Herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez. -Joe Louis |
|
||||||||||
|
Hayret etmiþtim. Düþündüm. Düþündükçe belki de kafayý yiyecektim. Helal olsun dedim bu yazara. Gerçekten doðruyu söylemiþ. Piyasaya çýkmadan evvel yazdýðým kýsa öyküleri arkadaþ çevreme okurdum. Onlarýn görüþlerini, fikirlerini alýrdým. Arkadaþ çevremde, eðer tarif edersem hepsi de haddinden fazla elit, nezih insanlardan oluþur. En eðitimli arkadaþýmýz taksi þoförü Cevat lise mezunu. Balýkçý Ýrfan ilkokul, Tilki Selim de benim gibi orta terk. Fakat hepsi de birbirinden kurnaz ve zeki insanlar. Çoðunlukla haftanýn birkaç günü bir araya gelir, yer içer, felsefe ve dedikodu yaparýz. Ýçtiðimiz yerde Tilki Selimin bekar olarak kaldýðý ahþap bir bina. Ev korkunç durumda, yýkýk dökük bir yer, pislikten geçilmiyor. Adeta bir þaraphane... Ancak Eyüp ilçesinin muhteþem manzarasýný, kartpostal gibi izlediðimiz bir yer. Günlerden bir gün aniden yazdýðým öykülerden bir tanesini çýkarýp okuduðumda arkadaþlarým þok geçirdi. Tilki Selim’in birden gözleri parladý: "Bunu harbiden sen mi yazdýn Þenol, doðruyu söyle bana?" dedi. Balýkçý Ýrfan, Cevat ikisi de þaþýrmýþtý. Çok mutlu olmuþtum. Arkadaþlarýmýn þaþkýnlýðý gururlanmama neden olmuþtu. "Evet beyler bunu gerçekten ben yazdým." dedim. Tilki Selim içtiði birayý bir dikiþte bitirdi. Þoför Cevat hemen tuvalete gitti. Balýkçý Ýrfanýn içtiði biranýn köpükleri sakallarýndan aþaðý döküldü. Ortalýk buz kesmiþti. Beni kýskandýklarýný hissetmiþtim, evet kýskanmýþlardý. Selim hala inanamýyordu tuhaf bir þekilde baktý. "Hayýr Þenol inanmýyorum, bunu sen yazmýþ olamazsýn. Ulan senin elinden altýlý ganyan bülteni düþmez, hayýr, hayýr sana kesnlikle inanmýyorum." dedi. Ben tam cevap verecekken tuvaletten çýkan Þoför Cevat fermuarýný çekerken konuþtu: "Makara yapýyor Selim ne öyküsü be, bir yerden kopya çekmiþtir, yer miyiz bu numaralarý, Þenol iþleteceksen git baþkalarýný iþlet." dedi. Birden gülmeye baþladým, arkadaþlarým da gülüyordu. Aniden suratým asýldý, yüzümü gören arkadaþlarýmýn suratý daha çok asýldý. Çünkü benden biraz çekinirlerdi. "Bana inanmýyorsunuz demek, ayýp deðil mi?" dedim. "Bir daha da bana selam vermeyin, benimle konuþmayýn yoksa harbiden papazlýk oluruz ona göre arkadaþlar." diye çýkýþtým. Arkadaþlarým korkudan olacakki bir anda doksan derece dönüþ yaptý. Tilki Selim her zaman olduðu gibi yeteneðini konuþturdu. "Niye yazmasýn, Þenol kardeþime inanýyorum, eskiden beri yetenekliydi zaten, yazanlardan neyi eksik, yaz kardeþim yaz. Selim abin her zaman arkanda." dedi. Balýkçý Ýrfan’da destek verdi: "Bravo Þenol yaz aslaným, sana güveniyoruz, gerçi ben bu iþlerden pek anlamam ama sen yine de yaz kardeþim." dedi. Cevat da kafasýný sallayarak diðer ikisinin söylediklerini onayladý ama dayanamadý sordu: "Sakýn yanlýþ anlama da senin elinde hiç kitap görmedim. Ne zaman okudun, ne zaman yazmaya baþladýn vallahi bir türlü anlayamadým." "Cevat abi" dedim. "Topçularda ki fabrikada biliyorsun bir ara iki sene gece bekçiliði yaptým. Ýþte ne okuduysam orada okudum. Sonra da ufak tefek yazmaya baþladým." Tilki Selim araya girdi: "Anlayamadým fabrikada nasýl okudun" diye sordu... "Abi benden evvel ki gece bekçisi çok kitap okurmuþ. Adam da dünyanýn kitabý vardý. Tolstoy, Dostoyevski, Steinbeck, Kafka falan filan elimden geldiði kadar mecburen okudum. Yoksa sabaha kadar baþka ne yapacaktým ki? Onlarý okumak zorunda kaldým." Tilki Selim burnunu karýþtýrdý. "Biz mektup yazmayý beceremiyoruz, sen üstelik hikaye yazýyorsun. Evet enteresan bir durum hem de çok enteresan, peki Þenol bu iþte para var mý bari, boþa kürek sallama?" diye sorunca... "Orasýný düþünmedim Selim abi, þimdilik hobi gibi birþey ama para da olsa hani iyi olur diye düþünüyorum" diye cevapladým. Ýþin içinde para oldu mu bizim tayfa hemen yelkenleri açardý. Kaptanýmýz da tabii ki Tilki Selim olurdu. Birbirimize iltifatlar yaparken, övgüler peþpeþe gelmeye baþladý. Ýtiraf etmem gerekirse ben de yaðlanmayý seven bir tipim. Yalvardýlar bana "Ne olur, allahýný seversen bir öykü daha oku." diye. Tabii ki öyküleri okurken o gün, yaklaþýk iki kasa bira ýsmarlamak zorunda kalmýþtým. Ýlk günkü olay alýþkanlýk yaptý. Daha sonraki günlerde, her buluþmamýzda hem öykü okuyor; hem de dünyanýn birasýný ýsmarlýyordum. Zorunlu olarak... Büyük zevk alýyordum. Çok mutluydum. Ýlk okuyucu kitlemi kazanmýþtým ama maddi yönden de periþan oluyordum. Dünya edebiyatýndaki sevdiðim yazarlarý da onlara anlatýyordum. Tilki Selim Dostoyevski müptelasý olmuþtu. Sarhoþ olduðu zamanlar devamlý söylerdi: "Anam avradým olsun bu Dostoyevski gibi delikanlý adam görmedim." diyordu. Balýkçý Ýrfan Zola hayraný olmuþtu. Þoför Cevat ise "Tolstoy baba adam, aslan gibi." derdi.Daha sonraki günler de her buluþmamýz edebi bir toplantýya dönüþüyordu...Arkadaþlarým da kýt bilgilerine raðmen bana eþlik etmek için ellerinden gelen her çabayý gösteriyordu...Bir günde Tilki Selim heyecan içersinde sormuþtu.. "Ya Þenol kim bu Peyami Safa?" "Hayrola abi nereden aklýna geldi?" diye sorduðumda , heyecan içersinde anlattý.. "Dokuzuncu Hariciye Koðuþu mudur nedir, hocasý bizim kýzdan kompozisyon çýkarmasýný istemiþ" dediðinde gülümsedim. "Abi dedim, ayaðý sakat bir çocuðun ameliyat hikayesi, zengin bir akrabasýnýn yanýnda köþkte takýlýyor, sonra onun kýzýna aþýk oluyor, ama kýz baþkasýyla niþanlanýyor, çocuk üzülüyor, anlayacaðýn tam bir dram" dediðimde aniden öfkeye kapýldý.. "Ulan tahmin etmiþtim zaten. Daha bu yaþta liseye giden çocuðu bunalýma sokacaklar. Bende kýza çýkþtým. Sakýn o lavuðun kitabýný okuma, kompozisyon falanda çýkarma ben öðretmenle görüþürüm kýzým dedim" Selimin öfkeli tavrýna hepimiz gülüyorduk. Araya þoför Cevat girmiþti.. "Yediler bu milleti be, Kemallerle, Hasanlarla. Bizim edebiyatýmýz arabesk olmuþ lan. Zaten Orhandan, Ferdiden yeteri kadar çektik. Ýyi yapmýþsýn Selim helal olsun sana lan... Günler böyle geçerken tabii ki ekonomik kriz herkesi etkilediði gibi beni de fena etkilemiþti. Artýk bira ýsmarlýyamýyordum. Farkýnda deðildim bu durumun. Bendeki kriz aslýnda arkadaþlarýmý daha da fena krize sokmuþtu. Öykülerimi okurken artýk býkkýnlýkla dinlemeye baþladýlar. Çenelerini, kafalarýný tutup devamlý tesbih çekerken suratlarý ekþiyordu. Bir gün Selim öykümü yarýda býraktýrdý. "Býrak Þenol be þu hikayeyi, masalý. Bize askerlik anýlarýný anlat. Nerede yapmýþtýn askerliði, Erzurum da deðil mi?" diye sorunca þok olmuþtum. "Hayrola beyler canýnýz sýkýldý herhalde" diye sordum. Balýkçý Ýrfan dayanamadý. "Ya Þenol yanlýþ anlama bizi. Diyorum ki kitap falan bastýrsana, yani bizim aramýzda meþhur olamazsýn öyle deðil mi? Vallahi bize artýk gýna geldi. Seni kýrmamak için aylardýr dinliyoruz numarasýna yattýk hala farkýnda deðil misin? Yeter ama acý bize!" dediðinde aklým baþýma geldi. Doðruyu söylemiþlerdi. Bu kez kýzmadým. Her zaman gerçekçi düþünen bir insan olmaya çalýþmýþýmdýr. Arkadaþlarým gerçeði söylüyordu. Bir grup sefil insaný edebiyat ortamýna sokmuþtum. Onlar meyhane ortamýnýn insanýydý, ben ise ne yapýyordum? Soðukkanlýlýðýmý muhafaza ederken yarým kalan öykümü montumun iç cebine koydum. "Haklýsýnýz arkadaþlar, dýþarý açýlmam þart. Keþke daha önce söyleseydiniz bari. En azýndan zaman kaybetmezdim." dedim. Hepsi de nerdeyse sevinçten havalara zýplayacaktý. Tilki Selim bana sarýlýp yanaklarýmdan tükürerek þapýr, þupur öptü. "Ýþte seni bu yüzden seviyoruz be kardeþim." dedi. Ertesi gün altýlý ganyan giþesine gittiðimde bazý arkadaþlarýn þaka yollu takýlmalarýna þahit oldum. "Vay Pamuk geldi." "Sayýn yazarým nasýlsýnýz?" "Þenol Pamuk naber?" Bizim semt iþte böyle bir yerdi. Bok çukuruna düþmüþtüm. Çamura batmýþtým. Semtimizde yeterki bir açýðýný görmesinler yandýn gülüm, keten helva misali olurdun. Sýrf bu yüzden geçmiþte bazý arkadaþlarýmýz býrakýn Eyüp ilçesini Ýstanbulu terkederek Amerika'ya, Kanada'ya kaçýp gitmiþlerdi. O ülkelerin vatandaþý oldular. Bazen telefonda konuþtuðum bu arkadaþlarýmýn isyaný ortaktý. "Böyle lanet bir semt mi olur? Þenol gel yanýmýza, sana davetiye gönderelim." diye devamlý ýsrar edip beni çaðýrýrlardý. Üniversiteye giden kardeþim imdadýma yetiþti. "Abi takma kafana bak internet yazarlýðý var. Birçok edebiyat sitesi var, birisine üye ol rahatlarsýn." dedi. Ertesi gün siteye üye oldum ve siz dostlarý tanýma fýrsatýný buldum. Demem o ki yýllarca arkadaþlýk, dostluk yaptýðým, üstelik maddi, manevi kýyak yaptýðým bu insanlar beni dinlemedi, okumadý. Ama hiç tanýmadýðým siz dostlarým beni okuyorsunuz ya, sizlere çok teþekkür ederim. Sanal dostluk kanýmca gerçek dostluktan daha iyiymiþ. Saðolun varolun. Sizleri seviyorum... Ama itiraf ediyorum: Beni okuyanlarý daha çok seviyorum. Kimse kýzmasýn.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © þenol durmuþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |