Her þey ancak sevgiyle satýn alýnabilmelidir. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
Çok keyifli geçmesini istediðim yolculuðum hep sýkýntý içinde geçerdi. O yýllarda bir fuar bayramý vardý. Daha doðrusu Ýzmir Fuarý bayram gibiydi. 20 Aðustos-20 Eylül, tam bir ay, her yer fuar afiþleriyle donatýlýr, gazeteler boy boy sanatçý resimleri yayýnlar, radyolar sürekli reklâm yapardý. Tüm ünlü sanatçýlar fuara gelir, Lunapark, Ekici Över, Akasyalar, Manolya gibi salonlarda þarký türkü söylerler, gösteri yaparlardý. Biz de bir haftalýðýna teyzemde kalýr, fuarýn tadýný çýkarýrdýk. Gez gez, ayaklarýmýza karasular iner, dinlendirme makinelerine para atar, dinlenir, yine gezerdik. Köye dönünce de keyifler devam eder, ay boyunca fuardan alýnan giysiler giyilir, yeni dönen arkadaþlarýn anýlarý dinlenirdi. O yýllar otobüsler tek tük. En gözde ulaþým aracý tren. Benim sorunum da bilet ödemeden yolculuk yapmak zorunda býrakýlmak. Ýlkokulu bitirip ortaokula kaydolduðum yýldý. Tren duraðýnda komþumuz Þinasilerle karþýlaþtýk . Köy duraðý olduðundan bilet satýþý yok, içerde alýnýyor. Annelerimiz, onun ablasý, benim iki ablam trene bindik. Annem, her harcamayý gýk demeden yaptýðý halde, sýra benim bilet parasýna gelince “Zerre kadar çocuktan para mý alýnýrmýþ !” diye tutturuyor. Artýk bana düþen görev, anneme bilet parasý ödetmeden Ýzmir’e ayak basmak. Þinasi benden oldukça iriyarý olmasýna karþýn hiç bir sýkýntýsý olmuyor. Trene bindiðimiz anda bir yerlere kayboluyor, son durakta “Peh!” der gibi ortaya çýkýveriyor. Biletmiþ biletçiymiþ, onun kapsama alaný dýþýnda. Hiç tanýþýklýðý yok. Her yýl bilet savaþlarýndan utku ile ayrýlmak için savaþmak bana düþüyor. O yýl da aynýsý oldu. Ben trene bininceye kadar, o binmiþ de saklanmýþ bile. Az sonra benim bilet savaþým baþlayacak. Evden tembihliyim; biletçi “Kaç yaþýndasýn?” diye sorarsa, “Daha yedisini doldurmadým emmi” diyecem. … Biletçi geldi biletleri kesecek, annem “Üç kiþi” dedi. Ablalarýmý gösterdi. Sýra bana geldi: - Çocuðun bileti? Annem her zamanki gibi, saçlarýmý okþadý: - Okula bu yýl baþlayacak emmisi. Biletçi inanmadý ya, inanmýþ gibi yaptý: - Birazcýk geç kalmýþ galiba? Ama annem de hazýrlýklý: - Yook, dedi, biraz hýzlý geliþti; böyle genç irisi oldu. On iki yaþýndaki kavruk ben, yedi yaþýna indirilince genç irisi, acar bir delikanlý oluverdim. Neyse, erkendi geçti, büyüktü küçüktü derken biletçiyi savuþturduk. Annem önemli bir zorluðu yenmenin kývancý içinde; mutlu. … Bu arada annemin kýlýk kýyafeti de fuara uygun, dörtdörtlük. O yýl evliliðinin yirmi beþinci yýlý. Yirmi beþ yýl önce Kemeraltý’ndan yapýlan düðün alýþveriþinden mantosu yine sýrtýnda. Yýlda bir kez giyildiði için hiç eskimiyor. Onlar yalnýzca, fuara gidileceði zaman çýkýyor sandýktan. Mantosu, eþarbý; tören giysisi gibi. O yýllarda kentliler kentlerde, köylüler köylerde yaþardý. Annem, bunlarý giyinip kuþanmazsa, kentin kapýsýndan içeri sokmayacaklar mý sanýrdý bilmem? Bu giysilerin tek kusuru, yirmi dört yýl önce moda olma özelliðini yitirmiþ olmalarýydý. Ama onun gözünde, özellikle mantosu, bir þaheserdi. Hatta bir keresinde kadýnýn biri “Pek demodeymiþ” dediydi de, övündü durduydu, mantosu çok beðenildi, diye. Þinasi’nin annesinin mantosu henüz on beþ yýllýk olduðu için, onun böyle sorunlarý yok. Anneme göre modaya yakýn. Ablalarýn da sorunu yok. Son moda maksi etekli entarilerini daha evde giyiyorlar, düðün salonuna girer gibi, atýyorlar kendilerini sokaða. Hepsi de pek edalý. Bizde her zamanki gibi birer kýsa pantolon… … Biz, dedim de, bizim Þinasi hâlâ ortalýkta yok. Nerelere saklandý ise bedava yolculuðun tadýný çýkarýyor. Bu arada vagonun arka tarafýndan sýk sýk “Tak tak tak”, ardýndan da “Aç aç” nidalarý duyuluyor. Seslerden hiç bir þey anlaþýlmýyor. Tak taký anladýk da bu aç aç da neyin nesi. Gerçi askerden yeni gelen bir abi buna benzer þeyler anlatmýþtý ama burasý da yeri deðil ki… Biletçiyi savuþturmuþtuk, diye rahatlamýþken bu kez, bilet kontrolü baþladý, dediler. Tek tek biletlere bakacak. Biletçi hoþgörülü idi ama bakalým bu öyle mi? Þinasi de hâlâ ortada yok. Ben kaplumbaða gibi baþýmý omuzlarýmýn arasýna çektim, ilkokula yeni baþlayacak küçük çocuk görünümü almaya çalýþýyorum. Sonsuz heyecan içindeyim. Böyle durumlarda insanýn kalbi küt küt atar ya, benimki iki sýra gidiyor. Biri pat pat sýrasý, öteki küt küt sýrasý. Arada þaþýrýp pat küte dönüveriyor. Gerçekten de kuþkularým yersiz deðilmiþ. Denetçi de ayný sorgulamayý baþtan baþlattý: - Küçüðün bileti ? Okula gidiyor mu ? Ben ortaokula kaydolmanýn heyecaný içindeyim ya, bileti mileti unutup hemen atýldým: - Or….dedim. Annem “ta” hecesinin çýkmasýna fýrsat vermeden aðzýma, “Lütfen susar mýsýn minik yavrum” la ”Kapa çeneni deyyus!” arasý bir þaplak geçirdi; sanki benim diþler yerinden söküldü de, aday sýralamasýnda yerini beðenmemiþ politikacýlar gibi soldakiler saða, saðdakiler sola geçti. Burun mu ? O bizden deðil. Ya bir de o “ta” hecesi yaþama geçseydi ? … Þinasi, doðal olarak hâlâ ortalýkta yok. Vagonun arka tarafýndaki gürültü devam ediyor. Aç aç sesleri gitgide yükseliyor. Denetçi benim biletsizliðimin çok üstünde durmadý, rahatladýk. Sonra arkaya doðru ilerledi. Bir kaç dakika sonra, Þinasi’yi ensesinden yakalamýþ, yolculara göstere göstere: - Bu çocuk kimin? Tuvaleti içerden kilitlemiþ, insanlarý altýna çiþ ettirmiþ. Üstelik bileti de yok. Kaçak yolcu! Denetçi baðýrdýkça baðýrýyor. Hiç kimse de sesini çýkarmýyor. Annesi deneyimli. Týk yok… Nasýlsa baðýrýp baðýrýp gidecek, diye, yüzünü dýþarý çevirmiþ, daðlarý seyredermiþ gibi yapýyor. Ama denetçi kararlý: - Anasý babasý yoksa polise teslim edeceðim. Þinasi’nin annesi bu kez telaþlandý, ama sanki ben de tuvaleti içerden kilitleyip insanlarý altýna çiþ ettirmiþim gibi, beni gösterdi: - Bunun da bileti yok. Niye benim çocuðumla uðraþýyorsun ? “Yandýk, o denli sýkýntýyý çektikten sonra, bir de cezalý bilet parasý ödeyeceðiz” derken, denetçi imdada yetiþti: - Haným haným, küçüklerden zaten bilet alýnmýyor. Senin oðlun bununla bir mi? Ben omuzlarýmýn arasýndan, küçücük baþýmla olanlarý izliyorum. Annem mutlu.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |