YAHUDÝLERÝN TOPLANMASI VE TAPINAK
Tüm dünyaya daðýlmýþ olan tanrýnýn seçilmiþ milleti zamaný geldiðinde toplanacak, bir araya gelecek, Ýsrail ülkesi yeniden onlarýn olacak, Tapýnak (Mabet) yeniden inþa edilecektir:

"Rab þöyle diyor: Sizi milletler arasýndan toplayacaðým, daðýlmýþ olduðunuz ülkelerden geri getireceðim, Ýsrail ülkesini yeniden size vereceðim. (...) Ýsrail halkýný aralarýna daðýlmýþ olduklarý milletlerden topladýðým ve milletlere kutsallýðýmý gösterdiðim zaman onlar kulum Yakup'a verdiðim kendi ülkelerine yerleþecekler. Orada güvenlik içinde yaþayacak, evler yapacak, baðlar dikecekler. Onlarý küçümseyen tüm çevre milletleri cezalandýrdýðýmda onlar güvenlik içinde yaþayacaklar." (...) Makdisimi sonsuza dek onlarýn ortasýna kuracaðým. Meskenim aralarýnda olacak; ben onlarýn Allahý olacaðým, onlar da benim halkým olacak. Tapýnaðým sonsuza dek onlarýn arasýnda oldukça milletler Ýsrail'i kutsal kýlanýn ben RAB olduðumu anlayacaklar." (Hezekiel 11: 17; 28: 25-26; 37: 26-28)

Plan, çizim ve fizibilite projeleri çoktan hazýrlanmýþ olan Tapýnaðý yeniden inþa etmek üzere kurulmuþ dinsel vakýf ve derneklerin en önemlileri arasýnda “Rabbin Daðýna Doðru Vakfý, Yahve’nin Evi, Tapýnak Daðý Sadýklarý Vakfý, Yeruþalim Tapýnak Vakfý”ný sayabiliriz. Bu kuruluþlar ilk ortak toplantýlarýný 1982 yýlýnda yapmýþlardýr. Ancak, inþa edilmesi tasarlanan Tapýnak alanýnda þu an Ýslam dünyasýnýn en kutsal yapýlarýndan "Mescidi Aksa" ile "Kubbetüs Sahra"nýn bulunduðunu tekrar anýmsatalým. Öyle olsa bile fanatik Yahudilerin gözünde bunlarýn ortadan kaldýrýlmasý gereken pagan yapýlar olarak görüldüðü açýktýr. "Haremi Þerif", veya "Tapýnak Daðý" denilen bu alanda söz konusu Ýslami yapýlarýn bulunmasý bir baþka çetrefil sorunsalýn patlamasýna yol açabilecek gibi gözükmektedir.


MÝLLETLERÝN ZAMANLARININ SONU
Yahudi ve Protestan-Evanjelist teolojisinde Ýsrail krallýðýnýn MS 70 yýlýnda yýkýldýktan sonra -aradan 1878 yýl geçtikten sonra- 1948 yýlýnda baðýmsýz bir devlet olarak yeniden kurulmasý Kitabý Mukaddes'teki "milletlerin zamanlarýnýn sonu", "son günler" veya "dünyanýn sonu" denilen apokaliptik sürecin baþlangýcý olarak kabul edilir. (Ýncil, Luka 21:24),

Ancak, yine belirteyim ki bu ifadelerle kastedilen "kýyamet" veya "mahþer" yani dünyanýn yok olmasý deðildir. Bu yeni bir milenyum baþlarken gelmesi umulan "Maþiyah" (Yahudi Mesih) ile mesihsel, teokratik bir krallýðýn yeryüzünde kurulmasýdýr. "Yeni dünya düzeni", "yeni düzen", "yeni dünya", "yeni çað" terimlerinin esin kaynaðýnýn Kitabý Mukaddes olmasý öngörülen teokratik yönetimin jüdeo-siyonist bir yapýda tasarlandýðýnýn sanki bir ipucu ve göstergesidir. (Tevrat, Ýþaya: 65: 17; Ýncil, Ýbraniler 9:10, II. Petrus 3: 13, Esinleme 20: 4-6, 21:1)

Yahudi inancýna göre Tapýnak yeniden inþa edildikten sonra Maþiyah gelecek ve dünya egemenliðini Ýsrail'e verecektir. Ýlginçtir ki Ýsa'nýn yoldaþlarý da ilk baþta benzer bir beklenti içinde olup Ýsrail'e krallýðýn ne zaman verileceðini öðrenmek istemiþlerdi. Çünkü onlar da Ýsa'yý Mesih ve Ýsrail'in kralý olarak görüyordu:

"Onlar bir araya geldiklerinde Ýsa'ya :«Rab, Ýsrail'e krallýðý þimdi mi geri vereceksin?» diye sordular." (...) "Ýsa valinin önüne çýkarýldýðýnda vali ona, «Sen Yahudilerin Kralý mýsýn?» diye sordu. Ýsa, «söylediðin gibidir» dedi." (...) "Ertesi gün, bayramý kutlamaya gelen büyük bir kalabalýk Ýsa'nýn Yeruþalim'e gelmekte olduðunu duydu. Hurma dallarý alarak onu karþýlamaya çýktýlar. «Hozanna! Rabbin adýyla gelen Ýsrail Kralýna övgüler olsun!» diye baðýrýyorlardý." (Ýncil, Elçilerin Ýþleri 1: 6; Matta 27:11; Yuhanna 12: 12-13)

Ancak, "Kral"ýn çarmýhta öldürülmesinden sonra iþler tamamen deðiþir. Yahudi cemaati ile Hristiyan cemaati arasýnda derin bir kopuþ yaþanýr. Hristiyan önderlerden ve ayný zamanda dinbilgini olan Pavlus (Saul), Yahudi asýllý olmasýna raðmen, Ýsa'nýn öldürülmesinden Yahudi cemaatini sorumlu tutar, onlarýn tüm insanlara düþman olduðunu ve tanrýsal gazaba uðrayacaklarýný bildirir:

"Rab Ýsa'yý ve peygamberleri öldüren, bizi de kovanlar Yahudilerdir. Diðer milletlerle konuþmamýzý ve onlarýn kurtulmasýný engellemekle Tanrý'nýn hoþnutsuzluðuna yol açýyorlar ve tüm insanlara düþmandýrlar. Böylelikle durmadan günah üstüne günah yýðýyorlar. Sonunda Tanrý'nýn gazabýna uðrayacaklardýr." (Ýncil, 1. Selanikliler 2: 15-16)

Ýsa'nýn ölümüyle "sünnet antlaþmasý" çöpe atýlýr; Yahudiler kendi krallarýný reddettiklerinden kurtuluþ yolu tüm milletlere açýlmýþ olur (Ýncil, Elçilerin Ýþl. 11: 18, Romalýlar 9: 24). Bu olay Musa þeriatýnýn kýrýlma noktasý ve "Yeni Antlaþma" ile Hristiyanlýðýn doðuþu olur. Pavlus Hristiyan cemaatindeki sünnet yanlýsý Yahudileri de çok aðýr sözlerle kýnar:

"Çünkü asi, boþboðaz, aldatýcý birçok kiþi vardýr. Özellikle sünnet yanlýlarý bunlardandýr. Onlarýn aðzýný kapatmak gerekir. Onlar haksýz kazanç uðruna gereksiz þeyleri öðreterek aileleri yýkarlar". (...) "Kötülük yapan o adamlardan, o köpeklerden, o sünnet yanlýlarýndan sakýnýn! " (Ýncil,Titus 1:10-11; Filipililer 3:2)


Buna raðmen, ilginçtir ki bir çok ciddi devlet adamý, vakýf, kuruluþ, Protestan, Presbiteryen, Evanjelist kiliseleri, Yedigüncüler (Seventh Day Adventists), Hristiyan Ýlmi (Christian Science), Ýlimcilik (Scientology), Mormonlar gibi Hristiyan tarikatlar Ýsrail devletinin tanrýsal destek ile kurulduðuna ve Ýsa Mesih'in ikinci geliþinde bu yönetimi pekiþtireceðine inanýrlar.

Geleneksel Hristiyan (Katolik) teolojisine tamamen aykýrý olan bu görüþ söz konusu kilise ve tarikatlarýn masonik ve siyonist direktiflere göre yönetildikleri ve yönlendirildiklerine dair güçlü bir varsayým ve kanýnýn doðmasýna yol açmaktadýr.

Çünkü eðer bugün bir çok Protestan-Presbiteryen Kilisesinde Ýsrail Milli Marþý "Hatikva"nýn notalarý ilahi kitaplarýnda resmen yer alýyorsa, bu marþ farklý sözlerle sanki bir ilahiymiþ gibi cemaat tarafýndan söyleniyorsa; diðer taraftan dünya kamuoyunda sanki Ýslam alemi ve Türkiye'ye karþý bir emperyalist "Haçlý Saldýrýsý" yapýlýyormuþ gibi bir kaný yaratýlmak isteniyorsa; arka plandaki oyun kurucularýn masonik ve siyonist emellere hizmet ediyor olma olasýlýðý çok yüksektir. O halde, eðer bir saldýrý söz konusu ise aslýnda bu "Magen Saldýrýsý" dýr.

Böylece "Davut'un Yýldýzý"ný korumak uðruna Haç'ýn sanki gönüllü olarak hedef saptýrmak ve feda edilmek üzere ön plana çýkarýldýðýný saptýyoruz. Medeniyetler çatýþmasý, karikatür krizi, misyonerlik gibi olaylara bu açýdan bakýlabilir. Ayrýca, özellikle Haç ile Hilal'in çatýþtýrýlmaya çalýþýldýðý ve bir çok Ýslami tarikatýn Musevi kökenlilerin elinde, ya da, masonik denetim altýnda olduðu iddialarýný da yabana atamayýz.

Öte yandan, neden bir çok kilise camiye dönüþtürülmüþ iken, neden bir tek havra ve sinagogun camiye dönüþtürülmediði; neden Hristiyanlýk ve özellikle Katolik Kilisesinin çok satanlar ve sinema yoluyla (Ýsa Süper Star, Günaha Son Çaðrý, Gülün Adý, Da Vinci Þifresi, vs) bir eleþtiri bombardýmaný altýnda tutulduðunu da sorgulamak gerekir sanýrým. Bu tür eleþtiriler nedense Yahudi dinine karþý kurgulanmýyor. Yani Ýsa dünya kamuoyunda yerden yere vuruluyor da ayný þey nedense Musa için yapýlmýyor.

Yahudi Mesih ile Hristiyan Mesih'in ayný süreçte bekleniyor olmasý ilginç bir kronolojik örtüþmeye yol açtýðý gibi, her iki dinin de simetrik bir Mesih beklentisi içinde olduðunun göstergesidir. Bu simetrik Mesih beklentisinden "Mesih" (Christ) ve "Karþý-Mesih" (Anti-Christ) paradigmasý olarak söz etmek de mümkündür. (Ýncil, I. Yuhanna 2:18)

SONUÇ
Kitabý Mukaddes'ten yapýlan alýntýlara bir o kadar, hatta çok daha fazlasýný eklemek mümkündür. Ancak, yapmýþ olduðum alýntýlarýn yeterli ve ikna edici olduðunu, Siyon Liderlerinin ve Ýsrailli yöneticilerin neden dünyayý ele geçirmek gibi bir misyon ve vizyonu olduðunu, Siyonizm ve Siyon protokollarýnýn Musevilik ve Tevrat ile olan iliþkisini yeteri kadar açýða çýkardýðýný sanýyorum.

Eðer hala bu sonuçlardan kuþku duyan varsa, o zaman Ýsrail devletinin korunmasý, yayýlmasý ve güçlenmesi için dünya milletleri ve siyasal liderlerin ona bir "bakýcý" veya "dadý" gibi hizmet edeceðini, Ýsrail'i suçlayan herkesin susturulacaðýný, ülkelerin bütün servetleri ve yaþamsal zenginliklerinin Ýsrail'e akacaðýný ve ona hizmet etmeyen her ülkenin yok edileceðine dair Tevrat'taki þu meydan okuyan bölümlere de bir baksýnlar:

"Ýþte milletlere elimi kaldýracaðým ve halklara bayraðýmý yükselteceðim; ve senin oðullarýný kucaklarýnda getirecekler, ve senin kýzlarýný omuzlarda taþýyacaklar. Ve krallar sana bakýcý ve kraliçeler dadý olacak, önünde yere kapanýp ayaklarýnýn tozunu yalayacaklar (...)" (Ýþaya 49: 22-23)

"Çünkü sen saða doðru ve sola doðru yayýlacaksýn ve senin soyun milletleri mülk edinecek ve onlarýn terk ettikleri kentlere yerleþecek. (...) Sana karþý yapýlan hiç bir silah iþe yaramayacak; seni itham eden her sözü boþa çýkaracaksýn. (...)" (Ýþaya 54: 3, 54: 17)

"Ve yabancýlar senin duvarlarýný yeniden yapacak ve krallar sana hizmet edecekler. (...) Kapýlarýn daima açýk duracak; milletlerin servetini ve sürgün edilen krallarýný sana getirsinler diye gece gündüz kapanmayacaklar. Çünkü sana hizmet etmeyen her millet ve ülke yok olacak, tam bir yýkýma uðrayacaklardýr. (...) Ve milletlerin sütünü içeceksin, ve krallarýn memelerini emeceksin (...)" (Ýþaya 60: 10-12, 16)

Kimse gocunmasýn ama Tevrat'taki bu çok hýrslý ve gözüpek bölümleri okuduktan sonra Ýsrail ordusunca Filistinli sivillere karþý orantýsýz güç kullanýlmasý, Batý Þeria bölgesine boydan boya devasa bir duvar örülerek oradaki halkýn tecrit edilmesi, düþük radyasyonlu çekirdek bombalarý siviller üzerinde deneyerek gelecek kuþaklarýn genetik yapýsýný bozma ve kanserojen hastalýklara maruz býrakma emellerini belki daha iyi kavramýþ olacaðýz.

14 Ekim 2009 tarihinde, Saðlýk Bakanlýðýnýn Türkiye'de 2010 yýlýnýn "Domuz Gribi yýlý" olacaðýný ilan etmesi, 39 milyon kiþinin risk altýnda olduðunu ve 21 milyon kiþinin bu hastalýða yakalanacaðýný açýklamasý skandaldan da öte halka yönelik büyük bir gözdaðý ve tehdittir. Bakanlýk gerekli aþý ve ilaçlarý bir an önce temin edeceði yerde halký panik, yýlgýnlýk ve karamsarlýða sevkedecek, insanlarýn yaþama sevincini ve varolma gücünü kýrmayý hedefleyen böyle bir açýklamayý nasýl yapar? Hangi ülkenin bakanlýðý bu, hangi çýkarlara hizmet ediyor?

Bakanlýk böyle bir peygamberlikte (!) bulunursa o zaman ben de Tevrat'ta yazdýðý gibi "Ýsrail'e hizmet etmeyen her millet ve ülkenin yok edilmesi ve tam bir yýkýma uðratýlmasý" için þimdi ve gelecekte potansiyel tehdit kaynaðý olabilecek ülkelerin önce iþgal, savaþ, iç savaþ veya terör yoluyla, bu da yetmezse, o zaman laboratuarlarda üretilen mikrobiyolojik ve insektolojik silahlarla, yapay salgýn hastalýklarla zayýflatýlmasýnýn tasarlanmýþ olabileceðini ciddiye almak gerektiðini söylerim. (Tevrat, Tesniye 7: 15; Ýþaya 60: 12 ). Bu kadar hýrslý, kararlý ve gözüpek insanlarýn misyon ve vizyonlarýný gerçekleþtirmek uðruna her türlü insanlýkdýþý ve yasadýþý yollara baþvurabilecekleri olasýlýðýný göz ardý edemeyiz. Böyle bir þey, olasýlýk hesaplarýna göre, uzak bir olasýlýk da olsa "olanaksýz" deðildir.

Sonuç olarak, Siyonizm ve Siyon Protokollarýnýn büyük ölçüde Kitabý Mukaddes'teki mesihsel tarih, peygamberlik ve kehanetlerin siyasallaþtýrýlmýþ milliyetçi-ýrkçý sapkýn bir perspekfitine, görüngesine dayandýðýný saptamýþ oluyoruz. Bir baþka deyiþle, Siyonizm tevratik misyon ve vizyonun dünyevi aracý ve uzantýsý, Anayasasý Tevrat ve bir din devleti olan Ýsrail'in dünya görüþüdür. Aþýrý milliyetçi-ýrkçý, insanlýk düþmaný bir öðreti olarak tanýmlandýðýndan Birleþmiþ Milletler Genel Kurulunca mahkum edilmiþ, ancak, daha sonra ABD'nin vetosuyla mahkumiyet kaldýrýlmýþtýr.

Siyonizmin tek hedefinin Ýsrail devletinin kurulmasý olmadýðý, Kudüs (Yeruþalim) tapýnaðýnýn yeniden inþasý, Ýsrail'in mesihsel bir siyasal yönetime öncülük etmesi ve dünya egemenliði gibi baþka hedeflerin de varlýðý, bunlarýn hem siyonist, hem masonik, hem de jüdeo-hristiyan çevrelerin misyon ve vizyonu olduðu artýk gizlenmesine bile gerek duyulmayan, meydan okuyan bir gerçek olarak karþýmýzda durmaktadýr. 15-20 sene öncesine kadar tüm bunlarý görmezden gelen, önemsemeyen, hayal ürünü olarak yorumlayanlarýn dünyadaki son geliþmeler üzerine bu konularý nihayet az da olsa ciddiye almaya baþladýklarýný söylemek yanlýþ olmaz sanýrým.

Buraya kadar edindiðimiz bilgilerden sonra "Büyük Ortadoðu Projesi", "Yeni Dünya Düzeni", "Küresel Düzen" gibi düzenek ve tuzaklara bu görüngeden bakmak geliþmekte olan olaylarý deðerlendirmemize ek bir katký saðlayabilecektir. Tüm bu düzenekler ve göz boyamalar 2009 yýlý baþýnda patlak veren "Küresel Ekonomik Kriz"i önlemeye yeterli olmamýþtýr. 24 Eylül 2009 günü ABD baþkanýnýn Birleþmiþ Milletler kürsüsünden yaptýðý "Yeni Bir Çað" baþlatalým çaðrýsý da inandýrýcý olmaktan çok korkutucudur. Parlak söylemler ve yeni düzenekler icat ederek dünyada barýþýn saðlanmasý mümkün deðildir. Dünya halklarý aldanmaktan, aldatýlmaktan ve yalanlardan býkmýþtýr.

Gerçi "Yeni Bir Çað" için Obama tarafýndan önerilen nükleer silahsýzlanma; barýþ ve güvenliði teþvik; gezegenin çevresel korunmasý; ve herkese fýrsat sunacak yeni bir ekonomik düzen; kendisine Nobel Barýþ Ödülü'nü getirmiþtir. Ancak, bu ödül, AB kapýsýnda dilenci gibi bekletilmekte olan ülkelerin medyatik romancýlarýna verilen güdümlü ödüllerden çok daha endiþe verici ve ürkütücüdür. Göreve baþlayalý henüz 9 ay olan Obama'ya verilen bu ödül karþýsýnda Amerikan halký bile þaþkýnlýðýný gizleyememiþtir. Bozacýnýn ödülünü veren þýracý ! Bugüne kadar hangi ödül dünyaya barýþ getirmiþ ki bundan sonrakiler de getirsin?

Tüm bu görsel, göstermelik ve medyatik oyun aslýnda bir þeyleri gizleme ve kamufle etme taktiðinden baþka bir þey deðildir. Saðduyu sahibi dünya aydýnlarýný sahnelenmekte olan bu ikiyüzlü, aymaz ve mekruh oyunu teþhir etmeye ve þiddetle karþý çýkmaya çaðýrýyorum. Sahne arkasýnda gizlenmeye çalýþýlanlarýn üçüncü bir dünya savaþýnýn ön hazýrlýklarý olmadýðýný umalým yeter.

Ünlü bir siyasetçinin sözlerinden esinlenerek "güzel ve yalnýz ülkem" insanlarýna ve dünyaya þunu söylemek istiyorum: Dünya tarihinde hiçbir siyasal, ekonomik veya toplumsal olay tesadüfen veya rastgele veya kaderle veya tanrýsal istençle oluþmuþ olamaz. Bunlar kitlesel büyük eylemler, ekonomik kriz, kaos, salgýn hastalýklar bile olsa dünya egemenliðini ele geçirmeye yönelik her siyasal, toplumsal ve tarihsel olayýn karanlýk salonlarda düþünülerek önceden planlandýðýný, tasarlandýðýný ve ondan sonra oluþturulduðuna emin olmak gerekir.

Kuþkusuz, Siyonizm ne kadar tehlikeliyse, Yahudi düþmanlýðý antisemitizm de o kadar tehlikelidir. Yahudi halkýnýn büyük çoðunluðunun bu görüþlere katýlmadýðýna hatta haberlerinin bile olmadýðýna inanýyorum. Ancak bu, ABD ve Ýsrail politikalarýnýn eleþtirilmesine, uluslararasý siyasal geliþmelerin ve özellikle bu ikilinin dýþ politikada attýðý her adýmýn çok yakýndan ve dikkatle izlenmesine bir engel deðildir. Ýnsanlýðýn ýrkçý, þoven ve þeriatçý yapýlarý ve anlayýþlarý tasfiye ederek yeni bir evrensel etik anlayýþa kavuþacaðýna olan umudumu yitirmek istemiyorum.

NOT: Kitabý Mukaddes'ten yapýlan alýntýlarda Ýngilizce çeviri "The Holy Bible, New International Version, Zondervan Publishing House, 1986, USA" temel alýnmýþ; Ýngilizceden Türkçeye tarafýmca çevrilmiþtir. "Kitabý Mukaddes, Kitabý Mukaddes Þirketi, Ýstanbul, 1974" ile "Kutsal Kitap, Yeni Çeviri, Kitabý Mukaddes Þirketi, 1. Basým, Aðustos 2001" çevirileri de göz önünde bulundurulmuþtur.