..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Aðlamak da bir zevktir. -Ovidius
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Pastorel > Akasya




25 Ekim 2009
Sesler Ayaklar ve Yunuslar  
Akasya
Dünyanýn benden haberi var mý bakalým? En azýndan þu anda kimsenin benden haberi yok, bu kadarý kesin.


:AHBJ:

Yattýðým yerden yalnýzca ayaklarý görebiliyorum. Bodur çalýlarýn arkasýndaki otlarýn üzerinde yatýyorum. Sabah güneþi otlarýn üzerindeki çið damlalarýnýn arasýndan parlýyor. Burnuma hafiften bir toprak kokusu geliyor. Bir de buralardan bir erkek kedinin geçmiþ olduðunu anlýyorum kokudan. Çalýlarýn hemen dibinde yattýðým için hiç kimse beni görmüyor. Kimseden saklandýðým yok aslýnda. Sahilde yürümeye baþlamadan önce içtiðim o kopkoyu kahve, sonra da arka arkaya bir yýðýn sigara biraz sert kaçmýþ olmalý ki yürürken birden baþým dönmeye baþlamýþtý. Birkaç sarhoþ adýmdan sonra kendimi bu çalýlarýn arkasýnda boylu boyunca yatar buldum. Yerimden hiç þikayetim yok. Islak otlar biraz sýrtýmý üþütmüþtü baþlangýçta ama doðruca yüzüme vuran güneþle sýcacýk oldum þimdi. Çalýlarýn arasýndan pürüzsüz denizin üzerinde uçan kuþlarý ve bir de denizle benim aramdaki yürüyüþ yolundan geçen ayaklarý seyretmek eðlenceli oluyor. Ýnsanlar benim farkýmda bile olmadan geçip gidiyorlar önümden. Ýþte bir çift siyah topuklu ayakkabý geçiyor þimdi biraz aceleci adýmlarla. Ýnce, ten rengi naylon çoraplar, görebildiðim kadarýyla oldukça biçimli bacaklar. Yani bileklerden biraz yukarýsýna kadar. Ahenkli týkýrtýlar uzaklaþýrken yanýbaþýmda bir kedi beliriyor sessizce. Neredeyse sürünür gibi yürümesine bakýlýrsa bir kuþun peþinde olmalý. Baþýmý biraz kaldýrsam görebilirim herhalde. Ama kýmýldamýyorum. Kedi adýmlarýný hýzlandýrdýðý sýrada ince bir cývýltý ve kanat sesleri geliyor. Minicik bir serçe tam yüzümün hizasýndan hýzla uçup çalýlarýn üzerine konuyor. Kedi de sanki biraz önce pusuya yatan o deðilmiþ gibi istifini bozmadan yürüyüp uzaklaþýyor. Tam doðrulmaya niyetlendiðim sýrada topuklu ayakkabýlarýn kaybolduðu yönden bana doðru yaklaþan ayak sesleri duyuyorum. Birkaç kiþi aralarýnda konuþarak bana doðru geliyorlar. Kalkmaktan vazgeçiyorum elbette. Çalýlarýn arasýndan öylesine doðruluversem kimbilir akýllarýna ne gelir. Benim aklýma gelebilecek birkaç þey var ve hepsi de epey utandýrýcý.
Evet, þimdi tam karþýmda üç çift spor ayakkabý var. Durdular. Niye ki? Ayakkabýlarýn sahipleri konuþmayý da býraktýlar. Ses çýkarmadan öylece duruyorlar. Acaba çalýlarýn arasýndan beni mi fark ettiler. Yok, hayýr. Ayakkabýlar denize dönük olduðuna göre bir þeye bakýyor olmalýlar. Evet, þimdi ben de gördüm neye baktýklarýný. Güzel bir yelkenli var denizin üzerinde. Bir tanesi içini çekip “Keyfe bak,” diyor. Öteki “Þu bir damlacýk rüzgar o koca yelkeni ne biçim þiþirmiþ,” dedikten sonra ekliyor, “acaba yelken kullanmak zor mudur?” “Yok caným,” diyeni þu en küçük ayakkabýlarýn sahibi olmalý, çünkü bu bir kýz sesi. “Ne olacak ki, iplerini çektin mi açýlýyordur yelkenler. Sonra da rüzgara çevirirsin olur biter.” Yelkenli, peþinde gürültücü bir martý sürüsüyle süzülerek uzaklaþýyor. Ama önümdeki ayaklar yerlerinden kýmýldamýyorlar hala. Bir kaðýt hýþýrtýsý, ardýndan yere dökülen birkaç kýrýntý. “Güzel poðaçalarmýþ. Þimdi bir de çay olacaktý,” diyor bir tanesi. Ýyi de kardeþim, kahvaltý edecek baþka yer bulamadýnýz mý? Biraz ileride bir bank var, gidip oraya otursanýza. Tamam, onlar da gördüler banký galiba. Yürümeye baþladýlar. Ama çok fazla uzaklaþmýþ olamazlar, çünkü hala seslerini tam yanýbaþýmdaymýþ gibi duyuyorum. Anlaþýlan deniz kenarýndaki kayalarýn üzerine oturdular. Ne yapalým, ben de biraz daha yatarým burada. Elbet önünde sonunda giderler.
Yere dökülen kýrýntýlarýn çevresine serçeler toplanýyor. Cývýldaþarak, hoplayýp zýplayarak karýnlarýný doyuruyorlar. Sonra birden telaþla havalanýyorlar. Bir bisiklet geçiyor hýzla. Ardýndan bir tane daha. Ve ikinci bisikletin arkasýndan telaþla koþan bir köpek. Epey iri bir hayvan olmalý, sarý patileri pek kocaman. Biraz da þiþko, göbeðini görebiliyorum. Baþýný göremiyorum ama seslerden anlýyorum, soluk soluða kalmýþ koþmaktan. Bir an durur gibi oluyor, ileriden biri sert bir sesle “Viktor, gel buraya!” diye baðýrýyor. Baðýranýn biraz önce geçen bisikletli olduðunu tahmin ediyorum. Viktor, sahibinin sabah sporuna eþlik etmek için lokomotif gibi soluyarak uzaklaþýyor.
Burada yatmaktan sýkýlmaya baþladým artýk. Caným kalkýp yürümek istiyor. Ama þu kahvaltýcýlar hala gitmediler. Gevezelik ediyorlar. Hiç de ilginç þeyler konuþmuyorlar üstelik. Öðrenci olmalýlar. Sýnavlar, hocalar, dersler. Konuþmalarýnda bol bol ekonomi terimleri geçtiðine göre iktisat falan okuyor olmalýlar. Zavallýcýklar. Býrakýn bunlarý da keyifli keyifli kahvaltýnýzý edin þimdi. Baksanýza deniz ne kadar güzel parlýyor. Kuþlar cývýldýyor. Üstelik her yan yemyeþil. Tadýný çýkarýn bütün bunlarýn. Sonra da kalkýn gidin ki ben de evime dönebileyim. Ama yok, takmýþlar efektif prodüktivite dedikleri bir þeyin hesabýna. Kýz heyecanla bilmem ne yüzdesinin alýnmasý gerektiðinde diretiyor. Oðlanlar buna þiddetle karþý çýkýyorlar. Akþama kadar konuþur bunlar. Ne yapsam acaba? Otlarýn üzerinde yavaþ yavaþ sürünerek onlardan uzaklaþmayý denesem. Sonra da bir ara hýzla doðruluveririm. Zaten kendilerini öyle kaptýrmýþlar ki benim farkýma bile varmazlar. Ama yine de biraz uzaklaþmam þart. Hemen dibimdeler çünkü.
Demin pusuya yatan kedinin yaptýðý gibi hiç ses çýkarmadan yüzükoyun dönüyorum. Baþýmý yukarý kaldýrmaya cesaret edemediðim için yanaðýmý ýslak otlara dayýyorum. Taze ot kokusu ne güzel. Dirseklerimden güç alarak geri geri sürünmeye baþlýyorum. Þöyle birkaç metre uzaklaþsam yetecek. Ama o sýrada yeniden ayak sesleri geliyor. Tok adýmlar bunlar. Bu ayak seslerinin sahibi kesinlikle yüz kiloluk bir adam olmalý. Sürünmeyi býrakýp kýmýldamadan yatýyorum. Kösele tabanlý, kocaman, büyük olasýlýkla kahverengi deri, cilalý ayakkabýlar görmeyi beklerken burnumun biraz ilerisinden bir çift rengi belirsiz, yýpranmýþ, paramparça olmuþ ayakkabý geçiyor. Üzerlerine dökülen pantolonun paçalarý lime lime olmuþ. Üstelik hiç de düþündüðüm gibi koca ayakkabýlar deðil bunlar. Ama adýmlar neredeyse yeri sarsýyor. Minik ayaklý bir dev geçiyor sanki. Adýmlar biraz ileride duruyor. Baþýmý hafifçe çevirdiðimde hala görebiliyorum ayaklarý. Sonra devasa, yamru yumru bir çuval iniyor yere. Çuvalý yere býrakan adam çekiþtirerek çalýlarýn hemen önündeki elektrik direðinin dibine götürüyor, direðe dayýyor. Ardýndan da kendisi yere çöküyor, sýrtýný çuvala yaslýyor. Þimdi baþýmýn biraz ilerisinde lekeli bir kot pantolonun içinde çelimsiz bir popo var. O kadar yakýnýmda ki pantolonun yan tarafýndaki sökükten içindeki esmer teni bile görebiliyorum. Sonra bir çakmak sesi ve ortalýðý saran sigara kokusu. Oh, ne güzel de kokuyor. Þimdi benim de caným sigara istedi. Ýþe bak, millet oturmuþ kahvaltý ediyor, sigarasýný içiyor, ben burada kýpýrdamadan yatmak zorundayým. Bu koca çuvallý adamcaðýz sigarasýný bitirene kadar oturur burada kesinlikle.
Ýyi de ben ne yapacaðým? Kýpýrdasam duyar. Benim sürünerek uzaklaþma planým iptal oldu. Üstelik yanaðýmý dayadýðým yerde topraðýn içine gizlenmiþ küçük bir kaya varmýþ. Yanaðýma batmaya baþladý. Baþýmý hafifçe çevirip çenemi topraða dayýyorum. Tamam, böylesi biraz daha rahat. Yani boynum aðrýmaya baþlayana kadar. Burnumun dibinden bir karýnca kafilesi geçiyor. Serçelerden artan kýrýntýlarý yüklenmiþ gidiyorlar. Kimbilir nereye taþýyorlar? Yollarýnýn üzerindeki ufak bir taþýn çevresinden dolaþýyor kimileri. Kimileri de taþýn üstünden aþmaya çalýþýyor. Zor bir hayat. Ne yapalým, herkesin derdi kendine. Onlar en azýndan evlerine gidebiliyorlar. Ben burada çakýldým kaldým. Demin ortalýk sakinleþtiði sýrada acele etmeliymiþim. Þimdi burasý yol geçen hanýna döndü. Ýkide bir önümden ileri geri ayaklar geçip duruyor. Sabahýn bu saatinde burada amma da trafik varmýþ meðer. Þimdi de bir çift koþucu geçiyor. Biri mavi, biri beyaz eþofmanlý, gýcýr gýcýr spor ayakkabýlar giymiþ iki hanýmefendi. Hanýmefendi olduklarýný onlarla birlikte havaya yayýlan parfüm kokusundan anladým. Tabi bir de koþma biçimlerinden. Yani onlarýnkine de koþmak denebilirse. Kaplumbaða hýzýyla gidiyorlar, yalnýzca adým atarken biraz yukarý zýplýyorlar o kadar. Bir de oflaya puflaya soluyorlar. Eminim koþularýný bitirdikten sonra evin balkonunda oturup þöyle güzel bir sabah kahvesi içerler, tabi yanýnda da birkaç kurabiye, bir dilim kek eksik olmaz. Eee, ne de olsa sabah sabah o kadar spor yaptýlar. Eminim kekleri de fýrýndan yeni çýkmýþtýr. Kimbilir ne lezzetlidir.
Anlaþýlan karným acýkmaya baþladý. Þimdi ben de eve gitsem, güzel bir çay demlesem. Balkondaki masaya güzel bir kahvaltý sofrasý hazýrlasam. Radyoyu açsam. Güzel bir müzik çalýyor olsa. Ama haberler olmasýn. Sabah sabah haberleri dinlemekten nefret ediyorum. Bir de güzel bir güne gazeteyle baþlamaktan. Þu sabah gazetesiyle keyif yapanlarý hiç anlamýyorum. Nasýl olsa gün içinde insan iyisiyle kötüsüyle her þeyden haberdar oluyor. Sabahýn köründe “Dur bakalým, dün dünyada neler olmuþ?” demenin ne alemi var? Zaten kaç tane iyi haber olur ki bir gazetede? Mutlaka bir yerlerde bir terslik olmuþtur. Ya kýzarsýn, ya üzülürsün, ya canýn sýkýlýr. Neymiþ efendim, dünyadan haberdar oluyormuþ insan. Dünyanýn benden haberi var mý bakalým? En azýndan þu anda kimsenin benden haberi yok, bu kadarý kesin. Ve buradan kalkana kadar da olmayacak.
O da nesi? Bizim çuvallý bir sigara daha yaktý. Bir derdi mi var bu adamýn? Niye öyle birbiri üstüne sigara yakýyor ki? Belki de yalnýzca yorulmuþtur. O koca çuvalý taþýmak kolay mý? Þu karýncalara acýyordum demin. Bu adamcaðýzýn iþi daha da zor. Caný çýkmýþtýr buraya gelene kadar. Zaten çelimsizin teki. Üstelik de çok sigara içiyor baksana. Anlaþýlan adamýn sigara dumaný sabah sporuna çýkmýþ hanýmlarý biraz rahatsýz etti. Ýkisi de yapmacýk bir sesle öksürdüler. Sonra da adamýn biraz ilerisinde durdular. Adam onlarý tanýyor olmalý. Ýleri uzattýðý ayaklarýný hafiften karnýna çekip “Günaydýn Nurten abla,” dedi. Nurten abla mavi eþofmanlý olaný herhalde. Çünkü adamýn yanýna yürüyen o oldu. “Baksana Recep,” dedi. “Dün kýþlýklarý kaldýrýrken üç beþ parça eþya ayýrdým. Bize gel de sana vereyim onlarý. Ýþine yarayanlarý sen al, kalanlarý da ihtiyacý olan birine verirsin artýk.” Recep sigarasýný yere bastýrýp söndürdü. Ayaða kalktý. “Saðol abla. Þu eþyalarý býrakýr býrakmaz gelirim,” dedi.
Tamam, bu iyi iþte. Þimdi gidecek demek ki. Ama yok. Benim þanssýz bir günüm olmalý bugün. Nurten abla onunla çoluk çocuk muhabbetine giriþti. Küçük oðlanýn dersleri nasýlmýþ, kýz seneye ne yapacakmýþ, geçen gün onlara gelen adam kimmiþ falan filan. Bu Nurten abla ya konuþmayý pek seviyor ya da koþmaktan yorulmuþ. Beyaz eþofmanýn pek söze karýþtýðý yok. Biraz açýkta duruyor. Arada sýrada olduðu yerde koþar gibi bir takým hareketler yapýyor. Bir an önce yeniden yola çýkmak için sabýrsýzlanýyor olmalý diye düþünüyordum ama yine yanýlmýþým. “Günaydýn Erol,” diye seslendi cilveli bir sesle. Ben önümden geçecek ayaklarý beklerken bir bisiklet geldi, tam karþýmda durdu. Bir çift makosen pedallardan inip yere bastý. Güzel bir keten pantolon, kaliteli makosenler. Erol þýk bir adam olmalý. Görebildiðim kadarýyla her þeyi yepyeni, gýcýr gýcýr. Bisikletinin tekerlekleri bile tozlanmamýþ sanki. “Günaydýn Merve, ne var ne yok?” derken sesi bile ütülü gibi çýkýyor. Merve yerinde zýplamayý býrakýp Erol’un yanýna doðru bir iki adým attý. “Nurten ablayla sabah biraz koþalým dedik,” diye çok gerekli bir açýklama yaptý. “Ýyi etmiþsiniz, hava da çok güzel bu sabah,” diye onu onayladý Erol.
Bir dakika, bu ütülü sesi tanýyorum ben. Tam nereden tanýdýðýmý düþünürken yanýt yukarýdan geldi. “Viktor, gel çabuk buraya,” diye baðýrdý Erol bambaþka bir sesle. Koþuþturan patiler gelip bisikletin dibinde durdular uysal uysal. Sonra sert bir “Otur yerine,” komutuyla Viktorcuk olduðu yere çöktü. Þimdi artýk onun yalnýz patilerini deðil kafasýný da görebiliyorum. Yaþlý bir köpek olmalý. Sarkýk kulaklý, melankolik suratlý bir hayvan. Kafasýný patilerinin üzerine dayadý, kahverengi gözleri sahibinin makosenlerine çevrili bekliyor. “Ay, bayýlýyorum bu Viktor’a,” diyen Merve elini uzatýp kafasýný okþayýnca Viktor kuyruðunu sallamaya baþladý. Ama yerinden hiç kýmýldamýyor. Merve’nin uzun, sarý saçlarý var. Viktor’u okþarken eðildiði için saçlarýnýn uçlarýný görebiliyorum. Bir de elini. Beyaz, narin bir el. Bilekte ince bir altýn zincir, zincire takýlý minik bir altýn kalp, bir nazar boncuðu ve birkaç ufak süs daha. Kýzýn geri kalanýný tahmin etmeye çalýþýyorum bunlardan. Kýz olduðuna karar verdim bir kere. Yaklaþýk otuzlarýnda olmalý. Týrnaklarýna bakýlýrsa bakýmlý bir kýz. Demin havaya yayýlan parfüm de onunki, çünkü þimdi koku önümde sallanan saçlarýndan geliyor. Bir süre daha Viktor’un kafasýný okþayýp doðruluyor. Erol “Her sabah bunu böyle dolaþtýrmak gerekiyor iþte,” derken yine eski kibar sesine dönüyor. Merve anlayýþlý bir sesle “biliyorum,” diyor. “Yani pencereden görüyorum hep,” diye ekliyor aceleyle.
Hemen kafamda hikayeyi yazýyorum. Þimdi bu Merve Erol’a aþýk, sabahlarý köpeðini gezmeye çýkardýðýný bildiði için Nurten ablasýný tam o saatte sahilde birlikte koþmaya ikna etti. Böylece her sabah karþýlaþacaklar, sohbetler edecekler, sonra da… Neden olmasýn? Her zaman böyle þeyler duyup okumuyor muyuz? Belki Erol da Merve’ye ilgisiz deðildir. Baksana ne kadar kibar kibar konuþuyor onunla. Tamam da þimdi bu ikisi burada onlarý nikah memurunun karþýsýna götürecek olan muhabbetin ilk adýmlarýný atmaya baþlayacaklarsa ne yaparým ben. Nurten abla “Neyse, ben gideyim çocuklar,” derse, bunlar da gidip þuracýktaki kayalarýn üzerine otururlarsa. Sonra da saatler sürecek bir gevezeliðe baþlarlarsa. Yok, en azýndan kayalarýn üzerine oturamazlar. Bizim öðrenciler hala oradalar. Þimdi konularý baþka. Politik bir þeyler konuþuyorlar. Öðrenci tabi, politika konuþmadan olur mu? Büyümenin, yetiþkinler dünyasýna dahil olmanýn ilk göstergesi. Þimdi baþlayacaklar politika konuþmaya ve ölene kadar devam edecek bu. Baþka her þeyleri deðiþse bile politika gevezelikleri asla deðiþmeyecek. Saðcýyken solcu, solcuyken saðcý olsalar, bugün savunduklarýný yarýn yerden yere vursalar ya da daha kötüsü unutup gitseler bile yine de politika konuþmayý býrakmayacaklar. Neyse, þimdi bu öðrenciler güzel bir bahar sabahý kayalarýn üzerinde oturup tatlý tatlý memleketi kurtarýrken bizim Erol’la Merve’nin muhabbetlerini baþka yerde yapmalarý gerekecek ya benim için önemli olan bu. Biraz ilerideki banka gidip otursalar bile yeter bana. Ben de amma uçtum. Erol’un evli barklý bir adam olmadýðý, Merve’yi evde kocasýnýn beklemediði ne malum. Zaten önümden bir yere gittikleri de yok. Orada dikilmiþ havadan, sudan konuþuyorlar. Nurten abla da Recep’i sorguya çekmeyi bitirdi anlaþýlan. Bu sefer bekleme sýrasý ona geldi. Recep yeniden yere çökmeyi doðru bulmamýþ olacak ki sýrtýný elektrik direðine yaslamýþ duruyor. Çuvalý yeniden sýrtlanmak için güç toplamaya çalýþýyordur belki.
Burnumun dibinde kýmýldamadan yatan Viktor birden doðrulup kalýn, öksürüklü bir havlama tutturmasaydý onlarýn gitmesini beklerken uyuyakalacaktým neredeyse. Niye havlýyor þimdi bu hayvan. Benim yüzümden olamaz. Deminden beri burun burunayýz ama ya beni hiç görmedi ya da umursamadý. Ýnsanlarýn böyle çalýlarýn dibinde yatmalarýnýn onu ilgilendirmediðini düþünmüþtür belki de. Köpekler kötü niyetli insanlarý hissederlermiþ. Ee, benim de onun sahibinin ve geri kalanlarýn bir an önce buradan çekip gitmelerini istemekten baþka kötü bir niyetim olmadýðýna göre. Zaten Viktor’un bana havlamadýðý belli oldu. Demin kuþlara pusuya yatan kedi þimdi bisikletin tekerleðinin arkasýnda duruyor. Sýrtýný kamburlaþtýrmýþ, kulaklarý arkaya yatýk, tüyleri dimdik. Viktor ön patilerini yere vurdukça kedi öfkeyle týslýyor. “Viktor, sus bakayým!” diyor Erol, ama aslýnda pek de umursadýðý yok belli ki. Merve’ye bisiklete binmenin yararlarýný anlatmaya devam ediyor kaldýðý yerden. Viktor’un havlamalarý arasýnda Merve’yle akþam üzeri bisikletle dolaþmayý kararlaþtýrmalarýný dinliyorum. Bak iþte, yanýlmamýþým. Nurten abla da durumun farkýnda olmalý. Bu muhabbeti bozmamak için kediyi uzaklaþtýrmaya karar verdi galiba. “Piþþt, piþþt,” diye seslenerek kediye doðru yürümeye baþlýyor. Kedi “Sanki ben burada durmaya çok meraklýydým da, sen asýl þu koca canavarý sustursana” der gibi bakýyor, sonra bir adým geri çekiliyor. Kedinin hareketi Viktor’u daha da coþturuyor. Melankolikliði falan kalmamýþ, yavru bir köpek gibi hoplayýp zýplýyor olduðu yerde. Ve kedi bir anda koþmaya baþlýyor. Hem de çalýlarýn arasýna, tam benim üzerime doðru. Peþinden Viktor. Kedi bacaklarýmýn üzerinden geçip yandaki minik bir aðaca týrmanýyor, iki dalýn arasýndan aþaðý bakýyor kýsýk gözleriyle. Viktor da aðacýn dibinde þimdi. Durmadan havlýyor. Ýþte bu fena oldu. Viktor’a susmasý için elimle iþaret etmeye çalýþýyorum umutsuzca. Hastenelerdeki hemþire resimleri gibi parmaðýmý dudaðýma götürüyorum. Benimki de iþ sanki. Hastanelerdeki insanlar bile o iþaretten bir þey anlamazken ben kalkmýþým köpeðin anlamasýný bekliyorum. Ama garip bir þey oluyor. Viktor susuyor. Kediyi býrakýp benim yanýma yürüyor. Kocaman kafasýný merakla bana doðru uzatarak tepemde duruyor. Bir süre baktýktan sonra kocaman diliyle otlarýn üzerindeki elimi yalamaya giriþiyor. Beni sevdi anlaþýlan, havaya diktiði kuyruðu bayrak gibi sallanýyor. Ama ben seninle oynayamam ki þimdi þapþal köpek. Yavaþça elimi kaldýrýp baþýný okþuyorum. Viktor bunu bir davet olarak alýyor. Yanýma uzanýyor, kafasýný patilerinin üzerine dayýyor. Þimdi artýk çalýlarýn arkasýnda yatan iki kiþi olduk. Viktor’un derin soluklarla yükselip alçalan iri, sýcak gövdesi bana iyice yaslanmýþ.
Birazdan ikimiz de uyuruz bu gidiþle diye düþünmeye baþladýðým sýrada Viktor birden baþýný kaldýrýyor, çalýlarýn arasýndan dikkatle denize bakmaya baþlýyor. Denizin üzeri çarþaf gibi dümdüz, pürüzsüz. Tek bir tekne bile yok. Arada sýrada suya dalýp çýkan karabataklarýn yarattýðý minik kýpýrtýlardan ve suyun üzerinde uyuklayan birkaç martýdan baþka hiçbir þey görünmüyor. Ama yok, ben de gördüm. Hemen karþýmda küçük bir þýpýrtýyla suyun üzerinde üçgen biçimi bir kuyruk belirdi, yumuþak bir dönüþ yaparak yeniden suya girdi. Biraz ileride bir tane daha. Onun arkasýnda siyah bir ýþýltý suyun üzerinde yükseldi, bir kavis çizdi ve daldý. Yunuslar bunlar. Hem de tam karþýmdalar. Dalýp çýkýyorlar, neþeyle oynaþýyorlar. Hiç bu kadar yakýna geldiklerini görmemiþtim. Bir tanesinin gülümseyen yüzünü bile gördüm. Ne kadar sevimliler. Bazen iyice yukarý zýplýyorlar, tümüyle suyun dýþýna çýkýyorlar, sonra havada bir takla ve ayna gibi parlayan denizde minik bir kýpýrtýyla sessizce yeniden dalýveriyorlar. Büyülenmiþ gibi ayaða kalkýyorum. Onlarý daha da yakýndan görmek istiyorum. Çalýlarýn arasýndan geçip deniz kýyýsýna yürüyorum. Kimsenin beni fark etmesine aldýrdýðým yok. Ama zaten fark eden de yok. Herkesin yüzü denize dönük. Konuþmalar kesilmiþ. Yunuslar oyunlarýyla bir tek beni deðil öðrencileri, çuvallý adamý, Nurten ablayý, hatta Erol ve Merve’yi de büyülemiþler. Hepimiz yüzlerimizde tatlý bir gülümsemeyle onlarý seyrediyoruz. Yaramazlar, sanki seyircilerinin farkýna varmýþ gibi daha da bir oyuncu oldular þimdi. Ýkisi ayný anda zýplýyor, dalýp gözden kayboluyorlar, sonra epey ileride yeniden beliriyorlar. Çok da hýzlýlar. Bir an yanýbaþýmýzdalar, bir an sonra bakmýþsýn taa açýklarda. Gözlerimi onlardan ayýrmadan gidip öðrencilerin oturduðu kayalara oturuyorum. Sigara paketimi çýkarýp bir sigara alýyorum. Çakmaðýmý arýyorum ama yok. Anlaþýlan çalýlarýn arkasýnda yatarken düþürmüþ olmalýyým. Dönüp çuvallý adama bakýyorum. Adam elimde yanmayan sigarayla ona baktýðýmý görüyor, cebinden bir kibrit çýkarýp uzatýyor gülümseyerek.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Akasya kimdir?

Yazýlarým beni tanýtmaya yeter diye umuyorum

Etkilendiði Yazarlar:
çocukluðunu koruyanlar


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Akasya, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.