe’ye yönelmiþ durumdadýrlar.

Dil sürekli deðiþen, geliþen, yeni sözcükler ve yapýlanmalar üreten canlý bir varlýktýr. Teknik, bilim ve toplum geliþip yeni araçlar, gereçler, eþyalar, sistemler, düþünler ürettikçe dil de deðiþim, geliþme ve sözcük üretmesini sürdürecektir. Eski sözcükler tasfiye olacaktýr. Bu her çaðdaþ dil için geçerlidir. Saðlam dilbilgisel yapýsý ve “ses uyumu” gibi eþsiz özgünlüðüyle Türkçe dünyanýn en devingen, en zengin, hatta tam olarak keþfedilmemiþ canlý dillerinden biri olma özelliðini taþýmaktadýr. Aydýnlarýn ve yazarlarýn en birincil görevi dilimizi yetkinleþtirmeye çalýþmak olmalýdýr.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn dil kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dil Savaþlarý
Cart Curt Dili Anabilim Dalý ve Edebiyatý!

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Çaðdaþ Gagavuz Þiiri
Mevlana'nýn Tesettür ve Kadýnlarýn Örtünmesine Bakýþý
Yahudi, Hristiyan ve Ýslam Teolojisinde Þeytan ve Þeytanlar (1. Ci Bölüm)
Ýslamlýktaki Cinselliðin Psikopatolojisi (2. Bölüm)
Yahudilik, Hristiyanlýk ve Müslümanlýkta Kutsal Savaþ ve Ganimetler
Yahudi - Hristiyan ve Ýslam Teolojisinde Cincilik ve Cinlere Ýnanýþ
Omega Melancholia (Omo) Sendromu
Ýslamlýktaki Cinselliðin Psikopatolojisi (1. Bölüm)
Yahudi Soykýrýmý Gerçek mi, Abartý mý? (3. Bölüm)
Yeni (!) Anayasayý Kimler Ýstiyor?

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Elsa'nýn Gözleri [Þiir]
Kraliçe ve Bahçývan - II [Þiir]
Albatros [Þiir]
Yeryüzü Rüzgarlarý [Þiir]
Kraliçe ve Bahçývan [Þiir]
Op. 11 Piyano Ezgileri, Arnold Schönberg [Þiir]
Malta Þahinlerine [Þiir]
Uçan Ayakkabý [Þiir]
Havanýn Ölümü [Þiir]
Her Ocak Hiddetle Tütüyor… [Þiir]


Hulki Can kimdir?

Baþlýca yapýtlarý: Eski Kule Müziði (þiir) Geometrik Aydýnlýk (þiir) Havanýn Fen Noktasý (þiir) Tartaros Paradigmasý (eleþtiri) Teslis Sendromu (eleþtiri) Nano Kutsallýk (eleþtiri) Sevgili Kutlu Yaþam (öykü) Kuþku Bilinci ve Eleþtiri (eleþtiri)

Etkilendiði Yazarlar:
Montaigne, Descartes, Russell, Tolstoy, N. Hikmet, Dostoyevski, Nietzsche, Freud, Darwin, Marx, Engels, Lenin, Bakunin, Kropotkin, Voltaire, Diderot


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hulki Can, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.