Þiir, tarihten daha felsefidir ve daha yüksekte durur. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Evet, bugün 18 Mart ve Çanakkale zaferinin 95. yýl dönümünün coþkuyla kutladýðýmýz bir gün. Dünya tarihinin en önemli savaþlardan birisi olan ve Türk Ordusunun büyük destan yazdýðý, göðüs göðse savaþtýðý, 250 bin þehit verip "Çanakkale’nin" geçilmez olduðunu tüm Dünya’ya ilan ettiði bir gündür. Çanakkale savaþlarýnýn unutulmaz kahramaný Mustafa Kemal’ in baþarýsý daha sonra baþlayacak olan Kurtuluþ Savaþý’nýn bir baþlangýcý olmuþtur. Her yýl bugün coþkuyla kutlanýr, orotoryalar söylenir, mehter marþlarý çalýnýr, meydanlarda þiirler okunur, sazlar çalýnýr, türküler ve aðýtlar yakýlýr, adý vardýr. Tarihe yakýþan bir ad hem de; " ÇANAKKALE GEÇÝLMEZ" Her 18 Mart’ý karþýlamadan önce farklý hislere kapýlýrým, içimde o coþku yerini hüzne býrakýr. 91. yýl kutlamalarý için ziyaret etmiþtim þehitliði. Üç sene öncesi yaþadýðým o ruh halini tarif edemem, etmem de mümkün deðil zaten. Kanýmca, her insanýn Çanakkale ve Gelibolu sýrtlarýna adým atmasý, o tarihi anýlarýn yaþandýðý kutsal topraklarý ziyaret etmeli ve görmesi, yaþamasý gerektiðine inanýyorum. Ýnanýn orayý ziyaret ettiðimde farklý bir hava soluduðumu hissettim. Ýçim ayazlarda kaldý, titredim, daimi bir aðlama hissi ile sanki yüreðime ince ince çiviler çakýldý. Hala toprak kazýldýkça þehit kemikleri çýkarýlmakta. Meçhul askerlerimizin, þehitlerimizin sýzlayan kemikleri için ayrýlmýþ bölümleri gördükçe insanýn nasýl sýzlamaz yüreði? Þehitliði gezerken acýkmýþtým, susamýþtým, satýcýlarý gördüm, çadýr kuran esnafý gördüm, biblo ve Çanakkale’yi anýmsatan her þey almanýz mümkündü. Tost aldým, yiyemedim, boðazýmda takýldý, yutamadým. Arkadaþlarým anlamýþtý, yanýma gelip sordular: -"Ne oldu, neyin var?" diye. -"Onlar burada yatarken biz üstlerine yiyip, çýkartýyoruz, boðazýmda takýlý kaldý, yiyemeyeceðim..." dedim ve gözyaþlarýmý tutamadým. -"Hýmm, bu açýdan bakýnca, haklýsýn üzülmekte" dedi, arkadaþým. En çok üzüldüðüm ve hala da düþündüðüm bir nokta kalmýþtý aklýmda. Þehitliðe "WC" ler kondurulmuþ. Binlerce kayýp kemikler hala çýkartýlýrken, þehitliði ziyaret edenlerin "sessiz" olmalarý için uyarý yazýlarý okuduk. Ýyi hoþ da neden o topraklarda WC’ler vardý? Gürültü kirliliði þehitliði rahatsýz eder de WC’ler kirletmez mi? Daha sonra Anzak’larýn þehitliðini gezdik. Tek tek adlarýný okurken beyaz mermerlerde dikkatimi yaþlarý çekmiþti. Yaþlarý 17 den 45’de olaný yatmaktaydý. Yüksek sesle düþünmüþtüm: -" Hadi þu Ýngiliz hayraný genç olanlarý anladým da, peki, þu yaþý 40’ýn üzerindeki Anzaklarýn ne iþi vardý? Taa Avustralya’dan üç ay yolculuk yaparak, topraklarýmýza gelip de neden can verdiler?" Arkadaþým farklý bir yanýt verdi: -"Avustralya’da Türk Kayasý denilen bir yer var. O kayaya neden Türk Kayasý adý verildiðini biliyor musun?" "Hayýr, neden?" -"Avustralya’nýn, Silver City’de kasaplýk yaparak geçimini saðlayan Molla Abdullah ve onun yakýn arkadaþý olan geçimini Osmanlý dondurmasý satarak saðlayan Kul Muhammed adlý iki Türk genci yüzünden..." Arkadaþým sigara yaktý. Susmuþtu. Bir soluk ciðerlerine çektiði sigarasýndan, beyaz dumanlarý iki burun deliðinden çýkýþýný izledim. Yýllar önce bir gazetenin "dýþ haberler" sayfasýndan okuduðum küçük haber aklýma düþmüþtü. Arkadaþým sözlerine devam etti: -"Ýçlerinde sýla özlemi ve vatan sevgisi taþýyan bu iki Türk genci vatanlarýna savaþ açýldýðý haberini alýnca hemen Avustralya yetkililerine baþvurmuþlar. Askere alýnmalarý için." -"Ee, alýnmýþ mý?" -"Hayýr, siz Osmanlýsýnýz, sizi kabul edemeyiz, ýsrar ederseniz sizi savaþ esiri kabul ederiz gibi de tehdit bile etmiþler. Bizim mert ve gözü pek Türk gençleri de, madem vatanýmýza gidemiyoruz, o zaman biz de vatanýmýza gidecek olan Anzakiara savaþ açarýz, düþüncesiyle avuçlarýnda ne varsa silah ve cephaneye vermiþler. Asker sevkiyatý yapýlan tren yolu güzergâhýna Broken Hills daðýnda bir dar geçit var oraya mevzilenmiþler." -"Hýmm, iki Türk askeri binlerce Anzak askerine savaþ açýyor..." -"Evet, aynen öyle arkadaþým. Sen geliþen sonuca bak, çok etkilendim bende öðrenince." -"Sonrasý?" -" 1915 senesinin ilk günlerinde 1000 askeri limana taþýyacak olan tren, Broken Hills’teki geçide yaklaþtýðý an gördüðü manzara þöyleydi. Raylarýn üzerinde kýrmýzý/beyaz bir bayrak dikilmiþ ve bir dondurma arabasý tren raylarýnýn üzerinde durmaktaydý. Ayný renkte bir bayrak da tepede dalgalanmaktaydý. Anzak askerleri neye uðradýðýný anlamadan bir anda üzerlerine kurþun yaðmaya baþlar. Saatlerce çarpýþma sonrasý tren içinde ölülerle geri döner. Bölgeye yeni birlikler gelir. Fakat giden her birlik orada ölür. Ta ki, namlularýnda kurþun kalmayana kadar bu böyle devam eder." Arkadaþým sigarasýný bitirmiþti. Biten izmariti yere attý ve ayaðý ile iyice ezdi. Daha sonra da sönmüþ izmariti eðilip aldý. Çöp kutusu aradýk. Aþýrý bir iþtahla hikâyenin geri kalan kýsmýný bekliyordum. Çantamdan kâðýt mendil çýkartýp uzattým. -"Ýzmariti bunun içine koyabilirsin, çöp kutusu bulduðumuzda atarýz. Aslýnda içmesen ne iyi olur. Her yer kuru çam yapraklarý ile dolu. Çýtýr çýtýr yanar vallahi. Daha önce nasýl yandý? " Arkadaþým uzattýðým kâðýt mendili gülümseyerek aldý. -"Evet, çok haklýsýn. Küçük bir kývýlcým tüm ormaný kül eder. Þu zýkkýmý neden içeriz bilmem ki?" -" Neyse, hikâyenin geri kalanýný anlatmaný bekliyorum, o iki Türk’e ne oldu?" -" Anzak askerleri kendileri ile savaþanýn bir tabur olduðunu düþünmüþler ve takviye kuvvetleri sürekli bölgeye gelmiþ. Bir süre sonra silah sesleri kesilmiþ. Kul Muhammed ve Molla Abdullah sýrtlarýný kayaya yaslamýþ, ellerinde tüfekleri ile þehit olmuþlar. Kul Mehmet’in vücudunda 21 yara saydýlar. Þehit Molla Abdullah’ýn üzerinden… “Bu yaptýðýmýzý Allah ve Halifemiz adýna yapýyoruz. Cihadýmýz Hak yolunadýr. Ne yaptýðýmýzý bir biz, bir de Allah biliyor!” yazýlý bildiri çýktý. Ama ilk anda buna kimse inanamadý ve herkes daðlarda iki ay boþ yere baþka Osmanlý savaþçýsý aradý." Göz pýnarlarýmda yaþlarý durdurmak imkânsýzlaþmýþtý. Aþýrý duygu birikimi ve bulunduðum yerin sihirli bir etkisi ruhuma acý verir gibiydi. Yanaklarýmdan süzülen yaþlarý elimin tersiyle sildim. Arkadaþým bir adýmda yanýma gelip, sarýldý. -"Duygulanmamak elde deðil, tarihimizde isimsiz kahramanlarýmýz var. O sýrtlarýný dayadýklarý ve þehit olduklarý kayaya Anzaklar, TÜRK KAYASI adýný bunun için vermiþler. Silahlarý ve bayraklarý da müzede saklanmaktadýr." -" Tarihimizi bilmiyoruz, geçmiþimize sahip çýkmýyoruz, doðrular bize tam öðretilmedi. Tarih kitaplarýmýzda bu gerçeklere neden yer verilmedi?" Sesimi frenlemek çok zordu. Sesli düþüncelerimi onaylýyordu arkadaþým. -"Evet, doðrular çok sonra gün ýþýðýna çýkýyor." -"Atatürk ne kadar asil düþünmüþ, az önce her dünya vatandaþýný utandýracak sözlerini okuduk ". "Bu Memleketin topraklarý üstünde kanlarýný döken kahramanlar! Burada dost bir vatanýn topraðýndasýnýz. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasýnýz. Uzak diyarlardan evlatlarýný harbe gönderen analar! Gözyaþlarýnýzý dindiriniz. Evlatlarýnýz bizim baðrýmýzdadýr, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardýr. Onlar bu toprakta canlarýný verdikten sonra artýk bizim evlatlarýmýz olmuþlardýr.-M.Kemal Atatürk/1934- " Evet, kanlý sýrtlarda 57. alayýn tamamýnýn þehit olduðu ve 250 bin Mehmetçiðimizin Vatan topraðýndan zerre vermemek uðruna "þehit olduðu" topraklardan, Avustralya’da 1915 senesinde þehit olan o iki Türk’ü de anýlarýma katarak, hüzün bulutlarý gölgesinde ayrýlmýþtýk. Var oluþumuzun ve tam baðýmsýzlýðýmýzýn üzerinden bugün tam 95 yýl geçti. 18 Mart 1915 senesinde Çanakkale’de bir Dünya Destaný yazdý M.Kemal Atatürk ve Mehmetçik. Bu destan yüreklerden akan gerçek kanla yazýlmýþtýr. Canlar feda edilmiþtir. Aziz þehitlerimiz Türk Milletinin yüreðindeki en güzide yerinde hala yaþamaktadýr. Onlarý ve aziz gazilerimizi edebi uykularýnda minnetle, þükranla anýyoruz. Ruhlarý þad olsun. Bu yazýmý þehit ve gazilerimize ithaf ediyorum. Huzurlu, barýþ ve aydýnlýk bir Türkiye umuduyla… Ne Mutlu Türküm Diyene!.. Emine Piþiren/Bursa/18.03.2009 Düzeltme: Edremit-Akçay/ 18.Mart.2010
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Emine Piþiren, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |