..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir sanatçý baþarýsýz olamaz; sanatçý olabilmek bir baþarýdýr. -Charles Horton Cooley
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Yeraltý > þenol durmuþ




3 Mayýs 2009
Cafer Kalfa Konstantinopoliste  
þenol durmuþ
"Ey oðul sana ben ne demiþtim?..Küffar topraðý Konstantinopolis seni bekliyor. Bir görevin vardý senin. Sen öncüsün, arkandan gelecekler var demiþtim. Ama sen ne yaptýn, bre þerefsiz?.. Sen Allah'tan korkmaz mýsýn, bre kafir, bre dürzü, bre namussuz, þerefsiz, haysiyetsiz sapýk. Karýn Haticeye acýmaz mýsýn?.. Oðlun Hýdýr'dan kýzýn Fadime'den utanmaz mýsýn sen? Sen nasýl Müslümansýn? Kendine gel benden söylemesi. Cehennem de numaralý yerin hazýr, bunu böyle bilesin"


:BFFF:
Akþam karanlýðý Topkapý otogarýnýn üstüne çökerken, yoðun kalabalýk yine sahnedeydi. Anadolunun dört bir yanýndan gelen otobüsler binlerce yolcusunu boþaltýrken, binlercesini de geri yüklüyordu. 12 Eylül askeri darbesi daha yeni yeni insanlara huzur, güven ortamýný saðlamýþ olacaktý ki, seyyar satýcýlar dahi insanlar mutlu sayýlýrdý. Çorap pantolon satanlar bir yana, þerbetçiler, ayrancýlar hep bir aðýzdan haykýrýyordu. Kaset satanlarýn tezhagýnda hoparlörden baðýran arabesk sanatçýlarý da bu orkestrada baþrol deydi.

Devriye gezen askerler de üstüne düþen vazifeyi elbette ihmal etmiyordu. Þüpheli þahýs ya da hain olma ihtimali olan insanlarýn suratlarý inceleniyordu. Kahraman askerlerin iþi gerçekten zordu. Karýnca gibi kaynayan otogarda kime bakmýþlarsa da tek bir fotoðraf görüyorlardý. Kalýn býyýklý, kýsa boylu, kumaþ pantolonlu, ceketli adamlar aynýydý. Sanki bir kalýptan çýkmýþ insanlardý. Ayný býyýk, ayný yüz, ayný elbise ama binlerce adam.Yoðun kalabalýkta bir adam dikkatlerini hemen çekti. Elinde Tahtakale iþi, tahta kýrmýzý bavulla yürüyen adamýn ayakkabýlarýndan çýkan kývýlcýmlar gerçekten dikkat çekiciydi.Onbaþý onu sert bir ses tonuyla durdurdu.

"Hoop hemþerim, dur bakalým kimliðini çýkar. Ayakkabýnda ne taþýyorsun? Mermi, barut falan olmasýn. Çýkar þu ayakkabýlarý."

Mavi bereli iki komandodan biri tüfeðine mermiyi sürmüþtü. Kýsa boylu, yarým kel kafalý, kahverengi çizgili takým elbiseli adam mermiden daha hýzlý davranýyordu. Kýrk dört numaralý iki pabuç çoktan çýkmýþtý, sahneye. Askerlerin postal ucunda emre hazýrdý.

"Gardaþ yanlýþ anlamayýn, memlekete kesin dönüþ yapýyorum. Bu ayakkabýlarý da Mahmutpaþa'dan bir Ermeni usta'dan aldým...Hakiki köselidir. Asfaltta kaymasýn diye kenarlarýna hakiki çelikten ince parçalar yerleþtirmiþti. Bazen sürtünmeden olacak ki ateþ çýkarýyor. Bana Cafer kalfa derler. Aksaray'da bilimum inþaatlarda ustalýk yaptým. Yirmi küsür senedir buradayým. Artýk memlekete kesin dönüyorum. " diyordu adam.

Askerler Cafer Kalfa'nýn ayakkabýlarýna bakarken onun adeta yalvaran, gülümseyen yüz ifadesinden, konuþmasýndan güvenilir bir insan olduðunu hissediyordu. Onlar da gurbetteydi... Bu adamda onlardan biriydi. Bir askerin dayýsýna, dedesine benziyordu. Diðerinin amcasýna, komþusuna benziyordu. Adam hala köy kokuyordu. Yirmi yýl geçmesine raðmen kokuyu üzerinden atamamýþtý. Onbaþý sorumluluðun gereði olacak ki asýk suratýný daha da asýyordu. Ýçindeki mutluluðu bu þüpheli þahýsa hissettirmek kesinlikle göreviyle baðdaþamazdý.Emir yine sertti.

"Tamam hemþerim sana inandýk... Giy ayakkabýlarýný ama bana kalýrsa sen gene eskisi gibi lastik ayakkabýlarýný giy. Bu þehir ayakkabýlarý bile adamýn baþýný derde sokar. Görüyon deðil mi? Hadi sana iyi yolculuklar, al kimliðini de."

Hýzlý bir þekilde ayakakbýsýný giyen adam kafasýný kaldýrdýðýnda iki asker çoktan yok olmuþtu. Cafer kalfa da mutluydu. Mýrýldandý:

"Ulan biz bu askerle dünyayý fethetmezsek anam avradým olsun."

Cebinden çýkarttýðý bilete baktýðýnda hareket saatine on dakikalýk bir süre kalmýþtý. Valizini kaptýðý gibi koþar adým "Fetih" turizmin bürosuna ulaþmasýna üç dakikalýk bir süre yetti. Muavine valizi teslim ettikten sonra koltuða numarasýna baktý. Gülümsüyordu. Cam kenarý onundu. Oturur oturmaz tesbihini çýkardý. Sallýyordu. Çektikçe çekiyordu. Tespihten fazla ses çýkmýþ olacak ki az sonra muavin uyarmak zorunda kaldý:

"Abi önde hasta yolcular var. Sana zahmet þunu sessiz salla, rahatsýz olmuþlar."

Muavini ikazý onu üzse de olgunlukla karþýladý:

"Olur gardaþ, olur. Moralim biraz bozuktu, eyvallah, biz her yola uyarýz."

Baþýný cama dayadýðýnda aheste aheste çekiyordu. Düþünceliydi Cafer kalfa. Koca yirmi sene Ýstanbul'un topraðýný çiðnedikten sonra bu þekilde dönüþ onu rahatsýz ediyordu. Eþek yüküyle para kazanmýþtý. Þimdi ise cebinde bir eþek alacak kadar parasý yoktu. Nerede hata yapmýþtý?
Hangi yüzle köyüne dönecekti. Ya oradakiler duymuþsa ne derdi acaba?

"Selamýn Aleyküm gardaþ herhalde ben yanýndaki koltuðun sahibiyim."

Fýrça býyýklý, kalýn kaþlý, tombul bir adam baþýnda dikilmiþ ona bakýyordu. Onun da elinde bir tesbih vardý. Konuþma tarzý yüz ifadesi, ayný bakýþlar. "Bizim kasabadandýr" diye düþündü.

"Buyur hemþerim geç otur ne demek. Yalnýz koltuklar biraz dar, yol bitene kadar helak oluruz, vallahi billahi."

Adam gülümseyerek oturduðunda sigara paketini çýkartarak ikram etti.:

"Adým Haydar. Dikenköyde otururum. Sütçü Salih'in torunuyum duymuþsundur belki."

Elbette duymuþtu."Duydum ama bir kez sizi köye gelmiþtim. Bir gelin almýþtýk. Bana da Cafer kalfa derler inþaat ustasýyým. Artýk býraktým köye dönüyorum. Bu Ýstanbul'un Allah belasýný versin. Ne þerefsiz þehirmiþ." diye cevapladý.

Haydar gülüyordu:

"Deme be... Vallahi billahi ben de kesin dönüþteyim. Kýsmetse bir daha da adým atmam. Tamý tamýna koca on beþ sene Eminönü sebze halinde hamallýk yaptým. Parayý tutmadýk. Yedik, bitirdik. Allah'tan dört inek parasýný sermaye ettim. Þimdi köye varýr varmaz onlarý alacaðým. Seneye dört olur sekiz. Öbür sene on altý. Artýk kýsmet."

Baþýný yeniden cama dayadý. Düþündü. Deðil dört inek, bir eþek parasý yoktu. Cafer kalfanýn düþünceli tavrý Haydar'ýn dikkatini çekti.

"Yedin di mi hemþerim?"

Birden afalladý. Dehþete kapýldý. Suratý kýpkýrmýzý oldu.

"Ne soruyon, ne diyon hemþerim, neyi yedin? Ne demek istedin?"

Adam eliyle Cafer kalfanýn omuzuna vururken kahkahalarla gülüyordu.
"Paralarý topraðým, paralarý diyom. Sen de Beyoðluna takýldýn mutlaka. Bundan eminim. Oralara takýlan iflah olmaz. Ben de bir ara takýldým. Adamýn parasý da gider, her birþeyi de gider. Öyle deðil mi hemþerim?"

Cafer kalfanýn dili damaðýna yapýþtý. Konuþamýyordu. Anýlar, yaþantý geçmiþ, Beyoðlu geceleri gözünde sahnedeydi. Otobüs hareket ettiðinde baþýný yine cama dayadý. Haydar durmadan konuþuyordu. Onun söylediklerini artýk duymuyordu. Nerede o hatayý yapmýþtý. Neden yapmýþtý? O gece olmuþtu. Yirmi yýla bedel bir geceydi.


O gece...

1970'li yýllarýn ortasý en parlak günleriydi. Cebinde kalýn bir deste para ile yine mutlu yuvasý Beyoðlu sokaklarýna fýrlamýþtý. Hala arayýþtaydý, hayatýnýn kadýnýný arýyordu. Geçtiði sokaklardaki pavyon nöbetçileri, ayakçýlarý, tombalacýlarý, köfteciler, dilenciler hemen herkes saygý duruþunda ona sevgilerini sunuyor "Bir emriniz var mý?" diye soruyordu. Bu iltifatlar karþýsýnda çoþarken, içinde adeta kabaran bir denizin dalgalarý, fýrtýnalarý çarpýþýyordu.

Öyle þaþýrmýþtý ki bazen ayný sokaktan iki üç kez geçiyordu ama o bunun farkýnda deðildi. O gece daha çok sarhoþtu. Buna raðmen tespihini kopartýrcasýna sallarken, kaytan býyýklarýný da acýmasýzca çekiyordu. Üstelik yumurta topuk, sivri burun, hakiki kösele ayakkabýlarýn her zaman olduðu gibi asfaltta çýkarttýðý kývýlcýmlar görenlerin yolunu bir anda deðiþtirmesine neden oluyordu. Adýmlarý çok sertti. Onu tutmak mümkün deðildi. Biliyordu ki burasý Beyoðluydu. Delikanlý adamýn Ýstanbul da tek adresiydi Beyoðlu. Tek kanat yürüyüþü ile yanlamasýna yürürken rahmetli kabadayýlardan, delikanlýnýn önde gideni Balatlý Yengeç Kemali aratmýyordu. Bir sokakta çok ýþýklý, havalý tabelalarý olan bir pavyon onun dikkatini çekmiþti. Yabancý bir müziðin sesi sokaða kadar yayýlmýþtý. Gerçek bir Anadolu erkeði harbi bir Asyalý olan Caferin sevdiði müzik aslýnda türkü, ve davul zurnaydý. Bu yabancý hatta gavur müziði onu þaþýrtmýþtý. Töresine, örf adetine ters olan bir þeydi bu. Orta Asyadan, dört nala geldiði bu þehrin bu yabancý topraklarýn bazý adetlerine hala alýþamamýþtý.

O "Uzun Ýnce Bir Yoldayým" türküsüyle büyümüþtü. Askerliðini ise "Yaylalar Yaylalar" türküsüyle bitirmiþti. Askerlikten sonra ise müziðin yeni akýmý olan türkülerin hit parçasý "Eþeði Saldým Çayýra" ile bugünlere gelmiþti. Þimdilerde ise derbeder dünyanýn lanet olasý bezgin hit parçasý olan "Batsýn bu dünya" ile hayata yürüyordu.

Fakat bu müzik hoþuna gitmiþti. Bu nasýl bir müzikti?.. "Fang Fing Fong Das Dus" sesleri ince yumuþak duygularýný okþamýþ hatta ölü aletini bile diriltmiþti. Hayat buradaydý iþte, onu çaðýrýyordu. "Tövbe, tövbe estafurullah" çektikten sonra sarhoþ ama bir o kadar emin adýmlarla pavyonun merdivenlerine ayaklarýný atmýþtý. Ýçerisi diðer pavyonlara benzemiyordu. Daha renkli daha da lükstü. Garson onu büyük bir konuksever havasýnda hemen küçük bir masaya oturttu. Etrafýna baktýðýnda pistte çýlgýnca oynayan kadýnlarý, erkekleri gördü. Loþ ýþýkta seçemediði insanlar vardý. Kalabalýk hareketli bir yerdi. Kadýnlarýn erkeklerin giyim kuþamlarý her þeyleri farklýydý. Bunlar turistti mutlaka...Býyýklarýný çekerken farkýnda olmadan mýrýldanýyordu.

"Ulen bu yavþaklar ne diye tepinip duruyor, tövbe, tövbe""..

Hayatýnda ilk kez turistik bir yere girmiþti. Sarhoþ beynine raðmen raký söylemenin gereksiz olduðunu düþünerek bira istedi. Meyve çerez, bira kýsa bir sürede huzuruna getirilmiþti. Kimse kadýn ister misin; yahut arkadaþ lazým mý diye sormadý.Bu durumu birkaç dakika içerisinde çözmüþtü. Demek burada herkes kendi iþini kendi görüyordu. Gavur gavur da olsa medeni insandýr herhalde diye düþünerek birayý içmeye baþladý. Etrafýnda dönen eðlence ortamý onu az da olsa memnun etmiþti.Bir yandan birasýný içerken, diðer taraftan gözleriyle etrafý bir radar gibi tarýyordu.

Ýþte onu ilk gördüðü andý bu yer. Bar'ýn sonunda oturan sarýþýn ona bakýyordu. Önce inanamadý, acaba ona mý bakýyordu. Fark ettirmeden arkasýna ve yanýndaki diðer masalara baktý. Bir masada kadýnla erkek muhabbet ederken, diðer iki masa ise zaten boþtu. Þaþkýnlýkla birkaç kez daha baktýktan sonra emin oldu. Evet sarýþýn bluejeanli tiþört'lü kadýn ona bakýyordu. Evet kesinlikle ona bakýyordu. Her erkek gibi koltuklarý kabarmýþtý.

Ýçindeki ateþ gittikçe çoðalýyor fakat ne yapacaðýný bilemiyordu. Diðer pavyonlarda olsaydý çoktan sarýþýnýn masasýna, hatta kucaðýna bile oturtmuþ olurdu. Sadece þef garsona bir onluk verirdi, sorunda çözülürdü. Ama burada bilmediði bir alanda bu iþi nasýl yapacaktý? Sarýþýn kadýnda öyle bir bakýyordu ki sanki kaybettiði kocasýný bulmuþ; yahut ölmüþ babasýný yeniden görmüþ gibiydi... Bakýþlar çok þey ifade edebilirdi. Bilirdi bunu pavyon deneyimlerinden.Çoktan Kadir duruþunu almýþ, sert erkekçe gözlerini dikmiþ bakýyordu. Kalýn býyýklarýný habire saðlý sollu çekerken, ýþýk saçan gözleri ile adeta. "Seni istiyorum.Sen benimsin Tanrý ikimizi yarattý sadece, bu gün için.Gel bu gece, gecemin kadýný ol" diyordu.

Ýki tarafta gözleriyle de olsa uzaktan konuþuyordu.Tek endiþesi sarýþýnýn yabancý olmasý ihtimaliydi.Düþünüyordu..Bu açýðýný da elbette bir þekilde kapatabilirdi. Yabancý dili yoktu ama doðduðu andan beri gururla taþýdýðý aleti vardý. Ana meselede bu deðil miydi? Bir kadýn ve bir erkek hangi amaçla bir araya gelebilirdi ki?... Onun dili varsa onunda aleti vardý. Hem gavur karýlarý Türklerin aletine hayran olduðundan buralara kadar gelmiyor muydu?...O bunlarý düþünürken garsonun sertçe koyduðu bira ile irkildi. Beþinci bira gelmiþti ve O masadaki meyveyi, tuzlu fýstýðý hem de kabuklarýyla yemiþ silip süpürmüþtü. Ýri kýyým garson ona tuhaf bir þekilde bakýyordu.Þuursuz bir þekilde önüne ne geliyorsa o gece yiyor içiyor yutuyordu..Tüm cesaretini topladýktan sonra bir elini cebine atýp yirmiliði çýkartarak garsonun eline itina ile sýkýþtýrdý. Garsonun kulaðýna yumuþak ses tonu ile fýsýldadý:

"Gardaþ rica etsem þu sarýþýn bayaný masaya davet eder misin? Al bu da senin helali hoþ olsun, sakýn yanlýþ anlama gardaþ, biz delikanlý adamýz, kural, racon her ne ise uyarýz.Yani mekana saygýsýzlýk olmasýn?.."

Garson tarif ettiði yere baktýktan sonra gülümsedi.Yirmiliði de kibarca cebine koydu :

"Olur beyefendi" diyordu.

Sevincinden masadan zýplamamak için kendisini zor tutmuþtu. Garson sarýþýn kadýnýn yanýna giderek onun masasýný iþaret etti. Kadýn gülümseyerek tabureden ayaða kalkýp, çantasýný aldýðýnda çoktan aklý baþýndan gitmiþti."Aman Allahým" demiþti. Kadýnda bir boy pos, endam vardý, inanýlacak gibi deðildi. Adeta beygir gibi bir karýydý.Yýllardýr Beyoðlu pavyonlarýnda ne böyle bir karý görmüþ, ne de duymuþtu. Hatta yolda dahi rastlamamýþtý. Yabancý filmlerde belki görmüþ olabilirdi. Kadýnýn büyük ihtimalle yabancý olduðunu tekrar düþündü. Kadýn masaya yaklaþtýðýnda her centilmen erkek gibi ayaða kalkarak gülümsedi. Kadýn da gülümseyerek elini uzattýðýnda elini hemen nazikçe sýktý.:

"Ýyi akþamlar beyefendi adým Necla" diyerek masasýna oturdu.

Kadýnýn Türk olduðunu öðrenince biraz þaþýrmýþý. Ama daha iyiydi Türk olmasý. Bu yüzden sevinci belki de ikiye katlanmýþtý. Garsonun bir anda elinde þampanya ile fýrlamasý afallamasýna neden oldu. Demek ki buranýn sistemi de diðer pavyonlardan farklý deðildi.Onun için bu hiçte önemli sayýlmazdý. Para balyasý cebinde hayatýnýn kadýnýný bulmanýn zevki ile coþmuþtu bir kez. Kadýn da su gibi içki içiyordu. "Ýstanbullu zengin bir ailenin kýzý iken, kocasý ile anlaþamamýþ ondan ayrýlmýþ falan filan bu yüzden ailesi onu dýþlamýþ, hayat mücadelesini sürdürüyormuþ gibi bir þeyler anlattý.

Kadýn bunlarý anlatýrken O dinliyormuþ gibi yapýyordu...Sanki çok umurundaydý.. Kadýn sonunda baklayý aðzýndan çýkarmýþtý. Hemen iki sokak öte de tek göz bir evi vardý. Eðer isterse sabaha kadar beraber olabilirlerdi. Tabii ki bunun karþýlýðýnda da yüz lirasýný alýrdý. Zengin bir dul için fazla bir ücret deðildi. Geçim dünyasýydý hayat zordu. bunu anlayýþla karþýlamasý gerekiyordu. Yoksa eskiden olsaydý O ilk görüþte aþýk olacaðý bir erkekti. Üstelik þimdiye kadar onun gibi bir erkekte görmemiþti.Bütün bunlarý olgun bir pavyon müþterisi havasýyla dinledi. Normaldi böyle iþler. Hemen kabul edip hesabý istemiþti. Ancak gelen hesap dudaklarýný uçuklatýp býyýklarýný titretmiþti. Hayatýnda ilk kez bir pavyonda bu kadar hesap ödüyordu.Para demetinin yarýsý bir anda o gece gitmiþti. Ama bunun hýrsýný sarýþýndan çýkarmaya yemin etmiþti. Madem bu iþler böyle yürüyordu O da gerekeni yapacaktý.

Eski bir binanýn ikinci katýnda bir odaya girdiklerinde kadýn ýþýðý kapattý. Perdeleride iyice çekti.Sabaha karþý asýrlýk binadan bir feryat duyuluyordu.

"Allah Allah yandým ulan ben!!!"

Baþka bir pavyondan çýkan,bir köylüsü onu görmüþtü..Cafer don gömlek kaçarken iri yarý dazlak bir adam bir elinde sarý perukla onu kovalýyordu..Kaza ile girdiði pavyon þimdiki travestilerin ilk ocaðý hatta mabedi de sayýlan klüp Wat 69’du. Kadir Ýnanýr Cafer karizmayý çizdirmiþti. Kýçýný yine zor kurtarmýþtý. Yaklaþýk bir ay Beyoðlu semtine adýmýný dahi atmadý. Bazen bu olayý düþününce morali bozuluyordu. Ama Necla'nýn yaptýðý muamele onu hala titretiyordu. Cinsel duygularý hemen yoðunlaþýyor içinde az da olsa bir istek belki de beliriyordu.O sýralarda yine Aksaray da bir binanýn inþaatýnda kalfalýk yapýyordu. Yanýnda hemen hepsi köylüsü akrabasý olan iþçiler çalýþýyordu. Bir gün iþçilerden birisi onun yanýna koþar adým gelmiþti.

"Cafer abey dýþarýda bir bayan seni istiyor" diyordu.

Þaþýrmýþtý. Kimdi bu kadýn acaba? Pavyonda sayýsýz kadýna yaptýðý büyük inþaatý askerlik anýlarý gibi ballandýrarak anlatmýþtý. Hýzla dýþarý çýktýðýnda þok geçirdi.Ne yapacaðýný tekrar þaþýrdý, eli ayaða birbirine dolanmýþtý. Arkasýnda duran iþçiler ise merakla bakýyordu. Bir iþçisinin sözlerini duyduðunda mecburen yanýna giderek elini sýktý. Ýþçi þöyle diyordu:

"Vallahi Cafer abime helal olsun, ne karý be artist anam avradým olsun.

Bu sözleride duyduðunda çeliþki içersinde kaldý. Düþündü, bunun yaratacaðý reklamýn onu köyünde unutulmazlar arasýna sokacaðýný hesapladý. Artýk bütün hemþehrileri, köydekiler, hatta kasabadakiler bile bunu duyacaktý:

"Artist gibi bir karý Caferi inþaatta aradý."

"Bu Cafer ne adammýþ be helal olsun."

Ýstanbula gitti oranýn karýlarýný çatýr çutur çatýrdattý."

"Hangi Cafer bu len"
     
"Lan oðlum hangi Cafer olacak kambur Hasanýn oðlu Cafer."

"Yapma len."

"Lan oðlum bütün memleket duydu da sen yeni mi duyuyon?

Necla'nýn yanýnda iken bu konuþmalar beynine yazýlýyordu. Yürümeye baþladýklarýnda Necla elini Caferin koluna soktu. Ýki sevgili gibi yürümeye baþlamýþlardý.Bu durumu da sessizce kabullenmek durumunda kalýyordu. Bir gözü arkasýndaki iþçilerdeydi.O hiç konuþmuyordu ama Necla susmak bilmiyordu. Kalýn erkek sesini incelterek duygusal tonda sürekli konuþuyordu..Fikirleri birbirine uymuyordu ama sonunda Necla'yla buluþmaya baþladý. Ama bu buluþmalar Cafer kör kütük sarhoþ olduktan sonra gerçekleþiyordu. Gerçek þu ki ona seksin tüm inceliklerini öðretmiþti.

Profesyonel bir travestiydi. Bu karþýlýklý sevgi ve sekse dayanan iliþki üç ay kadar devam etmiþti.Gördüðü kabusa kadar. Necla ile geçirdiði geceden sonra, sarhoþ bir halde eve gelmiþ, uykuya dalmýþtý. Korkunç bir rüya görüyordu. Akrepler, yýlanlar, çiyanlar hepsi onu kovalýyordu. Can havliyle kaçýyordu ama yaratýklar gittikçe yaklaþýyordu. Ölümün soðuk nefesi ensesindeyken bir anda gökyüzünden beyazlara bürünmüþ bir cisim belirdi.Cafer ile yaratýklarýn arasýna doðru inince bütün yaratýklar durdu. Beyaz çarþaflar içinde elinde Asa'sý ile ak sakallý bir ihtiyar göründü. Bu ihtiyarý çocukluðunda tanýma fýrsatý bulmuþtu. Köyün sayýlan, sevilen ermiþlerinden rahmetli Rüstem Efendiydi bu ihtiyar.Kalýn sesiyle, aðzýndan köpükler saçýlýrcasýna haykýrýyor, baðýrýyordu.

"Ey oðul sana ben ne demiþtim?..Küffar topraðý Konstantinopolis seni bekliyor. Bir görevin vardý senin. Sen öncüsün, arkandan gelecekler var demiþtim. Ama sen ne yaptýn, bre þerefsiz?.. Sen Allah'tan korkmaz mýsýn, bre kafir, bre dürzü, bre namussuz, þerefsiz, haysiyetsiz sapýk. Karýn Haticeye acýmaz mýsýn?.. Oðlun Hýdýr'dan kýzýn Fadime'den utanmaz mýsýn sen? Sen nasýl Müslümansýn? Kendine gel benden söylemesi. Cehennem de numaralý yerin hazýr, bunu böyle bilesin"

Kan ter içinde yataðýndan fýrlamýþtý. Çarpýk iliþkinin yarattýðý rehavetin farkýndaydý zaten. Böyle devam ederse yakýnda Merter yollarýna düþebilirdi.Hemen abdest alýp namaz kýlarak tövbeye baþladý.

Karýsý bile bu durumuna hayret ediyordu. Seccadeden tam dört saat kalkamamýþtý. Daha sonra soluðu son sürat Eyüp Sultan Camisi'nde almýþtý. Gördüðü her türbenin önünde dua okuyup tövbe ediyordu.


Düþüncelerinden bir anda sýyrýldý. Haydar tombul eliyle Cafer'in elini tutmuþtu. Sýkýca kavrýyordu. Göz göze geldiler. Diðer elini de omuzuna attý.

"Sarý saçlý adamdý deðil mi?"

"Evet sarý saçlýydý."

"Dümbük efendi sana da kýzdý deðil mi?"

"Evet kýzdý."

"Boþver olan oldu artýk. Bolu dinlenme tesislerinde çay molasý verilecek. Yol uzun, istersen tuvalette biraz þey ederiz deðil mi?"diye soruyordu.





Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yeraltý kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Hýrsýzlar Kralý
Köpeklerin Aþký
Topal Hayri
Pavlovun Köpekleri
Cafer Kalfanýn Ýsyaný
Pavlovun Köpekleri 2
Cafer Kalfa
Gerzekler
Ýþsiz ve Öfkeli
Bizim Mahalle

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kurtarýn Beni
Güzel Ýstanbul
Sarýgöl Roman Mahallesi 2
Ýdam Ýsteriz
Pavyon Sokaklarý
Dilenciler Köyü
Gel Abi...
Emret Baþkaným
Cafer Kalfanýn Ýsyaný 2
Düttürü Düüüttt

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kurtlar Sürüsü [Þiir]
Ego - [Þiir]
Çingeneler Zamaný [Þiir]
Açým Ben [Þiir]
Olmalý [Þiir]
Zaman Geçsin [Þiir]
Hani [Þiir]
Konstantin Aðlýyor... [Þiir]
Kuyu [Þiir]
Sen Gidersen [Þiir]


þenol durmuþ kimdir?



Etkilendiði Yazarlar:
CERVANTES


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © þenol durmuþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.