Güzellik her yerde karþýlaþýlan bir konuktur. -Goethe |
|
||||||||||
|
Düþünen, paylaþýmcý insan, neredeyse kendinin bile fark edemeyeceði kadar deðerlerini günümüzde kaybetti. Yerini çýkar amaçlý siyasi ve ticari insan aldý. Sýnýrlarýný ihlal eden bu tür insan manevi deðerlerine sahip çýkmaya çalýþan insaný da düþünsel etki alanýna alamasa da ekonomisini alt üst ederek, güncel fakir düþürdü. Yani sýnýrlý amaca sahip kiþi deðerlerini git gide terk etti. Bu belirli bir safhaya ulaþtý. Teknolojinin süratle ilerlemesi ile de bu süreç müthiþ bir paye ve güç kazanarak insanýn doðasýný neredeyse alt üst etti. Ýnsan ruhuna ve insani deðerlere neredeyse hiç deðer vermeyen ruhsuz gölgeler çoðaldý. Merhamet ve yardýmseverlik yerini vurdumduymazlýða býrakýrken, katýlýmcýlýk, paylaþým ve üretim de yerini hýzla tüketmeye ve atalete býraktý. Bu da demirden bir pençe gibi hayatýmýzý kýskývrak yakalayýp biz Türk insanýný maddi ve manevi fakir düþürdü. Kýsacasý Türk Ýnsaný öz deðerlerini yitirmiþ durumdadýr. Buna en basit bir örnek verilecek olursa, aileden baþlamak gerekiyor. Çünkü ne evlat anayý-babayý tanýyor ve sayýyor ne de ana-baba evladý seviyor ve sahip çýkýyor. Büyük küçük her insanda saygý ve sevgi katsayýlarý minimal düzeylere indi. Çekirdek aile yapýsýndaki bu hýzlý deðiþen olumsuzluk ve duygusal erozyon ise yerini fast food tüketici bir “ruhsuz” örgütlenmeye býrakýyor. Milli bayramlarýmýz ve dini bayramlarýmýz eskiden nasýl kutlanýrdý? Yüreklerimiz coþkuyla kabarýr, tek bir yürek olmayý bilirdik. Büyüklerimizin ellerini öpmek için saygýyla eðilmeyi bilirdik. Büyük küçük her Türk insaný bayram yerlerine koþar “milli ruhu” pozitif bir inanç ile doldurmayý bilirdik. Ya þimdi? Korkuyoruz. Tek yürek olmak yerine yüreklerimizde “acaba biri bomba koyar mý?” “ya kalabalýkta baþýmýza bir þey gelirse?” kaygýlarý ile sokaða dahi çýkamaz olduk. Her insan þuna eminim ki, son zamanlarda þu soruyu soruyor: “Peki, ne olacak halimiz?” “Ne olacak halimiz?” Sonuç bir felaket; milli deðerlerimiz zafiyet geçirmekte ve atomun çekirdeði gibi parçalanmakta. Her insan adeta bir “canlý bomba” gibi ortalýkta dolaþýyor. Dokunsan aðlýyor, söylesen seni yanlýþ anlayýp, sesini yükseltip, tartýþma çýkartýyor, vb... Adaletin terazileri “asliye hukuk” ve “sulh hukuk” dosyalarý ile dolup, taþmakta. Önceden mahkeme salonlarý küçüktü, þimdi ise “adliye sarayý” oldu. Suçlular çoðaldý. Hastaneler önceden vakýftý, her insan rahatça tedavi olur evinde bile bakýmý saðlanýrdý, þimdi ise bir yatakta iki hasta yatar, taburcu olurken senet imzalar hale geldi. Okullarýmýz Milli Eðitimle daha bir kaliteli, eðitsel ve daha bir güvenceli iken þimdi yerini özel dershaneler alýr oldu. Ne de doðru söylemiþ bir uzak doðulu; “ Bir ülkede; adliye merdivenleri yosun tutmuþ ise, hastane merdivenleri aþýnmamýþ ise, okul merdivenleri yeni ise, o ülkede HUZUR var demektir.” Peki, ne yapmalý ve nasýl bu anaforlu süreçten kurtulabilmeliyiz? Ulu önderimiz, sevgili Atatürk’ümüz bize bu konuda ýþýk tuttuðu halde görmezlikten geldik. Onun yürekten TÜRK halkýna sesleniþini nasýl unuturuz nasýl? “Ey, Türk Gençliði, muhtaç olduðun kudret damarlarýndaki asil kanda mevcuttur.” Nasýl yüceltmiþtir bizi? Nasýl onurlandýrmýþtýr, Türk kimliðimizi? Nasýl yüreklendirmiþtir, yedi düvele karþý bizi? Ne çabuk unuttuk, unutturmaya çalýþtýk? Tarihimizi silebilir miyiz? Bu kadar kolay mý, binlerce þehitlerimizin döktüðü kanýn faturasýný, unutmak? Onlar canlarýný vermediler mi, bu VATAN topraðý ve TÜRK insaný için? Þimdi BÝZÝ BÝZE kýrdýran bu ruhsuz dýþ mihraklar nasýl da mutlular. Ya biz. Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Alevi, Türkmen, Boþnaðýmýzla bir arada asýrlardýr yaþamadýk mý? Bundan sonra da yaþamak çok mu zor? Ýnsanlýk uðruna kalkýp herkesi uyarmalý, milli duygularýmýzýn ne kadar deðerli olduðunu hem evlatlarýmýza hem insanlara anlatmalýyýz. Çünkü, “Bize” bizden baþka dost yok. Emine Piþiren/Edremit-Akçay/04.12.2008
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Emine Piþiren, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |