Ve güneþ güne hiç olmadýðý kadar kýrmýzý uyandý. Cellat güneþe küfürler savurdu. Kýrmýzýdan nefret ederdi. Kýrmýzý kanýn rengiydi. Kan ölümün rengi, ölüm celladýn rengi. Bu yüzden her seferinde ruhlarý bedenlerden ayýrýrken hem ölümün rengine hem de kanýn rengine bürünürdü. Bu azaptan kurtulmak için teni kýpkýrmýzý oluncaya kadar sýcak suyun altýnda kalýrdý. Ama kan geçmezdi. Sýcak su kaný temizlemez, kan simsiyah bir renk alýrdý. Ruhu, kalbi ve bedeni simsiyahtý celladýn. Bu yüzden çok mutsuzdu. Her gece Tanrýya dua ederdi. Tanrým duy sesimi, akýt benden koyu karanlýðý. Masumiyet sarsýn dört bir yanýmý. Ýnsanlarýn gözlerindeki kederi görmek azap dedi ve akýttý gözyaþlarýný. Her gün bir beden öldürürken ayný zamanda kendi ruhunu öldürüyordu, yeniden ,yeniden,yeniden… Tanrý celladýn sesini duymuþ olmalý ki omzunda bir el hissetti. Arkasýna dönüp baktý. Onu tanýyordu. Þehrin ünlü soytarýsýydý. Ve daha önemlisi 2 yýl önce soytarýyla yakýndan ilgilenmek zorunda kalmýþtý. O zamanlar soytarýnýn kaný ellerinden gitsin diye ellerini yakmayý bile düþünmüþtü. Baktý ona. Baþladý söze; gülümsemenle kutsa beni, ellerimdeki kan, yüreðimdeki pislik, tek bir bakýþýnla kaybolsun. Gerçek mutluluðu ruhuma sal dedi. Mucizeler kumpanyasýna hoþ geldin dedi soytarý. Senin için geldim, çok uzaklardan, iyiliðin ve kötülüðün gerçek karþýlýðýný bulduðu diyarlardan. Dokundu ellerine soytarý, dünyadaki bütün çiçekler celladýn eline açtý. Dokundu kalbine soytarý, gökyüzünde tek bir yýldýz kalmayýncaya dek bütün yýldýzlar celladýn kalbine doðdu. Arýndý cellat kötülükten, kandan ve onu kemirip paramparça eden iblislerden. Ve son olarak dokundu saçlarýna soytarý. Görülmüþ þey deðildi bu. Bir soytarý (ki bu ölü bir soytarýydý) cellada gerçek aydýnlýðý sunmak için parmaklarýný saçlarýnda gezdiriyor, elini sýký sýký tutup geçecek diyordu. Cellat gözyaþlarý içinde uyandý. Rüya gördüðünü anladý. Ama ellerinde kan, teninde siyahlýk yoktu. Yalnýzca odasý koyu bir karanlýða sahipti, içinden bir ses panjuru açabilirse güneþin hayatýnda ilk defa kendisine bembeyaz doðabileceðini fýsýldýyordu. Ýlerledi pencereye. Bir an ellerini gördü. Parmaklarý hiç olmadýðý kadar ince ve kýrýlgandý. Parmaklarýnýn tuzla buz olacaðýný düþündü, korktu. Kendi karanlýðýna gömüldü. Ama bu sefer kýzýllýktan sonsuza dek kurtulduðunu hissediyordu.