PEKÝ, GERÇEKTEN HASTA ADAM MIYIZ? (-2-)

Siyasetçi de duymuyor, duyuyor da duymazlýktan geliyor.
Halk, hala siyasetçiye sesini duyurmaya çalýþmakta.
Ne deðiþti?

Dýþ ve iç borç kat be kat, katlandý.

Atatürk Cumhuriyetinde sýfýrlanan borçlarýmýz; içte ve dýþta öyle böyle deðil, enikonu arttý. Borcun kendisini deðil de borçlarýn faizlerini ödemeye çalýþýyoruz…

Ve sene 2009 þimdiki AKPartisi hükümet, baþýmýzda…
2007 yýlýndan beri "Sarý ampul" ün üzerinde "yedi çizgisi" olan sembolleri ile geldiler.

Ampuldeki o çizgiler neden "altý" deðil de "yedi tane" çizili, ne anlama geliyorsa?

Yoksa radikal Siyonistlerin, “kabala” dedikleri bir yan sokaðýn lambasý mý?

Neyse efendim biz konumuza dönelim, Kabala’ya dalarsak, hiç iþin içinden çýkamayýz. Oradan da Hz. Musa dönemine kadar gideriz.

AKP baþkaný Recep Tayyip Erdoðan, Ýstanbul Kasýmpaþa semtinde yaþamýþ olup, halkýn içinden bir insan… Önce Ýstanbul Büyük Þehir Belediyesi Baþkanlýðýný yürütmüþ ardýndan, oylarýn hemen hemen tamamýný almýþ ve hükümeti kurmak görevi verilmiþtir.

Güvendi Türk Halký ona...

Büyük çoðunlukla geldi oturdu o kýrmýzý ceylan derili milletvekili koltuklarýna...

Ne sözler verdi ne sözler?

Ne demiþti Baþbakanýmýz?

“Milletvekillerinin dokunulmazlýklarýný kaldýracaðým.”
Hani nerede o kanun?

Ne demiþti, Saðlýk Bakaný ve Baþbakanýmýz?

“Öðrencilerden saðlýða katký paylarý alýnmayacak”

Ama alýnýyor, hastanelerde. Oðlum bir üniversite öðrencisi ve ne zaman gitse hastaneye, 3.000TL. Saðlýk ocaðýnda ise 2.000TL. Alýndý.

1980 ile deðiþen Anayasa, artýk BABALAR gibi SATARIM yasasýna dönüþmüþtü...

"Gazi" ünvaný hak edenlerin haklarýný jet hýzýyla yasalar çýkartýp aldýlar.

Hýzla Türkiye Cumhuriyeti Topraklarýnda var olanlar, satýlmaya baþladýlar.
Karþý çýkanlar, doðruyu konuþanlar, bilim adamlarý, eðitimciler, öðretim görevlileri, hukukçular, asker ve General , hatta hasta yataðýndan bile alýndý bilim adamlarý, her Atatürkçü deðerli insanlarýmýz,"ERGENEKON" adý altýnda tutuklandýlar.
Konuþma ve düþünce özgürlükleri de ellerinden alýndý, Türk Ýnsanýnýn.

“Korku virüsleri” hýzla halký sarmaya ve bulaþmaya baþladý...

Sustuk...

Korktuk...

Baþ eðdik...

"Ya beni de içeri atarlarsa?" diye, kuþkular ve her an "tutuklanma" kaygýsý bulaþtý, insanlara.

Susurluk tepkisi, veremedi halk.

Hani"ýþýk kapama" eylemi...

Sýký mý sokaklara dökül, anýnda kodestesin...
Ve Türk insanýna, þehit yakýnlarýnýn ve gazilerimizin yüreklerine en acý darbe geldi...

Ýmralý'daki bebek katilinin emri ile Kandil'den akýn akýn gelen teröristleri; davul zurna ile zýlgýtlar çekilerek, havai fiþekler ile APO Posterleri ile karþýlandý, ama kimse kodese atýlmadý.

Gelen PKK teröristleri; alkýþlandý, zafer kazanmýþ kumandanlar gibi, þehit aileleri, Gazileri iten, tartaklayan eller onlara dokunmadý bile…
Öyle ya, Baþbakan TV’lerde o tarihi bir konuþmayý yapmýþtý:

"Hazmettire hazmettire alýþtýracaðýz, Türk Halkýna..."

Ýlk acý lokma verildi yüreklere, bakalým sindirebilecek miyiz?
Siyasetçiler, sandýk baþýna bizi koþturduklarýnda, vaat ettiklerini þimdi tutmuyorlar ve biz uykudayken çantamýz deðil bankadaki mevduatýmýz bile erimekte…

Toplumun bu kadar tepkisiz oluþuna þaþýyorum. Ruhsal dengeler de bozulmuþ olup; domuz gribi, kuþ gribi, kene ýsýrmasý, yok sars gribi korkularý ile hastalýklarýn oluþmasýnda, saðlam bir insanda yaþam kalitesinin düþmesinden artýk kuþku duymaktayým. Ýnsanýn kiþilik özelliklerinin belirlenmesinde genetik yapýnýn ve çevrenin etkisi týbben ispatlanmýþtýr.

Þimdi aklýmý üþüten, þu iki soru geldi:

Yoksa bir genetik deðiþim mi baþladý?

Bellek kodlarýmýzda mý, bir hasar var?

Dr. Balaban’ý anýmsadým, kanserdi ve Amerika’dan Türkiye’ye geldi, Türk insanýnýn vericiliðine, merhametine, acýma duygularýna sýðýndý. Ýlik nakli arayýþlarý ile görsel medyanýn baþköþesine oturmuþtu.
Milyonlarca kiþi sýraya girdi ve kan verdiler…

Ne oldu o kanlar?

Benim aklýma öyle senaryolar düþüyor ki… Mesela;

“Türklerin Genleri” üzerinde çalýþýlmýþ, olabilirler.

Türklerin düþünceleri kopyalanamaz mý?

Amerika’nýn dýþ siyaset arenasýnýn usta oyuncusu, Henry Kissinger bakýn ne büyük bir söz etmiþ:

“Petrolü kontrol ederseniz, uluslarý kontrol edersiniz.

Yiyeceði kontrol ederseniz, insanlarý kontrol edersiniz.”

Son günler genetiði deðiþtirilmiþ “ölüm tohumlarý” için bakanlar William Engdahl’ýn Türkçemize çevrilmiþ,

“Ölüm Tohumlarý” adlý kitabý okumalarý gerekiyor, anlaþýlan.
Öyle ya, koskoca Tarým Bakaný Mehti Eker bakaný mikrofonlarda konuþuyor;

“Ýçinde olmayan bir þey yazýlmaz.”

Ee, peki bazý gýda maddelerinde ,“Ýçinde alkol ve domuz yaðý içermemektedir.” Diye ek bir not düþülüyorsa, neden zararlý olan bir maddeyi not eklenmiyor?

“Sigara ve alkol saðlýða zararlýdýr, öldürücüdür” diye, insan saðlýðýný düþünen yetkili bakanlýk, þimdi neden GDO hakkýnda bir uyarý yazýsý eklemiyor?

Bu bir çeliþki ve güven kaybýna neden olacak bir tavýrdýr.
Küresel güçler çaðýn savaþý olan, üçüncü dünya savaþýný çoktandýr baþlattý bile. Ýþin en hazin gerçeði de bu Genetiði Dokusuyla Oynanmýþ, ölüm tohumlarýnýn yeni ekilmediðidir.

(*)”…Kissinger’ýn ve ünlü Rockefeller ile Monsanto GDO ölüm tohumlarý projesine tam 50 yýldýr imza atmýþlar. Artýk yiyeceklerimiz dýþ güçler tarafýndan kontrol edilmektedir. Çünkü topraðý ekip biçmekte olan çiftçi her an yeni tohum almak zorunda.
Nükleer savaþlar askýda kaldý, eþiðimizden içeri giren GDO ile “Gýda Savaþlarýnýn tetiðine basýldýðýný” düþünen, sadece ben deðilim…”

Nedense dünlerimizi ve yaþadýklarýmýzý unutur olduk...
Korkularýmýzdan sonra “mutsuzluk ta “ bulaþtý bir virüs gibi…

Hani fi tarihte Rusya'nýn bize verdiði bir kimlik vardý. Okul sýralarýnda tarih hocamýz anlatýrken, içimize sindiremediðimiz bu verilen kimliðe öfkelenir, tepki verirdik.

"Hasta Adam, deðiliz." diye...

Þimdi sorarým kendime ve size;

"Peki, Hasta Adam mýyýz, gerçekten? "

Üzgünüm...

Üzgünsünüz...

Üzgünüz...

Güzel yurdum; içte ve dýþta saðlýklý, akýlcý, çaðdaþ bir siyaseti hak ediyor…

Güven yitirdik ve kime güveneceðimizi de þaþýrdýk…
Bizi yöneten 60. siyasi iktidar, her ne kadar kara çalýp, yargýlasa da ATATÜRK CUMHURÝYETÝNÝN ve LAÝK yýlmaz bekçisi olan TÜRK ASKERÝNÝ,

Türk halký, TÜRK SÝLAHLI KUVVETLERÝNÝ ilelebet sevmeye ve güvenmeye devam edecektir.
Askerimizin þimdiki suskunluðunu, ulu önderimizin aþaðýdaki bir “vasiyet” gibi, “sözlerine sadýk kalmalarýndandýr” diye, düþünmekteyim.

“Hiçbir zaman saldýrgan olmayý düþünmemiþ olan ve fakat daima haksýz saldýrýya uðrayacaðýný hesap eden bir ulusun ordusu olarak, ordumuz uzun bir seferden sonra hemen diðer bir sefere baþlayacakmýþ gibi maddi ve manevi yönden hazýr bulunmalýdýr. (1924, Ankara) (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. I, s. 351-)…”

Cumhuriyetimize karþý, Türk Ýnsanýna karþý, Türk askerine karþý yapýlan bu saldýrýlar ve ihanet açýlýmlarýný baþlatanlarýn, bir gün adalet terazilerinde tartýlacaðýný bilmeleri gerekir.

Cumhuriyetin asil yürekli ve yýlmaz bekçileri olan TÜRK ÝNSANI buna asla göz yummayacaktýr.

Bu böyle biline...


NE MUTLU TÜRKÜM DÝYENE…

Sevgi ve ýþýkla…

Emine Piþiren/Bursa
12.Kasým.2009
Saat:11.21


Kaynak: (*)Timeturk/Akif Beki/radikal.com.tr/04.11.2009-09:07”Gýda savaþlarý kapýmýzda mý?”