Öyle yaþamalýsýn ki ölünce mezarcý bile üzülsün. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Denizimizin milli eðitim müfredatýnda ne kadar yeri vardýr ya da var mýdýr? Besin kaynaðý olarak, endüstri kolu olarak, kültür ve tabiat varlýðý olarak. Kabul etmek lazým ki þimdiki çocuklar bizden þanslý; korunmaya muhtaç bir çevre öðesi olarak da olsa yaþamlarýna girmeye baþladý bir ucundan. Ama dediðim gibi, ayazda kalmýþ kedi yavrusu misali, korunmaya muhtaç bir imge olarak. Ama gelin görün ki, niye koruyor, neden koruyor, korursa ne iþine yarayacak bu deniz gibi –yanýtý muallak- sayýsýz soru üretmek mümkün. Kanaatimce bir göz ucuyla da olsa tepeden aþaðý doðru bakmak lazým mevcut duruma. Ýkibinsekiz yýlýnýn ilk ayýnýn sonuna yaklaþýrken hala deniz politikasý olmayan bir zoraki deniz ülkesinde yaþýyoruz. Deniz politikasý, deniz stratejisi ya da daha da önemlisi denize dair bir vizyonu olmayan iktidarlar zinciri sayesinde hala Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti için levrekle patlýcan arasýnda ya da denizle toprak arasýnda hiçbir fark yok. Patlýcanýn bakaný levreðin de bakaný. Çit sürenin de, gýrgýr çekenin de bakaný. Oysa, Kadýndan ve Aileden Sorumlu Devlet Bakaný, Sporun Bakaný, Avrupa Birliði’nin Bakaný… her þeyin bir bakaný olduðu düþünülürse pek imkansýz görünmüyor bir de Denize Bakan Bakan olmasý… Denize Bakan bir Bakan olsa Tarým ve Köy Ýþleri Bakanlýðý’nýn sirküleri ile Ýstanbul adalarýnýn çevresinde 6 kulaç derinlikte gýrgýr ya da trol yapýlabilir miydi? Yakýn tarihin çok önemli olaylarýna tanýklýk eden, kendine özgü bir sualtý ekosistemi barýndýran ve hatta 2001 yýlýndan bu yana sit alaný statüsünde yer alan Yassýada’da bir balýk çiftliði kurulabilir miydi? Bu noktada son derece çarpýcý bir örnek trajikomik deniz maceramýz adýna aydýnlatýcý olacaktýr. 2006 yýlý Kasým ayýnda Çevre ve Orman Bakanlýðý tarafýndan bir yönetmelik yayýnlandý ve 1 Ocak 2007 itibarýyla sessizce yürürlüðe girdi: Ömrünü Tamamlamýþ Lastiklerin Kontrolü Hakkýnda Yönetmelik. Yönetmelik der ki kýsaca, ömrünü tamamlamýþ lastikler tehlikelidir; taþýnmasý, depolanmasý, geri kazanýmý ve bertarafý belirli koþullarýn yerine getirilmesi ile mümkündür. Buraya kadar son derece makul, mantýklý bir yönetmeliktir aslýnda. Fakat ayný yönetmelik 22. maddesinde der ki; ÖTL’ler geri kazaným lisansý aranmaksýzýn iskelelerde bariyer olarak kullanýlabilir! Ýþte böyle bir çeliþki Denize Bakan Bakan’ýn olmadýðý, denizden bihaber bir ülkede olabilir ancak. Çünkü Çevre ve Orman Bakanlýðý Ankara’dadýr ve oradan bakýldýðýnda ne yazýk ki deniz görünmemektedir. Oysa Ýstanbul’un iki yakasý arasýnda sadece yolcu tekneleri bile yaklaþýk ikibin adet ÖTL ile yolculuk etmektedir. Ýskelelerde kamyon ve iþ makinesi lastikleri kullanýlmakta ve bunlar yýpranarak bir süre sonra denizin dibini boylamaktadýr. Hatta STH Harem Projesi (www.sthharem.org) kapsamýnda sadece Harem’den çýkartýlan lastik sayýsý 150’yi aþmýþtýr. Ve 50’nin üzerinde ÖTL suyun altýnda yaklaþýk 450 yýl sürecek çözünme sürecinin henüz baþlarýndadýr. Ne Denizcilik Müsteþarlýðý Ýstanbul Bölge Müdürlüðü ne de Liman Baþkanlýðý ne yazýk ki yýlda kaç adet lastiðin bariyer olarak kullanýldýðýný, hangi periyotlarla deðiþtirildiklerini, nerede bertaraf edildiklerini bilememektedir. Çünkü denizin üstüyle sorunlarýný çözememiþ bir toplumun ve siyasi iradenin bir de denizin altýna ilgi duymasýný beklemek ne yazýk ki Godot’yu beklemek gibi bir þeydir. Peki çözüm önermedikten sonra sorunlarý dile getirmek biraz kaçak dövüþmek deðil midir? O halde örnekten hareketle tekrar baþa doðru dönelim. Birkaç ay önce demiþtim ki “bize deniz ozaný gerek!”. Yaþar Kemaller, Sait Faikler, Cevat Þakirler gerek. Daha çocukken tanýþmak gerek Topal Hasan’la, Ateþoðlu’yla. Çocukken binebilmek gerek Medar-ý Maiþet Motoru’na; hayallerimize zincir vurulmadan daha. Birkaç bin yýl gerilere dönüp, Girit’e doðru bakalým bir de. Küçücük bir adada serpilen uygarlýðýn, bir deniz uygarlýðýnýn duvar figürleri o kadar çok þey anlatýr ki anlamak isteyene. Milattan önce ikinci binde Minos uygarlýðýný zirveye taþýyan Giritliler ayný dönem Helen yarýmadasýnýn ya da Anadolu’nun aksine þehirlerini surlarla çevirmediler. Duvarlarýnda acý savaþ tablolarý, mitoslarýnda kan döken, sürüler çalan kahramanlar yoktu. Bunlarýn yerine mutlu ahtapotlar, çeþit çeþit balýklar, rakseden ilahlar süslüyordu yaþam alanlarýný. Sanýlmasýn ki kýyýda köþede unutulmuþ bir ada halkýdýr sözü edilen. Aksine çevresinde yaþanan tüm gürültü patýrtýnýn ortasýnda, bütün Akdeniz’le iliþki halindeydi bir yandan da… Kanaatimce denizdir, denizle iç içe yaþamdýr bu halký “uzaydan gelmiþçesine” farklý kýlan. Týpký daha geçtiðimiz yüzyýlda yaþayan Cevat Þakir’in deniz gurbetçileri ya da barbuncu Topal Hasan gibi. Boþuna dememiþler “deniz insaný yumuþak huylu olur” diye. Þeker fabrikalarý, madenler, petrol rafinerileri ile büyütülmüþ bir kuþak olabiliyorsa neden denizle, balýkla, sualtý yaþamýnýn büyüsüyle büyüyen bir kuþak olmasýn? Ya da en azýndan bunlardan haberdar bir kuþak. Müfredatýn bir parçasý olamaz mý deniz; yosunuyla, balýðýyla, vapuruyla… Birer küçük deniz kitaplýðý, tüm okullarýný güncel teknoloji ile donatmayý hedefleyen bir milli eðitim teþkilatýna ne derece kaldýrýlamaz bir yük getirebilir? Artýk þeker fabrikalarýnýn, madenlerin yanýnda deniz, deniz canlýlarý, deniz kültürü de olmalý milli eðitim müfredatýnda. Uzun yýllardýr bir kliþe olmaktan öte geçemeyen deniz veya denizcilik bakanlýðý artýk hayata geçebilmeli. Artýk altý tarafý denizlerle çevrili bu topraklarda Denize Bakan bir Bakan da olmalý. Uzun lafýn kýsasý, balýðýyla, yosunuyla, vapuruyla keþfedilmeyi deðil hatýrlanmayý bekliyor deniz. Anadolu’ya iklimini, sonsuz besin kaynaklarýný, tarih boyunca uygarlýklarýn beþiði olma ayrýcalýðýný veren deniz hatýrlanmayý bekliyor. Yeniden günlük yaþamdaki yerini alabilmeyi, engel deðil araç olmayý, manzaranýn getirdiði rantýn ötesinde gerçek deðerinin anlaþýlmasýný bekliyor. Yurdum insaný tüm bunlarý hatýrladýðýnda kazanan; ayazda kalmýþ kedi yavrusu gibi korumaya çalýþtýðý deniz deðil kendisi, kendi geleceði olacak. Hakan Tiryaki Vira Dergisi 2008
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hakan Tiryaki, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |