"Ýnsanlarýn bazen neye güldüklerini anlamak güçtür." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Giriþ Gitarýn tellerine her vurulduðunda havaya uçuþan notalarýn ses dalgalarý üzerinde dans ediþiyle ortaya çýkan o eþsiz melodiye eþlik eden, hafif bir esinti ile isteksizce kýpýrdayan dalgalarýn üzerine vuran bir yakamozdu. Ay ýþýðýnýn gece karanlýðýnda gecenin üzerine bir nakýþ gibi iþlediði yakamoz kadar güzel olan gözlerine daldýkça en derinlerindeki midyelerin içinden çýkardýðý inci tanelerini birer birer kalbinin içindeki iplere diziyordu. Zaman, hayatýn içinde bir yerlerde karadeliklere yakalanmýþtý sanki. Kelimelerin her biri kendine saklanacak bir delik bulup gizlenmiþ, ortalýkta yalnýzca söylenen þarkýya eþlik edecek kadarý kalmýþtý. Duygular bakýþlarýn kalpten kalbe kurduðu köprüden geçiyor, varolmak için sözcüklere ihtiyaç duymuyorlardý. Kumsalda toz toz olmuþ kum tanecikleri kadar saftý bakýþlar ve o saflýkla kurulan köprü üzerinden geçen her his bir daha geriye dönmek istemiyordu. Þarký sona erdi birden. Her sonun bir baþlangýca kapý açmasý gibi bir evrensel kaide olmasa belki de hiç bitmeyecek bir þarký söylemek isterdi. Açýlan kapýnýn ardýndan ne çýkacaðýný bilemeden gözlerini denizin üzerinde çok uzaklardan geçmekte olan bir gemiye yöneltti. Aðlamak geliyordu içinden. Dalýp gittiði gözleri ellerinin üzerinde beliren ilahi bir dokunuþla sahile döndü tekrar. Gözlerini güç bela o dokunuþa yöneltti. Ellerinin üzerine soðuk kum tanelerini yavaþça serpiþtiren elleri tutmamak için kendini zor tuttu. Kum yaðmuru dindiðinde ellerinin kuruduðunu hissetti. Nefesi týkandý sanki. Bir türlü bakmaya cesaret edemediði gözlerin sahibinin açýlan kapýnýn ardýndan kendisini nasýl karþýlayacaðýný bilemiyordu. Gecenin sessizliðini yýrtýp geçen yakýnlardaki bir havai fiþek gösterisinin baþlayýþýydý. Göðe doðru fýþkýran renkler gökyüzünde eþsiz bir resim çiziyordu. Uzaklardaki gemi yavaþ yavaþ gözden kayboluyordu. Gecenin vefakar bekçileri olan yýldýzlar hiç olmadýklarý kadar parlýyordu o gece. Hafifçe esen bir rüzgarýn bahçelerdeki aðaçlardan koparýp getirdiði erguvan, yasemin ve mimoza kokusu tüm sahili kaplamýþtý. Elinde tuttuðu gitarýný usulca dayandýðý kayýðýn üzerine koyarken, yavaþça gözlerini tekrardan gözlerine doðru çevirdi. Ýçinde açan lalerden bir tanesini koparýp uzattý görünmeden. Yavaþça bir elini saçlarýnýn içinden geçirip baþýný okþadý ve aðzýndan iki kelime çýkýverdi bir anda: “Sana aþýðým” Geliþme Avuç içlerine kazýnmýþ iki hayat çizgisi usulca birbirine dokunurken, kaderin aralarýnda ördüðü kozadan habersizlerdi. Gözler görmez, kulaklar duymaz olmuþtu o an. Varlýklar aleminde kendine iyi kötü bir yer bulmuþ ne kadar kavram varsa hepsi aniden ortadan kaybolmuþ, yalnýzca aþk kalmýþtý ortada. Öylesine yoðun duygular yaþanýyordu ki, anlatmak imkansýzdý sözcüklerle. Bakýþlar yetiyordu her ikisine de. Konuþmak o anýn mükemmelliðini bozacak diye korkuyorlar olsa gerek aðýzlarýndan tek bir kelime bile çýkmýyordu. Dalýp gittikleri gözlerinden birkaç saniye içinde sonsuz hayaller çýkarmýþlardý. Elleri daha önce hiç gitmedikleri kumsallarda yürüyüþe çýkmýþcasýna yavaþça birbiri üzerinde geziyordu. Garsonun sipariþ ettikleri çaylarý getirmesiyle kendilerine gelebildiler ancak. Utangaç bir tavýrla her ikisi de kendisini sandalyesinde geriye doðru yasladý. Zamanýn durmasýna þahitlik etmiþlerdi kýsa bir süre için. Güneþli bir Cumartesi günü, deniz kenarýnda cývýl cývýl bir insan kalabalýðý, iskeleye yanaþmakta olan vapurun peþine takýlmýþ gelen martýlarýn çýðlýklarý, her köþe baþýnda mis gibi kokan taze simitlerle örülmüþ tezgahlar ve kaldýrýmlarý mesken tutmuþ çiçek satýcýlarý arasýndan geçip giderek gelmiþlerdi þu an oturduklarý kafeye. Nasýl bir yer olduðunu hiç bilmeden girmiþlerdi içeriye. Loþ ýþýklarla kaplanmýþ kafenin vitrininde çeþit çeþit tatlý, pasta ve kurabiyeler dizilmiþti üstü kapalý kaplarýn içerisine. Yoldan geçenleri cezbeden de belki bu yiyeceklerdi. Ýçeriye girip kendilerine bir masa seçme telaþýna girdikleri anda karþýlarýnda ufak bir bahçeye açýlan bir kapý görmüþler ve hýzla kapýya doðru yönelmiþlerdi her ikiside. Kendilerini beþ, bilemediniz altý tane masanýn yer aldýðý çok þirin bir bahçe karþýlamýþtý. Hiç tereddüt etmeden en köþedeki masaya oturuvermiþlerdi. Birbirleriyle geçirdikleri her saniye tadýna doyum olmayan bir hazza dönüþüyordu. Heyecanlarý yüzlerine ve ellerine vurmuþtu. Kafesten kaçtýklarýnda nereye gideceklerini bilemeyen ürkek kuþlar misali, ne yapacaklarýný, ne yiyeceklerini, nasýl oturacaklarýný, hatta belki de ne konuþacaklarýný bile bilemiyorlardý. Ýþte bu koþullarda yeþermeye baþlamýþtý kalplerinde aþkýn filizleri. Yaþadýklarý o an, hayat yapraklarýna ansýzýn konuverecek bir kelebek misali muhteþemdi ve ilkti. Kader iþini harikulade yapmýþ olsa gerek kalpleri arasýnda ördüðü koza yýllar yýlý kopmayacak bir baðý simgeliyordu her haliyle. Sonuç ... Aþklarý yaþamak her zaman çok kolaydýr ama o aþklarý sonsuza kadar taþýyabilecek bir kalbe sahip olmak her zaman göründüðü kadar kolay olmaz. Umarým bir aþký büyütüp çiçekler açtýrabilecek kadar güzel bir bahçeniz vardýr. Ve de umarým açan çiçeklerin hiç solmamasý için yaðmurlar eksik olmaz tepesinden.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ahmet Yaðcý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |