..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýnsan özgür doðar, ama her yaný zincire vurulmuþtur. -Rouesseau
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Ýronik > Nergiz Þimþek




15 Ocak 2010
Fare Kýz  
Nergiz Þimþek
Þah damarýndaki kaným, azar azar boþalýyor. Ýncecik bir boruyla… Birkaç metre ötemde duran kovaya akýyor. Yavaþ yavaþ ölüyorum. Beni baðlamýþ bu sandalyeye. Boynuma bir boru geçirmiþ. Son satýrlarýmý yazabilmem için de, bilgisayarý kucaðýma sabitlemiþ. Bedenimi hareketsiz, bir tek ellerimi aktif kýlmýþ. Yaza yaza öleyim... Yavaþça öleyim istemiþ. Yazdýklarýmý okumuþ olmalý. Okumasa da biliyordu ya… Ve bu dünyada onu en çok hayal kýrýklýðýna uðratan kiþiden öcünü almaya, ona cezasýný çektirmeye karar vermiþ… Artýk diyecek bir þey yok. Sen hoþ kal Fare Kýz. Hoþça kal.


:CJIG:

Ýskoç eteðimi giydim. Bacaklarým güzeldir; pek yakýþtý. Birazdan çýkacaðým dýþarý. Cesaretim yerinde. Biliyorum, insanlar bakýp bakýp gülecek ama olsun. Önemli olan, sinema salonun girebilmek - ilk yarý baþladýktan yirmi üç dakika sonra. Birkaç dakika daha oyalanýp çýksam? Beklemeyeyim orada. Hadi oðlum, þeytanýn bacaðýný, kendi kafaný kýr artýk!

Tamam iþte, Ýskoç eteðimle attýðým ilk adýmlar. Arka sokaklar boþ þimdilik; üç beþ kýz bakýp kýkýrdýyor sadece. Ana caddeye çýktýðýmda insan dolu olacak ama. Olsun, erir giderim kalabalýkta.

Hiç de sandýðým gibi olmuyor; kalabalýk beni fark ettiði anda yarýldý ikiye. Uzunca bir koridorda, tek baþýma, iki yaným etten duvar, üstelik yüzlerce bakýþýn arasýnda sýkýntýlý bir yürüyüþe çýkýyorum. Salakça gülümsemeye çalýþýyorum çevreme - hani turistler yapar ya. Ama tipim ele veriyor beni. Bu kadar kara olacaðýma en azýndan kumral falan olsaydým… Katlanmaktan baþka çare yok; ola ki bir tanýdýða rastlarsam o sorun iþte. Of, bunu düþünemedim daha önce. Peruk falan mý takmalýydým? Neden uzunca bir palto gibi bir þeyi akýl edemedim? Bu sýcakta? Saçmalama oðlum, tüm planlara sadýk kalacaksýn. Hem ne var caným bunda! Ýskoçlar giyiyor iþte bu eteði. Ýki yüz-üç yüz metre bir þey kaldý zaten.

Salonun giriþ kapýsý kapalý ha! Hiç anlamýyorum; filmlerdeki buluþma sahnelerinde, dileyen dilediðince dalýveriyor filmin ortasýnda. Yok kardeþim! Bizde ne gezer o fantezi! Her þey izinli olacak illa. Hah!

‘’Birader, iyi geceler. Açýversen ya þu kapýyý. Bak, biletim var.’’
‘’Oðlum sen ne yapmýþsýn böyle. Þöyle böyle misin yoksa? Burada acayip kýlýklý gençler çok, alýþtýk artýk. Ama senin gibisi…’’
‘’Yok yok… Ben… Babam Ýskoç benim.’’
‘’Ne koç?’’
‘’Ýskoç. Yani, baþka bir milletten. Bu, onlarýn geleneksel giysisidir.’’
‘’Ha… Valla sen yaðýz bir Türk gencine benziyorsun ama…’’
‘’Doðrudur. Annem Türk, ona çekmiþim. Hem ne fark eder! Biletim var, girmek istiyorum salona.’’
‘’ E öyleyse zamanýnda gelecektin. Açamam kapýyý. Kusura kalma kardeþ.’’

Hay Allah! Herife çýkýþmasaydým keþke. Alttan alsaydýn be oðlum. Ne yapsam da ikna etsem þimdi. Tatlý dil yýlaný deliðinden çýkarýr. Çýkarýr çýkarmasýna ya bizim yirmi üç dakika geçecek, ayrýca karizma da gümbürtüye gidecek. Neyse, önemli olan salona girebilmek. Olmadý baþka türlü kurgularýz bu kýsmý sonra. Hani sadýk kalacaktýn yaþananlara, birebir yaþananlar kurgu olacaktý ha? Yapma ama! Ben þimdi oturup bunu nasýl yazarým? Ýskoç eteði giymiþ bir gençle, bilet kontrolörü bilmem ne aðabey arasýnda geçen garip diyalog. Üstelik hikâyenin kahramaný komik duruma düþüyor. Neyse, geç.

‘’Birader, kýzma yahu. Yak bir cigara. Çay? Ýçer misin sen de?
‘’Söyle bakalým bir çay. Cigara da iyi markaymýþ ha.’’
‘’Al aðabeycim, paket senin olsun. Aðabeycim be… Bir kýyak geçsen de açsan þu kapýyý.’’
‘’Oðlum filmin yarýsý bitti be… Amma acýklý baktýn öyle. E hadi gir içeri bakalým. Bir dahaki sefer de bizim geleneksel giysilerimizle bekliyorum ha.’’
‘’Büyüksün aðabeycim. Söz, geleceðim öyle de.’’

Lanet herif mýrýldanýyor hâlâ. Dalga geçiyor aklýnca. Geçsin. Fark etmez. Hah! Ýþte yalnýz oturan bir kýz. Yaklaþtýkça güzelleþiyor mu? Sarý saçlarýný dikmiþ havaya. Bu kýzlarý anlamak zor; illa çirkinleþtirecekler kendilerini. Þöyle uzun, sapsarý saçlarý olsa. Dalga dalga ya da düz. Karanlýkta görebildiðim kadarýyla yüzü gayet güzel. Çýlgýn da bir þeye benziyor. Yanýna oturup teklifimi yaptýðýmda ne diyecek bakalým. Otur hadi yanýna. Hemen gördü Ýskoç eteðimi. Yüzüme baktýðýný hissedebiliyorum. Aslýnda þimdi tam da sýrasý, kafamý çevirirsem göz göze geliriz. Büyülenmiþ gibi bakarýz sonra birbirimize. Hay Allah! Çevirdi kafasýný. Bu sefer ben… Ona bakýyorum. Fýsýltýyla:

‘’Bir roman kahramaný olmak ister misin?’’

Yüzüme kuþkuyla bakýyor. Sinirlendi de sanki.

‘’Ne yani yeni yöntem bu mu? ‘Seni artiz yapýcam’ ýn entelektüel formu?’’
‘’Yok, yanlýþ anladýn. Ben bir roman yazýyorum. Ama kendime bir partner bulmalýyým. Alamadýðýn tüm öçleri alýp kýzgýnlýðýný kusabilirsin benimle. Patronun mu? Aðabeyin mi? Arkadaþýn mý? Küçük tuzaklar kurup istediðin herkesi cezalandýrabiliriz. Sonra tüm yaþadýklarýmýz romanýn konusu olacak. Tek plan, ne olacaðýný görmek, yaþamak ve yazmak. Hatta þu anda bile girdin romana. Ýstersen sadece figüran olarak kalabilirsin ama kahramaným da olabilirsin. Ha? Ne dersin?’’

‘’Siktir serseri!’’

Peki. Baþarýsýzlýk. Bunu bekliyordum. Onu bulmak çok kolay olmayacak elbet. Ama bu kýz aklýmdaki gibiydi hani. Sarýþýn. Boyu posu da yerinde. Arada baktým memelerine, dolgun görünüyordu. Gerçi þu yeni sutyenler… Off, neyse… Hayýr, bu olmaz. Kýstas yok. Tamam, sarýþýnlarý severim ama kim bunu kabul edecek kadar cesursa o olacak partnerim. Sarýþýn deðil diye haksýzlýk yapmak yok. Kaldý ki romanýmda aþk da olmamalý. Ýyice amerikan fillerine döner yoksa. Yine de yüzüne bakýlacak gibi olsa iyi olurdu ya… Þu kýz… Dört sýra ötede. Buradan fena görünmüyor.

*

Arkamda bir kýpýrtý seziyorum. Baktýðýmda gülümseyen bir yüzle karþýlaþýyorum. Ben, diyor ‘’ilgileniyorum.’’ Pek güzel sayýlmaz ama olsun. Heyecan içinde hemen yanýna gidiyorum.

‘’Duydun mu konuþtuklarýmýzý?’’
''Evet, çok da hoþuma gitti.’’
‘’Yani kabul eder misin partnerim olmayý?’’
‘’Belki, ama hiçbir þartýn yok mu? Yani tamam dediðim anda tamam mý?’’
‘’Bu cesarete sahip ilk kýz, demiþtim. Hiçbir þart yok. Sadece, almak istediðin öçlerin olmasý gerekiyor ki oyunlarýmýzdan bir roman doðsun. ’’
‘’Ne tür öçler? Yani nereye kadar yolu var?’’
‘’Senin istediðin yere kadar! Nasýl?’’ Diyorum ve ýþýklar yanýyor. Ýlk yarý bitti.

Þimdi solgun, çelimsiz, çirkin mi çirkin bir kýzýn kara gözleriyle bakýþýyorum. Gülümsüyor, fare gibi küçük aðzýndaki iki uzun ön diþi fark ediyorum. Saçlarý açýk kahve ve kafasýna yapýþmýþ gibi. Burnu büyük sayýlmaz ama çökmüþ avurtlarý ve küçücük kalmýþ yüzünde sýrýtýyor. Kargaburunlu üstelik. Gözleri güzel gerçi… Göz aklarý öyle az ve karalarý kapkara. Nemli gibi. Hüzünlü bakýyor - gülümserken bile. Bu þekil þemaille hüzünlü olmasýn da ne yapsýn. Gerçekten fareye benziyor. Ah! Bu kadar mý þanssýz olunur! Dikkatimi diþlerinden almaya çalýþarak gözlerine bakýyorum. Hadi, diyor ‘’çýkalým.’’ Tamam. Baþka ne diyebilirim ki?

Ýskoç eteðimi gördü. Kaçak bir bakýþ attý ama hiç de etkilenmiþ görünmüyor. Sessizce yanýmda yürüyor. Öyle ilgi çekici bir çirkinliði var ki kalabalýk beni fark etmedi bile. Donakalmadýlar bu sefer, insaflýlar, çünkü benim durumumda olduðu gibi bir taþkýnlýkla deðil, hastalýklý bir durumla karþý karlýya olduklarýnýn farkýndalar; ama yine de zalim bakýþlarýný kýzýn vücudunda gezindirmekten de alýkoyamýyorlar kendilerini. Haksýz da sayýlmazlar, yanýmda yürüyen bir hilkat garibesinden farksýz. Kemikleri, elbiseye raðmen sayýlabiliyor. Vitrinlere yansýyan görüntülerini izliyorum. Bacaklarý iki çýra gibi incecik, baldýr ve bilekleri neredeyse ayný kalýnlýkta. Baþýný öne eðmiþ, boynu kýrýlýverecekmiþ gibi görünüyor. Yok olmak istiyor, biliyorum. Peki, neden burada? Ýncecik sesiyle soruyor:

‘’Yalnýz mý yaþýyorsun?’’
‘’Evet.’’
‘’Öyleyse gidelim sana. Rahat bir nefes almak istiyorum.’’

Eve vardýðýmýzda, üzerindeki ince hýrkayý çýkarýyor. Karþýmda öylece dikilmiþ, kara gözlerini gözlerime dikmiþ, bir þey bekler gibi. Bense evde anlamsýzca dolanýp ona bakmamak için kendime iþ çýkarmaya çalýþýyorum. Bu daðýnýklýk, pislik içinde el atacak tek iþ bulamýyorum. O beni göz hapsine almýþken, yaþadýðým hayal kýrýklýðý yüz çizgilerimden oluk oluk akýyor. Moralimin bozuk olduðu her halimden anlaþýlýyordur, bunu düþünüce kendimden utanýyorum. Bu biçareye böyle davranmaya hakkým olmadýðýný biliyorum. Durumu kabullenmeli, kahramanýma dört elle sarýlmalýyým. Bu kýz iþte… Benim kahramaným. Çirkin –çirkinden de çirkin- olsa da benim kahramaným. Hey hat! Fare kýz. Ýsmi de hazýr iþte. Aklýmdan geçenleri okumuþ gibi, uzun ön diþlerini göstererek önce gülümsüyor, sonra çýlgýn bir kahkaha atýyor. Derken ani bir hareketle üzerindeki elbiseyi bir çýrpýda çýkarýyor. Þaþkýnlýktan ne yapacaðýmý þaþýrýyorum. Romanýmda aþka yer olmadýðýný, böyle bir þeyi aklýndan geçirmemesi gerektiðini, anlatýyorum. Sen diyor, ‘’hiçbir þey anlamýyorsun.’’ Sutyenini ve donunu çýkarýyor sonra. Ona bakmamak için elimden geleni yapýyorum ama dehþet bir görüntü de olsa çýplaklýk bakýþlarý kendine çekiyor iþte. Parça parça görüntüler iliþiyor gözlerime: tahta bir göðüsteki irice bir meme ucu mesela, tüysüz bir baldýr, bir de orasýnda kemiksi bir çýkýntý. Tam karþýma dikilip baþlýyor anlatmaya:

‘’Bana bakman gerekiyor, biliyorsun. Alýþman. Ýnsanlar sokakta gördüklerinde beni pervasýzca izliyorlar ama ne zamanki yanlarýnda olsam… Ýþte o zaman bir türlü bakamýyorlar bana. Niye biliyor musun? Sokakta bana bakarken gözlerinden þaþkýnlýk taþýyor. Ama süreç uzayýnca yüzlerindeki þaþkýn ifadenin tiksintiye döneceðini biliyorlar. Aslýnda kibarlýklarýndan böyle yapýyorlar. Ýnan bana, en yakýnlarým bile. Ama senin böyle bir þansýn yok. Bu romaný yazacaksak, bana bakabilmelisin. Ben bir atýðým. Aslýnda anamýn rahminden sökülüp alýnmam gerekiyordu. Ama iþte yazgý… Salak kadýn aldýðý ilaçlardan olacak, bir türlü doðru düþünememiþ. Ne o zaman ne de þimdi. Ve ben doðdum. Ýþin garibi olabildiðince büyüdüm de. Ömrüm çok uzun deðil. Ve senin teklifin, geri kalan zamanýmda yapmak istediðim tek þey. O yüzden þimdi bak bana. Yüzünde oluþacak ifadeden çekinme. Alnýn kýrýþacak biliyorum. Dudaklarýn gerilip ‘’iiiiy’’ sesi týslarken kara aðzýndan, iki yana sarkacak. Gözlerin iyice kýsýlýp geri kaçmak istercesine kafaný arkaya iteleyecek. Ama gözler, kafana göre öyle küçükler iþte, o yüzden de giriþiminde baþarýlý olamayacak. Bunun yerine küçük bir esneme hareketiyle hafif arkaya kaykýlacaksýn. Muhtemelen ellerin iki dizinin üzerinde olacak ve bir pençeyi anýmsatýr gibi gerilecek. Damarlarýn hem ellerinden hem boynundan taþmak isteyecek ve kabaracak. Tüm vücudun gerilmiþken acýyý en çok ayaklarýnda çekeceksin. Ama bu acýyý tam da rahatlama, alýþma anýnda hissedeceksin. Çünkü o zamana kadar, parmaklarýný ayaklarýnýn altýnda ezmek ister gibi bastýracak, bu acýya odaklanmaya çalýþacak ama baþaramayacaksýn. Biraz alýþmaya baþlayýnca bana, o zaman iþte duyacaksýn gerçek þiddetini acýnýn. Sonra ayaklarýndaki acýyla birlikte yüreðine de bir acý musallat olacak. Böyle bir yaratýðý tanýmýþ olmanýn sana yapýlmýþ nasýl da büyük bir haksýzlýk olduðunu düþüneceksin. Hepsini biliyorum. O yüzden rahat ol. Yüzündeki gerginlik durulana, hislerin yatýþana kadar bak bana. Üzerimdeki kumaþlarýn örtmeye çalýþtýðý ama iþte yine de tüm dünya yüzeyindeki tüm hayal güçlerine sýzma becerisine sahip çirkinlikteki bu bedene iyice alýþ ki, kâbuslarýna girmeyeyim. Çirkinliðimi kanýksamak zorundasýn. Sana güvenebilirim deðil mi? Vazgeçmeyeceksin. Öçlerimizi alýp romanýný yazacaðýz, deðil mi?’’

Vazgeçmeyeceðim, demek istiyorum ama dilim çözülmüyor bir türlü. Böyle bir þeyle karþýlaþmayý ummuyordum. Bu çýlgýnlýðýn ötesine geçti. Ben aklý bir karýþ havada bir kýzla küçük oyunlar oynamayý planlarken, karþýmda çýrýlçýplak dikilmiþ atýðýn, bana bel baðladýðýný anlýyorum. Ona daha fazla zarar vermeden, bu iþi bitirmeli miyim? Ama umut dolu gözlerine bakýnca kararýmý veriyorum: Bir süre idare ederim. Birkaç vukuatýmýz olur, o da sakinleþir. Annesine kýzgýn sanýrým. Kimseye çok da zarar vermeyecek ama can sýkacak nitelikte birkaç düzenekle, içini rahatlatýrým biraz olsun. Onu öylece býrakamam, biliyorum. Tamam, diyorum ‘’izleyeceðim seni; ama sen lütfen bana bakma bu arada; yukarý bak sözgelimi.’’

Baþýný kaldýrýyor. Nereden baþlamalýyým? Rastlantýsal olarak dolaþýyor gözlerim bedeninde ilk. Ama biliyorum, bir düzen gütmeliyim. Kendimi programlamalýyým bir makine gibi. Ayaklarýndan yukarý mý çýksam? Tamam. Baþýmý eðdiðimde, bedeniyle anlaþýlmaz bir uyumsuzluk içindeki iri ayaklarýný görüyorum. Sanki bu cýlýz bedene ait deðillermiþ gibi, büyük ve tombullar. Tabanlarý ayaklarýný da taþmýþ. Sýký sýký topraða yapýþmýþ incecik bir filiz gibi bu kýz. Sökmeye çalýþsan da kendini koy vermeyecek, belli. Tabanlarý bedenindeki en dirençli yer. Çirkin ayaklar aslýnda ama iþte saðlýk dolular; o yüzden de öyle güzel görünüyorlar. Bileklerine ulaþýyor gözlerim. Nasýl da inceler. Bacaklarýnýn iki çýradan farký yok. Tüy yok bacaklarýnda, traþ mý etmiþ? Sanmam. Bu bedenle uðraþmak isteyeceðini sanmam. Daha yakýndan bakýnca, incecik tüyler görüyorum. Tüyleri bile geliþememiþ yavrucaðýzýn. Geliþememiþ demiþken, kaç yaþýnda acaba? Sormalý. Baþýmýza iþ almayalým sonra. Diz kapaklarýnýn o yumru, kargacýk burgacýk görüntüsünün yerini iki çýkýk kemik almýþ. Bacaklarýnýn üst kýsmý, uyluk kemiklerinin eðri þeklinden ibaret. Kemiklerin arasý dolmadýðýndan kocaman bir parantez oluþmuþ orasýnda. En garibi… Orada da tüyler var, uzunca ama incecik. Kemiksi çýkýntý ne etle ne tüyle kapatýlamadýðýndan, bir insaný deðil de bir uzaylýyý çaðrýþtýrýyor. Kalça kemiði iki yandan hortlamýþ. Ýki içbükey hafifçe dolgunlaþarak göbeðinde kavuþmuþ. Göbek deliði… Gerçekten çok güzel. Bu kadar küçük bir parçayla yetinecek kadar þanssýz vücut… Kaburgalarý, köprücük kemikleri, tüm kemikler bu vücuttan bir an önce çýkmak ister gibi. Memeleri yanlarda birkaç santimlik çýkýntýlardan ibaret ama þaþýrtýcý bir þekilde meme uçlarý öyle etli ve büyük. Bir an için beni kýþkýrtýyor bu meme uçlarý. Ama gözlerimi indirince aþaðý… Bu arada bir duruþ bozukluðu olduðunu da fark ettim ama zaten bu bedenin iþliyor olmasý bile mucize. Uzun uzun baþtan bakýyorum ona. Bir daha sonra. Hâlâ kanýksayabilmiþ deðilim ama bu kadar yeter. Ne kadar da haklý olduðunu görüyorum. Bahsettiði tüm tepkileri verdi bedenim insafsýzca. Tamam, diyorum ‘’giyin artýk.’’ Tamam, diyor ‘’ giyiniyorum; bu en doðrusuydu.’’

Giyinip karþýma oturuyor. Sohbete baþlýyoruz. Otuz üç yaþýnda olduðunu öðrenince þaþkýnlýðým bir kat daha artýyor. Benden sadece üç yaþ küçük ama o belki on yedisinde, en fazla yirmisinde görünüyor. Durumuyla ilgili konuþmak konusunda kararsýz kalýyorum. Birkaç soru sorduðumda isteksiz olduðunu görüyorum. Ama anladýðým, annesinin bol bol ilaç ve uyuþturucu kullandýðý. Üzerine gitmemeye karar veriyorum. Belli ki babasýný kaybettikten sonra yapayalnýz kalmýþ. Kalbi kin dolu annesine karþý. Sýra bana geliyor. Soruyor:

‘’Eee sen niye Ýskoç eteðiyle dolaþýyorsun, anlat bakalým.’’
‘’Aslýnda romanýn giriþi için iyi olacaðýný düþünmüþtüm. Hani biraz farklý… Sence de ilginç deðil mi’’
‘’Ýlginç ama bu iyi olduðunu göstermez. Daha çok, çocukça sanki.’’
‘’Ama artýk yapabileceðim bir þey yok. Hiçbir þeyi deðiþtirmemek konusunda kararlýyýyým. Yani son anda vazgeçmiþ olsaydým giymekten, bu sefer o þekilde yazacaktým. Bu gece on birden sonra yaþananlar benim romanýným konusu. Aslýnda sinema salonuna girerken yaþadýðým güçlük nedeniyle deðiþtirmeyi düþündüm ama vazgeçtim. Bu tek ve son þansým. Bu da tutmazsa, bitireceðim bu iþi.’’
‘’Yazmayý mý?’’
‘’Evet. Þimdiye kadar bir yýðýn kurgulayýp sayfalarca yazdým ama hiçbiri beðenilmedi. Otuz altýmda hâlâ… Bi bok beceremedim anlayacaðýn. Karar verdim bu sefer, ben deðil baþkalarý kurgulayacak. Artýk her ne yaþanýrsa. Ben sadece kayýt altýna alacaðým, iþte o kadar.’’
'‘Anlýyorum. Tüm yaþadýklarýmýzý yazacak mýsýn þimdi.’’
‘’Evet.’’
‘’Ben de okuyabilir miyim?’’
‘’Bence sonlanýnca okumalýsýn. Bitince. Ha? Olmaz mý? .’’
‘’Ama merak ederim þimdi!’’
‘’Senden çekinmek gibi bir derdim olsun istemem. Ben özgürce yazmalýyým. Bitince okursun. Tamam mý? Kaldý ki konuyu da biliyor olacaksýn, ha?’’
‘’Tamam. Nasýl istersen.’’
‘’Eeee eve gitmeyecek misin? Geç oldu. Merak etmesinler.’’
‘’Beni merak edecek kimse kalmadý. Ben… Burada kalabilir miyim?’’
‘’Elbette küçük kýz. Sana yataðýný yapayým.’’

Ne kadar haklý olduðunu görüyorum fare kýzýn. Öylece izledikten sonra, artýk bakýþlarýmý kaçýrmýyorum. Rahat rahat konuþup sohbet ediyoruz.

*

Ýki ayý geçti – yazamadým. Zaten ilk bir ay, sadece birlikte takýldýk, vakit geçirdik. Hatta pikniðe bile gittik. Bol bol dertleþip yüreklerimizi açtýk birbirimize. Evine gittiðim oldu, gizli gizli kaldým odasýnda. Gerçekten de öyle bir yalnýzlýða mahkûm edilmiþ ki kimse anlamadý. O koca koca günlerde kimsecikler kapýsýný çalýp da kelam etmedi Fare Kýz’la. Öyle büyük bir ev ki, hani ev demeye dilim varmýyor. Ayný otellerdeki gibi bir telefon aðý var. Anca telefon açarsa geliyor hizmetliler. Annesininse hiç sesi çýkmadý. Bir de onu dipteki odalardan birine atmýþlar. En dipte, en yalnýz, en atýk… Eskiden dadýsý varmýþ, ama babasýnýn ölümünün akabinde iþten çýkarýlmýþ. Öyle söylüyor; annem, diyor ‘’ben çabucak öleyim diye, beni yalnýzlýða mahkûm etti. Ýþe de yarýyor.’’ Ama artýk ben varmýþým. Ah! Ne güzelmiþ! Aslýnda bir de ablasý var. Birkaç yaþ büyük sanýrým. O, saðlýklý. Annesinden pek de hazzetmiyor olmalý ki tüm baðý koparmýþ. Bizimkiyle de. Ablam, diyor ‘’beni severdi. Ama iþte nefret ettiði için tüm aileden – tüm olanlardan sonra, koptu gitti. Artýk beni de düþünmüyor. Yakýnda ölecek bir müsvedde olarak görüyor, biliyorum. Aslýnda beni sevmedi de acýdý sanýrým. Beni babam sevmiþti, bir de dadým. Ah! Bir de sen!'' Anladýðým kadarýyla babasýnýn ölümü þaibeli. Bir erkekten bahsediyor, nefret ettiði. Akrabalarýndan biri sanýrým. Annesinin onunla iliþkisi olduðu ve babasýnýn bu iliþkiyle baðlantýlý olarak öldüðü izlenimi edindim. Bana, diyor ‘’zarar vermiyorsa, bu çok fazla þüphe çekeceði içindir.’’ Aslýnda olaylarý öyle bölük pörçük ve eksik bilgilerle anlatýyor ki, izlenimlerle ve sanýlarla yetinmek durumundayým. Zaten kederli yüreðini iyice yormak istemiyorum. Sanýrým ne olduðunun çok da önemi yok. Her ne olduysa, deðer ya da deðmez diye düþünsem de iþte, o yaralý. Hem de ne yara…

Fare Kýz’ý sevmiþ olmama raðmen, en iyi arkadaþ olarak payýma onun düþmesine içerlediðim olmuyor deðil. Yani bazen ona bakýnca… Ýkimizin bir çeþit çaresizlik noktasýnda birleþtiðimiz kesin. Benim iþe yaramaz bir yazarým; o ise daha fena: kinlerin sýkýþtýrýldýðý kocaman kalbiyle iþe yaramaz bir varlýk. Onun acýnasý durumu beni de benzeri bir noktaya getiriyor sanki. Bir çeþit kaybedenler birliði. Belki de tam tersidir, diye düþündüðüm olmuyor deðil: Belki de onun sayesinde yazýlacak bu roman, gerçekten ekstrem unsurlar barýndýrabilir. Sorun þu ki, onun cesareti bende yok. Bazý oyunlar oynadýk birlikte - öç alma oyunlarý. Ama hiç mi hiç tatmin olmadýðýnýn farkýndayým. Annesine birkaç küçük düzenekle hayatý zindan edip eðlendik. Bir keresinde uyurken bal sürdük yüzüne mesela – ölü gibi uyumasý sanýrým uyuþturucudan. Bir sefer de tam çýkacakken büyük kapýdan, tüm tekerlekleri patlayýverdi arabanýn. Bu ve benzeri küçük oyunlar... Daha tehlikelileri de olmadý deðil, frenlerini kestik arabasýnýn. Ama zarar görmedi - hemen anladý. Canýný sýkmanýn ötesinde ona zarar vermek istiyor. Ben ardý ardýna yeni fikirler bulmaya çalýþarak oyalýyorum Fare Kýz’ý þimdilik. Ama nereye kadar, bilemiyorum. Bir de o adam, resmini getirdi ve adres bilgilerini de… Onun için de bir þeyler düþünmemiz gerektiðini söylüyor. Bazen ablasýndan da dem vuruyor.

Halka giderek geniþliyor. Bir yerde dur demem gerektiðini anladým. Alttan almaktan, idare etmekten vazgeçip sert çýktým. Amacýnýn tam olarak ne olduðunu sorduðumda cevabý beni dehþete düþürdü. Þöyle dedi: ‘’Seninkiyle ayný… Hatýrlýyor musun ilk gün konuþtuklarýmýzý? Ben sana, nereye kadar yolu var, diye sormuþtum da; sen, istediðin yere kadar, demiþtin. Ýþte böyle caným! Benim istediðim eþittir senini istediðin. Benim amacým eþittir senin amacýn. Benim kinim eþittir seninki ki, oturup adam gibi yazabilesin.’’

Haftalardýr anneyi ve adamý takip ediyoruz. Kabul etmeliyim, oldukça keyifli. Ancak ikisini bir arada görüntülemeyi hiç beceremedik. Söylemedim mi, bol bol fotoðraf da çekiyoruz. Bir hafta önce yine annesinin peþinde sürüklenirken, onu kaçýrmamýz gerektiðini söyledi. Donakaldým. Olmaz, dedim ‘’bu suç iþlemek olur. Bunu yapamam.’’

Anlaþýlacaðý üzere romanýmýn yönü kaydý hatta bir roman kaldý mý bilemiyorum. Baþtaki planým vukuatlarýmýzý her detayýyla anlatmak, bu arada partnerimin duygularýyla katýþtýrmaktý. Ancak bunun ne kadar da aptalca bir fikir olduðunu anlýyorum þimdi. Kaldý ki hiçte planladýðým gibi günü güne yazamadým. Yazsam bile kötü bir iþ çýkardý – bir sürü çocukça oyun. Þimdiyse, yanýlgýmýn dibine kadar farkýndayým. Ne sanmýþtým? Bu yavrucaðýzýn aptal oyunlarla tatmin olacaðýný mý? En baþýnda reddetmem gerekirdi ama yapamadým iþte. Þimdi verdiðim sözleri tutmamý bekliyor benden. Öyle kýzgýn ve kýrgýn ki ben bile korkmaya baþladým ondan. Bana yalancý olduðumu söyledi. Doðru. Saflýkla karýþýk belki ama nihayetinde yalan söyledim. Annesinin hiç olmasa onu baþtan beri sevmediðini; benimse sever gibi göründüðümü, sözler – umutlar verip hepsinden kaçtýðýmý, bir de. Babam, dedi ‘’öldü ya da öldürüldü. Ýsteyerek býrakmadý beni. Dadým keza… Ama sen. Sen gözümün içine baka baka yüzüstü býrakýyorsun beni.’’

Ondan ciddi ciddi korkmaya baþladým. Geçen, iki kalýn defter gördüm çantasýnýn içinde. Doðrusu, okumam için býraktýðýna eminim. Çantanýn fermuarý açýktý ve ayan beyan görünüyorlardý. O tuvaletteyken aceleyle karýþtýrdým defterleri. Ýki koca defter el yazýsýyla… Ýlk sayfayý okuduðumda roman yazmýþ olduðunu anladým – benim romaným! Tabii kendi aðzýndan. Þöyle baþlýyordu:
‘’Artýk benim alýþkanlýðým olan gece matineleri bu akþam ilginç bir hal aldý. Ýskoç eteði giymiþ, aptal ve tedirgin görünüþlü bir karaltý önümdeki sýraya yerleþti. Filmden çok daha ilgi çekici olduðundan seyre koyuldum. Yanýndaki kýza sokuldu, anlatmaya baþladý. Dikkat kesilip dinlediðimde, beklediðim o büyük þeyin bu adamda olduðunu anladým…’’ Hýzla diðer sayfalarý karýþtýrdýðýmda benim yapamadýðýmý yaptýðýný ve her günümüzü en ince detaylarýna varana deðin anlattýðýný fark ettim. Zira tek bir gün kimi zaman sayfalarca sürüyordu. Sifon sesini duyunca hemen son sayfaya atladým. Son sayfadakiler annesini kaçýrma ve yapacaðýmýz iþkenceler üzerine bir yazýydý. Korku içinde attým elimden. O gece hiçbir þey olmamýþ gibi davranmaya çalýþtým ama kara gözlerindeki þeytani ýþýltýdan okuduðumu anladýðýnýn farkýndaydým.

Haftalar geçerken aðzýmý açýp da tek laf edemiyorum. Korkuyorum. Sadece aptal oyunlarýma yenisini ekleyerek onu sakinleþtirmeye çalýþýyorum. Ama olmuyor. Olmuyor…

*

Þah damarýndaki kaným, azar azar boþalýyor. Ýncecik bir boruyla… Birkaç metre ötemde duran kovaya akýyor. Yavaþ yavaþ ölüyorum. Beni baðlamýþ bu sandalyeye. Boynuma bir boru geçirmiþ. Son satýrlarýmý yazabilmem için de, bilgisayarý kucaðýma sabitlemiþ. Bedenimi hareketsiz, bir tek ellerimi aktif kýlmýþ. Yaza yaza öleyim... Yavaþça öleyim istemiþ. Yazdýklarýmý okumuþ olmalý. Okumasa da biliyordu ya… Ve bu dünyada onu en çok hayal kýrýklýðýna uðratan kiþiden öcünü almaya, ona cezasýný çektirmeye karar vermiþ… Artýk diyecek bir þey yok. Sen hoþ kal Fare Kýz. Hoþça kal.


Nergiz Þimþek
Aðustos 2009, Muradiye











.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Ellerinize, yüreðinize, kaleminize saðlýk
Gönderen: Didem Duruöz / , Türkiye
18 Temmuz 2010
Hikayenizi çok beðendim. Doðrusu Fare kýz, daha tanýtým yazýsýnda korkutup uzaklaþtýrmýþtý beni, önce okumaya çekindim. Sonra merakým korkumu yendi ve ilginç bir hikayede buldum kendimi. Yazar adamýn þaþkýnlýðý, olaylarýn akýþýný Fare kýza kaptýrýþýndan çok etkilendim, soluksuz okudum öykünüzü. Sinema görevlisi adamla yazarýn arasýnda geçen dialog ve yazarýn aklýndan geçenlerde çok gerçekçi geldi. Aslýnda yazýnýzý daha önce okumadýðýma üzüldüm diyebilirim.Yazarýn roman karakteri olarak partner arayýþýný belki fare kapaný kurma isteði olarak ifade edebilirim. Ancak anlaþtýðý kýz kapan olunca, kendisi fare gibi kapana sýkýþtý.Çünkü kýz, bir el bombasý çýktý.Yazarýn önerisi ise el bombasýnýn piminin çekilmesini saðladý.Sevgi ve Saygýlarýmla.Didem.......




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn Ýronik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Takým Tespitler, Kararlar Vs.

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Dönüþüm
Gölge
Bir Adam
Defol!
Topal Remzi'nin Dilsiz Kýzý
Kötücül Ruhlar Dergâhý
Soluk
Beþinci Kapý
Mavi Kurt
Boþluk


Nergiz Þimþek kimdir?

. . .

Etkilendiði Yazarlar:
...


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Nergiz Þimþek, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.