Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalýnamayaný anlatýyor. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Bizler nedense sürekli bir tartýþma içinde buluyoruz kendimizi. Bu tartýþmalar genelde; ya futbol, ya siyaset, ya da din oluyor. Ve her tartýþma sonunda insanlar kýrýlýp güceniyor. Çünkü farklý fikir ve düþünceler ve bölük pörçük bilgilerle kuþatýlmýþ beyinlerimiz yanlýþ bilgilerle dolmuþtur. Her insan bu bilgiler ve edinimleri ile masaya yumruðunu vuruyor ki; "BENÝM DEDÝÐÝM DOÐRUDUR" Hiç bir þey kesin deðildir. Mutlak doðru var mýdýr? Bizlere eðitim ve öðretim hayatýmýzda öðretilen tarih derslerindeki bilgilerin dahi, þimdi yanlýþ olduðunu öðrenmiyor muyuz?.. Bu durumlar beni oldukça þaþýrttýðý gibi endiþeye de düþürüyor. Neden endiþe ve kaygýlar duyumsuyorum? Nedeni çok basit. Bizim öðrendiklerimiz yanlýþlar ve hatalarla dolu bu bilgiler, genlerimizle taþýndýðý gibi okullarýmýzda da genç kuþaða öðretiyoruz. Hani bir söz vardýr; "ön teker nereye giderse arka teker de oraya gider." misali... Ýþte bu nedenle, doðrularý bizden sonraki nesillere öðretmeli ve bilinçlendirmeliyiz, hem de en doðru þekilde. Bakýn bu konuda yabancý bilim adamlarý ve tarihçiler nasýl da güvensiz kamýþlar. Düþüncelerini bize emanet edip, düþünmemizi saðlamak amacýyla, neler söylemiþler: "Kimiz, kimleriz biz? Nereden gelmiþ, nereye gideriz?-Gauguin-" Geleneklerimizden dolayý herkes bilir kim olduðunuz: Damdaki Kemancý" "Kardeþime karþý ben, yeðenime karþý kardeþimle ben, yabancýya karþý yeðenim, kardeþim ve ben.-Arap Sözü- Gellner- 1981, 69" "Tarih, insanlýðýn en tehlikeli icadýdýr. -Paul Valery-" "Okullarda öðretilen tarih dersleri: Öðünme, gurur ve küstahlýk getirdi. Herkes haksýz, sadece biz haklýyýz, inancýný besledi. Öðrendiklerimizin çoðunu unutmaktan baþka çare yok!- Herbert Buttenfield- Tarihçi-" Rýza Tevfik ise bu konuda daha güvensiz bakmýþ geçmiþe. "Tarihe hiç inanmam ve önem vermem!" Þimdi biz kime güveneceðiz? Ve nasýl bir geleceðimiz olacak? Geçmiþimizde neler olmuþ, nereden bileceðiz? Bu sorular ile gezinirken, Atatürk geldi aklýma ve ona baþvurayým, dedim. Çünkü Türk Tarih Kurumunu kurmasýnýn amaçlarýndan biri de bu sorularý o kurumda bulmamýzý saðlamaktý. Ama daha resmi ve güvenilir kaynak olan bir kitap elime geçirmiþtim. Kültür Bakanlýðý Yayýnlarýndan TÜRK KÝMLÝÐÝ. Tam 458 sahife olan bu kitabý okuyor ve gözlerim derin tarih bilgilerinde geziniyor. Bir gün sizlerle paylaþacaðým. Benim asýl dikkatimi çeken ise tarihte ATATÜRK’ÜN, bize görünmediði kiþiliði ve dýþa bakýþý idi. Hani insanlarýn yalan yanlýþ atýp tuttuklarý bilgileri çürütmekti. Ve bir yerde buldum, þimdi aþaðýda sizlerle paylaþacaðým. (*) “… Çok Gizlidir . 07.01.1937 Stalin’eMolotov’a Osoaviahima heyeti þerefine verilen resepsiyonda Kemal Atatürk’ün Karahan ile yaptýðý çok ilginç sohbetin muhtevasýný gönderiyorum. Bu sohbetin muhtevasý Stomonyakov’un ricasý üzerine Türkiye’deki Ticaret Ataþemizden istendi. (A. Rozengolts) Stalin’in yazýsýyla yaptýðý NOT: Voroþilov’a Ordjonikidze’ye Litvinov’a “Dostumuz” Atatürk’ün “sözleri/nutku” dikkatle/ilgiyle okunmalýdýr. Çok Gizlidir. “Osoaviahima” heyeti þerefine verilen resepsiyonda Kemal Atatürk’ün Karahan ile yaptýðý sohbetin muhtevasý Yaklaþýk gece saat: 01.30 doðru misafirlerin büyük kýsmý Polpredstvo’dan (Diplomatik Temsilcilik) Baþbakan Ýsmet Ýnönü ve Dýþiþleri Bakaný Rüþtü Aras dâhil, ayrýldýktan sonra, resepsiyona Kemal Atatürk’ün geleceði haber geldi. Gerçekten birkaç dakika sonra Kemal Atatürk kendisi geldi. O yanýnda maiyeti, müzisyenleri ve manevî kýzlarý vardý. Atatürk’ü Karahan karþýladý. Birlikte büfeye gidip, sohbete baþladýlar. Kemal Atatürk, Sovyetler Birliði’ne duyduðu dostluðunu ve sempatisini anlatmaya baþladý. Ama Türkiye’nin baðýmsýzlýk bayramýný (Cumhuriyet Bayramý) tebrik etmedikleri için kýzgýn olduðunu da ifade etti. Karahan bunun doðru olmadýðýný söyledi. Tebrik mesajý Kalinin tarafýndan gönderilmiþti. M.Kemal çok kýzgýn bir tonla; “Evet, bunu biliyorum, Hatta aracýlarla iþim yok diye cevaplamasýný istedim. Ben sadece Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaþkaný deðilim, ayný zamanda Türk halkýnýn önderiyim.” dedi ve Karahan’a dik dik sordu: “Sizin önderiniz kimdir?” Karahan, önderlerinin Stalin olduðunu söyledi. “Öyle ise, neden, O bana tebrik telgrafý göndermedi? O’nun dýþýnda herkes gönderdi. Bununla O (Stalin) beni tanýmak istemediðini gösteriyor.” dedi Atatürk. Karahan bunun doðru olmadýðýný söyledi. Çünkü Stalin’de öyle bir tebrik telgrafý gönderme teamülü bulunmadýðýný anlattý. Karahan 28 Ekim’de Kemal’i baðýmsýzlýk bayramýyla tebrik ederken Stalin’in selamýný ilettiðini de hatýrlattý. Kemal kýzgýn bir tonla tekrar Sovyetler Birliði’nin büyük dostu olduðunu ve bu dostluðun hayatta olduðu sürece devam edeceðini, ama dostluðun ancak eþit zeminde korunabileceðini ve aracýlarýn her þeyi bozduðunu ifade etti. Bu arada Atatürk hemen bizim Polyakov’a Türklerin gücüne iliþkin uzun bir yazýyý dikte etmeye baþladý, ama bitirmeden gene eski konuya döndü, yani ‘Stalin’in bizzat kendisinin tebrik telgrafý göndermesi gerekirdi. Bu telgrafýn gönderilmemesi bizi (Atatürk’ü) çok üzdü ve aracýlar vasýtasýyla görüþmelerin ise, iþe zarar verdiði açýktýr.’ dedi. Karahan, böyle durumlarýn zaman zaman karþýlaþýldýðýný ve þunlarý söyledi: Meselâ, kendisinin (Karahan’ýn) Dýþiþleri Bakaný Rüþtü Aras ile konuþtuðu zaman, birbirlerini bazen anlamadýðýndan bahsetti. Hatta Litvinov, Aras ile konuþtuðu zaman, daha az birbirini anlýyorlar. Kemal, þahsen Stalin ile görüþse idi, bütün meseleleri birkaç dakika içerisinde halledeceklerinden emindi. Kemal ve Stalin’in bugüne kadar görüþmemiþ olmasý büyük bir talihsizlik. Buna karþýlýk Kemal, iki ülke liderlerinin bizzat iletiþiminin çok faydalý olacaðýný söyledi. Karahan, bu konuda görüþmeleri baþlatmak için Kemal Atatürk’ün kendi hükümetine talimat vermesini istedi. Bunlar konuþulurken, tekrar (Atatürk’ün geliþinden sonra) resepsiyona dönen Ýsmet Ýnönü ve Bakan Rüþtü Aras’a iþaret etti. M.Kemal kýzarak, ‘Bu inisiyatifin neden kendisinden gelmesi gerektiðini’ sordu. Karahan ise, ‘Kimin ilk adým atacaðý önemli deðil; Aras veya Karahan, ne fark eder. M.Kemal ve Stalin’in görüþmesini ikisi birlikte organize edebilirler’ dedi. M.Kemal, Karahan’ýn sözünü keserek, tekrar uzun ve ýsrarlý bir þekilde Sovyetlerle dostluðunu anlatmaya baþladý. Sözünde vefalý olduðunu söyleyerek, þöyle dedi: “Ben bunu ancak eþit þartlarda yapabilirim. Eðer beni kabul ettiklerini hissediyorsam yapabilirim. Baþka türlü iþlerime ‘evet’ diyemem. Sizin güçlü ve mekanize edilmiþ ordunuz olduðunu biliyorum, fakat ondan korkmuyorum. Benim arkamda 18 milyon halkým var. Benim emretmem yeterlidir, halkým ardýmdan nereye gidersem gelir. Ben çok zarar verebilirim, elbette bunu hiçbir zaman yapmam, çünkü benim sözüm, benim dostluðum gibi kutsaldýr.” Atatürk’ün sözleri bazen tehdit, bazen dostluk dolu ifadelerle yüklü idi. Bu sohbeti Polpredstvo’nun sekreteri Polyakov çeviriyordu. Sohbet sýrasýnda Bakülü çok iyi Rusça bilen havacý yüzbaþý da vardý. Bu havacý Yüzbaþý Eideman’ýn Türkiye’de bulunduðu süre için yanýnda görevlendirilmiþti. Yüzbaþý, Polyakov’un tercümesini beðenmedi. Kemal’in ifadelerinden birisini Rusçaya çevirirken Polyakov’un yanlýþ tercüme ettiðini söyleyip yüzbaþý kendisi çevirdi. M.Kemal çok kýzdý ve Karahan’a yüksek sesle Polyakov’u hemen Sovyetler Birliði’ne gönderilmesi gerektiðini söyledi. Çünkü, “Polyakov belki de çok iyi Türkçe biliyor olabilir, fakat O (Polyakjov) Karahan’ýn kötü danýþmaný, zararý faydasýndan daha fazladýr.” Bundan sonra tercümeye yüzbaþý devam etti. Fakat bir süre sonra M.Kemal onu da istemedi ve tercümeye Aras’ýn devam etmesini istedi. Sonunda Kemal, Aras’ýn da kötü tercüme ettiðini söyleyip konuþmayý kesti ve orkestrayý çaðýrmasýný emretti. Orkestranýn ve þarkýcýlarýn birkaç Türk þarkýlarýný seslendirdikten sonra Karahan’la vedalaþýp yanýndakilerle resepsiyondan ayrýldý. (-23 Ocak 1927’de Osoaviahima (Savunmada hava ve kimya bilgisi Desteði Birliði/Derneði) Rusya Devlet Sosyal Siyasî Tarih Arþivi, fond 558 siyahi, 11, iþ 388, Varag 9-13. -) Ömer Lütfü TURAN 6.10.1951'de Ýstanbul'da yayýmlanan Ýstanbul Ekspres gazetesindeki Herbert MELZÝNG'in Atatürk'e ait hatýrasýný birlikte okuyalým. "Rus ihtilalinin 1935'teki yýl dönümünden az evvel Moskova'daki Türkiye elçiliði Atatürk'e, Stalin'in Rus komünist partisi murahhaslarý önünde verdiði bir nutkun özetini bildirmiþti. Bu nutukta Stalin, Türkiye, Ýran ve yakýn orta Þark'ýn bütün memleketlerini ' Rus Bölgesi' olarak gösteriyordu. Her zaman çok ihtiyatlý konuþan Stalin nasýlsa aðasýndan bu tehlikeli sözleri kaçýrývermiþti." Rus ihtilalinin yýl dönümünde Sovyet elçiliðinde verilen suare intikam almak için Atatürk'e en mükemmel fýrsatý veriyordu. Atatürk büyük elçi ile evvela basit þeylerden bahsettikten sonra birden bire sordu: - Karahan yoldaþ, Sovyet Rusya'da iþleri kimin idare ettiðini bana söyler misiniz? Karahan þaþýrdý, cevaben: -Rusya'yý kim mi idare eder? Sovyet Rusya'da Proleter Diktatörlüðün hakim bulunduðu ekselansýnýzca malumdur. -Caným býrak þu saçmalarý þimdi. Proleter diktatörlük maskeden baþka bir þey deðildir. Türkiye'yi idare eden þef benim. Rusya’da kimler? Karahan buz gibi bir sesle cevap verdi: -Sovyet Cumhuriyetlerinin Baþkaný Yoldaþ Kalinin'dir, dedi. Atatürk sinirlendi: - Caným býrak þu kuklayý... Söylesene bakayým þu sizin Stalin yoldaþýnýz ne yapar Allah aþkýna? Karahan suratýný astý kýsýk bir sesle: -Stalin yoldaþ Sovyet Rusya Komünist partisi polütbürosunun sekreteridir... Derken, yan gözle Atatürk'ün hareket dolu sözlerini tercüme eden ve bir saat sonra Moskova'ya þifreli raporunu bildireceðini þüphe bulunmayan sefaret tercümanýna baktý. Elçinin endiþesi yerinde idi. Çünkü tercüman G.P. U.'un yani Sovyet Gizli istihbaratýnýn adamý idi. Karahan Atatürk'ü büfeye davet etmekle konuþmanýn baþka bir cereyana varabileceðini sanýyordu, telaþla: -Bir bardak þampanya almaz mýsýnýz, ekselans, dedi? -Hayýr... -Ya bir kadeh votka? Atatürk yüzünü ekþiterek: -O Rus içkisinden hoþlanmam. Ben Türk'üm, raký içerim. Büfedeki garson elleri ile yok iþareti yaptý. -Maalesef büfemizde raký yok Ekselans. -Türk misafirinize Türk içkisi ikram edemeyeceðinizi zaten biliyordum. Onun için kendi rakýmý beraber getirdim. Atatürk yaverine iþaret etti. Hemen uþaklar büfeye bir sandýk raký getirdiler. Nihayet Karahan Atatürk'e susuz rakýsýný uzatabildi. Atatürk kadehini kaldýrdý ve: -Elçi beyefendi, dedi. Buna raký, Türk rakýsý derler. Moskova'da Kalinin midir, Stalin midir yok ne karýn aðrýsý ise o herife söyleyin, biz Türk'ler asýrlarca Rusya'nýn göbeðinde raký içmiþ bir milletiz. Ýcap ederse yine de içmesini biliriz. Bu kadehimi Türk milletinin hayrýna hiç bir zaman " Rus Bölgesi "derekesine düþmeyecek olan egemenliðimizin þerefine içiyorum.” Atatürk kadehinden bir yudum aldýktan sonra, Sovyet birliði ile Stalin hakkýnda aðzýna geleni söyledi. Rus tercüman bu sözleri tercüme etmeye cesaret edemiyor ve hafifletmeye çalýþýyordu. Atatürk sözlerinin kâfi derecede tesir etmediðini, elçinin suratýndan anlayýnca, tercümanýn vazifesini layýk ile yapmadýðýna kanaat getirerek herifi kovdu. Ve su gibi Rusça bilen maiyet zabitlerinden birini çaðýrdý. Yeni tercüman Atatürk'ün Stalin ve Sovyetler Birliði hakkýnda sarf ettiði tahrik edici sözleri büyükelçiye bir bir aynen tekrar etti. Atatürk dans müziði çalan Balalayka orkestrasýný susturdu. Ve maiyetindeki saz takýmýna iþaret ederek zeybek çaldýrmaya baþladý. Baþta kendisi olmak üzere bütün Türkler zeybeðe kalktýlar. Rus ihtilalinin yýl dönümünde Ankara'daki Sovyet elçiliðinin büyük salonu bir Türk þehrayinine þahit oluyor. Ertesi gün Karahan Stalin'in emri ile Türk hariciye bakanlýðýna sert bir nota verdi. Hariciye Bakaný vekili Tevfik Rüþtü Aras, elçiyi teskin etmeye çalýþýyordu. -Caným Cumhurbaþkanýmýz þaka etti. Politbüro sekreterini tahrik etmek aklýmdan bile geçmez. Stalin büyükelçi Karahan'ý geriye aldý. Elçi vaziyeti idare edemediðinden ceza görecekti. Atatürk'ün hakaretlerini dinlemeyip, Türkiye Cumhurbaþkanýný sefaretten kovmalý imiþ. Atatürk Karahan'ýn veda ediþini arkadaþlarýna þöyle anlattý. -Kendini veda için kabul ettiðin zaman, ölü gibiydi. "Gitmeyeceðim " sözünü söylemesini dört gözle bekliyordum. Kendisine bunu ben telkin edemezdim. Fakat kalsa idi, Türkiye'de ona sýðýnma hakký verirdim. -Karahan baþýna geleceðini, gider gitmez fýrýna atýlacaðýný biliyor. Giderken " Aurevoir " deðil yalnýz " Adio " dedi…“ Büyük Atatürk yaþadýðý müddetçe Türkiye Cumhuriyeti'nin kýrmýz çizgilerini kimseye çiðnetmedi. Çünkü o gerçek bir saygýn devlet adamýydý. Düþünmeden söylemez, söylediðini de yapardý. Stalin'in Türkiye'yi Rus bölgesi olarak göstermesine iþte böyle cevap vermiþti. Okuduðum bu gizli belge ile göðsüm TÜRK olduðum için daha çok kabardý. Onur duydum TÜRK olmakla. Ne Mutlu TÜRKÜM Diyene! "Güneþ vurdu mu karanlýða, saklý olan her þey çýkar gün ýþýðýna, bu küçük bir toz bile olsa.-Emine Piþiren-" Sevgi ve Iþýkla... Emine Piþiren/Bursa/ 28.Mayýs.2009 (*) KAYNAK: www.ataturkyuksekkurum.gov.tr/sayfa/upresimler/Stalinin_Mektubu.doc
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Emine Piþiren, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |