..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yedi iklim dört köþeyi dolandým / Meðer dünya her tarafta bir imiþ. -Dadaloðlu
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Günlük Olaylar > neslihanca




7 Temmuz 2010
Sanatçý Olmak  
SANATÇI OLMAK

neslihanca


SANATÇI OLMAK


:AHJF:
Yorucu bir haftayý daha noktalamýþtým. Yarýn sabah erkenden Ankara'da olmam gerekiyordu. Hafta sonlarý benim için her zaman çok deðerliydi. Bu süreyi mutlaka yararlý þeylerle geçirmeye çalýþýp, çoðunlukla da þehir dýþýnda olurum.

Bu hafta sonu da o zamanlardan biriydi. Sabah erkenden yola koyuldum, iki günlük kýsa zamana çok þeyi sýðdýrmam gerekiyordu. Planlamamý yaptým, iþlerimi sýraya koydum. Þanslý olduðum nokta þuydu ki, uðrayacaðým yerlerin hepsi de Kýzýlay'daydý.

Yol boyunca, okumak için yanýma aldýðým, Ömer Hayyam'ýn rubaileriyle meþgul oldum. Bir taraftan da kendimce bir þeyler karaladým. Derken üç saatlik zaman bitiverdi. Hýzlý adým-larla metronun yolunu tuttum. Bir elimde her zaman kullandýðým siyah kocaman çantam vardý, seyahatlerimde hep yanýmda olan.

Kýzýlay'a gitmem fazla vaktimi almadý. Ýlk önce yayýnevine uðramam gerekiyordu. Saat bir olmuþtu çünkü. Sora sora yayýnevini buldum. Þu ana kadar yazmýþ olduðum, þiir ve yazýlarýmý editöre sundum. Editör, beyaz saçlý, orta yaþlý, uzun burunlu, zayýf birisiydi. Benimle çok ya-kýndan ilgilendi. Bunda, benim kendimi ifade etme tarzýmla, ikimizin de eðitimci kökenli olmasý etkili olmuþtu tabiî ki.

Beni anlayan, destek veren, konuþmalar yaptý Ahmet Bey. Yazýlarýmý okuyup, en yakýn zamanda da bana cevap vereceðini söyledi. O kadar beyefendi bir insandý ki, beni asansöre kadar geçirdi. Bundan aldýðým moralle, almam gereken bir kaç þey için tekrar yola koyuldum. Alýþveriþlerimi, seçkin yerlerden yapmaya ve orijinal parçalar seçmeye gayret ederim. Eðer mümkünse toplu alýþ veriþ yaparým. Ankara da, hem kýyafet, hem de kitap açýsýndan, ideal bir yerdir.

Eksiklerimi aldýktan sonra, kitapçýlarý dolaþmaya baþladým. Alýþveriþlerimde ne arayacaðýmý bilir, ne istediðimi önceden kafamda tasarlarým. Kitap konusunda bu böyledir, hangi yazarý arayacaðýmý, hangi kitabý almak gerektiðini, hatta hangi yayýnevinden çýktýðýný da aklýmda tutmaya çalýþýrým. Bu bilgilere internetten ulaþýrým. En çok satanlar listesine mutlaka bakarým.

Yine elimde ki kocaman liste ile kitaplarýn arasýnda dolaþmaya baþladým. Her girdiðim yerde gözüme takýlan bir þeyler oluyordu ama aradýklarýmý bulamýyordum. Bana bir kitap ve CD satýþ merkezinin adýný verdiler, hýzla orayý aramaya baþladým. Çünkü fazla zamaným yok-tu. Arkadaþým benden telefon bekliyordu, kaç zamandýr onu görmüyordum. Hem kendisini, hem de yeni doðan kýzýný çok merak ediyor, bir an önce onun evine gitmek istiyordum.

Bir kaç kiþiye marketin adresini sordum, bana farklý farklý yerler anlattýlar, yanlýþ yollara girdim, onlarýn sayesinde. Sýcak bir taraftan, bir taraftan da yürümek beni çok yordu, düþüp bayýlacak konuma geldim. Ama oturacak kadar da zamaným yoktu.

Yolda yürürken nihayet aradýðým marketin levhasýný gördüm, derin bir oh! Çekip kapýsýndan içeri girdim. Klimanýn ne kadar da büyük bir nimet olduðunu, burada bir kez daha anladým. Ahþap olan, kahverengi, yarým helis eðrisinden oluþan, basamaklardan yavaþ yavaþ aþaðý doðru indim. Zira oldum olasý bu merdivenlerden düþmekten korkarým.

Gözüme iliþen kitaplarý incelemeye baþladým. Son basýmlar, gözüme çarpmaya baþladý, internetten resimlerini tanýyordum, Kelebek Kozasýný Bilmez, Ferrari'sini Satan Bilge vb. Daha önceden okuduklarýmda bulunmaktaydý, artýk onlara ilgi göstermiyordum. Bende olmayan kitaplarýn peþindeydim. Kitaplar o kadar çoktu ve birbirinden o kadar farklýydý ki, rengârenk bir çiçek bahçesini andýrýyordu. Bir de spotlarýn ýþýðý eklenince, albenisi iyice artýyordu.

Bir yere girdim mi, dokuz, on tane kitap almadan çýkmam. Ve hafta da en az bir kitap okurum. Tabi ki bu kitabýn akýcýðýna göre deðiþiklik gösterir. Çok beðendiðim bir kitabý, bir solukta okuyuveririm, hemen biter.

Beðendiðim kitaplarý alýp, kasaya doðru yönelirken, çalýþan çocuklardan biri "Piyano hala gelmedi." diye bir þeyler söyledi. "Kaza olmuþ falan" gibisinden bir cümlenin içinde. Her zaman ki merakýmla sorumu sordum: "Ne piyanosu?" diye. "Tuluyhan Uðurlu konser verecekti, onun piyanosu, yoldan geliyor" dediler. Benim için iyi bir haberdi. Ýþlerim yine rast gidiyordu, hafta sonu tatilimde, hem yayýneviyle görüþmüþ, hem istediðim kitaplarý bulmuþ, hem de bir konsere katýlmýþ olacaktým. Zaten hayatým boyunca bütün iþlerim böyle yolunda gider. Hep bir þeyler, ucu ucuna da olsa gerçekleþir. Arkadaþlarým ne kadar þanlýsýn diye bana takýlýrlar. Bunu iyi niyetli olmama ve kimseye karþý kin tutmama baðlarlar. Gerçektende kim-seyle kötü olamamaya çalýþýrým. Kýrýcýlýktan ve kabaklýktan hiç hoþlanmam. Bana ters davra-nan bir insana bile, çok iyi davranýrým ki, hatasýný anlasýn. Bu arada amaçsýz, boþ bir insan da deðilimdir, kimseyle yarýþmadan sadece kendimle yarýþýrým. Benim savaþým kendimledir, baþkalarý ile deðil.

Yeni aldýðým kitaplarý, çantama yerleþtirdikten sonra, kapýnýn dýþýna doðru yöneldim. Hoþ bir bahçenin, sol tarafýna konulmuþ sandalyelerinin, orta yerinde Tuluyhan Bey, imza gününe baþlamýþtý bile. Ben de en arkada duran, boþ sandalyenin birine yerleþtim. Biraz dinledikten sonra, elimdeki CD'lerini imzalatmak için kalktým. Gayet sakin, akýllý birine benziyordu Tuluyhan Bey. Ýmzaladýðý CD'leri geri verirken teþekkür etti, ardýndan söyleþisine kaldýðý yerden devam etti.

Piyanonun gelmesinden sonra, insanlar yönünü sað tarafa doðru yöneltti. Herkes soluksuz bir þekilde konserin baþlamasýný bekliyordu. En sonunda hýzlý parmak vuruþlarý ile konser baþladý. En yakýnýnda olmam dolayýsýyla, parmak hareketlerinin ne kadar hýzlý olduðunu ve vuruþlarýnýn ne kadar güçlü olduðunu, çok rahat bir þekilde görebiliyordum. Hatta ve hatta pedala basýp, sesi nasýl yükselttiðini de. Parçalarýn çoðunu önceden biliyordum. Türk Kahvesi ile baþlayan mini konser, Dünya Baþkenti Ýstanbul'da ki 1 nolu senfoni ile devam etti. Zaten benim en sevdiðim çalýþmalarý, Türk Kahvesi ve en son CD'sinde ki 9 nolu senfonisiydi.

Konser sýrasýnda, o kadar çok kaptýrýyordu ki kendini, bir an korktum. O durgun, sakin insan coþtu, zannettim ki kanatlanýp uçacak. Tuþlara her vuruþunda, kývýrcýk saçlarý biraz daha kaba-rýyor, biraz daha karýþýyordu. Müziðin ritmine göre, yüzündeki mimikler deðiþiyor, bazen güldürüyor, bazense düþündürüyordu. Ayaða kalkýp tuþlara vurmaya baþladýðýnda ve piyanonun üçüncü pedalýna basýp, sesi yükselttiðinde, piyanoyu parçalayacak zannettim.

Derken hýzlý bir parmak vuruþuyla, konseri bitirdi. Etrafta bulunan insanlar ise yavaþ adýmlarla alaný terk etmeye baþladý.

Bense arkadaþýmýn evine gitmek için, yola koyuldum, metroya binmem hiçte zor olmadý. Turuncu, parlak koltuðuma oturduðum zaman, bir taraftan da düþünüyordum. Sanatçý olmayý. Kendine yeni eserler üretmeyi. Topluma mal olmayý. Ne kadar çok emek ve özveri yapýlan çalýþmalarý.

Gerçekten insanlar hak ettiði yeri alýrsa, emeðinin karþýlýðýný bulursa, çok güzel. Ama þöyle bir baktýðým zaman þunu görüyorum, maalesef gerçek sanatçýlar, yazarlar yaþarken toplumda olmasý gereken yerde deðiller.

Tarihte de bu hep böyle olmuþtur. Bir Mozart, bir Haydn, Paganini, vb. Ýnsanlarýn yaþamlarýný incelediðim zaman, þunu gördüm: Yaþarken birçok sýkýntý ile mücadele etmek zorunda kalmýþlardýr. Son zamanlarý, hastalýklar içinde kývranarak geçmiþtir. Fakat onlar dünya üstün-de kalýcý izler býrakabilmek için yýlmamýþ, çalýþmýþ ve en sonunda insanlýða mal olmuþlardýr. Yaþarken olmasa bile öldükten sonra, hak ettiði deðeri bulmuþlardýr.

Günümüze bakýnca, durum hala ayný deðil mi? Gündemde olan, sanatçý kimliði yapýþtýrýlan insanlar( ben asla bu insanlara sanatçý demiyorum.) sadece özel hayatlarý ile gündeme gelen, bütün hayatlarýný, sahneye ya da gazete sayfalarýna taþýyan insanlar. Bir þeyler üretmek, özgün olmaktan öte, sadece bedenini kullanarak bir yerlere gelmeye çalýþan insanlar.

Ne gariptir ki, ne zaman televizyonu açsam, ne zaman gazeteyi elime alsam, bunlarla karþýlaþýveriyorum. Ben istemesem de, adamýn gözüne zorla sokuyorlar. Artýk gazetelerden de soðumaya baþladým bu yüzden.

Kýzdýðým noktalardan birisi de, özellikle özel kanallarda çok miktarda yapýlan gaflar ve herkese sanatçý denilmesi. Yeni biri çýkmýþ, bir kaset çýkarmýþ, þarkýnýn sözlerinden hiç bir þey anlamýyorsunuz, zaten çoðu da Türkçe deðil, ne dediði anlaþýlmýyor. Bir de bakýyorum, argoyu çok kullanan sunucu, "Yeni pop sanatçýsý" diye anons ediyor, þaþýrýp kalýyorum doðrusu. Sanatçý olmak, bu kadar kolay mý? Sen her þeyden önce konuþmasýný öðren! Toplum önündesin, ona örnek olmam lazým. Küfürlerle sunum yapýlamaz, bir kaset çýkarmakla, birkaç yýl gündemle kalmakla sanatçý olunmaz ki!

Sanatçý olmak, köklü olmaktýr, özünden eserler verebilmek, kendin olmaktýr. Her þeyden önce kültürünü tanýmak, ona göre hareket etmek, kaybolmamaktýr…

Fahir Atakoðlu'nun CD sini sorunca, kasiyer çocuk "O kim, yeni mi çýktý?" deyince, o kadar sinirlenmiþtim ki anlatamam. Biz böyle, bizden olan, özümüzden olan, kaliteli, gerçek sanatçýlarý tanýmak yerine, bayan x in hayatýný, boþanmasýný neden merak ediyoruz acaba? Yoksa beynimize zorla mý kazýyorlar bunlarý?

Kaçýmýz Fazýl Say'ýn, Nasrettin Hocanýn Danslarý'ný dinledi. Pekiner Kardeþleri, kaçýmýz biliyor Suna Kan'ý, Ýdil Biret'i…

Ama ben hala umutluyum. Bir þeyler mutlaka bir gün düzelecek…

Gerçekten iyi eserler veren sanatçýlar, yazarlar öldükten sonra bile olsa, anýlacaktýr. Onlar ölümün bile öldüremediði insanlar arasýna girecektir. Diðerleri ise, günledik iþçiler gibi gelip geçecektir…

Tuluyhan Uðurlu ise birincide bahsettiðim insanlardandýr. Eserlerinde bizim kültürümüzden, mehterimizden, sazýmýzdan bahsederek, özgün bir þekilde yolunda ilerlemektedir…

Ve ben inanýyorum ki, ilerde bir gün ölümün bile öldüremediði insanlar arasýnda yerini alacaktýr…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Sanatçý
Fahir Atakoðlu
Yalnýzlýk Üzerine
Ýlyas Halil
Okumak Üzerine
Umut Nerede?
Piyano Ýle Mehteran
Dünyayý Döndüren Neydi?
Umudumla Kiraz Aðacým
Yazmak Üzerine

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Papatya [Þiir]
Dar Sokaktaki Sessiz Çýðlýk [Öykü]
Biraz Mutluluk [Öykü]
Göþyaþýyla Mutluluk Kahkahasý [Öykü]


neslihanca kimdir?

seyahet etmeyi seven, yazma tutkunu bir insan. . . . . . .

Etkilendiði Yazarlar:
tolstoy, kafka, balzac, hermann hesse, ahmet altan


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © neslihanca, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.