..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Öyle yaþamalýsýn ki ölünce mezarcý bile üzülsün. -Mark Twain
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > Ayhan Sönmez




9 Ocak 2010
Kardelenler de Üþür  
Ayhan Sönmez
Aþka eþkýya çocuklarýn hayatla hiç örtüþmediði kadar sahici yarýnsýzlýklarýna kýrptýðým ergen yýldýzlardan dökülen saðanaksýz pýrýltýlarýn, býyýklarý yeni terlemiþ acemi çocukluðumun ergenlik sivilceleriyle cebelleþmesinden daha acýydý uzaklardan gelen ölüm haberleri.


:BJHF:
Martý Hikayeleri VIII

Sevgili S’e,

Daðlý bir gerilla olmasam da daðlý kardelenlerin üþümüþlüðünde buz kesen gözlerimle görürüm aþka eþkýya çocuklarýn güneþ damlalý bakýþlarýný. Eski Ýskele’de çocukluðumun göklerine sapansýz taþlar fýrlatýp balýkçý barýnaklarýnda soðuktan morarmýþ parmaklarýmý soluðumla ýsýtmaya çalýþtýðým bir kýþ gününe, acýnýn, þehrimin kýyýlarýndaki þaþkýn martý kanatlarýndan lime lime dökülmesini anlatsam anlar mýsýn, bilmiyorum. Dildeki hiçbir kurgunun acýyý anlatmaya yetmeyeceðini bilsem bile içime bütün aðýrlýðýyla oturan acýnýn yaralayýcýlýðýný bir þekilde ifade etmem gerektiðini düþünüyorum. Kendimi ifade ederken biliyorum ki ifade ettiðim þey, hayatýn bende oluþturduðu tortularýn çok azý olacak.

Aþka eþkýya çocuklarýn hayatla hiç örtüþmediði kadar sahici yarýnsýzlýklarýna kýrptýðým ergen yýldýzlardan dökülen saðanaksýz pýrýltýlarýn, býyýklarý yeni terlemiþ acemi çocukluðumun ergenlik sivilceleriyle cebelleþmesinden daha acýydý uzaklardan gelen ölüm haberleri. Ölüm “hoþ gelip sefa” gelmiyor, hiç hazýrlýklý olunmayan bir zamanda faþist kurþunlar þehri kana buluyordu. Ýnsandaki öldürme dürtüsünün yaþamak kadar doðal olduðuna inanmak istemiyordum hiç. Hayat, benim inanýp inanmamamýn ötesinde kendi gerçekliðini çýrýlçýplak dayatmaktan geri kalmýyor ve insandaki yok etme dürtüsünün gerçekliðini gözüme gözüme sokmaktan büyük bir keyif alýyordu.

Ölümün, sokaklardan çýkýp cami avlularýna yuva yaptýðý uzak bir kentten, Maraþ’tan, hiç söz etmedim þimdiye kadar sana. Ölümle yaþam arasýndaki ince çizginin bilinçle geçilerek Tanrý’nýn alt edilip insanýn varoluþunu gerçekleþtirebileceði savýný, hayatlarý kendilerinden menkul hiççi filozoflarýn kitaplarýndaki solgun sarý sayfalarda býrakmak ve kýyýsýndan geçip gitmek zorunda kaldýðýmýz hayata daha bir bilinçle ve onurla tutunmak gerektiðini, köylü aklýmýn bir köþesine not etmenin hesaplarýný yapa yapa büyüyordum kentin martý hikâyeleriyle ýslanan tuz kokulu sokaklarýnda. Nurhak Daðý’ndaki ölü kardelenlerin ölülüklerinden habersiz, “hayat denilen kavganýn içinde çelik adýmlarla” olmasa da bir þekilde yürümeye çalýþýyor ve ergenliðin bedenimde oluþturduðu tahribatý Tabakhane Deresi’nin geceyi kollayan kuytularýnda saðaltmaya çalýþýyordum. Geceden durmadan kan akýyordu. Tabakhane Deresi niye bok kokuyordu anlamýyordum elbet.

Ay ýþýðýnýn, karanlýðý bir tül gibi sardýðý gecelerde, hazla korkunun buluþma noktasýndaki belirsiz duyguya bir ad koymaktan aciz aklým, ne yapacaðýný þaþýrmanýn yaðmurlarýnda ýslanmayý sürdürmekten baþka bir þey yapamamanýn ilik kuruttuðu toy rüyalarda “kocaman kalýn dudaklý” esmer bir kýzýn ihtiraslý kalýn dudaklarýna kondurduðum acemi ilk öpüþün esrikleþtirdiði þaþkýnlýkla kendini inkârýn en uç noktasýndan tepe üstü atlayýp atlamamakta tereddüt ediyor, ben hangi yöne gideceðimi bilemez bir halde aklýmýn kendisini nasýl saðaltacaðýný merakla beklemekten baþka bir þey yapamýyordum. Giderilmemiþ meraktan daha öldürücü baþka þeylerin olduðunu bilmeyecek kadar kýyýsýndaydým hayatýn. Bunun iyi mi kötü mü olduðu konusunda herhangi bir öngörümün olmamasý da iþin baþka bir acýklý yanýydý.

Maraþ’ta insanlar öldürülürken ya da dünyanýn herhangi bir baþka yerinde insanlýk dýþý bir sürü þey olurken aklýmýn burgaçlarýnda boðulmaktan hep kýl payý kurtulduðumu düþünüyor, çisiltili üþümüþlüðümü martý hikâyeleriyle ýsýtmaya çalýþýyordum. Bununla birlikte hiç gitmediðim bu göçebe Anadolu þehrinin resmi tarihteki kahramanlýðýna hayran olan çocukluðumun dinlediði martý hikâyelerinde, bir doðu masalýndan düþen elmalarýn kimselerin baþýna düþmeden paramparça olmasý, masallardaki iyimserliðin tuzla buz olmasýndan beter bir daðýlma etkisi yaratýyordu bende. Her þey karman çormandý. Hayat birbirinin içine girmiþ önceliklerin öne çýkma yarýþýndan çoktan çýkmýþ, acayip bir þey olmuþtu. Sunulu bilgiyle gerçeklik, trajik parçalanmýþlýðýma yeni halkalar eklerken ben, seni parçalanmýþ yüreðimin daðýnýklýðý içinde azar azar biriktirdiðimin farkýna varamýyordum hiç; ama sen bir þekilde birikiyordun. Gece durmadan kanýyor ve sen, her þeye karþýn, kiþiliðimin tarihindeki yerini almak için dünyanýn baþka bir yerinde bambaþka acýlarýn kýyýsýnda hayatý anlamaya çalýþan esmer kýz’ýn çocukluðuna kaçýp kendini çoðaltýyordun.

Perdeleri sýký sýkýya kapatýlmýþ bir evin sýr vermezliðinin, meraklý birileri için çok deðiþik anlamlar ifade etmesinden daha doðal bir þey olamaz diye düþünmekten kendimi alamýyor, yüreðimin perdelerini sonuna kadar açýp kendimi hayatýn ortasýna çýrýlçýplak býrakmak istiyordum. “Merak, korkutucudur.” yargýsýnýn, çözümleyici bir düþüncenin oluþmasýna ket vurmasýndaki kaçýnýlmazlýðýn, elbet, herkes gibi ben de farkýndaydým. “Farkýnda olmakla ifade etmek” arasýndaki ayrýmýn ince çizgisinin, hangi noktada baþladýðýný ya da bittiðini bilmek gibi bir zorunluluðun, insaný boðmaktan beter eden ustalýðýný, ancak yaþayarak öðrenebilmenin mümkün olduðunu anlamak için çok fazla bir þey bilmeye gerek yoktu yaþadýðým yerde. Çünkü korku her yeri zapt etmiþti ve hayat, hiç ummadýðým kadar öðretici bir öðretmendi. Geceye sere serpe saçýlan naftalin kokulu yalnýzlýðým, köylülükten kurtulmayý beceremese de, köylü halimle bile olup bitenlerden haberdar olduðumu; ama haberini alýp öðrendiðim hiçbir þeyi yeterince dile getiremediðimi söylerken bunun “korkmak”la iliþkisini sen de seziyorsundur kuþkusuz. Korkunun zapt ettiði bir coðrafyada içe kapanýk, pýsýrýk biri olmam, kimsenin dikkatini çekmiyordu.

Perdelerini sýký sýkýya kapattýðým iç kalem’deki mazgallardan, sana olan aþkýma dair içli þarkýlarý, gecenin sarý hazan yapraðý kokan karanlýðýna, bakýþlarýmýn sadece yýldýzlarý gördüðü sýfýr noktasýnda söylememe baþka sebep arama olur mu? Ýstemekle yapmanýn ayný þey olmadýðýný defalarca deneyimlemiþ olan bedenimi, gergin bir yay gibiyken bile engellemek zorunda kalýyordum sýk sýk. Ancak arzu gerçekleþmediðinde duyulabilecek olan yakýcý bir acýda kendimi daðlamakla uðraþýyor olmasam, Maraþ göklerindeki yýldýzlarýn martýlara söylediklerini ne dinleyebilir ne de dinlediklerimi sana anlatabilirdim. Zaman, naklen yayýnlanan dijital savaþ oyunlarýnýn icat edilmesi sürecinden geçmemiþti daha ve ben acýya talimli bir yeniyetme olduðumun farkýnda bile olmadan sokaðýmýzdaki yaþama telaþý içinde buluyordum kendimi. “Lazca þarkýlar söyleyip Gürcüce küfürler ediyor”, aþkýn dilsel deðil duygusal ve bedensel bir edim olduðundan habersiz aþka giden yolu bulmanýn hesaplarýný yapýyordum.

Þehirdeki yüzlerce yýllýk Ermeni evlerinde Türklerin oturmasý alýþýlmýþ bir þeydi ve bunu yadýrgayan tek bir Allah’ýn kulu yoktu. Çünkü insanlýk, var olduðundan bu yana istilayý onaylamýþ, güçlü olanýn zayýf olan üzerindeki mutlak otoritesini bir ahlak kuralý olarak genlerine iþlemiþti. Her þey olaðan seyrinin gerektiði gibi geliþiyor, geçim derdindeki insanlarýn baþkalarýnýn ýrkýna, rengine, diline pek aldýrdýðý olmuyordu. Birileri bir þeyleri dürtüklemese her þey naif bir kendiliðindelikle devinimini sürdürürdü kuþkusuz. Kapitalist büyümenin doðal sonucu olarak göç bütün hýzýyla devam ediyor, þehir kendi tarihini koynunda saklayarak yavaþ yavaþ büyümeyi sürdürüyordu. Ben de boþ durmuyor, kendi kuytumda büyüme idmanlarý yapýyordum. Þehir büyüdükçe martý hikâyelerinin içeriði de deðiþiyordu. Acý daha da koyulaþýyor ve martýlar kimselerin görmediði þeylerden söz edip yüreðimde açtýklarý derin yaralarý o güne kadar hiç görmediðim garip bir hüzünle izliyordu. “Baþtan ayaða yâreyim” dile geliþinin somut bir anýtý gibiydim ýslak kayalýklarda denizi taþlarken.

Takvimlerdeki “tarihte bugün” köþelerinden akan kanlarla “hayat”ýn þimdiye dek çoktan boðulmuþ olmasý gerektiðini düþünsem de, gecenin en yýldýzsýz karanlýðýnda bile yeni doðmuþ bir bebeðin çýðlýðýnýn hayatý sahiplendiðini görüp hayretler içinde kalýyordum. Hayret etmekten gýna gelmiþti artýk. Her þey günlük doðallýðý içinde deviniyor görünürken ben niye bu kadar karmakarýþýk bir sürecin içinde buluyordum kendimi, anlamýyordum bir türlü.
Ýnsanlýðýn, bitmemiþ ve hiçbir zaman bitmeyecek bir þarkýnýn ardýna düþtüðünü görebilecek kadar açýk bir gözle izliyordum olup bitenleri. “Bitmemiþ bir þarký”nýn ardýnda tüketilen bir þeydi ömür denilen hiçlik. Önemli olan, þarkýyý oluþturan notalarý uygun yerlere dizebilmekti ve ben bunu beceremiyordum bir türlü. Oysa hayatýn çok baþýndaydým daha, doðru notalarý bulup doðru yerlere koyabilirdim. Ýyi ve kötü savaþýnda “iyi”den yana olduðumu düþünüp vicdanýmý rahatlatmaya çalýþsam da zaman zaman “iyi”nin gerçekten “iyi” olup olmadýðý konusunda kuþkuya kapýldýðým oluyor, “iyi”yi tarif etmekte çektiðim güçlüðün oluþturduðu aðýrlýðýn altýnda ezileceðimden korkuyor ve notalarý hep yanlýþ yerlere dizdiðimi sanýyordum.

Senin çok uzaklarda bir yerde hayatý farklý bir biçimde biriktiriyor olmanýn, benim açmazlarýmýn çoðalmasýyla ilgisini kurmak aklýmýn köþesinden bile geçmiyordu o günlerde. Aklým fikrim, insanlarýn birbirlerinin hayatýna müdahale etmelerindeki pervasýzlýðýn aldýðý devasa boyuttaydý. Herkes her þeye karýþýyor, kendime giden yollar ( hiç bulamadýðým ) bir bir kapanýyor ve ben ahlaksal ve siyasal bir kuþatmanýn tam ortasýnda kendimi yapayalnýz hissediyordum. Bir böcekten farksýzdým. Kafka’nýn Gregor Samsa’sý bile benden çok daha iyi durumdaydý. On beþ yaþýmýn düþlerinde açmasý gereken güllerin açmamasýndaki acayipliðin de nedenini çözemiyordum hiç. Bir yanda genç olmanýn suç sayýldýðý bir ülkede olmanýn aðýrlýðý, bir yanda genç olmanýn gereklerini sýrf genel ahlaka aykýrý diye yapamamanýn yol açtýðý kiþilik bozukluðu, bir yandan da kurþun výzýltýlarý arasýnda da olsa hayatý inþa etmenin verdiði aðýr yükle karþý karþýyaydým. Bütün bunlar bir araya geldiðinde düþ büyütmenin abes bir fantezi olduðu gerçeðiyle karþý karþýya kaldýðýmý düþünüyor ve kendimi bir böcek gibi hissetmem konusunda kendimi haklý buluyordum.

Benim ve benim gibilerin içinde bulunduðu karmaþanýn farkýnda olan; ama iktidar olma oyununda piyonlarýn harcanmasýnda herhangi bir mahzur görmeyen iktidar sahipleri, cehalet ve fanatizmle soslanmýþ milliyetçi ve de mukaddesatçý ölüm mangalarýný þu kadarcýk vicdan azabý duymadan sokaklara salmýþ “ötekileþtirdiði” insanlarý kadýn, çoluk çocuk, yaþlý, genç demeden öldürtmüþ, milliyet ve mukaddesat adýna öldürtürken ayný ýrktan fakat farklý inanan kadýnlarýn ve genç kýzlarýn ýrzýna geçilmesini de kýs kýs gülerek seyretmiþti. Bunca insanýn genel ahlaka ( devlet, ahlak kurallarýnýn da belirleyicisidir ) aykýrý olarak güvenlik güçlerinin gözleri önünde, hatta onlarýn da katkýlarýyla yok edilmesi çok anlaþýlabilir bir þeydi. Ben aðlamaktan baþka hiçbir þey yapmamýþ ve soluðu sulusepken karlarýn ýslattýðý kayalýklarda alarak martý hikâyelerine sýðýnmýþtým. Martýlarýn, yaþama dair anlatacaklarýný umduðum iyimser hikâyeleri olabileceði düþüncesinin bir yanýlgý olduðunu anlamakta gecikmedim.

Kutsal kitaplarýn “öldürmeyeceksin” buyruðunun arkasýndaki alt metnin, öldürme ve ölüyken bile ýrza geçmenin yasal zeminini oluþturduðunu bal gibi bilen ve kendi varlýklarýnýn farkýnda olmayan cahil insanlarý yönetmenin bu bilgi dahilinde tanrýsal bir hak olarak kendilerine verildiðini düþünen iktidar sahipleri, “öteki”nin yaþama hakkýnýn olamayacaðýný, yarattýklarý fanatik sürünün beyinlerine bütün iletiþim olanaklarýný kullanarak dikte etmekte bir beis görmezler. “Öteki”nin öldürülebilirliðinin legal bir hakkýn kullanýmý olarak sunulmasýnýn “iktidarýn dayanýlmaz mecburiyeti” olduðunu asla düþünmeyen, düþünme yetisini yitirmiþ yaðýz Anadolu erkekleri, üç hilal ve Allah Alah nidalarý arasýna sýkýþtýrdýklarý aþaðýlýk duygusunun verdiði cesaretin arkasýna sýðýnýp iyi’ye ve güzel’e dair her þeyi yok etmenin hazzýyla salyalarýný akýtýrken benim de, týpký onlar gibi, insandaki “muktedir olma” dürtüsünün cazibesinden haberim yoktu.Ben o sýralarda senden ve rüzgârlarýn kendilerini saklamak için çaba harcadýðý ýssýz bir kýyýda martýlara genç kýzlýðýnýn ilk kanamasýndaki mahcubiyeti anlatan esmer bakýþlý esmer kýz’dan çok uzak bir dünyada, ölülere aðýt yakmanýn ilk alýþtýrmalarýný yapýyor ve ölümlerden yaþamý damýttýðýmý düþünüyordum en masumane duygularýmla.

Kimselere hissettirmeden hayatýmýn en gizli köþesine sakladýðým “aþk” tarihçemin yanýnda muktedirlerin ipekli kumaþlara sarýp hayatýn doðallýðýnýn bir parçasý olarak sunduklarý “katliam” sözcüðünün hayata yakýþmadýðýnýn farkýnda bile deðildim. Yine de “ey faþizm lanet sana/ nasýl kýydýn bunca cana/ koþun halkým, halk ölüyor/ Maraþ’ta bir oyun dönüyor” dizeleriyle baþlayan aðýt-marþ karýþýmý ezginin yüreðimde tarifi imkânsýz bir çaresizliði büyüttüðünü þimdi bile tüm ayrýntýlarýyla yaþadýðýmý hissediyorum. Bir þey yapamamanýn insanýn boynunu nasýl büktüðünün en çýplak haliydim, gencecik yüreðimi martý hikâyelerinde saðaltmaya çalýþmaktan baþka bir þey yapamamanýn ezikliðiyle büyümeyi sürdürüyordum. Kevork hâlâ ince kravatýný takýp kendisini hiçleyen kalabalýkta kendini var etmeye çalýþýyor, Maraþ’taki alevi ve solcu katliamýndan sonra sýranýn kendisine geleceðinden habersiz geleceðe iliþkin iyimser düþler biriktirerek hayata tutunmaya çalýþýyordu. Martýlar Eski Ýskele’ye konmayý her zamanki alýþkanlýklarýyla sürdürüyordu.

Ýnsanýn içinde saklý bir canavar olduðunu ve çoðu zaman bu canavarýn ýþýl ýþýl gülümseyen bakýþlarýn ardýna gizlendiðini, bebek yüzlü katilleri anlatan filmlerden biliyor olsam da, sadece farklý bir ailede doðduðu için farklý bir inançta olan insanlarýn farklý olmalarýndan dolayý öldürülmelerini anlamam mümkün olmuyordu. “Maraþ’ta bir oyun dönüyor”du ve bu oyunda bir zamanlar “su gibi berrak akan*” Maraþlýlar, figüran olduklarýnýn farkýna varmadan hayata dair her þeyi kurþunluyordu. Deðiþim, diyalektiðe aykýrý olarak tersine geliþiyordu Maraþ’ta. Ben seni her þeye karþýn azar azar da olsa biriktirmeyi sürdürdüðümü kendime bile söylemiyordum.

Sana uzun aralýklarla yazdýðýmýn farkýndasýn. Bu aralýklarýn uzamasýna sebep seni az düþünüyor olmam deðil asla. Aralýk ayýnýn on dokuz’una yaðan sulusepken bir acýdan yansa da kalbim; seni hep düþünüyorum, her yerde düþünüyorum. Ama zamanýmýn büyük bir bölümünü hayatýn dayattýðý baþka þeylere ayýrmak ve beni sensizliðin büyük acýlarýyla kývrandýrýp sýnayan bu hayatýn senin olmadýðýn taraflarýnda bir þekilde bulunmak ve hayata dair öteki iliþkileri yürüterek yaþamak zorundayým. Katliamlara inat yaþýyor olmamýn, bende hayatýn ýrzýna geçmiþ olmak gibi korkunç bir özgüven duygusu geliþtirdiðini hayretle görüyorum. Bu da doðal olarak sana yazmamýn sekteye uðramasýna, gecikmiþ mektuplarýn çoðalmasýna sebep oluyor. Seni az düþünmek ne haddime? Seni hep düþünmesem zaman zaman içinden çýkamayacaðým bir mecburiyet olarak gördüðüm hayatý sürdürmemin herhangi bir anlamý olmaz. “Benim bu dünyada ne iþim var?” sorusunun çengelinin acýsýný iliklerimde hissettiðim anlarda varlýðýnla doluyor dünya ve sorulan sorunun niteliði anýnda deðiþiveriyor ve iyimser bir yaþama tutkusu sarýyor her yanýmý. Ýþte bu “iyimserlik”le hayatýn senin olmadýðýn tarafýnda olduðum zamanlarda bile yaþamayý inatla sürdürüyorum.

Yüreðindeki ýþýktan öpüyorum sevgili s’e. Hayatýn acemisi olan bu çocuðu dinlemeyi býrakma olur mu? Sevgimle…


a.s.

O GÜZEL ÝNSANLAR'dan sayfa 146-163 ( Kanguru Yayýnlarý -Ankara 2008)

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: mektup..
Gönderen: Aysu / , Türkiye
12 Ocak 2010
yaþadýðýmýz gezegendeki ve yaþadýðýmýz topraklardaki yaþanmýþ olaylarý bir mektupla kendi içindeki duygularýda harmanlayýp bir aðaca asar sevgili yazar ve bizlere sunar ,çokta iyi olmuþ bir kez daha hafýzalarýmýzý eþeliyelim ve yaþanmýþ olaylara kýrýlmalara ses olalým sevgimle / lacivertiðnedenlik




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Çýtý Çýkmayan Þehir

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kýrýk Masaya Býrakýlan Düþler (Iý) - Sarýkamýþ (22 Aralýk 1914)
Beni Vurun Demedim ki

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Gitmek Gibi Bir Þeydir Hayat [Þiir]
Aþk Denilen Hal I [Þiir]
Çok Sevdim Sana [Þiir]
Kýrýk Masaya Býrakýlan Düþler I (Hayata Dönüþ (!) Operasyonu ) [Þiir]
Tenha [Þiir]
Gececi Düþler Geceye Düþülenler [Deneme]


Ayhan Sönmez kimdir?

Yazmak için yaþamýyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
Okuduðum bütün iyi yazarlar ve þairler.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Ayhan Sönmez, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.