Ýnsanlýðý tanýmak insanlarý teker teker tanýmaktan kolaydýr. -La Rochefoucauld |
|
||||||||||
|
Konu: Hoca tarafýndan verilen türküye uygun bir hikaye yazýlacak. Bir hastane binasý. Sýradan bir hastane ve sýradan bir bina. Diðer hastanelerden farký olmayan bir bina. Gri renkli boyasý hastanenin soðuk havasýna ayrý bir soðukluk katýyor. Sonbaharýn soðuk rüzgârlarý, önce binaya sonra hastane içine sýzýyor. Akþam, vaktini hiç umursamadan, soðuk yüzlü hastane binasýnýn içine karanlýðýný getirip býrakýyor. Yataklarýnda yatan hastalar, içerideki sýcaklýða ve ýþýða raðmen, karanlýðý da soðukluðu da, teslim olmuþ asker gibi, kabul edip alýyorlar. Savaþmaktan yorulmuþ yüzler, çaresizce tebessüm ederken bile baþka gözlerde bir ýþýk arar gibiler. Odada karþýlýklý olmak üzere toplam altý yatak var. Bir tanesi boþ. O yatakta yatan hasta dün taburcu edilip evine gönderilmiþti. Her yataðýn baþýnda küçük bir komodin, küçük bir farkla, bir komodin hariç diðerlerinin üzerinde hep ayný þeyler. Ýlaç, su, su bardaðý, meyve suyu kutularý, peçeteye sarýlmýþ kaþýk ve çatal. Kapýnýn ardýnda küçük bir lavabo. Lavabonun yanýnda demir bir dolap. Demirin soðukluðu yetmiyormuþ gibi gri renk bir boya ile boyamýþlar. Dolabý her açýp kapayýþta, soðukluk yüze çarpýyor sanki. Yerler siyah beyaz taþ mozaikle kaplý. Her sabah ve akþam deterjanlý su ile silinip temizleniyor. Ama bu temizlik bile, hep ayný olan bu hastane kokusunu gidermeyi baþaramýyor. Ýlaç, hasta, hastanýn ümitsizliði, hastanenin soðuk kokusu ve dýþarýdan gelen ziyaretçilerin üzgün ve acýma kokularý… Hepsi birbirine karýþýyor. Cam kenarýnda küçük bir masa. Üzeri ziyarete gelenlerin getirdikleri çiçeklerle dolu. Çiçeklerin arasýndan papatya demeti kendini hemen fark ettiriyor. Týpký, masanýn hemen yaný baþýnda yatan hasta gibi. Komodin üzerine koyduðu tek papatya da diðer komodinlerden kendini ayýrýyor. O yüzünü cama dönmüþ, bir papatyaya bir cama bakýyor. Siyah gözleri Bakýþlarý ile arada bir çatýþsa da, beyaz papatya ile çok güzel bir uyum saðlýyor. Camdan incir aðacýnýn küçük bir dalý görünüyor. Yapraklarý hala canlý. Arada bir odaya girip çýkan hemþire ve doktorlar, odadaki sessizliði bozmaya yetmiyor. Akþamýn karanlýk sessizliði, kâh ümide, kâh ümitsizliðe karýþýyor. Hastanelerde günler; ay gibi, yýl gibi geçer hep. Senem incir aðacýný daha yakýndan görmek için ayaða kalktý üzerine hýrkasýný giydi camdan dýþarý bakmaya baþladý. Günün her saati hep ayný kalabalýk. Annesi ile bu hastaneye 2,5 ay önce deðil de sanki 2,5 yýl önce gelmiþlerdi. Elinde raporlar doktoru beklerken incir aðacýnýn altýndaki banka oturmuþlardý. Annesinin aðzýndan dökülemeyen kelimeleri Senem almak ister gibi arada bir, bir þeyler söylemeye çalýþýyor, kâfi gelmediðini anlayýnca susuveriyordu. Uzun yoldan gelmenin yorgunluðunu bu bankta atmaya çalýþýyorlardý. Babasý ile kardeþinin bakýþlarý aklýna geldiði zaman boðazý düðümleniyordu. Bir de içine yeni düþmeye baþlayan bir ateþ var ki, henüz kývýlcým olmasýna raðmen þimdiden yakmaya yetiyordu. Ýncir aðacýný ilk gördüðünde, onun buraya hastaneden önce gelmiþ olduðunu hemen anlamýþtý. O gün de yapraklarýnýn rengi insana yeni bir umut veriyordu. Dallarýnýn kararsýz daðýlýþý kök salmasýna engel olmamýþtý bile. Elin ulaþabileceði dallarda meyve kalmamýþtý. Tepede kalan meyveden nasiplenen kuþlarýn sesleri insanýn çýkarabileceði her türlü sese burada karýþýyordu. Yere düþen olgun meyveler yerde iz býrakmýþ, süpürülmesine raðmen izler çýkmamýþtý. Büyümeden düþenler bir köþeye itilmiþ, çürüyen meyveler de aðaç dibini tercih etmiþ gibi oraya toplanmýþlardý. Senem önce aðacýn dibine baktý, sonra aðacýn en tepesine ve tepeden de yükseðe… Aðacýn tepesinde ki incirler çok olgunlaþmalarýna raðmen düþmemek için inatla dala tutunuyorlardý. Hastane önünde olmasa, aðacýn gölgesi bankta oturanlara huzur verecek ama… Ýncir aðacýnýn yapraklarý, hastaneye biraz nefes katýyordu. Üst katlarda ayrýlan bu iki bina, ikiz gibi. Duvarýn bazý yerlerinde dökülen sývalar hastaneye ayrý bir karamsarlýk veriyordu. Yaðmur sularýnýn zeminde aþýnmalara neden olduðu açýkça belli oluyordu. Oda pencerelerinin büyüklüðü, binayý daha da büyük gösteriyordu. Açýk olan pencereler, içerisinin de nefes aldýðý hissini uyandýrýyordu. Açýk olan camlardan dýþarý çýkmak isteyen perdeler sanki sessiz bir dere gibi bir o yana bir bu yana süzülüp duruyordu. Doktorla görüþme vakti gelmiþti. O kalabalýkta Senem yanýnda sadece annesi varmýþ gibi davranýyordu. Arada bir raporlarýna bakýyor, anlamadýðý için tekrar o büyük zarfa özenle yerleþtiriyordu. Annesinin, koca gövdesine raðmen az meyve veren incir aðacý gibi umursamaz olmasýný istiyordu. O an sadece annesini düþünüyordu. Sýklaþan öksürük nöbetlerini ciddiye almayacaktý yine ama aðzýndan gelen kan onu da düþündürüyordu. Hele o an annesinin dizleri üstünde çöküp öylece kalmasýný unutamýyordu. Çalýþmaktan kamburlaþan beli iyice eðilmiþti sanki. Saçlarýnýn aklýðý örtüsünün altýndan bile belli oluyordu. Annesinin gözlerine gülümseyerek baktý içinden geçenleri, yine sessizce söyledi. Ayný sessizlikle kalktý annesi ile birlikte doktorun odasýna yöneldiler. Ýçeri girdiler. Senem raporlarý ürkek bakýþlarla masanýn üzerine koydu. Doktor onlarýn yüzlerine bakmadan oturmalarýný iþaret etti. Senem doktorun yüzünde cevap arar gibi ona bakýyordu. Doktor raporlarý okudukça Senem onun yüzüne bakarak anlamaya çalýþýyordu. Doktor tepkisiz. Tek bir mimik iþareti yok. Raporlara arada bir gözlüklerinin ardýndan bakýyor, sonra vazgeçiyordu. Dakikalar aylar gibi geçiyordu. Doktor baþýný kaldýrdý ayný tepkisizlikle, anlaþýlýr anlaþýlmaz bir sürü þey söyledi. Hastalýk ilerlemiþ. Senem çok fazla yaþamayacakmýþ, belki birkaç yýl. Ama ellerinden geleni yapacaklarmýþ. Yüzündeki sertlik, belli ki kalbindeki sertlikten kaynaklanýyordu. Yüzündeki çizgiler, yaþýna dair bir ipucu vermesine raðmen saçlarýnýn gür ve siyah olmasý bu delili yok ediyordu. Gözleri kýsýk olmasýna raðmen yeþil renk kendini belli ediyordu. Doktorun kilolarý, masa ile ayný hizada olmasýna engel oluyordu. Hizmetlinin: “Yemek vakti” sözleri ile arkasýna döndü senem. Siyah gözleri buðulu. Ayakta kalmak onu yoruyordu. Yataðýna doðru gitti. Hýrkasýný çýkarýp yataða uzandý. Ýçinde tutuþan kývýlcýmý düþünmeye baþladý. Uzun kirpikleri ýslandý. Son zamanlarda iyice zayýflamaya baþlamýþtý. Ömrünün ilkbaharýnda kýþý yaþýyordu Senem. Ýçini ýsýtmaya baþlayan kývýlcým bile, kýþýný ilkbahara çevirmeye yetmeyecekti. Babasýný kardeþini çok özlemiþti. Yüreðine kývýlcým salan esmer sevdiði de durumu öðrenmiþti ama þu ana kadar ondan hiçbir haber almamýþtý. Bir ses verse, bir haber gönderse… Kocaman bir þehir… Ve bu þehirde onlar yalnýzlýklarýný birbirleriyle paylaþarak gidermeye çalýþýyorlardý. Ölüm, Senem’in kendine yakýþtýramadýðý bir þey deðildi. O buna çoktan alýþmýþ ve kendini buna hazýrlamýþtý bile. Biraz gücü olsa babasýna haber salacak mezarýný bile þimdiden hazýrlatacaktý. Köyünün yamacýnda bir yer istiyordu. Bütün köyü görecek þekilde olmalýydý mezarý. Yola yakýn bir yer. Gelip geçtikçe sevdiðini görmeliydi. Her geçiþte ona, içinden geçenleri söylemek istiyordu. Evlerini de buradan rahatça görebileceði bir yer olsun istiyordu. Sessiz geldiði gibi yine sessiz gitmek istiyordu. Annesi kardeþi aðlamasýn istiyordu. Mümkün olsa Senem herkesin yerine aðlamak istiyordu. Yeter ki onlar üzülmesin, onlar aðlamasýn. Garip þehirde, bir garip olarak göçüp gitmek acýlarýnýn bitmesi anlamýna geliyordu. Bir an önce huzur içinde ölmek istiyordu sadece. Bunlarý düþündüðünde, dudaðýndan dökülenleri kendisi bile duyuyordu. Hastane önünde incir aðacý Doktor bulamadý bana ilacý Baþtabip geliyor zehirden acý Garip kaldým yüreðime dert oldu Ellerin vataný da bana yurt oldu Mezarýmý kazýn bayýrdan düze Yönünü çevirin sýladan yüze Benden selam vermen o hayýrsýza Gurbet elde garip kaldým aðlarým Ateþ aldým yüreðimi daðlarým Garip kaldým yüreðime dert oldu Ellerin vataný da bana yurt oldu
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Adsýz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |