..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþamak için topu toplam altý haftam kalsaydý ne mi yapardým? Tuþlara daha hýzlý basmaya bakardým. -Isaac Asimov
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Unutulamayan Dönemler > Mehmet Sinan Gür




13 Temmuz 2009
Ýki Günlük Çanakkale Gezisi - 1  
Mehmet Sinan Gür
Demek bütün bunlarý eþitleyebilmemiz için bizim de Manþ denizini iki ucundan kesip Londra’yý almak üzere Thames nehri aðzýna asker çýkarmamýz lazým. Tabi þehitler olacak. Yenmek yenilmek önemli deðil. Sonradan gidip Ýngiliz hükümetine “Biz buraya þehitlik yapmak istiyoruz ve ayrýca hak iddia ediyoruz” diyeceðiz. Bakalým razý olurlar mý.


:BFEH:
Gezi, 1. Gün

Çocukluðumdan beri Gelibolu yarýmadasýný görmek isterdim. Temmuz baþýnda bu fýrsatý buldum. Almanya’dan, orada çalýþan Kilitbahirli bir arkadaþým geldi. Bana bir pansiyonda yer tuttu. Ben de bir gezi turuna angaje olmadan kendi baþýma gidebildim. Gezilecek yerler çok ve aralarý uzak olduðu için kimseye baðýmlý olmak istemiyordum. Arkadaþým 10 yýldýr Almanya’da idi. Göreceði çok insan vardý. O yüzden benimle gelemedi ama onun yerine çok daha iyi bir rehber buldum: Arkadaþýmýn 70 yaþýný geçmiþ babasý, doðma büyüme Kilitbahirli Tuðrul Türker Bey benimle birlikte gezmeyi kabul etti.

Yarýmadada yeni ve temiz yollar yapýlmýþ. Gezmek için bazý yerlerde tek yönlü güzergâhlar belirlenmiþ. Rehber kitapçýklar basýlmýþ. Bazý yeni þehitlikler yapýlmýþ. Bundan birkaç sene öncesine kadar bunlarýn hiçbiri yoktu. Kilitbahir, Eceabat’ýn 3 km güneyinde bulunuyor. Burada ayný adý taþýyan bir kale ve Namazgâh tabyasý var. Güneye doðru gidince gezi baþlýyor. Tuðrul Beyle birlikte yola çýktýk.

Kilitbahir’den sonra ilk durak 215 kiloluk mermiyi kaldýran Seyit Onbaþý’nýn bulunduðu Mecidiye tabyasý. Ama burada durmadýk. Konuþarak deniz kýyýsýndan gidiyorduk. Manzara çok güzeldi. Þuradan bir resim çekeyim dedim, durdum. “Burada baykuþlar yaþar” dedi Tuðrul Bey. Baykuþ tabyasý, adýnýn daha sonra Mesudiye tabyasý olarak deðiþtðini biliyorum. Demek buralarda bir yerde. “Baykuþ mücevhere aþýk olurmuþ. Nerde mücevher varsa oraya gidermiþ” diye devam etti Tuðrul Bey. Ýþte böyle bir söylenti var… Burada, biraz ileride dere aðzý var. Bizim küçük teknelerden biri Goliath zýrhlýsýna bir oyun oynuyor. Yanýna yaklaþýp ýþýkla Ýngilizce ‘hazýrol’ mesajý gönderiyor. Adam tabi bir þey anlamýyor. Kýsa bir duraklama bizimkilere yetiyor ve torpili yolluyor. Ondan sonra gerisingeri kaçýyor. Aman demeye kalmadan Goliath havaya uçuyor. Yanýndaki gemiler bizimkini kovalamaya baþlýyor. Bizimki de iþte o ilerideki dere yataðýna kaçýp kurtuluyor.” Elim sende oynar gibi…

Soðanlýdere þehitliðinde durduk. Satýcýlarýn dediklerine göre arkadaþý er Ali, Seyit mermiyi kaldýrdýðýnda kemiklerinin çýtýrdadýðýný duymuþ. Ordakilerin bilmedikleri ise Seyit Onbaþý’nýn daha sonra mermiyi kaldýramamýþ olmasý. 18 Mart’tan hemen sonra Ýstanbul’dan gazeteciler gelmiþ ve Seyit’ten mermiyi kaldýrmasýný istemiþler. Kaldýramamýþ. Bunun üzerine ahþaptan bir mermi yapýp sýrtýna yüklemiþler ve o bilinen resmi çekmiþler. Seyit “Evet, mermiyi kaldýramadým ama o þartlar olsa yine kaldýrýrým” demiþ. Soðanlýdere sargý yeriydi. Yani burada yaralanýp, hastaneye gelip þehit olanlar yatýyordu. Gittiðimiz bir sonraki þehitlik de böyleydi. Yalnýz dikkatimi çeken, iki þehitlikte de asýl mezarlara dokunulmamýþ, onlarýn yanýna bir sembolik þehitlik yapýlmýþ olmasýydý. Gerçek mezarlar aynen periþan bir durumda yerinde duruyordu. Þehitlik neden bu mezarlarýn olduðu yere yapýlmaz, veya bu mezarlar neden þehitliðe taþýnmaz, neden mezarlara bakýlmaz, bunlar kafamý kurcaladý. Acaba þehitlere gerçekten saygý göstermek yerine yalnýz þekille mi ilgileniyoruz?

Oradan yarýmadanýn burnundaki büyük Çanakkale þehitlik anýtýna doðru gittik.

“Bu anýtta benim emeðim var” dedi Tuðrul Bey. “Eskiden buralarda yol yoktu. Ancak denizden gidip gelebilirdik. Burada çalýþan iþçilere tekneyle çok yemek taþýdým. Hatta taþlarýn yapýmýnda bile çalýþtým. Bu anýt için devlet para ayýrmadý. Zengin iþ adamlarýnýn, Zeki Müren gibi sanatçýlarýn paralarýyla yapýldý bu anýt.”

Herhalde Alçýtepeyi aþýyorduk. Anýt ve bayrak direði uzaktan göründü. 50li yýllarda anýtýn yapýmý için proje yarýþmasýný Milliyet gazetesinin açtýðýný, parasýzlýktan uzun süre yapýlamadýðýný, ancak 1960 yýlýndan sonra tamamlanabildiðini biliyordum. Ýngilizlerin anýtlarýný daha 1919 yýlýnda yapmaya baþladýklarýný düþünecek olursak ne acý bir durum. Üstelik tam tersi, yine 50li yýllarda tabyalardaki mevcut toplarý söküp götürmüþler. Ayný umursamaz mantýk ve kafa Yavuz zýrhlýsýný jilet yapmadý mý?

Anýtýn olduðu yere ulaþtýk. Buralar yakýn zamanda yeniden düzenlenmiþ. Ýsmi tespit edilebilen 60 bin askerin isimleri sembolik mezarlar üzerine yazýlmýþ. Ama altýnda bir kiþi bile yatmýyor. Adý tespit edilememiþ 40 bin kiþi daha var. Anýtýn altýna dört ayaðýnýn arasýna girdik. Tuðrul Bey taþlarý okþayarak, “Bunlarý hep biz yaptýk” dedi. “Her ayakta yukarý çýkan bir merdiven vardýr. Þu küçük aralýklar içeri ýþýk girsin diye býrakýldý” diyerek taþlarýn arasýndaki küçük boþluklarý gösterdi. “Ama þimdi yukarý çýkýlmasýna izin verilmiyor.”

Anýtýn çevresinde park gibi gezi yerleri var. Buradan denize dik bir kýyý ile iniliyor. Ýleride Ertuðrul koyu ve Ýngilizlerin ilk yaptýklarý anýt görünüyor. Anýtta iþimizi bitirip oraya gittik. Ertuðrul tabyasý ve Yahya Çavuþ’un takýmýnýn siperleri düzenlenmiþ ve bir þehitlik yapýlmýþ. Tabi yine gerçek mezar deðil. Ýleride River Clyde yük gemisinin yanaþtýrýldýðý burun görünüyor. Kiþi baþýna 1 lira verip Ertuðrul Tabyasýna girdik. Bu asýl tabyanýn kalan bir bölümü yalnýzca. Burada çizik içinde bir DVDden dura kalka 5 dakikalýk bir film izledik. Bilinen görüntüler. Bazý kalýntýlar da sergileniyordu ama içinden bir þey beni çok tedirgin etti. Vitrinde bir postal vardý, ayak kemiði ile birlikte. Yani bunu sergilemenin ne anlamý var? Ama daha kötüsü, insanýn baldýr kemiði iki tanedir. Burada bir tane vardý. Yani uydurmaydý. Dýþarýda bölgenin büyükçe bir maketi vardý, ilk günü canlandýran. Camlardan ýþýk yansýdýðý için içerisi iyi görünmüyordu. Halbuki insanlarýn girebileceði kadar büyük bir yerde olsa daha rahat algýlanýr, üzerinde konuþulur.

Buralarý gezdikten sonra vakit öðleyi geçti. Alçýtepe köyüne doðru yola çýktýk. Yolda iyi bakýmlý ‘Skew Bridge’ isimli bir Ýngiliz mezarlýðý gördük. Ýngiliz mezarlýklarýna gitmek istemiyordum ama merakýma engel olamadým. Burada olduðu gibi her mezarlýkta insanlarýn toplanabileceði meydancýklar var. Köyde yemek yiyecek yerler vardý ama Tuðrul Beyin ilaç vakti geldiði için Kilitbahir’e dönmeye karar verdik. Zaten hava da çok sýcaktý. Yol ayýrýmýnda gideceðimiz yönün tam tersi yönde Kemalyeri tabelasýný gördüm. “Burayý çok merak ediyorum. Görebilir miyiz?” dedim. Kýrmadý beni Tuðrul Bey ve oraya döndük. Tek yönlü bir yola girdik. Burasý çýkarma sýrasýnda Anzaklarýn kullandýðý sýrt idi. Albayrak sýrtýný geçtik. Mehmetçiðin Ýngiliz subayýný kucakladýðý anýtý gördük. Kanlý Sýrt’a geldik, þu ünlü Yalnýz Çam’ýn olduðu yer. Uðramadan edemezdik. Burada yine en güzel yerde geniþ bir Ýngiliz mezarlýðý vardý. Bunlarý Osmanlý Devletinin 1. Dünya Savaþýnda yenilmesiyle hemen gelip yapmýþlar. Ýngilizler buraya yalnýz iki kez sahip oldular. Bir ilk çýkþlarýnda, bir gün, bir de Aðustos’tan sonra Aralýðýa kadar. Ona raðmen buraya Ýngiliz topraðý gibi davranýyorlar. Daha göreceksiniz neler yapmýþlar.

57. Alay þehitliðine çýkarken yolun saðýnda, Kesik Dere yataðýnda, Mucip ve Medeni Efendilerin takýmlarýný sýraya dizip saðdan saydýrdýklarý ve þu anda 27. Alay þehitliðinin bulunduðu yeri atladým. Bir daha sefere. Ýleride yine dere yataðýnda bir þehitlik daha vardý. Bunlar yol üstünde olmadýðý için uðrayamadýk. 57. Alay þehitliði yine içinde gerçek mezar olmayan bir þehitlik. Ýlk Alay komutaný Binbaþý Hüseyin Avni Bey biraz ileride yatýyor. Burada yine adý var. Ayrýca þehitlik için bir otopark yapmýþlar ki, gerçek mezarlarýn üstüne.

Yokuþ yukarý çýkýyoruz. Biraz daha yukarýda Cesaret Tepe’de Mehmet Çavuþ anýtý var. Burasý þehitlik deðil. Yalnýzca anýt. Mehmet Çavuþ da 1972 yýlýnda vefat etmiþ, yanýndaki kitabede yazýyor. Ama buradaki herkes Mehmet Çavuþu Çanakkale’de þehit yapmýþ. Türkler buraya böyle üç anýt yapmýþlar. Ýngilizler 1918’de gelince ikisini yok edip üzerine kandi mezarlýklarýný kurmuþlar. Burada çoðunluðu kýzlardan oluþan bir izci grubu gördüm, çok þaþýrdým. Çünkü izcilik artýk yok diye biliyordum. Yine de hoþuma gitti. Öðretmenleri onlarý toplamýþ, buralara getirmiþ.

“Buralar eskiden askeri bölgelerdi. Kimseyi sokmazlardý” dedi Tuðrul Bey. Oradan daha yukarýya çýktýk. Yol kenarýnda bir anýt daha gördük. 1994 yýlýnda burada çýkan yangýný durdurmaya çabalarken yanarak ölen Orman Müdürü Talat Göktepe’nin bir heykeli. Daha yukarýda Düztepe, 261 Rakýmlý Tepe ve Conk Bayýrýný atladýk. Buradan sonra yol aþaðý döndü. Kemalyeri’ne geldik. Buranýn önceden bir adý yok iken Mustafa Kemal savaþý buradan yönetmeye baþlayýnca adý Kemalyeri olmuþ. Gerçektende, denizi gören ama uzak, her yere yakýn ve hakim bir tepe noktasý. Buradan sonra daha fazla zaman kaybetmeden Eceabat üzerinden Kilitbahir’e döndük. Saat dördü geçiyordu. Teþekkür edip Tuðrul Beyi evine býraktým. Deniz kenarýna indim. Namazgâh tabyasýný gezdim. Vakit günü bitirmek için erkendi. Güneþ vardý. Karnýmý deniz kenarýnda bir lokantada doyurduktan sonra yalnýz baþýma Conk Bayýrýna gitmeye karar verdim.

Yolda Mehmet Çavuþ anýtýnýn olduðu yere yine saptým. Gerçek siperlerin biraz aþaðýsýnda Arýburnu Yarlarý vardý. Buradan aþaðý dimdik uçurum iniyor. Burasý 57. Alay 2. Taburunun bazý erlerinin düþmaný kovalarken hýzlarýný alamayýp düþtükleri ve gemilerden Ýngilizlerin olayý gördükleri yerdi. Komutan Hamilton “Türkler bizimkileri uçarak kovalýyor” demiþ. Burada yine bir Ýngiliz mezarlýðý vardý. Biraz fundalýklarýn arasýna girdim, acaba bir þey bulabilir miyim diye. Çünkü herkes bulduklarýný söylüyordu. Ama bulduklarým pet þiþeler, plastik bardaklar, naylon torbalar oldu. Güneþ batýya yatýyordu ve manzara muhteþemdi.

261 rakýmlý tepe ve Conk Bayýrý yanyana duran tepeler. Birini alan diðerini nasýl alamaz þaþýlacak þey. Anzaklar buraya bir kez geldiler, bir kez yaklaþtýlar. Ýkisinde de kez ters yüz oldular. Þu çok bilinen dialogtan söz etmek istiyorum. Türk erleri yokuþ yukarý koþarken Mustafa Kemal’e rastlarlar. Ne yapýyorsunuz? Diye sorar. Efendim düþman deyip 261 Rakýmlý tepeyi gösterirler. Atatürk bu olayý çok sonra dialog þeklinde Ruþen Eþref’e anlatmýþtýr. Burada askerler tepeyi gösterdiler derken düþman askerlerinin orada olduðunu söylemek istemiyor. Yalnýzca askerlerin geldiði yönü gösteriyor. 261 Rakýmlý tepe ile Conk Bayýrý tepesi arasý 100-150 metre. Askerdeyken 100 metrede görev yapmýþ, yani hedefi vurmuþ, yani bana verilen üç mermiyi 3 cm çapýnda bir yuvarlaðýn içine göndermiþ bir kiþi olarak biliyorum ki bir insan 100 metre uzaklýkta açýk hedeftir. Düþman askerleri 261 Rakýmlý tepede olsalardý Mustafa Kemal dahil herkesi vururlardý. Zaten o durumda Conk Bayýrý da ele geçirilmiþ demekti. Zaten Mustafa Kemal Nerede düþman diye sorduðuna göre çok yakýnda deðiller. Bence düþman askerleri o yönde daha aþaðýlarda, Düztepe yakýnlarýndaydýlar.

261 rakýmlý tepede Türk yazýtlarý, Conk Bayýrýnda bir Ýngiliz ve bir Yeni Zelanda anýtý, bir Atatürk anýtý ve Mareþal Fevzi Çakmak’ýn kardeþi Nazif için bir anýt ve siperler vardý. Burasý her yere hakim bir tepe. Ulaþýmý nispeten kolay olduðu için Kocaçimen Tepe’den bile daha önemli. Yeni Zelandalýlar ulaþamadýklarý boðaza karþý – kedinin ulaþamadýðý ciðere bakar gibi – ve hiç gelemedikleri bir yere anýt yapmýþlar. Oraya gelmiþ olsalardý zaten iþ bitmiþti. Oradan sonra yokuþ aþaðý gidiliyor.

Uzaktan Suvla Koyu görünüyordu. Ay doðdu. Hava kararmaya baþladý. Son bir resim çektim ve günü tamamladým.

2. Gün

Bir günde bayaðý yer gezdim diye düþünüyordum. Ama henüz çýkarma yapýlan yerlere gitmemiþtim. Biri Arýburnu biri de Suvla Koyu veya Kemikli Burun çýkarmasý. Tuðrul Bey bu kez gelemedi. Ben de onu yormak istemedim. Bunlarý görmek üzere bu kez tek baþýma yola çýktým.

Eceabat’a varmamýþtým ki saðýmda (Kilitbahir’den Eceabat’a) bir tabela beni çekti: Ýsimsiz Yüzbaþý Þehitliði. Bir Yüzbaþýnýn mezarý var ama kim olduðu bilinmiyor. Bu gerçek bir mezardý. Belki bu nedenle bakýmsýzdý. Yüksekçe bir yerdeydi. Aþaðýda denize döþenen mayýnlar ve 18 Mart günü donanmanýn canýna okuyan küçük çaplý seyyar toplar vardý.

Oradan Bigalý köyüne gittim. Burasý Mustafa Kemal’in savaþ baþlamadan önce konakladýðý ve 57. Alayýn yerleþtiði, Muallim Ethem’in annesine mektup yazdýðý yer. Müze haline getirilmiþ evi gezdikten sonra köy meydanýnda biraz oturdum. Ýst Tv’den bir ekip çekim yapýyordu. Baktým, meydan restore edilmiþ, bakýmlý, her yer taþ döþenmiþ, derli toplu görünüyordu. Bir de gerçek köylerin halini düþündüm. Bunu her yerde yapmak o kadar zor mu acaba? Çok mu masraflý? Böyle olmasý için illa ki Atatürk’ün mü kalmasý gerekiyor?

Neyse canýnýzý sýkmayayým, birazdan zaten sýkýlacak sanýrým. Oradan Büyük Anafarta Köyüne doðru gittim. Bir yeri müze yapmýþlar ama çok abartýlýydý, çok yapaydý, girmedim. Küçük Anafarta köyüne yöneldim. Yol bozuldu. Artýk hoplaya zýplaya gitmeye baþlamýþtým. Topçu mevzileri vardý oraya gittim. Toplar hâlâ duruyor ama bakým ve koruma yok. Oradan Küçük anafarta’ya varmadan geri döndüm. Yol çok kötüydü. Buralarda pek bir þey göremedim. Yolda yan yana yatan iki Yüzbaþýnýn mezarlarýný gördüm. Üsküdarlý Mehmet Halit ve Ýþkodralý Yusuf Ziya Beyler ikinci çýkarmada þehit olmuþlar.

Bir yol ayýrýmýna geldim. Bir yol Arýburnu’na, bir yol Suvla Koyuna doðru gidiyordu. Bir daha ne zaman gelirim deyip Suvla Koyuna doðru saptým. Yol yine çok kötü oldu. Hoplaya zýplaya giderken bir Ýngiliz mezarlýðýna geldim. Kapýda yeþil plakalý bir jeep duruyordu. Ayrýca bir motor çalýþýyordu. Girdim baktým 4 kiþi aðýzlarýnda filtreli toz maskeleri, ellerinde kesici kalemler taþlarý yazýyorlar. Baþlarýna þemsiyeler dikilmiþ. Bir kiþi de –yine maskeli – spiralle kaba yontma yapýyordu. Bir aðacýn gölgesine de sularý içecekleri kurmuþlar. Beni görmezden geldiler. Bulunduðum yer Mestan Tepe idi. Suvla Koyunu yakýndan veya yukarýdan görmek istiyordum. Biraz ileride Yusufçuk Tepe vardý. Oraya gittim. Türk yazýtlarý konmuþ ama kuþ uçmaz kervan geçmez bir durumdaydý orasý. Buralar aslýnda ikinci çýkarmanýn kesildiði en önemli yerlerden biri. Ýngilizler yine iþi biliyor ve sýký tutuyorlar. Mezarlarýn çevresini aðaçlandýrýyorlar ve çok güzel kokulu bir bitki ekiyorlar. Elinizi sürünce kokusu elinize geçiyor. Bizim yazýtlar ise kýrýlýp dökülmeye baþlamýþ.

Ortada görünür bir þey yoktu ama ben inatla Suvla Koyuna gitmek istiyordum. Yine Arýburnu’na deðil, direksiyonu o tarafa kýrdým. Yokuþ aþaðý koyun önündeki ovaya geldim. Birinci vites, ikinci vites öyle gidiyorum. Ýleride büyük Kemikli burun vardý. Sonra anladým ki burasý koyun tam giriþidir ve yol çok uzundur. Bütün koyu dolanacaktým. Bir sürü yol aldýktan sonra –bana öyle geldi – baktým ki bir arpa boyu yol gitmiþim. Hava müthiþ sýcaktý, görünürde kimsecikler yoktu. Yanýmda su vardý ama arabaya bir þey olsa veya ben baygýnlýk geçirsem orada kalakalýrdým. Geri döndüm. Oradan Kocaçimen Daðý tepeler silsilesi çok güzel görünüyordu.

Kýyýdan Arýburnu’na doðru giderken beni yeþil renkli bir tabela karþýladý:

Birinci Dünya Harbinde ölen askerlere ebedi istirahatgâh olarak tahsis olunan mýntýkaya þimdi girmektesiniz. Bu mýntýka dahilinde kamp kurma, ateþ yakma veya çiçek koparma yasaktýr.

Altýnda bunun Ýngilizcesi, daha altýnda yalnýz Ýngilizce olarak bir imza:

Commonwealth War Graves Comission.

Yani Ýngiliz Uluslar Topluluðu Savaþ mezarlýklarý komisyonu.

Þimdi dikkat edin, yasaðý kim koyuyor. Bizimle hiç ilgisi olamayan ve savaþta yenmiþ olmakla övündüðümüz devletlerin komisyonu. Acaba diyorum, bizim hükümetimiz bizden yani halktan gizli bir takým anlaþmalar yaptý da buralarý onlara mý verdi? Yoksa adamlar nasýl bizim topraklarýmýzda böyle yasaklar koyabilirler?

Biraz ileride iki tabela daha görüyorum. Önce Ýngilizce sonra Türkçe olarak altýnda imza filan yok. Biri Girmek Yasaktýr. Diðeri biraz daha uzun:

“Bu bölge Birinci Dünya Savaþýnda ölen askerlerin yattýðý yer olarak koruma altýna alýnmýþtýr. Kamp yada piknik yapmak, ateþ yakmak veya çiçek koparmak yasaktýr.”

Türkçe Ýngilizce’ye deðil, Ýngilizce Türkçe’ye çevrilmiþ. Bakýyorum, tam kýyý orasý boþ arazi, bir þey yok ama biliyorum, çýkarmanýn yapýlmýþ olduðu yer. Þimdi bu ayrýcalýklarý hükümetimiz onlara þirin görünmek için verdiyse hiç tarih bilgisi yok demektir. Bu adamlar Kýbrýs’ý nasýl aldýlar, Mýsýr’ý nasýl aldýlar hiç bilmiyorlar demektir. Mantýk þu: “Elindekileri ver, dost olalým.” “Vermezsem?” “Bozuþuruz, zorla alýrým.” Ýnsanýn o zaman içinden “gel de al” demek geçiyor. Yakýnda bunlar tel örgü çekip kimlik kontrolü de yapmaya baþlarlar diye düþünüyordum, duydum ki buralarý dolaþmak paralý olacakmýþ. Sýradan insan bunlarý bilemeyebilir. Yine de kötüdür, çünkü oy kullanacak. Ama devleti yönetmeye kalkmýþ insanlar bilmezse…

Neyse ben gezime devam ediyorum. Bir gün önce bir þeyler bulur muyum diye düþünürken kafamda bunun için en uygun yerin kýyýya giden sel yataklarý olduðu ýþýðý yandý. En kolay ve kestirme yoldur. Arkeoloji ve paleontolojide böyle yaparlar. Tam Sfenks denen çýkýntýnýn altýnda böyle bir yer vardý. Orada durdum ve sel yataðýndan içeriye doðru bakýnarak yürümeye baþladým. Ýki tane kývrýlmýþ tel buldum. El bombasý pimi olduðunu sanýyorum. Ýki de ne iþe yaradýðýný anlamadýðým demir parçasý. Yalnýz içeriye doru yürüdükçe artan bir arý výzýltýsý sesi duydum. Birkaç tane yabani arý gördüm. Herhalde bu burna Arýburnu denmesinin nedeni bu. Daha gidecek yol vardý ama yürüdükçe ses de artýyordu. Yine týrstým. Arýlar saldýracak olsa beni yerle bir ederler. Geri döndüm. Bu sel deresi üç yaný yüksek uçurumla çevrili, Türk askerlerinin hýzýný alamayýp düþtüðü yer. Dördüncü yaný da deniz. Ýnsan yanlýþlýkla bile buradan geçemez. Ben arý sesinden çekinip daha içerilere gidemediysem baþkalarý da çekinmiþtir. Öyle ise içeride daha çok þey olabilir.

Kýyýda biraz ileride çýkarma tören alaný vardý. Bazý þeyler 2000 yýlýnda yapýlmýþ. Tam deniz kenarýna Anzaklar buraya çýktý þeklinde bir þeyler yapýlmýþ. Demek bütün bunlarý eþitleyebilmemiz için bizim de Manþ denizini iki ucundan kesip Londra’yý almak üzere Thames nehri aðzýna asker çýkarmamýz lazým. Tabi þehitler olacak. Yenmek yenilmek önemli deðil. Sonradan gidip Ýngiliz hükümetine “Biz buraya þehitlik yapmak istiyoruz ve ayrýca hak iddia ediyoruz” diyeceðiz. Bakalým razý olurlar mý.

Kabatepe’ye yaklaþýrken saatime baktým, yediye geliyordu. Zamanýn nasýl geçtiðini anlamadým. O gün Ýstanbul’a dönecektim ama çok yorgundum. Bir gece daha kalýp dinlenmeye karar verdim. Kilitbahir’e gidip yataðýma yattýðýmda kalbimin biraz düzensiz attýðýný fark ettim. Dýþarýdan bir uðultu geliyor, sert vuruþlarla sarsýlýyorum. Zihnimde günümüz ve yýllar öncesi birbirine karýþýyor. Bulunduðum yer Kilitbahir, Queen Elizabeth zýrhlýsýnýn yarýmadanýn diðer tarafýndan yaptýðý aþýrtma atýþlardan nasibini alýyor.

13.Temmuz.2009



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn unutulamayan dönemler kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Çanakkale Gezisi - 2

Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Canlý Balýk
Baraj Sorusu: Beni Seviyor Musun?
Lenin'in Mozelesini Ziyaret
Sahalin'de Altý Ay
Ölüm Anýnda Görülen Tünel ve Iþýk
Müzik Film - Hair
Cadde'de Eðlence
Önyargý
Film Müzik– Batý Yakasýnýn Hikayesi
Müzik - Tevekkül

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Nazým Hikmet'ten Çanakkale Þiiri [Þiir]
Ateþ ve Ölüm (Bütün Þiirler 16. 07. 2009) [Þiir]
Seni Seviyorum Bunalýmý [Þiir]
Ýncir Aðacý [Þiir]
Bir Dosta E - Mektup [Þiir]
10 Aðustos 1915 Anafarta Ovasý [Þiir]
Sevgisizlik [Þiir]
Mor Çiçekler [Þiir]
Eskiden [Þiir]
Bir Ruh Çaðýrma Operasyonu [Öykü]


Mehmet Sinan Gür kimdir?

Yazmayý seviyorum. Bir tümce, bir satýr, bir sözcük yazýp altýna tarihi atýnca onu zaman içine hapsetmiþ gibi oluyorum. Ya da akýp giden zamaný durdurmuþ gibi. . . Bir fotoðraf, dondurulmuþ bir film karesi gibi. Her okuduðunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman ayný tadý veriyorlar. Siz de yazýn, zamaný durdurun, göreceksiniz, baþaracaksýnýz. . . . Savaþ cinayettir. Savaþ olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanlarý ölenlerin ardýndan aðýt yakmayý edebiyat olarak kabullenmiþ. Yazgýmýz bu olmasýn. Biz demiþtik demeyelim. Yaþam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceðimiz, dolarla, altýnla ölçülemeyecek bir deðer. (Ancak baþkalarý için deðeri olmayabilir. ) Nazým Hikmet’in 25 Cent þiiri gerçek olmasýn. Yaþamý ýskalamayýn ve onun hakkýný verin. Baþkalarýnýn da sizin yaþamýnýzý harcamasýna izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir. Sevgisizlik öldürür. Karþýmýza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldýrmamak, bazen savaþa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çýkar. Nasýl oluyor da çoðunlukla siyasi yazýlar yazarken bakýyorsunuz bir kedi yavrusu için þiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranýþýmý yadýrgýyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her þey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarýný çýrpan bir kelebek Ýtalya’da bir fýrtýnaya neden olur. Ya da tam tersi. Ýtalya’daki bir fýrtýnanýn nedeni Çin’de kantlarýný çýrpan bir kelebek olabilir. Bu düþünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaþýr, kaynaðýna geri gelir. "Düþünüyorum, peki neden yazmýyorum?" dedim, iþte böyle oldu. .

Etkilendiði Yazarlar:
Herþeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanýk, Tolstoy ilk aklýma gelenler.


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mehmet Sinan Gür, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.