..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Öylesine ciddiye alacaksýn ki yaþamayý, yetmiþinde bile mesela zeytin dikeceksin. -Nâzým Hikmet
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Sinema ve Televizyon > rey'an yüksel




1 Eylül 2009
Delicatessen - Þarküteri  
rey'an yüksel
“Hiç kimse tamamen kötü olamaz; ya onlarý þartlar kötü biri yapmýþtýr ya da kötü iþler yaptýklarýný bilmiyorlardýr.”


:EBDI:
Film baþýndan yakalýyor izleyiciyi. Tüm binayý saran kapalý devre bir telefon sistemi þeklindeki borular her hareketi, her sesi duymaya göre tasarlanmýþ ve borulardan gelen, iri yarý kasabýn satýr bileme sesini dinleyen, korkudan gözleri açýlmýþ bir adamýn yýkýk dökük bu apartmandan, kendisini paket kâðýtlarýyla sarýp çöp bidonuyla kaçma planlarýnýn, kafasýna inen satýrla son bulmasýyla… Sonrasýndaysa Ýranlý muhteþem Görüntü Yönetmeni Darius Khondji’nin sepia filtre tonlamasýný kullandýðý film baþlýyor ve ardýndan jeneriðiyle içeri alýyor sizi. Jenerikte birer birer tüm filmde emeði geçenler kýrýk, dökük veya yýrtýk imgelerin üzerine yazýlmýþ isimleriyle tanýtýlýyor: Görüntü yönetmenin adý fotoðraf makinesinin üstünde, müzik editörününki plakta, kostümcününki kumaþa iþlenmiþ halde, dekor yönetmenininki tahta parçalarýna kazýnmýþ, yapýmcýnýnkiyse aynaya yansýyor.


Yiyecek kaynaklarýnýn tükendiði, buðday ve mýsýr tanelerinin para yerine geçtiði, etin ise tamamen bittiði post apokaliptik zamanda geçiyor öykü. Her ne kadar görsel olarak geleceðe dair imgelemler görmesek de –sanki film Ýkinci Dünya Savaþý zamanýnda geçiyor gibi- bir distopik film olduðundan geleceðe dair derin kaygýlarý izleyiciye yaþatýyor; bir yandan da özgün ve yaratýcý senaryosu ve kara mizahýyla dudaklarýmýza gülümseme konduruyor.


Sanki bomba düþmüþ gibi duran bir sokaktaki apartmanýnda, kiracýlarýyla yaþayan Kasap Clapet, giriþ katýnda bir þarküteri iþletiyor. Yanýna aldýðý çalýþanlarýný bir süre sonra doðruyor ve apartman halkýna satýyor; aslýnda kiracýlarýnýn bu duruma hiç itirazý yok; onlar da payýna düþen eski kapýcýlarýnýn ya omuz ya göðüs kýsmýyla bir süre idare ediyorlar, karþýlýðýnda iki ya da üç ölçü mýsýr veya buðday vererek; tek kuralla: kendilerine dokunmak yok.





Vejetaryen, eski palyaço, nazik Stanley Louison tam bu sýrada geliyor elinde kasabýn “Zor Zamanlar” (!) gazetesine verdiði “kalacak yer karþýlýðý apatmanda yapýlacak iþler” ilanýyla ve apartmanda kendi dairesinde yaþayan Kasap Clapet’in kýzý Julie’ye gönlünü kaptýrýyor. Julie, Louison’un akýbetini bildiðinden, sevgilisini kurtarmak ve babasýnýn elinden kaçýrmak için çözümü vejetaryen bir topluluk olan Troglodistlerden yardýmlarýný isemekte buluyor.





Romantizm, her ne kadar filmin tümüne hâkim olmasa da aþaðýdaki cümle pek hoþtu:


Julie: “Bir köstebek kadar körüm, her þey sisli.”


Louison: “Ýçinde kaybolabilirim…”





Bu gerçeküstü kara komedi; filmin diðer karakterleri de birbirinden renkli ve tuhaf; kaba ve her zaman silahla dolaþan bir postacý; biri, sürekli baþarýsýz ama bir o denli yaratýcý intihar giriþimlerinde bulunan nazik kocasýyla yaþayan ve mutsuz, aristokrat kiracý kadýna âþýk, oyuncak bebekler için “moo kutularý” yapan iki kardeþ; gerektiðinde kayýnvalidesini yem olarak vermekten çekinmeyen satýcý; açgözlü þiþman karýsý ve haylaz iki oðullarý; apartmanýn bodrum katýnda yaþayan ve salyangoz ve kurbaðalarýyla yaþayan ve onlarla beslenen tuhaf ihtiyar…


Yönetmenlerdeki ritim duygusu o kadar geliþmiþ ki yaylý yataktaki yay gýcýrtýsýyla oluþan ritmi, çello sesi, bisiklet pompasý, halý dövme sesi, metronom, oyuncak sesi, tavan boyama ve örgü þiþlerinin sesiyle yan yana koyup ortaya müthiþ bir iþitsel þölen çýkarýyor. Hatta filmin ilerleyen bölümlerinde bunu müzikal testere ve çello ikilisiyle tam anlamýyla resitale dönüþtürüyor.

Görsel anlamdaysa filmi bir fotoðraf gösterisi gibi izledim ve doydum diyebilirim. Sepia tonlama filmin atmosferine çok güzel yakýþmýþ; köpük balonlarý, çatýdaki resital sahnesi, banyo sahnesi tam anlamýyla bir görsel þölendi.



Kýsacasý film beþ duyuya birden hitap ediyordu. Her þeyden biraz vardý: romantik ve platonik olmak üzere iki aþk, ikiyüzlülük, yamyamlýk, fedakârlýk, yaramazlýk, açlýk, açgözlülük, vejetaryenlik, yaþam, ölüm, barbarlýk, nezaket, yardýmseverlik, ritim, hayal gücü, yaratýcýlýk vs.


Ýki þey çok az vardý, neredeyse yok kadar… Bir kasap dükkâný olmasýna ve bir yamyam filmi olarak adlandýrýlabilir olmasýna raðmen kan görmedik denilebilir. Belki de konunun bu kadar iç karatýcý, neredeyse bulandýrýcý yaný olmasýna karþýn bu duygularý yaþamamýþ olmamýzýn nedeni kaný neredeyse yönetmenin kullanmamýþ olmasý olabilir mi?


Bir diðer az olan þeyse hayvan… Kurbaða ve sümüklü böcek dýþýnda dört ayaklý hiçbir hayvan yoktu. Hatta filmin bir sahnesinde, sýçan düdüðünü deðiþ tokuþ için vermek isteyen satýcýya, Clapet’in cevabý “Hiç sýçan kalmadý.” oldu.


Ancak bir tek þey gerçekten yoktu: Para. Hatta Clapet’in hazine dairesinde para yerine çuval çuval bakliyatlarýn olmasý ne hoþ ironiydi. Paralarýný (!) tartarken yüzündeki o zafer ve o mutluluk ifadesi gerçekten görülmeye deðerdi. Filmde kiracýlar, buðday veya mýsýr karþýlýðý etin karþýlýðýný ödüyor; taksi parasý olarak mercimek teklif ediliyor ama beðenilmediði için ayakkabýyla deðiþtiriliyordu. Deðiþ-tokuþ sistemi baklagiller üstüne kurulmuþ gibiydi.

Filmden replikler:

Clapet: “Dýþarýya çýkmaný hiç tavsiye etmem. Dýþarýsý daha kötü; þanslý olan kazanýr diyorlar.”


………..

Bu da benim favorim:

Louison: “Hiç kimse tamamen kötü olamaz; ya onlarý þartlar kötü biri yapmýþtýr ya da kötü iþler yaptýklarýný bilmiyorlardýr.”

……….

Dedikodulardan birine göre 1988 yýlýnda Amerika’ya yaptýðý bir gezi sonrasýnda otelinde yediði bir et yemeðinin tadýnýn kötü olmasýndan sonra “sanki insan eti” demiþ ve filmi çekmeye o zaman karar vermiþ Jean-Pierre Jeunet. Bir diðer dedikoduda ise bir kasap dükkânýnýn üstünde oturuyormuþ ve kasabýn her sabah saat yedide býçak bileme ve et kesme sesinden sonra kýz arkadaþý kasabýn aslýnda komþularýný doðradýðýný söylemesiyle aklýna bu filmi çekmek gelmiþ ama komþularý bir hafta sonra dönmüþler. Nasýl olmuþsa olmuþ ama bence çok ama çok iyi etmiþ bu filmi çektiðine.


Siz büyük ihtimalle Jean-Pierre Jeunet’yi Amelie veya Kayýp Niþanlý’yla tanýyorsunuzdur. Bu film ise daha önceki döneme ait; Caro ile olan birliktelik zamanlarýnýn eseri. Jean-Pierre Jeunet ve Marc Caro bu filmde bize karanlýk yüzümüzü göstermiþ, tam bir Anti-Amelie filmiyle karanlýk, kötü, korkunç, kýtlýk, açlýk dolu gelecek endiþemizi. Aslýnda Delicatessen Jean-Pierre Jeunet’nin ilk filmi olduðu için Amelie’ye Anti-Delicatessen demek çok doðru olur.


Kariyerine televizyon reklamlarý ve müzik klipleri çekerek baþlayan Jeunet’nin ressam ve tasarýmcý Marc Caro ile tanýþmasý, sinema kariyeri için önemli bir baþlangýç oldu. Ýkili birlikte 2 kýsa film çektiler. 1978 yýlýnda çekilen “L’ Évasion”ý, 1980 yýlýndaki “Le Manège” takip etti ve Le Manège ikiliye en iyi kýsa film dalýnda César Ödülü kazandýrdý. 1981’de Jeunet ve Caro, senaryo, kostüm ve prodüksiyon dizaynýnýn ayrýntýlarý konusunda üzerinde bir yýldan fazla çalýþtýklarý yeni filmleri “Le Bunker de la dernière rafale”i çektiler. Bu filmle Fransa’da hatýrý sayýlýr bir baþarý kazandýlar ve birçok festivalden ödülle döndüler.



Daha sonra Caro’suz iki kýsa film daha çeken Jean Pierre Jeunet, (1984 tarihli “Pas de repos pour Billy Brakko” ve 1989’daki “Foutaises”) Foutaises ile ikinci César ödülüne kavuþtu.


1991 yýlýnda Jean Pierre Jeunet ve Marc Caro yeni bir filmin hazýrlýðý için tekrar bir araya geldiler. “Delicatessen” (Þarküteri), olaðanüstü bir baþarý kazanarak, en iyi senaryo ve en yi yönetmen dâhil toplam 4 dalda César ödülü aldý. Delicatessen’in baþarýsýnýn ardýndan “La Cité des enfants perdus” (Kayýp Kentin Çocuklarý) geldi. 1995’te tamamladýklarý filmde ikili, dünyanýn dört bir yanýndan önemli sinemacýlarla çalýþtý. Amerikalý aktör “Ron Perlman”, Þili doðumlu aktör “Daniel Emilfork”, Delicatessen filminde beraber çalýþtýklarý Ýranlý sinematograf “Darius Khondji”, Ýtalyan besteci “Angelo Badalamenti ve Fransýz moda tasarýmcýsý “Jean-Paul Gaultier”den oluþan ekip “La Cité des enfants perdus” için bir araya geldi. Masalsý bir temasý olan film, kullanýlan efektlerle görsel olarak o dönemdeki teknolojinin üstüne çýktý. Bazý çevreler filmin çocuklar için fazla “Kara” olduðunu belittilerse de, Jeunet ve Caro bu yoruma, filmlerinin “Pinokyo” ve “Bambi” filmlerinden daha kara olmadýðýný söyleyerek cevap verdiler.


Bu eleþtiriler filmin büyük bir baþarý kazanmasýný ve ikilinin dikkatleri çok daha fazla çekmesini engellemedi. Artýk Hollywood’dan yapýmcýlarýn onlarý aramasý an meselesiydi.


1997’de, Jean-Pierre Jeunet, Alien serisinin dördüncü filmi olan “Alien: Resurrection”ý (Alien: Diriliþ) çekmek üzere, Fransa’dan ayrýlýp, Marc Caro ve ekibindeki diðer tüm sinemacýlarla Amerika’ya gitti.


Marc Caro’yla yaptýðý ortaklýklardan sonra Jeunet, 2000 senesinde kiþisel olarak çekmeyi çok istediði ve senaryosunu Guillaume Laurant’la birlikte yazdýðý yeni filmi için Fransa’ya döndü. Böylece, hayatý boyunca gözlemlediði ve notlar halinde yazdýðý zengin ayrýntýlara yer verdiði, kendisinin de yaþadýðý Paris banliyölerinden biri olan Montmartre’de çektiði son filmi doðmuþ oldu: “Le Fabuleux destin d’Amélie Poulain” (Amelie). Audrey Tautou ve Mathieu Kassovitz’in rol aldýklarý filmin baþarýsýnda Amelie karakterine bürünen Audrey Tautou’nun oyunculuðunun büyük payý oldu. 2001 yýlýnda vizyona giren Amelie, Fransýz sinema tarihine “Tüm dünyada en büyük baþarý kazanan Fransýz filmi” olarak geçti. Uluslararasý birçok film festivalinde sayýsýz ödül topladý ve 4 dalda César ödülü aldý.


Jeunet, 2004’te Sébastien Japrisot’ýn kitabýndan sinemaya uyarladýðý “Un long dimanche de fiançailles”i (Kayýp Niþanlý) çekti. Audrey Tautou ve Dominique Pinon’un baþrollerini paylaþtýklarý filmde Amerikalý aktris Jodie Foster da rol aldý. Film büyük bütçesi ve kazandýðý ödüllerle adýndan uzun süre söz ettirdi.


Jean-Pierre Jeunet halen, 2009’da gösterime gireceði açýklanan “Life of Pi” filmi üzerinde çalýþmaktadýr.


Delicatessen, 1991 yýlýnýn Avrupa Film Festivalinde En Ýyi Kostüm ve Dekor, En Ýyi Genç Film; Tokyo Film Festivali’nde En Ýyi Film Ödülü’nü, Catalan Film Festivali’nde En Ýyi Aktör, En Ýyi Yönetmen, En Ýyi Senaryo ve En Ýyi Film Müziði Ödüllerini; 1992 yýlýnda ise Fantasporto ödüllerinden Seyirci Jürisi Ödülünü ve yine 1992’de Cesar Ödüllerinden En Ýyi Düzenleme, En Ýyi Ýlk Ýþ, En Ýyi Dekor, En Ýyi Senaryo ödüllerini almýþtýr.



Kýsa künye:

Yönetmenler: Marc Caro & Jean-Pierre Jeunet

Oyuncular: Dominique Pinon, Marie-Laure Dougnac, Jean-Claude Dreyfus

Yapým Yýlý: 1991

Görüntü Yönetmeni: Darius Khondji




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sinema ve televizyon kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Jeux D'enfants - Cesaretin Var mý Aþka?
C. R. A. Z. Y.
À La Folie... Pas Du Tout / He Loves Me... He Loves Me Not / Seviyor... Sevmiyor...
Kader
Hard Candy - Lolipop
Suçlu Çocuk Girdabý "Tanrý Kent / Cidade de Deus"
Transamerica
Identity / Kimlik
Adaptation

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Felsefik Þiir [Þiir]
Metronom [Þiir]
Kör Nokta [Þiir]
Bulanýk Þiir [Þiir]
Oyun Gibi [Þiir]
-miþ [Þiir]
Kaptan I [Þiir]
Soðuk Þiir [Þiir]
Maratoncu [Þiir]
Kurdeleli [Þiir]


rey'an yüksel kimdir?

Aslýnda her ne kadar Türkçe yazmayý çok sevsem ve onun gerektirdiði tüm yazým kurallarýna son derece dikkat etsem de ismimi küçük harfle baþlatýyorum uzun yýllardýr ve sonralarý öðrendim ki e. e. cummings de öyle yapmýþ, sevinmeli mi ya da yine birileri benden önce düþündüklerimi uygulamýþ diye üzülmeli miyim bilmiyorum. Militan ruhluyum ve bir gün ismimin içindeki bir harfi attým bir kýzgýn anýmda, harfin yerine konacak bir apostrof çýktý sonra "ben buradayým" diye, onu da berime aldým ve reyan oldum, öðrendim ki meðer rey'an Osmanlýca'da herþeyin öncesi demekmiþ, reyhanýn fesleðen olduðunu bilirsiniz. Yazýn dilinde bu ismi kullanýyorum ve bir çok dostum beni böyle bilir.

Etkilendiði Yazarlar:
Yaþar Kemal ve Cemal Süreya


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © rey'an yüksel, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.