Ýçine koyabileceðin bir karanlýðýn olmadan, bir ýþýðýn olamaz. -Arlo Guthrie |
|
||||||||||
|
“…Zayýf, daima adalet ve eþitlik ister, halbuki bunlar kuvvetlinin umurunda bile deðildir… “Aristoteles Akþam yemeðine çala kaþýk baþladým. Ne yediðimi bile bilmiyordum. Bir ara acýdan yüzümü buruþturmuþum ki, eþim sordu. - Neyin var, sanki bir þey düþünüyorsun, hayýrdýr bir yerin mi aðrýyor? Eþime ne düþündüðümü söylesem, o da benim gibi üzülecek, en iyisi mi kestirmeden yanýt verip, kuþkusunu içinden atayým istedim. - Turþu çok acýymýþ, dilim fena yandý. Midem saðlam deðil biliyorsun. Otuz yýllýk hayat arkadaþým, baþtan savýldýðýný anlamýþtý. Üsteledi; -Yoo, sende bir þey var caným, beni kandýramazsýn. Hadi söyle de acýn hafiflesin. Neren aðrýyor? Ona gülümsedim. Evet, kandýramamýþtým. -Sol yaným aðrýyor caným, sol yaným. Söylesem senin de aðrýyacak. Baksana, yemek mi beni yiyor ben mi yemeðimi yiyorum. -Farkýndayým caným, sen acý turþu biber yemezdin. Hangi acýný bastýrmak istiyorsun? -Ýçim acýyor, sol yaným aðrýyor…. -Ergenekon, adý altýnda bir suçlu gibi der dest edilip, bu ülkeye ömrünü vermiþ prof, bilim adamlarýný, edebiyatçýlarýný, gazetecilerini, generallerini, sanatçýlarýný ve masum vatandaþlarýmýzý “terörist” gibi tutuklandý ve hapislere atýldý,hala içerdeler, onlarý düþündükçe, -Ýçim acýyor, sol yaným aðrýyor… -Þimdi þu uygulanan adalete bak. Eli silahlý daðda bayýrda gece terör estiren, gündüz namuslu vatandaþ gibi görünen 30 bin masum insaný öldürmüþ þu terörsitlere, savcýlar, hakimler gidiyor ayaklarýna, mahkeme kuruluyor, anýnda “tahliye” kararý çýkartýlýyor, yarým saatte salýnýyor ve evlerine gitmesi saðlanýyor, hem de hiç tutuklanmadan, adalet midir bu söyle? -Ýçim acýyor, sol yaným aðrýyor… Eþim kaþýðý masasýna býraktý, çenesini sýktý, o da gerilmiþti. -Haklýsýn… Konuþmak istiyordum, aðlamak istiyordum, baðýrmak ve çýðlýk atmak geldi içimden…Hýçkýrýklarým boðazýmda bir topak ayva parçalarý gibi týkanmýþ, kalmýþtý. Gözlerim doldu… -Bu kadar haksýzlýða ve teröriste prim veren bir devlet idaresine ben soru sorsam beni de atacaklar içeri, diye kendi içimde hesaplaþýyor ve yargýlýyorum kendimi. Eþim anýnda tepkisini vermiþti: -Sakýn böyle bir þey yapma, herkes susuyor sende sus. Bak eli kalem tutan gazeteci Mustafa Balbay tam 229 gün hapis yatmýþ, sende mi içeri gireceksin? Ya biz oðlumla sensiz ne yaparýz? Sesli düþüncelerimin freni tutmuyordu. Eþimin gözlerinde ekili korkunun tohumlarý büyümekteydi. Evet, korku kültürü bizim evin içine de girmiþti. Hükümetin amacý bizleri refaha sürüklemek olacakken korkuya sürüklemiþti. Acý daha da büyüdü içimde…Birbiri ardý sýra koþan sözcükler, dudaklarýmdan hýzla dökülmekteydi. -Bu Hüseyin Üzmezlerin hakim ve savcýlarý, eli kanlý çocuk katillerini yarým saat içinde “suçsuz” bulup salýyorsa, peki neden, bu ülke için çýrpýnan, hastane kuran, binlerce can kurtaran Prof. Mehmet Haberal’ý hasta yataðýnda tutukluyor? Kýsa bir suskunluk geçirdikten sonra sesim aðlamaklý çýkmýþtý: -Söyle bu mudur adalet? -Ya kanserle savaþan bilim adamýmýz Erol Manisalý, o teröristlerle savaþan askerlerimiz neden demir parmaklýklarýn ardýnda ve hala öldüðü halde davasý devam eden Prof.Türkan Saylan neden yarým saatte davasý bitmiyor, özgür kalmýyor? Eþim baþýný salladý ve yumruðunu masaya vurdu. -Sen kime hesap soracaksýn? Hangi vicdana sýðdýracaksýn bunca haklý sorularýný? Görmedin mi, haberlerde sayýn valimizle görüþmek isteyen gazilerimize gösterilen itibarý? Eþimle bu kendi kendimize sorup yanýtladýðýmýz soru cevap þeklindeki diyalog, gerçekten sol yanýmýzdaki acýyý arttýrmýþtý. Çok farklý bir kalp aðrýsýydý bu. Vataný ve vatandaþý için acý çeken iki kederli insandýk. Gazileri televizyonda gördüðümde yüreðime “cýzz” diye ateþ düþmüþtü sanki. O yiðit ve mert genç delikanlýlar, tekerlekli sandalye ile yarým canlarý ile gelmiþler, þehrin en üst basamaðýnda duran valiye hak arayýp, hesap sorup bilgi alacaklardý. Öyle ya, neden o teröristlere kurþun sýktýrmak için görevlendirdin de þimdi özgür býrakýyorsun? Peki, neden benim kaybolan kolumun, bacaðýmýn ve eksik organýmýn hesabýný sormamý engelliyorsun? Peki neden verdin bu gazi madalyasýný bana? Ne yaptý vali? Emir verdi korumalarýna ve gazileri kovdurdu ve aþaðýladý. Daha sonra gözlerimin perdesine düþüverdi ardýndan da þehit ana ve babalarýn o yürekleri, o baðýrlarý yýrtan çýðlýklarý, tüylerimi diken diken yaptý. “Ah, Baþbakan…Ah, Cumhurbaþkaným… Ah, Genelkurmay Baþkaným, neden oðlumu ölüme sürükledin? Madem þehit oðlumun kaný yerde kalacaktý da, neden oðlum boþ yere öldü? Oðlumun katilleri masum olacaktý da, ben de mi oðlumu terörist yetiþtirseydim, ha ben de mi? Geri ver oðlumun canýný bana?..” Ya ben, artýk dayanamýyorum. Midem bulanýyor, kusacaðým… Bu yapýlan haksýzlýða karþý, bu feryat ve figanlara karþý kim olsa dayanamaz. O þehirde halkýn gýrtlaklarýndan zýlgýtlar semalara yükselirken… Ýmralý’daki çocuk katilinin afiþleri ve bayraklarý havada sallanýrken, Aklýma düþen baþka bir görüntü daha vardý… Çanakkale’de 57. Alayýn son þehidi… Hani, ölmeden önce çam aðacýna 57. Alayýn sancaðýný baðladýktan sonra yere düþen naaþý geldi gözlerimin önüne… O kutsal aný izleyen bir Anzaklý asker ise bir bayraða bir yerdeki þehit olmuþ Mehmedime duygu yüklenerek bakmýþ ve bayraðý alýp göðsüne saklamýþtý… Ýþte o an var ya o an…. Ýþte o Anzaklý askerin yaptýðý ve daha sonra söylediði sözleri, yüreðime düþen incilerdi… “…O asker bir Türk askeriydi ve ölene kadar yere düþürmediði bayraðýný, kutsal saymýþ aðaca baðlamýþtý, yere düþmemesi için bende göðsümde sakladým o bayraðý…” Bayraðýmýz iþte bu derece yüce bir deðere sahipken, þimdi alýnan bir kanun maddesi ile araçlarýmýzda dahi taþýmamýz istenmediði, sanki hiçe sayýlýr gibi bir zamana tanýk gözlerimiz… Önde vali arkada çiçekçi ve þekerci alkýþlarla zafer kazanmýþ gibi karþýlýyorken bu þehitlerimizin, katillerini… Bu mu mantýk? Bu mu vicdan? Ýç yolculuðuma bu sorular sürüklenirken yýllar önce bir dostun sözleri de eþlik ediyordu: “Adaletin küçüldüðü ülkelerde artýk büyük olan suçlulardýr.” Bu mu adalet? Ben nasýl yýkýlmam ya, nasýl? Daðlar bile yýkýlýr, daðlar bile… Emine Piþiren/Edremit-Akçay 22.Ekim.2009 Saat:20:15
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Emine Piþiren, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |