Benim küçük þiirimdiler. Týpký küçük bir kasabayý andýran. Herkesin birbirini tanýdýðý, insanlarýn birbirine bir dað gibi yaslandýðý bir kasaba gibiydiler. Orada insanlar o kadar daðlaþýrdý ki kendini gökyüzüne yakýn hissederdin. Ýþte orada yakýnlýk böyle kurulurdu. Ýnsanlar birbirlerine, dað, ova, deniz, göl, baðýþlardý sanki. Kendini bazen bir martý, bazen serin sularda yüzen alabalýk gibi hissederdin. Böyle bir kasaba haritalarda olmazdý tabi. Dünyanýn hiçbir yerinde bulunmazdý böyle bir yer. Sonra onlarýn yanýnda büyürdün ama bir çocuk gibi deðil, bir roman gibi, bir destan gibi büyürdün. Ve bütün kelimelerin altýnla yazýlýrdý. Herkes okumasýný bilirdi. Sen de bir þaheser gibi kurulurdun masalarýna. Sonra bir muhabbet kesilirdin bu dostlar meclisinde. Söz olurdun þarký sözü gibi. Herkes seni dinlerdi konser veriyormuþsun gibi. Sonra onlar küçük þiirlerin olurdu. Sana bir þair duyarlýlýðý yaþatýrlardý. Onlarý þiirin en güzel beyti gibi okurdun. Bu dost meclisinde gülüþler bir mücevher dükkaný gibi açýlýrdý. Diþler inci gibi parlardý. Kendini zengin hissederdin. Gözler sana bakarken, Tanrý'nýn sana baktýðýný sanýrdýn. Çünkü her bakýþtan kutsal bir ýþýk yayýlýrdý ayaklarýna. Tepeden týrnaða bedeninle ve ruhunla barýþýrdýn. Herkes adýný bir roman ismi gibi söylerdi. Ýlk defa þiir gibi bir gün yaþardýn. Seni öyle dinlerlerdi ki hapishanede af haberi bekleyen mahkumlar gibi... Her sözün bir hapishane kapatýrdý. Her sözün zincir kýran olurdu. Sevildiðini hissederdin sanki bir ocaðýn içinde odun yanar gibi sýmsýcak. Sevdiðini hissederdin sanki kutupta birbirine sokulan penguenler gibi. Dostluðun kýymetiyle deðerlenirdin. Böyle bir kasaba olmazdý tabi yeryüzünde. Ama iki üç kiþilik bir masa böyle bir coðrafya yaþatabilir tabi. Öyle bir masa ki mezesi söz, þarabý güler yüz… Zaman bir su gibi akarken, yüreðin Nil Nehri’ne dönüþürdü. Duygularýn sandal sandal süzülürdü o masada. Gece bir Kahire gecesi olurdu. Iþýklar vururdu su gibi akýp giden zamana. Yakamaz olurdu Mýsýr ya da Mýsýr yakamoz olurdu. Göz alýcý bir gece yaþardýn. Dostluk Yusuf’un yüzünde nur, Zülayha’nýn yüreðinde huzur olurdu. Bütün aðlayýþlarýn Yakup’un aðlayýþlarý gibi dinerdi. Sonra bir mucize yaþardýn denizi ikiye bölmek gibi. Dostlarýn seni yalnýzlýða boðulmak üzereyken kurtarýrlardý. Bu masada karþý kýyýlara geçerdin. Bu masa üzerinde þiir yazýlmamýþ, roman yazýlmamýþ olsa da, kaderin ilahi nazarda yazýlýrdý. Öyle bir masada otururdun ki bir tahta oturur gibi. Kralýný yaþardýn dostluðun. Fethederdin insanlýðýn en kýymetli ülkesini. Yüreklerdeki hazinelere ulaþýrdýn. Dostluk ne güzel derdin ve sonra eklerdin: Kedilerin dostluðunu köpekler bozar. Seninle dostluða týrmanmak isterken, ne olur köpekleri aramýza sokma. Sonra suçu bende arama. Köpekler ikimizi sevmez bunu unutma. Onlarýn dostluklarýna inanma. Ben de sana derdim ki; dost yanýnda sesli düþünebildiðin kiþidir. Senin yanýnda hep haykýrýþlarým ve iç konuþmalarým varsa, sana güvendiðimdendir. Ardýndan birlikte dostluk ne güzel derdik.