..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýnsan melek olsaydý dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Toplum ve Birey > Birkan ASKAN




12 Aðustos 2002
Bir Doktor'u Öldürme Sanatý  
Ahkam felsefesi

Birkan ASKAN


Türkiye geneline bakýldýðýnda, hani þöyle sakin bir kafa ile el etek çekmiþ bir vaziyette düþünmek bile 'yarýnlar' olarak þiþirilmiþ bir gelecek saplantýsýndan baþka birþey býrakmýyor insana...


:BBAE:
Türkiye'de yaþamanýn zorluðunu her geçen gün daha iyi anlýyor insan. Henüz eðitimini tamamlamamýþ bir bireyin, toplumun yöneticileri sýnýfýndaki beyinlerin, yanlýþ idare ve yönetimleri esnasýnda uyguladýklarý politikalarla, isyana ve þiddete karþý koyamayýþlarý, pasifize duruma düþerek, yenilgiyi kabullenmeleri hiçte zor olmuyor. Bireyin, kafasýnda oluþturduðu modelin kendi hayat standardýna uymamasý (ya da uydurulamamasý) sonucunda maðlubiyeti kabullenmesi ve vatandaþlýðýndan çýkma safhasýna kadar varmasý, bir yerde nefret etmesi doðal kabul edilebilir bir düzen þeklini almýþ durumda. Bu kadar sýkýþtýrýlmýþ bir düzenin içerisinde de sistem mantýðýný aramak ancak ahmaklýk düzeyinde kalýyor.

Türkiye geneline bakýldýðýnda, hani þöyle sakin bir kafa ile el etek çekmiþ bir vaziyette düþünmek bile 'yarýnlar' olarak þiþirilmiþ bir gelecek saplantýsýndan baþka birþey býrakmýyor insana. Yakýn tarih olarak lanse edilen hareket ve geliþmelerin insanýn hafýzasýndan ne kadar kolay silinip gittiðini insan bu ülke içinde anlayabiliyor ancak. Olaylar ve olaylara baðlý olarak, olmayan düzen içerisinde (gizli dikta) oturtulmaya çalýþýlan sistem aldatmacasý ve pay kapma, kýsa yoldan köþeyi dönme, benmerkezcilik, bana dokunmayan yýlan kývýrmalarý, eðitimsiz bir toplum için en güzel yönetim standardý modelini ortaya koymaktadýr.

Bunu en iyi þekilde çekip yönlendiren ve uygulatmasýný bilen güçlerin zaferi olarak yorumlamak, kendini bilen insan için büyük baþarýdýr. Ama elden gelen birþeyin olmadýðý durumlarda, çeþitli bürokratik engellere takýlmak ve içten içe sömürülmekte alýþkanlýk halini aldýran bir tramva poziyonu ortaya çýkarmakta gecikmeyecektir.

Nitekim toplumun büyük bir çoðunluðu, bu tramvatik semptomu çoktan içine sindirmiþ ve 'yarýnlar'a bürokratik engellerle karþýlaþmadan asla çýkamayacaðýný yarý anlamýþ bir þekilde, her yönden kýsýtlanmýþ hayatýný sürdürmeye karþýn hipokrat yemini etmiþ gibi gözüküyor. Bu açýdan, bu ülkenin insanýna, bu saatten sonra ne denilse, ne yazýlsa, ne anlatýlsa hiçbirþeyin deðiþmeyeceðini anlatmak, birkaç üniversite bitirip hiçbir baltaya sahip olamayanlarý anlayamamak kadar zor olmayacaktýr.

Bu yazýyý yazmayý uzun süredir kafama koymuþtum. Fakat giriþ olarak bir eleþtiri sýnýfý mý, yoksa bilimsel bir araþtýrma niteliði taþýyan yazýlar grubuna ait kategoride mi yer almasý kapsamýnda karar verememiþtim. Yazmakta bir yerde harekete geçirilemeyen düþünceyi eskitmektir. En azýndan, bu toplum içerisinde birçok þeye boyun büken 'bürokratik her emre amade' pozisyonundaki kimliðimle, kýsýtlý aklýmdan geçenleri bireylere sunabilmek ve hep kanayan bir yara olarak kalacak olup, toplumun tamamýna yakýn bir bölümünün kaderi halindeki birçok düzensizliði (adam edilemeyecek yapýda olsa da) paylaþmak, bir nevi kader paslaþmasý yapmak gereði düþüncesi de, apayrý bir haz veriyor insana. (Bu arada önem arzetmeyen tarzda gözüken düþüncelerinizdeki kronikleþmiþ yapýlandýrmayý, kendi kiþisel çabanýza haiz bir þekilde beceremeyen, yani eksik yapýlandýrmalý bir birey olarak, kendi düþüncelerini sisteme uydurmakta zorlanan her bireye, bir kolaylýk olmasý açýsýndan, basýn mensuplarýnýn kameralar karþýsýnda, o birbirinden deðerli verilen demeçlere uzanan 'mini recorder' teypleri tavsiye ederim. Etkili ya da etken maddeli her düþüncenizi dilinizin ucundan, aklýnýzýn köþesinden alýp size asistlik yapabilir.)

Yaþýmýn gençliðine aldanmadan acý bir gerçeði itiraf etmek istiyorum. Bu ülkenin baþýna 'yarýnlar bizimdir, bizim olacak' diye diye sürünerek getirilen ve kazanýlmýþ bir akýlla deðil, ezberci bir yapýda, sisteme ayak uydurmaya zorlatýlmýþ bir birey olarak, görmüþ ve geçirmiþliðimin çoðunuzun altýnda olmasý da dahil edilmek suretiyle, hayatýmýn geri kalan kýsmýný pek farklý bir þekilde tüketeceðimi hiç sanmýyorum.

Oysa görmüþ olduðum eðitim (sizlerden iyi olmasýn), almýþ olduðum branþlaþma tercihim, hayallerimin ne oranda tepetaklak olduðunun salt bir göstergesi konumunda çakýlý durmakta ve sürekli hayal peþinde koþmanýn, en etkili yaþama biçimi halini almasý düþüncesini de peþimsýra getirmektedir. Bundan sonrasýnda ne olacaðýmý bilemem ama, nasýl yaþamam gerektiði konusunda, karþýma çýkan engelleri, gerekli kýlýnan, hatta Pavlov'un köpekleri þartlandýrmasý çerçevesi dizininde ele alýp irdelemem kaçýnýlmaz olacaktýr.

Diðer anlamda þartlý yasalar, þartlý salývermeler, þartlý istekler, þartlý öngörüler falan filan gibi þartlý bir hayatý yaþamam gerektiðine, kendimi olanca gücümle inandýrabilme isteði sancýsý. Ýnsan inanmadan nasýl yaþayabilir ki, ya da yaþatýlabilir.

....

Belki önemsiz olacak ama, küçük bir sineðin mide kaldýran tavrýndan, gerçek bir insan gibi yaþama isteðimin ne kadar uzaklýkta olduðu konusunda bir konuþmaya dahil olmuþtum. Konuþma aslýnda, bu topraklarda doðup büyüyüp 1963 senesinde Orta Anadolu'nun baðrýndan zamanýn Almanya'sýna, daha iyi bir yaþam standardý yakalamak amacýyla deðil, daha çok nasýl kazanýrým düþüncesi ile koþturan deðerli bir büyüðüm çevresinde, dinleyici olarak kalmamla kýsýtlý kalmýþtý. O anki yaþadýklarým, konu hakkýnda söyleyecek bir þey bulamamanýn verdiði derin ýzdýraptan olsa gerekti.

....

1963 senesi. (Portakal'da vitamin devresi.) Çankýrý - Almanya hattý. O dönemleri anlatmaya yeltenen, oldukça gereksiz ve týpký, yýllar sonra filme çekilen sahnelerdeki gibi, bugün için yaþanýlan hayata hiçbir etik deðeri kalmamýþ, sanatsal özelliklerinden bile bahsedilemeyecek tarzda, raflarda tozlanýp belki de bozulmuþ olan (prime time'da bir kere bile fazla Kemal Sunal'ýn önüne geçememiþ ve hiçbir zamanda geçemeyecek olan), oyuncularýnýn bile günümüz Türkiye'sinde nefeslerinin koktuðu, 'o bar senin bu meyhane benim' koþturan, sanatçýlýk ruhunu bozuk metabolizmalarýna sýðdýramayan bir sürü gezentinin, zaman öldürten ve trajikomik hayat felsefesi sunan bir toplumu anlatan replikler hezeyaný.

Aslýnda yaþananlar, neredeyse 40 seneyi bulan ve birçok zorlu badireler atlatan bu büyüðümün, hem tatlý, hem acý, hemde bir kadar, o gerçek hayatý aramak yolunda verdiði sýnavlarýn, kýrk yýl sonrasýna getirdiði damak tadý. Uçak kavramýnýn tam geliþmediði zamanlarda, Kapýkule-Bulgaristan ve Yugoslavya hattý üzerinde yapýlan mafya usulü rüþvet skandallarý. (Bu rüþvet verme olaylarýna, zoraki olarak güzergah deðiþtirme imkaný olmadýðý için kendimde karýþmýþtým. Bulgaristan-Yugoslavya sýnýrý.) O yollardan alýnan rüþvetin (genelde gece yolculuklarý esnasýnda askerler de dahil olmak üzere.) paranýn kolay kazanýlmadýðý zamanlarýn bir göstergesi olarak algýlatmak, elbetteki o anki düþüncelerimizle bizi pek ilgilendirmiyordu.

Yaþamýþ olanlar bilirler, o dönemlerde Bulgaristan'ý geceyarýsýna doðru geçip, toplam bir gün sürecek olan Yugoslavya kapýsýna dayandýðýnýzda, el feneri ile hiç bilinmeyen bir yerde durdurulup, bizdeki gibi ehliyet- ruhsat hesabý deðil, 'passport-passport' diyerek aðzýnda 'export' olmasý ihitimali yüksek bir sigara ile pasaport'a adamakýllý bakýlmadan 'Turko-Turko' - 'Malbora-Malbora' - 'Dolar-Dolar' nidalarý ile çýkýþlarý 'istersen verme þartý'ný doðurmakta hiç vakit kaybettirmez. Bu kapsamda 'No-No' diyen olmuþ mudur bilemem ama diyeninde sonunu kestiremem.

Konunun özünden sapmadan varmak istediðim nokta, geçen 40 seneye yakýn bir zaman diliminde, Türk toplumunda insan olarak, daha iyi þartlarda bir hayat þansý yakalama isteðinden ve sürüklenmekten baþka elimizden birþey gelmediðidir. Mutlaka her iþte bir zorluðu göðüslemek zorunluluðu vardýr. Ýnkar edilemez bir kesit olarak karþýmýza çýkýverir. Yani her an herþey olabilir silsilesi. Bu açýdan neyi, nerede ve nasýl kullanmak gerektiðine inanmak, ben yaptým oldu demek olmuyor.

Bugün neredeyse her tatil beldesinde, en az bir dairesi olan, çeþit arabalarý olan, Türkiye þartlarý'ndaki hayat standardýný çoktan aþmýþ biri olarak karþýmda konuþan (kimine göre ahkam kesen) büyüðüm için dudaklarým ve aklým malesef bir düþünce oluþturamýyor.

....

Yapýlanamýyorum, en önemlisi genç yaþýma raðmen, ilerisi için hiçbir þekilde odaklanamýyorum. Saydam bir pranga ile dolanýp duruyorum her cümlenin bitimindeki kahkahalarýn kararlýlýðýnda. Ona göre artýk paranýn ve yaþama zorluðunun kendi üzerine yýktýðý dönemler geçmiþte kalmýþ, bana göre ise neredeyse yolun yarýsýný aldýðým halde baþlamamýþ bile. Umutsuzluk olmamalý, peki ya umudun ne olduðunu bile bilmeyenler için ne olacak.

Konuþulanlarýn ýþýðýnda ortaya çýkan gerçek, günümüzde emekli maaþý ile matematik profesörleri yetiþtiren Türkiye içinde, hesap kitap macerasý ve kýrk yýllýk getirisi. Diðer konuþmacý ise yakýnda emekli olacak bir devlet memuru, evi barký olan, iki kýz evlat yetiþtirmiþ ve birisini üniversite'de diþ doktoru olarak okutmaya çalýþan bir baba. Düzenini kurmuþ ve saygýn bir çevresi ile yaþamaya çalýþan bir yürek. Bulunduðu yaþ ortamý ile benim çok üzerimde olan bu toplumun bir ferdi. Yurtdýþý hayalleri ile yaþamanýn ince hesaplarý içerisinde kývranan bir kimlik. Baskýn türdeki düþünceler toplumun çekirdek aile yapýsý çerçevesindeki tüm eþ-dost-akraba sýnýflarýna kadar sinmiþ ve bir kanser gibi iþlemiþ durumda. Kanser'dende kötü bir hastalýk halini alan durum açýða çýkýyor.

Her ne kadar akraba ya da eþ-dost olsalar da, kýskançlýk, benmerkezcilik, yolu kapatma sevdasý, 'yarýnlar' komedisi transýnda sürüp giden çeliþkiler fýrtýnasý yaþananlar. Herkes gizli bir kaçýþýn, seyircisini sýkan bir oyunun üçüncü perdesi arkasýnda sýkýþýp kalmýþ birer oyuncusu. Gençlik, nemelazýmcýlýðýn arka silüeti. Genç olarak nüfusu yüksek olan bir ülkenin, gençlerine nemelazýmcýlýðý ve ezberi bir politika ile 'Ya sev ya terket' modeli. Birde genç ya da yaþlý dinlemeyen 'Seve-Seve' modeli vardý. O ayrý bir konu. Çoðu zaman düþünmekle yetinilen bir zaman dilimindeyiz. Belki de hiç dillenmeyecek bir dilsizlik dönemi. Dilin deðerini, seçim zamanlarýna saklayan bir toplumun modeli. Ve bu modeli isteyen, istemeyen bir sürü modeli geçmiþ, modelsizin tarihi.

Çok konuþanýn, çok yazanýn ama hiç okumayanýn, okusa bile okuduklarý ile bir baltaya bile sap olamayacak kadar deðersiz kýlýnacaklarýn tomurcuklandýðý bir Türkiye Tarihi. Her yeni gelen gün sonrasýnda, bunun adýna 'Yakýn Tarihimiz' yakýþtýrmasý yapýlýr.

Portakal'da vitamin dönemlerimden usulca çýkýp, geçen bunca zamana karþý, þöyle bir geriye dönüp baktýðýmda, geçmiþini yansýtan bir hayat tarzýnýn kýrk senedir hiç deðiþmeyen yapýsý ile nerelere geldiðini, ve benimse içinde bulunduðum senelerin deðiþken yapýsý arasýndaki hayat baðýmýn, ne kadar da birbirinden kopuk, ve bu baðlamda ne kadar da birbirinden ayrýk çöreklendiðini anlamak kalýyor.

Yaþam standartlarýnda dürüstlüðe inanan bir toplum içerisinde yaþamak ve insanýný sömüren deðil, onore eden bir toplumun içinde yetiþmek, nefes tüketmek sonrasý, emeðinin hakkýný alnýnýn teri ile savunan ve karþýlýðýný hakkýnca veren bir toplum içerisinde boy vermek, filizlenmek, kendi kültürünü kaybetmeden yetiþmek ve kendi kültürüne gerek ekonomik, gerekse manevi yönden birçok þey kazandýrmak malesef herkese nasip olmuyor.

Öncelikle üç tarafý denizlerle kaplý, meyvasýnda ve sebzesinde her türlü hormonu bol miktarda tükettiren, yemyeþil ormanlarýný kýpkýzýl bir cehenneme benzetmekte geç kalmayýp, birkaç 'Hollow man ya da Hollow Woman'ýn görünmeyen yüzlerini güldüren, en basit rezilliðimiz olan saðlýk sistemi içerisinde bile dönen oyunlardan anlamak, güzel Türkiyemiz'de an az 4000 dolar borçla dünyaya gelen bir bebeðin anatomik yapýsýna bile müsait yaþama þansý tanýtmýyor. Gag ve gug'larla geçmiþimizin reklamlarýna ihtiyacýmýz var inancý için 'Dürüstlükse koy sepete'.

Nüfus müdürlüðüne adým atýpta, herhangi bir þekilde turuncu yada mavi cüzdanýnýzý elinize verdiklerinde, ileride karþýlaþacaðýnýz bir Türkiye Profili'ne mecburi dalýþ yapmakla kalmamýþ, her alanda gecikmiþ bir toplumun, vatandaþlýk bilgisi öðreten deðerlerini torunlarýnýza bile anlattýracak (Yaþama þansýnýza göre) derecede tarih yüklü olduðunu erken olgunlaþarak anlayacaksýnýz.

Bu alanda AB gibi bir imkansýzýn bir zamanlar kamuoyunda nasýl at koþturduðunu, sonuçta beklenen kaçýþ yolunun baþlayan spor etkinlikleri heyyulasý içinde eritilip, konuyu kamuoyu nezdinde 'aslýnda AB ile ilgili düþüncelerimiz halen sürmekte' ama 'baðýrmanýn anlamsýzlýðý' üzerine yeni geliþtirdiðimiz bir süreçten geçmekteyiz, birde bunu deniyoruz yollarýna düþürmeye eþdeðer bir düþüncede, daldan dala atlamaya çalýþan bir sistem peþinde. Olmayan ve olmayacak sistemci geçinenler eþliðinde. Olup biten her hükümet ve onun gerisindeki benim seçmediðim, senin seçmediðin, adýný bile bilmediðim, nereden geldiðini, nereli olduðunu bile bilmediðim, duymadýðýn bir kalabalýðýn , hatta ülkenin kaderinin elinde tutulduðu 'çay ve çorbaya para verilmeyen' kapý çýkýþlarýnda 'recorder teyp' ve mikrofon ordusunun, yüzlerini kapatacak derecede yýðýnlaþtýðý, çoðunun yüzünü oturumlarda koyun sayarken görmeye alýþtýðýmýz kimliklerin bu ülkeden, bu ülkenin insanýndan, deðerlerinden alýp götürdükleri, eþ-dost ile kronikleþen bir yaþama standardýnýn Türkiye Profili'nde kimlere yaþama þansý tanýyýp tanýmadýðýnýn gerçek yüzü ile karþýlaþma zorunluluðu hikayesidir.

....

Ýnsan içindeki düþüncelerini ne kadar açýða çýkarsa da, karþýt bir düþünce ile mutlaka karþýlaþacaktýr. Altýnda bit yeniði aramak ve mimleme tripleri ile 'dereyi geçene kadar' mantýðýný kullanmak oldukça basit ve gereksiz kaçacaktýr. Nitekim 'eskiden olsa' diye birþey kalmadý, herþey gözönünde ve korkusuzca yapýlmakta. Yani gizlenecek birþeyin olmadýðý, sessiz çoðunluðun üzerindeki baskýnýn insiyatifine baðlý olarak deðiþkenlik göstereceði gerçeði, iþlemeyen her mekanizmanýn her alanýnda suyun yüzeyinden ayyuka çýkmýþ durumda. Burada toplumun sinir yapýsý, yerine bir daha oturmayacak metabolizmasý, psiko dengeleri ile uðraþan (kendileri mesleklerinde hipokratçý takýlan) meslekleri ile ilgili yüreklerinde taþýdýklarý yaþama ve yaþatma bilinci ile yanýp tutuþan doktorlarýmýz var.

Ülke içerisinde bir türlü kaç sene okuyalým, kaç sene okutalým sendromu ile kývranan bir eðitim sisteminin bir türlü oturmamýþ, oturtuldu gözükse de, eline karne verilip 'hadi git ne yaparsan yap' düþüncesi ile sokaða salýnmýþ ezberci ordusundan sýyrýlýp, bir noktada feleðin ýzdýrap veren çemberinden geçmiþ, hayat þartlarýnýn herkese olanak tanýmadýðý bir meslek grubuna adým atmýþ olmakla övünen doktorlar. Tümünü kapsam içine almak ve yargýlamak elbetteki zor bir çaba gösterisinden baþka birþey vermeyecek. Fakat bugün için, dünde olduðu gibi sistemin getirileri ile bozulan ve düzelmesi için 'AB uðruna herþeyi düzeltiriz' sancýsý çektiren diyaloglarla 'Götür götürebildiðin yere kadar' mantýðý talan düzeyine çoktan eriþmiþtir. 'Kimin ne götürdüðünden bana ne' diyenlerin bile birgün yolunun düþtüðü bu talan ortamýnda, özellikle devletin kasasýndan çýkan trilyonlarý bulan ödemelerin, yine 'Bana ne' lisaný çerçevesinde takýlýp kalan bireyin ödediði vergiden tahsil edilmesi, ve hemen hemen hergün ayrý bir zamla güne uyanmasý gerçeðidir.

Avrupa modelindeki standardýn ölçütü, her ay farklý gelen elektrik faturasýna, su faturasýna, telefon faturasýna ve bilumum faturaya bakýþ açýsýný kökten deðiþtirmek demektir. Kýrk yýllýk bir Almanya modelinde kazanýlan ücretin içerisinde, sabit harcamalarla kýrk senedir, minumum enflasyon'a maruz kalmak yaþama standardýnýn, Türkiye modelinden ne kadar yukarýlarda olduðunun apaçýk göstergesidir. Çalýþma süreleri gözönüne alýndýðýnda, oluþturulan sistemin dýþýnda herhangi bir ücretin asla verilmediði, eline geçen aylýkla belki de üç ay sonrasýnýn hesaplarýný yaptýracak düzeyde imkan tanýyan bir enflasyon ve ekonomik düzenlemenin toplumuna getirdiði rahatlýktýr yaþama standardý. Bunu her ay eline geçen faturanýn gösterdiði rakamlarla kýyaslamak, bugün aldýðýný yarýn alamamak duygusuyla haþýr neþir duruma getirilmiþ bir bireyden beklemek yanlýþtýr. Aslýnda bunu bireyden deðil, sistemden beklemek gerekir ki, bu daha da yanlýþtýr.

Çünkü zamanýnda oturmamýþ bir altyapý, üzerine sývanan bir AB ülkesi adayý için geç kalýnmýþ bir istekten baþka birþey deðildir. Ýstekle kalacaðý da muhtemeldir. Bir baþka bakýþ açýsý ile deðerlendirilecek olursa ki, kapýlarýn açýlmasý demek, Türkiye'nin doðusunun tamamen boþalacaðý anlamýna bile gelebilir. (Hatta baþta batýsý)

....

Çok geç kararlara, iþin iþten geçmesi neticesinde parmak atmak, ve ölüyü diriltmeye çalýþmak alýþkanlýk halini almýþ durumda. Bu yazýda doktorlara bindirmek gibi bir niyetimin olduðunu (en azýndan karþýlaþtýðým ve çoðunun gelmiþ olduklarý konuma bu yollardan geçerek gelmiþ olduðuna inandýðým ve inandýrýldýðým) anlamýþsýnýzdýr.

Sistemin kurallarý çerçevesinde toplumun en çok baþvurduðu ve bir türlü düzene sokulamasýnýn altýnda yatan sömürme politikasýnýn krallar gibi iþlediði, yaþama standardýnýn iþle aþla deðil de, ilaçla saðlanmaya çalýþýldýðý, 'devlet malý deniz' realitesinin en çok kendini gösterdiði sorunlardan biridir saðlýk sorunu. Hemen hemen herkesin evinin bir köþesinde küçük bir ecza deposu bulunur. Ýçinde yýllanmýþ ilaçlar mý ararsýnýz, kullaným süresini geçmiþ tabletler mi, ya da aðrý kesici, kalp, depresyon tarzý rahatsýzlýklarýn kullanýmýnda yoðun görev üstlenen ilaçlar mý, ne ararsanýz vardýr.

Bilinçli bir tüketimle deðil, sadece bu baþýboþlukta, yaþamak için toplumda tutunacak tek çarenin doktorlarýn güvenirliliði inancýnýn yerleþik olmasýdýr. Doktorlarýn güvenirlilikleri eðitim ve yaþam hakkýný elde etmemiþ bireyler için çok büyük þeyler ifade eder. Kul ve köle ikilemi içerisinde 'he babam de babam' sistemi çok iyi yürütülür. Bu ülkede bürokrasi varsa, muhtaç olduðun kudret damarlarýndaki asil kanda deðil, bana muhtaçsýn naralarý atan doktorunun dudaklarý arasýndadýr çünkü. Umudunu bu iki dudaðýn arasýnda arayan herkeste bu sendrom vardýr.

Farklý derecelerde olsa da, doktor sýfatýyla karþýnýza çýkan her vücutta bu sistem, 'adamýna göre muamele' öðretileri taþýr. Düþünüyorum da, doktorlarýn bu yazýmý okuyup bana sinir harbi uygulamasýna geçmeleri, tepkilerini ise, yaþadýklarý toplumun bir parçasý olarak savunma mekanizmasý adý altýnda toplamalarý, beklediðim gibi benim için þaþýrtýcý bir þey olmayacaktýr. Çünkü 'bir dokun bin ah iþit' içimizde asla eþi benzeri olmayan bir saplantýdýr.

Tanýdýðým, hatta kendi ailemde bile bu statüde bir zihniyetin olmasý kendi açýmdan da dürüstlük namýna utanç verici bir durum olmaktan kendini kurtaramamaktadýr. Saðlýk açýsýndan kendi baþýmdan geçenlerin bir birikimi olarak görmüyorum bu tepkimi. Toplumun aynasýnda kendini gösteren bir çýplaklýk hatta genel olarak en yoksul kesimin bile zorlukla ulaþabildiði ilk basamak göstergesindedir bulunduklarý mevki. Bunun kendileri için ne kadar deðerli bir kazanç kapýsý olduðunu, öðretim gördüðü yerden mezun olup ta (nasýl mezun olduklarýna birçoðunun bile inanmadýðý) defteri ve kitabý kapatan, ancak hastasý (ya da kazanç kapýsý) karþýsýnda açýp kurcalayan, karýþtýran bir sistemin getirileri olduklarýnda, ezberci yaklaþýmlarla takýnýlan bir kimliðin gövde gösterisini yaparak, topluma daha iyi anlatýrlar.

Felsefede bu açmazý 'ölmek için yaþamak, yaþamak için ölmenin gerektiðine inanmaktýr' þeklinde kapatmak gerekir. En iyi düþünenlerine bile belli bir basamaktan geçmeden, belli bir kapýdan geçmeden ulaþýlamayan doktorlarýn, yapabildikleri en iyi þeydir ezbere konuþmak. Buna argosal bir anlam yüklemek gerekirse 'Ahkam kesmek' demek doðru olur.

....

Bir haber gözüme takýlýyor.

Çalýþma Bakanlýðý, gereksiz ilaç yazan doktorlarý cezalandýrmaya hazýrlanýyor. Prospektüs'te yer alan kullaným amacý dýþýnda yazýlan ilaçlarýn parasý, hastanýn doktoruna fatura edilecek. (Radikal 11 Aðustos 2002 Pazar)

....

Doktorlarýn hastalara verdikleri ilaçlardaki etken maddeleri bilmediklerinin farkýna varan Çalýþma Bakanlýðý, 'yanlýþ ilacýn' parasýný artýk doktorlardan alacak. Romatizma ilacýný mide rahatsýzlýðý için veren doktordan boþa giden para tahsil edilecek. Çalýþma Bakanlýðý, Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) aracýlýðýyla her yýl hastahanelere, yaptýðý katrilyonlarý bulan ilaç ödemelerinden tasarruf etmek amacýyla 'prospektüs standardý' getirmek için harekete geçti. SSK, doktorlarýn prospektüsler konusunda daha çok bilgilendirilmesi ve hastalarý doðru ayný zamanda eþdeðer maddelere sahip ilaçlardan ucuz olanýna yönlendirebilmesi için Türk Eczacýlar Birliði ve Türk Tabibler Birliði'nden de yardým istedi.

Araþtýrmalar sonunda doktorlarýn ilaçlarýn jenerik isimlerini (ilacýn etken maddesine göre verilen isim) bilmediði için hastalarýn pahalý ilaçlarý almak zorunda kaldýðý ortaya çýktý. Doktorlarýn ticari isimlerle reçete yazmayý öðrendiði, ilaç tanýtýmlarýnýn da Türkiye'de yalnýzca ticari isimlerle yapýldýðý belirtildi. Doktorlarýn hem ayný etken maddeye sahip hemde daha ucuza piyasaya sürülen ilaçlardan habersiz olduðu için hastalarýn da pahalý ilaç kullanmak zorunda kaldýðý tesbit edildi.

Doktorlar bilgisiz ve ezberci

Türk Eczacýlar Birliði ile Türk Tabibler Birliði'nin yaptýðý araþtýrma sonucunda ilaçlardaki etken maddeleri hastalarýn bildiðini ancak doktorlarýn bilmediðini ortaya koyan sonuçlar þöyle:

1. Doktorlarýn yüzde 80'i Apranax'ýn, yüzde 75'i Aprol'un etken maddesini bilmiyor.

2. Doktorlarýn yüzde 70'i antibiyotik olarak kullanýlan Alfasilin ile Duocid'in, yüzde 68'i aðrý kesici olarak kullanýlan Vermidon'un etken maddesini bilmiyor. Doktorlarýn etken maddesini bilmediði ilaçlar arasýnda Novalgin'de var.

3.Daha sonra sýrasý ile antibiyotikler Rocephine, Pronapen, Alfoxil, Garamycin, Sefazol, Largopen, tansiyon ilacý Norvasc, depresyon ilacý Insidon geliyor. Bepanten Pomat ile mide ilacý Talcid'in etken maddesini bilmeyen doktor oranýnýn yüzde 20'yi bulmasý þaþýrttý.

Bu sonuçlar üzerine bakanlýk, doktorlarýn 'gereksiz' ilaç yazýmýný önlemek için ilaçlarýn prospektüslerine göre kullanýmýna karar vererek, doktora 'prospektüs' sýnýrlamasý getirdi. SSK Saðlýk Ýþleri Genel Müdürlüðü'nce tüm devlet hastahaneleri ile üniversite hastahanelerine yazýyla duyurulan karara göre, AB ülkelerinde olduðu gibi prospektüste yazan kullaným sebepleri dýþýnda hastaya ilaç kullandýran doktorlar ilaç bedelini ödemekle cezalandýrýlacak. (AB kapýsýný zorlayan Türkiye'nin bunca zamandýr adam olmaya neden niyetli olmadýðýnýn gerçek sebepleri su yüzüne çýkmaya baþlýyor.)

Örneðin ilaç prospektüsünde ilacýn yalnýzca romatizmal aðrýlar için kullanýlabileceðinin belirtilmesine karþýn eðer bir doktor mide yada baþ aðrýsý için o ilacý yazýyorsa, ilaç bedeli SSK tarafýndan ödenmeyecek. (Bunu yönetimin nasýl deðerlendireceði merak konusu) Söz konusu ilaç bedelinin doðrudan o ilacý yazan doktordan alýnmasý için SSK yetkilileri hemen harekete geçecek. (AB uðruna.)

Etken madde jenerikte saklý.

Ýlacýn jenerik ismi etken maddeye göre belirleniyor. Etken madde de ise ilacýn kimyasal bileþimindeki karýþýmda aðýrlýðý oluþturan madde. Örneðin, aðrý kesici olarak ve 'Apranax' ticari ismi ile piyasaya sunulan 'Apranax'ýn jenerik ismi ilacýn bileþiminde etken madde olan 'naproksen sodyum'.

Ýlaçlar firmalar tarafýndan doktorlara ticari ismi ile tanýtýldýðýndan, doktorlar ilacýn etken maddeli jenerik ismini bilmekte zorlanýyor. Doktorlar ilacýn jenerik ismini bilse ayný etken maddeye sahip iki ilaçtan ucuz olanýnýn tercih edip hastaya sunabilir.

Ýlaç konusunda üretici firmalarýn allayýp pulladýðý, dar pantalonlu güzelleri ve sýrým gibi delikanlýlarý ellerinde bavullar, vücut ölçülerini yürürken zorlayan bir görünümle hastahane koridorlarýnda dolaþtýrmalarý, her türlü eþantiyon ve uzlaþma modunda pazardan pay kapma yarýþýna girmeleri bunu açýkça gösteriyor. Pazar'da limon satar gibi ilaç pazarlamasý yapan firmalarýn, tabiki hastalardan çok doktorlarý düþündükleri gerçeði de ortaya çýkmýþ oluyor. (Kendi kafamýzdan çýkmayan fikirleri, AB ülkelerinin zorlamasýyla yoluna koymaya çalýþan yetkililer de, bu tür uygulama ve isteklerden hiç hoþlanmamýþ oluyor.) Çünkü yemek içmek varken dürüst olmak iþimize gelmiyor.

Bu açýdan ilaç firmalarýnýn yüksek topuklu mankenlerinin, doktorlara þirin gözükme sahnelerini koridorlara kadar düþürdüklerini görünce, kim olduklarýndan bihaber hastalar, bir kenarda bekleyedursun, sistem olanca hýzýyla görevini tamamlamýþ oluyor. Ve siyasilerin istikrarý yakalama çabalarý da lafla baþlamýþ olup, lafla bitiveriyor. Ve hikaye kendine bir isim buluveriyor. Hayatýn ucuz olduðu bir ülkede yaþamanýn, dayanýlmaz düzeni.

....

Yukarýdaki örnek kamuoyuna sunulmuþ bir gerçektir. Bunun gibi birçok haberin Türkiye gündemini sýrtýndan kaþýdýðý ve yer tuttuðu düþünülecek olursa, sistemin içinde iþleyen yapýdaki çözülmenin nerelerden baþladýðýný görmek aklý baþýnda olan bir bireye göre hiçte yanlýþ olmayacaktýr.

Hastahane koridorlarýnda pislikten geçilmezken, doktor odalarýnýn her türlü teknolojiden nasiplenmiþ halini düþünmek, artý ekstra muayenehane destekli hasta elde etmek ve gerek SSK, gerekse üniversitelerin fakültelerinde sömürü ve bürokrasi engelleri ile yaþam standardýnýn çok altlarýnda seyreden (su alan tekne benzetmesi) toplum kesimini inletmek 'bana ne' mantýðý ile sürüp giden bir eðitimsizlik ve cehaletin yegane örneklerinden biridir.

Bunu düzeltmek isteyenlerin parmak sayýlarý, malesef düzelmesini istemeyenlere oranla daha aþaðýlardadýr. Bu arada AB iniltilerinden rahatsýz olanlarda bu gruptan çýkmaktadýr. Çünkü yaþamak varken, toplumun cahil ve yoksul kesimini bu potada eriterek, (normal kesim diye bir grup kalmadýðý için) AB standardý içindeki bir meslektaþýndan daha yukarýlara týrmanmak, en az bir milyarlýk kirada oturup, çeþitli jeep ve benzeri araçlar edinerek hizmet aralýðý çýtasýný yükseltmek, bu ülkede geçerli bir hayat sürme modelidir. Dürüstlüðün olmadýðý ve hiç olmayacaðý bu ülkede hiçbir doktor, asla gerçek bir doktor deðildir. (Dünyalýðýndan el etek çekme aþamasýna gelene kadar.)

....

Bir doktor'u öldürme sanatý (Ahkam felsefesi-2002)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn eleþtiri ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kliþeleþen þair deðil,önyargýdýr.
Anayasal ekonomi tökezlemesi

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Yokluðuna adandým [Þiir]
Hüzünde eskiyen bir geceyim [Þiir]
Seni yaþamaktan dönüyorum [Þiir]
Deli Mavi [Þiir]
Çünkü [Þiir]
Yüzü koyun günaha [Þiir]
Ne Diyorsun [Þiir]
Düþdenizim [Þiir]
Vakitsizce [Þiir]
Pencereler [Þiir]


Birkan ASKAN kimdir?

Kim olmadýðýmý biliyorum en azýndan. . /Bir öncesizlik mi desem, bir sonrasýzlýk mý, ya da evvel zaman içinde bir masal. . /kahramanlarýnýn hepsi ölen. . /tarafýndan. . Kuru bir kuyu mu desem, gidemediðim bir uzak mý. . hiçbir an, göremediðim bir sevda mý, manasý olmayan bir bakýþ mý. . /bilemedim. . Ama herþeye raðmen, kim olmadýðýmý biliyorum. . /Artýk kullanýlmayan bir köprüden. . aþk’ý sallandýrýyorum. . Bilmem. . / Kimi anlatmak gerekir kendi yerime. . /ya da kim beni anlayabilir. . /Sadece kim olduðum mu önemlidir, yoksa kimse olamayacaðým mý. . /Bunu da bilmek gerekir. . / Birkan tekilden sakin, çoðuldan delidir. . /Kelimesiz deðildir. . /Kendidir. . /Kýsaca kim ne þekilde düþünürse, öyledir. . /Býrakýn öylece kalsýn. . /Önemsizdir. .

Etkilendiði Yazarlar:
Lorca / O. Auroba / M. Mungan / B. Brecht / E. A. Poe / Gülten Akýn / C. Süreya / E. Batur / H. Hesse / Nietzsche / C. Ersöz / P. Celan..


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Birkan ASKAN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.