"Ýnsan - iþte tüm sýr burada. Bu sýr üzerinde çalýþýyorum, çünkü kendim de insan olmak istiyorum." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Bu gece sokaklar boþtu. Bizden baþka bir canlýda görünürde yoktu. Hayret etmiþtik. Kedileri ve köpekleri saymazsak, insan namýna sadece iki gece bekçisi ile karþýlaþtýk. Niçin, neden bizden baþka bir insan yoktu. Halbuki hava çok güzeldi. Üstelik saat gece yarýsý iki bile deðildi. Neredeydi bu insanlar, bu yaz mevsiminde. Sarhoþ kafamýzla bunlarý tartýþýyorduk. Bütün iyi insanlar evlerinde uyuyordu. Bu saatte normal bir insanýn dýþarýda ne iþi vardý. Arkadaþým devamlý bunlarý anlatýyordu. Haklýydý pekala. Ama ben bu þekilde eve gidip yatamazdým. Üstelik yataða girsem, gözlerimi kapatsam dahi uyumam mümkün deðildi. Ben ýsrarla biraz daha dolaþalým diye telkinlerde bulunurken, arkadaþým artýk yorulduðunu bu gecede eve boþ gitmemizi tavsiye ediyordu. Milyonlarca insanýn yaþadýðý Ýstanbul'un bu lanet varoþ sokaklarýnda bir insanla niçin karþýlaþmamýþtýk. Bunu bir türlü anlayamýyordum. "Evet evet gidelim moruk, bu gece hayat yok." dedim. Arkadaþým hüzünlendiðimi anlamýþ olacak ki, elini omuzuma koyduktan sonra gülümsedi. "Takma kafana Allahýn günü bitmez, bu gece de öyle olsun." dedi. El sýkýþarak ayrýldýk. Bir sokaðý döndüðümde þaþýrdým. Gözlerime inanamadým. Ýri yarý bir adam elektrik direðinin altýnda dikilmiþ sigara içiyordu. Haliç manzarasýný keyifle seyreden adam çok mutluydu. Üstündeki yazlýk elbise ise adamýn birazcýk kaliteli bir insan olduðunu gösteriyordu. Ayaklarým gidip, gitmemek arasýnda kararsýzdý. Bir kaç saniye tereddüt ettikten sonra ýslýk çaldým. Bu ýslýk sesi, bizim karanlýkta ki çýðlýðýmýzdý. Gece karanlýðýnda bir kaç sokaðý hýzla geçen ýslýk sahibine ulaþmýþtý. Az sonra arkadaþým diðer sokaktan çýktý. Merakla: "Hayrola ne oldu?" diye sordu. Hiç konuþmadan baþýmla elektrik direðini iþaret ettim. "Tanýdýk falan deðildir inþallah." "Hayýr zannetmiyorum, yabancýya benziyor." dedim. Elektrik direðine doðru yürümeye baþladýk. Yürürken birer sigara daha yaktýk. Adamýn yanýndan geçerken göz ucuyla onu süzdük. Evet tanýdýk birisi deðildi. Kesinlikle emindik. Gittiðimiz yönden tekrar geri dönerek adamýn yanýna yaklaþtýk. Adam önünden bir kaç kez geçmemize þaþýrmýþ olacak ki bize tuhaf bir þekilde baktý. Otuz yaþlarýnda gözüken adam, on beþ, on altý yaþlarýndaki iki çocuða meraklý gözlerle bakýyordu. Arkadaþým benden bir yaþ büyüktü. Sesi de benden daha kalýn çýkýyordu. Sertçe sordu: "Burada mý oturuyorsun birader?" Adam þaþkýnlýkla: "Hayýr misafirliðe geldim." dedi. Ben öfkeyle sordum: "Ulan bu mahalleye dadanan bir kaç ýrz düþmaný var. Onlardan birisi olmayasýn?" Ortada bir sorun olduðunu hisseden adam ne cevap vereceðini þaþýrmýþtý. Gerçekten bir sorun vardý. Hem de çok büyük bir sorun. Ýyi giyimli adam kibar konuþmasý ile birþeyler anlatmaya çalýþýrken arkadaþým yumruðunu sallamýþtý bile. Suratýndan daðýlan kan üstümüze sýçramýþtý. Ýkimizin elinde de muþta vardý. Sustalý býçaklarýmýzý çýkarmaya gerek bile duymamýþtýk. Adam can havli ile böðürerek kaçmaya çalýþtý ama bir tekme ile onu yere düþürmüþtüm. Arkadaþým adamý saçýndan tutup kafasýný kaldýrýrken ben saðlý sollu yumruklarý saydýrýyordum. Adeta kum torbasýna vuruyorduk. Kan asfalta, üzerimize, her yere saçýlýyordu. Ýri yarý adam dayanýklýydý. Adamýn feryatlarý, çýkan korkunç sesler, gece karanlýðýnda yankýlanýyordu. Fakat adam buna raðmen bize ana avrat küfürleri de saydýrýyordu. Farkýnda deðildik ama evlerden ýþýklar yanmaya baþlamýþtý. Bir çok insan pencerelerden, korku içinde bizi seyrediyordu. Bir apartman katýnda yaþlý kadýnýn feryatlarýný duyunca kendimize gelebilmiþtik. "Ýmdat adam öldürüyorlar, polis yok mu polis." Tesadüfen bir sokaktan çýkan ekip otosunun mavi lambasý karanlýkta parladý. Ben adama tekmeleri saydýrýrken: "Polis geldi hadi kaçalým." diye baðýrdý. Adamý býraktýk. Artýk kaçýyorduk. Adam kan revan içerisinde ekip otosunun önüne atladý. Ekip otosunun farlarý sýrtýmýzý yalarken, gece kondularý, bahçe çitlerinin üstlerinden atlayarak izimizi kaybettirmiþtik, o gece. Eve girdiðimde hemen tuvalete girip kanlý ellerimi ve yüzümü yýkadým. Pantolonum, tiþörtüm, ayakkabýlarým, hepsi kanlýydý. Kardeþlerimle yattýðým odaya gidip, çekyata uzandým. Nihayet rahatlamýþtým. Zevkin doruðuna ulaþmanýn keyfiyle gözlerimi kapattým. Sabah annemin sesi odada yankýlandý: "Allahýn belasý gene kavga mý ettin? Pantolonun kan içinde. Ýþ buldun mu iþ, baban bu defa seni fena yapacak." Kardeþlerimden birisi okula giderken, diðeri de konfeksiyon atolyesinde çýraklýk yapýyordu. Ben ise hiç bir iþte çalýþamýyordum. Annemin baðýrtýlarýný duymamak için eski yýrtýk kot pantolonunu giyerek, hemen evden çýktým. Zorlukla aldýðým yeni kot pantolonumdan kan lekesinin çýkmayacaðýný düþününce moralim bozulmuþtu. Hýrsla yürümeye baþladým. Ceplerimi kontrol ettiðimde, muþta ile sustalý býçaðým yerindeydi. Babam bu kez de harçlýk býrakmamýþtý. Bazen arada sýrada çay parasý býrakýrdý. Takýldýðýmýz kahvehaneye girdiðimde diðer arkadaþlarýmý kaðýt oynarken gördüm. Yanlarýna oturduðumda asýk suratlý kahveci yanýma gelerek "ne içersin" diye sordu. Namussuz herif bizi serseri takýmýndan görüp ona göre muamele yapardý. Elinden gelse bizi kahveye dahi sokmazdý. Bir gün onun da iþini görecektik. Ve bir gün de görmüþtük. Kahvehanesi daðýlmýþtý. Bazý kemikleri de kýrýlmýþtý. "Tayfun geldi mi çocuklar?" diye sordum. Gelmediðini söylediler. Zaten hep geç gelirdi. Akþam ki zaferimizi konuþmak için sabýrsýzlanýyordum. Ýkimiz de bu varoþ semtin en kavgacý, en belalý sayýlan gençleriydik. Eðer arkadaþ olmasaydýk, belki de rakip olurduk. Otuz, kýrk kiþilik bir grubumuz vardý. Ve bu grubun lideriydik. Kaðýt oynayan arkadaþlarýmý seyrederken bugünü nasýl geçireceðimizi düþündüm. Karným açtý. Bir iki simit ile doyururdum ama içki parasýný nasýl bulabilirdik. Caným sýkýldý. Çünkü dün Tayfun bulmuþtu içki parasýný. Her gün bir þekilde bir þeyler bulup yaþýyorduk. Gündüzleri iþte bu yüzden bunalýrdým. Günlerdir babamla karþýlaþmaya çekiniyordum. Þansýma, geceleri hep geç gelirdi. Adam gece gündüz, bazen iki iþte çalýþýrdý. Yaptýrdýðý gece kondunun taksitleri yýllardýr bitmiyordu. Ben onun gibi deðildim. Onun gibi olmaya da niyetim yoktu. Ben eþek deðildim. Diðer insanlar gibi inek de deðildim. Ben ve benim gibileri kimse saðamayacaktý. Düþünceler ve çay midemi bulandýrmýþtý. Kahvehanenin önüne hava almak için çýktýðýmda arkadaþým Tayfun'u gördüm. Gülerek yanýma gelip bana sarýldý. "Ulan lavuðu ne biçim benzettik iyi mi?" dedi gülerek. HAZÝRAN 1981
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © þenol durmuþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |