Hala çevrende bulabileceðin güzellikleri bir düþün ve mutlu ol. -Anne Frank |
|
||||||||||
|
Metal ve beton cehenneminde filizler kýrýlýyor. Geçen yaz gördüklerime dayanamayýp, "Tutun ellerinden ve rahat býrakýn çocuklarý" diye yazmýþtým. Bir anda akýp gitmiþti yazý. Yine yaz geldi iþte, yine upuzun tatilleri baþladý çocuklarýn. "Yüz gün! Yüz gün!" deyip duruyordu Sercan, "Tam yüz gün tatil var." Pek hoþuma gitmiþti, mýrýltýlý bir kedinin ensesini okþamýþým gibi hissetmiþtim. Çocuklar beni hep mutlu eder, yatýþtýrýr. Yani çoðunlukla... Bazen tersi olur. Tam bu satýrlarý yazarken, Sercan, bu ayrýntýyý atlamamam gerektiðini hatýrlatýyor yukarýdan. Nasýl mý yapýyor bunu. Koþarak, hoplayýp zýplayarak, üst katýn duvarlarýnda dev bir gülle gibi sekerek. Evet aynen böyle oluyor, hiç abartmýyorum. Üstelik bazen saatlerce sürüyor. Sercan bir tuhaf çocuk... Týknaz, yuvarlak hatlarý olan bir çocuk ama þiþman sayýlmaz. Sevimli de sayýlmaz pek ya, bana sevimli geliyordu ilk zamanlar. Kýsacýk kesilmiþ kumral saçlarý var. Gülmez pek, içe kapanýk gibidir daha çok. Balkonda sigara içerken izliyorum bazen, diðer çocuklarýn arasýnda çok sessiz duruyor. Sürekli boðuþan, her bahane ile kavgaya tutuþan diðerlerine uzak duruyor genellikle. Hareketleri görünmeyen bir þeylerce kýsýtlanmýþ gibi, daha çok tutuk bir hali var... Bütün enerjisini eve saklýyor sanki. Sercan dýþarýda gördüðüm bütün o durgun ve çekingen görünüþünün altýnda, bir tuhaf çocuk gerçekten. Aslýnda Sercan hiperaktif bir çocuk. Öyle demiþti ana-babasý, yok yahu demiþtim ben de, bu hiperaktiviteyi çok abartýyorlar. Artýk kabul ediyorum, bu hiperaktivite kanlý-canlý bir gerçek galiba. Yine de sýk sýk kendime sormadan edemiyorum: Sokaktayken çok sessiz duran bir çocuk, nasýl olur da evdeyken ebeveynlerince zaptedilemez. Çocuklar yaz tatillerinin bile uyanýk kaldýklarý süresinin çoðunu beton kafeslerde geçirirse çileden çýkarlar tabii... ama bu kadarý da çok abartýlý. Eninde sonunda iþ gelip ebeveyne dayanýyor. Yalnýzca hareketli deyin ya da ille hiperaktivite diye etiketleyin, farketmez. Bunun bir çözümü var mutlaka. Geçende bir þeyler yazmaya uðraþýyordum. Öðle saatleriydi, çocuklarýn tatilinin ilk günü. Birden tavan zangýrdadý adeta. Yerimden fýrlamak üzereydim telaþla, bir anda anladým ve yerimde kaldým. Sercan bir þey yapmýþtý ya, ne olduðu konusunda hiçbir fikrim yoktu. Öyle bir gümbürtü nasýl çýkardý, yalnýzca sekiz yaþýnda olan bir çocuktan, bilemiyordum. Ardýndan dizginlerinden boþalmýþ bir at gibi koþturmaya baþladý. Yazýnýn ucu kaçtý gitti avucumdam, boþ boþ bakýyordum ekrana. Boþ ver, dedim kendime. Olur, alýþ artýk çocuk iþte. Üstelik hiperaktif. Ancak daðýlan zihinsel akýþý toplamak bu mantýklý yaklaþýmla mümkün deðil. Üstelik bu kez dikkatim kendimi ikna etmeye takýlýp kalýyordu. Artýk odaklanmam mümkün deðildi. Kafam avuçlarýmda, dirseklerim masada öylece dururken, Nihan'ýn sesini iþttim. Kapýdan kafasýný uzatmýþ tedirgin bir ifade ile gülümsüyordu. "Ne dedin hayatým, anlamadým" dedim. "Ýyisin deðil mi?" diye sordu. Boynumu iki yana hýzla yatýrýp kütlettim. "Ýyi mi? Nasýl iyi olabilirim ki! Sen buna dayanabiliyor musun?" "Sakin ol lütfen. Çok uzarsa çýkar konuþurum." Uzayacak, hem de çok uzayacak diye düþündüm. Ve Nihan gidip konuþacak bir kez daha. "Sanýrým bu dördüncü olacak. Öyle mi?" Evet dedi kafasýný sallayarak. "Mutlaka bir süre kesilecek. Sonra... Daha ilk gün bu Nihan, bütün yaz nasýl çekilir böyle. Sýcak bir yandan..." Aslýnda bir süredir rahattýk, okul, kurs, satranç kursu filan derken, günün çoðu sessiz geçiyordu. Okul döneminde ilaç aldýðýný söylemiþti bir kez annesi. Bir gümbürtü koputu yine yukarýda. Ardýndan ritmik zýplama sesleri, sanki ayaðýnda demir ayakkabýlar varmýþ gibi. Duvarlardan da sesler geliyordu arada, kafasýný duvara vuruyordu sanki. Sessizce durup birbirimize baktýk bir süre. Sonra bir öfke patlamasýyla fýrladým sandalyeden. Kapýda kiriþe dayanmýþ duran Nihan sarýlarak tuttu beni. "Dur nereye? Sakin ol biraz." "Hayýr bu kez ben gidiyorum. O veletin saðlam bir korkutulmasý lazým." Ama çekilmedi önümden. "Seni tanýyamýyorum inan. Ne olursa olsun, bir çocuk o. Ve sen bir çocuðu korkutacaksýn ha." Nihan'ýn önceki çýkýþlarýnda annesi her seferinde içeri buyur etmiþ, "Kýzýn biraz, azarlayýn, bizi dinlediði yok." demiþti sonradan anlattýðýna göre. Hatta bir keresinde babasý da evdeydi ve o da desteklemiþti karýsýný. Kýzmak þöyle dursun, tatlý tatlý konuþmuþtu Nihan. "Bak caným amcan evde çalýþýyor, sen böyle koþturdukça iþine kendini veremiyor" demiþti. Bu bildiðim Nihan'dý ve tabii ki bütünüyle doðruydu. Ancak en son çýkýþýnda, "Sert çýktým bu kez." dediyse de inanmamýþtým. Evet kapýda durup içeri girmeden konuþtuklarýnda, ben de aþaðýdan kulak kabartmýþtým. "Ya artýk dayanamýyoruz, lütfen" filan diye girmiþti lafa. Adamýn da evde olduðu seferdi bu. Azcýk bozulmuþlardý sanýrým, bunu hissetmiþtim. "Ýçeride çocuk, o ezik, suçlu haliyle önüme gelip, bakýþlarýný ayaklarýndan ayýrmadan durunca çok kötü oldum Tahsin" demiþti. "Ama söz verdi iþte. Artýk ne kadar tutarsa." Ellerini göbek hizasýnda kenetleyip, huzursuz huzursuz avuçlarýný ovuþturuþunu hatýrlamýþtým o an. Dýþarýda diðer çocuklarýn arasýnda bu halde görüp içim parçalanmýþtý kaç kez. Suçlu hissetmiþtim Nihan'ýn karþýsýnda kendimi. Kapýnýn önünde durduk bir süre. Ne yapacaðýmýza karar vermeye çalýþtým. Oysa çok açýktý, birazdan Nihan'ýn çýkýp kapýlarýný çalacaðý kesindi. Öyle oldu. Bu kez kapýya çýkmadým, gidip salondaki kanepeye uzandým. Televizyonu açýp boþ boþ bakýndým bir süre. Beþ dakika, on dakika derken, "Ah-ha" dedim kendi kendime. "Nihan teslim bayraðýný çekti." Salonun balkonuna çýkýp bir sigara yaktým. Sýcakta gölgelerden yürüyüp geçenlere bakarken hýzlý hýzlý içtim, masanýn kenarýndaki saksýlardan birinin içine söndürdüm izmariti. Ýçeri girdiðimde, koridordan gelen Nihan'ýn aðlama sesiyle irkildim. Ýlk düþündüðüm þey, "Papaz olacaðýz yukarýdakilerle" oldu. Kapýnýn arkasýnda bir kaðýt mendille göz yaþlarýný siliyordu. Göz göze geldiðimizde hiçbir þey diymedim, o da sustu. Zoraki bir gülümseme takýnmaya çalýþtýysa da, baþaramadý. Elinden tutup salona sürükledim: "Gel," dedim. "Biraz oturalým, kendine gelince anlatýrsýn." Sercan'ýn annesi, Nihan'ýn canýný sýkacak hiçbir þey yapmamýþtý. Tek bir imalý ya da sinir bozucu laf etmemiþti. Tersine çok iyi davranmýþtý ve oturup kahve eþliðinde biraz söyleþmiþlerdi. "Ee, nedir seni üzen?" "Sercan," demiþti, "Annesi kapýyý açýnca, bir an koridorda gördüm. Sonra hýzla içeri kaçtý, odasýna..." "Zaten sen çýkar çýkmaz ses soluk kesilmiþti." "Evet, suçlu suçlu oturmuþ olmalý, ben ayrýlana kadar..." Bir an yine aðlamaklý oldu. "Ama hayatým, bu kadar ince düþünerek..." Elinin bir hareketiyle sözümü kesti: "Yok asýl üzüldüðüm baþka þey..." dedi. "Biliyor musun ne dedi annesi? Bir ay boyunca evde olmayacakmýþ Sercan. Sabahtan akþama kadar bir..." "Oh be," deyiverdim sözünü keserek, "Nihayet þunu anladýlar. Mübarek, koskoca yetiþkin insanlar. Üstelik de iyi hoþ insanlar, seviyorum da. Ama bu çocuðu, üstelik yaz tatilinde, eve hapsetmek..." Bir an sustum. Yüzüme sýkýlmýþ bir ifade ile dudaklarýný büzerek bakan Nihan'nýn gözlerine dikkatle baktým: "Ýyi de seni üzen..." Bakýþlarýný kucaðýnda kenetlediði ellerinde sabitledi uzun bir süre: "Hayýr Tahsin," dedi sonunda. "Sandýðýn gibi köye ya da futbola filan yollamýyorlar Sercan'ý. Bir ay boyunca sabahtan akþama kadar bir Kuran kursuna gidecekmiþ." Þaþýrýp kalmýþtým, ne diyeceðimi bilemedim bir süre. Sonunda: "Doðrusu aklýmýn ucundan geçmezdi." diyebildim. "Neyin seni üzdüðünü þimdi anlýyorum." Yine aðlayacak gibi oldu. "Yo hayýr Nihan, kendini suçlama. Ýnan o çocuðu sen, hatta tüm kýzgýnlýklarýma karþýn ben bile, onlardan çok seviyoruz. Ne diyebilirim ki, üzüldüm, hem de çok üzüldüm hayatým. Ama biraz öfkeliyim de galiba." Burnunu çekerek, titrek bir sesle konuþtu Nihan: "Tahsin nasýl anlamazlar... Nasýl göremezler bunu. Bu çocuðun yönlendirileceði yer spor olmalý. Harekete, bedensel varlýðýný özgür kýlmaya ihtiyacý var." Doðru sözene denir! Zaten Nihan'la hep konuþtuðumuz þeylerdi bunlar, hatta çok daha fazlasý. Canýmýzý sýkan bu haber karþýsýnda ayný þeyleri yeniden konuþtuk, bu arada Nihan kendini toparladý. Bense belki dýþarý pek belli etmediðim bir hüzne kapýldým yavaþ yavaþ. O an için salonda Nihan'la diz dize konuþur ve bizim de çocuðumuz olduðunda, ona daha baþka bir dünyanýn alternatifini sunacaðýmýzýn sözünü vererek birazcýk olsun kendimizi avuturken, bir yandan da bir aylýk rahatlýðýn özlemini tatlý tatlý düþlediðimi fark edip kendimi suçlu hissediyordum. Aradan geçen birkaç günden sonra deðiþen bir þey yok; Sercan henüz evden uzaklaþmýþ deðil ve üzerimde tepinip duruyor. Ama o gün baþlayan hüzün, her þeye karþýn öfkemi dizginliyor. Evet, çarklar dönmeye devam ediyor. Metal ve beton cehenneminde filizler acýmasýzca, bilerek ya da korkunç bir aymazlýkla kýrýlýyor. Daha özel bir ilgi isteyen mahzun ve yaralý filizler için de deðiþen bir þey yok elbet bu bataklýkta...
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Haþmet Þenses, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |