..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yanlýþ sayýsýz þekillere girebilir, doðru ise yalnýz bir türlü olabilir. -Rouesseau
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Arzu Kulaç Sevimli




25 Aralýk 2009
Ýlk Roman  
Aynaya baktým patlamýþ bir lastik gördüm!

Arzu Kulaç Sevimli


Bu sýra yine kaþýnýyorum. Hayalimin yaratýp, daðarcýðýmýn seslendirdiði yazýlasý karakterler doluþuyor rüyalarýma. “Okunasý bir kitabým var diyenin saf bir yaný kalmalý, yazanlar da en az karakterleri kadar, inanýlmaz olana inanmalý.” Diye fýsýldýyor her biri kulaðýma...


:CHCI:
Ýlk Roman

Aynaya baktým patlamýþ bir lastik gördüm!

   Yýllardan beri yazarým. Maksadýný aþan hadsiz cümle. Cümle Dostoyevski’ ait olsa hatta adam baþýna yüz yapýþtýrýp “Yüzyýllardýr yazarým” dese hiç de hadsiz olmayacak tabi. Bu yazýnýn sonuna Dostoyevski diye imza atamayacaðýma göre hemen düzeltiyorum. Yýllardan beri yazýyorum. Yazdýklarýmýn herhangi bir biçimi yok. “Ne yazýyorsun” diye soranlara verdiðim tek cevap; “yazý yazýyorum” Yani ilk romanýma baþlayana kadar öyleydi…

    Ýçinde boðulduðum ruhsal bir çöküntü sýrasýnda yazma eylemimin “Kendi kendine konuþmak”, yazdýklarýmý sürekli okumamýn “Kendini dinlemek” , nihayetinde yaptýðýmýn “Kendi çalýp, kendi oynamak” gibi anormal bir gidiþat olduðunu fark ettim ve bir þeyler yapmam gerektiðine karar verdim. Yaþ kemale ermiþ, üç onluðu birkaç birlikle birlikte devirmiþtim. Artýk benden baþka birilerinin gözüne de deðmeliydi daðarcýðým. Yýllardýr yazýyordum da ne üretmiþtim?
   Yazdýðým ne var ne yok bir araya topladým. Edebi incilerle bezediðim onca defterin en azýndan birinin, basýlmaya deðer bir þaheser olabileceðini umuyordum.
   Nafile uðraþlarým neticelendiðinde gördüm ki, bunca laf kalabalýðý içinde, sebatlý bir devremin ürünü olan bir deneme dýþýnda bütünlük arz eden hiçbir marifetim yoktur. Deneme dediysem o da aþkýn yalýn hali hariç, -ah,-eh,-de, -den, -bööö, hallerinin suyunu çýkardýðým bir derlemeydi. Yok, buna tam olarak derleme de denemezdi, galiba en doðrusu “denemecik” demekti. Evet, benim bir denemeciðim vardý. Fakat her “ben yazdým” diyen adsýz sansýz amatörün denemeciðini basacak bir yayýnevi, -Hadi parasý verildi bulundu diyelim- basýlan bu denemeciði alýp okuyacak tatminkâr bir okuyucu kitlesi var mýydý? Tabi ki yoktu. Burasý Japonya mýydý?

   Peki, ne yapmalýydým? Türkiye de en çok okunan edebi eser türünün roman olduðunu bilecek kadar iyi bir okuyucuyum. Belki de deðilim. Belki “kiþi kendinden bilir iþi” hesabý benimki. Aman ne fark eder? Sonuçta her yüz kiþiden sadece dördünün kitap okuduðu ülkemde, benim denemeciðin okunma ihtimali sýfýrdý. O halde neden hala duruyordum. Derhal bir roman yazmalýydým!

   Bu mutlu haberi eþime, yüzümde açan güller arasýna sýkýþtýrarak verdim.
   Ben: (kadýn, ev, bark, iþ, güç, baþkalarýna tuhaf gelen alýþkanlýk ve zevkler sahibi tip)
   _ Bir roman yazmaya karar verdim caným!

   Eþim: (Erkek, iþ güç, akýl, mantýk sahibi, eþinin tuhaf zevklerine anlayýþlý olma gayretli, gayet normal tip)
   _ Ne! (yüzünde söylenmemiþ bir bu eksikti ifadesi) Bak caným bu aralar sýkýldýðýný biliyorum ama roman yazmak pek kolay bir iþ olmasa gerek. Uykusuz kalýp yorulacaksýn.
   Ben: Hayýr seni ihmal etmeyeceðim.( seslendirilmemiþ alt metne cevaben) Bu ara çok yoðun deðilim. Hem bu bana iyi gelecek. Bunca zamandýr yazýyorum. Artýk yazdýklarýmý birileri okusun, benimde bir kitabým olsun istiyorum.
   O: Olmaz. Roman yazýyorum diye uçuk kaçýk þeyler yazacaksýn. Hýsým, akraba, eþ, dost, arkadaþ okuyacak. Eleþtirecek, yargýlayacak. Durup dururken canýmýz sýkýlacak,
   Ben: (yazýlarýmýn gizli gizli okunduðu þüphesini elimle savarak) Her roman yazan kendi hayatýný mý yazýyor sanýyorsun? Yoksa sen benim hayal gücümü küçümsüyor musun?
   O: Hayatým sorun da o ya, insanlar yazdýklarýný yaþadýðýný düþünebilirler. Hem ya kaldýramayacaðýmýz kadar ünlü olursan!
    Ben: Haydaaa!
   Korkmamasýný, gezegenimizde yazarlarýn amatör de olsa ordinaryüs profesör de, _hele de yaþýyorsa_ ünlü olamayacaðýný söyledim. Eðer kitabýn yazarý, reklam yýldýzý animasyon bir tavþansa onu bilemezdim. Sözlerimin doðruluðuna delil olarak adý saný duyulmamýþ yazarlarýn kitaplarýyla dolu kitaplýðýmýzý gösterdim. Ben de bir kitap yazacaktým ve insanlarýn ne düþüneceði umurumda deðildi.
   Neyse uzatmayayým sonunda onu çok yalnýz býrakmayacaðýma ve çok uçuk kaçýk bir senaryo kurmayacaðýma söz vererek, roman yazmak için eþimden izin alabildim. Bir þartla. Romaný ilk o okuyacaktý ve onu rahatsýz eden bölümler çýkarýlacaktý.

   Annemle de aramýzda benzer bir konuþma yaþandý.
   Ben: Bir roman yazmaya karar verdim anne!
Annem: ( Üniversite mezunu, eþitlik taraftarý, demokrat, günde üç gazete okuyan üstelik beðendiði köþe yazýlarýný kesip saklayýp tekrar tekrar okuyan emekli tip)
   _Kýzým otuz beþ yaþýna geldin. Bak bütün yaþýtlarýn anne oldu. Ben hala anneanne olamadým. Yýllardýr sabahlara kadar yazdýklarýný kitap, roman yazacaðýna da çocuk yap. Þimdi bu roman iþi kim bilir kaç sene sürecek Bu adama da yazýk! Cýk, cýk cýk…
   Normalde bu bölümü burada noktalayacaktým. Fakat romaný yazarken, karakterlerin birinde yakalanýp, kendimi ele vermek korkusunun beni bayaðý terlettiðinin de bilinmesini istiyorum. Hatta bu baþlangýç bilinçaltýma o kadar yerleþmiþ ki, romanda yan karakterlerden biri baþkaraktere þöyle söyler:
(Bana yaþattýklarý “nereye yerleþtirsem daha az batýcý olur” kaygýsýndan dolayý sinir olduðum “der” ya da “dedi” gibi kelimeleri bu hikâye boyunca kullanmamaya kararlýyým)Neyse yan karakter baþkaraktere þöyle söyler:
“Sanat insanýn iç gözünü bir daha kapanmayacak biçimde açar. Farkýndalýðýnýn seni ayný zaman da sakat da kýldýðýný anladýðýnda, diðerleriyle son baðlarýný da koparýrsýn. Yalnýzlaþtýkça diyeceklerin artar. Çünkü trafik azaldýkça gözün görüþü geniþler ve ancak bu zorlu sürecin nihayetinde sanat baþlar. Hissettikçe daha iyi çizersin. Çizdikçe daha çok yalnýzlaþýrsýn. Çünkü çizmek de yazmak gibi deþifre olmak demektir. Bir anlamda meydan okumak demek, görüyorum, duyuyorum, biliyorum, söylüyorum diye haykýrmak cesareti göstermek. Bu diðerleri için kabul edilemez bir baþkaldýrýdýr. Görüþ gücü ve patladýðý noktada seni kendine mahkûm kýlan kara mizah, insanlarý sana karþý dikkatli olmaya iter. Yalnýzlaþtýkça daha çok görür, gördükçe daha çok anlatmaya ihtiyaç duyarsýn…býdýbýdbdýdýdýdýdýdý….dýdýdýbýdbdýdbdý…ddýdý.býdýbýdýbýdýdýdýdýýdý…………býbýbdýdbýd …..“Ve ona biçilen rolü oynamayan oyuncu ünle baðlantýlý olarak ya saygýlý bir yalnýzlýða ya da tehditkâr bir yalnýzlýða ama sonuçta hak verilse de, verilmese de “salt” yalnýzlýða mahkûm edilir.”
    Meðer ne zor iþmiþ kitap yazmak!

    Anneme, eþime ve diðerlerine biraz olsun hak vermek durumundaydým. Çünkü okumak, yazmak gibi yalnýzlýðý zevk kýlan alýþkanlýklarým yanýnda, yan alanlarýmda bir kadýn için, hele evli bir kadýn için, pek de övünülesi faaliyetler olmayan müzik, tiyatro gibi eðilimlerim, bunlarýn eðitim ve uygulamalarýna harcadýðým yýllarým vardý. Ailemden, sosyal yükümlülüklerden, zorunlu ya da eðlenceli iliþkilerden çalarak, kendime kaçtýðým zamanlarýn sýk sýk hatýrlatýlmasýný istemiyorsam bu sevdayý sýcaðý sýcaðýna yaþayýp, en kýsa zamanda bitirmek gerektiði bilinciyle kollarý sývadým. Sanýrým bu sebeple konu ya da taslak beni pek oyalamadý.
   Kaba bir projelendirmenin ardýndan bilgisayarýn baþýna oturup yazmaya baþladým. “Bütün gün parmaðýndaki yüzükle oynamýþtý. Her biri birer ruhsal tahlil uzmaný olan…diye vurucu bir cümleyle baþlayan ilk bölümü sadece iki günde yazdým. O heyecanla güvendiðim iki edebiyat öðretmeni arkadaþýma postalayýp, yazým hatalarýný düzeltmelerini ve kanaatlerini bildirmelerini istedim. Birinden hemen ertesi gün telefon geldi.
   “Harika bir hikâye. Bir tane daha yaz da bilmem ne yarýþmasýna katalým.”
   “Hayýr, olmaz. Bu bir hikâye deðil, yazdýðým romanýn ilk bölümü”
   “Roman mý yazýyorsun! Vallahi helal olsun. Tüm bölümleri gönder, nokta virgüle ben göz kulak olurum.”

   O gazla ikinci bölüme baþladým. Birkaç gün sonra benzer bir konuþma da ötekiyle gerçekleþti. Ýkinci bölümü de onlara gönderip, yorumlarýný aldýktan sonra her iki bölümü eþime ve en yakýn arkadaþýma okuttum. Ýkisinden de teþvik edici cümleler, içten övgüler aldým. Artýk kim tutardý beni. Ýlk iki bölümü, beþ altý arkadaþýma daha postalamakta bir sakýnca görmedim.
   Gelin görün ki teþvik takdirle, ilhamým ters orantýlý bir geliþim gösteriyordu. Bir hafta da yazdýðým iki bölümün yankýlarýnýn beni aydan çok oyaladýðýný fark ettiðimde, týkandýðýmý da anladým. Üçüncü bölümü yazamýyordum. “ Bitmedi mi yeni bölüm?” cümlelerinin küçük çaplý bir buhran yarattýðý o günlerde arkadaþlarýmdan biri arayarak; “bilmemne” yayýnevinin” “Birinci Roman” yarýþmasýndan bahsetti. “Neden bu yarýþmaya katýlmýyordum?” Hem masrafsýz kitap bastýracak, hem de daha ilk romanýmda ödüllü bir yazar olacaktým.
   “Körün istediði bir göz, Allah iki göz veriyor” misali hemen yarýþma ilanýnýn olduðu sitelere girerek yarýþmanýn koþullarýný öðrendim. Tüm þartlar uygundu. Tek sorun yarýþmaya çok az bir zaman kalmasýydý. Ýki buçuk ayda bir roman yazýlýr mýydý? Yazýlýrdý, yazýlýrdýýý...
   Tarafýmdan yollarý gözlenen ilham bu güzel tesadüfle geldi. Çevremdeki herkese romanýmý bitirmek için yalnýz kalmaya ihtiyacým olduðunu söyledim. Ýþten geriye kalan tüm zamanlarýmý yazarak geçirmeye baþladým. Esin perilerim uykularýmda bile yanýmdan ayrýlmýyor, kalemimden inciler saçan kahramanlarým, rüyalarýmýn sahnelerinde cismanileþiyor, adeta canlanýyorlardý. Bu arada bir yandan roman bir yandan egom büyüyor, büyüyor, büyüyorlardý.

   Yedinci bölümden sonra, bir yazar arkadaþýnýn; “Edebiyatýn hýrsýzý çoktur.” uyarýsýný ileten arkadaþýmýn etkisiyle, bitirdiðim bölümleri hiç kimseye okutmamaya baþladým. Ne de olsa ben artýk bir yazardým ve çalýnýp çýrpýlasý þeyler yazýyordum! Yazdýklarýmý beðenme iþini o kadar abartmýþtým ki bazý paragraflara “Bunu gerçekten ben mi yazdým?” þüphesiyle yaklaþýr olmuþtum. Pek çok cümlemi, bir yerde okumuþ, araklamýþ ya da benzetmiþ olduðum korkusuyla internette aradýðýmý (Neyse ki hepsi bana aitti) itiraf etmeliyim. Kendimin ilk hayraný olma yolunda hýzla ilerlerken, günler de ayný hýzla tükeniyor bendeki bu “yazdýkça yazasý gelme” durumumun ise sonu gelmek bilmiyordu.
   Son gün bile bir yandan çýktýsýný alýrken, diðer yandan hala yazýyordum. Eþimle birlikte, istendiði kadar nüshayý adam gibi zýmbalayýp dosyalayamadan, birer zarfa týkýþtýrýp, kargoda paketleyerek postaladýk. Bir kýsým bölümlerin sayfa numaralarýn karýþtýðýný da, kalan nüshayý okumaya baþladýðýmda fark ettim. Bu özensizliði “Jüri üyelerine çok ayýp oldu” diye günlerce dert edindim. Eðer postalanmasý gereken gün gelmese, altýna “Bitti” yazýp gönderdiðimde, dört yüz yirmi iki sayfa olan ilk romanýmýn, herhalde þimdi iki bin beþ yüzüncü sayfasýný yazýyor olacaktým.


   Gurur, memnuniyet ve rehavetle geçen birkaç günün ardýndan yeni bir huzursuzluk dalgasý sardý beni. Ýlk yedi bölümü okuyan herkes tamamýný okumak konusunda ýsrarcýydý. Fakat bana göre bir þaheser olan romaným artýk bilgisayardan veya dosyadan okunmamalýydý. Yani bir romaným vardý ama hala bir kitabým yoktu. Bunun yanýnda baþka sorunlarým da vardý tabi. Her þeyden önce romanýn sonu aceleye gelmiþ, hiç içime sinmemiþti. Kafama göre daðýttýðým noktalama iþaretlerinin “Sen bizi nereye koyarsan koy, okuyucu alýþtýðý gibi okuyacak” der gibi bir hali vardý. Gereksiz pekiþtirme ve tekrarlar “Biz geri zekâlý olduðu düþünülenler için mi buradayýz?” diye baðýrýyordu. Kýsacasý dosyayý elime her aldýðýmda özgüvenim bir darbe yiyor, romaným gözüme biraz daha eksik ve kusurlu geliyordu.
   Azmimle aczim arasýnda geçen zorlu bir mücadelenin sonunda yeniden dosyanýn baþýna oturdum. Düzeltmekten bunaldýðým zamanlarda kapak tasarýmý, önsöz, ithaf gibi motive edici ayrýntýlarla uðraþýp, finalde ufak tefek deðiþiklikler yaptým. Önümdeki dosyayý bir kitap halinde görmek için öyle sabýrsýzlanýyordum ki, zaten sürünerek yaptýðým düzeltmeden sonunda usanýp tamamladýðýmý varsaymayý tercih ettim. Eþimin kýrtasiyede yaptýrdýðý yirmi beþ adet özel baskýyý meraklýlarýndan baþlayarak, dostlarýma ve aileme daðýttým.

   Artýk bir kitabým ve daha önce hiç haberdar olmadýðým kaygýlarým vardý. Çünkü edebiyat hýrsýzlarý efsanesi her yeni söylemde biraz daha renkleniyordu. Her misalde “Yok caným daha neler” desem de kendimi, notere gidip “Roman buna aittir” onayýný almak için epeyce yüklü bir para bayýlmak zorunda hissettim. Kültürümün bakanlýðýnýn prosedürü gözümde büyümeye baþladý. Kitap yayýnlamanýn yazmaktan daha zor olabileceðini de yine o günlerde keþfettim
   Ýlk okuyuculardan gelecek eleþtirileri beklediðim geçmek bilmez günlerde iki kez daha okuyarak düzeltilmesi gereken bir sürü yeni kusur buldum. Beðenilmeme korkusu cesaretimi kemirip beni uykularýmdan etse de hala bir roman bitirmenin hazzýyla yaþýyordum. Evet, kusurluydu tabi ama yine de, benle birlikte yirmi beþ kiþinin kitaplýðýnda duran ve gerçek bir kitap olan bir romanýn sahibiydim ben. Bu duygu nasýl anlatýlýr! Þimdilerde masal olan, bayram ayakkabýlarýna sarýlarak uyuyan eski çocuklara benziyordum.

   Büyük ihtimalle kimse tarafsýz deðildi. Çünkü öykü ve anlatýma dair beðeniler beklentilerimin de ötesindeydi. Noktalama iþaretlerinin kullanýmý ve uzun cümleler týpký tahmin ettiðim gibi, en aðýr eleþtirilerin hedefiydi. En gerçek ve samimi yorum yine annemden geldi;
   — Aferin kýzým, gerçek bir roman gibi (romanýn sahtesi olmaz anne!) olmuþ. Biraz da aðýr gibi ama çok güzel. Yalnýz sonunu hiç beðenmedim daha devam edecekmiþ gibi geliyor insana... Edecekti tabi..

   Tatilimi yeni- eski demeden kitap okuyarak geçirdim. Kaza özenip bir yerlerini yýrtan tavuklar gibi davranýyordum. Her okuduðum kitabý içten içe romanýmla yarýþtýrýp, kendi kitabýmýn üstün bir özelliðini bulmamak elimde deðildi. Elden ele dolaþan ve tatilin de etkisiyle üç beþ okuyucu daha bulan romaným övüldükçe baþým göðe eriyor, en küçük bir eleþtiride yerin yedi kat dibinde geziyordum. Yine de yaz boyunca yalnýz Halit Hüseyni’nin romanlarýný okuduðumda kendime ve çevreme “Ýnsan yazdý mý böyle roman yazmalý” dedim.
   Bir süre sonra iyi bir okuyup-yazýcý olduðunu bildiðim ve görüþlerine çok deðer verdiðim bir arkadaþým üþenmeyip tam iki sayfa eleþtiri yolladý. Sendeledim. Bir anda “Çok güzel”, “Harika”, “Çok beðendim” cümlelerinin arkasýna yapýþtýrýlan “âmâ”larý hatýrladým. Zaten her okuduðumda ben de bir sürü kusur bulmamýþ mýydým? Kitabýmý açýp yeniden okumaya baþladým. Yarýsýna bile gelmeden, ilk elime aldýðýmda yaþadýðým güzelim övüncün yerini zavallý bir ýstýrap aldý. Öyle ki sonunda hiç yazmamýþ olmayý dilemeye baþladým.
Ýþte tarihim yeniden tekerrür ediyordu. Müptelalýk haline gelmeye baþlayan düzeltme faaliyeti diðerinden daha uzun sürdü. Duygularýmý, düzeltmelerimi hatta hayatýmý romanýmý okuyanlarýn yorumlarý belirler olmuþtu. Bir övgü rengârenk bir balon gibi þiþmeme, küçücük bir olumsuz eleþtiri kendimi patlamýþ lastik gibi hissetmeme neden olabiliyordu.

   Nihayet katýldýðým yarýþmanýn sonucu da açýklandý. Birinci olmamýþtým. Kendi çevremden müteþekkil okuyucularýmdan samimiyetle þaþýrýp, üzülenler oldu. Bense sadece hafif bir hayal kýrýklýðý yaþadým. Bu sonuç yeni, yine ve köklü bir düzeltmeyi daha bitirmemi engellemedi. Kitabým baþucumdan kitaplýða terfi etti. Bir süre sonra “….’nun bir romaný var” cümlesinden hafif bir sýkýntý duyar oldum. Arkadaþlarýmýn “ Þu köþe yazarýna gönderelim, yakinim olur.”, “Bilmem kimin editörünü tanýyorum, istersen romanýný bir okusun.” gibi cümlelerini duymazlýktan gelmeyi, aile bireylerimin; “Verelim parayý yayýnlatalým.” söylemine burun kývýrmayý tercih ettim. Bir roman yazdýðýmý kendime de baþkalarýna da unutturmaya çalýþýyor gibiydim.

   Býrakýn dünyayý kendi içimde bile sýk sýk kötülük ve çirkinlikle göz göze gelmeme raðmen, edebiyat dünyasýnda da, baþýnda taçla dolaþtýðý söylenen hukuksuzluk ve etik yoksunluðuna dair duyduðum rivayetler, korkutmaktan çok þaþýrttý, hatta incitti beni. Birinci olan romaný okudum... Yazarýnýn ilk çocuðuna özenen annelerde görülen özenini ve heyecanýný, edebi kaygýlarýný, dilin kýsýr kaldýðý noktada samimiyetinden sýzan sancýyý, bu sancýya karþý ustaca verdiði ve sonunda kazandýðý savaþý anladým. Beðendim. Bu anlayýþ ve beðeni içimi rahatlattý. Edebiyata dokunan her el temiz deðildi belki ama edebiyat hala temizdi(mi)!

   Romanýmý hala bir editöre veya yayýnevine göndermedim. Saymayý býraktýðým düzeltmelerin sonuncusundan beri yine havalardayým. Bu yeni bir düzeltme daha yapmayacaðým anlamýna gelmiyor tabi. Hepsi dostlarým, yakýnlarým olsa da þu ara sayýlarý kýrka yaklaþan okuyucusundan; “Okunasý, hoþ bir romandýr.” onayý almýþ olmasý, þimdilik bana yetiyor. Bitmiþ ama yayýnlanmayan bir romanýn her daim çok okunmak gibi bir þansý olduðuna inanýyorum. ..Bu þans yüzyýl bile umutlarým arasýnda ve dost kitaplýklarýnda oyalanabilir.Benim hiiiç acelem yok þansýn varsa bilemem...
   Bu sýra yine kaþýnýyorum. Hayalimin yaratýp, daðarcýðýmýn seslendirdiði yazýlasý karakterler doluþuyor rüyalarýma. “Okunasý bir kitabým var diyenin saf bir yaný kalmalý, yazanlar da en az karakterleri kadar, inanýlmaz olana inanmalý.” Diye fýsýldýyor her biri kulaðýma. Her esen “Yeni bir roman” rüzgârýnda uyanýp, fýrtýnanýn geçmesini bekliyorum. Olmadý hikâyeye benzeyen (yine mi haddini aþma vakasý ile karþý karþýyayýz acaba?) bir þeyler yazýyorum.

Arzu Kulaç SEVÝMLÝ
25.12.09- Ýzmir





Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Bir Anlýk Her Þeyin Olur [Deneme]
Seni Kayýramam [Deneme]
Ben Sen Mecnun Arasýnda [Deneme]
Kelimelerin Bittiði Yer [Deneme]
Yüreðinin Ayarýna Su Katma Kayra [Deneme]
Kim Tutar Seni Be! [Deneme]
Yadýrgama [Deneme]
Bir Küfür Kii! [Eleþtiri]
Bir Gram San_at Kadar [Eleþtiri]
Bayram Gelir Neyime! [Eleþtiri]


Arzu Kulaç Sevimli kimdir?

Yedi kat kuþtüyü yataðýn altýnda olsa da bezelye tanesi ,bütün gece uyuyamayan prensesim hala.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Arzu Kulaç Sevimli, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.