Yalnýzlýk güzel birþey, ama birilerinin yanýnýza gelip yalnýzlýðýn güzel birþey olduðunu söylemesi gerekir. -Balzac |
|
||||||||||
|
Uygun Ahmet Aker Hikâye Ýstanbul - 2008 ISBN 978-975-437-674-6 Ýthal - 12x19,5 cm - 94 sayfa Fiyatý: 9,00 TL Ötüken Neþriyat Bu kitap yazýya geçebilmiþ bazý seferberlik hikâyelerinden bahsediyor; ama siz onu “seferberlik hâlleri” diye okumalý ve anlamalýsýnýz. Bunlar alýþageldiðimiz kahramanlýk hikâyeleri deðil; seferberlik, cephede çarpýþan askerden çok geride býraktýklarýnýn hikâyesidir çünkü ve biz o hikâyeleri hemen hiç bilmeyiz. Cephedeki harpten gerilere düþen kýtlýk, korku, ümitsizlik, hasret, hastalýk, periþanlýk ve yoksulluk gibi âfetlerdir; öyle hâller ki, eminim o hayat levhalarýný yaþamak zorunda kalan geridekiler, cephede alnýndan vurulup –üstelik þehâdet mertebesine eriþerek– ölmeyi bin kere yeð tutarlardý. “Kahramanlýk” deðil, fakat “Bir baþka türlü kahramanlýk”tý cephe gerisinde yaþananlar. Hacim itibariyle pek küçük görünen bu eser, hikâye ve imâ ettiði memleket gerçekleriyle cirminden daha mühim þeylere iþaretliyor ve yakýn tarih hakkýnda bilinenlerin öteki yüzünden ýþýk sýzdýrýyor. Ýbret almak için okunmalýdýr… ***** Masum milletimizin acý hatýralarý… On kiþi kadardýlar. Her biri on yýl, on iki yýl askerlikten terhis olmuþlardý. Topraklarýmýzýn çok büyük bir kýsmý elden çýkmýþ, ancak þu an elimizde bulunan sýnýrlarýmýz kurtarýlabilmiþti. Buna da þükürdü. Ailelerine kavuþacaklardý. Kýþ günü Gümüþhane’den Bayburt’a kýzak kiraladýlar. Veli’nin ödeyecek parasý yoktu, onun boynu bükük kalmasýna gönlü razý olmayan Salih Pehlivan ücreti ödedi. Yolu yarýlamýþken bir kurt sürüsü etraflarýný sardý. Yýllar yýlý yollarda ölen ve gömülemeyen cesetleri yiye yiye kurtlar insan yemeye alýþmýþlardý. Salih Pehlivan arkadaþlarýna kýzak üzerinde birbirlerine sýký sarýlmalarýný söylemiþ ve saldýran birkaç kurdu savurup atmýþsa da sürekli diþleniyor, týrmalanýyorlardý. Sonunda kurtlar çelimsiz olan Veli’yi koparýp aldýlar. Veli’nin vadide uzun süre yankýlanan acý çýðlýklarýný duydular. Veli’ye acýmalarý ile kurtulduklarýna sevinmeleri birbirine karýþýyordu. Daha sonra yeni bir kurt sürüsü iki kiþiyi daha koparýp aldý. Salih Pehlivan köyüne kavuþmuþ, fakat çok geçmeden bir þeyler hissetmiþ ve “komþular, kurtlardan bana kuduz geçmiþ olabilir, þu þu hareketleri yapmaya baþlarsam, beni hiç acýmadan hemen sýmsýký baðlayýn ki kimseye zararým dokunmasýn” diye tembihlemiþti. Ýyi ki tembihlemiþti…” Aziz dostlarým, bu satýrlarý Uygun Ahmet Aker’in “Seferberlik Hikâyeleri” adlý yürek burkan kitabýndan özetleyerek sizlere aktardým. Kitapta filmlere konu olacak daha nice yaþanmýþ hikâyeler var. Bütün gençlerimizin bu gerçek hayat hikâyelerini kesinlikle bilmesi ve Ermeni aðýzlý bir kýsým zavallýlara, entel - dantel takýmýna haykýrmasý gerekiyor. Ermeni yalana yalan katarken… Ermeniler bir asrý aþkýn bir zamandýr, bire bin ekleyerek, bir hakikatin yanýna binlerce yalan ilâve ederek kendilerinin Türkler yüzünden çektikleri acýlarý býkmadan usanmadan anlatýrlar… Film yapar, kitap yazar; hayâlî katliâm tablolarýyla dünyanýn dört bir yerinde sözde “soykýrým” sergileri açarlar… Sanatçýlarý, yazarlarý, fikir adamlarýný ve daha da önemlisi siyasîleri tesir altýnda býrakýr ve sonunda pek çok parlamentodan “soykýrým” kanunu çýkarttýrýrlar… Balkan savaþlarý sýrasýnda milyonlarca insanýný kaybeden, milyonlarcasý da muhacir durumuna düþen… Yemen’de, Kanal harekâtýnda, Çanakkale’de, Kafkaslar’da, daha nerelerde ve nerelerde gencecik delikanlýlarýný kaybeden… Oðullarý cephede iken aileleri düþman istilâsý yüzünden þehrini, kasabasýný, köyünü terk edip kaçmak zorunda kalan… Dört bir yandan saldýran düþmanlarý yüzünden ayrýca açlýk ve sefaletle milyonlarca vatandaþý kýrýlan bizler… Evet, biz Türkler susarýz ve hâlâ susmaya devam ederiz!.. Hâlbuki atalarýmýzýn çektiði o amansýz çilelerin yazýlmasý gerekirdi. Ermenilerin yaptýðý mezâlimden kurtulabilenlerin, kalanlarýn, savaþ gazilerinin aðzýndan, o dönemlerde henüz çocuk yaþta olanlarýn aðzýndan gerçeklerin dillendirilmesi gerekirdi. Gördükleri vahþetin, acýnýn, çilenin, açlýk ve sefilliðin not edilmesi gerekirdi. Binlerce roman, hikâye yazýlmasý, tiyatro sahnelenmesi, filmler ve diziler yapýlmasý gerekirdi. Ahmet Aker’in kitabýný ben hýçkýrýklarla okudum. Okudukça içim yandý. Bu ülkeyi bize armaðan eden o fedakâr insanlarýn asîl ruhlarý önünde ezildim, utandým. Onlara olan minnet ve þükran borçlarýmýzý nasýl ödeyebileceðimizi bilemedim. Atalarýmýzýn akýl ve havsalanýn almadýðý o çileli hallerinden þu örneði okuyunca siz de benim gibi düþüneceksiniz: “Uzuna yakýn boylu ve yapýlý bir insan olmasýna raðmen, o günlerde kendi anlatýmýyla; ’Katýrcýnýn tek eliyle kaldýrýp katýrýn sýrtýna oturtacaðý’ kadar, hastalýk onu hafifletmiþtir. Evde çoraplarýný çýkardýðýnda hanýmý gördüðü manzara karþýsýnda baygýnlýk geçirir. Bütün ayak parmaklarý donarak çorabýn içine dökülmüþtür.” O savaþ yýllarýnda vatanýmýzýn her yerinde ayný manzaralar yaþanýyordu: “Ýmam yok, mezara koyacak kimse yok, kefen alacak adam ve para yok. Köyün kadýnlarý mezarlýða gidip ancak diz boyu derinlikte bir mezar kazdýlar. Yaþar’ý elbiseleri ile defnettiler. Elbisenin bir kýsmýnýn dýþarýda kalmasý dahi dikkatlerini çekmedi. Gece kokuyu alan kurtlar cesedi çýkararak götürdüler. Zinnet’in anasý haberi alýr almaz mezarlýða koþtu ve gördüðü manzara karþýsýnda bayýlýp yere yýðýldý. Orta yerde Yaþar’ýn elbiselerinden baþka bir þey yoktu.” Bayburtlu Abdullah Çavuþ… O mübârek insanlar hem vatanýmýzý kurtardýlar, hem de Hakk’ýn rýzasýna erdiler. Yüce Rabbimiz, Abdullah Çavuþ gibi has kullarýna son anda þehitlik mertebesini iþte böyle tattýrýr: “Abdullah Çavuþ aralýklý olarak üç defa silâhaltýna alýnmýþ, Kurtuluþ savaþýnda birçok cephede savaþmýþtý. Bayburt’un merkeze baðlý Kabaçayýr köyündendi. Vücudunda hayat boyu birer madalya gibi taþýdýðý, hemen göze çarpan yaralarý vardý. Bu yaralarý, Ege’de Yunanlýlara karþý ve Kop Daðlarýnda Ruslara karþý yaptýðýmýz zorlu savaþlarda almýþtý… Ölümünden bir gün önce savaþlarda aldýðý bütün yaralar yeni yaralanmýþ gibi tazelendi, kanadý, aðrýdý, acýdý… Herkesle helalleþti, Kelime-i Þehadet getirerek ruhunu teslim etti. Allah rahmet eylesin.” Kendi köyünü, yuvasýný göremeden uzaklarda can vereceðini hissetmek ve o acýyý yüreðinde duymak nedir, bizler elbette bilmeyiz, bilemeyiz, fakat Yemen’e gitmiþ Mehmet biliyordu, onun için de hemþerisinden rica ediyordu: “Buðdaylý’dan Yemen’e giden altý genç yýllarca öldürücü sýcaklarla, hastalýklarla ve düþmanla savaþýrlar. Deðiþik zamanlarda beþi þehit olur. Yalnýzca Kaymak’lardan Memiþ sað salim köyüne dönmeyi baþaracaktýr. Bir çatýþmadan sonra aðýr þekilde yaralanan Mehmet, tedavi için getirildiði çadýrda yanýnda bulunan Memiþ’ten, þehit olacaðýna ve köye dönemeyeceðine kanaat getirdikten sonra ýsrarla bir þey ister. -Memiþ, eðer köye dönebilirsen Moloç Daðý’na çýk, ovayý benim için bir saat seyret. Mehmet, bu arzusunu arkadaþýna ilettikten az bir zaman sonra ruhunu teslim eder, þehit olur.” Bu küçük kitaptan sizlere aktarmak istediðim daha pek çok yaþanmýþ, acýklý hikâye var. Ne yazýk ki yerimiz dar. Fakat sizler hem o eþsiz, o garip, o mübarek insanlarý hayýrla yâd edebilmek için bu eseri mutlaka okumalýsýnýz. Millî þuurumuzu yeniden zirveye taþýmamýz için de butün yakýnlarýnýza, dostlarýnýza, herkese okutmalýsýnýz. Bayburt’ta eczacýlýk yapmakta iken zaman ayýrýp insanlardan bu Seferberlik Hikâyeleri’ni dinleyip kitaplaþtýrarak, son derece büyük bir hizmete imza atan Uygun Ahmet Aker’e sonsuz teþekkürler. Bu eseri gözyaþlarýyla okuyacak nice eli kalem tutan kardeþimiz, inþaallah baþka vatan yörelerimizden bambaþka “Seferberlik Hikâyeleri” ni bize armaðan edecek ve böylece de milletimize en büyük hizmetlerinden birini sunmuþ olacaklardýr. * ÝSTEME ADRESÝ: Ötüken Neþriyat, +90 (212) 251 03 50, otuken@otuken.com.tr SERVET KABAKLI http://www.yenidenergenekon.com/467-bu-kitabi-okuyalim-seferberlik-hikayeleri/
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |