..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Olgular görmezden gelindikleri için var olmaya son vermiyorlar. -Huxley
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > Þule Sencer Töreci




1 Ocak 2010
Benim Ankaram  
Þule Sencer Töreci
Sýhhiye'deki Adliye Sarayý'nýn yerinde Tekel Depolarý var o günlerde bir de Tekel çalýþanlarýnýn lojmanlarý. Enerji Bakanlýðý; Bakanlýklarda, bugünkü Yargýtay binasýnda, Pertol Ofisi Kocatepe Camii'nin oralarda bir yerlerde. Ama camii falan yok daha. Tepeyi yok etme aþamasýndalar henüz, camiiyi kondurmak icin patlattýklarý her dinamitle Petrol Ofisi'nin camlarý þangur þungur...


:CDDC:
Kim bilebilir ki Ankara'yý benim kadar. Ben Kýzýlay'daki gökdelenin temelinin atýldýðý günü bilirim. O zamanlar Konur Sokak da çocuktum. Konur - Karanfil Sokaklarla Meþrutiyet Caddesi'ni bisikletimle turlardým. Ya da patenimle kayardým Yüksel Caddesi'nden aþaðý. Sakine Teyze anneme ev iþlerinde yardýma geliyor o zamanlar. Yaþlý bir kocasý var Sakine Teyze'nin. Zaman zaman apartmanýn ufak tefek iþlerine de bakýyor. Sakine Teyze ne kadar asýk suratlý ise Kadý Efendi inadýna güler yüzlü dünya tatlýsý bir adam. Üstelik o güne kadar gördüðüm en masum gözlere sahip. Belki de biraz þaþkýnca görünmesi bu yüzden.

Ve yine o günlerde Yüksel Caddesi'nin Karanfil Sokak ile kesiþtiði köþede sarý boyalý bir ev var bahçesi güllerle bezeli. Sanýrým o ilk ev hayalimdi benim olmasýný dilediðim. Ne kadar mutlu idim gökdelen tamamlandýðýnda, artýk geliþmiþ bir ülke olarak görüyordum Türkiye'yi kolay mý iþte bizim de Amerika daki gibi gökdelenlerimiz oluyordu. Hele o Gima yok mu, ne müthiþ þeydi o öyle içinde kendimi kaybettiðim. 'Günaydýn Gazetesi'nde bile çýkmýþtý haberi 'Gima Güzelleri' diye, gerçekten de birbirinden güzel genç tezgahtar kýzlar mutlulukla gülümsüyorlardý objektiflere. Bir ayrýcalýktý o zamanlar Gima da çalýþýyor olmak demek ki.

Kim bilebilir ki Ankara' yý benim kadar. Ilgaz vardý mahalleden arkadaþým, bana ilk bisiklete binmeyi öðreten, bir kadýnýn bacaklarýnýn arasýna ön tekerimle girdiðimdeyse sýrra kadem basan. Hep arkadaþ kaldýk Ilgaz' la, ta ki o gencecik bir teðmenken üreden ölene kadar. Bir de Özden vardý Ilgaz' a aþýk, Ilgaz top oynarken onun hýrkasýný ceketini falan tutar öööyle beklerdi, sonradan duydum hakim olmuþ. O da, bu gün benim gibi Ilgaz'ý anýmsýyor mudur acaba?

Bir ara da Seyranbaðlarýnda Baþcavuþ Sokak da oturmuþtuk. O sokakta bir de Amerikalýlarýn lojmanlarý vardý ve de Amerikalý bir arkadaþým, o günlerde öðrenmiþtim Dünya da Türkçe den baþka dillerin de konuþulduðunu. Yine o zamanlar mavi bir hiloupum olmuþtu, bir de bugünkü kaykaylara inat çelik tekerlekli güzel mi güzel bir tornetim. Bayýlýrdým tornetle kaymaða. Zaman zaman babamla eve yakýn bir tepeden uçurtma uçururduk. Ne yazýk ki artýk o tepe de yok, hep bina oldu oralar.

Bir de Uzun Otel vardý Dýþkapý'da. Babam bir Paris dönüþü orada uzunca bir süre kalmýþtý. Eðer yanlýþ hatýrlamýyorsam onun arkasýndaki dik yokuþta da muhteþem manzaralý bir ev vardý ve Coþkun Aðabeyim anne ve babasý ile orada otururdu halamla evlenmeden önce. Sonra evlendiler ve þu an adýný hatýrlayamadýðým ama 96 larýn tam arkasýndaki sokakta oturdular. Bir Ýncesu Deresi vardý aralarýnda. Ta ki sel gelip de Ýncesu yatak odalarýný basana kadar... O da sarý boyalý bir evdi ve hala sarý boyalý olarak ayni noktada durmakta. Ancak ne yazýk ki Ýncesu Deresi artýk yok, dereyi islah etmek yerine kapattýlar, üzerinden bir de yol geçirdiler.


Kim bilebilir ki Ankara'yý benim kadar, örneðin yine halamlarýn oturduðu Ýlkiz Sokaðý, Cihan Sokaðý, Yukaruç Apartmaný'ný. Oradaki arkadaþlarým daha çoktu. Bir Cüneyt vardý örneðin Nurhan Damcýoðlu'nun kardeþi, bir de Cenap, duvar üstünde gazoz kapaklarý ile yýlan oynadýðým. Yaaa evet Yukaruç apartmanýnda otururduk o günlerde. Bizim altýmýzdaki katta Mithat Akaltan otururdu karýsý Ayten Haným, çocuklarý Murat ve Neþe ile birlikte. Mithat Bey Opera da orkestra þefiydi, Ayten haným ise gördüðüm en güzel kadýn. Ama dudaklarýný taþýrarak öyle bir koyu kýrmýzýya boyardý ki onu her gordüðümde 'keþke böyle boyamasa'lar geçerdi içimden. Onlarýn karþýsýndaki dairede ev sahibimiz Avni Bey, karýsý Selma haným, çocuklarý Ayþegül ve Ahmet. Selma Haným da çok güzel çok zarif bir kadýndý,þimdi düþünüyorum da onda hafiften tacýný býrakmak zorunda kalmýþ hüzünlü bir Süreyya hali de vardý. Bir de Safiye teyzeyi hatýrlýyorum o günlerden. Apartmanýn arkasýnda kapýcý dairesi gibi bir yerde kiracýydý. Çok yaþlý idi, bana sorsaydýnýz o günlerde, 100 yaþýnda falan derdim herhalde. Askermiþ torunu, onunla birlikte gelmiþ Ankara ya, askerlik bitince döneceklermiþ memleketlerine. Öylesine yalnýzdý ki Safiye teyze, onunla birlikte olmak hep çok hoþlandýðým bir þey oldu, ayrýca ben ilk kaðýt oyununu da Safiye teyzeden öðrenmiþtim. Konken. Belki inanmasý güç ama Yukaruç Apartmaný hala Sýhhiye Cihan Sokak da biliyor musunuz? Ben biliyorum. Çünki benim sevdiklerimi benden uzak olsalar da yoklama alýþkanlýðým var. Bu aptal döküntü bir apartman da olsa.

Bir de 'Anneler Apartmaný' vardý Bayýndýr Sokak da. Hala o da yerli yerinde Yukaruç Apartmaný gibi. Biz en üst kattaki iki daireden soldakinde otururduk. Üst daireler dubleksti. Çok güzel bir daireydi. Evimizin balkonlarý hemen yanýmýzda Mithatpaþa Caddesi'ndeki Azot Sanayii ne bakardý. Yani cam cama idik Azot Sanayii ile. Bir de orada çalýþan Emel abla, uyanýnca ilk iþim perdeleri açýp ona günaydýn demekti. Haa bir de soyadýný israrla gizliyen mahalle arkadaþým Namýk'ý hatýrlarým o günlerden, yýllar sonra öðrenmiþtim soyadýný. Mandal. Ýlk köpeðim Dalton da ayni evde yemiþti babaannemin yataðýný.

Kim bilebilir Ankara yý benim kadar. Her hafta sonu birbiri ardýna Nejat ve Benay ile birlikte gittiðimiz sinemalarý. Ankara Sinemasý'ndan baþlardý turumuz, ardýndan Büyük Sinema ve Ulus. 'Sokak Kýzý Ýrma', 'Tomasina', 'Vahþi Masumlar' hep Ulus Sinemasý'nda gördüðüm filmlerdi. Ankara Sinemasý daha çok Hitckok takýlýrdý; 'Kuþlar' ya da 'Sapýk' gibi. Çankaya Sinemasý ise henüz kocaman bir arsaydý o zamanlar. Çok geçmedi, Coca Cola'nýn yaþamýmýza girdiði günlerde o da açýldý. Ýlk filmi 'Mata Hary'. Baþrolde Simon Signoret. Sinema giriþinde bir de pastanesi vardý 'Kilim'. Kilim' de de bir müzik dolabý, 'Adieu joly Candy'i defalarca dinlediðim.

Ve Goralý; Ali Nazmi Pasajýnýn Sakarya giriþindeki o minicik dükkan ve onun o hala tadý damaðýmdaki pabuç kadar sandviçleri. Sahibi mi idi bilemiyorum ama o kasadaki þiþman yaþlý adamý çok severdim hiç sebebsiz. Evet bir de Ali Nazmi Pasajýmýz vardý o günlerde , Bulvar giriþinde de Papaðanlý Eczane. Gelip geçerken papaðan sevmek için içine daldýðým, oysa o hep gagalardý beni, belki de kendisini o tüneðe mahkum eden sahibinin cinsinden olduðumdandý kim bilir? Ali Nazmi Pasajý'nda kimler yoktu ki, birbirinden güzel fantazi þapkalarýn yaratýcýsý 'Faize Sevim Modaevi' örneðin. Burnumu dayardým camýna ve o inanýlmaz güzel þapkalarý hep kendi baþýmda hayal ederdim. Belki de o günlerden kalmadýr þapkalara merakým. Takamasam da þapka almaya doyamýyorum bu gün bile. Yine bulvardaki 'Þýk Düðme'. Tam üç katlý. O zamanlar yalnýzca düðme ve kemer tokasý satar, ya da annem gibi zor beðenenlere ýsmarlama yapardý. Þimdi hala var mýdýr? Var ise nerededir hiç bilemem.

Bulvarda gökdelenin hemen yanýnda yer alan Amerikan Haberler Merkezi de sarý boyalý 3 katlý hoþ bir binaydý. O zamanlar Amerika'dan korkulmadýðýndan olacak, boyuna kýrarlardý binanýn ön tarafýnda yer alan vitrin camlarýný. Bir de Amerika'lýlarýn arabalarýný yanlarýndan geçerken tekmelek çok modaydý. Devir, kardeþimle Ulus taki 19 Mayýs Stadyomu'na giderken, elimizde raketler üzerimizde tenis kýyafetleri ile belediye otobüslerine binebildiðimiz devirler.     
               
Kim bilebilir ki Ankara'yý benim kadar. Örneðin Babaoðlu Apartmaný'ný. Evet Babaoðlu'nda oturuyorduk ben Ýlkokula giderken. Meþrutiyet Caddesi'nde kocaman bir tuhaf apartmandý Babaoðlu. Minicik daireleri vardý bir odalýk falan ve tam üç tane de giriþi. Altýnda 'Ýntim', gece kulübü. Yanýndaki küçük binada ise annemin terzisi Madam Angel. Madam Angel'in alt kalt komþusu ise 'Kuaför Ýlhan'. Pardon 'Kadýn Berberi Ýlhan'. .

Nermin Teyze komþumuzdu, üç tane kýzý vardý Nermin Teyze'nin, Deniz, Efser ve Dilek. Dilek arkadaþýmdý. Efser bir Amerikalý ile niþanlýydý, Wilson. Boyuna kavga ederdi adamla. Kafasýna Piyex'den getirdiði hediyeleri falan atardý. Sonra Amerika'ya gitti, artýk o niþanlý ile mi bilemiyeceðim. Deniz ise babamýn týngýrýðý. Onu da çok severdim. Bana 12. doðum günümde harika bir Ýspanyol kýyafeti dikmiþti Deniz Abla. Beyaz farbalalý bir bluz ve altýnda kat kat kýrmýzý bir etek. Suphi Aðabey fena halde aþýktý Nermin Teyze'ye. Nermin Teyze ise henüz özelleþtirilmemiþ Petrol Ofisi'nde çalýþýrdý o zamanlar ve pek yüz vermezdi Suphi Aðabey'e. Ne iyi adamdý Suphi Aðabey oysa. Bir kere hayatýmda gördüðüm en uzun boylu adamdý, sonra çok hassas ve de gerçek bir ozan. Ancak Nermin Teyze'nin oldu basýlan ilk þiir kitabý. Mavi kapaklý küçük bir kitaptý 'Liman Meyhanesi'. Kapak resmini babam yapmýþtý, el yazýsý ile yazýlan 'L' harfi bir yelkeni andýrýyordu harflerin geri kalaný ise tekneyi. Suphi Aðabey'in dýþýnda bir sürü renkli arkadaþý vardý babamýn bizi ziyarete gelen. Örneðin bir Atilla Varanserçek, revüler düzenleyen, sonra motosiklet canbazý Gül Abla. Luna Park'da, duvarda motosiklet sürerek kazanýrdý hayatýný, sonradan Almanya'ya gitti Gül Abla, döndüðünde erkek olmuþtu, yanýnda esmer bir kadýn; niþanlýsý!

Selim Ünokur operacý idi, bayýlýrdým ona da, ne güzel þarkýlar söylerdi Selim Aðabey. Ýlk operaya onun oyunuyla adým atmýþtým. 'Yenufa'. Sevdim mi? Hayýr. Bir de Talha isminde babasý Osmanlý Paþasý belki 1000 yaþýnda tuhaf bir adam hatýrlýyorum o günlerden. Dört dili anadili gibi konuþan Sorbone Mezunu bir adam. Ama çalýþma özürlü. Yolda görseniz dilenci sanýrsýnýz. Terkedilmiþ arabalarda falan uyur, aç kalma tehlikesine karþý da ceplerinde mutlaka yumurta bulundurur.

Neyse okula Kumrular Sokak'daki Namýk Kemal Ýlkokulu'nda baþladým. Önce Çankaya Kaymakamlýðý'nda þeker üzerine damlatýlmýþ çiçek aþýsýný yedikten sonra tabii. Her sabah çýðlýk çýðlýða andýmýzý da bu gunkü gibi okumazdýk o zamanlar. Yurdumuzu Milletimizi deðil, Yurdumuzu Budunumuzu özümüzden çok severdik biz.

O zamanlar tek katlý idi okulum, þimdiki gibi deðildi. Bir yýl sonra bizi okulun arkasýnda yapýlan yeni binaya geçirdiler ve adýný da Namýk Kemal Ýlkokulu koydular. Artýk Namýk Kemal Ortaokulu olmuþtu ilkokula baþladýðým bina. Okulda 'Kýzýlay Kolu' idim, gururla taþýrdým beyaz zemin üzerindeki kýrmýzý hilalden pazubentimi. "Ah birisi düþüp yaralansa da ben de ona baksam" tek dileðimdi o günlerdeki...Bir de okulumuzun önünde kalem satan beyaz sakallý bir dede geliyor gözümün önüne. Nasýl güzel kokardý o ihtiyarcýk anlatamam, kullanma fýrsatý bile bulamadýðým ne çok kalem satýn almýþtým ondan.

Muazzez Çayýroðlu idi ilk öðretmenim. Onunla ilk kez Muhteþem Öksüzcü'nün Hanýmeli Sokakta'ki evinde karþýlaþmýþtým. Tabii öðretmen olduðunu öðrenince onu orada hemencecik seviverdim. Aradan çok deðil bir kaç yýl geçecek Muazzez Öðretmenin kocasý Þeref Çayýroðlu, Ankara Devlet Konservatuarý'nda benim okul müdürüm olacaktý. Ýki oðullarý vardý Çayýroðlu çiftinin. Ertuðrul ve Hakký. Ertuðrul Çayýroðlu tanýnmýþ bir müzisyen oldu. Kýzý Mine Çayýroðlu da oyuncu. Hakký'nýn kocaman gözlükleri ve sapsarý saçlarý vardý. Onun hakkýnda tüm hatýrladýklarým bunlar...

Ancak Muhteþem Amca'yý unutmam mümkün deðildi. Çünki o kendisini unutturmayacak kadar büyük bir adamdý. Gerçekten adý gibi muhteþem bir adam. O kadar büyük ve þiþmandý ki... Hatta gazetelerde çýkmýþ bir haber anýmsýyorum onunla ilgili. 'Muhteþem Öksüzcü bir arabaya çarptý, araba hasar almadan kurtuldu'. Zamanýn usta gazeteci ve yayýncýlarýndanmýþ . Belki o zamanlar da öyleydi de ben bilmiyordum. Muhteþem Amca'nýn çok yakýþýklý bir oðlu vardý Vecdi. O zamanlar çaký gibi bir deniz subayý Vecdi Aðabey. Ve de ondan ayrý düþünemediðim kurt köpeði. Kontes. Muhteþem Amca, tüm o ürkütücü görüntüsünün altýnda inanýlmaz yumuþak bir yürek taþýrdý.. Bir keresinde okuduðu kitaptan öylesine etkilenmiþti ki, yüksek sesle hüngür hüngür aðladýðýna bile tanýk oldum. Ve o kocaman adamýn inanýlmaz ince ve zarif eþi Mevhibe Haným. Ne ölçülü ne güzel bir kadýndý Mevhibe Teyze. Tanýyýp da kayýtsýz kalmak olasý deðil. Mevhibe Teyze, eðer yanýlmýyorsam geçenlerde kaybettiðimiz yýllarýn tiyatro sanatçýsý Ýsmet Ay'ýn da ablasýydý. Öksüzcü ailesinin deðiþmez konuklarý arasýnda bir Pipo Rýfat vardý, o zamanlar Boks Federasyonu Baþkaný idi sanýrým. Bir de Baha amca. O da inanýlmaz bir adamdý. Ruh falan çaðýrýr koca masalarý havalandýrýrdý hiç el sürmeden. Tam bir Ýstanbul Beyefendisi idi Baha Serencebay, yýllar geçecek ve ben bir gün, Ýstanbul Beþiktaþ' taki Serencebey Yokuþu nun, adýný Baha Amca'nýn ailesinden aldýðýný öðrenecektim.

Televizyon pek yok o zamanlar, Ankara Televizyonu deneme yayýný yapmakta Mithatpaþa'da bir bodrum katýnda. Sýk sýk yayýn kesildiði için 'necefli maþrapa' televizyonun en tanýnan objesi. Bir de karikatürize edilmiþ þiþman sempatik bir trafik polisi var kollarý iki yana açýlý, aðzýnda da bir düdük. 'Lütfen Bekleyiniz'. Mete Akyol hafta sonlarý 'Ankara'daki Meþhurlar' diye bir program yapmakta. Ve o programdan iyi hatýrladýðým Ankara'daki iki meþhur; Filiz Akýn ve Gönül Yazar. Zafer Cilasun ile Jülide Gülizar haberleri sunmakta. Radyo popülaritesinden pek bir þey kaybetmemiþ henüz. Pazartesi akþamlarý 'Mikrofonda Tiyatro' efekt Tahsin Temren. Cumartesi sabahlarý 'Dilek Pýnarý'. Tom Jones, Lulu, Joan Beize, Albano-Romina Power ve Elvis Presley günün yýldýzlarý.

Sümer Sokak 32 numara, 'Poyraz Reklam'. Ve babamýn göbek programlarýný yazdýðý 'Unutulmayan Hatýralar'ýn yaratýcýlarý Ahmet Þalih Sencer ve Türkan Poyraz. Babamýn yarattýðý kahramanlardan birisi 'Dedektif Nik' ise diðeri de 'Aslan Mustafa' idi. Her iki kahraman da radyonun reklam kuþaklarýnýn göbeklerinde arz-ý endam ederlerdi. Yine o günlerde babamýn 'Mikrofon 1' için uyarladýðý 'Devamý yarýn akþam' kuþaðýndan bir örnek; Agatha Cristie ve onun 'On Küçük Zenci' si.

Acýklý Türk Filmleri de 'in' o günlerde, "öyle güzel filmdi ki bir aðladýk bir aðladýk" filmin iyi giþe yaptýðýný kanýtlayan büyülü sözcükler. 'Susuz Yaz', 'Hýçkýrýk', 'Boþ Beþik', 'Yýlanlarýn Öcü' hep o çok aðladýk filmlerden. O zamanlar Türkan Þoray'ýn bile burnu orijinal.

Kýzýlýrmak ile Akay'ýn kesiþtiði köþede Mükrime ve Ýhsan Seler'in 'MÝS' Apartmaný. Bir güzel apartman ki hiç sormayýn. Beþ katlý çift pencereli ve de 'Hislon' marka asansörlü. Hemen altýnda 'Kuaför Üzeyir', o zamanlar tabii. O zamanlar diyorum çünki bu zamanlarda o apartman da yok artýk. Yerini çirkin, zevksiz bir hemcinsiye deðiþtirdi deðiþterecek. Belki de çoktan deðiþtirdi de benim haberim yok. Zira onu son gördüðümde hiç acýmadan böðrüne böðrüne vuruyorlardý kazmayý.

Olgunlar Sokak da Ýhsan Önal Hastanesi, Didem 'in doðduðu yer. Ve yine Olgunlar Sokaðý'ýn baþýnda Kulüp Feyman var. Ýlhan Feyman ve onun o büyülü saksafonu. Tek kelime ile muhteþem bir ikili. Ýlle de Ilsýlenzio. Nasýl muhteþem bir þehirdi o zamanlar Ankara. Sözünü ettiðim yýllar Gençlik Parký'nda Mehmet'cik ve Murat'cýk trenlerinin tur attýðý dönemler. Göl Gazinosu'nda kadýnlar matinesi, sahnede Nesrin Sipahi. Muammer Karaca tiyatrosu oyun üzerine oyun koyuyor Gençlik Parký'nda. Tunalý Hilmi 'de adýný unuttuðum bir baþka tiyatro; Yýlmaz Gruda baþrolde, 'Makbet 63'ü oynuyor. Demek ki 1963 yýlý olmalý. Ben 9 yaþýndayým.

Ankaralý olmak bir ayrýcalýk o zamanlar. Sanatla, kültürle içiçe olmak demek. Ýstanbul'un bile taþra sayýldýðý dönemler kýsacasý. Ýstanbul'da tutulan her oyun Ankara da raðbet görmiyebiliyor, öyle süzme Ankara' lýnýn sanat zevki. Konur Sokak da 'Mülkiyeliler Birliði', Selanik Caddesi'nde 'Sanat Sevenler Kulubü', Büklüm Sokaðýn sonunda 'Misis Fenmen Bale Okulu'. Tunus Caddesi'nde ise 'Kýrmýzý Pabuçlar'. Akay'ýn hemen paralelinde 'Süreyya', Sýhhiye de 'Cavga Dans Stüdyosu', Kumrular'ýn köþesinde 'Þanso Panso' ve tüm bulvar boyunca birbirinden güzel Bulvar Kahveleri... Bade, Yaprak, Penguen, Funda,Tuna, Flamingo, Café ve niceleri, Yüksel Caddesi'nin köþesinde 'Restoran Cevat' var, 'Set Kafeterya' Gökdelende, en tepede 'Klüp X'. Ankara Tren Ýstasyonu'nun hemen bitiþiði 'Gar Gazinosu'. Kýzýlay bulvarda Tansel. Tansel'de plaklarýn kapýþ kapýþ gittiði günler. Adamo'lar, Gilbert Beco'lar, Cem Karaca'lar, Berkant'lar yok satýyor. Ama ille de 'Samanyolu'.

Ve kebapçýlar; Cebeci Dört Yol'da 'Kukla', Cihan Sokak'da 'Kebap 49'. Tunalý Hilmi'de 'Annem Restoran', 'Piza Pino' ve bir þarküteri, 'Kral Çiftliði'. Bulvarda 'Sandviç', Kýzýlay'ýn göbeðinde 'Piknik' ve onun muhteþem sosislisi.

Sýhhiye'deki Adliye Sarayý'nýn yerinde Tekel Depolarý var o günlerde bir de Tekel çalýþanlarýnýn lojmanlarý. Enerji Bakanlýðý; Bakanlýklarda, bugünkü Yargýtay binasýnda, Pertol Ofisi Kocatepe Camii'nin oralarda bir yerlerde. Ama camii falan yok daha. Tepeyi yok etme aþamasýndalar henüz, camiiyi kondurmak icin patlattýklarý her dinamitle Petrol Ofisi'nin camlarý þangur þungur. Bu günkü Garajlarýn olduðu yer ise arpa tarlasý, sahibi Atatürk Orman Çiftliði'nin Bira Fabrikasý. Gerçekten bir de koskocaman Atatürk Orman Çiftliðimiz vardý o günlerde. Faytonlarýmýz bile vardý tren istasyonu ile Hayvanat Bahçesi arasýnda gidip gelen. Haaa bak nereden nereye bir de Bakanlýk - Ulus dolmuþlarý, kocaman burunlu siyah, ön panelleri tahtadan çok yaþlý ama dünya güzeli Amerikan arabalarý... Humpery Bogart filmlerinden fýrlamýþ gibiydi hepsi de. Bir de aksýra sarsýla gitmeseler...

O zamanlar Kýzýlay da gerçek bir Kýzýlay binasý var. Dünya güzeli üç katlý sarý boyalý bir yapý. Tepesinde kocaman kýrmýzý bir hilal. Önündeki gönderde kýzýlay bayraðýnýn dalgalandýðý koskoca bir park içinde. Bahçelievler, adý üstünde hep tek ya da iki katlý evlerden oluþan bir güzel semt. Kuðulu Park, en azýndan 3 nesil kuðu ailesine ev sahipliði yapan kocaman bir park o zamanlar. O zamanlar insanlarýn ve kuðularýn arabalardan daha çok sevildiði yýllar. Ve yine o zamanlarda çöpler bu günkü gibi naylon torbalara konulup aðaç diplerine býrakýlmýyor Ankara'da, belediyenin modern çöp kaymonlarý var, çöp tenekeleri el deðmeden kamyonun kýskaçlarý ile tutuluyor ve kamyona silkelendikten sonra yine yerlerine yerleþtiriliyor, týpký uygar ülkelerde olduðu gibi. Ve...Ýtfaiye Meydanýnda bit pazarý... Amerikalý'larýn yýrtýk blucinlerini satan eskiciler ve onlara avuç dolusu para döken þaþkýnlar. Evet bunlar da yok deðildi ama sayýlarý öylesine azdý ki...

Ancak ben, þimdiki Ankara'yý artýk tanýmýyorum. Onun için de bu yazýyý nasýl bitireceðimi bilmiyorum. Dilerseniz Ankara'nýn bugünkü haline bir bakýn ve benim yerime artýk bir zahmet bu yazýyý siz bitirin. Ya da daha iyisi benim Ankara'ma hiç dokunmayýn, siz de oturup kendi Ankara'nýzý yazýn. Kim bilir herþeye raðmen siz de yazacak güzel bir þeyler bulabilirsiniz belki.


Sule Sencer Töreci
7 Mart 2009
Hobart

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Ankara
Gönderen: Merih Taran / /Türkiye
19 Mart 2013
Ne güzel anlatmýþsýnýz, o günlere döndüm ve hasretle andým. Ancak bir kaç düzeltme yapmak istiyorum: Ali Nazmi Pasajý'nýn Bulvar giriþinde Papaðanlý Eczane deðil, Tuna çorapcýsý vardý. Papaðanlý Eczane Bulvar Pasajýnýn Bulvar giriþindeydi. Ali Nazmi Pasajýnda Yavuz çocuk ayakkabýcýsý, Yaþar Özel'in plakçýsý vardý. Faize Sevim Modaeviyse Bulvar Pasajýndaydý. Ama þapkalar orada deðil, F-S Modaevinin solundaki halamýn maðazasý Kýrçiçeði yapma çiçek ve gelinbaþý maðazasýnýn tam karþýsýndaki þapkacýdaydý. Þýk Düðme hala var, birkaç kez yer deðiþtirdi, þimdi Menekþe sokakta. Þeker üzerine damlatýlan çiçek aþýsý deðil çocuk felci aþýsýydý. Çiçek aþýsý çok daha küçükken kola, bazý kýz çocuklarýnýnsa bacaðýna enjeksiyonla yapýlýrdý. Çiçek þeklinde izi olurdu. 1963'de Tunalý Hilmi caddesinin adý Özdemir Caddesiydi. O zamanlar Kuðulu Park daha yoktu. Çevirdiðimiz çemberin adý hulahup idi. Bugüne kadar nasýl olmuþ da karþýlaþmamýþýz? Sevgiler. Merih

:: ellerinize saðlýk
Gönderen: Sude Yüksel / , Türkiye
5 Þubat 2010
Ellerinize saðlýk. Çok keyifliydi. Anlattýðýnýz yerlerin bugünkü halini düþününce burkuldu içim. Bahsettiðiniz sokak ve semt isimlerinden annemle ya da teyzelerimden biriyle "mahalleden" veya "okuldan" arkadaþ/akran olduðunuzu tahmin ediyorm :) Onlardan da çok dinledim eski Ankara'yý, ama bu gerçekten farklý bir deneyim oldu benim için. Öykünün sonuna bugüne dair yeni / güzel bir þeyler ekleyebilseydim keþke. Sadece Þýk Düðmenin Ýzmir Caddesi'nde bir bodrum katýna sýkýþýp kaldýðýný söyleyebilirim; içinizi rahatlatmýþ mý yoksa sizi üzmüþ mü olurum bilemiyorum. Sevgiler.

:: HARÝKA
Gönderen: KERÝM ALÝ / , Türkiye
1 Ocak 2010
Gerçekten olaðanüstü bir anlatým. Çok zevk aldým. Uzun süredir bir Ankara'lýdan Ankara'yý okumamýþtým. Sevgiler




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Benim Ankara'm +


Þule Sencer Töreci kimdir?

Hayvanlarý, doðayý ve çocuklarý çok seven bir kiþiliðim var kendimi bildim bileli. En büyük düþüm aðaçlar, ýrmaklar ve denizlerle çevrili bir adada bu çok sevdiðim þeylerle birlikte yaþamak. Her ne kadar düþüme yakýn bir adada yaþýyor olsam da böyle bir ortamý ülkemde bulmak, ülkem insanlarý ile paylaþmak isterim.

Etkilendiði Yazarlar:
Baþta iyi bir oyun yazarý olan babam Ahmet Þalih Sencer, Nazlý Eray, beni yazmam icin neredeyse sýrtýmdan ittiren, Baþkent Yayýnevi'nin sahibi, þu anda rahmetli olan güzel insan Hakký Bigeç.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Þule Sencer Töreci, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.