"Usun ve deneyimin aksaçlýlarýnki gibi, ama yüreðin masum çocuklarýnki gibi olsun." -Schiller |
|
||||||||||
|
Yedinci kilidi de açýp bir “oh !” çeken eþim, bir de sitem etti: - Bize hatýrasý da giriþ çýkýþ iþkencesi oldu. Bu iþkence oðlumun, her çocuk gibi önden koþup “Anne bizim kapýyý kýrmýþlar !” çýðlýðýyla baþlamýþtý. Yirmi dakika kilit açýp kapamaktan eve girip çýkýþlarýmýz gerçekten eziyete dönmüþtü. Ýçerde yine hýrsýz var mýdýr, saldýrýr mý, silahlý mýdýr, endiþesi de cabasý. ... Aklým çocukluðuma gitti bir an; o yýllar bambaþkaydý. Köyyeri; akþamlarý hep birlikte konu komþuya gezmelere gidilirdi. Hem konuk olunur, sohbet edilir, hem de boþ durulmaz, oturduk yerde iþlere yardým edilirdi. Çoluk çocuk, gece gündüz boþ durulmaz, bir iþin ucundan tutulurdu. Babam iþten geç döndüðünden, konuk olduðumuz evden merak içinde dönerdik. Karþýdan kapýnýn açýk olduðunu gördük mü, bir yandan eve doðru koþarken “Anneee bubam gelmiiiþ !” diye çýðlýklar atar, kapý açýk olduðu halde gelmemiþse, bu kez de “Gelmemiiiþ !” diye baðýrýrdýk. Korkmazdýk. Belki, korkmak aklýmýza gelmezdi. Çünkü kapýnýn açýk olmasý doðaldý. Hiçbir zaman saðlam da bir kilidi olmaz, buna ihtiyaç da duyulmazdý. Kapý büyükçe bir çiviye dolanmýþ sicim parçasý ile tutturulur, bununla da kedinin köpeðin içeri girmesine engel olunurdu. Köpekler eve zarar vermese de, yiyeceklere dokunduðundan kuþkulanýlýr, onlarýn dokunduðu yiyecekler de temiz sayýlmadýðýndan, istenmezdi. Bu yüzden özel kaplarýnda yiyecekleri eksik edilmezdi. Ama birinin içeri girip bir þey alacaðý aklýmýza gelmez, kimse de bir þey almazdý. O günün koþullarýnda çiviye baðlanmýþ sicim parçasý, bu günkü çelik kapýdan daha mý güvenliydi bilmem ? ... Telefonla komþunun kýzý “Mehmet abi eve gel, sizin eve hýrsýz girmiþ !” deyince çok þaþýrdým. Ýnsan önce þaka olduðunu düþünüyor. Daha önce Ýzmir’de iki kez baþýma gelmiþti. Birincide çamaþýr ipinde asýlý gocuðumu, ikincisinde de kilitli iþyeri dolabýmdan þapkamý ve paramý çalmýþlardý. Ama bu kez baþkaydý. Cuma günü Bayýndýr’ýn pazarý olduðu için yoðun olur. Hýrsýz da böyle bir günde becermiþ iþini. Eþimin pazarda, benim iþte, oðlumun da okulda olduðu bir saati seçmiþ. Önceden gözlemlemiþ olmalý. Eve vardým, eþim aðlamaktan periþan; kendini yerden yere atýyor. En sýkýntýlý günlerde bile satmaya kýyamadýðýmýz düðün takýlarýný çalmýþlar. Yatýþtýrmaya çalýþýyorum, yatýþmamakta direniyor. “Yenisini alýrýz” diyorum, dinlemiyor: - Üzülücem iþte. Yenisi onlar gibi olur mu ? - Bilmem ki ! … Ben aslýnda hýrsýzdan oldum olasý korkmuþumdur; ama bir yakýným var, Fehmi abi, o hiç korkmazdý. Hatta hýrsýza çok önem verirdi. Yok; öyle önlem almak filan deðil, onlara mahcup olmaktan korkardý. “Elin iki paralýk hýrsýzýna rezil mi olacaðýma, her zaman çalacak, para eder bir þeyler bulundururum.” derdi. Hýrsýzlarýn içine doðmuþ olmalý evine bir ayda üç kez konuk oldulardý. Üçüncüde rezilliði görülmeye deðerdi. Ýlk iki giriþte her þeyi çalan hýrsýz, üçüncüsünde bir þey bulamayýnca sinirlenip bir küpeç domates suyuyla duvara resim çizmiþ, sövgüler yazmýþtý. … Bu arada bizim eve dönersek; polis memurlarý araþtýrma yapýyor, parmak izi filan topluyorlar. Sað olsunlar, konu komþular da çalýþmalarý özenle izliyorlar. Kanýt toplayan memurlardan biri “Ben olsam bu kapýyý on beþ günde zor açarým” deyince karþý komþu Mübeccel haným, yerden göðe kadar hak verdi: - Tabii çocuðum, her insan kendi mesleðini ... Karþý apartmandan “Dost dediðin böyle günde belli olur” diye gelip, bir dedektif edasýyla araþtýrmalara katýlan Feride teyze hýrsýzlar ve hýrsýzlýk üzerine teknik bilgiler veriyor, somut örneklerle deðiþik bakýþ açýlarý ortaya koyuyor: - Bunlar eskiden koministi, sonradan faþisliðe yöneldiler. Bu iþlerden para çýkmayýnca bari hidayete ermiþ gibi yapalým, deyip camilere dadandýlar. Ýþe ýsýnma aþamasýnda iyicesinden birkaç halý aþýrdýlar . Bu iþ tatlý gelince de hýrsýz olup çýktýlar. Esasen Ermeni kökenli olduklarýný sanýyorum. Bu tezi Mübeccel teyze de onayladý: - Haklýsýn komþum. Hatta soylarýnda Yunan karýþýmý da olsa gerek, öyle olmasa bu kadar vicdansýz olunabilirler mi ? Memurlar birbirlerine bakýp gülüþtüler. Biri iþi iyice alaya aldý: - Bunlara Eskimo kaný da karýþmýþ olabilir mi yenge ? Eski lafýný duyan Feride teyze þiddetle karþý çýktý: - Hayýýr, dedi, eskiden böyle þey mi vardý ? Bu kötülükler yeni çýktý. Olsa olsa Yenimo kaný karýþmýþtýr. … Hanýmlardan sonra sýrayý beyler aldý. Ýçlerinden kýsa boylu, pala býyýklý olaný Ýsmail amca; kapý eþiðimizi dört apartman aþaðýdan onurlandýrýyor. Kendisi eski maðdurlardan; bakkal dükkanýna yedi kez hýrsýz girmiþ. Bir keresinde paralarý alýp cebe atmak zor gelmiþ, tahta kasayý olduðu gibi alýp gitmiþ, tembel herifler. Tam bir günü marangozlarda geçmiþ yeni kasa için. Hala “Nerde hýrsýz varsa kara dinini gök dinini ...” diye diye sövüyor, bayanlara duyurmadan. Ýsmail amca sövmekle de hýzýný alamýyor, çare gösteriyor: - Sallandýrýver dört tanesini top sahasýnýn orta göbeðinde, bak o zaman hýrsýzlýk mýrsýzlýk kalýyor mu ? Ama herkes ayný düþüncede deðil; emekli Ragýp amca hemen iþe el koyuyor: - Hayýýýr , diyor , uzun uzun. Ne demek top sahasýnýn ortasýnda adam sallandýrmak. Olmaz öyle þey ! Ýsmail amca da geri adým atmýyor: - Ne yani Ragýp bey, asmayalým da çaldýralým mý ? Ragýp amca tek tek yüzümüze bakýp “Sizi gidi gafiller” dercesine derinden bir “Hýýý !” sesi çýkardý: - Akýlýnýzý baþýnýza toplayýn çocuklar; kaldý mý böyle adam sallandýrmaklar filan… Bu ülke nerden nereye geldi. Biz batýlý, çaðdaþ bir ülke, ileri bir toplum olma uðraþýnda, savýnda deðil miyiz ? Biz topluca batýya bakmaktan iþinden gücünden olmuþ bir toplum deðil miyiz ? Ragýp amca aðýr basýnca bizler de hep birlikte Ragýpçý olup çýktýk. Firesiz peþindeyiz. Ama haksýz da deðiliz, o bu iþin hakkýný veriyor. Ben kendimi bildim bileli, saygýdeðer, takým elbiseli kravatlý Ragýp amca. Ve Ragýp amca sorularla devam ediyor: - Böyle bir hareket bize yakýþýr mý ? Bizler ilkokul çocuklarý gibi hep bir aðýzdan yanýt veriyoruz: - Hayýýýr ! - O zaman batýlý gibi davranmak zorundayýz. Bu kez biz meraklanýyoruz; yine hep bir aðýzdan soruyoruz: - Ee ? Ragýp amcanýn aðzý kalabalýk, lafý uzattýkça uzatýyor. O uzattýkça da ahali sabýrsýzlanýyor. Neredeyse, dönüp Ýsmailci oluvereceðiz. Öyle ya, söylesin artýk, nasýl geberteceðiz bu namussuzlarý ? Bereket Ragýp amca görmüþ geçirmiþ, deneyim sahibi bir insan; yaþlý gözleri ile þöyle hepimizi bir kez daha süzüp çözümü açýkladý: - Bunlarý batýlý gibi öldürelim. Elektrikli sandalyeye oturtalým. ¬ Ragýp amca hýrsýzlarý salýverecek, diye ödümüz kopmuþtu. Hep birlikte bir “Oh !” çektik. Ardýndan “Sen çok yaþa Ragýp amca !” çýðlýklarý mahalleyi inletti.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |