Konuþ ki seni göreyim. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Komutanýn kaçýncý uyarýsýydý. Yine de daha dikkat kesildiler adýmlarýna. Arazi taramasý yapan on kiþilik bir ekiptiler. Görevleri geçiþ güzergahý üzerindeki mayýnlarý temizlemekti. Küçük bir dikkatsizlik, feci kayýplara neden olabilirdi ve bunun bilincindeydiler. Kýrsalda ilerlemenin güçlüðüne ve havanýn azizliðine raðmen vazifelerini layýkýyla yerine getirebilmek için taramayý geniþletmiþlerdi. Daha geniþ bir alana yayýlmak uygun olacaktý. Belki risk artacaktý ama operasyona çýkacak askerlerin güvenliði açýsýndan da þarttý bu. Komutan hiç olmadýðý kadar endiþeliydi bugün. Nedenini bilmiyordu. Öðrenmek de istemiyordu açýkçasý. Ama hislerini dýþarý yansýtmamayý onun kadar kimse baþaramazdý. Sert çehresi, hiçbir duygu kýrýntýsý barýndýrmýyordu, yüzünün bir kere bile güldüðü görülmemiþti. Bu fazlasýyla sessiz adama karþý, askerler belki de bu yüzden korkuyla karýþýk bir saygý besliyorlardý. “Kötü bir þeyler olacak!” diye geçirdi içinden. Sezgilerinin bu defa onu yanýltmasýný umdu. Gözleriyle çevreyi kolaçan ettiðinde canlý hiçbir þey göremeyiþi, ayak seslerinden baþka ses duyulmamasý onu büsbütün huzursuz ediyordu. Bütün tabiat susmuþ, onlarý izlemekteydi sanki. Tamamen mayýnlara odaklanmýþ olduklarýndan nasýl bir yerde bulunduklarýna, arazinin biçimine dikkat etmemiþlerdi önce. Lakin komutanda bu gibi huzursuzluk belirtileri ortaya çýkýnca, çevreye baþka türlü bakýndý. Durduklarý yer haricinde her taraflarýnda yükseltiler vardý ve sanki bir çanaðýn içindeydiler. Pusu yemeye o kadar elveriþli bir yerdeydiler ki... Tecrübesizliði, neredeyse felaketleri olacakken, gökten kutlu bir emir almýþ gibi haykýrdý. “Siper al!” Erler daha ne olduðunu anlamadan üzerlerine mermi yaðmaya baþlamýþtý bile. Yalnýzca bir “Ah!” diyebildi komutan. Hasan ve Yahya... Ýki yiðit er, gözlerinin önünde devrilmiþti. Beyninde bir yanardað patladý. Sað yanýnda... Soðukkanlýlýðý elden býrakmamasý gerektiðini biliyordu. Kinini þimdilik içine gömdü ve askerlerine buyruklar yaðdýrmaya baþladý. “Kayada kal, çýkma... Baþýný koru!” Karþýlýklý yakýlan kurþunlar bir netice vereceðe benzemiyordu. Kapana kýsýlmýþlardý burada. O anda hepsinin yüreklerini aðýzlarýna getiren bir þey oldu. Hiç ummadýklarý bir er -daha fazla yerinde kal buyruklarýný dinleyecek deðildi- baðýrdý. “Vatan için!” En son ileri atýldýðýný gördüler. Sürekli gözleri gülümseyen bu ufak tefek ama kelimenin tam anlamýyla delikanlý gence arkadaþlarý da Þair diye hitap ederlerdi. Kafasýný kaðýtlardan kaldýrdýðý yoktu. Eðitimlerde en geride kalýr ama pes etmez, nefes nefese de olsa tamamlardý talimi. Ýlgileri, tavýrlarý, hareketleri farklýydý. Lakin kiþiliðiyle herkesin sevgisini kazanýyordu. Okulu bitirir bitermez, ilerleyen aylar içerisinde askere gitmek arzulamýþ -ailesinin telkinlerine raðmen- kutlu vazifesini yerine getirmek için hiç vakit kaybetmemiþti. Halbuki erteletebilirdi. Tabii kalem rüyalarýna girmeseydi... O andan itibaren yazgýnýn, kalemin peþine düþtü Þair. Memleketine döneli beri sürekli haberleri takip etmekte, þehitleri duydukça benliðini tuhaf bir ürperti sarmaktaydý. Yine bir þehit haberiydi. Gözucuyla annesine baktýðýnda kadýncaðýzýn yanaklarýný ýslatan gözyaþlarýna þahit olmuþtu. “Hayýr anne... Görmüyor musun? Diri onlar!” “Öyle oðlum, doðru da... Üzülüyor insan, elimde deðil.” O gün içi biraz rahatlamýþtý Þair'in. Demek onlarýn diri olduðunu gören sadece kendisi deðildi. Þehit, orada, tabutundan kalkmýþ, aðlayan küçük kýzýnýn boynuna sarýlmýþ, duruyordu iþte. “Þaiiiir!” Kalbinin altýna yediði tek kurþun... “Olamaz!” dedi komutan. Kurtlar gibi saldýrdý kalan yedi askeriyle birlikte. Yükseltiyi kurþun yaðmuru altýnda hýzla aþtýlar. Mucize gibi attýklarý her mermi hedefini buluyordu. Ýþte az ileride Hasan ve Yahya önlerindeydi. Geride kalmýþ bedenleri topraðý sularken onlar nasýl savaþabiliyorlardý ki! Gördüklerine aldýrmadý komutan. Bir kutlu cinnetin doruðundaydý. Diðer askerlerin de çýlgýnlýkta ondan aþaðý kalýr yanlarý yoktu hani. Mermi seslerine, naralarý ve öfkeleri karýþýyor; yaklaþan helikopterin sesiyse kalleþ korkusunun rengini daha koyu kýlýyordu. Hýyanet -her zaman yaptýðý gibi- geri çekilmeye, sýnýrýn dýþýna doðru kaçmaya baþladý. Çok kayýp vermiþ ama istediðine de ulaþmýþ, bir milletin yüreðine od düþürmüþtü. Efsanelerden fýrlamýþ bir canavar gibiydi komutan. Yüzü gözü kan içinde, henüz can çekiþmekte olan Þair'in yanýna diz çöktü. Diðerleri de hilal þeklinde etraflarýný sarmýþlardý. Bayrak gibiydiler. Þair, komutanýn koluna sarýldý. “Komutaným!” “Korkma oðlum, seni kurtaracaðýz.” “Gerçekmiþ efendim, kalem gerçekmiþ!” “Evladým nefesini tüketme, dayan.” “Avuçlarýmda komutaným, ellerimde... Ben vazifemi tamamladým, kalemi sahibine vermeliyim, yardým edin!” Hiçbir þey hissetmediðini düþündükleri komutanlarýnýn aðladýðýný gördüklerinde hepsinin boðazýna bir yumruk oturmuþtu. Arkadaþlarýnýn kaný yerde kalmamýþtý ama böyle bitmemeliydi. Bir ayin hazýrlýðý içerisinde gibiydiler. Þair'in gaipten gelen sesi, her birini büyüleyici bir atmosferin derinliðine çekiyordu. “Anlamýyorsunuz, kalemi ona vermeliyim...” Çok kan kaybediyordu, acý son kaçýnýlmazdý ve ölmek üzere olan Þair'in bu sözleri artýk bilincini iyice yitirmeye baþladýðýnýn göstergesiydi. Belli ki yaþadýðý þokun etkisiyle söylüyordu bunlarý. Ama koluna öyle bir sarýlmýþtý ki -yerinden koparmak istercesine- ciðeri daðlanýyordu komutanýn. Gencecik yaþtaki bu pýrlanta gibi çocuklarý topraða verecek olmak dayanýlýr gibi deðildi. Delirmek böyle oluyordu demek ki! Sonsuz bir boþluða düþüyor gibi... Etrafýna sýralanan erler, tarihin bilinmeyen bir devrinden bakýyorlardý þimdi. Her biri kýlýcýný kuþanmýþ, at binmiþ savaþçýlardý. Bu deliliði daha fazla içinde taþýyamadý komutan. Silahýný çýkarýp beynine dayadý ama tam tetiði çekecekken müdahale ettiler. “Kes þu kolu asker ya da kafama bir kurþun sýk!” “Kendinize gelin komutaným, yapmayýn.” “Onlarla birlikte ölemedim ama evlatlarýmýn ellerini býrakmayacaðým. Size emrediyorum, kolu kesin!” Az evvel ki canavar tekrardan sahnedeydi. “Kesmezseniz ölümümün mesuliyeti sizdedir. Asker tereddüt etmez, görevini yap.” Hepsi birbirine baktý ve gözler kýyamete çevrilir gibi Deli Mehmet'in çakmak gözlerinde buluþtu. Mehmet, kasaturasýný çekip bir adým öne çýktý ve komutanýn buyruðunu, huþu içerisindeki bir kulun saflýðýyla yerine getirdi. Fýrtýnaya inat sükuta boðuldular. Þair'in sýmsýký tuttuðu kolu bedeninden ayrýlýrken zerre ses çýkarmadý komutan. Bu manzara karþýsýnda askerler donakalmýþtý. Þair'in dudaklarýndan kelimeler döküldü; son sözleri... “Vatan saðolsun! Kalem artýk sahibinin elinde...” Þair, Göktuð'u parmaklarýnýn arasýna yerleþtirip damlayan kanla gayba þu mýsraý kazýdý. “Bastýðýn yerleri toprak diyerek geçme, taný...”
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Umut Salih Tiryakioðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |