..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapýsý deðil bu kapý. / Nasýlsan öyle gel. -Mevlânâ
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar > Hulki Can Duru




28 Nisan 2010
Râna ve Rânalarýn Açmazý (2. Bölüm)  
Çocuk gözüyle Ýslam'a bakýþ

Hulki Can Duru


“Bugünün Rânalarýna” ithaf edilmiþ roman, sözde bir hoþgörü ve barýþ dini olarak pazarlanmaya çalýþýlan Ýslam’ýn, Râna’nýn gözünden aslýnda hiç de öyle görünmediðini açýkça ortaya koyuyor. Genç, taze, saf bir ruhun, ama ayný zamanda çok bilmiþ bir çocuðunun Ýslam’a çýplak gözle bakýþý, bu dinin genç bir kýz kalbinde yarattýðý sorunlarý ve tinsel yaralarý yansýtmasý bakýmýndan olaðanüstü ilginç.


:BFFD:
( Râna, Osman Necmi Gürmen, Pusula Yayýncýlýk, Kanat Kitap, 2. Baský Nisan 2006)

ÇOCUK GÖZÜYLE ÝSLAM
Romanýn en çarpýcý yaný baþkahraman çocuk ve daha sonra genç kýz Râna’nýn gözünden Ýslam'a duru bakýþ, bu alemin rasyonel sorgulanmasý.

Kendini bilmeye baþladýðý andan itibaren kader, alýnyazýsý, iyilik ve kötülüðün Allah'tan gelmesi gibi öðretileri sorgulamasý, yadsýmasý, Ýslam’ýn tanrýsý Allah’a isyan ederek onunla yaþamý boyunca barýþýk olamamasý, ondan nefret etmesi Râna’yý ateizme götürüyor. Ancak, bu bilinçli bir ateizmden çok, duygusal bir ateizm. Bu görkemli tarihsel dekorda kafasýný Ýslam’ýn tanrýsýna takan Râna gerçeðe çok yakýn bir tipleme gibi duruyor.

Gürmen tarafýndan “Bugünün Rânalarýna” ithaf edilmiþ roman, sözde bir hoþgörü ve barýþ dini olarak pazarlanmaya çalýþýlan Ýslam’ýn, Râna’nýn gözünden aslýnda hiç de öyle görünmediðini açýkça ortaya koyuyor. Genç, taze, saf bir ruhun, ama ayný zamanda çok bilmiþ bir çocuðunun Ýslam’a çýplak gözle bakýþý, bu dinin genç bir kýz kalbinde yarattýðý sorunlarý ve tinsel yaralarý yansýtmasý bakýmýndan olaðanüstü ilginç.

Büyümüþ de küçülmüþ Râna’nýn gözünde Ýslam’ýn tanrýsý Allah insanlarý cehenneme atan, kadýn kýsmýný aþaðýlayan, kötülük saçan, insanlarý öldüren, ölüm saçan, acýmasýz bir ilahi kudret. Böyle amansýz bir güce boyun eðmeyi yadsýyor Râna. Allah’ýn bütün iþi gücü insanlarýn canýný almak ise bunun üzerine artýk namaz kýlmayacak, oruç tutmayacak, tespih de çekmeyecekti (s: 66). Bu acýmasýz kudretle barýþmayý, uzlaþmayý düþündüðü de olur, ama, ilahilerde tek bir kadýn sesi duyamadýðý için ipleri koparýr Râna (s: 80). Nenesini kaybettikten sonra Allah’a inancý da kalmaz (s: 137).

Fransýzca ders alan ve piyano çalmayý öðrenen tanrýtanýmaz Râna kendi evinde bulamadýðý dinsel hoþgörü ve aydýnlýðý bir Rus evinde bulur (s: 183). Ýnancýn her an tepesine çöreklenmediði, kimsenin kimseye emir vermediði bu Rus aileyi Râna pek sever (s: 186).

1917 Sovyet Devriminden kaçarak Ýstanbul’a yerleþmiþ ailenin kýzý Olga ile yakýn dostluk kurar. Kadýnlarý çarþafa sokmayan bir Tanrý arayan Râna, Olga'ya birlikte kiliseye de gitmeyi düþler:

“Kadýnlarý sýkboðaz etmiyordu Olga’nýn özverili Allah’ý. Aslýnda kaç taneydi Yaradan? Yoksa... Yaradan deðil de erkek denen yaratýðýn iþi miydi bu düzeni bozuk alem”. (s: 282)

“Allah’ýn emri peygamberin kavli ile” evlenmesi söz konusu olduðunda buna da direnecektir kýzýmýz. Ýçindeki öfke o kadar büyüktür ki:

“Ben O’nun emriyle bir yere gitmem abla !” der (s: 248).

Râna’yý isteyen Osman Paþazade Halil Beydir. Siverek eþrafýndan olan Halil’in babasý Kürt, anasý Çerkez’dir. O sýralar 18 yaþlarýnda olan Râna, Mustafa Kemal Paþa’nýn da “Allah’ýn emriyle” evlendiðini duyduðunda þaþýrarak “vatan kurtaran aslaný külkedisi” gibi görür !

KADINLARI HOR GÖREN BÝR ÝNANÇ
Yanlýþ ve sapkýn bir Allah inancýnýn, kadýnlarý hor gören bir dinsel geleneðin etkisindeki genç Râna, gerçek Tanrý’nýn cehennem gibi sonsuza dek sürecek iþkence mekanlarý yaratmaktan, insanlara acý çektirtmekten uzak olduðunu, olmasý gerektiðini algýlayamaz. Bunlarýn Arap-Sami aþiretlerinin masallarý olduðunu düþünemez.

Bu kadar zeki ve akýllý bir kýzýn Kuran dýþýnda diðer dinsel ve felsefi kitaplarý da okuyarak “bu þeyler böyle olamaz” diye araþtýrma yapmasý beklenirken Râna bunu nedense yapmýyor. Romandaki en tutarsýz olan yan bu. Kendine sunulan hazýr reçeteleri benimseyerek, baþka seçenekler aramadan güya Tanrý diye kabul ettiði görünmez kötü bir varlýkla cenk etmeye baþlýyor. Bir yerde çevresinin, bir yerde gururlu ve duygusal ruhunun neden olduðu bir açmazlar ve psikolojik yýkým süreci içinde kendi sonunu hazýrlýyor.

Oysa, Râna'nýn ailesi aslýnda Ortodoks, Gürcü, kökenlidir. Rusya’nýn Gürcistan’ý iþgal etmesi üzerine aile kaçarak Ýstanbul’a yerleþmiþ, Hristiyanlýktan Müslümanlýða geçmiþtir. (s: 72) Müslümanlýðý sonradan kabul eden bir ailede bir insanýn bir baþka dine veya öz dinine dönmesi daha kolay olsa gerek. Sanýrým Necmi Gürmen’in “Gürmen” soyadý da “Gürcü” kökenli olmasýndan kaynaklanýyor.

ÇÖKÜÞ
Râna, ailesinin baþýna gelen her kötü olayda ilahi adaleti suçlamaya, ölen nenesinin hayalini görmeye, nenesi gibi gaipten sesler duymaya, “ecinnilerle” konuþmaya baþlar; odasýna kapanýr, her þeyden korkar olur: “beynindeki girdaptan kurtulamadýðýný, sevgiyi tekelinde tutan Allah’ýn gazabýndan korktuðunu” kocasýna itiraf eder.

Râna’yý o devrin ünlü psikiyatristi Dr. Mazhar Osman’a gösterirler. Hastanýn “perseküsyon” denilen psikolojik bir travma sonucu kendini hayali bir düþman saldýrýsý altýnda hissettiðini, bunun da “dini hezeyanlý melankoli”ye dönüþtüðünü saptar Mazhar Osman.

Râna tam tedaviye yanýt verip iyileþme sürecine girecek iken, bu sefer oðlu kemik veremine yakalanýr. Oðlunun öleceðini anlayýnca okuduðu Kuran’ý elinden fýrlatýp atar ve Allah ile tekrar iliþkisini keser. Râna 23 yaþýnda yaþama veda eder.

DÝDÝ
Râna’nýn “Didi” dediði çok sevdiði amcasý Türk Kurtuluþ Savaþýna katýlacaktýr. Gürcü amca ilk önceleri askerden kaçmak için her yolu denese de sonunda vatan olarak benimsediði bu topraklar için ölmeyi, savaþmayý, Mustafa Kemal’in peþine takýlmayý bir vicdan borcu bilecektir:

“Râna’m, bu vatanýn, þu milletin, hepimizin selamete çýkmasý tek bir adamýn kerametine baðlý. Bu yaþýma kadar onun bunun ihtirasýna alet olmaktan kaçtým. Biliyorum kaçak damgasý yedim, aldýrmadým yeðenim. Ama bugün caný pahasýna kazandýðý rütbelerini söküp, þu milletin makus talihini yenmek için kollarý sývayan bir rehberin peþine takýlmazsam, vicdaným affetmez beni.” (s: 177)

Bir Gürcü yurttaþýmýzýn bu savaþçý (!) ve kana susamýþ (!) tutumu dinsel gerekçeler öne sürerek askere gitmemek için tepiþen sözde vicdani retçilere umarým iyi bir örnek olur.

RÂNA'LARIN AÇMAZI
Râna, yabancý dil bilmesine raðmen, çeþitli kitaplar okuyup Müslümanlýk dýþýnda bir felsefi görüþ, din veya inanç benimseyemiyor. Bir baþka çýkýþ yolu bulamýyor. Bunu yapabilse belki yaþayacak, kurtulacak, psikolojik dengesine kavuþacak, kafasýndaki problematiði, teolojik düðümleri çözebilecektir. Ama bu görünmez dinsel duvarý, kýrmayý bir türlü baþaramýyor.

Din ve saçma sapan geleneklerin cenderesi altýnda boþ yere ezilen, bocalayan Râna, yazgýsýna baþkaldýran devrimci bir kadýn tipinin öncülüðünü yapacaðýna, örneðin, en azýndan, o devrin kadýn yazarý Halide Edip’i örnek alacaðýna, yýktýðý deðerlerin yerine yenilerini koyamayýnca, yeni bir felsefe veya baþka bir inanca baðlanamayýnca, ruhsal bunalýma, depresyona ve en sonunda þizofreniye sürüklenerek dýþ dünyadan, ailesinden, kocasýndan, çocuðundan, insanlardan kopuyor.

Gürmen’in romanda vurgulamak istediði özellikle doðulu, arabesk ve oryantal toplumlardaki Râna ve bugünün Rânalarýnýn dinsel açmazý ile din baskýsý altýndaki kadýnlarla kýzlarýmýzýn ekonomik özgürlük ve seçme/tercih etme özgürlüklerinin olmayýþýdýr.

Kadýnlarýmýz ve genç kýzlarýmýz ekonomik olarak öncelikle aileye, sonra erkeðe baðýmlý olduklarýndan, özgürce karar veremezler. Kendilerine çevrelerince dayatýlan din, gelenek, görenek ve töreye köle gibi uymak zorundadýrlar. Eþ seçme, iþ seçme özgürlükleri yoktur; istediði gibi yaþama, hayattan keyif alma, sevinç duyma, zevk alma ve istediði inancý seçme özgürlükleri yoktur.

Çoðu kadýn cinsel orgazmý bile bilmez. Töreye karþý davranýþlar genelde aile meclisi kararýyla öldürülmektir. Bu durumun yarattýðý psikolojik sorunlar genç kýz ve kadýnlarýmýzý intihara ve bunalýmlara sürüklemektedir.

Eðer siz Ýslam dýþýnda tüm dinleri kötüler ve din deðiþtirmeyi korkunç bir suç gibi gösterirseniz, gençlerin yöneleceði tek yol Satanizm olur. Kentlerin duvarlarýnda ve sokak aralarýnda gün geçtikçe çoðalan satanist yazýlar ve iþaretler bu gidiþatýn tehlikeli bir göstergesidir. Bunlarý görmezden gelmek ve önemsiz bir gençlik hevesi olarak yorumlamak yapýlacak en büyük hatadýr. Türkiye ve dünya ülkeleri ne yazýk ki bu konuda gerekli önlemleri almada çok geç kalmýþlardýr.

Ama iþte bakýn öte yandan din, töre ve geleneklerin arabesk kalkaný altýnda öyle rezaletler yaþanmaktadýr ki bunlarýn resmi makamlarca ört bas edilmeye çalýþýlmasý ve önemsiz bir vaka gibi görülmesi daha büyük bir skandala ve benzer suçlarýn artmasýna yol açmaktadýr. 26 Nisan 2010 Pervari Siirt'te okul müdürlerinin de karýþtýðý çocuklar arasý tecavüz ve cinayet olaylarý ve Manisa Alaþehir ilçesinde çocuklara fuhuþ yaptýran 30 kiþilik bir çetenin ortaya çýkarýlmasý en son örneklerdir.

Bu yaþanan yüz kýzartýcý olaylar, daha doðrusu “cinsel terör” buz daðýnýn sadece görünen kýsmýdýr. Üstü örtbas edilen ya da kamuoyuna yansýmayan o kadar korkunç cinsel terör vardýr ki... Yayýn yasaðý koymak sadece halký uyutmaya ve suçlularý korumaya yöneliktir. Ülkemizin genel görünümü Sodom ve Gomorra'nýn son günlerini andýrýyor demek artýk pek fazla bir abartý olmaz sanýrým.

MEGAFONLU CAMÝ
Romanda þimdilerde mantar gibi her yerde biten postmodern hoparlörlü camilerin ilk prototipi olan “megafonlu cami”yi görüyoruz. Kendisinden romanda “deli imam” diye söz edilen bir “meczup” elinde koca bir megafonla minareye çýkar “huninin içinden bangýr bangýr böðürür dururmuþ”. Üstelik cami bir hastanenin yakýnýndadýr.

Kuþkusuz, bugün olsa kimse buna þaþýrmaz, hatta elektronik megafonla çýðýrmasýný, sokak lambalarýna da kablo çekerek hoparlör baðlanmasýný önerenler bile olur. Ancak, devir devrimler ve cumhuriyet devridir, ilkel uygulamalara izin yoktur, Atatürk baþtadýr. Bir haftaya kalmaz deli imamýn borusu ötmez olur, böðürtüsü kesilir.

Ýlginçtir ki megafonla ezan okumaya kalkýþan imam, halk tarafýndan o devirde “deli” olarak nitelendirilmiþ ise, elinde mikrofon hoparlörlü minarelerle yeri göðü inim inim inleten bu devrin imamlarýna ne diyeceðiz? Üstü kaval, altý Þiþhane; “altý market, üstü cami” postmodern ibadethanelere ne diyeceðiz? Kablo çekerek, direklere hoparlör baðlayarak ezan okumaya ne diyeceðiz?

TÜRKÝYE'DE KADIN VE ÇOCUK OLMAK
Günümüz Türkiye'sinde kadýn olmak kolay deðildir. Çocuk olmak da kolay deðildir. Kadýn özgürlüðü denince küresel güçlerin ve onlarýn yerel uþaklarýnýn anladýðý pornografik özgürlük, bölücü özgürlük, köleci özgürlük, boyun eðme özgürlüðü, sömürülme özgürlüðüdür... Neden porno kanallarý, satanist kanallar ve benzerleri teþvik edilirken insancýl, toplumsal sorunlarý gündeme taþýyan TV kanallarý engelleniyor?

Eþcinseller, travestiler, lezbiyenler el üstünde tutuluyor, isyanlarý, haklarý savunuluyor, özel kimlik kartlarý veriliyor. Bir çok siyasetçi eþcinsel olduðunu açýklýyor. Peki niye ezilen kadýn emekçilerin, pedofili kurbaný çocuklarýn haklarý, acýlarý, istemleri göz ardý ediliyor? Neden böyle konular ört bas edilmeye çalýþýyor? Ört bas edilerek korunmaya çalýþanlar herhalde tacize uðrayan çocuklar ve kadýnlar deðil !

Oysa kadýn eski Türk destanlarýnda kutsal özellik taþýr. Kadýn o kadar yüce ve eriþilmezdir ki Dede Korkut destanýnda Banu Çiçek’le evlenebilmek için Bamsý Beyrek, ava çýkar, at yarýþtýrýr, ok atar, güreþir ve bu yarýþlarý kazandýktan sonra onunla evlenir. Kadýn evin yönetimini üstlenir ve erkeðinin en büyük destekçisidir. O da gerektiðinde erkeði ile ata binip ava gider ve her türlü tehlike karþýsýnda uyanýk olur. Yaratýlýþ Destaný’nda insanlarý ve dünyayý yaratmasýný Tanrý’ya öneren Ak-Ana'dýr. Oðuz Kaðan’ýn ilk eþi ýþýktan, ikinci eþi aðaçtan doðmuþ kutsal kadýnlardýr. Türklerdeki kadýn anlayýþýnýn Ýslamiyetten sonraki Türk destanlarýnda da devam ettiði görülmektedir. (Kaynakça: Türk Destanlarýnda Tipler ve Motifler, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Yardýmcý)

Eski Türklerde kýz olsun, erkek olsun çocuk kutsaldý. Çocuksuz aileler yadýrganýrdý. Dede Korkut masallarýnda kýz çocuk vermesi için Tanrý'ya dualar edilir. Oðuz çocuk anasýndan ilk sütü emdikten sonra konuþmuþ, çið et, çorba, þarap istemiþtir. Oysa Arap-Sami inancýnda Ýbrahim peygamber çocuðunu kurban etmeye kalkýþýr. Çocuðunu öldürmeye kalkýþan bir baba – her ne gerekçe ile olursa olsun- çok olumsuz bir örnektir. Ýbrahim'in imanýný çocuðunu öldürmekle deneyen Allah da kana susamýþ bir ilah görüntüsü vermektedir. Zaten inkar edenlerin çocuklarý bile cehennemliktir ve çocuklar da mal mülk gibi bir fitnedir:

“Ýnkâr edenler var ya, ne mallarý, ne de çocuklarý onlara, Allah'a karþý hiçbir yarar saðlamaz. Onlar ateþin yakýtýdýrlar; Bilin ki mallarýnýz ve çocuklarýnýz birer fitne(sýnav)dýr. Allah'a gelince büyük mükâfât, o'nun yanýndadýr.” (Ali Ýmran: 10; Enfal: 28, Kuraný Kerim, Prof. Dr. Süleyman Ateþ)

Dünyada ve ülkemizde kadýnýn dinsel ve cinsel terör nedeniyle psikolojik sorunlar yaþamasý, aþaðýlanmasý, ezilmesi ve taciz edilmesi bir türlü sona ermeyecek bir karabasan gibi görünüyor. Ýslam dininin “kadýn haklarý üzerinde titizlikle durmuþ ve kadýný, hiçbir nizâm ve sistemin veremediði müstesnâ bir makâma sâhip kýldýðý” yolundaki iddialar gülünç, tamamen gerçek dýþýdýr, ciddiye alýnmasý olanaksýzdýr.

Madem öyleydi de o zaman neden kadýn ancak Atatürk zamanýnda dinsel ve töresel terörden kurtulup özgür olabildi? Kadýnlara ödül olarak cennette huri olmayý vadeden bir dinle kadýnlarýn kurtuluþu asla mümkün deðildir. Kadýnýn gerçek anlamda özgür olmasý ve kurtuluþu ancak Atatürkçü bir devrimle mümkündür.

ABD ve yandaþlarý gericiliði teþvik ederek tüm dünyayý büyük bir hýzla yeni bir Ortaçað karanlýðýna doðru sürüklerken özgürlük, barýþ ve devrim gibi kavramlar statükocularýn korkulu rüyasý haline gelmiþtir. Küresel düzenin mimarlarý yýkýlmadýkça ve tümden yok edilmedikçe kadýnlar, çocuklar güvende olamayacak, velhasýl dünya halklarý gerçek bir barýþ, dinginlik ve mutluluða asla kavuþamayacaktýr.

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Saðolun üstadým
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
28 Nisan 2010
Sadece bir roman tanýtýmý olmamýþ;ayný zamanda din,kadýn,toplumsal yaþam hakkýnda mükemmel bir analiz yapýlmýþ.Hem kutluyorum hem de teþekkür ediyorum.Saygýlarýmla.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yazarlar ve yapýtlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Mevlana'nýn Kimyasý
Köpekliðin Aþký ve Varoþ Kültürü
Ka, Kar ve Kars
Yeni Hayat (2ci Bölüm)
Yaþam, Aþk ve Rastlantý
Kürtçülük Sorunu ve Güneydoðudan Öyküler
Yeni Hayat (1ci Bölüm)
Þebeke ve Sabetayizm
Aþka Allah'a ve Akla - Tarihi Simalardan Mevlevi
Uykularýn Gizemi ve Agoraphobia (1ci Bölüm)

Yazarýn eleþtiri ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Paganlýktan Gelme Bir Tapýnma Þekli: Namaz (2)
Cinsel Saldýrý Suçu ile Tecavüzden Yargýlananlarýn Hadým Edilmesi Yasa Tasarýsý
Paganlýktan Gelme Bir Tapýnma Þekli: Namaz
Çaðdaþ Gericilik: Postmodernizm
Mevlana ve Ýslam
Dinin Ahlaksýzlýðý, Yahut, Ahlaksýzlýðýn Dini
Haksýzlýða Kesinlikle Karþýyým
Tevfik Fikret'ten Teröre Övgü
Özel Mezarlýklar: Kârlý Bir Yatýrým Kapýsý!
Postmodern Haçlýlar

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Elsa'nýn Gözleri [Þiir]
Kraliçe ve Bahçývan - II [Þiir]
Albatros [Þiir]
Yeryüzü Rüzgarlarý [Þiir]
Kraliçe ve Bahçývan [Þiir]
Op. 11 Piyano Ezgileri, Arnold Schönberg [Þiir]
Malta Þahinlerine [Þiir]
Uçan Ayakkabý [Þiir]
Havanýn Ölümü [Þiir]
Her Ocak Hiddetle Tütüyor… [Þiir]


Hulki Can Duru kimdir?

Baþlýca yapýtlarý: Eski Kule Müziði (þiir) Geometrik Aydýnlýk (þiir) Havanýn Fen Noktasý (þiir) Tartaros Paradigmasý (eleþtiri) Teslis Sendromu (eleþtiri) Nano Kutsallýk (eleþtiri) Sevgili Kutlu Yaþam (öykü) Kuþku Bilinci ve Eleþtiri (eleþtiri)

Etkilendiði Yazarlar:
Montaigne, Descartes, Russell, Tolstoy, N. Hikmet, Dostoyevski, Nietzsche, Freud, Darwin, Marx, Engels, Lenin, Bakunin, Kropotkin, Voltaire, Diderot


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hulki Can Duru, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.