640K bellek herkese yetmelidir. -Bill Gates, 1981 |
|
||||||||||
|
Baþlýk abartýlý deðildir. O dünyanýn en masum, en samimi, en hakiki yayýncýsýydý. Kimdi bu yayýncý, onun kiþisel dünyasýnda kýsa bir yolculuk yapalým. Mehmet Düz (1955-2006) Aybastý doðumludur. Aybastý’nýn Merkez Ýlkokulunda beþinci sýnýfa kadar okur. 1966’da ailesinin Bafra’ya göç etmesi üzerine, son sýnýfý Bafra’nýn Doðanca Ýlköðretim Okulunda okur. Yaz tatillerinde Samsun’da gazinolarda yer göstericiliði, komilik, garsonluk gibi iþlerde çalýþýr. Ordu ve sahil ilçelerine fýndýk sezonunda fýndýk toplamaya gider, okul harçlýðýný çýkarýrdý. Güzel türkü söyler, iyi de baðlama çaðlardý. Bu nedenle, küçüklüðündeki adý “âþýk”tý. Belki de Aybastý’ya baðlamayý ilk o götürmüþtür. 1967’da, Perþembe Yaylasýndaki panayýrda Ordulu bir fýndýk tüccarý, sesini o kadar beðenir ki, onu götürür bir terziye, en iyisinden bir takým elbise yaptýrýr. Büyük aðabeyinin Erzurum’da olmasý ve onun yanýnda okuyacaðý düþüncesiyle ortaokulun ilk iki yýlýný Erzurum’da, son sýnýfý ise Bafra’da okur. Erzurum’da hafta sonu ve tatillerde sokaklarda gazete/dergi satardý. Samsun’daki Gelemen Ziraat Meslek Okuluna yatýlý olarak girmiþ ve üç yýl sonra mezun olmuþtur. Ziraat teknisyeni olarak Elazýð’a atanmýþ ve orada da evlenmiþtir. Elazýð’dan sonra Bafra Ýlçe Tarým Müdürlüðünde görevlendirilmiþ. Oradan tekrar Baskil’e (Elazýð) atanmýþ, can güvenliðinin tehlikeye girdiðini anlayýnca Ankara’ya 1977 yýlýnda tayinini istemiþtir. Sonra üniversiteyi dýþarýdan takip etmiþ ve bitirmiþ, Ankara’da bir buçuk yýl öðretmenlik de yapmýþtýr. Ankara’da 1978 ile 1980 yýllarý arasýnda Ziraatçiler Derneði yönetim kurulunda da görev yapmýþ, o dönemde önemli ve cesaret isteyen projelere öncülük etmiþtir. Tarýmcýlar Vakfýnýn kuruluþuna öncülük etmiþ, Ziraat Dünyasý isimli derginin de editörlüðünü yapmýþtýr. O dergiyi çiftçilere ulaþtýrmaya çalýþmýþtýr. Daha pek çok etkinliðe fikirleriyle katkýda bulunmuþtur.Bir gün alýp götürürler Mamak zindanlarýna. Orada iki aya yakýn, Dal olarak adlandýrýlan iþkencecilerin zulmüne uðrar. Ýçerden çýktýktan sonra ruh saðlýðý bozulur. Kendine gelip de iþine gidemez. Sonra müstafi durumuna düþer. Tabii o dönemde kimse solculara hele içeri girip çýkanlara iþ vermeyi cesaret edemezdi. Ne yapabilirdi ki, bildiði en iyi iþ, kitap ve ansiklopedi pazarlamacýlýðýydý. Ýstanbul’a gider, yayýnevlerinden ansiklopedi, kitap setleri alýr. Çýkar yollara, baþlar dolaþmaya; hastaneler, saðlýk ocaklarý, okullar derken girip çýkmadýðý yer kalmaz. Anadolu’da köy kent demez dolaþýr, kitap ve ansiklopedi pazarlar. Hatta bir defasýnda 1980’li yýllarýn ortalarýnda Datça’da kaymakamýnýn emriyle ilçe sýnýrlarýnda kitap satýþýný engellemek maksadýyla otomobilinin kapýlarý kilitlenir, akþamdan sabaha kadar arabasýnýn içine hapsedilir, sabahleyin þehri terk etmesi tembihlenir. “Sana burada kitap mitap sattýrmayýz. Yoksa senin için iyi olmaz ha... Bunu bilmiþ ol,” gibi laflar edilir. Datça’dan sabahleyin koþar alelacele ayrýlýr. Pazarlamacýlýk zor iþtir. Sonra sergi iþine yönelir. O Türkiye’de tatil yörelerinde sergi açan ilk kiþidir de. Ondan sonra kimi arkadaþlarý sahil yörelerinde sergi açmýþ, sonra da yaygýnlaþmýþtýr. Yine kitap pazarlama iþini de Anadolu’da ilk baþlatanlar arasýndadýr. Yerleþik bir kitabevi kurmak ister. Adana’da bir sergi açar, bakar kitaba ilgi var, onu kitabevine dönüþtürür. Açmýþ olduðu Ekin Kitabevi, Adanalý okuyucunun uðrak noktasý olur. Devamýnda Ankara’da Tunalý Hilmi Caddesinde bulunan Sümer Kitabevini devralýr. 1989 yýlýnda Ekin Yayýnlarýný kurar. Böylece kitap yayýncýlýðýna da baþlamýþ olur. Yalnýzlýðýn getirmiþ olduðu açmazlarla iþlerini yürütmekle zorlanýr. Önce Sümer sonra da Ekin Kitabevini kapatmak zorunda kalýr. 1996’da Ýskenderun’da bir kitap sergisi açar. Bu sergi iki yýla yakýn devam eder. Ýþte bunun devamý olarak Ferda Kitabevi kurulur; halen Ýskenderun’da varlýðýný devam ettirir bu kitabevi. Bundan sonra zamanýný sadece kitap yayýncýlýðýna ayýrýr. Çeviri ve telif olmak üzere iki yüze yakýn kitap yayýnlar. Basýma hazýr yüzlerce kitap taslaðý hazýrlar. Öyle parasýz pulsuz yayýncýlýk yapmak da kolay iþ deðildir. Her þeye raðmen direnir, çok önemli yazar ve þairlerin kitaplarýný yayýnlar. Türk edebiyatýna yeni yüzler, yeni yapýtlar kazandýrýr. Pek çok çeviri kitap yayýnlar. Telif ve çeviri olarak kitabý yayýnlanan pek çok kiþi, bu nedenle akademik kariyer yapar, kimileri de edebiyat dünyasýnda hatýrý sayýlýr kiþiler arasýnda yer alýr. Bütün bu süreçte, yakýn ailesi dýþýnda en ufak bir katký görmemiþtir. Bunlara raðmen, en insani gereksinmelerinden özveride bulunmuþ ve bu kitaplarý yayýnlamýþtýr. Çoðu zaman býrakýnýz bir evi, bir otel odasýný, parklarda sabahlamýþtýr. Çok az yediðinden midesinin küçüldüðünü söylerdi. Ulus Baker’le Cebeci’de küçücük bir evde otururlar. Daha ilk ay, dairenin kirasýný veremezler. Bir akþamüstü eve gelirler. Aslýnda gelemezler. Evin kapýsýna gelirler: Hava yaðmurlu ve rüzgârlýdýr. Kitaplar defterler, yatak yorgan, kap kaþýk, neleri var neleri yok kapýnýn önündedir. Kimi kitaplar ve eþyalar ýslanmýþ, kimilerini de rüzgâr saða sola sürüklemiþtir. Evin sahibi koymuþtur evde ne var ne yoksa kapýnýn önüne. Ne yapacaklarýný bilemezler. Evraklar, yazýlar, o güzelim kitaplar, her þey gitmiþtir. Kim bilir o evde Ulus Baker’in gün yüzüne çýkmamýþ ne yazýlarý vardý. Yine Ulus Baker’le ilginç ve trajik bir anýsý ise þöyle: Bir akþam Sýhhýye’deki oturduklarý evin teras katýna çýkýyorlar, intihar etme teþebbüsünde bulunuyorlar. Çok uðraþýyorlar ancak bir türlü intihar edemiyorlar. Aðabeyim bunlarý anlattýkça güler dururdu. Kitap pazarlamacýlýðý, çeþitli yerlere kitap sergisi derken tekrar memuriyete kararý verilir. Meþakkatli yýllarýn ardýndan 2003’te Ayaþ Ýlçe Tarým Müdürlüðüne atanýr. Mehmet Düz halinden memnundur. Ayaþ’a edebiyat çevresinden arkadaþlarý da gelip gider. Bunlar, Ulus Baker, Yücel Kayýran, Engin Korelli ve baþka arkadaþlarýdýr. Ayaþ’ta sebze meyve (domates, biber) yetiþtirir. Turþu yapar. Arkadaþlarý geldikçe yanýna, onlarla bir þeyler yemek içmek çok hoþuna giderdi. Orada felsefe ve edebiyat üzerine söyleþiler yapýlýr. Özellikle günümüz þiiri tartýþýlýrdý. Ayaþ adeta edebiyat sanat ve felsefe okulu olmuþtur Mehmet Düz orada olduðu süreçte. Her þey öyle düzgün gitmez. Bir gün ayaðýnda aðrý þikâyetiyle Ayaþ Saðlýk ocaðýna gider, oradaki tabip ona bir merhem verir ve bunu bacaklarýnýn aðrýyan kýsýmlarýna sürmesini ister. Oysa rahatsýzlýðýn akciðer kanserinin belirtileri olduðu sonralarý ortaya çýkar. Son günlerinde bu doktorun adýný hep andý durdu. Yaklaþýk on beþ ay süren tedavi olumlu sonuç vermez. Vefatýndan önce, çok sevdiði Karaburun’a isteði üzerine birlikte gittik; duygulandý, gözlerinde mutlu mutsuz bir ýþýltý oldu. Sonra gözlerini açtýðý, yaþadýðý topraklara, yaylalara, ovalara, Aybastý, Ordu, Samsun ve Bafra’ya götürdük. Birlikte güldük, hüzünlendik. Oralarýn tatlarýný, lezzetini alamadý. Ayran içemedi, çok sevdiði fasulye, pazý turþularýný yiyemedi. Soðuk yayla suyundan içemedi. Acýmsý bir hayat okunurdu yüzünde. Çok acý çekti mi bilemem. Ancak bunu hiç fark ettirmedi bize. Ömrünün son günleri yatakta geçti. Artýk hiçbir þey yiyemez içemez olmuþtu. Su dahi içmiyor, bakýþlarý donuklaþýyordu. Televizyonda kitapla, sanatla veya kültürle ilgili, hele hele kitapla ilgili bir program olursa hiç kaçýrmaz, gözlerini diker televizyona, can kulaðýyla dinlerdi. Ömrünün büyük bölümünü geçirdiði Ankara’da 18 Eylül 2006 günü aramýzdan ayrýldý. Ertesi gün, doðduðu köyün aile mezarlýðýna sevenleri akrabalarý ve memleketinin devrimci insanlarý eþliðinde topraða verildi. Þýrýl þýrýl Karadeniz’e akan Bolaman Irmaðýnýn sesini duysun ve uykusu bölünmesin düþüncesiyle, çok sevdiði anasýnýn babasýnýn koynuna yorgunluðuyla, yalnýzlýðýyla býrakýldý. Biliyorum, ne Mehmet Düz’ler geldi geçti, neleri de gelip gelecek bu edebiyat dünyasýndan, bu devran hep böyle dönecek. Mehmet Düz’ü, zindanlar, iþkenceler, parasýzlýk, meskensizlik, vefasýzlýk, bilcümle namertlikler yýkamadý. Ancak onu kanser aldý aramýzdan. Yapacak, yayýnlayacak çok þeyleri vardý. Onlar yarým kaldý... yarým... hep yarým...
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © kemal düz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |