..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Denemeler"de gördüðüm þeyi Montaigne'de deðil, kendimde buluyorum. -Pascal
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Din > Oðuz Düzgün




7 Mayýs 2009
Orhun Kitabeleri ve Kur'an-ý Kerim  
Oðuz Düzgün
Bir yazarýmýz, ince bir espri yapmýþ geçenlerde. Aslýnda espri deðil, baþlý baþýna bir komedi senaryosu yazmýþ gibi görünüyor.


:CCJD:
Bir yazarýmýz, ince bir espri yapmýþ geçenlerde. Aslýnda espri deðil, baþlý baþýna bir komedi senaryosu yazmýþ gibi görünüyor. Yazarýmýzýn düþüncelerine de saygýsýzlýk etmek istemeyiz elbette. Kendince, kendi önyargý ve ön kabullerine göre yazýlmýþ, gerçeklerden uzak ifadeler var ortada… Ama sadece bu kadar.

Yazarýn yazdýklarýnýn hiçbir bilimselliði yok. Komik olan þu, yazarýmýz yazdýklarýný bilimsel bir gerçekmiþ gibi ortaya koyuyor. Ancak iddialarýndaki açýklar ve tutarsýzlýklar kendilerini o kadar çabuk ele veriyorlar ki, mürekkep yalamýþ tecrübeli bir gazetecinin yanlýþlýklarý yapmasý bizi þaþýrtýyor. Elbette Müslümanlarýn inanç esaslarýyla ilgili olduðu için, yazarýmýzýn yazýsýndaki hatalardan bahsetmeden geçemeyeceðiz. Ben burada ne yazarýmýzýn yaþantýsýný eleþtireceðim, ne de kendisini tahkir edecek ifadeler kullanacaðým. Öncelikle bir insan olarak kendisine ve düþüncelerine saygý duyduðumu belirterek, yazdýklarýna katýlmadýðýmý akli ve mantýki delillerle ortaya koymaya çalýþacaðým.

Yazarýmýz, Kuran-ý Kerim’in 15. yy’ da yazýlmýþ bir mealinden yola çýkarak baþlamýþ iddialarýný ortaya koymaya. Hem de öyle bir ayet seçmiþ ki bu iþ için, ilk etapta kendisinin Kur’an-ý Kerimi eleþtiren bir Oryantalist olduðu bile düþünülebilir. Hazine bulmuþ bir maðribi gibi her dildeki tercümesini yazmýþ bu ayet-i kerimenin. Bakýn iþte Kur’an-ý Kerim’de neler anlatýlýyor? der gibi bütün dünya dillerinde yazmýþ neredeyse ayetleri..

Zaten çeþitli dillerdeki mealleri naklettikten sonra þöyle diyor yazarýmýz: “Vaziyet anlaþýldý: Yeryüzünde þeytana uyup günah iþlemeyen erkeklere öteki dünyada armaðanlar var. Neymiþ bu armaðanlar, bir sayalým: Bostanlar, þarap baðlarý; herkese hepsi ayný yaþta (turunç memeli) genç kýzlar ve içki dolu kadehler.”

Meseleyi böyle genel hatlarýyla ortaya koyduktan sonra, þimdi bu yazarýmýzýn insaný güldüren hatalarý nelermiþ, bir bir sayalým:

1-     Kur’an-ý Kerim’in günümüz insanlarý tarafýndan (Üniversite mezunu olsalar da) anlaþýlamayacaðý tezini ortaya koymak adýna, insanlarýmýzýn çoðu tarafýndan anlaþýlamayacaðý kesin olan Fransýzca ve Ýngilizce meallere yer vermiþ yazarýmýz. Ama halbuki bu Ýngilizce ve Fransýzca mealleri anlamayan insanlarýmýz, mesela bir Fatiha suresindeki kelimelerin yüzde seksenini çok rahat anlayabiliyorlar; Hamd, Allah, Rab, âlem, mâlik, yevm(iye), ve, din vb kelimeler, gündelik konuþma diline de yerleþmiþ kelimeler deðil midir? Demek ki insanlarýmýz için Kur’an-ý Kerim’de geçen pek çok kelime, Ýngilizce’den ve özellikle de Fransýzca’dan daha tanýdýk ve daha öðrenilebilirdir..

2-     Yazar 15. yy’da yapýlmýþ bir Türkçe meal çalýþmasýnýn bugün anlaþýlmayýþýndan dem vurarak, 7. yy’da nazil olmuþ kutsal kitabýmýz Kur’an-ý Kerim’in de anlaþýlamayacaðýný ortaya koymaya çalýþýyor. Yani kýsaca diyor ki, 15. yüz yýlda yazýlan bir metni anlayamýyorsak, 7. yüz yýlda nazil olmuþ bir kutsal kitabý da anlayamayýz. Ancak bunu söylerken þunu da söylemiþ oluyor yazar, örneðini verdiði Kur’an-ý Kerim meali, tabii olarak, 15. yüzyýlda yaþayan insanlarýn anlayacaðý þekilde yazýlmýþtýr. Bu meal örneði bile, 15. yüz yýlda yaþayan insanlarýn Kur’an-ý Kerim’i çok güzel bir þekilde anladýðýný gösteren kesin bir delildir. Üstelik onu anlayanlar arasýnda sadece Araplar deðil Türkler de vardýr. Bu da yazarýn teziyle %99,9 çeliþmektedir.

3-     Üstelik yazarýmýz ilgili ayetlerin Fransýzca, Ýngilizce ve Türkçe meallerini verdikten sonra “vaziyet anlaþýldý” diyerek ilgili ayetleri kendisinin de anlayabildiðini açýkça söylüyor. “Bizim hocalarýn yüzde 99,99’u da anlamaz.“ þeklindeki ifade öyle bir kesin ifadedir ki, açýkça “Kur’an-ý Kerim’i hiçbir din adamýnýn anlayamayacaðý” anlamýna gelir. Peki bu alýntý yaptýðý mealleri hazýrlayanlar da zaten o hocalar deðiller midir? Kendisi dahi Kur’an’ý anlayamayan hocalarýn meallerine bakarak Kur’an’ý anlamaya çalýþýyor ve oradan örnekler veriyor. Ne yaman çeliþki deðil mi?

4-     Yazar ilgili ayetler hakkýnda eleþtiriyi hatýrlatan bazý ifadeler de kullanýyor. Deðilse bile birkaç yerde þeytanýn avukatlýðýna soyunuyor. “Amacým… kadýnlarýn neden ödüllendirmediklerini sormak da deðil” diyerek, üstü kapalý bir eleþtiri de dile getiriyor aslýnda. Eðer durum böyleyse bu konuda þu cevabý verebiliriz yazara. Örnek verdiðiniz ayetler, kadýnlara verilecek nimeti de göstermiyor mu açýkça? Zira hangi kadýn vücudunun en güzel estetik ölçülerde olmasýný ve müstakbel eþinin hoþlanacaðý bir görüntüde olmayý istemez? Allah, ilgili ayette cennetteki kadýnlarýn bedensel güzelliðine de dikkat çekiyor. Hem erkeðe kadýnýn verilmesi, kadýna da erkeðin verilmesi demek deðil mi? Ayette beyan edildiði gibi bu eþlerin “ayný yaþta” olmalarý aralarýndaki eþitliði göstermiyor mu? O halde ilgili kadýn, erkeðin istediði þartlara uygun bir eþ olduðu gibi, erkek de kadýnýn zevklerine hitap edecek bir eþtir. Zaten Feth suresi 48. ayette Allah, mümin kadýnlarýn da erkekler gibi cennet nimetlerinden ebedi olarak istifade edeceklerini þöyle ifade ediyor: “(Bütün bu lütuflar) mümin erkeklerle mümin kadýnlarý, içinde ebedî kalacaklarý, zemininden ýrmaklar akan cennetlere koymasý, onlarýn günahlarýný örtmesi içindir. Ýþte bu, Allah katýnda büyük bir kurtuluþtur.”

5-     Yazar yazýsýnýn son bölümünde, “Peki 7. yüzyýl Arapçasý ile inmiþ olan Kuran’ý günümüz Araplarý (sokaktaki Arap deðil, üniversite mezunu Arap) anlayabilir mi? Biz Orhun Kitabeleri’ni ne kadar anlýyorsak onlar da Kuran’ý o kadar anlarlar, yani anlayamazlar. Bizim hocalarýn yüzde 99,99’u da anlamaz.“ Ýfadelerini kullanarak armutlarla elmalarý, elmaslarla kömürleri nasýl karýþtýrdýðýný da açýkça ortaya koyuyor. Bir kere Kur’an-ý Kerim, yazarýn savunduðu gibi o kadar anlaþýlmayacak bir gizem kitabý deðildir. Zira Allah, Kur’an-ý Kerim’i kullarýnýn anlayacaðý bir dille indirmiþtir. Günümüz Türkçesinde bile Kur’an-ý Kerim kaynaklý pek çok kelime yaþamaya devam etmektedir. Biraz gayret eden herkes, devamlý okuduðu surelerden az çok bir þeyler anlayabilir. Fil suresindeki ayetleri duyan bir insan, tarihi fil vakasýndan da bahsedildiðini az çok anlar. Fatiha suresindeki “elhamdülillah” kelime grubunu duyan hangi Türk burada Allah’a þükredildiðini anlamaz. Yine Errahman ve Errahim kelimelerinin “merhamet” ifade ettiklerini insanlarýmýzýn çoðu az bir dikkatle fark eder. Yine Kevser suresindeki Kevser kelimesini, Felak ve Nas surelerindeki “þer”, “vesvas”, “nas”, “halak” gibi kelimeleri fark eden herkes, bu surelerin anlamlarýný da az çok hatýrlar. Ýhlas suresinde Allah’ýn birliðinden bahsedildiðini fark etmeyenzzv bir Müslüman var mýdýr? Yani günde beþ defa bu ayetleri okuyan bir Müslüman, milliyeti, dili ne olursa olsun bu surelerden mutlaka bir þeyler anlar. Herkes tefsir alimi olamayacaðý için Kur’an-ý Kerim’in diðer ayetlerini anlamak isteyenler de, tefsirlere ve meallere baþvururlar.


6-     Yazarýn Orhun Abideleriyle Kur’an-ý Kerim’i kýyaslamasý açýk bir hatadýr. Zira iki metin de tabiri caizse ayrý ayrý hikayelere sahiptir. Elbette Orhun kitabelerinin Türkler için önemini inkar etmemiz mümkün deðildir. Ancak bu ayrý bir araþtýrma ve yazý konusudur. Bu nedenle þimdilik bu konuya deðinmeyeceðiz. Orhun abideleri 1889 yýlýnda bulunmuþ, bu abidelerdeki metinlerse ancak 1893 yýlýnda okunabilmiþtir. Bu abidelerin dikildiði tarihlerde (8. yüz yýl), okuma yazma bilen Türklerin çok az olduðu düþünüldüðünde, bu anýtlarýn o günlerde bile Türklerin çoðunluðu tarafýndan anlaþýlmamýþ olabileceði unutulmamalýdýr. Üstelik Orhun Abideleri bir Kutsal Kitap deðildir ve bu nedenle Türklerin medeniyetleri bu abideler etrafýnda þekillenmemiþtir. Bundan dolayý da asýrlar geçtikçe, bu yazýtlar unutulmuþlar ve Türklerin gündemlerinden çýkmýþlardýr. Bunun neticesinde de bu kitabelerin dili canlý kalmamýþ, günümüz Türkçesine evirilmiþtir. Kur’an-ý Kerim indirildiðinde ise, onu herkese tek tek açýklayan bir öðretmen, yani peygamber vardý. Hz. Muhammed vefat ettiðinde sahabeler, Hz. Muhammed’den öðrendikleri þekilde Kur’an-ý Kerim’i anlamaya ve açýklamaya devam ettiler. Zira Kur’an-ý Kerim, anlaþýlmak ve insanlarý hidayete yöneltmek için nazil olmuþ bir kitaptý. Ýslam dinine giren bütün milletler, medeniyetlerini Kur’an-ý Kerim’e göre þekillendirmeye gayret ettiler. Kur’an-ý Kerim’i okumak bir kenara, onun öðretilerini yaþamaya çalýþtýlar. Müslümanlarýn zevkleri, sanatlarý, dilleri ve düþünceleri hep Kur’an-ý Kerim’e göre þekillendi. Yani Kur’an-ý Kerim, bir yerlerde unutulup kalan etkisi kalmamýþ bir anýt yazýt olmaktan öte, insanlarýn hayatlarýnda, kalplerinde ve beyinlerinde 1400 yýldýr taptaze kalabilen mucize bir Kutsal Kitaptýr. Bu nedenle de “Biz Orhun Kitabeleri’ni ne kadar anlýyorsak onlar da Kuran’ý o kadar anlarlar, yani anlayamazlar” sözü gerçekle alakasý olmayan bir ifadedir. Çünkü Kur’an-ý Kerim, 1400 yýldýr dilleri, edebiyatlarý ve yaþantýlarý etkileyen, etken bir konumdadýr. Dolayýsýyla sadece onu anlamak için deðil, onun oluþturduðu, þekillendirdiði dilleri, yaþantýlarý ve medeniyetleri anlamak için Kur’an-ý Kerim’e ihtiyaç vardýr. Kur’an-ý Kerim’de geçen iman esaslarý, Ashab-ý Kehf, Yusuf ve Züleyha, Hýzýr ve Musa kýssalarý gibi kýssalar, Peygamberlerin adlarý, emredilen ibadetler, haramlar ve helaller, Müslüman milletlerin bütün yaþantýlarýnda etkilerini yoðun bir þekilde göstermeye halen devam etmektedir. Halen farklý farklý milletlere mensup insanlar tarafýndan yaþanýlmaya devam eden bir kutsal kitabýn anlaþýlmadýðýný ya da anlaþýlmayacaðýný savunmak, anlayýþý güçlü insanlar tarafýndan bile asla anlaþýlamayacak bir tutumdur.

7-     Yazar, Fransýzca ve Ýngilizce meallerden örnekler vererek iki dili çok iyi bir þekilde bildiðini ortaya koyuyor. Dilindeki pek çok kelime ve dini ýstýlah, Kur’an-ý Kerim kaynaklý olan dindar bir Türk için Kur’an dilini öðrenmek, Fransýzca’yý öðrenmekten daha kolaydýr. Yýllarýný vererek iki farklý dili, o dillerin kültür dünyalarýný da öðrenerek konuþmayý baþarabilen bir insan açýkça bilir ki, Kur’an-ý Kerim’i anlamak ve emirlerini yaþamak isteyen birisi, bu Kutsal Kitabýn dilini bir þekilde öðrenme gereði hissedecektir. Bunun için de ilgili kiþi, o Kutsal Kitabýn dilini öðreten kurslara gidecektir. Hâfýz yetiþtiren pek çok kurs, ayný zamanda Kuran’ýn temel maksatlarýný anlamaya yeterli olacak düzeyde bir Kuran dili dersi de vermektedir. Böyle bir ders olmasa da Kur’an ilimlerinde ilerlemek isteyen bir insan, kendi çalýþmalarýyla da olsa bu dili öðrenecektir. Yahudiler ve Budistler de binlerce yýl önce yazýlmýþ kutsal metinlerini okurlar ve ezberlerken, ayný zamanda bu kadim dillerin kelime yapýlarýný ve gramer sistemlerini de öðrenmektedirler. Bilim adamlarý dahi ilk gramer çalýþmalarýnýn kutsal metinler etrafýnda gerçekleþtirildiðini kabul ederler. Bugün Tevrat, günümüz dindar Yahudilerince dahi anlaþýlýyorsa, bu durum, ibadet hazzýyla gerçekleþtirilen kiþisel bir çabanýn sonucudur. Çeþitli maksatlar için düzensiz fiil ve kelimelerle dolu olan Fransýzca ve Ýngilizce gibi dilleri öðrenmek mümkünse, elbette Kutsal Kitaplarýn dilini de öðrenmek pekâla mümkündür.

8-     Önemli bir noktaya daha deðinmek istiyorum. Biraz pedagoji okuyanlar bilirler ki, anlamak ve ezberlemek farklý farklý eylemlerdir. Yazar, yazýsý boyunca örnek verdiði pek çok metnin “anlaþýlmasýndan ya da anlaþýlmamasýndan” bahsetmekte, yazýsýný bu minval üzere geliþtirmekte, sonuç bölümünde ise “Kur’an ezberleme” eylemine karþý çýkmaktadýr. “Dam üstünde saksaðan, vur beline kazmayý” þeklinde özetlenebilecek bu tutum, yazarýn kendi tezleriyle bile çeliþtiðini açýkça göstermektedir.

9-     Bazý ailelerin çocuklarýný çok küçük yaþlarda bale kurslarýna, uzak doðu sporlarýna, Ýngilizce kurslarýna gönderme hakký varsa, elbette demokratik bir toplumda isteyen ailelerin de kendi çocuklarýný, Diyanete baðlý Kur’an Kurslarýna gönderme haklarý vardýr. Üstelik “Ama bazý álim kýlýklý zalimler bu metinleri 8-10 yaþýndaki çocuklarýmýza ezberletmek istiyorlar. Zaten ezberletiyorlar!” sözlerinde geçen “alim kýlýklý zâlimler” sözüyle, sadece görevini yapan Kur’an Kursu hocalarýný açýkça töhmet altýnda býrakýyor. Üstelik bu hocalar, Diyanete baðlý müfettiþler tarafýndan her fýrsatta teftiþ edilen hocalardýr. Kutsal metin ezberleme olayý sadece Müslümanlara has bir özellik deðildir. Yahudiler, Hýristiyanlar, Budistler, Hindular ve diðer din mensuplarý da dualarýnda ve dini ritüellerinde kullanmak üzere, kutsal kitaplarýnda geçen gerekli ayetleri ezberlerler. Ancak þu da bir gerçektir ki, Müslümanlar dýþýnda kutsal kitaplarýnýn tamamýný ezberleyebilen din mensuplarý pek yoktur. Hâfýzlýk kurslarýna devam eden çocuklar, düzenli bir eðitimle Kur’an-ý Kerim’in tamamýný 1 yýl içinde ezberleyebilmektedirler. Bu durum onlarýn bir zorlamaya tabi tutulduklarýný deðil, Kur’an-ý Kerim’in ses yapýsýnýn ve müzikalitesinin ezberlenmeyi teþvik edici olduðunu gösterir. Kur’an’ýn lafzýnda sýk sýk karþýlaþýlan ses, kelime, cümle tekrarlarý, aliterasyonlar, kafiyeler, musiki ahenk bu Kutsal Kitabýn ezberlenmesi için özel bir þekilde tasarlanmýþ gibidir. Hz. Muhammed pek çok sözüyle Müslümanlarý Kur’an-ý Kerim’i ezberlemeye teþvik etmiþtir. Hatta ardýnda binlerce hâfýz sahabe býrakmasý bile, “hâfýzlýk” geleneðinin Müslümanlar için neden önemli olduðunu açýklar.

10-     Hâfýzlýk ile musiki arasýndaki iliþkiyi gösteren en önemli kanýt, pek çok hâfýzýn ayný zamanda müzik konusunda da çalýþmalar yapmýþ olmasýdýr. Klasik musikimizin eserleri, kulaktan kulaða aktarýlýrlar. Repertuarlarýnda binlerce þarký bulunan sanatkarlarýmýz, tamamen usta çýrak iliþkisi içinde eðitilirler. Doðu geleneðinde musiki eserleri notalardan çok, kulaktan kulaða aktarým ile öðretilmektedir. Burada da “Hâfýzlýk” geleneðinin etkisini açýkça görmekteyiz. Uzak doðudan getirilen reiki, yoga, meditasyon gibi pek çok felsefi uygulamaya hoþgörü ile bakanlar, kendi öz tarihimizin bir parçasý olan Hâfýzlýk geleneðinden olabildiðince nefret ediyorlar. Halbuki “Hâfýzlýk” gibi geleneklerimizle uzlaþmamýz, uzak doðudan ya da batýdan aldýðýmýz pek çok yabancý gelenekle uzlaþmaktan daha zor deðildir.

Hâfýzlýðý en azýndan bir hâfýza sporu ya da Türk musiki geleneðine açýlan bir kapý olarak kabul etsek de, onu böyle acýmasýzca eleþtirmesek, aksine iyi niyetli yaklaþýmlarla bu gelenekten faydalanmaya çalýþsak ne güzel olurdu, öyle deðil mi? Bu gibi masum Ýslami geleneklerden ölesiye nefret etmenin ne gibi geçerli bir gerekçesi olabilir ki? Eðer hâfýzlýk eðitiminde bazý eksiklikler varsa, elbette bu eksiklikleri gidermek adýna herkes elinden geleni yapacaktýr. Ancak hiçbir sebep, Müslümanlarýn deðer verdiði bu önemli geleneði, çeþitli aþaðýlamalarla karalamayý haklý göstermez. Bu gelenek ille de eleþtirilecekse, böyle tutarsýz ve komik yazýlarla deðil, ancak iyi niyetli, ciddi, bilimsel çalýþmalarla eleþtirilebilir. Bu eleþtiriyi de ancak, dini konularda uzmanlaþmýþ bilginler yapabilir.

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: ...
Gönderen: ÇAÐLA GÖKDENÝZ / , Türkiye
10 Mayýs 2009
Eleþtirinize katýlýyorum. Yalnýz bahsettiðiniz yazarýn Kuran-ý Kerim'le Orhun Abidelerini karþýlaþtýrmasý abes. Kültigin ve Bilge Kaðan anýtlarýný okuyup, ezberleyip, çözümleyen biri olarak hiçbir alaka kuramadým...Yüreðinize saðlýk... Saygýlarýmla.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn din kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Omoto Dini ve Ýslamiyet
Hz. Muhammed'in Fotoðrafý
Duâ'nýn Gücü
Adam Örümcek
Alevi Babanýn Gözyaþlarý
Namaz Paganlýða Baþkaldýrýdýr
Irkým En Üstündür Benim
Sevgi Ayý Ramazan

Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Fâtih Ýstanbul'u Kaç Yaþýnda Fethetti?
Mevlid Kardeþliði
Kâfiyelerin Birliði
Kemençe Kimin?
Baklava'nýn Kökeni
Kurân'ýn Kökeni Sümerde mi?
Þiir Düþünceleri
Amerika Osmanlý Tarafýndan Keþfedilseydi?
Medeniyet Bestemizin Notalarý
Evliya Menkýbelerinden Türk Fantastik Edebiyatýna

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sen Var Ya Sen! [Þiir]
Çakkýdý Çakkýdý [Þiir]
Bâlibilen Dilinde Þiir [Þiir]
Üç Boyutlu Þiir [Þiir]
Miraciye [Þiir]
Saðanak Sen Yaðýyor [Þiir]
Bülbüller Þehri Ýstanbul [Þiir]
Türkçe Hamile Beyanlara [Þiir]
Burasý Sessiz Biraz [Þiir]
New Orleans'lý Siyahi Kirpiklerin [Þiir]


Oðuz Düzgün kimdir?

Yazar edebiyatýn her alanýnda çalýþmalar yapýyor.

Etkilendiði Yazarlar:
Bütün yazarlardan az çok etkilendi. Zaten insanoðlunun özelliði deðil midir iletiþimde bulunduðu varlýklardan etkilenmek?


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Oðuz Düzgün, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.