Barýþý bulacaðýz. Melekleri duyacaðýz, göðün elmaslarla parladýðýný göreceðiz. -Çehov |
|
||||||||||
|
Þu hastanelerden oldum olasý tedirgin olmuþumdur. Hasta ziyaretine bile gitsem, kapýdan adýmýmý atarken bir yerlerim aðrýmaya baþlar. Yýllar sonra hastaneye gidiþ sebebim bizim Cihan, “Abi senin kýlýðýný beðenmiyorum. Bir kan tahlili yaptýr. Aman ha !” diye diye, beni hastaneye soktu. Cihan, bu sözleri kýrkýn çok üstünde söyleyip alýn yazýma nakþetmekten baþka, bir de akýl verdi: - Önce doktor sýraný al. Sonra git kan tahlili yaptýr. Doktorun yanýna hazýr raporla git. Onlar pratik hastayý sever. Sen de iki dakikada ilacýný yazdýrýr çýkarsýn. Tabii, Cihan, geceleri acil servis onurlandýrmalarýnýn yanýnda, haftada üç dört kez de poliklinik muayenesine gittiði için deneyimli, kesinlikle bildiði bir þey vardýr. … Önce doktor için sýra aldým. Sonra bir yolunu bulup tahlil kâðýdýný yazdýrýp, laboratuvarýn kapýsýna dayandým. Hastane o saatte bile dolu; iðne atsan yere düþmez. Herkes erkenden gelip, saðlýðýna kavuþmak istiyor. Sýraya karþýlýk itiþ kakýþ da eksik deðil. Bir ara hastalardan, burnu uzunca olaný önüne geçmeye çalýþana baðýrdý: - Hooop ! Arçaya, içi topiktan ayri ayri deluk açtirma baða. Uþutur, hasta olursun. Baðýrdýðý adam kelli felli görünüyor ama, yüreksizmiþ. Gitti sýranýn en arkasýna dikildi. Ama tek durmuyor; býdýr býdýr söyleniyor. O uzun burunlu adam boynunu eðip sýranýn en arkasýna baktý. Kelle felli adam, iyice týrstý mý ne, aðzýný bantlanmýþ gibi kapadý. Bu arada ilk sýranýn baþka adaylarý da var. Esmer kara býyýklý olaný da burnu uzun olana takmýþ: - Kardeþ, ýslýk çalsam aþiretin yarýsý dökülür. Tozunun deðeri varsa iki adým geride eyleþsin ! Esmer kara býyýklýsý için “Her halde ihalenin yapýlacaðý binayý þaþýrdý” diye düþünüyordum ki, karnýný tutup arý sokmuþ gibi yüzünü buruþturdu. Tamam, bizden. Sýrada, þu þu memleketten, bu bu memleketten herkes ne denli yiðit olduðunu ortaya koymakta olsun, yerler belli olunca çoðumuz kenardaki sandalyelere dizilendik. Ýçerden de sýk sýk “Susuuun !” uyarýlarý geliyor. Bir an herkes sus pus oluyor, ardýndan ayný gürültüye devam. Benden bir sonraki sýrayý kapmýþ, aðzý kalabalýk bir genç var, ikide bir bana laf atýyor: - Amca, sen hangi memlekettensin ? Sizin oralardan çýkmaz mý böyle yiðitler ? Yanýtsýz býraksam olmaz; “Ben” dedim, “Buranýn yerlisiyim. Dedem bu hastanenin yerinde çok koyun gütmüþ zamanýnda.” Laborant yerli sözünü duyunca dýþarý seslendi: - Bir Kýzýlderili eksikti. Hangi kabiledensin, apaçi misin ? Benim gibi sýrayý oturarak bekleyenlerin arasýnda bir de yaþlýca amca var. O da, sanki benim Kýzýlderililiðim tescilliymiþ gibi, yoruma baþladý: - Ben bunlarý çok iyi bilirim. Çocukluðumda okumadýk çizgi roman býrakmazdým. Bizim rahmetli “Okuma bunlarý, Amerikan uþaklýðý damarýn geniþleyecek” derdi, kýzardý ama, ben dinlemezdim. Ders kitaplarýnýn arasýnda yerleþtirir, gizli gizli Tom Miks, Teksas okurdum. Ama yukarda Allah var, Zagor’u, Zempla’yý pek okuyamadým. Öyle ya, çoluða çocuða karýþtýk, fýrsat olmadý. Ama dedim ya, iyi bilirim bunlarý. Bunlar kafa derisi yüzerler. Neler çektik biz bunlardan; Amerikalý olarak yani ! Yaaa, çoðunuz o günleri görmediniz; hiç unutmam, serüvenin birinde kafa derisi yüzen bir apaçi savaþçýsý vardý. Breh breh breh. Beþ dakikada on tane kafa derisi výz gelir týrýs giderdi. Konuyu açýp beni apaçi yapan genç, bu kez amcanýn sözüne karýþtý: - Yapma beyamca beh ! Nerde bizim Yaþar abide o yetenek. Yarým saatte bir dana kellesini yüzemedi. Kasaplarýn yüz karasý ! Bu kafa derisi sohbeti sýrasýnda önümüzdekiler epeyce azalmýþ. Yanýmdakiler de beni gerçekten Apaçi mi sanýyorlar bilmem, kellelerini korumak için biraz uzak duruyorlar. Yalnýz, arada benim Apaçi savaþçýsý olduðumu duymayan gafiller de çýkýyor. Yeni biri geldi, benim oturduðumu görünce, elindeki akciðer filmini elime tutuþturdu: - Bilader þu filmi iki dakika tutuver, hemen gelicem. Arkadan bir genç: - Amca þu bardaðý bir tutsana, sevabýna. Ne demek efendim, insanlýk ölmedi ya. Þimdi sað elimde akciðer filmi, sol elimde de bir plastik bardak dolusu sidik. Filmin bir zararý yok da, öteki, dakikalar geçtikçe “Ben buradayým amca !” demeye baþladý. Gözüm bir saðda bir solda. Ha geldi ha gelecekler. Elimdekileri alýverseler rahatlayacaðým. Hatta, bizim Cihan’a inat, iyileþivereceðim. Asýl sorun da, çaðrýlmam an meselesi. Nitekim çok uzaklardaymýþým gibi, ortalýðý inleten bir sesle çaðrýldým. Bir elimde akciðer filmi, ötekinin adý lazým deðil, sahiplerine kýza kýza içeri girdim. Laborant eliyle þuraya otur iþareti yaptý: - Kolunu sýyýr. Bileðimle çabaladým, olmuyor. Yardýmcý oldu. Baktý kan tüpünü tutacak üçüncü bir elim yok, gömlek cebime koydu. Tahlil yapýldý, rapor yine gömlek cebime. Ýþim bitince tam donanýmlý olarak dýþarý çýktým. Elimdekilerin sahipleri hâlâ ortalýkta yok. Doktordan da çaðrýlýrsam; nasýl muayene olacaðým ? Hep onun yüzünden “Ah Cihan. Ýki elim iki yakanda. Hem bu cihan, hem öteki cihan.” Ben Cihan’a söylenirken doktor sýram da geldi. … Ýçeri girdim, doktorun nöbeti yoðun geçmiþ olmalý, baþýný arkaya yaslamýþ, þekerleme yapýyor. Hemþireye baktým, yarý iþaret yarý fýsýltý: - ……. anlat, o …… Tam rahatsýzlýðýmý anlatmaya baþlayacaðým, doktor varlýðýmý hissetti. Benden önce o baþladý yakýnmaya: - Ben hastayým ! Ýþe bak, doktor da hasta çýktý. Hatta durumu acillik gibi görünüyor. Ne yaparsýnýz, ava giden avlanýr. “Tanrý size saðlýk versin” dememe kalmadý, bu kez: - Tatile gereksinmem var ! Öff. Dertleri de bitmiyor ki. Ah Cihan ah. Ben þimdi bu doktoru nasýl otayacam ? Hele bir de tatil istiyor. Az buz yerleri de beðenmez. Antalyalarda kýzgýn kumlardan serin sulara… - Doktor bey, benim reçetemi yazýn, sonra bir tatile çýkýn, deyivermiþim. Demesem iyiymiþ, çok kýzdý: - Bak bak bak ! Koyun can derdinde, kasap et derdinde. Zaten sinirlenen doktor, elimdeki akciðer filmini kaptý: - Senden film isteyen mi oldu ? Zaten ortalýkta ciðer miðer de yok. Tinerci misin, nesin ? Ben, filmin bana ait olmadýðýný, baþka bir hastanýn “Ýki dakika tutuver” deyip geri dönmediðini anlatmaya çalýþýyorum. “Efendim geçiyordu” dedim, “Þunu iki dakika tutuver” dedi dememe fýrsat kalmadý: - Geçmez bu, dedi. Ciðer bitmiþ. Filmin sahibini “Bekledim“ filmini geri verecektim, gelmedi diyeceðim, yine sözümü bitiremedim: - Tabii azraili beklerken, gideyim hastanedekileri de rahatsýz edeyim, dedin. … Bu arada hemþire de emanet bardaða göz dikmiþ, doktora yardýmcý oluyor: - Doktor bey, bunun idrarý da kötü, böbrekler de bitmiþ. Bu kez baðýrarak itiraz ettim: - Hayýýrr ! Onlar benim deðil. Doktor istediði pasý almýþtý. Þairane bir tavýrla karþýlýk verdi: - Tabii senin deðil. Onlar artýk ellerin olmuþ. Baktým olmayacak, gömlek cebimdeki tahlil sonucunu göstermek için cebimi iþaret ettim, “Kan tahlili, kan tahlili !” Buna ikisi birden gülüþtüler. Ciðeri, böbreði olmayan adamýn kan tahlili ne iþe yarar, der gibi. Ama ben ýsrarcýyým: - Kolestrol, perhiz filan ? Bir eliyle burnunu týkayan doktor, öteki eliyle de hemþireye “Sýradaki hastayý çaðýr” iþareti yaptý. Ama, söylenmeyi de ihmal etmedi: “Kalmýþ þurada üç günü, ne yersen ye !” Hemþire dýþarýya seslendi: - Sýradakiii ! … Dýþarý çýktým; elimdekilerin sahipleri yollarýmý gözlüyor.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |