..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Bazen bir mýsra yaþamý deðiþtirir." -Kafka
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > E. Asým Öztürk




22 Mart 2010
Gezgin Nean  
Gezgin Dünyanýn Gezginleri…

E. Asým Öztürk


Hayvan derisi giysili, insan görünümlü bir canlý duruyordu karþýsýnda. Bir süre bakýþtýlar. Sessizliði, Recon’un dua mýrýltýlarý bozarken, Kapthan: “Ýn misin-cin misin, nesin sen?” dedi. Sað elinin ayasýný sol göðsüne vurarak “ben Neaným, adým Gezgin Nean” dedi, canlý.


:AHFI:
Yorgun baþý ikide bir öne düþerken, direksiyon sallamaktan vazgeçmiyordu. Ýniþli-çýkýþlý tepelerle uzayýp giden bölgeden bir an önce uzaklaþmaktý amacý.

Yan gözle, yan koltukta uyuklayan yardýmcýsýna baktý. Kývrýlmýþ uyurken, direksiyonu ona býrakamazdý. “Ha gayret Kapthan! Þunun þurasýnda yirmi beþ-otuz kilometre sonra benzinlik var. Bu uðursuz yerlerden bir an önce uzaklaþmalýsýn. Tekin deðildir buralarý! Öyle derler” diyerek, kendisini yüreklendirdi.

Yarý uyanýk yeni bir tepeyi týrmanýrken, ýssýz çevrede ne yöne bakýlsa tek bir ýþýk görünmüyor, hava yavaþ-yavaþ aydýnlanýyordu. Eski kestirme yolu yeðleyen, birkaç kilometrede bir karþýlaþtýðý araçlar olmasa, yaþamýn olmadýðý bir yerlerde olduðunu bile düþünebilirdi. Yine de dert etmedi. En yakýn köy kýrk-kýrk beþ kilometre uzakken, benzinlik daha yakýn ve her geçen saniye yolunu kýsaltýyordu. Tek yapmasý gereken, biraz daha dayanmaktý. Tepeyi inerken gaza biraz daha yüklendi. Kamyon homurdanarak ileri atýldý.

Az sonra önce sola, sonra saða dönüp yeni bir yokuþu hýzlanarak inmeye baþladý. Bir an yolun ortasýnda bir gölge gördü. “Lanet olsun! Bu da ne böyle?” diye söylenerek, frene yüklendi. Lastikler sessizliði yýrtarak kýrýk-dökük asfaltta izler býrakýrken gölge yok oldu, kamyon sarsýlarak durdu.

Yardýmcýsý telaþla fýrladý, kývrýldýðý koltuktan.
- Ne oluyor Kapthan, kaza mý yaptýk?
- Yapmadýk uykucu. Yolun ortasýnda bir þey gördüm.
- Na, nasýl bir þey?
- Bilmem, tam göremedim. Belki de bana öyle geldi. Bu ýssýz yerde, bu saatte ne olur ki?
- Buralar tekin deðil derler ya Kapthan.

Kapthan düþünceli, yardýmcýsýna baktý.
- Her söylenene inanma Recon.
- Gördüðünü sen söyledin.
- Orasý öyle! Uyukluyordum da arada bir. Ama yol boþ, benzinlik de yakýn sayýlýr, ha gayret diyordum kendime.
- Beni uyandýrsaydýn ya!
- Mýþýl mýþýl uyurken mi?
- Ýçim geçmiþ Kapthan.

Bir süre konuþmadýlar. Sessizliði Recon bozdu.
- Neye benziyordu Kapthan?
- Ýnsan, insana benziyordu, ama biraz garipti! Belki de bir hayvandý…
Recon derin bir oh çekerek arkasýna yaslandý.
- Herhalde hayvandýr! Çevre köylerden kaçmýþ, baþýboþ bir hayvandýr. Buralarda insanýn iþi ne? Hem de gecenin bu saatinde.
- Ne gecesi, neredeyse sabah oluyor uykucu. En yakýn köy de nereden baksan kýrk kilometre ötededir.
- Ama hâlâ karanlýk.
- Recooon!
- Tamam Kapthan, kýzma. Kýzma, ama buralarý tekin deðildir derler. Onca insanýn bir bildiði vardýr her halde.
- Baþlama yine.

Recon bir þey söylemedi. Uykulu bakýþlarýyla yolu kontrol ederken baðýrdý.
- Kapthaaan!
- Ne var?
- Orada. Biraz ileride, yolun kenarýnda.
Kapthan cama yapýþtý.
- Nerede?
Recon koltuðuna gömülürken fýsýldadý.
- Benim tarafýmda. Bize doðru geliyor.
Recon kapýyý kilitlemeye çalýþtý, acemi hareketlerle.
- Ne yapýyorsun?
Recon yine fýsýldadý.
- Kapýyý kilitliyorum.
- Saçmalama! Sandýðýn gibi bir þeyse, kilit mi durduracak onu?
- Olsun. Tedbir, tedbirdir.
- Kes þunu. Aç kapýyý da in midir, cin midir anlayalým!
- Sen aç. Ben arkaya geçiyorum.
- Geç bakalým ödlek.
- Sen kahramansýn Kapthan.
- Zevzeklenme! Korkunun ecele faydasý yok.

Recon arka sýraya geçip koltuða iyice sinerken, Kapthan ters yöne uzanýp gelenin ne olduðunu anlamaya çalýþtý. Ýnsana benzeyen bir siluet duruyordu dýþarýda. Önce tereddüt etti. Sonra aðýr-aðýr açtý kapýyý. Sabahýn serinliðiyle ürperirken, uykusu daðýlýr gibi oldu.

Hayvan derisi giysili, insan görünümlü bir canlý duruyordu karþýsýnda. Bir süre bakýþtýlar. Sessizliði, Recon’un dua mýrýltýlarý bozarken, Kapthan: “Ýn misin-cin misin, nesin sen?” dedi. Sað elinin ayasýný sol göðsüne vurarak “ben Neaným, adým Gezgin Nean” dedi, canlý.
- Nean ha! Deðiþik bir adýn var. Gezginsin demek. Burada ne arýyorsun?
- Orakent’e gideceðim. Beni de alýr mýsýnýz?
Kapthan düþünceli, Gezgin Nean’ý tepeden týrnaða süzdü.
- Orakent uzak sayýlýr. Bizim son duraðýmýz Boðazkent.
- Olsun. Boðazkent’e kadar alýr mýsýnýz? Ücretini öderim.
Kapthan inanamayan bakýþlarla bir kez daha süzdü Gezgin Nean’ý.
- Paran var demek. Neden otobüsle, ya da baþka bir þeyle gitmedin öyleyse?
- Buradan geçmiyorlar ki?
- Doðru söze ne denir! Buraya nasýl geldin?
- Nasýl diyorsunuz? Uzun hikâye.

Gezgin Nean elini arkasýna götürüp, giysilerine benzer keseyi kemer benzeri kuþaðýndan sýyýrarak önüne getirdi. Kapthan’ýn meraklý bakýþlarý arasýnda, avucundaki keseyi oynatarak salladý bir süre.
- Gelebilir miyim?
Recon fýsýldadý.
- Hayýr, olmazzz!
Kapthan aldýrmadý. Adlandýramadýðý bir nedenle cana yakýn bile bulmuþtu Gezgin Nean’ý. Gülümsedi.
- Gel bakalým.
Gezgin Nean neþelendi. Bir sýçrayýþta, yüksek þoför mahalline týrmandý.
- Teþekkür ederim.
- Önemli deðil, zaten gidiyoruz. Hem laflarýz biraz, benim de uykum açýlýr.
Gezgin Nean elini kesesine daldýrýp, avucundakini Kapthan’a uzattý.
- Bu yeter mi?
Kapthan yan gözle bakarken, gülümsedi.
- Nedir o, deðerli bir taþ mý?
- En deðerlisi, çakmak taþý.
Kapthan’ýn kahkahasý çýnladý sessizlikte. Recon sindiði yerden doðrulup, merakla bakýndý.
- Çakmak taþý mý? Para eden bir þey vereceðini sanmýþtým.
- Bizim paramýzdýr çakmak taþý, çok da deðerlidir. Bu az mý olur?
Elini yeniden keseye daldýrýrken, Kapthan “istemez” dedi. “Nasýl olsa gidiyoruz.”
- Bedelini ödemeliyim.
- Arkadaþlýk ediyorsun bize. Bu da bir bedel sayýlýr.
- Öyle mi?
- Evet.
- Peki. Teþekkür ederim öyleyse.
- Adým Kapthan.
- Memnun oldum Kapthan.
- Ben de memnun oldum Nean, Gezgin Nean.

Recon arka koltukta doðruldu. Þaþkýn bakýnýrken uykusu biraz daðýlmýþ, yaþadýklarýný anlamaya çalýþýyor; tepeler azalýrken motor sesine, biri bitip diðeri baþlayan dualarýnýn mýrýltýlarý karýþýyordu.

Kapthan uyuklarken, sürpriz yol arkadaþýyla neþelendi. Kilometreler hýzla geride kalýrken benzinlikte mola verdiler. Kamyon boþ bir yere yanaþtý, motor sustu. Dinlenme sýrasý kamyondaydý.

Benzinlik kalabalýktý yine. Lokantanýn önünde, tepesindeki ýþýklarý dönüp duran bir de polis otomobili vardý.

Kapthan beþ parmaðýyla midesini ovalarken, “ben acýktým” dedi. “Ben de acýktým Kapthan” diye atýldý Recon.
- Sen acýkmadýn mý Gezgin?
Gezgin Nean’ýn dikkatli bakýþlarý benzinlikte geziniyordu.
- Hayýr, acýkmadým.
Kapthan güldü.
- Çakmak taþlarý burada geçmez, ama merak etme. Ben ýsmarlýyorum.
Gezgin Nean Kapthan’a baktý, gülümsedi.
- Teþekkürler Kapthan, acýkmadým.
Kapthan, Gezgin Nean’ý tepeden týrnaða süzdü.
- Aslýnda haklýsýn, çok dikkat çekersin. Polisler de var. Ama istersen paltomu giy, meraklý gözlerden saklar seni. Yemeðimizi de sakin bir köþede de yeriz.
Gezgin Nean arkasýna yaslandý.
- Teþekkürler Kapthan, siz iyi bir insansýnýz. Ama acýkmadým sayýlýr.
- Sakin köþeyi nereden bulacaðýz Kapthan? Lokanta dýþarýdan kalabalýk.

Kapthan’ýn sesi yükseldi.
- Daha iyi bir fikrin var mý?
- Kýzma Kapthan. Eee, gelirken ekmek arasý bir þeyler getirmeye ne dersin?
- Kapthan güldü.
- Þeytanlýk düþünmediðin zaman, iyi fikirler de çýkýyormuþ senden.
Recon, “sað ol Kapthan” diyerek, sýrýttý.
- Ekmek arasý ne istersin Gezgin?
- Bilmem. Siz karar verin Kapthan.
- Tamam öyleyse. Hadi Recon.
- Geldim Kapthan.

Lokantaya doðru yürürlerken Recon’un polis otomobiliyle ilgilenmesi Kapthan’ýn dikkatinden kaçmadý, ama üzerinde fazla da durmadý. Yine de takýldý.
- Daha önce polis görmemiþ gibi bakýyorsun.
Recon irkildi.
- Yooo! Polisler her yerde vardýr, deðil mi?
- Vardýr. Olmaz mý?
- Ben önce bir tuvalete gideyim.
- Git bakalým.

Kapthan yemeðini yerken Recon geldi.
- Nerede kaldýn?
- Tuvaletteydim.
- Biraz uzun sürmedi mi?
Recon sýrýttý.
- Bu iþin zamaný mý olur Kapthan?
Kapthan inanmayarak baktý, bir þey söylemedi.

Polis otomobili siren çalarak benzinlikten ayrýlýrken, hesabý ödeyip lokantadan çýktýlar. Kamyonun kapýsýný açýp ekmek arasý köfte ayraný uzatýrken, gözleri Gezgin Nean’ý aradý. Seslendi. Sesleniþi yanýtsýz kalýnca, Recon’a döndü. “Nereye gitti bu?” diye söylendi. Recon “belki de tuvalete gitmiþtir” dedi, gülmeye çalýþýrken.

Pompacý: “Maðara adamý kýlýklýyý arýyorsan, polisler götürdü” derken, Kapthan Recon’a döndü. “Bu iþle ilgin var mý?” dedi, kýzgýn. Recon: “Ben, ben nereden bileyim Kapthan. Birlikteydik ya!” dedi, aðlamaklý.
- Bu iþte parmaðýn varsa, süründürürüm seni. Ölümlerden ölüm beðen! Anladýn mý?
Recon öne eðilirken ellerini birleþtirdi.
- Yemin ederim hiçbir þeyden haberim yok Kapthan. Hem ben polislerden korkarým, çok korkarým.
Kapthan baþýný salladý.
- Neye yemin etmez, neden korkmazsýn ki sen? Yine de sinsilikten uzak duramazsýn. Öncesini bilmem, ama bize bir zararý dokunmamýþtý. Hadi karakola gidiyoruz.
Recon, “emredersin Kapthan” diyerek koþturup, bir çýrpýda þoför mahalline týrmandý.

***

Gezgin Nean Enora’nýn Ulu’suyla görüþmek isterken, Tunçköy Akýl Hastanesi’ne kapatýldý. Tunçköy’den kaçýp, kalabalýðýn doluþtuðu bir alana ulaþtý. Kalabalýk, Cetvel Partisi baþkanýný dinliyordu.

“Sevgili, Enoralý yurttaþlar…”
“Þak, þak, þak…”
“Sevgili halkým…”
“Bravo… Þak, þak, þak…”

Baþkan sinirli, yardýmcýsýna döndü.
- Bunlarla konuþmak olanaksýz yardýmcý…
- Alýþkanlýk efendim, alýþkanlýk.
- Yahu daha dün olan her þeyi unutuyorlar da, bir tek alýþkanlýklarýný mý anýmsýyorlar?
- Haklýsýnýz baþkaným. Ama bildiðiniz gibi: “Can çýkmayýnca, huy çýkmaz” derler. En iyisi, siz sevgili halkým bölümünü geçin.

Baþkan, ”haklýsýn galiba yardýmcý” diyerek, kalabalýða döndü. “Evet, Enora’nýn her yanýný olduðu gibi, bu alaný da dolduran sevgili yurttaþlar. Küre Partisi’ne göre dünya artýk küreselleþmiþ… Hah! Sanki dünya eskiden küp ya da silindirdi de, bugünlerde küreselleþti. Dünya dün de küreydi, bugün de küre… Küre Partisi’nin anlayamadýðý, iþte bu gerçek. Kaldý ki, küre dünyanýn köþeleri de olmaz.
Þimdi soruyorummm. Köþeleri olmayan dünyanýn, köþelerini dönen ülke nasýl olacaðýz? Tabii önce kendileri, dönecek köþeleri nerelerden bulacak, hangi köþeleri, nasýl dönecekler? Yoksa bizim bilmediðimiz köþeler mi var? Küre Partisi’nin yöneticileri ülkeyi yönetmeye soyunmadan önce, geometri sýnavýna soyunmalýydýlar…”

“Ya-ya-ya, þa-þa-þa… Büyük baþkan çok yaþa. En büyük baþ-kan, bizim baþ-kan… Enora seninle gurur duyuyor…”

- Tebrikler sayýn baþkaným. Halkýn nabzýný iyi yakaladýnýz.
- Eee, ne de olsa biz gücünü halktan alan Cetvel Partisi’yiz…

Baþkan yeniden kalabalýða döndü.
“Oysaaa…”
“Þak, þak, þak…”
“Bizzz…”
“Þak, þak, þak…”
“Þakþakçýlarýn karþýsýnda gerçek hizmet partisi olarak; sizler adýna, tüm eðrileri-büðrüleri cetvel gibi düzelteceðimize söz veriyoruz.”
“Þak, þak, þak…”

- Yahu Aheah, her söyleneni alkýþlýyorsun. Dün de küre partililerin her söylediðini alkýþlamýþtýn.
- Sen bu demokrasi iþini hiç anlamayacaksýn Metmet. Bir kere her söyleneni alkýþlarsan, konuþan hýzýný alamayýp, vaatlerini arttýrýr.
- Adý üzerinde, vaat. Yerine getirilmedikten sonra, anlamý ne?
- Anlamý yok, ama marifeti çok…
- Nasýl çok?
- Aday seçilirse vaatlerinin ne kadarýný yerine getirdiðine bakýp, güvenilir olup olmadýðýný anlarsýn. Gelecek seçimlerde de ona göre oy verirsin.
- Ya o da güvenilir çýkmazsa?
- O zaman, gelecek seçimde ona da oy vermezsin.
- Eee?
- Eee’si ne, doðruyu bulmak kolay mý?
- Deðil de, bunlarýn hepsini yýllardýr tanýyoruz. Bütün saydýklarýný anlamanýn daha kolay bir yolu olmalý. Ben önce programlarýna, sonra da bugüne kadar yaptýklarýna bakacaðým. Þimdi gidiyorum Aheah.

“Hiçbir yurttaþýmýz aþsýz, iþsiz, evsiz kalmayacak.”
“Þak, þak, þak… ya-ya-ya, þa-þa-þa… vs…”

Konuþmalarý, Gezgin Nean dýþýnda herkes coþkuyla alkýþladý. Bu durum baþkanýn gözünden kaçmadý ve iþaret parmaðý Gezgin Nean’a uzandý.
- Siz sevgili yurttaþým. Söylediklerim sizi ilgilendirmiyor mu?
- Ben mi?
- Evet siz. Beyaz önlüklü yurttaþýmýz.
- Ben yurttaþýnýz deðil, Neaným. Neanlarýn temsilcisi, Gezgin Nean.
- Nean mý?
- Gezgin Nean.
- Gezgin Nean.
- Evet.

Baþkan þaþkýn, yardýmcýsýna baktý.
- Nean ve Neanlar mý? Nean da ne? Böyle bir adý ilk kez duyuyorum. Enora’nýn hangi bölgesinde yaþýyorlar yardýmcý?
- Ben, ben bilmiyorum sayýn baþkaným. Doðrusu bu adý, ben de ilk kez duyuyorum.
- Neyse, bunu sonra anlarýz.

Baþkan yeniden Gezgin Nean’a döndü.
- Bizzz Cetvel Partisi olarak, yurttaþlarýmýzý asla ayýrmayýz. Neanlar da, diðerleri de, Enora Ülkesi’nde yaþayan herkes, bizim için birdir… Nean yurttaþýmýzý kürsüye davet ediyorum. Buyurun Nean yurttaþ.
- Yurttaþýnýz deðilim. Burada olmam daha iyi, ben yerimden memnunum.
Baþkanýn iþaret parmaðý havaya yükselip sallanýrken, sesi yükseldi.
- Ýþteee, küstürülmüþ bir yurttaþýmýz. Öyle küstürülmüþ ki, yerinden bile memnun kalmakla yetiniyor. Israr ediyorum, kürsüye gelin lütfen. Nean yurttaþýmýza yol verin, yurttaþlarrr.

Kalabalýðýn itelemesiyle gönülsüzce kürsüye yürürken, dalgalanan kalabalýk “Nean da kim?” sorusuna yanýt arýyordu. Gezgin Nean uzanan sayýsýz ele karþý direnirken, bir anda kendisini baþkanýn yanýnda buldu.

Baþkan, mikrofona iyice yaklaþtý.
- Bütün bu yokluklar içinde; eðer varsa, neleriniz var Nean yurttaþ?
- Her Nean gibi bir maðaram var.
- ..! Maðara mý? Duydunuz mu? Bu çaðda, yurttaþlarýmýz arasýnda hâlâ maðaralarda yaþayanlar var. Üstelik bir kiþi deðil. Kaç, kaç kiþisiniz Nean yurttaþ?
Gezgin Nean bir süre düþündü. Gözleri boþlukta, parmaklarýný sayarken mýrýldandý. Aradýðýný bulma sevinci yüzüne yansýrken, sesi yükseldi.
- Ben oradayken, Sayýcý Nean’ýn söylediðine göre iki bin yüz yirmi sekiz Neandýk. Diðer köylerdekilerle birlikte, yirmi bir bin iki yüz on yedi Nean olduðumuzu söylemiþti. Þimdi kaç kiþiyiz bilmiyorum.
- Neden, geldiðiniz yer çok mu uzak? Aradan çok mu zaman geçti?
- Çok sayýlýr da, sayýlmaz da… Ayrýca avlarda, savaþlarda yaralananlar ve ölenler kadar, doðanlar da oluyor tabii.
- Avlanmak ve savaþmak mý? Siz bu çaðda bir yandan savaþýrken, diðer yandan avlanarak mý yaþýyorsunuz?
- Evet, ama bu çaðda deðil. Cyrolarla hemen her gün savaþýrýz. Bir gün meyve toplamayýp, avlanmazsak aç kalýrýz.
- ..! Bakalým doðru mu anlamýþým? Hemen her gün Cyrolarla savaþýyorsunuz. Cyrolar kimler ve nerede yaþýyorlar?
- Cyrolar, aþaðý uzak av alanlarýnýn bulunduðu bölgenin, dinozorlar vadisine yakýn yerlerinde yaþýyorlar.
- Aþaðý uzak av alanlarý ve dino-zor-lar mý?
- Evettt.

Baþkan susar. Baþýný kaþýrken, yardým arayan þaþkýn bakýþlarý kalabalýk alanda gezinir.
- Böyle bir yer duydun mu yardýmcý?
- Okul yýllarýnda coðrafya, tarih notlarým her zaman iyiydi, ama böyle bir yeri ilk kez duyuyorum baþkaným.

- Evet Nean yurttaþ. Tam olarak Enora’nýn neresinden geldiniz? Yani buraya ne kadar uzakta yaþýyorsunuz?
- Yaþadýðýmýz yerler, gelecekte Enora’nýn büyük köyü Orakent yakýnlarýnda olacakmýþ! Yirmilikler gönderdikleri mesajlarda öyle söylüyor.
- Yirmilikler mi? Yirmilikler de ne?
- Yirminci Yüzyýl’da yaþayanlar, yani sizler.
- Yirmilikler, yani bizler!
- Evet.
- Peki ya sizler? Kendinize kaçlýk diyorsunuz, ya da birileri sizlere kaçlýk diyor?
- Bize demiyorlar, biz biliyoruz. Neanlarýz ve tarih öncesinde yaþýyoruz.
- Yaþam koþullarýnýza göre tarih öncesinde yaþadýðýnýzý düþünmeniz doðal. Ama bu kadar kolay vazgeçmeyin Nean yurttaþ. Bundan böyle sahipsiz deðilsiniz. Sizler þu andan itibaren Cetvel Partisi’nin doðal üyelerisiniz.
- Biz bir yere üye olmak istemiyoruz. Bizim sahibimiz yok sayýn baþkan. Bütün Neanlar özgürdür.

- Yardýmcý,
- Evet sayýn baþkan.
- Bir araþtýrýn bakalým, bugün akýl hastanesinden kaçan var mý?
- Ben kaçtým sayýn baþkan.
- Yaaa! Ne zaman?
- Sizin zamanýnýzla… saatiniz kaç?
- Saaat, 16.20
- Bu durumda, yaklaþýk olarak üç-dört saat olmuþ.
- Akýl hastanesinde ne kadar kaldýnýz? Yani ne zamandýr oradaydýnýz?
- Yaklaþýk olarak bir-iki saat kaldým.
- Bir-iki saat mi?
- Evet, yani sizin zamanýnýzla.
- Bizim zamanýmýz mý? Sizin zamanýnýz farklý mý, saat yerine ne kullanýyorsunuz?
- Biz de saat kullanýyoruz. Çaðýný Aþan Nean’ýn icadý, kum saatini kullanýyoruz.
- ..! Meyve toplayýp, avlanarak maðaralarda yaþýyorsunuz. Zamaný da kum saatiyle ölçüyorsunuz. Doðru mu anladým?
- Evet.
- Doðrusu kafam biraz karýþtý. Bir de þöyle düþünelim. Baþkentimiz Orakent civarýndaki kendi bölgenizde yaþýyorsunuz. Öyle mi?
- Öyle. Tam söylediðiniz gibi.
- Nereden geldiniz, zaman öncesinden mi?
- Evet. Ülkenizin sýnýrlarýný bu sabah geçtim. Sonra da Orakent diye, akýl hastanesine götürdüler. Biliyorum çok ayýp, ama bir önlük yürütüp personel servisiyle kaçtým. Bir de baktým ki buradayým.
- Anladýmmm! Yani anladýðýmý sanýyorum. Uygarlýðýmýza da pek yabancý deðilsiniz, galiba… Peki, ülkemize nasýl geldiniz? Neden Orakent’e gitmek istiyorsunuz?
- Ben Gezgin Nean’ým. Sürekli gezerim. Sizin de söylediðiniz gibi, uygarlýðýnýzý biraz tanýyorum. Buraya bilinmeyen bölgedeki maðaralardan geçerek geldim. Sizin Ulu’nuzla görüþmek istiyordum, ama dinlemediler bile. Neanlarý buna inandýrmak zor olacak…
- Zaman öncesi! Bilinmeyen bölge ve zaman tüneli! Bizim uluyla görüþemeyince inanmayacak diðer Neanlar! Peki ulu kim?
- Sizin baþkanýnýz.

Baþkan yardýmcýsýna dönüp, fýsýldadý: “Yardýmcý, Gezgin Nean bir süre konuðumuz olursa iyi olacak sanýrým.”

Tam o anda kalabalýk dalgalandý. Televizyoncular, gazetecilerle birlikte kalabalýk kürsüyü kuþattý. O kargaþada Gezgin Nean kalabalýða karýþýp, ortadan kayboldu.

***

Cetvel Partisi yöneticileri, yandaþlarý, destekleyen televizyon-gazetelere göre: “Ýktidar partilerinin ilgisizliðinden, hâlâ tarih öncesi çaðlarda yaþadýklarýna inanan Neanlarýn temsilcisi Gezgin Nean, Enora Ülkesi’nin utanç verici durumunun canlý örneðiydi… Bunun tek sorumlusu da; ülkeye çað atlatacaðý iddiasýyla iktidarý ele geçiren ve yandaþlarýný her biçimde zengin ederken, diðerlerine de gerilere doðru çað atlatan Küre Partisi’nin sorumsuz yöneticileriydi.”

Küre Partisi yöneticileri, yandaþlarý, destekleyen televizyon-gazetelere göre: “Olup bitenler, kesinlikle planlanmýþ bir gösteriydi. Ülkenin hiçbir bölgesinde Neanlar yaþamýyordu. Bu düpedüz uydurmaydý. Neanlarý, baþarýlarý ve yaptýklarýný çekemeyen kökleri dýþarýdakiler gündeme getirmiþti. Gerçi Neanlarýn koþullarýndan farklý olmayanlar da yaþýyordu ülkede; ancak bu onlarýn hatasý, dahasý suçuydu! Yaratýlan her türlü olanaðýn ‘gelin beni alýn dediði’ ortamda iþini bilmemek, tartýþmasýz onlarýn hatasý, dahasý suçuydu!”

Olurculara göre: “Her þey olur, olacaðýna varýrdý. Bu önceden belliydi. Yapýlacak tek þey, önceden belirlenmiþ olanlarý izlemek ve tabii ki doðru yorumlamaktan ibaretti. Gezgin Nean da anlamak istemeyenler için gözlerine sokulan canlý bir örnekti… ‘Anlamamakta ýsrar ederseniz, siz de böyle olursunuz’ diye gönderilen, canlý bir örnek…”

Geleceðin Temsilcilerine göre: “Adý üzerinde Gezgin Nean, kesinlikle zaman ötesinden gelmiþ davetsiz bir konuktu. Aklýn yolunun bir olduðunu söylerken bir türlü doðru yolu bulamayan insanlýða; ‘bu kafayla giderseniz, gelecek yerine geçmiþe doðru gidersiniz uyarýsýyla’ mesajlar getirmiþti. Mesajlarý anlamak için, Neanýn önyargýsýz dinlenmesi yeterli olacaktý…”

***

O kargaþada Gezgin Nean kaybolmuþtu. Ýhbarlar birbirini kovalarken, akþam olmadan yakalanan iki bin yüz on dört kiþinin de, çok geçmeden aranan Nean olmadýðý anlaþýldý. Bin iki yüz kýrk altý az benzer serbest býrakýlýp, diðerleri neden Neana benzediði araþtýrýlmak üzere, Ulusal Bilimler Akademisi’ne gönderildi.

Akþam saatlerinde, kendisini yirmiliklere benzeteceðine inandýðý giysilerin ücretini çakmak taþlarýyla ödemek isterken Gezgin Nean bulunup, yakalandý.

Ýfadesi alýnýrken yukarýlardan gelen emirle, sýradan yurttaþ kýyafetiyle Orakent’e, Küre Partisi merkezine götürüldü. Kapý önünden koridorlara uzayýp, caddelere taþan televizyon ve gazetecilere, acele bulunup makyajla iyice Gezgin Nean’a benzetilen dilsiz bir benzeri gösterildi. Dilsiz olmasý da, yoðun ilgi karþýsýnda þok geçirmesinin etkisi olarak açýklandý, en yetkili aðýzlardan.

Parti yetkililerinin týka-basa doldurduðu salonda, en özel köþe Gezgin Nean’a ayrýlmýþtý. Herkes, bir an önce Neaný tanýmak istiyordu. Ama genel baþkan, Özel Küre’nin izni olmadan da kimse konuþamýyordu. Sonunda parti içi muhalefetin lideri, soruþturma bakaný dayanamadý: “Sayýn küre yöneticileri ne bekliyoruz?”

Salona girerken bu sözleri duyan Özel Küre, bir zamanlar evladý gibi sevdiði soruþturma bakanýnýn saygýsýzlýðýna çok kýzdý, ama belli etmedi. Herkes ayakta, saygýyla dikilirken yavaþ adýmlarla, sakince ve salýnarak yerine oturdu. Ne de olsa, demokrasi vardý. Muhalefet de demokrasinin ayrýlmaz bir parçasý, gerçeðiydi. Yine de kontrolü tombul, bakýmlý ellerine almakta gecikmedi.

- Evet arkadaþlar…
“Þak, þak, þak…”
- Bu tarihi toplantýya…
“Þak, þak, þak…”
- Geldiðiniz için…
“Þak, þak, þak…”
- Geldiðiniz içinnn…
“Þak, þak, þak…”
- Hepinizeee…
“Þak, þak, þak…
- Teþekkür ederekkk…
“Þak, þak, þak…”
- Sözlerime baþla…
“Þak, þak, þak…”

Özel Küre’nin yüzünde bilinen tüm renkler, özellikle de kýrmýzý ve morun tüm tonlarý yer deðiþtiriyordu. Birkaç “öhö öhö”yü, kýzgýn sesi izledi.
- Sözlerime baþlayabilmek istiyorummm.
“Þak, þak, þak. Bravo, çok yaþa Özel Küre, Küre baþkaný. Kü-re baþ-kan, kü-re baþ-kan, kü-re baþ-kan…”

Yetinmeyip coþan küreciler Özel Küre’yi omuzlarýna alýp, küre biçimli salonda tur attýrýrken; Gezgin Nean: “Acaba yanlýþ çaða mý geldim?” diye, kara kara düþünmeye baþladý.

“Ýçecekler, yiyecekler geldi” diyen þef garsonun sesiyle kendini yerde bulan Özel Küre, bu fýrsatý kaçýrmadý. “Evet arkadaþlar, biraz sessiz olmalýyýz. Bu tarihi toplantýnýn yerini bulmaya çalýþan televizyoncu ve gazetecilerin her an bizi bulabileceklerini unutmadan, asli görevlerimizi de unutmamalýyýz, deðil mi?”

Bu kez þak-þaklar, bravo sesleri ve alkýþlar duyulmadý. Gezgin Nean bunun nedeninin ellerdeki çatal-býçak-kadehlerle, sonuna kadar açýlan aðýzlarda; “þapýr-þupur” sesleriyle çevrilip, yutulan lokmalar olduðunu düþündü.

Gezgin Nean’ýn midesi guruldarken sabýrsýz elleri yakýnýndan geçen her servise uzanýyor, her denemesinde boþ olarak geriye dönüyordu. Koltuklarýna gömülmüþ partililerin küre marka purolarýndan yükselen duman bulutlarý arasýndan Özel Küre zar-zor görünebiliyorken, saatler 23.32 olmuþtu.

Özel Küre, bu fýrsatý da kaçýrmadý. Yan gözle konuþmaya niyetli görünmeyen susturma bakanýný süzerken, uykulu bir ses tonuyla, aðýr aðýr konuþmaya baþladý.
- Arkadaþlar, tarihi bir komployla karþý karþýyayýz… Yeniden seçilmemize az kala, Cetvel Partisi’nin inanýlmaz komplosunun canlý örneði de aramýzda, dahasý elimizde. Þimdi, gerçeði birlikte öðreneceðiz.

Özel Küre’nin iþaret parmaðý Gezgin Nean’a yöneldi. Gezgin, herkesin vazgeçmesiyle uzanabildiði bir butu sýyýrýrken, þaþkýn bakýþlarý Küre Partisi Marþý’nýn yankýlandýðý salonda geziniyordu.

Söz sýrasý, soruþturma bakanýndaydý.
- Evettt, sayýn konuðumuz Nean. Adýnýzý doðru söyledim mi?
- Gezgin Nean.
- Peki Gezgin Nean? Ülkemize nereden ve nasýl geldiðinizi bize söyler misiniz? Lütfen.
- Herkesin sorularý ayný, ama yanýtlarý da ayný. Ülkenize batý sýnýrýnýzdan, bilinmeyen bölgedeki
maðaralardan geçerek geldim.
- Hýmmm! Bilinmeyen bölgenin tam olarak nerede olduðunu söyleyebilir misiniz?
- Geçmiþte… Orakent’in yakýnlarýndayýz. Çevreye yayýlmýþ baþka Nean köyleri de var.
- Yani, þu an bulunduðumuz bölgenin yakýnlarýnda yaþýyorsunuz ve batý sýnýrýmýzdan bu sabah geldiniz. Ýyi ama Orakent batýda deðil ki!
- Evet, ama maðaralarýn yolu oraya çýkýyordu. Neanlarýn Bölgesi Orakent yakýnlarýna kadar uzanýyor.
- Gelecekte mi?
- Evet, aman beni de þaþýrttýnýz. Hayýr, geçmiþte.
- Pardon. Yani yurtdýþýna çýkmýþtýnýz da bu sabah döndünüz, öyle mi?
- Yurtdýþýnda deðil. Nean Bölgesi’ndeydim ve bu sabahtan sonra buradayým.
- Yurtdýþýnda deðildiniz, sabah ülkemize geldiniz ve Nean Bölgesi de Orakent çevresinde. Doðru mu anlamýþým?
- Gelecekteki Orakent çevresi dersek, hepsi doðru.
- Yani gelecekte de Orakent, Orakent olarak kalacak. Bu ülke sonsuza kadar yaþayacak elbette. Hepimizin amacý da bu... Þimdiii, sürekli gelecekten söz ediyorsunuz. Siz gelecekten mi geldiniz, hý?
- Hayýr. Geç-miþ-ten.
- Sinirlenmeyin caným! Geçmiþten geldiniz. Yaþamýnýzla ilgili anlattýklarýnýza bakýlýrsa buna inanmak gerekiyor. Orakent çevresinde yaþýyorsunuz ve bugün buradasýnýz. Peki neden?
- Her Neanýn bir görevi vardýr. Ben Gezgin Nean’ým. Gezip gördüklerimi, dönüþümde diðer Neanlara anlatýrým. Nean Ekspres’de öykülerim, gezi yazýlarým yayýnlanýr.
- Nedenini anladýk… Nasýlýný da söyler misiniz?
- Bizler zaten uzun süredir haberleþiyoruz. Zaman zaman gidip-gelenler de oluyor. Sizin haberiniz yok mu?

Soruþturma bakaný, gözlerini tavanda gezdiren iletiþim bakanýyla, boþu boþuna göz göze gelmeye çalýþýrken, propaganda bakaný fýrsatý kaçýrmadý.
- Sayýn soruþturma bakaný. Bu tarihi komployu, tarihi bir fýrsata dönüþtürebiliriz!
- Aklýnýzdan neler geçiyor yine?

Propaganda bakaný konuþmaya hazýrlanýyordu ki, salondaki dalgalanmayý art arda patlayan flaþlar ve uzanan mikrofonlar izlerken sessiz kaldý.

Özel Küre’nin kýzgýn bakýþlarý, haber bakaný ve koruma bakanýný aradý. Basýn ve halkla iliþkiler bakanýnýn, ”on dakika sonra yazýlý açýklama yapýlacak,” sözlerine itiraz eden kalabalýk, ite-kaka, zorla salondan çýkarýldý. Ortalýk yatýþtýðýnda haber bakaný ve koruma bakaný salonda görünmüyordu. Týpký, Gezgin Nean gibi.

On dakika sonra yazýlý açýklama yapýlmadý, yerine bakanlar kurulu olaðanüstü toplandý. Özel Küre, son derece sinirliydi. Dolaþmaktan vazgeçip durduðu ilk anda, basýn ve halkla iliþkiler bakanýna döndü.
- Çok büyük bir hata yaptýn. Bu iþleri bir türlü öðrenemedin. Televizyonlara-gazetelere açýklamalar yazýlý deðil, sözlü yapýlmalý. Unutma ki söz uçar, yazý kalýr. Belki de, bakanlýðýný bir baþka arkadaþa verme zamaný geldi!

Bakan ayaða kalktý. Ceketinin parlak düðmelerini göstererek iliklerken, omuzlarýný aþaðý-yukarý oynattý.
- Bir hata yapmýþ olabilirim! Ama birlikte düþünelim mi? Verilen bir söz var, ancak henüz yazýlý bir belge vermedik.
Sizin de söylediðiniz gibi, “söz uçar, yazý kalýr”. Ayrýca, “dilin kemiði yok” da derler. Kaldý ki bölgemdeki üç yüz on dört bin sekiz yüz yirmi altý seçmeni de unutmamak gerekir, diye düþünüyorum. Takdir elbette sizin, Sayýn Özel Küre.

Bakan yerine oturdu. Dudaklarýný yayarak gülümserken, ellerini iki yanýndaki koltuklarýn üzerinden aþýrdý. Özel Küre gözlüklerinin üzerinden baktý, güldü.
- Hýmmm! Düþününce, bütünüyle haksýz sayýlmazsýnýz. Neyse, seçim öncesinde bunu unutalým. Þimdi bakan deðiþtirme zamaný deðil galiba! Hem söylediðin gibi, “dilin kemiði de yok”. Bu durumda sorun da yok!

Toplantý sürerken, haber bakaný ve koruma bakaný konuþup-tartýþarak salona girdi. Kýzgýn Özel Küre haber bakanýna döndü.
- Peki, habersiz haber bakaný!
- Efenim Özel Küre. Ama kalbim kýrýlýyor biraz… Yani, lütfen…
- Lütfenmiþ, kalbi kýrýlýyormuþ… Bu tarihi toplantýyý herkesten gizlemek sizin görevinizdi, deðil mi?
- E, evet Özel Küre. Ama biliyorsunuz ilk kuralýmýz, “hiçbir fýrsatý kaçýrma” maddesidir. Kurallarýmýzý yok sayamazdým, deðil mi?
Özel Küre homurdandý.
- Deðdi mi bari?
- Beþ yüz bin, dolarcýk…
- Hiç fena deðil. Eh, birazýný partiyi kalkýndýrma fonuna baðýþlarsýnýz artýk.
- Çok da sayýlmaz! Yarýsýný salona girmek isteyenleri engellemesi için koruma bakanýna verdim.

Koruma bakaný itiraz etti.
- Evet ama ben de yarýsýný muhafýz komutanýna verdim.
- Bana muhafýz komutanýný çaðýrýn.
- Bu olanaksýz!
- Bu olanaksýz da ne demek?
- Muhafýz komutaný ”fýrsat bu fýrsat” diyerek, aldýðý paranýn yarýsýný son dört zamdan yararlanamadýðý için görevlerini aksatan muhafýzlara daðýtmýþ. Onlar da can güvenliðimiz için dýþarý çýkmamýza izin vermiyorlar.

Özel Küre’nin iri yumruðu masayý dövdü.
- Sen onlarýn da, komutanlarýnýn da komutanýsýn. Bir þeyler yapmak için ne bekliyorsun?
- Artýk beni de dinlemiyorlar. Açýkça söylemiyorlar, ama isteklerini kabul edip etmeyeceðimize karar verebilmek için onayýnýzý bekliyoruz.
- Ne onayý?
- Ömür boyu muhafýz olma garantisi, muhafýzlýktan kýyak emeklilik ve de biraz önceki gibi rüþ… þeyyy, ikramiye istiyorlar.
- Yaaa! Peki komutanlarý ne istiyor?
- Henüz öðrenemedim. Parayý daðýttýktan sonra ortadan kayboldu. “Bir muhafýz komutanýn yirmi dört saati” adlý program için, Birinci Kanal yapýmcýlarýyla görüþmeye gitmiþ.
- Bunu kimden öðrendin?
- Yardýmcýsýndan.
- O nerede?
- Dýþarýda. Açýklama bekleyen televizyon ve basýn mensuplarýyla, “Ýkinci Adam” adlý bir program hazýrlýyorlarmýþ.
- Ben kimseye güvenemeyecek miyim?

Bir anda, salondakilerin neredeyse tamamý ayaklandý.
- Bizler varýz ya, Sayýn Özel Küre.
- Emrindekiler tarafýndan esir alýnan sizler ve bizler! Öyle mi?

Koruma bakaný güldü.
- Esir sayýlmayýz ki efenim! Biraz önceki büyük salondaki karýþýklýðý düþünürsek, onlarý bizden uzak tuttuklarý için sevinmeliyiz de! Yoksa bu sakin toplantýyý yapamazdýk, deðil mi?
- Onlarý bizden uzak tutmak mý? Hem de istediklerini aldýktan sonra. Bu senin görevindi. Sakin toplantý ha! Sizleri bilemem, ama ben hiç sakin deðilim. Burada toplanmamýzýn nedenini gören var mý? Gezgin Nean nerede? O’nu bile koruyamadýn deðil mi?
- Ama Özel Küre. Ellerinden zorla alsaydýk, medyaya saldýrýyorlar diye ortalýðý ayaða kaldýrýyorlar. Bununla da yetinmeyip, eski defterleri karýþtýrýyorlar. Zaten biraz önce salondan zorla çýkarýldýklarý için hemen, hem de hep birlikte önce Ulusal, sonra da Uluslararasý Medya Birliði’ne þikâyet etmiþler bizi. Hiç merak etmeyin
efenim! Gezgin Nean’ý geri alacaðýz.

Özel Küre’nin kýzgýn bakýþlarý uzun-uzun salonda gezindi. Yetinmeyip koltuðundan kalkýp, salonu birkaç kez dolaþtý. Sonra yerine oturup, sakinleþip, gülümsemeye çalýþtý.
- Gezgin Nean kimin elinde ve nasýl geri alacaðýz?
- Araþtýrma bakaný, Her Renk Televizyon Kanalý’nýn elinde olduðunu öðrendi. Þimdi pazarlýk yapýyor.
- O nerede?
- Sýrlar bakanlýðýnda.
- Pazarlýðý, bizden mi gizliyor?
- Hayýr Özel Küre, diðer bakanlardan. Hem sizin emriniz vardý ya!
- Ne emri?
- Her bakanlýk, çok gerekmedikçe kendi iþlerini diðerlerini karýþtýrmadan yürütsün demiþtiniz ya!
- Öyle mi demiþtim?
- Evet Özel Küre.
- Hýmmm! Peki çabuk olsunlar. Bu arada, Her Renk Televizyonu bizden çok, asýl rakibimiz Orta Yol Partisi’ne yakýn deðil mi?
- Haklýsýnýz. Zaten pazarlýk gücümüz de bununla ilgili!
- Anlamadým, nasýl?
- Þöyle efenim. Orta Yol Partisi’nin, Cetvel Partisi yýldönümü kutlamalarýna katýldýðýnýn kanýtý video bantlarýna karþýlýk, Gezgin Nean’ý istiyoruz. Ayrýca ve de bu akþamki toplantýyla ilgili olarak þikâyetlerini geri alýp, yalnýz izin verdiðimiz görüntülerle, haberleri yayýnlamalarýný istiyoruz.
- Ýyi, güzel de, Orta Yol Partisi hiçbir zaman Cetvel Partisi’nin kutlamalarýna katýlmadý ki!
- Haklýsýnýz, katýlmadý. Ama teknoloji, eskilerin deyimiyle fotomontaj gibi bir yöntem var, çok þükür. Gerçek anlaþýlýncaya kadar, biz oylarý toplayýp yeniden seçiliriz. Ondan sonra istedikleri kadar itiraz etsinler.
Çok sýkýþýrsak; eskiden onlarýn da ayný yöntemleri kullandýklarýný açýklarýz, olur biter. Hem ne demiþler, “çamur at, izi kalsýn”.
- Ýyi çalýþmýþsýn anlaþýlan.
- Sað olun efenim! Bunu konunun uzmaný sizden duymak ne þeref, ne büyük onur!
- Peki Gezgin Nean’ý veriyorlar mý?
- Evet. Evet de, bir-iki küçük ricalarý var!
- Küçük ricalar!
- Pek de küçük deðiller, ama çok fazla da büyük sayýlmazlar! Hem seçim zamaný bizimle fazla uðraþmazlarsa, þansýmýz daha da artar.
- Peki neymiþ o küçük ricalar?
- Ellerindeki görüntülerin yayýnlanmamasý ve Gezgin Nean’a karþýlýk, rakipleri Son Kanal’ýn, bir bahaneyle… “Öhö öhö”. Pardon, bir nedenle en az bir hafta kapatýlmasýný, Yandaþlarýmýzýn Her Renk Televizyon’una verdiði reklamlarýn en az yüzde yüz arttýrýlmasýný istiyorlar.
- Partinin tapusunu da isteselerdi bari!
- Onu istemiyorlar. Hem tapu, saygýdeðer eþinizin üzerine ya! Aman aman, düþünmek bile istemiyorum. Neyse efenim. B planýmýz da hazýr. Anlaþýp sabaha kadar Gezgin Nean’ý vermezlerse, Her Renk Televizyon Kanalý’ný, televizyon denetleme kurulu aracýlýðýyla, bir neden bulup kapatacaðýz.
- Bir nedenimiz var mý?
- Yok, ama olacak!
- Nasýl olacak bu?
- Düzeltme ve hizaya getirme bakanlýðýnýn salonlarýndan birini, her detayý düþünerek, aynen Her Renk Televizyon Kanalý’nýn yayýn stüdyolarýna benzetiyoruz. Eðer anlaþma gerçekleþmezse, sabah saatlerinden baþlayarak onlarýn yerine biz yayýn yapacaðýz. Tabii kapatma nedeni olabilecek yayýnlar olacak bunlar. Ýzleyenlerin zaten karýþýk olan kafalarý da iyice karýþacak! Yayýn uydusunun onlara verdiði kanalýn sorumlu WX yöneticisi Mister Money ile anlaþtýk bile…
- Ýlginç! Bu anlaþma nasýl oldu? Mister Money zor adamdýr.
- Kolay oldu Özel Küre. Pazarlýk bakaný iþini iyi yaptý doðrusu!
- Öyle mi?
- Evet efenim. Eee, güney sahillerinden beðendiði yerde on bin dönümcük arazi verdik. Emekli olunca, sorgusuz-hesapsýz ödenekten de kredi vereceðiz. Böylece ülkemiz benzersiz bir turistik tesis daha kazanacak!
- Arazi kimin?
- Arazi hazinenin. Böylece kimse itiraz edemeyecek
- Ýyi güzel de, hani bakanlýklar birbirlerinin iþlerine karýþmayacaktý. Maþallah, bakýyorum da haber bakaný olarak, olup biten her þeyden haberin var.
- Ama Özel Küre, ben hükümetimizi ilgilendiren her konunun haber bakanýyým. Ayrýca, bakanlýklar birbirlerinin iþlerine çok gerekmedikçe karýþmayacak demiþtiniz. Tersinden okursak, gerekip ilgilendirdikçe karýþabilir! Deðil mi efenim?
- Savunman bir harika. Ya basýn duyarsa?
- Duyamayacak efenim. Duysalar bile önlemlerimizi aldýk.
- Nasýl?
- Aslýnda bizden duyacaklar. Böylece þeffaflýðýmýz da belgelenecek!
- Belge is-te-mi-yo-rummm…
- Bu bildiðiniz gibi bir belge deðil.
- Bildiðiniz gibi belge deðil de ne demek?
- Önce yabancý sermaye bizi istiyor, ama biz nazlanýyoruz diyerek, bir toplantý düzenleyeceðiz. Sonra da ilk somut örnek diyerek; Mister Money için düzenlenen otuz yýllýk yap-iþlet-devret belgesini göstereceðiz.
- Mister Money otuz yýla razý mý oldu?
- Aslýnda anlaþma yüz otuz yýllýk. Ama toplantý bitince, otuzun önüne bir ekleyeceðiz. Böylece sorun kalmayacak!
- Mister Money saðlamcýdýr. Sözümüze güvenmez ki!
- Haklýsýnýz, ama size güvenir.
- Ben böyle bir söz mü verdim?

Haber bakaný, maliye bakanýna döndü.
- Söz vermediniz de, imzaladýnýz Özel Küre. Yurtdýþýna çýkan bakanlar ve yanýndakilerin harcýrahlarýný yetmiþ dokuz kat arttýran kanun hükmündeki kararnameyi imzalarken.
- Bana bunu söylememiþtin.
- Küçük bir detayla sizi uðraþtýrmak istememiþtim. Hem imza atarken çok keyifliydiniz. Ayrýca, siz bizim baþkanýmýz olarak daha büyük iþlerle çok yoruluyorsunuz zaten. Hem bizler ne için varýz?
- Ne için?
- Sorumluluklarýmýzý paylaþmak için, deðil mi Özel Küre? Hem ne demiþler?
- Ne demiþler?
- “Sorumluluklar paylaþtýkça azalýr”, demiþler.
- Öyle mi demiþler? Galiba iyi demiþler. Haklýsýn, haklýsýn da, bütün bunlarý ayarlarken yorulmuþ olmalýsýn!
- Eh! Küçük de olsa karþýlýðýný alýnca, yorgunluðunu unutuyor insan. Önce ülkemizin, sonra partimizin birliði
için yaptýðým bu fedakârlýklar arasýnda, biraz da kendimi düþündüm, saygýdeðer efenim. Takdir edersiniz ki koþullarým ne kadar iyi olur; yetmiþ yedi sülalemin yarýnlarýndan endiþe duymazsam, ülkeme ve partime de o kadar yararlý olurum, deðil mi, Sayýn Özel Küre?

- Ýtiraz ediyorum Özel Küre!
- Neye itiraz ediyorsun, susturma bakaný?
- Neye olacak! Önce haber bakanýnýn kendini acýndýrmasýna… Koþullarýymýþ! Sadece bakanlýðý sýrasýnda, serveti, on bin yýl sonra doðacak torunlarýna yetecek kadar arttý. Ayrýca maliye bakanýnýn, görünürde ülkemiz ve partimiz adýna yaptýðý düzenbazlýk…
- Öhö öhö…
- Þeyy! Bu taktik deðerlendirmelerden bile kiþisel çýkar saðlama alýþkanlýðýnýn, arsýzlýða dönüþmesine…
- Ben de buna itiraz ediyorum Sayýn Özel Küre.
- Ýtirazýný sonra edersin.
- Ama sataþma var efenim.
- Sonra dedim. Sözümü kesme.
Maliye bakaný homurdanýrken, Özel Küre susturma bakanýna döndü.
- Ýtiraz ediyorsun, ama daha maliye bakanýnýn ne aldýðýný bile bilmiyoruz.
- Olsun, ben yine de itiraz ediyorum. Ben muhalefet liderlerindenim, benim iþim bu!
- Susturma bakaný, kendi yaptýklarý dýþýnda her þeye itiraz eder zaten.
- Sen sus, yorum yapma. Seni de sustururum sonra…

Son sözler salonu bir anda karýþtýrdý. Taraflar birbirinin üzerine yürürken, araya giren Özel Küre kavgacýlarý yatýþtýrýp, ortalýðý sakinleþtirdi. Otoritesine karþý çýkamayanlar, homurdanarak yerlerine döndü.

***

Sonunda deðiþ-tokuþ yapýldý ve Gezgin Nean, aðýrlama bakanýnýn sorumluluðunda, Küre Partisi milletvekili Acuron Bey’in on beþ yýldýzlý otelinin, imparator dairesine yerleþtirildi. Tüm gereksinimleri karþýlanan Gezgin Nean, sonunda dairesinde yalnýz kalabildi.

Televizyonla oyalanýp, Küre Partisi Baþkaný Özel Küre’nin “sizin için yaptýklarýmýz” adlý programý izlerken, kapý çalýndý. Gezgin Nean daha aðzýný açmadan kapý açýldý ve insan azmaný on dört korumasýyla birlikte, beslenme ve besleme bakanýyla, güvenlik bakaný geldi. Korumalar, hemen köþeler ve pencereler önünde yerlerini aldý.

- Evettt, Bizi çok uðraþtýrdýnýz Gezgin Nean. Neyse, hepimize geçmiþ olsun. Artýk konuðumuzsunuz! Beslenme saatinde neler istersiniz bakalým?
- Beslenme saati mi?
- Evet. Yani acýkmadýnýz mý? Saat 13.00’e geliyor, yemek istemiyor musunuz?
- Ha yemek, yemek istiyorum.
Bakan, neþeyle ellerini ovuþturdu.
- Güzelll, neler istiyorsunuz bakalým?

Gezgin Nean’ýn dalgýn bakýþlarý, uzaklarda gezinirken özlemle mýrýldandý: “Ne zamandýr, þöyle aðýz tadýyla Nean usulü dinozor kýzartma yememiþtim. Yanýnda da nehir otu salatasý, bir de mavi göl suyundan yapýlma þarap olsa, yok þaraptan vazgeçtim. Sizde öyle temiz su ne arar! Ama diðerleri olsa, tüm dinolar adýna, ne güzel olurdu.”

Beslenme ve besleme bakaný, þaþkýn bakan þef garsona çýkýþtý.
- Aptal aptal ne bakýyorsun? Sipariþleri almak için ne bekliyorsun?
- Ama sayýn bakaným. Di, di, dinozoru ancak müzede buluruz. Ondan da olsa olsa kemik çorbasý olur. Müze yetkilileri de vermez zaten. Emirleriniz olursa, belki birkaç kemik alabiliriz. Öbür istediklerini bulmak da, maliye bakanýnda vicdan aramak gibi bir þey!
- Hýmmm! Haklýsýn, ama haddini aþma. Belki de konuðumuzu ikna edebilirim.

Gezgin Nean’a yaklaþýp, bir elini omuzuna koyarak pencereye doðru adeta sürükledi.
- Sayýn Gezgin Nean, o kahrolasý…
“Öhö öhö…”
- Þeyyy, her neredeyse o cennet yurdunuzda her gün ayný þeyleri yemekten býkmadýnýz mý? Sürekli ayný þeyleri yemek, saðlýða da aykýrýdýr ayrýca.
Ýsterseniz akbaba sütü, hipopotam buðulama, brikette nefis çakal kýzartma yemek; ot þarabý, kaplan sütü içmek varken, azla yetinmeyin caným. Ha, akþam onurunuza verilecek ziyafet için midenizi doldurmak istemiyorsanýz, onun da kolayý var. Dinozorburger çizgi filmlerde oluyor. Ama biz size çaðýmýzýn en çaðdaþ
burgerini, hamburgerini de getirtiriz. Ne dersiniz?
- Hamburger mi?
- Ev-vettt. Yanýnda da patates kýzartmasý ve litrelik, hatta tonluk kola, ha!
- Patatesi biliyorum, olabilir. O kola ve hamburgerin ne olduðunu anlayamadým.
- Kola, aðzýnýza layýk bir içecek! Burger, yani hamburger de büyük köfte. Et, et. Dinozor eti gibi…
- Patates, biraz kola ve o burger dediðinizden.
- Kaç tane?
- Büyüklükleri ne kadar?
Beslenme ve besleme bakaný, iki elinin baþ ve iþaret parmaklarýyla büyüklüklerini gösterdi.
Gezgin Nean parmaklarýný saydý.
- On tane.
- Oha!
“Öhö öhö…”
- Þeyyy, memnuniyetle.
- Yalnýz,
- Yalnýz ne?
- Burgerler piþmiþ olsun!
- Ýyice kýzarsýnlar mý yani?
- Yok öyle deðil. Ham burger deðil de, piþmiþ burger istiyorum. Biz bile tarih öncesinde yiyeceklerimizi piþirip yiyoruz. Siz hâlâ piþirmeden mi yiyorsunuz? Ýðrenç!
- Ýðrenç senin!
“Öhö, öhö, öhö…”
Bakan diþlerini gýcýrdattý.
- Þeyyy, afiyet olsun. Baþka bir arzunuz var mý, Sayýn Gezgin Neannn?
- Adamlarýnýz!
- Ama onlar güvenliðiniz için…
- Her yer onlarla dolu zaten. Bari burada yalnýz kalayým.

Beslenme ve besleme bakaný, güvenlik bakanýna dönüp fýsýldadý: “Yüz yirminci kattayýz. Yüzüncü katýn üstünde yalnýz bizim adamlarýmýz var. Oda derseniz dinleme aygýtlarý, gizli kameralarla dolu. Bence istediðini yapalým. Böylece bize güvenir.”
Güvenlik bakaný “düþününce pek de haksýz sayýlmazsýnýz” diyerek, haklý buldu beslenme ve besleme bakanýný.

- Garson, sipariþleri aldýn mý?

Þef garson cep telefonuyla konuþtuðundan, bakaný duymadý.

- Ne yapýyorsun sen?
- Sipariþleri bildiriyorum sayýn bakan.
- Sok o telefonu cebine. Sipariþleri bizzat hazýrlayýp getireceksin. Anlaþýldý mý? Düþmanlarýmýzýn bir oyun daha oynamalarýný istemezsin deðil mi?
- Ta, tabii istemem. Haklýsýnýz efendim, hemen gidiyorum.

Yerlere kadar eðilip elini bir yere, bir baþýna götürdükten sonra koþarak çýkan þef garsonun ardýndan güvenlik bakaný ve korumalar çýkarken, beslenme ve besleme bakaný da söylenerek onlarý izledi: “Geri zekalý maðara adamý. Piþmiþ burgermiþ! Ben sana yapacaðýmý bilirdim, ama dua et ki yaklaþan seçimler ellerimi-kollarýmý baðlýyor.”

Sonunda yalnýz kalan Gezgin Nean yeniden televizyon izlemeye, reklamlardan sýkýlýp kanallararasý gezinmeye baþladý.

Bir belgeselde Neanlara benzeyen görüntülerle karþýlaþýnca, “Primitif Atalarýmýz” adlý belgeselde anlayamadýklarýný not etmeye baþladý: “Primitif, vb.”
Yerinde yurdunda olmadýðý için, anlamadýklarýný sorup öðrenebileceði Bilge Nean’da yoktu yakýnlarda. Kapýya yöneldi ve sinek uçurtmayan korumalardan birine sorununu anlattý.

Gezgin Nean çok beklemedi. Az sonra kapý açýldý ve yedi koruma eþliðinde öðretmen gelip, Gezgin Nean’ýn karþýsýndaki koltuða yerleþti.

- Evet Gezgin Nean, size nasýl yardýmcý olabilirim?
- Anlamadýðým þeyler var!
- Ne gibi?
- Primitif gibi. Primitif ne demek?
- Primitif, þeyyy ilkel demek.
- Ýlkel?
- Yani geliþmemiþ, modern olamamýþ demek.
- Modern?
- Evet. Yani bizler moderniz! Örneðin, Yirminci Yüzyýl’da yaþayanlar modern ve çaðdaþ!
- Modern ve çaðdaþ?
- Sizin de söylediðiniz gibi, modern ve çaðdaþ. Çaðýn gereklerini yerine getirerek yaþayanlar. Kýsaca, Yirminci Yüzyýl çaðdaþ, diðerleri çaðdýþý!
- Yani bizler ilkel ve çaðdýþýyýz. Sizler, modern ve çaðdaþsýnýz. Doðru mu anladým?
- Evet. Ana hatlarýyla öyle. Tabii sizin gibi çaðýn ilerisinde olanlar da var, ama…
- Ama?
- Ama istisnalar kurallarý bozmuyor tabii.
- Yani, þimdi bende mi çaðdaþým?
- Eee, sayýlýr tabii. Bakýn Yirminci Yüzyýl’da, bir gökdelenin en üst katýndasýnýz. Televizyon izliyorsunuz. Yaþadýðýnýz yerlerde bunlar olamazdý deðil mi?
- Gökdelenlerimiz yok. Bizler maðaralarda yaþýyoruz. Çok katlý maðaralarýmýz çok az. Birkaç tane.
- Televizyon da izleyemezdiniz tabii. Ýþte uygarlýk, modern toplum, çaðdaþ yaþam!
- Modern toplum, çaðdaþ yaþam yok, ama televizyonumuz var. Bir Tane.
- ..! Televizyonunuz mu var? Gezilerden dönerken mi götürdünüz? Ama elektriðiniz yok, izleyemezsiniz deðil mi?
- Yooo, ben götürmedim. Çaðýný Aþan NeanLa Mucit Nean icat etti. Gerçi Bilge Nean inanmadý Bir ara benden bile þüphelendi. Sonra Çaðýný Aþan’la, Mucit bilmediðimiz bir yerlerden bulup getirdiklerini, “ben icat ettim diye yutturuyorlar” dedi. Artýk orasýný bilemiyorum. Televizyon da O’nun laboratuvar maðarasýnda zaten. Pil olunca izleyebiliyoruz. Ulu Nean’da en çok reklamlarý seviyor.
- Avlanýp, meyve toplayarak maðaralarda yaþýyorsunuz ve bir de televizyonunuz var! Televizyonu da, aranýzdan birileri…
- Çaðýný Aþan’la, Mucit.
- Çaðýný Aþan Nean’la, Mucir Nean icat etti, ya da bir yerlerden buldular… Bizim yayýnlarýmýzý da izleyebiliyorsunuz. Doðru mu anladým?
- Doðru. Pil olduðu zaman çok kýsa izleyebiliyoruz. Bazen yayýnlar da karýþýyor zaten.
- Nedir bütün bunlar? Bir tür þaka mý? Yoksa, sizler Atlantislilerin soyundan mý geliyorsunuz?
- Yooo! Atlantislileri bilmiyorum. Bilge Nean’ýn söylediðine göre, Homo Erectus soyundan geliyoruz.


Bölüm Sonu

Mayýs 2004, Ýstanbul
Ertuðrul Asým Öztürk



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Yaratýcýlarýn Ýzinde (2)

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Güneþin Çocuklarý [Deneme]
Ayný Kalmak… [Deneme]
Toplum Ya da Toplam… [Deneme]
Farkýnda Olmak… [Deneme]
Bir Ýnsanlýk Masalý… [Eleþtiri]
Tüketirken Tükenmek… [Eleþtiri]
Ýnsan Seçmek… [Eleþtiri]
Tek Damla Okyanus… [Eleþtiri]
Sözün Bitmediði Yer… [Eleþtiri]
Küçülen Yalnýz Dünya Deðil… [Eleþtiri]


E. Asým Öztürk kimdir?

Dünya benim için dönmüyor. Güneþ benim için doðmuyor. Dünya, dönmesi gerektiði için dönüyor. Güneþ, doðmasý gerektiði için doðuyor.

Etkilendiði Yazarlar:
Edebiyattan müziðe, resimden karikatüre, sayýlarý çok fazla.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © E. Asým Öztürk, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.