..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýnsanlar yalnýzca yaþamýn amacýnýn mutluluk olmadýðýný düþünmeye baþlayýnca, mutluluða ulaþabilir. -George Orwell
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Ýronik > Cengiz Erdem




16 Haziran 2009
Ebediyet Edebiyatý  
Ölümsüzlük Ýçin Manifesto

Cengiz Erdem


Neyse o, yani tam da bir kurbandan baþka bir þey, bir ölüm-için-varlýktan baþka bir þey ve dolayýsýyla ölümlü bir varlýktan baþka bir þey. Bir ölümsüz: Ýnsanýn baþýna gelebilecek en kötü durumlar, O kendini hayatýn karmakarýþýk ve zorbaca akýþý içinde ayrý bir yere koyabildiði sürece, onun böyle olduðunu, yani ölümsüz olduðunu gösterir. Ýnsanýn herhangi bir veçhesini düþünmek için, bu ilkeden yola çýkmamýz gerekir. Ýnsan haklarý varsa da, bunlar kesinlikle hayatýn ölüme karþý haklarý ya da sefalete karþý hayatta kalmanýn haklarý deðildir. Ölümsüz'ün kendi kendilerine dayanan haklarýdýr ya da Sonsuz'un ýstýrap ve ölüm denen olumsallýðýn üzerinde uygulanan haklarýdýr. Sonuçta hepimizin ölecek olmasý, geride sadece tozun kalacak olmasý, Ýnsan'ýn, koþullarýn onu maruz býrakabileceði hayvan-olma ayartýsýna karþý koyabilen biri olarak kendini olumladýðý anda sahip olduðu ölümsüzlük kimliðini hiçbir surette deðiþtirmez. Alain Badiou, Etik: Kötülük Kavrayýþý Üzerine Bir Deneme, çev. Tuncay Birkan (Ýstanbul: Metis, 2004), 27-8


:BCGH:
Cengiz Erdem

Herkesin anýlarýný yazmayý alýþkanlýk haline getirdiði, insanlarýn anýlarýnýn paylaþýlmaya deðecek kadar önemli olduðunu düþünmekte tereddüt etmediði, ve hatta bununla da kalmayýp anýlarýný yazýp basmayý marifet bellediði bir dönemden geçmekte olduðumuzu göz önünde bulundurarak ben de modaya uydum ve þu anda okumakta olduðunuz bu kitabý yazmaya koyuldum. Ama benim ötekilerden farkým yazmakta olduklarýmýn geçmiþte yaþadýklarýmdan ibaret olmaktan ziyade, geçmiþte yaþadýklarýmýn þimdim ve olasý geleceðim üzerindeki etkilerini konu almasý. Yani hayli spekülatif bir denemeyle karþý karþýyayýz burada. Bu gerekli teferruatý da paylaþtýðýmýza göre herhalde artýk iþin özüne inebilir ve konudan uzaklaþmak pahasýna neden insanlarýn büyük bir kýsmýnýn kendilerinden üstün olduðunu bildikleri diðer insanlarýn kuyusunu kazmaya meyilli olduklarý üzerine bir miktar ahkâm kesebiliriz. Ýstisnalarýn kaideyi bozmaya muktedir olduðunu da akýlda tutarak bu konuda þunu söyleyebiliriz ki, aþaðýlýk kompleksi sosyal hayata üstünlük kompleksi þeklinde yansýyan patolojik bir ruhsal durumdur. Ruh doktorlarý kendilerinin de ayný sorundan mustarip olduklarýný bildikleri için olsa gerek, bu konu üzerinde düþünmeyi ýsrarla reddetmektedir. Dolayýsýyla da her vesileyle kuyusu kazýlan bir aþaðýlýk kompleksi maðduru olarak ben þahsen bu konuya bizzat eðilmekte fayda gördüm. Kitap süresince bir ölümsüz olarak ölümlülerin dünyasýna týpký bir kuþ misâli bakabilmeyi gerektiren birtakým spekülasyonlar yapacaðýmý ise þimdiden belirteyim. Belirteyim ki okuyucunun bu kitapta karþýlaþmasý kuvvetle muhtemel akýldýþý düþüncelerin birer dayanaðý olsun.
                         ***
Bir açýlým gerekiyordu. Öyle bir bir açýlým olacaktý ki bu, benim çevremle girdiðim tüm iliþkiler yavaþ yavaþ düzelme gösterecekti bu açýlým sayesinde. Yaklaþýk on yýldýr kiþinin çevresiyle iliþkileri üzerine düþünmekten baþka hiçbir þey yapmadýðýmý daha yeni kavrýyordum. Kiþinin iç- dünyasýyla dýþ-dünyasý arasýndaki karmaþýk iliþkiye o kadar takmýþtým ki kafayý, artýk tam olarak ne üzerinde düþündüðümü bile unutmuþ bir hale gelmiþtim. Düþünce süreçlerim hep beyaz bir duvara çarpýp paramparça oluyordu. Her sabah uyandýðýmda ise düþünce parçalarýnýn bir önceki gece savrulduklarý yerde olmadýðýný görüyordum. Ýþte bu yüzden de her gün yeniden baþlamak durumunda buluyordum kendimi düþünmeye. Dilin dýþýnda düþünemeyeceðimize kâni kýlmýþtým kendimi uzunca bir süre, ama nafile... Çok geçmeden dilin hiçliði adlandýrýp düþünceyi yaratan bir þey olduðunu yeniden idrak edecektim. Kýbrýs neden acaba insaný parçalar halinde yazmaya sevkediyordu, diye sormakta buldum sonra çareyi. Fragmanlarýn ötesine geçip veya daha doðrusu parçalanmanýn öncesine dönüp, durmaksýzýn akan, aktýkça oluþan bir düþünceydi bence bize gereken. Kýbrýs’ýn aldýðým eðitimi anlamsýzlaþtýrmasýna izin vermeyecektim. Buradaki yaþamýn sýðlýðý karþýsýnda yenilmeyecek, insanlara yaþama bakýþ biçimlerinin kendi mezarlarýný kazdýðýný gösterecektim. Peki ama neden? Onlarý kendi hâllerine býrakýp kendi iþime bakamaz mýydým? Bakamazdým tabii. Nasýl bakacaktým ki kendi iþime, iþim insanlara kendi aleyhlerinde söylemler dillendirip eylemler eylemekte olduklarýný göstermekken? Ama onlara, basitçe, bakýnýz, siz kendi mezarýnýzý kazmaktasýnýz, diyemezdim; demesine derdim belki ama bunun býrakýn olumlu bir etkisi olmasýný, bilâkis ters etki yapmasýydý kuvvetle muhtemel olan. Nitekim Samuel Beckett der ki, “insanlara köpek olduklarýný söyleyerek hiçbir yere varamazsýnýz, ama onlara köpek muamelesi yaparsanýz peþinizden gelirler.” Beckett’in sözüne katýlýyorum, ama belki bir farkla; benim kimseyi peþimden sürüklemek gibi bir niyetim yok. Benim maksadým insanlara yaptýklarýný düþündükleri þeyin tam tersini yapmakta olduklarýný göstermek. Çok naif gelebilir size bu düþünceler. Ne kadar da masumâne göstermeye çalýþýyor kendini, diye düþünebilirsiniz meselâ. Ama hemen belirteyim, masumiyet devrinin çoktan geçtiðine inanmakla beraber, samimiyetin hâlâ daha son derece gerekli olduðunu düþünüyorum. Her neyse, ne demek istediðimi benim yazmakta sizin de okumakta olduðunuz bu otobiyografik roman denemesi veya tabiri caizse özyaþamöyküsel deneme romaný ilerledikçe daha iyi idrak edeceðinizi umduðumu da müsaadenizle sözlerime eklemek istiyorum.
                         ***
Ölümsüz olduðumu anlamam aþaðýlýk kompleksimi aþma çabalarýmýn bir ürünüdür denebilir aslýnda, ki nitekim iþte denmiþtir de zaten. Ama hemen altýný çizeyim, benim ölümsüzlüðüm Romantikler’in ölümsüzlük anlayýþýndan tamamen farklý. Þöyle; ben yaþamýn sonsuzlukla çevrelendiði inancýna sahip olmaktan ziyade sonsuzluðun yaþam denilen ölüm süreci tarafýndan çevrelendiði kanaatindeyim. Konuya açýklýk getirecek olursam ise diyebilirim ki benim için her insan kendi içinde sonsuz yaþam olanaklarý barýndýrmakla beraber, sosyal hayat dediðimiz hapishane bu olanaklarýn önüne set çekip insaný düþünüp yapabilecekleri son derece kýsýtlý bir varlýða dönüþtürür. Yani toplum denilen yýðýn, insan denilen varlýða akýldan yoksun bir hayvan muamelesi yaparak onu ölümlü bir mahlûða dönüþütür. Doðrusunu söylemek gerekirse bu kanýya varmak son derece zor oldu benim için. Çünkü 21. Yüzyýl’da yaþayan bir insanýn çýkýp da ben ölümsüzüm diyebilmesi için aklýný yitirmiþ olmasý gerekirdi, ki nitekim ben de ancak aklýmý yitirdikten sonra buldum kendimde bir ölümsüz olduðumu dile getirebilecek cesareti. Lâkin hemen belirteyim, benim yitirdiðim akýl bir ölümlünün aklýydý. Yani bir ölümsüzün aklýyla bakýldýðýnda insanlýðýn sað duyusu diye nitelendirebileceðimiz illetin maðduru olan bir mahlûkatýn aklýndan baþka bir akýl deðildi benim yitirdiðim akýl, ki insan aklýnýn nelere kadir olduðunu bilen okuyucularýmýn takdir edeceði üzere öyle bir aklýn muhafazasýndan ziyade yitirilmesinde fayda vardýr. Nitekim söz konusu akýl yitirilmiþ ve bu yitiriþin faydalarý da çok geçmeden görülmüþtür tarafýmdan. Ýþte mevcut sosyal yapýnýn perspektifinden bakýlýnca akýldan yoksun bir ölümlü olarak görülen, ama aslýnda toplumdýþý bir ölümsüz olarak sürdürdüðüm yaþam, tüm engelleme giriþimlerine raðmen böyle, yani bu yitiriþle baþladý. Mevcut düzen tarafýndan tahakküm altýnda tutulan insan hayatý o kadar çok olasýlýk barýndýrmaktadýr ki bünyesinde, bu olasýlýklar gayet rahatlýkla sonsuz olarak nitelendirilebilir. Sonsuzluk kavramý ise ezelden beridir düþünürlerin aklýný kurcalamýþ bir sorundur. Pek çok düþünür sonsuzluk kavramýný düþünülemez olarak nitelendirmiþ ve týpký aþaðýlýk kompleksiyle üstünlük kompleksi arasýndaki derin ve karmaþýk iliþki üzerine düþünmeyi kiþisel sebeplerden ötürü bir tarafa býrakan psikanalistler gibi söz konusu düþünürler söz konusu kavramý hapsolduðu çaðdýþý düþüncelerden kurtarýp yeniden ele almak ve yeni bir anlamla donatmak yerine, doðrudan düþünmek eyleminin kendisini bir tarafa býrakmýþtýr. Belli ki sonsuzlukla karþý karþýya kalan beyin felç olma riskiyle karþý karþýya kalabilmektedir. Beyin felç olunca düþüncenin iflâs etmesininse kaçýnýlmaz olacaðýný ise bilmiyoruz söylemeye gerek var mý, ama gene de söylüyoruz iþte, belki vardýr diye.
                    ***
Görülüdüðü üzere biz herkes gibi anýlarýmýzý yazmýyoruz sevgili okur. Bilâkis, yaþadýklarýmýzýn, anlamý gelecekte anlaþýlacak düþüncelerimiz üzerindeki etkilerini yazýyoruz. Herkes gibi bizim de “yaþadýklarýmýzdan öðrendiðimiz bir þeyler var” yani. Ama bizim yaþadýklarýmýz o kadar sýradýþý ki bu yaþananlardan öðrenilenler de son derece sýradýþý düþünceler þeklinde zuhur ediyor kaleme alýnýp kâðýda dökülünce. Düþüncelerimizin toplumsallaþma uðruna saçmalamak eðilimine yenik düþmemesi için özellikle yürürlüðe soktuðumuz ve alçaklýkla yükseklik arasýndaki iliþkiyi alt-üst ettiðine inandýðýmýz bu ne idüðü belirsiz akýl yürütme düzeyi ise anacak ölümsüzlüðümüzün bir etkisi olabilir herhalde. Zira ölümsüzlüðün yan-etkileri olduðu kadar doðrudan etkileri de vardýr kannatimizce. Zaten bilincin malûm enginlerini yara yara dolaþan bir yazma eyleminden baþka hangi eylem hakikatin fýþkýracaðý yarýklar oluþturabilir ki dil vasýtasý ile zihinde? Zevki damarlarýna zerk etmeyi alýþkanlýk haline getirmiþ yazarlara inat biz acýyý doðrudan beynimize enjekte ede ede bu hallere geldik iþte ve cümlelerimizin sonlarýný e harfleriye bitirmezsek rahat edemiyoruz netice itabarý ile. Sanýrýz ki bu düþünce treninden atlayýp ebediyete intikal etmezsek içinde bulunduðumuz kýsýr döngüyü kýramayacaðýz.
                              ***
Her neyse, ölümsüzlük ölümlüler için geçerli ve mümkün olan pek çok þeyi olduðu gibi, intihar etmeyi de imkânsýz ve anlamsýz kýlýyordu. Ölümsüz insan sonsuza dek yaþayacaðýný bildiði için olsa gerek, eylediði eylemler ve söylediði söylemler vasýtasýyla son derce temkinli bir varlýk portresi çiziyordu. Ölümlülerin deðer atfettiði pek çok þeyin ölümsüz için en ufak bir kýymeti harbiyesi yoktu. Daha baþka ne denebilir ki bir ölümsüzü bir ölümlüden farklý kýlmak için? Elbette ki pek çok þey. Ama yer darlýðý sebebiyle þimdilik hâlihazýrda söylemiþ olduðumuz þeyleri söylemekle yetinip geriye kalan farklýlýklarý anlatýmýzýn ilerleyen safhalarýna býrakýyor ve bir ölümsüzün ölümlüler arasýnda yaþamasý kuvvetle muhtemel zorluklara geçiyoruz þimdi. Bu baðlamda öncelikle belirtmek isteriz ki bir ölümsüz doðasý gereði söz konusu zorluklara tamamen kayýtsýz bir varlýktýr. Zira onun için ölümlülerin dünyasý devasa boyutta bir saçmalýktan ibarettir. Bir ölümsüz ölümlülerin dünyasýnda olup biten hadiselere karþý tamamen duyarsýzdýr. O kadar ki en feci felâketler bile onun için en ufak bir anlam ifade etmez. Ölümlülerin dünyasýnda geçerli olan iyilik ve kötülük kavramlarý bir ölümsüz için içi tamamen boþ kavramlardýr. Çünkü ölümsüzler iyinin ve kötünün ötesinde olduklarýný düþünmekten ziyade, iyinin ve kötünün gerisinde veya altýnda olduklarýnýn idrakine varmýþ varlýklardýr. Zira onlar için iyi ve kötü ideal olan ve bu yüzden de ulaþýlmaz kavramlardýr.
Ölümsüzleri aptal sanan okuyucularýmýz için hemen belirtelim, bir ölümsüz bir gün mutlaka öleceðini gayet iyi bilir. Zaten her ölümsüz bir gün öleceðini gayet iyi idrak etmiþ olduðu için ölümsüzlük mertebesine yükselmiþtir. Hiçbir ölümsüz ölümün anlamýný idrak etmeden neyse o, yani bir ölümsüz olamaz. Ölümlülerin büyük bir kýsmý ise ölüm üzerine yeterince düþünmedikleri için birer ölümlü formunda ölmeye mahkûm olmaktan kurtulamaz ve ölümün maðduru olarak ölürler. Bu zavallý mahlûklar kendilerini hayvanlardan farklý birer insan sandýklarý için ölümlü birer hayvan olarak acýya mýhlanmýþ birer yaþam sürdürürler. Artýk hepimizin bildiði gibi Kapitalizm, kölesi olan bilinçleri onlarý içinde bulunduklarý durumdan kurtulmaya yönelik herhangi bir eylemde bulunmaktan men eder. Kendi hastalýklarýný ötekilere yansýtmak suretiyle çevrelerindeki herkese deli gömleði giydirmek ve bu vesileyle de iþte kendilerini normal hissetmek eðilimindedir bunlar. Ben ruh doktoruna gidiyorm ve bana þu ilaçlarý veriyor, kendimi çok iyi hissediyorum, sen de git ruh doktoruna, sana da versin bu ilaçlarý ve sen de iyi hisset kendini, demek suretiyle depresyonu günün normu haline getirmeye çalýþýr durur bunlar. Oysa ki depresyon son derece ciddi bir hastalýktýr ve günün normu haline gelse bütün sistem çökecektir. Çöksündür tabii; bir ölümsüz olarak mevcut sistemin çökmesine bir diyeceðimiz olamaz herhalde. Lâkin bizde tedirginlik yaratan, haplarla mutluluðu yakaladýðýna inanýp da önüne gelen herkese ayný yoldan yürümeyi önerenlerin düþtüðü biçarelik halidir, ki söz konusu biçarelik halinin engin bir þuur yoksunluðundan, bir baþka deyiþle muazzam bir bilinçsizlikten kaynaklandýðýný bilmiyor, daha doðrusu bilemiyoruz söylemeye gerek var mý. Buraya kadar yazdýklarýmýzdan anlaþýlacaðý üzere ölümsüzlük bilincine ulaþmak için ölümlülük bilincini son noktasýna kadar götürüp tersine dönmesini saðlamak gerektiði aþikârdýr. Bir ölümsüz için ölümün imkânsýz olduðunu intihar giriþimlerinin sonuçsuz kalmasý baðlamýnda daha önce belirtmiþtik. Peki ama hastalýk ve kazalar sonucu gerçekleþen ölüm vakalarý karþýsýnda ne olmaktadýr bir ölümsüze? Ýþte bu tür sorularla ölümsüzlük teorimize neþter vurmaya meyilli okuyucularýmýzýn sorularýný anlamsýz kýlmak için özellikle kaleme aldýðýmýz bir sonraki bölüm sanýrýz konuya açýklýk getirecektir.
***
Birinci çoðul þahýs için henüz çok erken olduðuna kanaat getirdim ve bu vesileyle de iþte tekrar birinci tekil þahýsa dönmeye karar verdim. Ama iþ iþten geçmeden hemen belirteyim, arada bir kaymalar, yani birinci tekil þahýstan birinci çoðul þahýsa hiç beklenmedik ve yersiz geçiþler olabilir. Hatta okuyucu uyarýlmalýdýr ki bu geçiþler birinci tekil þahýstan üçüncü tekil ve üçüncü çoðul þahýslara doðru seyirler bile izleyebilir. Okuyucu bunlara þaþýrmamalý, bilâkis söz konusu geçiþleri neþeyle olmasa bile en azýndan olgunlukla kucaklamalýdýr. Zira þu anda yazýlmakta olmakla beraber gelecekte okunmakta olacak olan bu anlatý normal bir bilincin ürünü olmaktan ziyade son derece bölünmüþ ve buna baðlý olarak da kendi içinde pek çok çeliþki ihtiva eden bir akýl yürütmenin ürünüdür. Bu anlatýcýnýn bilinci kendi kendini katlayýp kendi dýþýna, yani bilinçdýþýna doðru bir seyir izlemeye meyillidir belli ki. Ama unutulmamalýdýr ki bir önceki cümlede adý geçen bilinçdýþý aslýnda bilincin içindedir. Kendisine bilinçdýþý denmesinin ise ancak bahse konu dýþýn içteki bir boþluk þeklinde zuhur etmesi olabilir. Ýçteki bu boþluk o derece ulaþýlmazdýr ki bilincin perspektifinden bakýlýnca dýþarýda diye tabir edilmesi gayet vaciptir. Psikanalizin temel kavramlarýndan biri olan bilinçdýþýnýn aslýnda bilincin içindeki adlandýrýlamayan bir boþluk olduðunu ise hayli spekülatif bir düþünme biçiminin ürünü olan psikanaliz bilimine aþina okuyucularýmýz bilecektir. Biz sadece bilmeyenler için belirtme ihtiyacý duyduk bu önemli ayrýntýyý. Her neyse, bu deðerli bilgi de paylaþýldýðýna göre herhalde artýk anlatýya kalýndýðý yerden devam edilebilir.
***
Çözümü imkânsýz gibi görünen pek çok sorunu çözmem ölümün de, týpký bilinçdýþýnýn bilincin içindeki bir boþluk oluþu gibi, yaþamýn içindeki bir boþluk olduðunu kavradýðýmda mümkün olmuþtu. Evet, ölüm yaþamý çevreleyen bir son olmaktan ziyade yaþamýn içindeki bir sonsuzluktu. Ve bu sonsuzluk her sonsuzluk gibi ancak bir boþluk þeklinde var olabilirdi. Biz insanlar ölümü yaþamýn dýþýna hapsetmekle kendimize en büyük kötülüðü yapmaktaydýk aslýnda, zira ölümü hep ve sadece baþkalarýnýn baþýna gelen bir hadise olarak algýlýyorduk bu suretle. Oysa kiþinin kendi ölümü asla tecrübe edilemeyecek bir durum olmakla birlikte son derece kiþisel bir mevzuydu. Ölen için üzüntü duyulacak bir þey deðildi ölüm. Ama insanlar baþkalarý öldüðü zaman yas tutmayý bir görev, kaçýnýlmaz bir gereklilik sayardý. Ölen kiþinin artýk var olmamasýndan ziyade artýk aramýzda olmamasýydý üzüntü duyulan þey. “Hayatýný kaybetti” diye buyuran gazete haberlerini ezelden beridir saçma bulurdum ama bunu neden saçma bulduðumu açýklayamazdým. Þimdi açýklayabiliyorum iþte: Ölen kiþi bir þey kaybetmiyordu aslýnda ölünce, yaþayanlar onu kaybediyordu. Bir yakýnlarý ölünce üzüntü duyan dirilerin aðlayýp sýzlanmasýnýn ardýndaki bencilliði ise bilmiyorum deþifre etmeye gerek var mý bu radedden sonra. Elbette ki ben de üzüntü duyardým sevdiðim bir yakýným ölünce, ama bu gerçeðin beni söz konusu üzüntünün bencilce olduðunu dile getirmekten men etmemesi gerekiyor, ki nitekim etmiyor da zaten iþte. Ýnsan denen mahlûk sevdiði kiþiler ölünce o kiþiler için deðil, kendisi için üzülür kanýmca. Buna katýlýp katýlmamaksa insanýn acý gerçekleri kendine itiraf etme kabiliyetine baðlýdýr. Ýnsan ruhunun karanlýk yönü üzerine, söz konusu karanlýk yönü aydýnlatmak maksadýyla kestiðim bu ahkâmlarýn kanlarý damlýyor dilime. Ýðrençleþmek ve korkunçlaþmak pahasýna, hiç tereddüt etmeden, önce emiyorum sonra yutuyorum ahkâm kanlarýný. Bu konu ileride tekrar açýlýp açýlmayacaðý meçhul bir biçimde þimdilik kapanmýþtýr sevgili okur, metin ol, nur içinde yat, hatta gerekirse nur ol ve münasipse baþýmýza yað.
                         ***
Nerede kalmýþtýk? Kaldýðýmýz bir yer yoktu, öyle yazýlýp yazýlýp gidiyorduk. Kimdik biz? Bizler bu anlatýyý oluþturan cümlelerdik, kelimelerimiz bize karþýydý. Yazýldýkça yarattýðýmýz anlamlar içlerinde boþluklar barýndýrýyordu ve kimileri bunlara doðal olarak anlam boþluklarý diyordu. Hatta kimileri bununla da kalmayýp bizi anlamsýzlýkla itham ediyordu. Çünkü kendileri anlamýn varlýðý için kendi içinde boþluklar barýndýrmasý gerektiðini bilmekten aþýrý derecede acizdi. Acizliðin aþýrýlýðý o boyutlarda seyrediyordu ki buna acizlik demek neredeyse ayýp kaçacaktý, ve hatta belki de kaçmýþtý bile, kim bilir. Sadede gelecek olursak diyebiliriz ki anlam boþluklarý anlamsýzlýk yaratmak yerine anlamýn yaratýlmasý için gerekli birer koþuldur. Anlamsýzlýk ancak ortada hiçbir þey yoksa var olabilir ve iþin ilginç yaný hiçbir þeyin olmamasý anlamsýzlýðý bile anlamsýz kýlabilecek bir durumdur. Bizler bu anlatýnýn cümleleri olarak kendi içimizde hiçlik kelimesini barýndýrmamayý kararlaþtýrdýk. Hiçlik yerine boþluk veya delik kelimelerini ihtiva edeceðiz bundan böyle, çünkü hiçliðin düþünülemeyecek bir þey olduðundan hareketle kelimesinin varlýðýnýn da yersiz olmasý gerektiðini düþünüyoruz. Boþluk, hiçlikle eþ anlamlý deðildir bizce, zira dünyada içi boþ þeyler vardýr ve dolayýsýyla da düþünülebilecek ve hatta görülebilecek bir þeydir boþluk. Oysa hiçlik ne olduðunu bilemediðimiz, göremediðimiz, duyumsayamadýðýmýz, tanýmlayamadýðýmýz þeyleri tanýmlamak için kullanýlan içi boþ bir kavramdýr, hatta kavram bile deðildir, manadan tamamen yoksun bir kelimedir. Hiçlik anlamsýzlýðýn ta kendisidir belli ki.
***
Konuyu gayet keskin bir dönüþle deðiþtirmek pahasýna “Zeno: Filozofun bir ölümlü olarak portresi” adlý kitabý yazýp bitirdiðimde mizah kabiliyetimi yitirmiþ olduðumdan olsa gerek, söz konusu kitabý adlandýrma aþamasýnda hataya düþtüðümü itiraf etmeliyim bu noktada. Bu itirafý etmeliyim ki konu girdiði çýkmaz yoldan çýkabilsin. Kitabýn baþlýðý “Zeno: Filozofun bir ölümsüz olarak portresi” olmalýydý aslýnda. Çünkü portresi çizilen filozof hakikaten de ölümlüler arasýnda sýkýþýp kalmýþ bir ölümsüzü anlatýyordu, ama Zeno’nun yeniden doðabilmesi için ölmesi gerektiði düþüncesi beni son anda kitabýn adýndaki ölümsüz sýfatýný ölümlüye dönüþtürmeye sevk etmiþti. Uzun süre doðru kararý vermiþ olduðum yanýlsamasýyla avutmaya çalýþtým kendimi, ama hayýr, daha fazla katlanamayacaðým bu kendimi kandýrma iþlemine. Zeno neyse o, yani bir ölümsüz olmalýydý. Her neyse, yazýlýp basýlan yazýlýp basýldýðý gibi kalmaya mahkûmdur belki, ama bu yazýlýp basýlana sonradan yapýlacak eklentilerin onun anlamýný deðiþtirmeye muktedir olmadýðý anlamýna gelmiyor. Geriye dönüp yaptýðým bu hatayý düzeltmek mümkün olmadýðýna göre, Zeno’nun ölümsüzlüðünün ölümlülüðünden kaynaklanan bir ölümsüzlük olduðunu gösteren yeni bir kitap yazmalýydým. Roman boyunca bir ölümsüz gibi davranan ve romanýn sonunda da ölümsüzlüðü kanýtlanan Zeno adlý filozofun, romanýn alt-baþlýðýnda bir ölümlü olarak anýlmasý içinden çýkýlmasý güç bir çeliþki doðuruyordu. Ýþte bu çeliþkiye açýklýk getirecek, devam niteliðindeki bir baþka kitabýn yazýlmasý bu yüzden zaruriydi. Hatýrlanacaðý üzere Zeno romanýn sonunda akýl hastanesindeki beyaz odasýnda yeniden doðuþuna giden yolu asfaltlamakla meþguldü yazý vasýtasýyla. Kullandýðý kelimlerin insan ruhunda yaratmasý kuvvetle muhtemel tahribata ýþýk tutan Defter-i Tekvin adlý duvar yazýlarý Zeno’nun bir ölümlü olarak ölüp bir ölümsüz olarak yeniden doðmasýna giden yoldu aslýnda. Zeno’nun ölümsüzlüðünün farkýna varmasý için bir ölümlü olarak portresini yok etmesi, yani sembolik intiharýný hayata geçirmesi gerekiyordu. Beyaz odasýnýn duvarlarýna yazdýklarýyla anlatýlmaya çalýþýlan psiþik ölümünün beynini beyaz bir sayfaya dönüþtürmüþ olduðu ve yeniden doðuþunun, Tanrý’nýn tüm varlýðý hiçlikten yaratmasý misali sonsuz bir beyazlýk üzerinde oluþan kelime dediðimiz lekeler vasýtasýyla gerçekleþeceðiydi. Zeno önce Nonez’e, yani hiçliðe, sonra da Tekvin’e, yani yaradýlýþýn kendisine dönüþmeliydi, ki nitekim dönüþecekti de zaten iþte. Bu üç karakterin bir araya gelerek oluþturduðu bütünlük ise Zeno’yu hâlihazýrda olduðu, lâkin olduðunun farkýnda olmadýðý bir ölümsüz haline getirecekti. Zeno’nun baþýna gelen her þeyin bir anlam kazanabilmesi için katetmesi gereken bu zihinsel süreçler ise ancak Nietzsche’nin ebedi dönüþ diye nitelendirdiði kýsýr döngünün kýrýlýp kýsýr olmayan bir döngüye dönüþtürülmesiyle mümkündü.

"Neyse o, yani tam da bir kurbandan baþka bir þey, bir ölüm-için-varlýktan baþka bir þey ve dolayýsýyla ölümlü bir varlýktan baþka bir þey. Bir ölümsüz: Ýnsanýn baþýna gelebilecek en kötü durumlar, O kendini hayatýn karmakarýþýk ve zorbaca akýþý içinde ayrý bir yere koyabildiði sürece, onun böyle olduðunu, yani ölümsüz olduðunu gösterir. Ýnsanýn herhangi bir veçhesini düþünmek için, bu ilkeden yola çýkmamýz gerekir. Ýnsan haklarý varsa da, bunlar kesinlikle hayatýn ölüme karþý haklarý ya da sefalete karþý hayatta kalmanýn haklarý deðildir. Ölümsüz'ün kendi kendilerine dayanan haklarýdýr ya da Sonsuz'un ýstýrap ve ölüm denen olumsallýðýn üzerinde uygulanan haklarýdýr. Sonuçta hepimizin ölecek olmasý, geride sadece tozun kalacak olmasý, Ýnsan'ýn, koþullarýn onu maruz býrakabileceði hayvan-olma ayartýsýna karþý koyabilen biri olarak kendini olumladýðý anda sahip olduðu ölümsüzlük kimliðini hiçbir surette deðiþtirmez."(1)

Bir ölümsüz olabilmek, daha doðrusu hâlihazýrda olunubulunan ölümsüzlüðü idrak etmek suretiyle hayata geçirebilmek için ölümden kaçmak çözüm deðildi, deðildir. Bilâkis hayatta kalýp ölümlülüðü en ince ayrýntýlarýna ve en uç noktasýna kadar tecrübe etmek suretiyle hâlihazýrda ihtiva ettiði ölümsüzlüðü yazarak açýða çýkarmak gerekiyordu. Zeno’nun ölümsüzlük hâli kendi içinde sonsuz yaþamý, yani ölümsüzlüðü barýndýrýyordu. Zaten eðer öyle olmasaydý Zeno psiþik ölümünü takiben yeniden doðamazdý. Kitap, “tekvin o yüzden bu kadar yakýndýr belki de iþte, kim bilir...” sözleriyle bittiðine göre kitabýn sonunda Zeno ölmüþ olamazdý. Yani aslýnda olabilirdi ama olursa bu ölümün bir anlamý olmazdý. Zeno yeniden doðabilmeliydi ki ölümünün bir anlamý olsun, veya Zeno ölebilmeliydi ki yeniden doðabilsin. Ýþte bu paradoksal durum benim kafayý yememde rol oynayan en önemli etkenlerden biriydi. Þöyle: Ölümsüz olabilmek için önce ölmek gerektiði gibi bir durum söz konusuydu. Ýlk bakýþta çeliþik gibi görünen bu paradoksal durum ise insanýn içindeki ölümsüzlük potansiyelini gerçekleþtirmesi için son derece gerekli bir koþuldu. Ölü bir insanýn bir daha asla ölemeyeceði bariz olduðuna göre, bir ölü formunda sürdürülen yaþamlarýn ölümsüzlere ait yaþamlar olduðu söylenebilirdi, ki nitekim söylenmiþti de zaten iþte. Ölüm kaçýnýlmaz bir sondu elbet, fakat bu son sonluluðun sonu olabilirdi ancak. Sonluluðun sonunun da sonsuzluðun baþlangýcý olduðunu ise bilmiyoruz bu aþamadan sonra söylemeye gerek var mý.

(1) Alain Badiou, Etik: Kötülük Kavrayýþý Üzerine Bir Deneme, çev. Tuncay Birkan (Ýstanbul: Metis, 2004), 27-8.


http://cengizerdem.blogspot.com/      

http://cengizerdem.wordpress.com/



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn Ýronik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Manolya ve Katatonya

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Fantezi Makinesi
Ölüler Listesini Açýklýyoruz!
Recep Sezgili'nin Acý Dolu Yaþamý, Ýbret Verici Ölümü ve Sonrasýnda Geliþen Doðaüstü Hadiseler
Ýþin Ýçindeki Bit Yeniklerinin Hikmeti
Ölümlü, Pek Ölümlü

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Diyaloglar [Deneme]
Tavþan Ayetleri [Deneme]
Transparan Tavþanýn Anlam Dünyasý [Ýnceleme]


Cengiz Erdem kimdir?

Avrupa-Afrika gazetesi ve Afrika Pazar'a ilaveten Türkiye ve Ýngiltere’deki çeþitli edebiyat dergilerinde de öykü ve denemeleri yayýmlanan Cengiz Erdem’in Þubat 2007`de çýkan ilk kitabý Beni Bu Dýþarýdan Çýkarýn adýný taþýyor. Söz konusu kitap Cengiz Erdem'in 1997-2007 yýllarý arasýnda ruhen tecrübe ettiði acý, keder, elem ve ýstýraplarýn beynine yansýmasýyla zuhur eden ölüm dürtüsünü yaþam dürtüsüne çevirmek maksadýyla kaleme aldýðý öykülerden oluþuyor.

Etkilendiði Yazarlar:
Nietzsche, Beckett, Saramago, Kafka, Blanchot


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Cengiz Erdem, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.