..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yalnýzca sevgiyi öðret, çünkü sen osun. -Anonim
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bilim Kurgu > Haþmet Þenses




19 Mayýs 2010
Kesiþme  
Haþmet Þenses
Akþamýn renkten renge bürünen son ýþýltýlarý yitip gideli saatler olmuþtu.


:AEJJ:
Akþamýn renkten renge bürünen son ýþýltýlarý yitip gideli saatler olmuþtu.

Kalabalýk iyice seyrelmiþ ve kalanlar saða sola daðýlmýþlardý. Hemen hiçbiri kendini bilecek durumda deðildi. Genç adam sütunlu caddenin arkasýndaki bayýra yarý yatar durumda uzanmýþ, þarabýnýn kalan son yudumlarýný çekerken, sallana sallana evlerinin yollarýný tutan kentlileri izliyor, bir yandan da, þuraya buraya daðýlýp þöleni sürdürmeye çalýþanlarý arýyordu.

Günbatýmýnda baþlayan þölen saatler sonra biterken, hala içmeye doyamamýþ küçük gruplar, tümü gölgeler içinde kalan sütunlu caddenin daha da koyu olan kuytularýna çekilmiþ fýsýltýyla konuþmaya çalýþýyor, ama dolaþan dillerinin peltekliðiyle pek beceremiyorlardý.

Testiyi havaya kaldýrýp bir yudum daha aldý ve çimenlerin üzerine kafasýný koydu.

Güney yönünden esen rüzgar denizin belli belirsiz kokusunu getiriyordu burnuna. Havada bir yumuþaklýk ve teninde ýlýk bir esintiyle düþüncelere daldý. Hala tam bitmemiþ olan yazý düþündü. Ýlk kez denize açýlmýþtý üç ay önce. Akdenizin kýyý þeridi boyunca dolaþmýþ, yeni ülkeleri görmüþ, denizciliði öðrenmiþti. Dönerken yanlarýnda küplerle þarap getirmiþlerdi. Þimdi neredeyse uykuya dalmasýna neden olacak, akþamdan beri içip durduklarý þaraplarý.

Yunuslar geldi neden sonra aklýna. Daha denize açýlýþlarýnýn üçüncü gününde görmüþtü onlarý. Geminin yüz kulaç kadar ilerisinde, denizin ortasýndaydýlar. Bir an telaþlanmýþ, ama kendinden daha genç olmasýna karþýn yýllardýr denize açýlan arkadaþýnýn, kendisinin dalgalarla belirip kaybolan kayalýklar sandýðý gri çýkýntýlara nasýl keyifle gülümseyerek baktýðýný görünce, ne olduklarýný anlamasa da içi rahatlamýþtý.

“Yunuslar” demiþti genç adam.

Bir yunusun ne olduðunu yýllardýr denizcilerden dinlemiþ olsa da, nasýl bir þey olduðunu tam bilmediði için, uzun süre gözünü onlardan ayýramadan hayranlýkla izlemiþti.

O anlarý yeniden yaþar gibi yýldýzlý göklere doðru daldýðý derinliklerden, uzandýðý bayýrýn biraz düzleþtiði sol tarafýnda kalan, görünmeyen bir yerden iþittiði seslerle uzaklaþtý. Yüzünü o yana çevirdi, ama gözkapaklarýnýn kapanmasýna engel olamadý. Yaþlý ceviz aðacýnýn biçimsiz gövdesinin dibinde olmalýydýlar. Fýsýltýlarla birbirini daha sýcak bir geceye hazýrlayan bir çiftin sesi.

Neler diyorlardý sahi. Kafasýný biraz havaya dikti. Boynu zorlama bir biçimde sola dönmekten aðrýyordu ve bu yaptýðýnýn ayýp olduðunu düþünüyordu. En azýndan yýldýzlara bakarak yatýþýný sürdürebilir ve kulak kesilmeyebilirdi. Ama anlamlý bir sözcüðe dönüþemeden aðýzlardan dökülen sözler çok tanýdýktý ve net bir biçimde ortaya çýkmalarý için sanki biraz zorlanmalarý gerekiyordu.

Yine de ani bir kararla dinlemeye çalýþmaktan vazgeçti.

Tutulan boynunu oðuþturarak eski sýrtüstü yatar konumunu aldý. Yýldýzlar var güçleriyle ýþýldadýklarý boþluðu hiçbir zaman aydýnlatamayacaklarýný bilmenin alçakgönüllü rahatlarýnda kendi þarkýlarýný söylemeye dalmýþlardý. Yeniden denizi düþünmeye zorladý kendini. Kolayca kapanan göz kapaklarýnýn - artýk açýk tutmakta zorlanýyordu – perdesi önünde, gökyüzünden daha fazla yýldýz parýldamaya baþlamýþtý. Ancak þimdi sarhoþluðunun gerçek yoðunluðunu hissederken, kendi göz çukurlarýnda ýþýldayan bu sahte yýldýzlarýn biraz azalmasýyla oluþan siyah fonun önünde yunuslarý canlandýrmaya çalýþtý.

Yazýn sisli, sýcak fanusuna kapanýp kalmýþ engin denizin, neredeyse dalgasýz, durgun ve açýk mavi yüzeyinde, açýk gri renkte yumuþak kývrýmlarla seçilen, ancak denizin yüzeyinden keskin bir karþýtlýkla ayrýlamadýðý için ne yaptýklarý pek anlaþýlamayan kaygan yüzeyli kayalarý andýran kýpýrdanýþlar…

Sonra biri aniden sýçradý ve bütün hatlarý suyun yarým metre kadar üstünde netleþti. Ardýndan uzunca bir süre yüzeyde belirip kayboldular. Zihninde canlandýrmaya çalýþtýklarýnýn, sýnýrýndan içeri süzüldüðü düþlere dönüþmeye baþladýðýný anladý. Bir anýmsamayla ortaya çýkan yunuslar giderek yoðun bir uykuya eþlik edecek düþlerin kahramanlarýna dönüþüyordu.

Ama o da ne!

Birinin baðýrtýsýyla yunuslar ürktü. Hatlarý netliðini yitirdi sanki...

Kafasýný sol yana çevirdi zorla. Uyku ile uyanýklýðýn menzili belirsiz geçidine hakim olan katransý yavaþlýkta bu hareketi yapýp yapmadýðýný bile bilemiyordu aslýnda. Yunuslarýn yumuþak gri hatlarý da belirsizleþtikleri saydam fonla birlikte sol yana geçiyorlardý. Ama artýk onlarý göz önünde tutmanýn giderek olanaksýzlaþtýðýný anladý adam.

On beþ adým kadar ilerisindeki ceviz aðacýnýn altýndan gelmiþti ses. Öyle olmalýydý, çünkü en son çevrede birilerinin olduðunu bildiði en yakýn yer orasýydý. Ancak þimdi ses seda yoktu. Birkaç dakikalýk bir uyuklama sarhoþluðunu tamamen geçirmiþ gibiydi.

Ýþte yine baþladým, diye düþündü. Açýk havada da olsalar, gecenin örtüsüne sýðýnmýþ ve böyle bir akþamýn sonunda birbirine daha da yaklaþmayý hak ettiklerini düþünen bir çiftin, hemen yanýbaþýnda süregiden mahremine sokulmak… Kendine yakýþtýramadý. Yine de kafasýný zorla biraz dikip, boynunu uzatarak o yöne bakmaktan da kendini alamadý. Aklýnda az önceki anlam veremediði baðýrtý vardý hala.

Her þey yolunda olmalýydý. Þimdi ses duyulmadýðýna göre... Kaldý ki, bir terslik olsa da bana ne bundan. Birbirlerini sevseler de, dövseler de bana ne ki...

Tam bu düþüncelerle ilgisinin ikinci kez uzaklaþmaya baþladýðý noktadan, bu kez bazý gülüþmeler duydu. Sonra anlayamadýðý bir takým konuþmalar. Fýsýltýlar deðil ama. Üstelik alçak sesle de deðil. Gülüþmelerle karýþýk konuþmalar, açýkça duyulan...

Yine de bir tuhflýk vardý. Konuþmalarýn tek sözcüðünü bile anlamýyordu. Yabancýlar olmalý! Ama bir þey daha... Bu daha da tuhaf.

Seslerin ikisi de erkek sesiydi. Ya da kadýnýn sesi oldukça kalýn olmalýydý. Hepsini tanýdýðý kent halkýnýn bütün kadýnlarýný ve genç kýzlarýný düþündü. Ancak bunlarýn hiçbiri kendi dillerinden baþka dil bilmezlerdi. Aslýnda bu, bir kadýna ait olamayacak kadar kalýn ses kadar, diðer ses de kendine çok uzaktý. Belleðini zorluyordu ya, boþuna.

Bir an düþündü.

Bu kadar yeter artýk, dedi. Her hangi bir çift iþte... Aþýklar ya da iki sarhoþ denizci. Dön arkana yeniden ve yunuslara dal sen yine. Hatta sabaha kadar burada kalýp... Birden, yunuslarýn geldikleri maviliðin derinliklerine çekilip, maviliðin de çoktan kaybolup gittiðini anlayýnca, tanrýlar adýna lanetler okudu kendine. Ne kadar tanrýsý varsa yerlerin ve göklerin... Ne aptal bir adamým ben. Toy bir denizci ve acemi bir sarhoþ. Takýlýp kaldým aptalcasýna bir þeye.

Aðrýyan boynunu farkýnda olmadan oðuþturarak, karanlýkta bir hayalet gibi yükselen ceviz aðacýna bakmaktan vazgeçip arkasýný dönecekken, hala süren konuþmalarýn bildiði hiçbir dile ait olmadýðýný farketti. Ne kuzeyde, ne batýda, ne doðudaki komþularýnýn kendi dillerinden pek de farklý olmayan dilleri, ne de daha yeni döndüðü seferde tanýdýðý güneyli deniz halklarýnýnkiler. En azýndan sesini tanýdýðý o dilleri de pek anlamasa bile, bu konuþmalarýn yýldýzlar kadar kendisine uzak olduðu gerçeði karþýsýnda afalladý.

Yunuslar gitmiþ olsa da, hala uykudamýyým ki diye geçirdi aklýndan. Konuþanlarý daha bir kez göremediði halde, israrla bakmakta olduðu yerden hýzla arkasýný dönüp uzaklaþtýrdý dikkatini. Kafasýný usulca çimenlerin üzerine býraktý yine. Aðacýn altýndaki insanlarý çabucak unutmaya çalýþtý, saða doðru uzanmýþ yatarken. Yunuslara da lanetler okudu, bir kaç tanrý adý anarak. Hemen terkediveriyorlardý insaný. O kadar kaypaklar ki...

Ýki yýl önce umudu kesip peþinde koþmaktan vazgeçtiði, þu kibirli deri tüccarýnýn kumral kýzýný anýmsadý. Þölenin baþladýðý saatlerde, uzun zamandan sonra ilk kez, babasýnýn Likya'ya gitmiþ olmasýndan aldýðý cesaretle yanýna sokulmuþtu. Kýz biraz nazlanmýþ ama sonra kendisiyle uzunca bir süre konuþmuþtu ayaküstü. Ancak hepsi bu kadardý. Tam ilk kez çýktýðý seferin ayrýntýlarýna girmeye hazýrlandýðý sýrada, kýzýn kent konseyinde yer alan dayýsý gelip, bir þey göstermek üzere uzaklaþtýrýnca bir daha yaklaþamamýþtý yanýna.

Kýzýn çok güzel bir sesi olduðunu düþündü. Hatta bir kez küçük bir topluluða þarký söylerken dinlediðinde nasýl da büyülenmiþçesine kalakaldýðýný anýmsayýnca, tatlý düþlere doðru yolalmaya baþladý yine. Bu hoþuna gidiyordu. Kýzýn o zaman söylediði, balýða çýkan adamlarýn yaþamýný anlatan þarkýsýný duyar gibi oldu. Sütunlu caddenin sonundaki, babasýna ait testi satýlan dükkanda, bütün o sýcak yaz günlerinde akþama kadar pineklerken, bu þarkýyý zihninde diri tutmaya çalýþarak kendini nasýl avutmaya uðraþtýðýný anýmsadý.

Ve kýz þarkýsýný yine söylüyordu iþte. Bu kez yalnýzca kendisi için söylüyordu. Kutsanmýþ bir sesle...büyüleyici bir þarký...Bambaþka, hiç duyulmadýk bir þarký. Çok uzak diyarlardan, hiç bilinmedik þeylerden söz açýyordu sanki. Sanki baþka bir zamandan...

Tanrýlar adýna!

Bu da ne böyle. Bu ses kumral kýza ait deðil ki. Sonra ona eþlik eden o çalgýlar. Bütünüyle yabancý. Her þey birden o kadar uzak ve yabancý geldi ki kulaklarýna... Müzik olmasý düþünülerek çýkartýlan o sesler... evet müzik aslýnda ama... alýþýlmadýk bir gürültü... Acýyla, ruhunu yýrtarcasýna, kanýrta kanýrta baðýrýyor sanki, þarkýsýna eþlik eden o tuhaf çalgýlarýn sesini bastýrmaya çalýþarak...

Sonunda þarkýnýn sözlerinin, az önceki anlamadýðý bir dilde konuþan o iki kiþinin dilleriyle benzerliðini farketti. Uyukluyorum, diye düþündü ve direnen gözlerini zorla araladý. Arkasýna döndü, bir þeyler görmeyi umarak.

Yalnýzca karanlýða gömülmüþ ceviz aðacý yine, hepsi bu. Hala orada olmalýydýlar, konuþmalarý duyulmasa da, bir kadýnýn sesinden dinlediði o tuhaf þarkýyý onlardan biri söylüyor olmalýydý. Demek yanýlmamýþtý, biri kadýndý, daha ince sesli olaný. Yine de çok kalýn. Tuhaf biçimde, her yaný mermer bir odanýn içinde yankýlanýr gibi...zaman zaman pesten...arada boðuklaþarak...bir yandan þarkýsýný söyleyip, diðer yandan aðlar gibi...Ve üstelik o çalgý sesleri. Ýçinin bulandýðýný hissetti.

Doðruldu ve iki elnin avuçiçlerini arkasýnda çimlere yaslayýp öylece oturdu bir süre. Gözünü, hiçbir þey göremediði cevizin belirsiz siluetinden ayýrmadan ve sarhoþ olmadýðýna þaþarak oturdu. Þarap testisini alýp büyükçe bir yudum içti sonra. Kararlý bir biçimde doðruldu oturduðu çimlerin üzerinde. Þaþýrtýcý bir biçimde sarhoþluðundan sýyrýldýðýný düþündü yine.

Kadýnýn hala þarkýsýný söylediði yöne doðru bir kaç adým atýp durdu. Þarký sona ermiþti. Konuþmalar... Gülüþmeler... Sonra bu kez baþka bir müzik baþladý. Önce yalnýzca çalgýlar var güçleriyle inlediler, ardýndan kadýn baþladý böðürtüye benzer bir sesle.

Korku, kararsýzlýk, bulantý ve merak içinde yaklaþtý yamacýn eðiminin yükselmeye baþladýðý yere. Bir kaç adýmda artýk görebilecekti onlarý. Ama görmek istediðinden pek emin deðildi doðrusu. Ben ne yaptým ki acaba tanrýlarý kýzdýracak, diye düþündüyse de, pek bir þey gelmedi aklýna. Yalnýzca geçen haftalarda, denizden döndükten sonra ailenin büyüklerine ve kentin ileri gelenlerine yapmasý gereken ziyaretleri geciktirmiþti bir süre. Ama bu kadarcýk bir þey için tanrýlar, bu, yeraltýnýn derinliklerinden gelircesine lanetlenmiþ seslerle cezalandýrmazlardý her halde kendisini.

Aðýr adýmlarla ilerledi ve her adýmda sesler daha da yükseldi, erkek sesli kadýnýn þarkýsý daha da netleþti:

"Yýktýn sen gönlümü...vicdaaansýýýýýz..."

Yabancý kulaklarýna hiçbir þey anlatmasa da, birilerinin içini týrmalayan bir þeylerden sözaçtýðý belliydi. Ýçinin bulantýsý arttý. Bir kaç adým daha atýp durdu. Olduðu yerden bir adamýn kafasýnýn karaltýsýný görebiliyordu. Aðaca dayamýþtý adam baþýný. Þarkýyla birlikte saða sola devirip eþlik ediyordu müziðe:

"Yaktýn sen ömrümü...þereeefsiiiiiiiz..."

Þimdi þarký söylemiyor, düpedüz baðýrýyordu kadýn nameyle. Hýrçýnlaþmýþtý birden...

Artýk merak duygusunun dayanýlmaz olmaya baþladýðý bir anda, eðimin düzleþtiði noktaya kadar hýzla yürüdü ve gördükleri karþýsýnda donakaldý.

Belden yukarýlarý çýplak iki adam, ellerinde birer þiþe, uzanmýþlardý cevizin altýnda.

Az önce kafasýný aðaca dayadýðýný gördüðü ilk adam, þarkýyla birlikte baþýný kendisinden yana çevirince, kendisinin orada þaþkýn dikilip durduðunu farketti. Gözleri denizcinin üzerinde sabitlenip kaldý.

Denizci þarký söyleyen kadýný ve çalgýcýlarý aradý boþuna. Öteki adam, diðerinin ayaðýnýn dibinde boylu boyunca uzanmýþtý. Elindeki þiþeyi kafasýna dikerken hala denizciyi farketmemiþti. Aðaca sýrtýný vermiþ olan tek ayaðýnýn ucuyla dürttü arkadaþýný.

"Nooluyo lan" dedi beriki.

"Kalk lan kalk, ecinniler bastý oðlum burayý. Dedim sana burda içmeyelim diye. Sonunda olacaðý buydu iþte."

Öteki güçlükle doðruldu yerinde. Bir kaç metre ötelerinde baþtan ayaða kuþandýðý beyaz entarisini belinde bir kuþakla baðlamýþ olan adamý görünce, hortlak görmüþ gibi açýldý gözleri. Ýnanamayarak gözlerini oðuþtururken sallana sallana ayaða kalktý ve bir iki adým geriledi.

"Ne o lan incirin dibine mi iþedin sen" dedi, titreyen bir sesle, hala aðaca yaslanmýþ halde donakalmýþ duran arkadaþýna.

Denizci iki adamýn konuþtuklarýný duyuyor, ama tek sözcüðünü bile anlamýyordu.

Yok, diye düþündü, eðer bir düþte deðilsem, kesin cezalandýrýlýyorum ben.

Daha uzun olan ilk adam da yavaþça ayaða kalkmýþ, ötekinin yanýnda ayakta duruyordu þimdi. Kendisinden korktuklarý belliydi. Týpký kendisinin de onlardan korktuðu gibi. Soðukkanlý durmaya çalýþtý.

Bir süre konuþmadan ve hiç kýmýldamadan birbirlerine baktý üç adam.

Denizci neden sonra, ortalarda görünmeyen kadýnýn baþka bir þarkýya geçtiðini farketti. Bu kez daha yumuþak, içli bir þey söylüyordu. Bunca korkusuna ve tetikte duruþuna karþýn, merakla sesin kaynaðýný araþtýrdý. Ayakta yan yana dikilen iki adamýn hemen önlerindeki boþ þiþelerin arasýndan geliyordu ses. Gözlerini þiþelere dikti.

Adamlar birbirlerine baktýlar önce. Kýsa boylu olan omuzlarýný silkti. Sonra yine denizciye döndüler.

"Bilader ne ayaksýn sen" dedi uzun boylusu. Denizci karþýlýk vermedi.

Neci bu adamlar, deli mi, nerden gelmiþ olabilirlerki, diye geçirdi aklýndan. Üstlerinin çýplak olmasý bir yana bacaklarýndaki giysiler de bir tuhaftý. Her iki bacaklarýný da sýmsýký saran ve bellerinde birleþen, tuhaf, mavimsi rengi solmuþ bir þey giymiþti ikisi de. Aðacýn dibine atýlmýþ kumaþlar da her halde üstlerinden çýkardýklarý olmalýydý.

Dili dili dýýt... dýt dýt dýrý dýýýt dýt... Dili dili dýýt...dýt dý..

Birden kadýnýn þarkýsý sona ermiþti. Onun yerine, komik, çocukça bir ses çýkmaya baþlamýþtý yerden. Ýki sarhoþ yine birbirlerine baktýlar. Eðilip þiþelerin arsýndan bir þeyi eline aldý kýsa boylusu. Küçük, siyah, el kadar bir kutu. Parmaðýyla bir yerine basýp kulaðýna yaklaþtýrdý.

"Ne var lan... Tam da zamanýnda ararsýn ha..."

Aðzý açýk izleyen denizci gözünü adamdan ve elindekinden ayýrmýyordu. Bütün o þarkýlarýn geldiði kutudan... ve sonra o deli saçmasý dýt dýt müziðinin...

Ýyi de kadýný onun içine sokamayacaklarýna göre... Sesini mi hapsetmiþlerdi ki? Ulu tanrýlar! Ýþin içine tanrýlarýn adý karýþtý mý her þey mümkündü sanki.

Kutuyla konuþuyordu adam hala.

"Dinle bak þimdi anlatamam, ama içe içe sapýtmadýysak eðer, baþýmýz belada bizim biraz. Diyorum ya lan anlatamam... Hee bizim Seyfi ile beraberdik iþte...Eee uzun ettin ama haa."

Fýrlatýp attý yere adam elindekini.

Kadýný susturdu, diye düþündü denizci. Ya da o sesi iþte, her ne ise o. Çünkü artýk ses seda yoktu kutuda. Belki bana olan saygýlarýndan, kimbilir. Ama hiç kibarca deðildi doðrusu. Hayallerimin kumralý olacak da oradaki... yani onun sesi... ben ona baðýracaðým ha! Susturamam ben onu, tanrýlar þahidimdir. Ama kutudan gelen sesi düþününce belki de böylesi daha iyi, dedi kendi kendine. Ses artýk kendisini dinlemediklerini anladýðýnda bozulmuþtu belki de. Bütün dýt dýt kadýnca bir tepkiydi belki, kimbilir.

"Ne bakýyo lan bu telefona böyle. Göz mü koydu ne. Bilader týmarhaneden kaçmadýysan, artis martissin diyecem ya bu üstündekilerle... Pek normal gelmedin yine de bana. Kimsin, ne ayaksýn sen ya."

Denizci artýk yerdekine olan ilgisini kaybetmiþti iyice. Kadýnlarý hor gören bir ýrktan olmalýydýlar. Konuþtuklarýnýn da bir tekini bile anlamýþ deðildi.

Adamlarýn karþýsýnda ilk kez aðzýný açtý:

"Siz de denizci misiniz? Þölende gördüðümü hatýrlamýyorum sizi. Sonra... Ama galiba beni anlamýyorsunuz. Ne yalan söyleyeyim ben de sizi hiç anlamadým."

Kollarýný öne doðru uzatarak adamlara doðru iki adým yaklaþtý. Ýki adam irkilerek gerilediler birden.

"Hayýr benden çekinmeyin. Size bütün içtenliðimle hoþgeliniz diyorum."

Adamlar beyazlar içindeki delinin iyice yaklaþtýðýný ve durmaya niyeti olmadýðýný anlayýnca arkalarýna dönüp, yaklaþan adama omuzlarý üzerinden bakarak hýzla uzaklaþmaya baþladýlar.

"Lan Nuri, kötü bu kaçýðýn niyeti, kaç lan."

Sonra birden sarsak adýmlarla koþmaya baþladýlar. Nuri bir yandan koþarken bir yandan baðýrýyordu:

"Telofon kaldý Seyfi."

"Baþlatma telefonundan, giden telefon olsun, benim karýnýn eskisi duruyor evde, onu veririm sana."

Aralarýnda yüksek sesle konuþarak, harabelerle yolu ayýran tepenin yamacýndan koþarak uzaklaþtýlar.

Denizci aðacýn altýnda, bu iki tuhaf, ama denizci olamayacak kadar korkak yabancýnýn arkasýndan bakakalmýþtý.

Yazýk, diye söylendi kendi kendine. Adamlar yolun gölgeli uzaklýklarýnda yitip gitmiþlerdi. Bir an yolun kendisine ne kadar deðiþik geldiðini düþündü. Sandýðýmdan daha sarhoþ olmalýyým. Hatta... burada bir yol var mýydý ki? Dar bir patika belki. Nasýlsa dikkat etmemiþim bugüne dek.

Eðilip yere oturdu. Siyah kutuyu biraz çekinerek eline aldý. Bildiði hiçbir þeye benzemeyen bu nesnenin, insan elinden çýktýðý belliydi ama... Üzerindeki küçük çýkýntýlara bastýrýnca kutuda ýþýklar belirdi ve sesler çýkartmaya baþladý. Ardýndan çýkýntýnýn birine, biraz sertçe dokununca kadýnýn sesi duyulmaya baþladý yine. Baþta telaþla býrakacakken elinden, son anda kendine hakim olmayý baþardý. Korkmuþ deðildi, ne yapacaðýný, böyle yüzünü bile görmediði bir kadýn karþýsýnda nasýl davranacaðýný bilememiþti yalnýzca.

Kutuyu yanýna, çimlerin üzerine býraktý. Ayaklarýnýn dibinde duran boþ þiþelere takýldý gözleri. Üzerlerine, yazýlý ve resimli kaðýtlar yapýþtýrýlmýþtý. Adamlarýn yarým býraktýklarý, ama devrildiði için çoðu boþalmýþ bir þiþeyi alýp içine baktý. Burnuna yaklaþtýrýnca, keskin ama alýþýk olmadýðý kötü bir þarabýn kokusunu alýnca þiþeyi olabildiðince uzaða fýrlattý.

Tanrýlar adýna, bu da ne böyle diye kalkan midesini bastýrmaya uðraþýrken, bayýrdan aþaðý yuvarlanan þiþeyi izleyen gözleri karanlýðýn iyice koyulaþtýðý bir noktada, belirsiz bir aydýnlýkta sütunlarý farketti. Gözleri dehþetle büyüdü bir anda. Hýzla bir uçtan diðerine sütunlu caddeye göz attý. Ortalýkta ne cadde vardý, ne de caddeyi vareden sütunlarýn çoðu. Olanlarsa, zavallý yükseltiler halinde, üçerli dörderli gruplardan ibaret, üflesen yýkýlacakmýþ gibi dikiliyorlardý karanlýðýn içinde. Yerinden doðrulmak istedi ama baþý döndü.

Ellerini gözlerine bastýrýrken, az bir uykuyla sýyrýldýðýný sandýðý sarhoþluðun yeniden ortaya çýktýðýný düþündü. Belki, her nedense þu cam þiþelerin içine doldurduklarý iðrenç þarabýn kokusundandýr,diye düþündü.

Ýyi ama, bu karþýmdaki manzarayý da mý þaraba ve sarhoþluða yormalýyým.

Yeniden bayýrýn aþaðýsýna bakacak cesareti toplayamýyordu. Oturduðu çimlerin üstünde, sýký bir yumruk yemiþ gibi karnýna doðru büzülmüþken, aðýr aðýr ellerini gözlerinden uzaklaþtýrdý. Sonra hafifçe baþýný kaldýrdý. Gördükleri deminkinden de vahimdi.

Bulutlarýn arkasýndan hafifçe ýþýyan yarým ayýn belirsiz aydýnlýðýnda, bir savaþ meydanýný andýran yýkýlmýþ sütunlarýn çevresini kuþatan, dev kutularýn siluetlerine inanamayarak baktý uzun süre. Kimi yerlerinde ateþböcekleri gibi dörtgen biçimli sarý ýþýklar olan karanlýk siluetlere... Sütunlarýn bir kaç yüz adým ötesindeki dört bir yan, bu karaltýlarla kuþatýlmýþtý.

Anlaþýlmaz, karanlýk bir þeylerden sözedercesine lanetli bir sesle þarkýsýný söyleyen kadýnýn sesi eþliðinde, hýzla dönmeye baþlayan baþý çimenlere devrildi. Derin ve kendisini büyük bir güçle içine çeken bir burgacýn açýlan aðzýndan aþaðýlara doðru yuvarlanmaya baþlamasýna engel olamadý. Upuzun bir düþüþün her aný boyunca kadýnýn, ürkütücü bir þarkýya dönüþen ve giderek boðuklaþan sesi azaldý, uzaklaþtý, yitip gitti sonunda.

Uzun bir sürükleniþten sonra yavaþ yavaþ herþey sakinleþti. Tatlý bir maviliðin kýmýldanan yüzeyinde sýrtüstü yatarken yunuslarýn gelip tenine sürtünüþüyle kendinden geçti. Onca çabayla ulaþamadýðý onlarýn yumuþak gri çizgilerine karýþýp, hiç dinmeyecekmiþ gibi süren bir dansýn ritmine býraktý kendini.

************

Gri-mavi bir düþün derinliklerinden günýþýðýnýn yüzeyine doðru yükseldi. Ilýk bir sývýnýn alnýndan, yanaklarýndan aþaðý süzülen yumuþaklýðýnda hafifçe ürperdi. Sonra þarabýn keskin ve yavanlaþmýþ tadýný duydu dudaklarýnnýn kenarýnda. Dilinin yüzeyine yayýlan keskin tatla birden afalladý. Þarabý yüzünün, saçlarýnýn her yanýnda hissediyor, kulaklarýndan beynine doðru yayýlýyordu þimdi.

"Kalk lan Seyfi..."

Böðrüne inen sert bir tekmeyle gözlerini açtý. Sýrýlsýklam halde, tepesinde dikilen adama baktý bir süre, bir þey anlayamadan.

Nuri'nin elindeki þarap þiþesini tepesinden aþaðý boþaltmakta olduðunu anladýðýnda:

"Ulan ben senin sülaleni..." diye yerinden fýrladýysa da, matadorun kýrmýzý pelerinini boynuzlarýyla sýyýrýp geçen boða gibi, Nuri'nin elindeki þiþenin altýndan hýzla ileri savruldu. Ayakta kalmak için epeyce bir sarsak adýmdan sonra dengesini yitirip bayýrdan aþaðý yuvarlandý.

Ancak harabeleri çeviren tellerin dibine kadar yuvarlandýktan sonra, binlerce yýlda süngere dönmüþ bir mermer kaidenin dibinde durabildi. Güçlükle kalkýp tel örgünün dýþýnda kalan taþýn üzerine oturdu.

Yüzüne gözüne bulaþan þarabýn kokusundan iyice midesi bulanmýþtý. Elleriyle yüzünü sinirli sinirli sildi. Kafasýný kaldýrýp bayýrýn tepesine bakýnca, Nuri'nin elindeki þiþeyi havada sallayýp kahkahalarla güldüðünü gördü. Sað elini yumruk yapýp ona doðru öfkeyle havaya kaldýrdý. Nuri seslendi tepeden:

"Hadi lan sallanma da inelim kýyýya, adamlar teknenin baþýnda bekliyorlardýr."

Seyfi söylendi duyulur duyulmaz bir sesle:

"Adamlara da.. tekneye de.. denize de.. yunuslara da..."

Bir an ürperdi. Yunuslar da nereden gelmiþti aklýna.

Bulanýk, belirsiz ve karanlýkta kalan bir þeylerin anýsýna eþlik eden tatlý bir ýlýklýk hissetti içinde. Daha bu yaz açýkta að çekerken, yaþamýnda ilk kez gördüðü o yunuslarý düþündü. Ýçinde bir mutluluk duydu, þarap kokusuna bulanmýþ berbat haline karþýn.

Saðýný solunu, uzayýp adam boyuna ulaþmýþ otlarýn bürüdüðü harabelere dönüp baktý. Sütunlar, kaideler, süngere dönmüþ mermer ve granit taþ yýðýnlarý, rastgele konmuþ gibi, kazýlarak sýnýrlarý açýða çýkarýlmýþ oda duvarlarýnýn arasýnda uzayýp gidiyordu. Bir zamanlar bir cadde olduðu söylenen yol boyunca... Üzerlerine yaz sonu sabahýnýn keskin sarý ýþýðý vurmuþtu bile.

Dönüp diðer yöne baktý. Dün akþam içmeye baþladýklarýnda batýdaki renk cümbüþü arasýndan çekip giden güneþ, doðudaki apartman sýralarýnýn arkasýnda çoktan yükselmiþti.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn bilim kurgu kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Mýsýrcý ve Deli

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Tavþanlar ve Bir Ayrýlýk
Hurda
Götürülüþ
Çözülüþ
Krem Renkli Kedi
Durmuþ
Bir Balýk Öyküsü
Sabah Akþam Mozart
Sercan
Alaaddin'in Uykusu

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýstila [Þiir]
Krallar, Duvarlar, Köpekler [Þiir]
Lütfen Kapatýn Ekraný ve Bir Þans Verin Kendinize [Deneme]
Kulelerin Dýþýnda [Deneme]


Haþmet Þenses kimdir?

Görüntülerin giderek hýzlandýðý, belleði ve bilinci dumura uðratan bir girdaba dönüþtüðü günümüzde, yazýnýn yavaþlýðýnda soluklanmak ve direnmek için yazýyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
Klasikler, gerçekçi ve toplumcu sanatçýlar, ressamlar, müzisyenler ve dünyayý anlamaktan ötesini, onu dönüþtürmeyi öngören tüm insanlar, sanatçýlar, düþünür ve bilim insanlarý...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Haþmet Þenses, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.